Sayfalar

15 Ağustos 2008 Cuma

TÜRKİYE İÇİN SAVAŞIN

TÜRKİYE İÇİN SAVAŞIN


“FİGHT FOR TURKEY-Türkiye İçin Savaşın” Internatıonal Herald Trıbune'ün İstanbul kaynaklı kalem oynatan yazarı Roger COHEN'İN internet sayfasında bu ifadeyi gördüğümde hemen bende bir çağrışım yaptı.

Tunceli gibi yerde bile İngilizce afiş olur mu demeyin.Onun metnini uzun süre sakladım ve sonunda atmıştım.Onun başlığı da şöyleydi “FİGHT FOR FATHERLAND-BABA ÜLKESİ İÇİN SAVAŞIN”Yani Hz.İsa’nın ülkesi için savaşın.İncili alıp okuduğunuzda “Baba Ülkesi”nin Anadolu olduğunu görürsünüz.Ölümünün ardından kurulan ilk yedi kilisenin yedisi de Hz.Meryem’in mezarı da buradadır.

1990 yılıydı ve ben Tunceli’de görev yapıyordum.Haftada en az iki kez yabancı bir büyükelçi veya elçilik görevlisi Tunceli’ye gelmese kusur kalırlarcasına geliyorlardı.Her yaz,Avusturya, Almanya,İsveç, Hollanda,Belçika ve diğer ülke üniversitelerinden “Kelebek incelemesi” bahanesi ile karavanlı,kimisi de Tunceli’den evli olan üniversitelerin Doç ve Prof etiketlileri akın akın gelmekteydi.Bir de malum örgütün Avrupa bağlantısını yürüten “Almancı” Tuncelililer de eklenince yollarda bu tür belge bulmak hiç de zor iş değildi.

Kıbrıs Rum kesiminde teröristlere eğitim veren Yunanlı generaller işte “Fight for Fatherland” işini yapıyorlardı ya,ya bizim teröristler bunu aymıyorlar,eski eşkiyalık huyları sürüyor diyordum.


İşte İsa'dan sonra yurdumuzda kurulan yedi kilisenin yerleri.Buraları muhakkak kurtarmak istiyorlar.2012'ye kadar mümkünse.Tüm iç çekişmeler bu plana hizmet etmektedir.

O günler meğer o kadar basit değilmiş.Aşağıda Ş.S.AYDEMİR’in 1965 basımı “Tek Adam” adlı kitabından alıntı yaptığım bir cümle bu işin özeti gibi durmaktadır;


Yukarıdaki günümüz haritası aşağıdaki gibi olacak;


Daha sonra da aşağıdaki gibi olacak;Bu harita Rus Çarlığı zamanında yapılmış Saint Jean de marıuenne anlaşmasına göre çizilmiştir.



“Sevr Anlaşması Güneyde bir Kürt Özerk Bölgesi de yaratıyordu.Hatta,bu bölgenin güya Padişaha şeklen bağlı bir Kürdistan şeklinde teşkili için İstanbul’da Hürriyet ve İtilaf Fırkasından (Özgürlük ve Birleşme Partisi) yani ateşkes devrindeki iktidar partisinden Şeyhülislam Mustafa Sabri ile Zeynelabidin Efendi ve Vasfi bey heyeti ile Kürtler namına Ayandan Seyit Abdulkadir arasında bir sözleşme bile imzalanmıştı.”

İşte bu Hürriyet ve İtilaf Partisinin ardılları olarak,A.Menderes’in DP’si,S.Demirel’in AP’si,N.Erbakan’ın en son adıyla SP’si ve ondan kopan tam işbirlikçilerin toplandığı AKP’yi görmek sizleri şaşırtmasın.

“Tek Adam” kitabının yazarı Şevket Süreyya Aydemir’in de 1925 yıllarından beri çıkan “Aydınlı Dergisinin” kurucu ve yazarı olduğunu,Şeyh Sait Kürt isyanına destek olduğu gerekçesi ile 8 ile 10 yıl arası hapisle cezalandırıldığını da bu kitapta kendisi yazmaktadır.

İşte yukarıdaki belgede görüldüğü gibi İngiliz ve “Amerikan Muhipleri-bağlıları” derneğinden Hürriyet ve İtilaf Partisine,oradan da Kürdistan ve 7-8 devletli Anadolu’ya imza atan,her savaşta ve isyanda Türk Milletini kıran,soykırıma uğratan Seyit Abdulkadir efendinin ahfadları bu gün aynı işbirlikçi yabancıların ahfadları ile karşımızdadır.

18 yıl önce “Baba ülkesi için savaşın” sloganı artık yanına avanak yerlileri de uyandırmamak için “Türkiye için savaş” haline gelmiş olarak karşımızdadır.Ve aslı İngilizce’dir ve batı ülkelerinde “Kutsal Haçlı Seferi” için bağış yapacak iş adamları ile gönüllü gençlere seslenmektedir.

