Sayfalar

8 Eylül 2008 Pazartesi

DEVLETE VE BATIYA BAKIŞ

DEVLET ADAMI OLMAK

Günümüzde yaşayarak her an şahit olduğumuz devlet adamı olarak gördüğümüz,kişiliklerini şahsi menfaatleri üstüne kurmuş,bunun için Allah’ı dini,kutsal her türlü değerleri utanmadan kullanmaktan geri kalmayanların düştükleri “adi çıkar kavgalarını” her gün yazılı ve görsel basında iğrenerek seyrediyoruz.

İşte sizlere nasıl devlet adamı olunacağı konusunda birkaç alıntı yazı;

Keykubat

Burada nakletmek istediğimiz bir DİNİ KISSA var:

Muhterem zatlardan biri bir gün ADALETİ ile meşhur 2. HALİFE ÖMER'i ağlarken görür. Şaşırır... Çünkü bu kişi cennetle müjdelenmişlerdendir. Merakla sorar. HALİFE ÖMER şu cevabı verir:

- "Nasıl ağlamam? El alemin bir koyunu kaybolsa, hesabı ÖMER’den sorulur!.. Geçenlerde birinin sürüsü falanca yerdeki köprüden geçerken bu koyunun ayağı köprünün çürüyen tahtaları arasına sıkışıp kırılmış... Sürü sahibi "Madem memleketin meselelerini görüp halletmeyecektin, ne diye HALİFE oldun?" deyip beddua etti. Onun sıkıntısını çekiyorum!

Bu kıssadan alınacak ders şudur ki, DEVLET REİSİ veya İCRANIN BAŞI, memlekette olan her şeyden mesuldür... İşe geldiği andan itibaren öyle bir mekanizma kurmalıdır ki, ülkenin her köşesinde olup bitenden haberi olsun. Her noktasında DEVLET görevlileri meseleleri halletsin. Halledilemeyenler yukarıya şikayet edilebilsin... Bunu yapamayana DEVLET ADAMI da, BAŞBAKAN da denmez. Onun içindir ki, biz bunların hiç birini adamdan saymayız.

İşçi Partisi'nin lideri Aydınlık'çı DOĞU PERİNÇEK bile!..

Politikacıların en büyük hatası, hatalarını kabul etmemektir. Hiç birinde ATATÜRK'e "Ben her şeyi bilemem. Alimlerimiz bana yol göstersin... Bir hata yaparsak millet bizi ikaz etsin" dedirten TEVAZU ve ASALET'i göremezsiniz.

Ancak DP ve devamı olan günümüz AKP'lileri de hata kabul etmemek, adeta bir ortak vasıf haline gelmiştir.

Siz günümüz hükümetinde bu vasıfları görebildiğinizi söyleyebilir misiniz?


AVRUPA BİRLİĞİ VE NATO İLİŞKİLERİ



BATICILIK çare olarak görüldükçe, hangi parti iktidara gelirse gelsin, kaç İHTİLAL olursa olsun, kötüye gidiş önlenemez. TÜRKİYE'nin son 200 yıllık tarihi bunun delilidir. KABAKÇI MUSTAFA, hatta belki hamam tellağı PATRONA HALİL (1730), haklı idiler!

O dönemde yaşamış olan ve matbaanın kurucusu diye bilinen ve aslen Macar, yani Batılı olan İBRAHİM MÜTEFERRİKA, yazdığı eserde şöyle diyordu:

HIRİSTİYAN ümmet, bu müsibet topluluk, güçlenip arzın her yanını gemileriyle gezdiler. Doğunun batının her yanında nice beldelere musallat olup oraları aldılar!

İSLAM analisi ise, söz konusu edilen topluluğun bu haline GAFLET hatta KÜÇÜMSEME ve DİKKATSİZLİK içinde KAYITSIZ kaldı.

O PİS GÜRUH'un SULTANLARI ve HÜKÜMDARLARI araştırılıp haklarında BİLGİ SAHİBİ olmak gibi en mühim şey, nedense yerine getirilmemiştir!.

