Sayfalar

3 Ağustos 2008 Pazar

PROVAKATÖR VE ÖĞRENCİ ÇETELERİ

Antalya Akdeniz Üniversitesi olayları.

Akdeniz Üniversitesinde çıkan ve birden ülke gündemine oturan Ömer Ulusoy isimli bu genç alnındaki zülfikar dövmesinden sabıkasına,oradan köpek yetiştiriciliği vs karıştırılp duruyor.
Evet,öğrenci olmayan bir insanın sahte veya gerçek bir silahla bir öğrenci yurduna girip öğrencilerle dalaşması en korkulan olaylardandır.
Bunun ardından gelsin anarşi,ülkenin güvenliği, geleceği, olan, eğitimlerini bir an önce bitirip de meslek sahibi olmayı beklerken anarşiye kurban olduğunu anlayamadan ölecek bir çok genç ve aileleri bir yana, seçilmiş gençlerini kaybetmekle geleceğini kaybedecek olan devlet bir yana.
Bu genci muhalefet ayrı,iktidar ayrı kullanacak ve böyle sürüp gidecek.
Tamam bu genç ve onu oraya gönderenler gerçek nedeni bilinmeyen bir hesabın mı yoksa "vatan elden gidiyor, Kürtlerden memleketi kurtaralım" düşüncesi ile kendi başına çabalamaya gayret eden yurtsever gençlerden mi yoksa "kurt dumanlı havayı sever" türü kaos yaratıp karışıklıktan geçinenlerin hesapları ile bir şey yapan kiralık bir ajan provakatör mü bilmiyoruz.
Yakalansa da bilemeyeceğiz.


Bu genci anladık.
Peki bu genç ve bir kaç arkdaşı üstüne bir anda en az 200 öğrenci örgütlü olarak nasıl oluyor da bir araya gelip ortacağ savaş filimlerini andıran bir görüntü sergileyebiliyorlar hem de aynı anda?
Olayın bu tarafı neden hiç sorgulanmıyor?
Burası öğrenci yurdu mu yoksa "kurtarılmış bölge mi" neden kimse sormuyor?
"Eğitim " almaları için ailelerinin binbir fedakarlıkları ile gönderdikleri bu gençler yurt bahçesini satırlar,sopalarla bir anda savaş alanına döndürüveriyorlar da olayın suçlusu siyah giyimli bir genç ve arkadaşları oluveriyor.
Bu kadar öğrenci nasıl oldu da bu kadar hazırlıklı bir ordu oldu?
80 yaşında gazetecileri,emekli generalleri ve bazı basın ve siyaset mensuplarını evlerinden toplayıp sorgusuz sualsiz nezaretlere dolduran hükümet bu kadar büyümüş bu kamplaşmaları nasıl olur da önleyemez?
Haberi olmaması imkansız.
Hastane karşısındaki gözlükçüden komisyon alan doktorları çete olarak yakalayan hükümet bu derece bir kamplaşmayı nasıl önleyemez?
Alt,üst kimlik,kürt realitesi ve benzeri söylemlerle sıfır terörle ülkeyi devir alan hükümet,altı yıl içinde
devleti bölünme aşamasına getirmiştir.
İnsanımızı kamplara bölmüştür.
Son olayları açıklamaya ancak "Hükümet,şeriat devleti kurmak için ayrılıkçı faşist ve şeriatçı Kürtlerle iş birliği yapmıştır." ifadesi bir ışık olabilecektir.
Bir de hükümete karşı ve ulusalcı görünüp de programına katılan,öğrenci liderlerini "haklı gösterme" kampanyaları yapanlar da bu sinsi planın ortaklarıdırlar.
Nu olay da dün akşam oldu.
Olay üniversitenin öğrenci lideri çok iyi ağzı laf yapan bir genç.
Bir katılımcı soruyor:"Bu yurttaki öğrenciler malum şahsın reimlerini yurt binasının duvarlarına asmışlar,orayı kurtarılmış bölge ilan etmişler,bunu öğrenci yakınımdan öğrendim.Bu öğrenciler de haklı değildir" gibisinden bir şeyler diyor.
Öğrenci lideri de sözüne başlarken "öyle olsa bile" ifadesini kullanıyor,olayı da inkar etmiyor.
Program sunucusu da provakatörü savunduğu gerekçesi ile bölge halkından olan vatandaşı sustururken öğrenci liderini de göklere çıkarıyor.
"Ulusalcılar ile hükümet ülkeyi birlikte gererek ülkeyi bölme çalışmalarını hızlandırıyorlar" dersem ben haksız mı olurum acaba?
Üniversite öğretim üyeleri ile yöneticilerini de unutmayalım.
Bence başka açıklaması yok .
El birliği ile bölüp parçalayalım da şu vatanı herkes hesabını ona göre yapsın bari.
Çoğu gitti azı kaldı zaten.

Keykubat.
Sonunda biri daha en azından yurt sorununu gördü,işte linki= "http://www.tercuman.com.tr/v1/yazaryazi.asp?id=87"
09.4.2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.