Yoksa Başbakanımızın “Ben Türk’üm” dememesinin ardında dürüstlüğü değil,1925 Şapka Kanunu bahanesi ile Rize’de Güneysu’da “Şapka da giymeycuuk askere de gitmeycuuk,Gürcistan’la beraber Pontus Devleti isteyruuk” ile başlayan isyanın Hamidiye zırhlısının topları ile bastırılmasının ardında aile kayıplarının bir hesabı yoktur umarım.

Ergenekon operasyonu adı bakımından da çok ilginçtir.Türklerin saklandığı demir-Altay dağlarında üredikleri yurtlarıdır.Tevrat ile Hezekyel Peygamberin meydan okuduğu uzak kuzeyli kavim de onlardır.Yani “Türk =Yecüc-Mecüc” olursa kim “Ben Türk’üm “ diyebilir?

Amerika ve AB de buna savaş ilan etmişken,şimdi devam eden “Ergenekon Davası “ yaklaşık bir buçuk yıldır iddianamesi dahi bu yüzden mi hazırlanamamıştır acaba?

Bu gün de ülkemizin muhtelif yerlerinde devam eden operasyonlarla her işten ordu komutanlarına kadar insanlar tutuklandılar.

Bunların el bombaları ,hafif silahlara sahip olduklarına dair bazı silahlar halka gösterilmektedir. Ancak,ortada bu kadar güçlü Polis Teşkilatı varken bu kişiler orduya sıra gelmeden zaten biterler.

Deniz Gezmiş işi Kır Gerillacılığı ise günümüz teknolojisinde bunlar için sonu hapiste veya mezarda biten bir av partisinden öteye gitmez.Bunu göremeyecek kadar cahil olduklarını sanmıyorum.

Burada “derin ABD’nin 12 Eylül 1980 taktiğini şimdi “Sivil Otorite” ile uyguladığını görmekteyiz.

Söylenilen şimdilik şudur:”Sen sus gözlerin de görmesin ellerin de yazmasın”dır.Ardından Türkiye’nin kullanılacağı bir İran operasyonu gelecek,ABD’li Coniler yerine bizim Mehmetler İran’a gidip Müslüman avlayacaklar ve “Şehit” olacaklar.Buralarda kırılanlar kırılacak.Kalanları da batılı koalisyon güçleri temizleyecek.

Ha,bu işin suçlusu sadece AKP’mi? Hayır şu an mecliste oylarınızı vererek oturttuğunuz kim varsa ve geriye giderseniz 1939 yılına 1924’e kadar ara verince Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultanına kadar uzar gider.

Bunları böyle zamanda yazmanın akıl karı olmadığı kesin ama,yazılmayınca da toplumda istediğin adaleti görmen mümkün olmaz.Aslında ben de Sami soyu muyum ne:J))

Umarım millete bir yararı olur bu yazımın.Başka ne bekleyebilirim ki?İnternet hesabım bir buçuk yılda 15 USD doları olmuş.10USD olunca ödeme yapılacakmış.

Vatan sevgisi olmasa çekilecek dert değil bu uğraşlar inanın.

Şimdi gelelim yazının kendisine.Yazının tercümesi linki ile birlikte aşağıda;

Keykubat

TÜRKİYE İÇİN SAVAŞIN

The Fight for Turkey
By ROGER COHEN
ISTANBUL

“Türkiye’yi konuşalım.Sonucunda büyük ölçülere bağlı olarak demokrasi ve İslam’ın küçük bir meselesi yüzünden herkesin seyretmek zorunda olduğu bir ülkenin ruhu için verilen bir savaşı konuşalım.

Türkiye Bush’un dünyası için yapılmadı. Irak’ın potasında Yunanistan’ın batı beşiğini sınırlayan doğudan veya batıdan,din kültüründe laik bir yapıda fakat dindar olmayan, Müslüman ama İslamcı olmayan,milli nüansları için çalışmayan,bize karşı veya bizim için,iyi veya kötü,biz veya onlar ikiciliği içinde Manilik’in küresel çabalamasını kutuplaştıran etiketleridir.

Şimdi bu köprü ülke Avrupa Birliğine bir çabayla bağlanmak için yeterli,tamamen Avrupalı olmayan ılımlı bir bağnazlığa sahip bir rejim,uzun süre NATO’ya hizmet vermiştir.Gururlu laiklerin dindar Müslümanlarla boy ölçüştüğü bir savaşta cami ve devletin sınırları oluşturulmaktadır

Batı,bu kavganın verilişi sırasında memnun veya sabırsız olmamalıdır. Yüzyıllardır,devlet ve kilisenin ayrı yapılanmasının yasal inşası öncesinde sayısız savaşlar ve çok sayıda ölüler olması gerekmiştir.

