Sayfalar

2 Aralık 2012 Pazar

ULUSAL KANAL VE TGB YE SALDIRILAR


ULUSAL KANAL VE TGB YE SALDIRILAR

Ulusal Kanal ve onun siyasi uzantısı olan İşçi Partisi ile, yazı yazmaya başladığım zamanlarda ben de ters düştüm. Doğu Perinçek’in 1961 darbesi sonrası Almanya’ya gittiğini, ABD ajanları tarafından eğitildiğini, 1968’lerde getirilerek “Sol’u Bölme” eylemlerinde görev aldığını, Erzincan Eğinli bir Ermeniliğini, Adalet Partisi milletvekili olan toprak ağası Sadık Perinçek’in oğlu olduğunu,  işbirlikçi olduğu için İbrahim Kaypakkaya tarafından Bursa’da bacağından vurulduğunu ve bu yüzden sakat kaldığını, PKK ve örgütün çakma önderi Abdullah Öcalan Süryani Ermeni’si ile fotoğraflarını hep eleştirdim.

Ama şunu unutmayalım ki, çok sayıda Osmanlı padişahlarının analarının, çok sevdiğimiz hayranı olduğumuz Gazi Osman Paşa gibi Tokat Ermenilerinden kurtuluş savaşımızda da çok önemli görevler almış ve devleti “53” yıl yönetmiş İsmet İnönü gibi Bitlis Ermenileri de hala çok makbuldür. Osmanlı’ya zafer kazandıran büyük paşaların neredeyse hepsi Sırp, Rum, Ermeni, Ulah, Arnavut ve diğer milletlerden yetiştirilmiş devşirmelerdir.

Çok övündüğümüz Sokollu Mehmet paşa Sırp, Kara Murat Arnavut’tur. 

Bu topraklar bizler kadar Ermenilerin ve öteki azınlıkların da vatanıdır. Bir insan kendisini devletin ve milletin iyiliği için hayırlı bir davaya adamışsa ırkından da hainler çıkmışsa bunların topunu dışlamak sadece düşman sayısını arttırmaya yarar!

Salaklığın lüzumu yoktur!

Hatta 1961 askeri darbesinin ABD tarafından, ABD’nin nakit kredi yerine askeri malzeme şeklinde ayni kredi ödemeye geçmesiyle projeleri yarım kalmış Adnan Menderes’in SSCB ile yakınlaşma siyasetini baltalamak için Amerikan askeri akademilerinde yetiştirilmiş, Kayseri Aziziye/Pınarbaşı sürgünü Ermenilerin soyu, harp akademisine torpille alınmış olan Alpaslan Türkeş gibi “Derin Nato” militanlarınca gerçekleştirildiğini, darbenin sonunda sadece Menderes ve ekibi değil, antiemperyalist subayların da idamı ile sonuçlandığını ilk ben yazdım.  

Bu yazılarım Ulusal Kanal’dan tutun diğer yandaş medya tarafından da diğer birçok yazım gibi konu edildi. Bana “böyle yazma zamanı değil” diye çağrılar yapıldı. Ben gerçeklerin bilinmesinden ve uyanacağına ihtimal vermediğim halkın kazara uyanırsa, içine gireceği devrimci mücadelesinin sonunda gene bir komploya kurban gitmesinden duyduğum endişelerden dolayı bunları yazmıştım.

Öte yandan, CHP ve sol hareketin geçmişte kendilerinin dinsiz algılanmalarına izin vermekle ve Sünnilik karşıtı siyaset izlemekle hata ettiklerini, dini, Sünniliği doğru işleselerdi işbirlikçi Deliüzzaman’ın Nurcularının iktidar koltuğunu bu kadar kolay 70 yıl boyunca işgal edememiş olacaklarını delilleriyle yazmamdan sonra tespitlerimi tartıştılar, Ulusal kanal ve öteki sol muhalif kanallar hoca aramaya başladılar ve bu gün iyi bir çizgi yakaladılar.

 Ulusal kanal yaptığı dini tartışma programlarıyla gerçekten antiemperyalist Müslümanları, Ülkücüleri hareketin içine çekmeyi başardı.
İnanan- inanmayan, liberal bilmem ne hangi grupta olup ta “antiemperyalist ve Atatürk sevgisi taşıyan veya Atatürk’ü sevmese de Atatürk rejiminin getirdiği demokratik haklara sahip çıkanlara kadar herkesi birleştirmede Ulusal kanal bu güne kadar taviz vermeden doğru bir çizgi takip ederek antiemperyalist mücadelesini sürdürdü.  

