SOMALİ SEFALET GERÇEKLERİNDEN ÜLKEMİZDEKİ TERÖRE
Ülkemizi de içine alan küresel sermayenin asırlardır sürdürdüğü işgal, sömürme ve kölecilik düzenlerin küçük bir parçası olan bu ülke hakkında biraz bilgi ile yazıya başlayalım;
Somali Cumhuriyeti, Somali dilinde Jamhuuriyadda Soomaaliya adlı bir devlettir. Efsanevi antik Punt ülkesi olarak da bilinir. Antik çağda Hindistan’dan başlayan baharat yolu üzerinde olduğundan çok zengin dönemler yaşamıştır.
Orta çağ boyunca Doğu Afrika boynuzu olarak bilinen Arap yarımadasının güney batı ucunun tam karşısında Afrika kıtasının bir boynuz gibi çıkıntı yaptığı coğrafya üzerinde Ajura İmparatorluğu, Adal Sultanlığı, Varsangali Sultanlığı, Gobron Hanedanlı adlarıyla devletler kurmuştur.
19.yy.da İngilizler ve İtalyanlar ülkenin sahil bölgelerinde üstünlük sağlayarak ülke halkını sömürmeye başladılar. Muhammed Hasan Abdullah önderliğinde çıkan direniş hareketleri kurulan Derviş Devleti sayesinde işgalciler bir süre püskürtüldülerse de sonunda hakimiyetlerini kaybetmişlerdir.
Ülke İngiliz ve İtalyan Somali’si adlarıyla bölünmüştür.
20.yy.da 1969 yılına kadar İtalyan- İngiliz çekişmesine sahne olmuştur. 1969’da Muhammed Said Barre iktidarı ele geçirerek Somali Demokratik Cumhuriyeti adı altında bir dönem Sosyalist bir idare kurduysa da sömürgeci devletler 1992 yılında bir BM kararıyla bunun icabına bakıvermişlerdir.
1991’de sonuçlanan iç savaş sonucunda ülke Somilan ve Puntland olarak tanınmamış iki ayrı özerk bölge haline getirilmiştir. Puntland’a bağlı ayrılıkçı yapılanmayı temsil eden El Şebap örgütü ülkenin güney kısmını elinde tutmakta ve ABD- AB işbirlikçiliği içinde ticaret gemilerini kaçıran fidye isteyen bir eşkıya çetesidir.
Bizim de kaçırılan gemilerimiz, esir alınan gemi mürettebatlarımız ve taşıdıkları mallar karşılığında işbirlikçi Somali korsanlarına ödediğimiz fidyeler hiç de az değildir. 2008 yılında bu bölgeye askeri kuvvet göndereceğimizi yazmamdan iki buçuk ay sonra aşağıda linki olan yazım Genelkurmayca 50 kez kopyalanmış ve bölgeye donanmamız NATO işgal gücü olarak gitmiştir. Halen de periyodik olarak bu görev sürmektedir.
Malum, Roma’nın Cermenlerce işgalinin ardından Vatikan ile Germen (Alman) İmparatorluğu İ.S.950’lerde Avrupa’yı birleştirmek amacıyla Kutsal Roma German (Cermen) İmparatorluğu kurulmuştu.
Osmanlı’nın Avrupa’da söz sahibi olmasının ardından, doğuya uzanan ticaret yollarının kendilerine kapanması yüzünden bütün Avrupa devletleri haçlı Seferleri ile birleşmişti. Tüm Avrupa krallarına Germen kralı taç giydirirdi ve Avrupalı bir devlet bir yeri keşfettiğinde ya da fethettiğinde hemen bir başka Avrupa ülkesi de yanında belirir ve onun elde ettiği haklara ortak olurdu.
15.yy.da Ümit Burnu ve Amerika’nın keşfini takip eden keşiflerde Avrupa’nın dünyayı işgali bu işbirliği sayesinde olmuştur.
