Sayfalar

15 Ağustos 2008 Cuma

Yeni Eğitim Dönemi Başlarken

Yeni Eğitim Dönemi Başlarken


İşte,eğitim adlı uzun yarışmalardan geçmiş ama terörü geçemeyip, kurban verilmiş gençlerimizin, halkımızı yaslara boğan cenaze törenlerinden biri.

Milli Eğitim Bakanlığı dün yaptığı bir açıklama ile artık “kayıt paralarının tarihe karışacağını ve kayıtların internet kanalı ile yapılacağını,bilgilerin doğruluklarını da “Mernis “ olarak bilinen Merkezi Nüfus İdare Sistemini kullanarak yapacakmış.Umarım Çalışır.Öğretmenler bir şekilde,yok hizmetli, yok güvenlik ,yok tesis vb. bahanelerle öğrenci velilerini tıraşlamayı her yıl başarıyorlar.Bir çok veli için bu açıklamalar sadece hoş bir sedadan başka bir şey değil.Kayıt için eskiden bilgisayar almak makbuldü.Artık o da özelliğini kaybetmiş,yerini yeni isteklere bırakmış durumda.

Kayıt paraları eskiden beri olan bir şeydir.Kayıt parası veremeyen fakir öğrenciler taşrada 1980 yıllarına kadar de evlerinden odun kömür vs getirirdi.Bağış adı altında özellikle 1980 yıllarından sonra hızlanarak artan,90’lı yıllardan sonra dershanelerin büyük ticari şirketlere dönüşmesi ile kayıt parası,katılım payı,el altından yaptırılan bilmem ne kadarı bulan bağışlar.Hep devlete hizmet için bir evlat yetiştirme veya her nasılsa bu devlet için çalışacak amelesinden yüksek mevkilere gelebilecek belki bu devletin sorunlarını sırtlanabilecek bir evlat sahibi olma hatasına düşmüş insanlarımızın tek derdi oldu.

1958 yılında Kıbrıs sorunları gelişmeye başlayınca Adnan Menderes (4) çocuk yapandan yol vergisini almayacağını ilan eder.Benim babam da dahil olmak üzere herkes dayanır analara ve gelsin çocuklar.Sonunda bu çocuklar fazla geldi ve 1964-80 arası “sağ sol anarşi” olaylarında bu çocuklar kırdırıldı.Birazını da Kenan Paşa cuntası kırdı.

Cumhuriyetin kuruluşundan beri Kürt nüfusu planlı bir şekilde arttırılmaktadır.Bunların da hepsi Cumhurbaşkanı falan olmadılar.Ağa ve ruhban çocukları devlet dairelerinde uydurma diplomalarla yüksek mevkileri paylaşırken,garipleri da sağ sol anarşi olayları ve ardından bölücü terör örgütünde toplanarak Türk çocukları ile çarpıştırılarak kırılmalarına halen devam edilmektedir.

Bir de tüm bu engellere rağmen halen ayakta kalanlar içinde, OKS,ÖSS,ÖYS,KPSS,KPDS,KPYDS gibi uzun menzilli beyinleri sürmenaj,velileri züğürt, aileleri aç ve sefil eden,doğal insan davranışları göstermeye fırsat bırakmadan 5 yaşından itibaren yarıştırılan ve sonunda %90’ının da atıl bırakılığı çocuklarımızı paranoyak eden eleme sistemlerini de asla unutmayalım.

1970-80 arasında yapılan işçi grevlerinin de AB–ABD destekli oldukları ortaya çıktı.Rahmetli Sakıp Sabancı ölmeden önce Doğan medyasında yayınlana bir görüşmesinde şöyle diyordu.;

“İlk işçi direnişleri başladı.Biz şaşırdık.İşçisinin hakkını vermeyen işveren nasıl düşünülebilirdi.Biz bunu hakaret saydık ve sendikalarla görüştük ne istediklerini sorduk. Sonra baktık ardında hükümet var.Bir defasında yurt dışına iyi bir ihracat imkanı yakalamıştım.Birden DİSK bir grev başlattı.Yöneticilerini çağırdım.Pazarlık yaptım, isteklerini sordum.%40 dediler.%50 dedim,hayır greve devam cevabı aldım.Sonunda %400’e kadar ücreti arttırdım.Çünkü bu ihracatı muhakkak yapmam lazımdı.Benim için onur sorunu olmuştu.Yine “Hayır” cevabı aldım.”Sen ne istiyorsun” diye sorunca,sendika yetkilisi bana adres gösterdi.”Grev emri yukarıdan.”

Hemen çalışma bakanını aradım ve durumu sordum.Aldığım cevap “Emir Avrupa’dan”.

