Bir zamanlar aynı yere bakıyorlardı. Şimdi de değişen bir şey yok |
2013
Aralığından beri süren AKP-CEMAAT kavgası, cemaat medyasının çok zayıf olan
muhalif kesime katılmasını sağladı.
Her ne kadar
niyetini bilsem de, öncelikle muhalif kanalları seyretmeyi tercih ederim.
Diğerlerinde de neler işleniyor diye de bakarım.
Ama, iktidar
medyasının aşırı tutucu ve partizan yayınları bende aşırı sıkıntı yarattığından
bu medyanın haber kanalları veya internet sitelerinde fazla kalamıyorum.
Bu yüzden
muhalif medya kanallarında daha fazla zaman geçirdiğimi belirteyim.
Yukarıda
belirttiğim tarihten beri Gregoryen Ermenilerin Müslüman görünen Işıkçı Cemaati
ve onlarla birlikte hareket eden Bitlsi’li Said-i Kürdi Deliüzzaman’ın Şafi
mezhebinin 19.yy.da üretilmiş Kürt Nakşibendiliği görünümlü Süryani İncili
Pişitto esaslı Rum Nur cemaati koalisyonuna, kripto (gerçek dini, ırki
kimliğini gizleyen) Ermenilerin oluşturduğu PKK kolu da katıldı.
Kökeni, Tunceli
Alevilerine dayanan ve Sabetayist Yahudiler olarak da bilinen, dinci-kinci kripto Ermenilerin ele geçirdiği Y-CHP de
bunlara katılınca, muhalif medya tamamıyla Ermeni ırk, din, mezhep, tarikat
koalisyonu haline geldi.
CHP’nin yayın
organı olan Halk Tv, her ne kadar Atatürk eserleri pazarlamacılığı yanında
Atatürk’ün kazandırdığı demokratik kazanımların koruyucusu havasında yayınlar
yapsa da, bünyesinden bütün Atatürkçü, ulusalcı milletvekilleri ve parti
mensuplarını attığından inandırıcı olamamaktadır.
Fethullah Gülen
cemaatinin köşe yazarlarından, sol görünümlü Hakan Aygün’ü da kanalın haber ve
gündem yorumcusu yapması da işin cabası.
07 Haziran 2015
genel seçimlerinde, bu koalisyonun ortak hareket ederek, Süryani-Rum-Çerkez
v.s. dinci-kinci- Süryani-Selefi tarikat ve cemaatler koalisyonu AKP’nin önderi
Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlık rejimini ve kendisini de devlet başkanı ilan
etmesini engellemelerini gerçekten kutluyorum.
Bu konuda iyi
bir hizmet verdiklerinden şüphe duyulmamalıdır. HDP’nin de, CHP-CEMAAT ile
birlikte harcadığı bu konudaki gayretleri de takdir edilmelidir.
Ama, takdir
edilmeyecek ve edilmesi mümkün olmayan halleri nedir?
Özellikle,
cemaat kanalları ve Doğan medyasına ait kanallarda, Halk Tv’de de bazen aleni
bazen üstü örtülü işlenen ortak konu, doğuda Kürt devletinin özerkliğinin
tanınmasıyla akan kanların dinmesidir.
Bu da, devletin
önce adının ve anayasının değiştirilerek “TÜRK-KÜRT FEDERE DEVLETİ” olması
demektir ki, bunlara göre devletin adında “TÜRK” adının olması da aşırı
derecede rahatsızlık verici ve istenilmeyen en önemli maddedir.
Bu durumda,
Kürtçülük mücadelesi verdiğini iddia eden terör örgütünün de istediği
“özgürlük” kavramının, “bireyin sosyal haklarıyla ilişkili” bir özgürlük
olmadığı, “resmen Kürdistan ilan edilmesi” ile geçiş aşamasında “federe,
ardından” tüm haritanın Kürdistan” olarak kabul edilmesi” olduğu açıktır.
Böyle bir
özgürlüğü tanımak, Kürt olmayan Türk milletinin “özgürlüğünün elinden alınması
ve köleleştirilmesi” demek olduğunu anlamamak için insanın “gerzek” olması
gerekir.
