Sayfalar

15 Ağustos 2008 Cuma

TOKMAKLA VE GIDIKLA


1917-1991 yılları arasında bazıları için bir umut ,bazıları için de korku imparatorluğu olan SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) ile ilgili nostaljik fıkraları arkadaşım Sophie göndermiş.Sağ olsun.

Fıkraları toplayan yazar arkadaş "Ben Lewis", kitabının adını “Hammer and Tickle” koymuş.Hammer çekiç anlamına geldiği gibi “tokmaklamak” Tickle’da “gıdıklamak” anlamlarını içerirler.Fiil olarak dilimize çevirdiğimizde “Tokmakla ve Gıdıkla “ olarak tercüme edilmesi,dilimizde "Tokmaklamak" deyimi dilimizde çok kullanışlı bir ifade olması nedeniyle hem yerinde kullanılmış,hem de dilimize uygun bir anlam kazanmış olacaktır diye düşündüm.

Keykubat

TOKMAKLA VE GIDIKLA!!!

Birçok fıkrayı bir araya getiren kitabın ana teması şu: Bir Sovyet fıkrası ciltler dolusu felsefi metne bedeldir. Komünist dönemdeki hayatın akışını öyle basite indirgeyerek anlatır ki yapılan propagandaların saçmalığını en iyi şekilde gözler önüne serer. Sovyet fıkraları en zor zamanlarda bile ayakta kalmayı başarmış, nesilden nesile geçerek dimdik ayakta kalmış, totaliter rejimler altında kalan halkların en büyük silahı olmuştur. Yıllar sonra dönüp bakıldığında halkın komünizm hakkındaki gerçek düşüncelerinin ne olduğunu gösteren en iyi tarihi belge bu fıkralardır! İşte Ben Lewis'ın kitabındaki fıkralarından örnekler.

