Sayfalar

24 Eylül 2008 Çarşamba

TESPİH ÇEKEN YILAN

TESPİH ÇEKEN YILAN


Şimdi yazıların içinde bu başlığı görünce kesin "dikkat çekmek için neler yazıyorlar" diye beni aşağıladınız veya bu saçma başlığı gerektirecek şey neymiş diye merak edip okuyabilirsiniz.
Ben de yazıyı ilk okuduğumda çok güldüm ve sizinle paylaşmak istedim.

Başlığa kaynak olan konu, 18.yüzyılda yaşamış Erzurumlu din uleması İbrahim Hakkı Hazretlerinin "Melek Gök Yılanı" hakkındaki tanımıdır.
Derler ya "eski ulemaların bütün bilgi ve görgüleri "eşeklerinin götürebildiği yerle sınırlıdır." diye.
Buna bir de günümüzden Başbakanımız Tayyip Erdoğan'ın "ulemaya soralım" sözünü eklersem,bizi yönetenlerin rehberlerinin kimler olduğunu, ne kadar "bilimsel düşünceye sahip olduklarını (!) anlamanız kolaylaşır.
İnsanımızın neden başının terör,anarşi,yolsuzluk pisliklerine gark olduğunu kolayca kavrarsınız.
Şimdi biraz ukalalık yapıp,bilmeyenlere de bir şeyler vermek için giriş yapacağım.

Astronomi (yıldız-gök bilimi) alanında en eski bilgiler ilkel inanışlar ya da mitoloji adı ile adlandırılmış dinlerde vardır.Yani,İbrani dinlerin dışında kalan bütün dinler bu gruba girmektedirler.

Bu grupta neler yok ki? Her türlü soruya cevap bulmak mümkündür.Kuranda,da,öncesi olan kitaplarda da olmayan astronomik tanımlamaları din ulemaları hep bunlardan almışlardır. Güneş sisteminin 12 gezegenlik yapılanmasından tutun da tüm evrenin 12’lik kümelerden oluşmasına,dünyamızda yaşamın önceden evrimle olduğu ancak bu günün yeryüzü sakinleri olan bizler,hayvanlar ve bitkiler alemine kadar her varlığın ise göklerden gelen “yılan” tanrılar tarafından yeniden düzenlenmesine kadar her şeyi bulmak mümkündür.

Hz.Musa'nın sepet çocuğu olmadığı,gerçek bir Mısır prensesinin oğlu,Sina dağında bulunan Osiris Mabedinde üstat rahip olduğu,Yahudi bir kadın ile evliliği nedeniyle Yahudilerin onu başlarına lider seçmelerinden sonra göç olayına başladıklarını,Yahudilerin, Kızıldeniz'in Nil deltasında sığ bataklık bölge olan Goshen'den, denizin bataklığını yarıp geçtiklerini ve daha nicelerini bulursunuz.

Kızıl Deniz adının İngilizce'den Türkçe'ye "Red Sea" den çevrildiğini,aslında Red" kelimesinin yanlış yazıldığını ve aslının "Reeds-Sazlık-kamışlık" olduğundan " Sea of Reeds", Sazlıkların Denizi veya Sazdan Deniz" anlamında olduğunu ve nicelerini.

Bilim Pluto gezegenini 1948 yılında keşfetmiş,2006 yılında da bunu “gezegen” niteliğine uymadığı için listeden çıkarmıştır.

Hala bir Pluto aranmaktadır.Yerine yeni keşfedilen,çift gezegenden oluşan bir yapılanma konulduysa da elan bu istenilen gezegen de değildir.En azından ben böyle düşünüyorum. Çünkü onlar da dev göktaşlarından ibaret.

Oysa Sümer tabletlerinde güneş sistemini oluşturan 12 gezegen 8 bin yıldır bilinmektedir. James Churchward’ın 1925’lerde,Tibet tapınaklarında bulup tercüme ettiği ve daha sonra Maya Tabletlerini de tercüme etmesinin ardından derlediği bilgilerle hazırladığı araştırma kitabı olan “Mu’nun Çocukları” ve devamı olan beş kitabında yazdığına göre de evrenle ilgili bir çok bilginin 270.000 yıl öncesinden de var olduğunu öğrenmekteyiz.