Ümit Burnu'nun Keşfi-Hindistan'ın işgali |
Bizde de Kanuni’nin Fransızlara verdiği Kapütilasyonlar onun ölümünden 10 yıl kadar sonra İngilizlere zamanla bütün büyük Avrupa devletlerine tanınmış ve Cumhuriyetin ilanı ile son bulmuştu. AKP hükümeti sayesinde 2003 sonrasında tekrar eskiye dönüş başlamıştır.
Bu örnekten sonra bütün Afrika’nın Avrupa’nın sömürgesi olması 15.yy. keşifler çağında Portekizlilerin Gana’yı keşfiyle başlamıştır. Buradan insanlık dışı muameleler içinde silah zoruyla gemilere doldurulup getirilen Zenciler Avrupa zenginlerinin tarlalarında, bahçelerinde, madenlerinde, evlerinde, ücretsiz köle olarak, ordularında köle askerler olarak çalıştırılmışlardır.
Haçlı seferlerinden Viyana kuşatmasına oradan Çanakkale, Irak, Yemen, Habeşistan (Etiyopya), Sudan, Süveyş kanal savaşlarına kadar bizim karşımıza çıkarılan askerler de bu köle zencilerdi. Biz Avrupalılarla savaşıyorduk ama savaş esirlerimiz Müslüman Araplar ve Zenciler oluyordu.
Nelson Mandela’nın dediği gibi “Avrupalı bize geldiğinde elinde İncil vardı, şimdi ise bizim elimizde İncil onların ellerinde ise topraklarımız, vatanımız var!”
Olay budur. Afrika’yı bu hale sokan batı sömürgeciliğidir. Amerika dahil dünyanın her yerinde bu insanları evlerinden, ocaklarından koparıp ellerine, ayaklarına, boyunlarına prangalar vurarak götüren, her hizmetlerinde kullanan, gece yataklarında uyurken eşlerine, kız ve erkek çocuklarına bile tecavüz etmekten geri durmayan kan emici batılılar, kendi ülkelerinde yaşayan kölelerine özgürlüklerini çok pahalı faturalarla 20.yy. içinde vermişlerdir.
Buna rağmen halen Avrupa ve Amerika’da kökleri 600 yıl öncesi getirilen kölelere dayanan batılı siyahlar, beyazların girdikleri alışveriş merkezlerine bile girememektedirler.
B.O.P Eşbaşkanı Suudi Abdullah'ın açıklaması |
Brezilya, Arjantin gibi ülkelerde ise zencilere bir de Kızılderililer eklenmiş, bir alışveriş merkezinde asansörden inen bir genç kızı beyaz gençler “asansörü meşgul etmekle” suçlayarak dövmüşlerdir.
Kızın babasının siyaset gereği Brezilya’da bir ilin valisi çıkması üzerine kızın açtığı dava bütün Brezilya’ya örnek olmuş ve kız hakkında “Külkedisi prenses” diye kitaplar yazılmıştır. Bu ola daha beş on yıl önce yaşanmıştır. “Brezilya’da Melezarası Irkçılık ve Sosyal Adalet ” konu başlıklı yazımda bu olayın anlatıldığı kitabın önemli kısımlarının Türkçesi yer almaktadır.
Daha bundan iki, üç yıl önce ABD’nin bir eyaletinde siyah gençleri Amerikan polisleri sokak ortasında pompalı tüfekle keklik gibi avlıyordu.
Bu gün ülkemizin de bir türlü kurtulamadığı malum AB-D destekli terör örgütü Asya’da bu Afrika ülkelerini de içine alacak genişlikte bir insan kaçakçılığı işini de yürütmektedir. Avrupa’da sosyal haklar nedeniyle bir işçi sosyal hakları dahi AB-D’li işverene 4 veya 5 bin ABD doları gibi bir maliyete sebep olmaktadır ki bu da batının rekabet şansını düşürmektedir.
Oysa kaçak olarak AB-D ülkelerine sokulan bu aç ve her işe gönüllü sefiller ise ne verilirse kabul etmek zorundadırlar. Pasaportları işverenlerin ellerindedir istedikleri an polis çağırıp sınır dışı ettirebilirler.