TGB Ulusal kanal’dan ve İşçi Partisinden ayrı bir yapılanma içinde ortaya çıktı. Köken bağları olabilir bu şimdilik önemli değildir. TGB gençliği de yetişkinleri de örgütlemede, anarşiden uzak mücadele verme konusunda bu güne kadar çok başarılı olmuştur. Emeği geçen tümünü yürekten kutlarım.

 

Amerikancı- İşbirlikçi kesim “din ve milliyetçilik” maskesini giymiş, Türk ve Müslüman dünyasını emperyalizme teslimiyete ikna mücadelesinde mali dış desteklerle iktidarını iki yüz yıldır iyi kötü korumaktadır.
Onlara göre, eskinin “Düvel-i Muazzama’sı” yani “Yenilmez Büyük Dünya İmparatorluğu” olan İngiltere, işbirlikçileri Avrupa ve Amerika Birleşik Devletlerine muhalif olanlar kötüydü.

Bu gün de yaptıkları ve savundukları budur.

Kötü olan bizler yani solcular, Atatürkçü Tam Bağımsızlıkçılar, sömürgeci devletlere karşı olan vatanseverler onların gözünde maceracı, hayalci ve şaşkınlar sürüsüdür!

Bunun böyle olmadığını, kendilerine yapılan eleştirilerden ders alarak sürdüren bir İşçi Partisi, onun yayın organı Ulusal Kanal, Aydınlık Gazetesi ve gerçekten gençliğin bağrından ibaret olan gençlik örgütü TGB büyük fedakârlıklarla anlatmaya çalışmaktadırlar. Bunda da hayli başarılı oldular.
Hepsini yürekten kutlarım!

Devrimci adam uyanık olur, hiçbir siyasi yapılanmanın bütün üyelerinin bilgisayarla programlanmışçasına “aynı fikirde” oldukları bir devrim yeryüzünde olmamıştır ve olmasına da olanak yoktur.
Bütün devrimler “asgari müştereklerde” birleşilerek gerçekleştirilir. Buna en iyi örnek te Kurtuluş Savaşına katılanların Cumhuriyetin ilanından sonra içine düştükleri durumdur. Bu durum Atatürk’ün kaybedilmesine, beş ay sonra da devletin İngiliz mandası haline gelmesiyle sonuçlanmıştır.

14 Mayıs 1950 Amerikan Sivil Darbesiyle (AKP gibi) devletimiz “NATO”  çarşafı ile örtülmüş Amerikan emperyalizminin askeri, kolonisi olmuştur.
“Tarihe tekerrür derler, ibret alınsa tekerrür mü olur!” deyişine beğenilmese de bence değer verilmeli, Atatürk döneminin karmaşasına düşülmemesi için bilgi çağının olanaklarını da kullanarak ortak görüş birlikleri en aza indirilmelidir.

Bu da karşılıklı anlayış, hoşgörü, sabır ile mümkündür.
Bu gün demokratik bir devrim yapabilmek için Atatürk döneminden çok şanslıyız. Çünkü yetişmiş beyin açısından o dönemi milyona katlayacak insanımız vardır.

İster Atatürk devrimlerinin kazanımlarına sahip çıkacak kadar isterse daha ileri sol görüş bakımından ne kadar devrimciysek bu çizgimize o kadar sabırla, azimle sahip çıkmalıyız.
Aksi halde bu gün Osman Pamukoğlu paşanın hiçbir yere ortak olmamasından, internette görüş ayrılığı yüzünden diğer devrimci, demokrat, bağımsızlıkçı, milliyetçi arkadaşlarla uyuşmazlıklarını öne çıkartıp, kızıp kinlenerek herkesi karalamayı adet edinmek yanlıştır.

19 Mayıs 2012, 29 Ekim 2012, 10 Kasım 2012 mitingleri her ne kadar Ulusal Kanal ve TGB önderliğiyle gerçekleştiyse de katılanların hepsinin bu partiye oy verenler olduklarını iddia etmek gülünçtür.
Halkımızın vatansever aydınları bu mitinglere devletin ve rejimin geleceğinden duydukları endişeler yüzünden her yaştan çok sayıda katılım sağlamışlardır.

Ama İşçi Partisi, Ulusal Kanal, TGB bu işin motoru olmuştur. Bizler de yıllardır yazarak kültür ortamının oluşmasında katkılarımızı bıkmadan sürdürmekteyiz.
Doğu Perinçek’in cunta bağları, Derin Nato bağları olabilir, Silivri’de bulunanların da olabilir ve büyük ihtimalle vardır da!

Hatta bir çok yazımda küresel Mason sermayenin, AKP’nin halka özgürlük getiren bir devrimci parti olduğuna inandırılması için Ergenekon tezgâhının düzenlendiğini, AKP bu devrimi (!) temsil eden paranın “yazısıysa” Silivri’de tutulanlar da “tura’sıdır” diye yazmışımdır.

