Sayfalar

23 Mayıs 2012 Çarşamba

ULUSAL VE TGB’YE AĞAÇKAKAN MI LAZIM?


ULUSAL VE TGB’YE AĞAÇKAKAN MI LAZIM?

Yazıma sadece başlığa uygun olan ifadeleri yazsam, hele hele sol edebiyatın ve tarihin hafızalardan silindiği ülkemizde tarihi açıklama yapmadan maksadım anlaşılamayacağı için özet tarihi bilgileri tarihi bilgisi kıt veya unutmuş olanlar için önceden izahat vermeyi uygun buldum.
03 Kasım 2002 seçimleriyle AKP’nin iktidara gelmesiyle AKP’ye en ciddi muhalefeti elinde bir televizyon, bir dergi, bir gazete bulunduran Doğu Perinçek’in şahsi malı olarak görülen İşçi Partisi verdi.

Partinin yayın organlarında ilk boy gösteren muhalifler, iktidar partisi tarafından “Rusya’cı” olarak nitelenen generalinden Albayına emekli subaylardı. 2007 Aralık’ında “TSK’yı Çağdaş Savaş Teknikleri olan Gerilla Savaşında” eğitmek ve Modernize etmek amacıyla cunta şefi Kenan Evren ve ABD ortaklığında kurulan PKK örgütünün, akşamüstü ve öğlen vakti aralıkla yaptığı iki saldırıda 25 askeri şehit etmesinin ardından RE.T.E’nin gerçekleştirdiği ABD ziyareti dönüşünde başlatılan 2008 yılı başlarındaki Ergenekon tutuklamalarıyla bu askerlerin bir kısmı Silivri Koloni Esir Kampına doldurulmaya başlamalarıyla hükümete muhalefet hızlanarak sürdü.

Elbette bu tutuklamalarda İşçi Partisi başkanı Doğu Perinçek de kampa kabul edilen torpillilerdendi (!)
İşçi partisinin “Atatürk ve Devrimlerini Savunma” ilkelerine Atatürk’ün kurduğu “yarı bağımsız T.C.’yi”  1939 Mayıs başında imzaladığı “İngiltere Türkiye Kredi Antlaşmasıyla”  tamamen “İngiliz Mandası” (Sömürgesi) yapan ve bunu ABD, Fransa, İtalya ve Almanya ile tekrar eden İsmet İnönü’nün teslimiyetçi siyasetlerini, tamamen ABD’de eğitim görmüş subaylarca ve gene ABD’nin projeleri ile gerçekleştirilmiş 27 Mayıs Cuntasını savunmak da vardı.

Öte yandan Atatürk’ün hiçbir izini taşımayan ve sadece İsmet Paşa’nın şahsi malı haline gelmiş olan CHP’ de “Atatürkçülük” adı altında “İsmet paşanın teslimiyetçi” siyasetlerini savunmayı iş edinmişti.

Libya'da Kaddafi sonrası "Ilımlı İslam Namazı!
Allah'ı ABD bunların!
AKP’ye “Ilımlı İslâm Devrimi” yaptırmaya kalkan İngiliz-ABD koalisyonu, bu ülkede kimleri başa getirdiğini iyi bildiğinden, eski “işbirlikçilerinin” de açıklarını iyi biliyordu. Bunları AKP’nin eline teslim ettiği görsel ve yazılı basına verdikçe bizim sözde “antiemperyalist, bağımsızlıkçı, Atatürkçü” asker ve sivil tayfasının Atatürk’ün ölümünden PKK olaylarındaki işbirlikçiliklerine kadar bütün kirli çıkıları da açılıyordu. Bu da yetmiyordu ve Genelkurmay başkanı olan kişilerin başbakan RE.T.E ile yaptıkları her “haftalık görüşmenin ardından” yeni bir “Ergenekon dalgası” adı altında tutuklamalar başlıyordu ve AKP de %37’lerden  %49’lara uzanan bir yükseliş grafiğine ulaşarak ülkenin “tartışılmaz siyasi partisi” oluyordu.