İşte böyle merhametsiz bir sömürü çarkı içinde dünya ve Afrika milletlerini sömüren AB-D küresel sermayesi yeni hazırladığı Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi adı verilen sömürgeci, soyguncu siyasetlerine ülkemizin başbakanı RE.T.E ve partisi AKP’yi de ortak etmiş ona “eşbaşkanlık” vermiştir.
İşte bu proje şimdi Etiyopya’dan Somali, Tanzanya gibi güney doğu Afrika topraklarına kadar uzanmıştır. Bu projenin eş başkanı olan Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye bu ülkelerin açlarını da doyurmakla görevlendirilmişlerdir.
Bir Mısır gazetesinde Yeni Dünya Düzeninde İslam! |
Ama 2001’de Afganistan, 2003’de Irak, 2011’de NATO’nun Libya işgallerini takip eden ve halen Yemen, Bahreyn ve Suriye’yi de işgalle tehdit eden bu sömürgeci projenin kaymaklarından bu eş başkan ülkelere “cereme “ ve Standart &Poors gibi uydurma ekonomi derece kredilendirme kurumlarınca “hak etmedikleri” şekilde ekonomilerinin iyi gösterilmesi, 50 milyar ABD doları ticaret hakkı dışında bir şey vermemektedir.
Davos One Minute Dümeni |
Bu konuda AKP hükümetinin başı eşbaşkan R.Tayyip Erdoğan’ın İsviçre Davos toplantısında Müslüman ülkelere “kahraman” görünmesine neden olan o meşhur düzmece “One minute” olayının perde arkasını Şimon Peres (Peres Öç demektir.) aynı dönemde Oxford üniversitesinde yaptığı bir açıklamada şöyle açıklamıştı;
Hürriyet Gazetesinin Haberi;
| ||||
Peres, Oxford Üniversitesi'nde yaklaşık bin öğrenciye hitaben yaptığı konuşmada, Müslümanların, İran'ın tahakküm, Türkiye'nin işbirliği ekolleri arasında tercih yapmak zorunda kalacağını söyledi. Şimon Peres, İsrail'in Ortadoğu'da barışı bulmak için Mısır, Ürdün ve Lübnan ile müzakerede bulunduğunu belirtti. ABD'nin yeni seçilen başkanı Barack Obama'ya destek verdiğini söyleyen Peres, "Siyah bir insanın üst düzey bir göreve getirilmesi insan haklarının büyük bir beyanıdır" diye konuştu. Bu arada Peres'in konuşması sırasında bir grup öğrenci konferans salonunun dışında protesto gösterisi düzenledi. "Nükleer silah geliştiren biri kendine 'barış adamı' diyemez" yazılı pankartlar taşıyan öğrenciler, "Özgür Filistin" ve "İşgal suçtur" sloganları attı. İngiltere ziyareti cuma gününe kadar sürecek olan Peres, Başbakan Gordon Brown ile de görüşecek.” |
Bu haberden sonra bir Türk gazeteci ile yaptığı röportajda Ş.Peres, “Ortadoğuda gelecek Türkiye’nindir. İsrail Türkiye’nin yanında olacaktır”. Böylece meşhur “One Minute” olayının çakma olduğu da ortaya çıkmıştı.
İşte Atatürk’ün ölümünün ardından 12. Mayıs 1939 İngiltere- Türkiye kredi antlaşmasının” imzalanması ve bunun I. Dünya Savaşının galibi dört batılı ülke ve Almanya ile tekrar edilmesi sonucunda İngiliz mandası olduğumuzdan beri ülkemiz Kıbrıs konusuna bile ABD’nin Yunanistan’da 1947’deki işgalinin ardından solu bitirmek, milliyetçiliği yaratmak için İngiltere’nin itirazına rağmen Kıbrıs dümenini çıkartmıştı. Bu günkü Türk- Yunan Düşmanlığının nedeni bu proje yüzündendir.