Bütün dinlerin kaynağının,Türklerin "Anayurdu" olan "Mu" Kıtasından yayıldığını,tanrılarının "RA-MU" olduğunu,Türklerin "KARA HAN" (Mu kolonisi olan Mısır inancındaki "Ka"-Mısır dininde evrenin yaratıcı gücünü,"Ra" 'nın da tanrının bedenlenmiş hali "KARA" ise tanrının iki özelliğini içeren bir kelime olduğundan Türklerde "Kara bey,Kara han,Karaca bey gibi kutsal anlamlarda kullanıldığını,İsevi'liğin ise Mu sömürgesi olan Atlantisli bir rahip olan "Osiris'in M.Ö 20000 yıl kadar önce Mısır ve Afrika halklarına öğretilen bir öğreti olduğunu,İsa diye birini olmadığını,Mu kıtasının batışından sonra yeryüzüne yayılan Türklerin dünyayı yönettiğini,Atlantisi aramak için hep "Batı'ya" göç etmeye çalıştıklarını da öğrenebilirsiniz.

Ortaçağ Hıristiyan Avrupa’sının ve İslam İmparatorluğunun İbrani soyu cahil yayılmacılığı “Putperestliği yok etme “ ilkesi gereğince kendi inanç formları dışındaki tüm bilgileri yakmaları, din adamlarını vahşice katletmeleri,tapınaklarını yakıp,yıkıp,yağmaları ile, insanlık geçmişi hakkındaki bir çok bilgi hazinesini kaybetmiştir.

Bu kaybın farkına ilk varanlar yine Emevi Hanedanının Bağdat’ta kurduğu ilk İslam Üniversitesi ulemalarının, eski Yunan'dan,Mısır’a,İran’dan,Hint ve Çin’e kadar uzanan coğrafyada topladıkları kitapları tercüme ederek,bu bilgileri düzenli bir şekilde yorumlamaları sayesinde, yaptıkları yıkımları fark etmişlerdir.

Ama yine de bulunan bazı kırıntıları da “Kuran Tefsiri”,İlmihal” adı altında düzenledikleri kitaplarında da kullandıklarını öğreniyoruz.

1703-1780 yılları arasında yaşamış olan 18.yy. uleması Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin Marifetname adlı kitabının 14.sayfası 1.paragrafından bir “Melek Gök Yılanı” tanımlaması.

Mübarek adam resmini mi gördün?

Hayır görmedi,çünkü görseydi,tespih çekmediğini de görürdü.:))

Yazdığım gibi o sadece eski kaynaklardan kalan “kırıntılara ulaştı,o kadar.Çünkü aynı yılan Çin bayrağının üzerinde de vardır.Türklerin bu dönemde de halen eski bilgilerine sahip oldukları anlamında da yorumlarsak bir şey kaybetmeyiz.

İşte o paragraf;

TESPİH ÇEKEN GÖK YILANI

“Allah,gökyüzünde büyük bir yılan yaratmış ki,Arş-ı Azamı (Büyük gökyüzünü) çevirmiş, başını kuyruğu üzerine koymuştur.Başı,beyaz dürden,vücudu sarı altından,gözleri kırmızı yakuttan,yaratılmıştır.

(Buraya kadar iyi aşağısını siz takdir ediniz.Yılanın varlığı doğru ama tespih çekerken görüntülemek için bir paparazzi ekibi görevlendirmek gerekecek . (!) Kykbt)

Çin bayrağındaki gök yılanı

v838 Monoceroid yıldız kümesi

"http://mm04.nasaimages.org" linkine girerseniz başka ilginizi çekecek gökyüzü harikalarını yukarıdaki yılanı krımızı gözleri ile büyüterek görmeniz olasıdır.Hiç birinde tespih yokmuş(!)

Ve onun yüz bin kanadı vardır ki her püskülü yanında bir melek Allah’ı tespih eder.

Bu sarı yılanın tespih sesinden bütün melekler dehşet duyar.Çünkü tespih sesi diğer meleklerinkini bastırır.

Bu yılan ağzını açtığı zaman gök ve yeri bir lokmada yutacak kadar büyüktür ve eğer bu yılana tespih yaptığı zaman “yavaş“ emri ilham edilmeseydi onun sesinden bütün melekler helak olurdu.”

Eskiden din ticaretinin de ," gerçek bilgiler veren din-pozitif bilim karışımı " öğretilerin,böyle şakırtısından durulamayacak kadar ses çıkaran tespih çeken yılan (!) palavraları ile yapıldığını da öğrenmiş oluyoruz.

Dinler arası diyalog deyip dururlar.Eskiler bu diyalogu daha o zamanlar yapmışlar.Bu günkünün adı ise “Herkes Hıristiyan olsun” diyalogundan başka bir şey değildir.

Takdiri sizlere bırakıyorum.

Not:Bu yazımla ilgili olarak "yılanlar ve inançlar" başlıklı yazımı blog arşivinden okuyabilirsiniz.

Keykubat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.