Bu tespitler ışığında düşündüğümüzde AKP ve emperyalizme muhalefet eğer İşçi Partisi ve CHP’ye kalsaydı hele o Irak’ın işgal edildiği, “sansür v.s. türü baskıcılığın zirve yaptığı” dönemlerdeki şartlar içinde 2012 genel seçimlerinde AKP’nin oy grafiğinin  %90’a yükselmesi işten bile değildi.

Çünkü AKP, 30 yıldır sürdürülen “TSK’nın Terörle eğitimi” projesinin meyvelerinin toplanacağı  “hasat projesi” kapsamında iktidar edilmişti. ABD ve batılı Haçlı Orduları Türk ve Müslüman dünyasını işgal edecekti, “NATO Üyesi” sıfatıyla Türkiye de emperyalist güçlerin çıkarlarının bekçiliğini bu eğitilmiş ordusuyla yapacaktı.
Hem de soykırımcı batılı güçlerin zalimliklerinden de onları “koruyan güç” olacaktı. Proje iyiydi. Fethullah Gülen bunun için “Ilımlı İslâm projesinin” dini, ruhani önderi edilmiş, yaklaşık 200 ülkede okullar açması sağlanmıştı.

Her şey tıkır tıkır yürüyordu, Silivri Koloni Esir Kampıyla sözde ABD karşıtı, Rusya’cı subaylar ve yandaşları sahneden çekilmişti, yıllardır sürdürülen “asker baskısından “ halk kurtarılıyordu, özgürlükler geliyordu.

Bu başlangıçların yaşandığı zamanlarda halka güvenini yitirmiş, umutsuz eski “solcuların” sustuğu, bir şekilde satın alınmış veya korkutulmuş Üniversite ve basın gruplarının seyirci olduğu, AKP’nin her gün yayınlanan video, ses kayıtları ve resmi belgelerle yeni bir asker-sivil sözde Atatürkçü tayfanın rezaletleriyle panayır balonu gibi göklere çıkarıldığı dönemde ilk farklı yazıları “Keykubat .Blogcu.com” da ben yazdım.
Bunlarda ne mi yazdım?
1-      Doğu Perinçek, 1961’den 1968’e kadar “işçi statüsünde” gittiği Almanya’da “hiçbir işte çalışmadığı” halde ne yapmıştı?
2-      Behice Boran ve M.Ali Aybar’ın T. İ. P’sini 1968’de gelir gelmez “Maoculukla” nasıl bölmüştü?
3-      Osmanlı kalıntısı Müslüman bir ülkede “sol’un gelişmesi zaten zor bir olayken, 1924’ lerde İngiliz kontrol bölgesine verilmemizin ardından Trabzon sahilinde katledilen ilk “sosyalistler” ile başlayan “sol düşmanlığı” bilinirken, “bölücülük yapmak” kime hizmet edecekti?
4-      Tamamen emperyalizme hizmet eden, Türk soluna hiçbir faydası olmayan Perinçek’in “Maoculuğu” onun C.I.A. ajanlığını gündeme getiriyordu. Bu bağlamda Almanya’da C.I.A ve Alman istihbaratından eğitim almış mıydı?
5-      1950 başlarında henüz NATO’ya üyelik başvurumuzun ret edilmesine rağmen Kore’ye salakça asker göndermemiz ile başlayan TSK’nın “NSK-Nato Silahlı Kuvvetleri”  haline getirilmesi, ABD ve Avrupa devletlerinin ordudan M.İ.T’e devletin mahrem teşkilatlarında yapılanmasıyla devlet zaten tasfiye edilmişti. 17 yıl önce “İslam Kürdistan’ı” ve Dersim Cumhuriyeti kurmak için savaşan ve yarım milyon vatandaş-askerimizin kaybına neden olan ve bu yüzden idam edilen veya sürülen, sürülürken de “Türkiye Cumhuriyetini yıkmaya yemine eden”  isyancı Kürt, dinci işbirlikçi papa, haham imam tayfası ve yandaşları devleti teslim almışlardı. Ordu denilen yapılanmanın başında da işte bu tayfalar vardı. Ha Nurcu ha Solcu, ha Alevi ha Sünni. Her ikisi de 16. Yüzyıldan beri Hıristiyan Batılı devletlerle işbirliği yapan isyancı tayfalardı.