Başlangıçta İngiliz toprağı olduğunu 1924 Lozan antlaşması ile onayladığımız Kıbrıs hakkında İngiltere korkusu ile “Kıbrıs sorunumuz yoktur” diyen Türkiye ve Yunanistan ABD’nin ısrarı, İngilizlerin sessizliği ile olaya sokulup düşmanlıklar, ölümler kol gezmeye başladığında 1955 olmuş, 1956’da da meşhur “6-7 Eylül olayları tezgahlanarak Rumların Yunanistan’a sürgünlerine sebep olan Beyoğlu’nda Rum dükkanlarının yağmalanması tezgahlanmıştı.
İşte Somali de sosyalist idarenin ABD askeri operasyonları ve destekleri ile yıkılıp ülkenin ikiye ayrılmasının ardından ülkede anarşi hakim olmuş, işsizlik yokluk kol gezmeye başlamıştır.
Hatta resmi sayılmayan anarşist, soyguncu işbirlikçi çetelerden oluşan sözde hükümetler bu ülkenin bazı insanlarını kasıtlı olarak bir deri bir kemik kalıncaya kadar aç bırakarak dünya basınını çağırmakta ve yardım toplamaktadır.
Bu ülkenin insanları inanç olarak Müslüman, Hıristiyan ve yerli kabile dinlerine sahiptirler. Her türlü şeyleri yiyebildikleri gibi hala insan yiyenlerinin de olduğu söylenir. Bu kadar çeşitli (!) yiyecekleri sorunsuz tüketebilen bu insanların böyle “bir deri bir kemik kalmaları da işte böyle bir siyasetle mümkün olabilmektedir.
Korsanların el koyduğu bir gemi |
Gemilerimiz üç aylık dönemler halinde görev yapmaktadırlar.
Somali ve bölge ülkelerindeki açlığın, sefilliğin nedeni oraya toplarıyla, korsanlarıyla, ellerinde İncilleri olan rahipleriyle giren, soyan ve insanlarının ırz ve namuslarını gözetmeden köleleştirip soyanlar sorumlularıdırlar.
Bunların bizlere “baktırılması”, işbirlikçi hükümetlerimizce halkımızın merhametlerinin sömürülmesi ile toplanan bağışlarla ülkemizde ve bu ülkelerde “türedi işbirlikçi zenginler” üretilmesi yanlıştır.
Bu bağışlar gerçekten bu aç insanlara hiç gitmeyecektir. Bizdeki “Anne beni okula gönder” tarzı kampanyalarla toplananların Kürt Yezidi, Mason dini karışımı olan Nurcu Kürt köy ağalarının, şıhlarının ve pirlerinin elinde toplanarak sermaye sahibi edilmeleri gibi bu da mason zenginleşme düzeninin bir parçasıdır.
19. yy.da ABD de çocuk okutmak ve fakirleri korumak bahanesi ile Tapınak Şövalyeleri Mason örgütünün bir kolu olarak kurulan “American Knights of the Protection- Amerika’nın Koruyucu Fedaileri-Şövalyeleri” yani ülkemizdeki uzantıları olan Nurcuların kurduğu “Anadolu KaPlanları” ve siyasi partileri olan AKP’nin kökleridir.
25.11.2011 Yeniçağ Gazetesi |
Bizdeki bitmeyen terör oyunu gibi onlarda da açlık ve korsanlığın uzun bir zaman süreceği görünmektedir.
Ta ki NATO Haçlı Ordularınca dünyanın yeniden işgali ile insanlığın köleleştirilmesine kadar!
Her gün ülkemizdeki ve diğer hedef dünya devletlerinde ve bu işlere karıştırılmak için zorlanan batılı ülkelerde uçak kazalarından bombalara ve terör olaylarına kadar öldürülen masum insanların, ziyanların, açlıkların, işsizliklerin ve her türlü sefaletin sorumlusu küresel sermaye ve yerli işbirlikçileridir.
Takdir okuyucunundur.
Saygılarımla!
Bu ülkelerle ilgili geçmiş yazılarımın linkleri;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.