ŞEYTANLA KONUŞMA
Brejnev, Nixon'ı ziyaret eder. Nixon masasındaki kırmızı telefonla şeytanı arar ve 15 dakika konuşur, yardımcısı, bu konuşma 1500 dolar tuttu der. Brejnev, Moskova'ya döner ve yardımcısına "Bana şeytanı ara, Amerikalılar konuşabiliyorsa, ben de konuşurum" der. Şeytanla 15 dakika konuşup kapattıktan sonra yardımcısına sorar: "Bu konuşma ne kadara patladı bize?" Yardımcı cevap verir: "5 cent efendim!" Brejnev şaşırır: "Niye bizimki o kadar ucuz?" Yardımcı: "Çünkü Amerikalılarınki milletlerarası tarife, bizimki şehir içi."
VAYYY NE CESARET
Romanya lideri Çavuşevsku ile Reagan ve Gorbaçov lüks bir kruz gemisinde seyahat eder. Köpekbalıkları etraflarını sardığında Reagan şov yapmak için saatini denize atar ve korumasına seslenir: "John, git ve saatimi getir." Koruma düşünmeden suya atlar ve saati getirir. Kalabalık "Vaay, ne cesaret!" der. Gorbaçov altta kalmaz saatini atar, koruması atlar getirir. Kalabalık "Vaay, ne cesaret!" der. Çavuşevsku aynı şeyi yapar. Koruması kıpırdamaz. "Hayatta atlamam efendim" der. Kalabalık "Vaay, ne cesaret!" der.
BEŞ DAKİKA GEÇBEŞ DAKİKA ERKEN
Sibirya'daki bir hapishanede üç tutuklu sohbete dalar. Birincisi: "Beni hapse attılar çünkü fabrikaya hep 5 dakika geç geliyordum. Sabotaj yapacağımdan şüphelendiler." İkincisi: "Ben hapisteyim çünkü fabrikaya hep 5 dakika erken geliyordum. Ajan olduğumdan şüphelendiler." Üçüncüsü: "Ben fabrikaya hep zamanında geliyordum. Batı icadı bir saatim olduğu için hapse atıldım."
CEHENNEM BEĞEN
Adamın biri ölür, arafta ona iki seçenek sunulur: Ya komünist cehenneme gideceksin ya da kapitalist cehenneme! Adam kapitalist cehennemin kapısına gider, Ronald Reagan'la karşılaşır, nasıl bir yer diye sorar. Reagan cevaplar: "Burada adamı önce diri diri kızgın yağa atarız, sonra da kör bıçaklarla küçük parçalara ayırırız." Adam hızla uzaklaşıp komünist cehenneme gider. Kapısının önünde uzun bir sıra olan cehennemin başında Karl Marx vardır. Burası nasıl diye sorar. Marx cevaplar: "Burada adamı önce diri diri kızgın yağa atarız, sonra da kör bıçaklarla küçük parçalara ayırırız." Adam şaşırır: "Kapitalist cehennemden farkı yok, neden millet buraya girmek için sıraya giriyor?" Marx cevaplar: "Çünkü genellikle yağımız biter, çoğunlukla bıçağımız da yoktur..."
HANGİ KUYRUK
Moskova'da bir votka dükkanının önünde beş kilometrelik bir sıra vardır. Adamın biri çok sinirlenir ve Gorbaçov'u öldüreceğim diye sıradan çıkar. Bir saat sonra döndüğünde sorarlar: "Gorbaçov'u öldürdün mü?" "Hayır," der adam "Onun sırası daha da uzundu."
KİM ÖKSÜRDÜ
Stalin fabrika işçilerine bir konuşma yapar: "Sovyetler Birliği'nde bizim için en değerli şey insan hayatıdır." Bu sırada salondan birinin öksürük sesi gelir. "Kim öksürdü" diye sorar Stalin. Ses yok. "Pekala o zaman NKVD'yi çağırın." Stalin'in polis teşkilatı NKVD ellerinde yarı otomatik silahlarla girer ve fabrikadaki işçileri taramaya başlar. En sonunda fabrikada 7 kişi kalır. "Kim öksürdü?" diye bir kez daha sorar Stalin. Bir adam elini kaldırır. "Feci şekilde grip olmuşsunuz. Hemen arabamı alın ve bir hastaneye gidin" der, Stalin.
STALİN'İN PİPOSU
Gürcü delegeler Stalin'i çalışma odasında ziyaret eder. Görüşme bitip delegeler odadan çıkarken Stalin piposunu aramaya başlar. Kağıtların altına, masaya bakar bulamaz. Bunun üzerine siyasi polis şefi Lavrenti Beria'yı çağırır: "Gürcüleri koridorda yakalayıp bak bakalım. Pipomu onlardan biri mi almış?" Beria koşarak çıkar. Bir süre sonra Stalin piposunu masanın altında bulur. "Beria, gel buldum pipoyu gerek kalmadı." Beria cevap verir: "Biraz geç kaldınız efendim. Delegelerin yarısı piponuzu aldığını itiraf etti. Geri kalanı da sorgulama sırasında öldü!"
AFRİKALI ÇIPLAKLAR
Stalin bir gün limuzininde şoförüyle sohbete dalar. "Söyle bakalım, devrimden sonra daha mı mutlu oldun, daha mı mutsuz oldun?" Şoför cevap verir: "Daha mutsuz oldum çünkü devrimden önce iki tane takım elbisem vardı, şimdi bir tane var." Stalin karşılık verir: "Ohoo, sen haline şükret. Afrika'da halk çırılçıplak koşturuyor!" Şoför sorar: "Öyle mi? Onların devrimi ne zaman olmuştu?"
İKİ İSKELET
İki iskelet Kiev sokaklarında karşılaşır. "Merhaba" der bir tanesi "Sen ne zaman öldün?" Diğeri cevap verir: "1932'deki Büyük Kıtlık'ta. Peki ya sen?" "Tanrı'ya şükür, henüz ölmedim" diye yanıtlar iskelet. Diğeri onu uyarır: "Şşşt, bugünlerde Tanrı'ya değil, Stalin'e şükretmelisin. Ancak Stalin öldüğünde tekrar Tanrı'ya şükredebilirsin!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.