Süryani başbakan RE.T.E. en sağdaki PKK Bayrağı ile

6-      Silivri Koloni Esir Kampı tiyatrosu neyse onu “düşman” gören AKP de aynısıydı.
7-      Ergenekon adının Türk tarihi ile bir alakası olmadığını, Amerika’nın Cumhuriyetçi Partisinin faaliyetlerini temsil eden “ER GEorge NEo CONservatist Movement =ERGENEC(K)ON(” Aziz Corc Muhafazakâr Hareketi) adlarının başlarından alınan harflerin birleştirilmesinden ibaret olduğunu, halkımızın gene vatanseverlik duygularının istismar edildiğini yazmıştım.
8-      Hem Silivri tutuklularının hem iktidarın hem de muhalefetin bu projede birlikte olduklarını sürekli işlemiştim. Bunun yanında da tutuklanan Silvri Koloni Kampı sakinlerinin de bu projenin “inandırıcı olması” için gerektiğinde “öldürülmelerinin” de mümkün olabileceğini, bu yüzden onların tutukluluklarında yapılan “hukuk istismarlarının” yanlış ve mevcut hukuk sistemimizin dışında “ABD emriyle” tutulduklarını da işledim. Onlar için de adalet istedim. Ama onlar asla hiçbir vatansever için “adalet istemeyen, asmayalım da besleyelim mi diyenler” olmalarına rağmen.

9-      Bir ara üniversitelerde öğrenci eylemleri kışkırtıldı ve “Hoş gelmedin Anarşi” başlığıyla yayınladığım yazı ve ardıllarıyla geçmişte 1980’e kadar gençliğimizin anarşi olaylarında harcandığını, 30 yıldır terör olaylarıyla kıyıldığını, böyle giderse yakında ülke nüfusu içinde genç kalmayacağını vurguladım. Aklıselim insanların destekleriyle bu proje de rafa kaldırıldı.

Yazdıklarım konuların kısaca özetleri bunlardı ve duyarlı insanlarımız bu uyarıları sahiplendi ve vicdanlarıyla birleştirdiler, kendi dağarcıklarını ve karizmalarını eklediler sonunda ülkemiz yeni bir “anarşi” tehdidinden kurtarıldı. Sağ olsunlar.
İşte bu olayların ardından “pasif eylemci”  (askeri güç kullanmayan) gençlik örgütü anlayışında TGB gibi gençlik yapılanmaları ortaya çıkmaya başladı.

Özellikle TGB “her siyasi düşünce ve inanışa ait antiemperyalist gençlik hareketi” olarak ortaya çıktı. Bir zaman sonra onları misafir edebilecek başka bir görsel ve yazılı basın olmadığından haliyle İşçi Partisi tarafından kucaklandılar ve desteklendiler.
Dört gün önceki 19 Mayıs 1919 Büyük Diriliş Yürüyüşünün organizasyonunda da çok çabalar sarf ettiler. Hepsini ayrı ayrı kutlarım.