Bir arkadaşımın anlattığına göre, Rahmanlar tren istasyonu civarında bir mahalle bakkalının ilk okul mezunu olan eşi Kartal Belediye Başkanı Arif DAĞLAR’a çıkıp görüşmüş ve Lise diploması almış diye duydum.Gülüp geçtim, sanki Arif Dağlar Milli Eğitim Bakanı,ama başkaları da bu iddiayı doğruluyorlar.
Başka belediyelerde bu işi yapıyor diye bir söylenti var.Yalansa uyduranlar utansın ama söyleyenler de benim gibi AKP karşıtı insanlar da değiller.Onu söyleyim.Türbanı giyen Lise diploması alıyormuş diye söylentiler dolaşıp duruyor.Şimdi olduğu gibi bu dönemlerde bir siyasi gruba üye olan herkes okula gitmeden öğretmen olmuştu.

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi sonrası da bu öğretmenlerin bazıları bu günkü karmaşa düzenini yarattılar,diğer kararsızları da sonradan katılarak içinde bulunduğumuz şartları oluşturdular. O zaman bu zaman Milli Eğitim işte bu bildiğimiz Milli Eğitim.Sağcı öğretmenler ve Solcu öğretmenler.Hepsi bu düzenin içindeler.Bir farkla.O da Siyasi görüş farkı.

Kenan Paşa özellikle “Sol” görüşü cezalandırdığı için halkımız “sol” adını duymaktan korkar hale geldi.Bu cunta ve sonrasında sol tükenmiştir.Buna 1990 sonraları İstanbul Belediyesinde Nurettin Sözen’in İSKİ rezaletleri,PKK temsilcilerinin meclise bu kadrolarca sokulmaları ülkemizde “sol”un cenazesini kaldırmıştır.

Kenan Paşa ile birlikte Milli Selamet Partisi kökenli Tunceli Çemişkezekli Turgut ÖZAL’ın da ABD desteğini ekleyerek,Erzurumlu köy vaizi Fethullah Gülen’i ABD’ye tanıtmasıyla ülkemizin eğitimi resimdeki hali almakta gecikmemiştir.

İşte eğitimin,Üniversitelerimizi bile tarikat yuvalarına çevirdiği üniversitelerimiz ve gençlerimiz.

Ardından gelen Süleyman Demirel,halefi Tansu ÇİLLER ile devam ederek 03.Kasım 2002 genel seçimleri ile de AKP’nin gelişi ile Milli Eğitim kurumları “Tekke ve Zaviyelere dönüşmüştür.

İlginç olan ise “İslam” adına gençlere öğretilen bu tedrisat aslında çoktan İslam’dan uzaklaşmış,yeni yapılanmış ithal bir ideoloji haline gelmiştir.Ancak kimse bunun farkında değildir.Çünkü kimse dinini zaten bilmiyor ki.Nedeni de Kuran-ı Kerimi Türkçe okumak günah olarak biliniyor Arapça’yı ve Kuran Arapça’sını yeterince bilmedikleri halde ortalıkta şeyh,pir olarak dolaşan ruhbanların bu asırda bile Kutsal kitabın tercüme edilemeyeceğini iddia ettiklerine şahit oluyoruz.Onların tercümelerini de görüyoruz. Matematik kitabı gibi, aç parantez kapa parantez şeklinde bir şeyler çıkarıp duruyorlar.

Aslında İslam dini, Hz.Peygamberin ölümünden sonra 150-200 yıl Hz.Muhammed’in gösterdiği gibi yaşar.Sonra bu dini yaşam şekli dört ayrı imam tarafından dört şekilde yorumlanır.

Çünkü,bu imamlara ve onlara destek olanlara göre “Dini anlatma ve yaymada “Allah ve Peygamberi” hatalı bulunmuşlardır ki 150-200 yıl sonra düzeltme gereğini duymuşlardır. Çünkü İslam “Ruhbanlık” müessesini çökertmişti. Bunlar Hanefi,Şafii,Şii,Hanbeli mezhepleri olup kurucuları olan imamların adları ile anılırlar.Yani peygamberin öğrettiği şekil beğenilmemiş, imamların yorumu daha uygun görülmüştür.
Oysa Hz.Muhammed’in amcasının oğlu ve en büyük düşmanı olan Ebu Süfyan ve eşi Hind’in oğlu Hz.Muaviye,Hz.Ömer tarafından atandığı Suriye Valisi iken Hz.Ali’nin halifeliğine karşı çıkar ve Kerbela Suffin savaşından sonra halifeliğini ilan eder.Sonra,kabul edilmese de oğlu Yezid’i halife yapar.Dört halife dönemindeki derlenen Kuran’ları ortadan kaldırır ve Surelerin sıraların değiştirerek anlaşılmaz hale getirir.

Kim bilir belki bu düzenlemede bazı dine zarar vermesi olası ve halka bildirilmeyen düzenlemeler de olduysa,bu karışıklıkların kaldırılması veya yorumlanması,ya da yeni fethedilen yerlerdeki ruhbanların dini kabul etmede ruhbanlığı şart koşmaları yüzünden de bu mezhepler türemiş olabilir.İran,Afrika Arapları ve Kürtler’de ruhbanlığın sürmesi de bunu delillerindendir.

Bu ruhbanlar tabii ki rahat durmamışlar ve “tarikat adı verilen bölünmeleri hep üretmişlerdir.

