PKK SORUNU NASIL ÇÖZÜLÜR?
1983-84 yıllarında tenekeden ordu olan "Türk ordusunun Modernize Edilmesi" projesi kapsamında devlet,millet,ABD-AB elbirliği ile kurulan bu örgüt görevini yapmıştır.
Ordu gerçekten tenekeydi,dandikti.Hiç bir caydırıcı özelliği yoktu.Daha 1990'larda, Türklere soykırım yapan,isimlerini değiştiren,karşı gelenleri göçe gönderen, Bulgaristan Devlet Başkanı Jivkov'u kınayan Cumhurbaşkanımız T.ÖZAL şöyle diyordu ;
-"Hele bir 65 milyon olalım o zaman görürsünüz siz"
Zamanın komdeyenleri Zeki Alasya - Metin Akpınar da bu ifadelerle dalga geçiyorlar ve tiyatro kasetleri bile full satıyordu.
İnsaf, Bulgaristan'ın nüfusu o zaman 5 milyon kadar bunun yarısı da Türk.Bizim ise 45 milyon nüfusumuz,1-milyon askerden oluşan "Ordumuz" varken bunu söyledik.Buyurun buradan yakın.
Terör örgütü 24 yıldır ülkemizin güvenlik güçlerini bilerek,bilmeyerek eğitmiş,caydırıcı bir hale getirmiştir.Buraya kadar iyi ama,yaratılan "Bağımsız Kürdistan,Kürt Milliyetçiliği,Kürt-Türk Düşmanlığı," gibi sorunları neyle ortadan kaldıracağımız belli değildir.
Üniversiteler zaten tırışka.Sadece maaş alıp hükümet tehdit etmek,tesettür mü? mini etek mi? giyilmesi konularını 80 yıldır hala geçemediler.Yani ciddi veya mucizevi bir çözüm bulamazlar.Çünkü onlar "Anarşi,bölücülük" çıkarmada ustalaştılar.
1989-1990 yıllarında İstanbul Üniversitelerinden çıkıp eylem yapan ve Polisle çatışan ayrılıkçı örgütün destekçisi öğrencilerin başlarında "Doçentler ve Doktorlardan (!)oluşan liderleri "Polisin gözüne bakarak şöyle diyordu;
- "Çocuklar,Polisi şikayet için şimdi Cumhuriyet Savcılığna gidip topluca dilekçe vereceğiz."
Bu dilekçe konusunu adi suçlular bile daha iyi bilirler.Bunların çoğunun dilekçesi bile değiştirilmeden adliyece kabul edilmez.Onu yazmayı da bilmezler ya.
Bunların "Dokunulmazlıkları olduğundan güvenlik güçleri açıkça işledikleri suçlara, yaptıkları düşmanlıklara bile yasal işlem yapamamaktadırlar.
Oysa bu dokunulmazlıkların nedeni "Bağımsız düşünen beyinler yaratma,üniversitelerde serbest düşünce ortamı oluşturmaları " için verilmiş bir haktır.Onlar bunu "Devleti bölmek ve parçalamak, anarşist ve terörist üretmek,eğitim için ailelerinin gönderdiği çocuklara devlet kurtartmak(!)" için kullanmaktadırlar.
Doçent,doktor,profesör olabilmek için "herhangi bir Avrupa ülkesinde yayınlanan bir bilim kurumunun dergisinde yabancı dilde icat,keşif sayılabilecek tezlerini yayınlatmaları " sayesinde bu ünvanlara kavuşabilmektedirler.Tabii bu tezleri o kurumlar "Bilimsel" bulurlarsa yayınlarlar.
O yıllardan biraz sonra gazeteci Uğur DÜNDAR bunların " Üniversitelerin arşivlerinden tırtıklanmış uydurma tezlerin İtalya'da bir kartvizit matbaasına bazı bilimsel dergilerin kopyalarını bastırdıklarını ve Avrupa'da hiç bir bilim kuruluşunun bizim bilim adamlarının makalelerinden haberlerini olmadığını kanıtlamıştı.
Bizde prof'luk kolaydı.Devleti etkileyebilecek bir ortamda yetişmiş veya bu yerlerden destek alabiliyorsan Prof,Doktor vs olmak için bir matbaa da senin için kolayca bulunurdu.Yeterki bir üniversitede bir "İlmi kendinden menkul" öğretim üyesinin "Çanta Taşıyıcılığını" yapacak kadar seçkin ol.Bir Avrupa bileti ve biraz para oldu mu tamam.Dönüşte Prof'sun.Artık sen de bilimsel cahiller ordusunun sözü geçen bir üyesisin.
ABD-AB bilim kuruluşlarının yapacakları bir açıklama ile ülkemizin keskin proflarının,Doktorlarının bir anda tarım işçisinden daha vasıfsız hale düşebileceklerini biliyormuydunuz?
Böyle kirli ilişkiler ağında yetişenlerden bilim adamı olur mu?
Olmaz.
OLsa olsa geçen günkü Prof'un sahte ilaç çetesi olur.İnsanlar sömürülür,bilim adına, hem soyulur hem de kurban edilir.
Bu bilimsiz bilim adamları,1950 yıllarından sonra ABD-AB isteği üzerine,Atatürk'ün bile sağlığında haberi olmadığı bir "Atatürkçülük" yarattılar,milleti de çok sevip,iki yüzyıl sonunda ilk defa kendilerine başarı tattıran,ardına düşüp vatan için ölümlere gittikleri bu insandan da bıktırdılar.
Ben, köktendincilik ve gericiliği sevmem ama,ülkemizin ne demokratlarını,ne de komünistlerini ,hele hele Üniversitelerinde yaşayan "soyut Atatürkçülerini" de görmek bile istemem.