Buraya kadar her şey rayında. Asıl sorun, yürüyüşe katılan her kesimden vatansever insanımızın bazılarını kıracak birkaç söyleme imza atılması oldu. Bunu da onlara ağabeylik, önderlik yapan Ulusal Kanal’ın defeatle tekrarlaması oldu.
Dün akşam da (23. Mayıs. 2012 00.01’den sonra) tekrar yayınlanan Aslan Bulut’un da katıldığı programda programın hanım sunucusunun da “Ulusal kanal ve TGB’nin düzenlediği 19 Mayıs...” ifadesini, MHP’li vekilin buna “Orada Ülkücüler de vardı” itirazından sonra tekrar edilmesine şahit olmam beni üzdü bu yüzden bu kadar yazmak zorunda kaldım.

Eğer “Atatürkçü isen, eğer devrimci isen, eğer vatansever isen eğer Müslüman ve antiemperyalist isen, eğer bu topraklarda yaşayıp da ayağını bastığın toprağı emperyalist işgale karşı savunmak için bir şeyler yazıp çizip, örgütlenmeleri teşvik etmişsen ve aktif yer almışsan bununla gurur duymak hakkındır. Ama oraya katılanları “onları ben topladım” diyerek halkın tepkisini kendine mal edersen, onların yüreklerindeki mücadele azimlerini hiçe sayıp “senin koyunların” olarak görürsen sen o davaya en büyük ihaneti etmiş olursun.

Görünüşte küçücük bir şeydir ama “sinek küçüktür, mide bulandırır” misaline döner iş.
Evet Ulusal kanal ve TGB eğer ülkemizde oynanan senaryonun bir şekilde “işbirlikçisi, atanmış muhalefeti” değillerse böyle “havalanmaktan, havalar girip şişinmekten kaçınmalıdırlar. Millet zaten cunta baskılarıyla öylesine sindirilmiş oldukları halde bu katılımı ben olağanüstü olarak yorumluyorum. Lütfen “egomuzu tatmin edelim” derken şişinip havalar uçmayalım ve halktan kopmayalım.
Yoksa Yezidi Yaratılış Mitindeki Âdem’e döneriz.

Adem'e "vıdı vıdı vıdı" diyerek
delik açan Ağaçkakan.
Hani, tanrı Âdem’i yaratmış ama vücuduna boşaltım sistemi kurmamış. Çünkü yedikleri atık oluşturmuyormuş. Ancak Âdem, meraktan yasak meyve buğdayı yiyince birden karnı şişmiş, şişmiş göklere yükselmiş. Halini gören tanrı durumu kavramış ve bir ağaçkakan kuşu gönderip dibine bir çıkış deliği (anüs) açtırmış ve Âdem de aşağı böylelikle inmiş.
Âdem’in o hatası yüzünden günde üç öğün yesek doymuyoruz ve tatmin edilemeyen açlığımız yüzünden halen karın tokluğuna kölelik etmekten kurtulamadık.

Size de bir ağaçkakan gönderilebilir ve havanız indirilebilir.
Bu günkü sayfalarına baktığımda ağaçkakan uğramış diye düşündüm.
Lütfen kimse şahsi hesapları yüzünden insanımızın özgürlüklerine, vatansever mücadelesine ket vurmasın, bölücülük yapmasın!

Sözlerimize dikkat edelim. Eğer yukarıdaki ifade yerine şöyle denseydi;
-Ulusal Kanal ve TGB, 19 Mayıs 2012 Büyük Diriliş Yürüyüşünün gerçekleşmesinde çok çaba harcamıştır. Çabalarımıza destek veren, bizleri yalnız bırakmayan bütün halkımıza, sivil toplum örgütlerine, siyasi partilere teşekkür ederiz!
Bu  günkü TGB sayfası
Denilseydi bu tartışmalar hiç olmazdı inancındayım.
Halkın güvenini istismar etmek böyle basit bir “ruhsal tatmin duygusuyla” da olabilen bir şeydir.
Her şeyimize dikkat edelim de “ağaçkakan” kuşuna delik açtırmak zorunda kalmayalım, malum zararları ortada!
Her ne kadar sürç-ü lisan ettikse af ola! Takdir okuyanındır!


Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.