DEVLET-İ ALİYYE ile komşu olanlar KÖTÜ EMELLER'le içten içe DÜŞMANLIK beslerler ve her an FIRSAT gözlerler!

Bunların toplulukları az iken çoğalmalarına, yenilmişken üstünlük östermelerine izin verilmemelidir!

ALEM'e yayılmalarından, UĞURSUZ DEVLET DÜZENLERİ'nden, HÜKÜMET ETME TARZLARI'ndan, beldelerle ilgili TEDBİRLERİ'nden, KANUNLARI'ndan gaafil bulunmamak gerekir!..

Böylece İSLAM BELDELERİ'ni İSTİLALARI'na ve KÜFÜR DİYARI'na ilhak etmelerine müsamaha gösterilmemelidir!

BEŞER'in EN HAYIRLI ÜMMET'i olan İSLAM MİLLETLERİ'nin meskenleri tamamen YERYÜZÜ'ne yayılmıştır. Ancak uzak yerlerde yerleşmişler, birbirinden HABERSİZ kalmışlardır. Niceleri KÜFFARIN TASALLUTU'na çaresiz, ve dermansız kalmıştır.

HIRİSTİYAN ALEMİ'nin İNCİL, TEVRAT ve ZEBUR zannettikleri kitaplarda HALLERİ'ni, DAVRANIŞLARI'nı düzenliyen gerekli ŞER'İ HÜKÜMLER bulunmamaktadır! Bu yüzden DEVLET, GENEL DÜZEN'i AKLA DAYANAN birçok KANUN ve KAİDELER'le sağlamaktadır. KÖTÜ İÇLİ KAFİR'in giydiği UĞURSUZ ELBİSE ve GİYİŞ TARZLARI pek SAKİL'dir!

Yeryüzünde ÜSTÜNLÜK'leri ile öğünen HIRİSTİYAN MİLLETLER'in iftihar duydukları BAŞŞEHİR ROMA'dır! ROMA şehri TÜRK HALKI arasında "KIZIL ELMA" namıyla şöhret olmuştur!..(USUL-ÜL HİKEM)

Bilindiği gibi, KIZIL ELMA EFSANESİ, YILDIRIM BEYAZIT'tan itibaren OSMANLI padişahlarının HIRİSTİYANLARIN MERKEZİ ROMA'yı fethedip İSLAM ÜLKELERİ'ni HAÇLI SEFERLERİ'nden ebediyyen kurtarmak arzusunu yansıtır... FATİH SULTAN MEHMED son seferini ROMA üzerine düzenlemiş, ancak bunu kimseye açıklamamıştı. Buna rağmen herhalde öğrenildi ki, sefere hazırlanırken esrarengiz şekilde öldü. Ondan sonra da TÜRKLER, KIZIL ELMA'nın ne olduğunu gizli tuttular. ÖMER SEYFETTİN'in bu adı taşıyan nefis bir hikayesi vardır.

Aslen MACAR olup sonradan İSLAM'ı kabul eden MÜTEFERRİKA, 250 yıl önce ATATÜRK'ün benimsediği SİYASET'in temelini atıyor: BATILILAR kötüdür, tehlikelidir, EMPERYALİST'tir, ve daima DÜŞMAN'dır. Bu yüzden onlara karşı daima dikkatli olmak; niyetlerini, davranışlarını, gelişmelerini takip etmek; gerekli tedbirleri almak şarttır. Ancak onların SAKİL giysilerini, AHLAKSIZ hallerini, ve herhangi İLAHİ bir temele dayanmayan, kendi menfaatlerine uygun KANUN, KAİDE ve KURALLARI'nı TAKLİT ETMEK YANLIŞ OLUR! Ve elbette diğer MÜSLÜMAN ve MAZLUM ÜLKELER ALEYHİNE onlarla İTTİFAKA GİRMEMEK gerekir! Yani İBRAHİM MÜTEFERRİKA da PATRONA HALİL kadar BATI'ya karşıdır!



Alıntı:”http://www.angelfire.com/rnb/atadiyar/ata33ab.html”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.