Böyle bir
gerzekliğe “olur” verecek bir siyasi iktidar veya devlet örgütü açıkça ihanetle
suçlanacağını bilmelidir. Zaten suçlanmaktadır da.
Türk milleti
buna razı olmayacaktır, şu anda akıtmaktan korktuğu kan, “Kürtçülük” maskesi
altında yürütülen dinci-kinci “Ermeni-İsrail-Süryani” ihanet koalisyonunca daha
feci olarak akıtılacaktır.
Yani, bunlar
başardıklarında, devletlerini kurmakla kalmayıp, ellerine geçirdikleri devlet
kurumlarını kullanarak açıkça bir soykırıma başlayacakları kesindir.
“Akan kan
dursun” ama karşılığında “Kürdistan kurulsun” demek ihanettir. Bu kabul
edilemez. Mevcut devlet örgütü de görevini yapmalı, devletin bekasını, huZurunu
sağlamalıdır.
Türk milleti de
destek olmalıdır.
Olması gereken
budur. Ama bu işi elan TBMM’yi işgal eden dört partinin yapmasını beklemek
sadece ahmaklıktır.
Bir yandan
terörle savaşırken diğer yandan terör örgütünün temsilcisi siyasi parti ile
“koalisyon hükümeti” kurmuş AKP’nin ve onların her şekilde arkalarında olan
MH-CHP’nin yapabilecekleri işler değildir.
TBMM tasfiye
edilmelidir. Yeni bir vatansever hükumet çıkartılmalıdır.
Bu milletin 01
Kasım 2015 genel seçimlerindeki görevi budur. Görevini yapmazsa, diğer Müslüman
ülkelerin durumuna düşmesi, Avrupa kapılarında mülteci olacağım diye
yüzyılımızın en büyük Müslüman mezarlığı olan Akdeniz’de göçmen maceralarına
hazırlanmalıdır.
Ki onlar da
artık mültecilerin göçlerini önlemek için gerekli tedbirleri aldılar ve bunun
önünü kestiler.
Özellikle 23
Temmuz’dan beri özellikle cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın isteğiyle terör
örgütüne karşı yürütülen askeri operasyonların durdurulması için HDP eş başkanı
Selahattin Demirtaş’ın Almanya merkezli Avruap seyahati dönüşünden sonra terör
örgütü de “silahlar bırakılsın” demeye başlamışsa da karşılığında devletin
ordusunun da silah bırakmasını istediğinden bu arzunun gerçekleşmesi söz konusu
olmamıştır ve olması da beklenmemelidir.
Almanya, Fransa
ve diğer terör destekçisi batılı devletlerinin hükumetlerinin yapacakları her
türlü sözlü, ekonomik, v.b. baskılara gereken cevaplar verilmeli ve terör
örgütü bitirilmelidir.
AKP ve doğal önderi Recep tayyip Erdoğan, yalnız
ülkemizde değil, yeryüzünde 13 yıldır hiç bir hükumetin vermediği tavizleri
bunlara verdiğinden, “demokrasi ve özgürlük adına “ herhangi bir suçlamayla
muhatap olmaları söz konusu olamaz.
Olursa, gerekli
cevapları verilmelidir.
Terör örgütüne
yenilen devletler sınıfına girmemek için, siyasi iktidara her türlü hakkı 13
yıldır verdiği tavizlere rağmen hala “özgürlük” diye bağıran ve kan akıtan
terör örgütü vermiştir.
Kürtlern
istediği “eşit haklara dayalı devlet” mevcut devletin tasfiye edilip Kürt
devletine dönüştürülmesi demektir. Bu gerçekleşirse ardından “Batı Ermenistan,
Süryani özerk bölgesi, Kürt özerk bölgesi” olarak bölünecek coğrafya,
İsrail-Bizans devlet oluşumuna yerini bırakacaktır.
Haberiniz
olsun!
“Akan kan
dinsin” sloganının Türkçesi böyledir.
Takdir
sizindir.
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.