İslam dünya dinlerinin başta gelenleri arasında en genç olanıdır.Onun çağdaşlık çizgisine oturtulması ölümcül bir mücadele aşamasındadır.

Hiçbir yer,batıya yönelik laik görünümlü,milli kahraman Mustafa Kemal Atatürk’ün 1920’lerde kurduğu modern Türkiye Cumhuriyetinin yerini almak için yükselen siyasal İslam’ın mücadele ettiği Türkiye’den daha muhafazakar değildi.

Bu kavgayı seviyorum.Kemalist kurumlar için “Laik-faşist” ona karşın iktidarda olan AKP için “İslamifaşist” gibi kaba ve yanlış yönlendirmeye uygun etiketleri yanında fakat açık ve cesurdur.

AKP’nin İslami geçmişi olan,dine uyan,davasının sembolü olmuş Başbakan Tayyip Erdoğan’ı geri çeviren Türkiye’nin en büyük mahkemesi geri çevirdiği zamandan bu yana son tur bu ay gelmiştir.

Anayasa’ya şırınga edilmiş laik ilkelere tecavüz eden,kadınların üniversitelerde İslamî inançlarına göre başörtüsü giymelerine izin veren Erdoğan’ın yasası Şubat’ta meclisten geçti.

Buna tepkim iki şekildedir.Birincisi,üniversite çağındaki öğrencilerinin kendi kanaatlerine göre istedikleri gibi giyinmelerine izin verilmelidir.O konudaki mahkeme kararı kabul edilemez.

İkincisi,çağdaş Türkiye’nin laik kurumları Müslüman toplumlarının en hoşgörülüsünü yaratmada esas olmalıdırlar:Özellikle İslam nüfuzunun olduğu,nadiren demokrasinin rastlandığı Orta Doğu çevresinde “kavgasız” uzlaşmamaları gerekir.Bu açıdan bakıldığında özgürlükçü teminatlarını kanıtlamaya devam etmekte olan AKP’ye mahkemenin kararı sağlıklı bir meydan okumadır

Denge olarak ben Mahkemenin tarafındayım.Orta vadede Türk kadınlarının her yerde başörtüsünü giyebilme haklarını kazanacaklarına inanıyorum.

Erdoğan’ın ısrar ettiği gibi sarsılmaz laik demokrasi vaatlerine katılan AKP ‘ce beslenen emekleyen İslamlaştırma konusunda daha az inançlıyım.

Bırakalım, parti mahkeme ile süregelen yüzleşmeleri sonunda gerekirse süresini doldursun. Türkiye ılımlı İslam’ın bir laboratuarıdır,Deneğin üstüne üşüşmeyin. Peçelemek örtüyü kaldırmaktan daha kolaydır.Tersine çevrilebilirliği İslam’ın en iyi olduğu şey değildir.

Askeri –Adli laik kuruluşun Atatürk zamanından buyana geçen zor zamanlarda beceremediği kadar Erdoğan ve AKP Amerika ve Avrupa’da sevilmeyi başarmıştır.Sağlık,eğitim,ve diğer sosyal hizmet alanlarında yüksek zirvelere ulaşan İSLAMİ GÜVENİRLİK olmazsa olmaz bir şekilde ustasını geçmiştir.

Geleneklerdeki nazik değişiklikler dindarlığın yeni gösteriliş şeklini gerektirebilecek doğru iş veya doğru koca edinilmesine iktidar bu çalışması ile eşlik etti.Başörtüsü artık daha yaygın hale geldi.Reklamlar gazetelerde resmi çıkan kadınların kısa yenlerini ve eteklerini uzatarak muhafazakar Müslümanların hassaslığını amaçladı.Baştan aşağı deniz kıyafeti olarak bilinen haşema Türk sahillerinde görüntüsünü sürdürmektedir.

AKP’nin İran mantığında olduğuna veya şeriatın Türkiye’ye geleceğine inanmıyorum.İslamî faşist değiller.Fakat ne de Atatürk biçimli millet ile acayip köktenciliğin bastırılmasında partiye inanabilirim.

Mahkeme,Tayyip Erdoğan ve 70 diğer partilinin Laikliği kaldırmak zemininde politikadan yasaklanacakları dava hakkında yakında karar verecektir.Demokrasinin yüzünde uçarcasına %47 oyu geçen yıl o parti kazanmıştı.

Mahkeme yasaklamaktan kaçınmalıdır.Ama mevcut tehlikesinden memnunum.Ama gerçekleşirse Erdoğan’ın halefini AKP çabukça çıkaracaktır.

Türkiye’nin ruhu için savaşmak azalmamaktadır:Açık kaldıkça sağlıklıdır.Batı “laik faşizmin” tesadüfi dozunu gerektirebilecek açıklığı himaye etmek için hepsini yapmalıdır.”

Tercüme eden “Keykubat”

Yazının orjinali ve daha niceleri için;Blog: "www.iht.com/passages"

02.02.2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.