Hükümetin benimsediği de bu dört temel mezhebin kendisine uygun olanı Sünnilik değil de sayısı 600 civarında olan bu tarikatların,tarikatlarının tarikatlarından olan, Sünni Mezhebinden türeme Nakşibendi tarikatından doğan Said Nursi'nin 1900'lerde yaymaya başladığı "Nurculuk" tarikatı,ondan da devam eden Fethullahçılık akımı, Said Nursi ile başlayan İngiliz ve Amerikan desteği altında, Altı dinin; Budizm,Konfuçyizm,Taoculuk, Hıristiyanlık,Musevilik ve İslamiyet karışımı olan "ılımlı İslam" adlı yeni bir anlayıştır. Dördünden oluşan Bahailik'in üstü olan altısını içeren Sufilik’in daha gelişmişi olduğu iddia edilmektedir.
Ama kesinlikle "İslam " değildir.
Bu anlayışın sembolü olarak da Karadeniz bölgesinde Hıristiyanlık öncesi yaygın olan Venüs tapınaklarının fahişe rahibelerinin taktıkları örtüler esas alınmıştır(1).Bu örtüler Tevrat'ta da geçmektedir.(2)

(1)Kaynak "Ben Cryus Zerdüştün Torunu"-Gore Vidal-Amerikan senatosunda tarihçi en sevilen Milletvekilidir.)
(2)"Peçe,çarşaf fahişe kıyafeti Tevrat'tan" başlıklı yazıma arşivden bakınız.

Yani,milli eğitimimiz ABD-AB destekli bizi asırlar öncesi cehalet,ruhbanlık,ağalık,beylik, kölelik,kulluk devirlerine götürecek idare sistemlerini özleyen işbirlikçi kökten dinci eğitimcilerin eline geçmiştir.

Bu işbirliği başlı başına bir aldatmaca olan B.O.P projeleri eş başkanlığı avutmaları ile ülkeyi bölünme aşamasına getirmiştir.

Şimdi biraz da öğretmenlerimize bakalım.

Okula gelmeyip dershanede ders veren,zengin çocuğunu kayırıp fakir öğrencisinin adını bile üç yılda öğrenemeyen öğretmenler. Matematikçi matematik bilmez,İngilizceci İngilizce bilmez.ilköğretim öğretmeni pedagoji bilmez,böyle giden sorumsuzluklar silsilesi içinde eğitimimiz sürüp gitmektedir.Okula ayrı para öde,dershaneye ayrı para öde,yeterli olmadı paran varsa özel ders öğretmenleri tut.Ondan sonra çocuğun kafası sürmenaj olur,ardından evladını unut.
Zaten çalışanların ne aldığı da ortada.Nasılsa “Milli bir Ders Tespit Sistemi” yok. İktidar partisine göre Milli Eğitim Müfredatı değiştiğinden hepimizin kafası karman çorman.
Ülkede hiç bir konuda fikir birliği olmamasının,her türlü zararlı akımın kolayca akacak yatak bulmasının tek nedeni milli eğitimdeki tutarsızlıktır.Hepimiz ,gençliğimizde aldığımız eğitim boyunca değişen iktidarların değiştirdiği eğitim öğretim yüzünden bildiğimiz hiçbir şeyi bildiğimizden emin değiliz.
1973 yılından beri bu ülkede bazen yılda bazen iki yılda bir yapılan kökten değişiklikler yüzünden gençlik arayışlara itilip devlet kurtarmalara,bu gün de Kürdistan bilmem ne istan kurdurmalara kadar kanalize edilmişlerse bunun tek sorumlusu Milli Eğitimin eğitimsiz ellerde veya uzaktan kumandalı,yürüyen cihazların elinde bulunmasıdır.

Adı "Milli Eğitim" olan bir kurumumuz var ama verdiği "Siyasi Eğitim" ya da "Eğitimle nasıl hayvandan geri kalınır eğitimi" dir.Devlet eğitimine güvenimiz de bu yüzden haklı olarak yok.Öğretmenler diploma dışında ne verdiklerini biliyorlar mı?Milli eğitim okuma yazma dışında ne işe yarıyor hepimizi soymaktan başka? Bunlar için bir de para ödemeye değer mi?Zaten verdiğiniz diplomalar hiçbir yerde çalışmıyor.
Madem devletin veya siyasi iktidarın okullara odun,kömür yakacak verecek bütçesi yok,eğitmenlerin maaşları da düşük zaten.Eğitiminiz de bir şeye benzemiyor.Biz niye size para ödeyelim?
Kapatın gitsin.Herkes kendi çocuğunu kendi yetiştirsin,İlçe müdürlükleri yazın sınav açsın,sınavı kazanan sınıf geçsin ve diploma alsın.Halkın eğitimi nasılsa tehlikeli konu.MEB Bakanımız ne demişti? :
"Sen ağa ben ağa ineği kim sağa"

Tüm olumsuzluklara rağmen yine de hademesinden öğretmenine, öğretmeninden Milli Eğitim Bakanına,tüm öğretim görevlilerine,çilekeş tüm öğrencilere ve fedakar velilere yüzlerini güldürecek bir şeylerle karşılaşmaları dileğiyle...

Keykubat

24.7.2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.