Venezuela'lı bir Chavez ayakkabı boyacılığından Devlet Başkanlığına gelmiş bir komünist.Dünya'da halkı ile değil de "AB'li okul arkadaşları ile ülkesinde komünistlik yapan,masa altından arabesk dinleyip devrimcilik yapan soyutlar ise sadece bizim ülkemizde yetişir.
Hem de "Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen adamın ardından ülkeyi emperyalistlere teslim edip,ABD-AB emirleri ile milletin gençliğini biribirine kırdırırken "Atatürkçülük" yapmıyorlar mı?
Bu tamamen saçmalıktan başka birşey değildir.
En azından, mücadele ettikleri "Köktendincilik,gericilik" akımları kadar basit,etkisiz,halkı bölen,devlete halkını düşman eden bir siyasettir.
Hatta köktendinciler "Dinde Reform" başlattılar.Bir şekilde,iç veya dış destekli olsa da Rönesans'ı Avrupa'dan 400 yıl sonra uygulayacak kadar cesurlar."Ilımlı İslam fantazileri bunlara örnektir. Tartışmalı olsa da bu böyledir.
Bir de bizim Üniversiteler bir reform,bir rönesans yapsalar da "Üçkağıt,fitne fesat üretim merkezleri yerine gerçekten "Bağımsız bilim kurumları" haline gelseler.
Ama nerdeee!
Halkı 24 yıldır bölüp,düşman etmiş bir emperyalist müdahelenin etkilerini kaldırmak için çözüm üretmek hadlerine mi düşmüş?
1)-Dağdaki elemanları imha etmek ve Parti kapatmak geçici çözüm,kalıcı düşmanlık getirir.Bu böyle olmuştur.
2)-Dağdakilere af,itirafçılık,adı suçla anılmayanların teslim olması halinde cezalandırılmamaları sistemi de devletin zaafının arttırılmasından başka işe yaramamıştır.
3)-Siyasete sokmak,mecliste bölücülük yaptırmak ise tam bir saçmalıktır.İstekleri kabul görmeyince daha fazla zarar vererek yine silahlanacaklardır.
Ayrıca 500.milyon ABD Dolarlık bir ticareti de el altında tutmak gibi alışkanlıkları da olan örgüt artık kolay emir kabu edecek durumda da değildir.
Kanser tedavisi için ,üstelik sağlıklı bölgeye AIDS virüsü aşılamak gibi bir uygulama ancak mizah için uygundur.
Peki olay nasıl çözülür?
Önce birilerinin çözüm istemesi lazım.Sonra ülke ABD-AB idaresinden çıkmalıdır.Elde bu kadar delil ve uluslararası haklı olma durumu varken denenmelidir.
Halka bu projeden bahsedilerek evlatlarını kurban alan siyasetin sorumluları olduklarını söylerler veya birileri söyler.
Bunun sorumluları ecelleri ile ölmeden önce yargılanır,yıllardır feda edilen vatan evlatları gibi bu sorumlular da hesap verir.
Halktan devletçe özür dilenir.Bu hem kardeş düşmanlığını hem de ülkenin bölünme senaryolarını önleyecektir.
Madem ki bu işler de devletin bekası için yapılmıştır.Bu kadar vatan evladı kurban edilmiştir.
Projeyi tasarlayanlar da, halkın ve ülkenin birliği ve bütünlüğü uğruna kendilerini feda etmelidirler. . Ben o zaman onların "Dikta" değil de "Vatansever" olduklarına inanırım.
O zamanki şartlarda ülkenin durumunu sergileyerek "Kurtlar Vadisi" türü bir savunma ile belki de halk tarafından anlaşılarak kahraman da olabilirler.Bu da mümkündür.
Ama böyle bir girişim dışında, ülkenin bölünüp parçalanması, kavim kardeş düşmanlıkları,işlenecek insanlık suçları büyüyüp gidecektir.
Delinin biri kuyuya taş atarmış da kırk akıllı çıkaramazmış.
Deliler de yargılanmalı ve attıkları taşların hesabını vermelidirler.Ben düşmanlık için değil, ülkenin bütünlüğü için böyle bir fedakarlık bile çok saygınlıkla karşılanacaktır.
Padişahın ordunun başında savaşa gitmesi gibi ,sorumlular da hesap verirken de öne çıkmayı bilmelidirler.Kimsenin canı kimseden kıymetli değildir.
İdam cezası da kaldırıldı,korkacak ne var ki?
Mehmet Ağar'ın dediği gibi" Görev verilirse her zaman önde giderim" anlayışı içinde bu yapılmalıdır.Bazen insanlar görevi kendi kendilerine verirler.
Çok riskli de olsa bu artık herkesçe görülen bilinen bir durumdur.
Yıllardır "Kurban Ol" dediniz.
Bir kez de vatanın ve halkın birliği için,sizin yarattığınız arap saçı sorunları çözmek için;
-"Kurban olayım" deyiniz. Nasılsa idam yok!
Bu faaliyetlerin yararlı olması için de öncelikle "24 yıldır dağlarda yeni gelişen savaşçı türlerin" toplumdan izole edilmeleri veya Stalin usulü imha edilmeleri de şarttır.
Sistemin yaşaması için,isterse devlette kursalar bu yine şarttır.Bu insanlar yaşadığı üsrece toplumda zaten adalet sağlanamaz.O devlet bir şekilde çöker.
Eyyy keykubat kim bulur,kim okur ki senin yazını? Hele hele kim dinler senin lafını ya.Yeşillik olsun işte.
Kim ister böyle çözümü?Her millet layık olduğu şekilde yönetilmez mi ki zaten?
Boş ver gitsin!
Keykubat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.