Böyle olmasına rağmen, demokratik devrimi geçelim, Atatürk devrimin getirdiği demokratik haklarımızı korumak için İşçi Partisi ve TGB uzlaşılabilecek en uygun kurumlardır.
Çünkü Atatürk rejimine karşı yapılan “karşı devrime-karşı devrim mücadelesini” yürütebilecek güç sadece onlarda vardır!

Bu millet asırlardır diğer milletler gibi dini taassupla yönetildi. Yetmiş yıldır da “teslimiyetçi-Nurcu Kürt İslâm’ı” saçmalığının halka pompalanmasıyla insanlar dinlerini şaşırdılar. Her gün çıkartılan iddialarla insanların dini ve tarihi inançları aşındırılmakta, her şeye ve herkese karşı derin şüpheler içine itilmekte, yalnızlaştırılmaktadır.

Milli birlik duygusu tamamıyla silinmekte, toplum bireyselleştirilmekte, hedonizm, tüketim düşkünlüğü gibi aile ve toplum bağlarını kurutan, kopartan dini ve cinsi sapıklıklar emperyalist beyin yıkama ideolojileri yüzlerce televizyon kanalı,  yazılı basın ve yabancı mağazalarca hatta misyoner Hıristiyan faaliyetlerince pompalanmaktadır.

Herkes aklını başına alsın ve demokratik mücadeleye zarar verecek her türlü davranıştan kaçınsın!
Atatürk devrimin getirdiği demokratik hakları korumak için, dindar-dinsiz, solcu-Ülkücü, demokrat-liberal, Türk-Kürt- Ermeni-Arap-Çerkez ve daha kimler varsa, her kim olursa olsunlar bu dayanışmaya katılmak ve destek vermek zorundadırlar.

Kimseye “armudun sapı, üzümün çöpü” türünden bahaneler bulup dışlama, aşağılama, hareketin dışına itme gibi eylemler yapacak kadar lüksümüz yoktur.

Takdir okuyanındır.
Saygılarımla!


keykubat /adilyargic/ adilyargicc


3 yorum:

  1. Merhabalar. Bir TGB üyesi olarak yazınızı bir nefeste okudum. Içinde araştırmam gereken bazı bilgilerden bahsetmişsiniz onları hesaba katmadan konuşmam gerekirse yaptığınız tespit ve çağrının çok hoşuma gittiğini belirtmek istiyorum. Keşke tüm Hepar'lı arkadaşlar sizler gibi bilgili ve düşünceli olabilse. Inancımız tam, güzel günler göreceğiz. Bundan sonra sıkı bir takipciniz oldugumu da belirtmek isterim :)

    YanıtlaSil
  2. Ben Heparlı değilim, Heparlı olmam için çok davet aldım.
    Ben ne olduğumu geçmiş yazılarımda yazdım. 1978'lerde TİİKP yani Doğu beyin partisinde bulundum. Ordu-C.İ.A ile bağları olanlardan gerçek Solcular ve gerçek bağımsızlıkçı milliyetçiler çok çekitler. Deniz Gezmiş gibi çocukların, harcanmalarında dün ölen, bu gün toprağa verilen Birand'lar, Ali Kırcalar, Doğu bey gibilerin payları vardır.
    Bu gün Doğu bey doğru yerde durmaktadır. TGB kimsenin ağzına bakmadan ve Ulusla kanal ile biraz daha mesafeli görünerek daha çok güç elde edebilecek ve demokrasini kavgasını teröre, şiddete başvurmadan yürütebilecek bir harekettir. Böyle olmalıdır. En azından bunu değerlendirmelidir. Elimizden, dilimizden, kalemimizden ne gelirse TGB'ye o elimizden geleni yaparız.
    Şu an Ulusla kanal dışında mücadeleyi yürütebilecek bir mekanizma yok. Atatürkçülükte, demokraside birleşen Ulusla Kanal ile çalışmaya devam edin ama siz TGB olduğunuz bilin! İyi bir başarı grafiği yakaladınız bunu sürdürünüz. Benim PKK'ya kızıp başlattığım "Türkiye Türklerindir" hareketi Hepar'In değil Ülkücülerin daha çok desteğini kazandı.
    Hepar kurulmadan önce benim yazılarım meğer Hepar'ın siyasi temelini oluşturmuş. Bunda benim hatam yok. Heparda kaydım da yok, sadece Heparlılar beni kendilerine yakın buluyorlar. Blogun altındaki linklerdeden öteki bloglarıma da bakın! İlk bolgum "blogcu.com.keykubat'tır." Engellemeler yüzünden bu bloglar çıktı.

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.