Sayfalar

3 Ağustos 2008 Pazar

Ergenekon’un arkasında neler gizli


Ergenekon’un arkasında neler gizli?





Ergenekon’un arkasında neler gizli?
Önce Ergenekon hakkındaki bilgilerimizi tekrar ederek başlayalım.
1-Ergenekon Türklerin büyük bir savaş sonunda imha edilmekten kurtulmak için Altay (Demir) dağlarında “Asena” adı verilen dişi bir kurt tarafından götürülüp saklandıkları ve güçlendikleri bir bölge.
Kur’anı Kerim’in Kehf suresinde bu konu peygamber Zülkarneyn’in demir blokları ile dağın çıkışını örerek hapsettiği ve kıyamet vakti serbest bırakılacağı bildirilen “Yecüc-Mecüc kavmi olduğu konusu tarihçiler ve din bilginlerince ilişkilendirilen bölge.
Türk Milleti her türlü dış 
tehlikeyi görmektedir.
Hainlerini de düşmanlarını da 
cezalandıracak gücü vardır.

Altay kelimesinin anlamının da “Demir” olması ve Nevruz’da “Demir “ dövülmesi,İslam Osmanlı döneminde bunları putperestlik sayılması,günümüz “Kürtçülük” hareketinin de sembolü olması oldukça ilginçtir.
(Nuhtufanı,kavimler tarihi ve Türkler başlıklı dizi yazımda bu konu hakkında yeterli bilgiyi bulabilirsiniz)
2-Buna benzer olan Türkiye toprakları içinde olan bir bölge.”Munzur Dağları” yani Osmanlı’nın Dersim Vilayeti bölgesi.Bu bölge bu günkü “Erzincan,Bingöl,Tunceli ve Elazığ il sınırları yanında bir kısım Sivas halkını da ilişkilendirmektedir.
Osmanlı bu bölgede hiçbir zaman tam bir denetim sağlayamamıştır.Halkın “Türk “olması da,buraya Osmanlı ordusundaki Türk askerlerinin “Türk’e karşı savaşmayız” bu nedenle savaşmaya gerek yok” demeleri ile de bölge halkı biraz olsun huzur bulmuştur.
Munzur dağları gerçekten sarp kayalıklarla dolu,aşılması,girilmesi çok zor bir bölgemiz.


Tunceli'den bir Munzur nehirli görüntü.1993 yılına ait.
En son Cumhuriyet döneminde 1921 Koçgiri,1937-1938 I.II.III.Dersim İsyanlarının çıktığı bölge.
Ergenekon’a sıkıştırılan Türkler de Kur’anın Kehf suresinde “Allah’a karşı bozgunculuk yapan kavim “olarak suçlanmaktadır.Tevrat’a göre Nuh oğlu Yafes’in babasının Tanrısı’na “insanları kurtarmayıp tufana terk ettiği için tapmayacağını söylemesinden “ ötürü onun soyundan gelen Kuzey ve Orta Asya kavimlerinin de cennete giremeyeceğinden bahsedilir.
Türk düşmanlığının da kökeni budur.
Dersim –Munzur bölgesi halkı da İslam ve Hıristiyan inanışlarını kabul etmemiş,”Müslümanız” demelerine rağmen İslami kuralları benimsememeleri,daha çok “günümüzde Marksistlerin, Osmanlı’da da Hurufilerin yaşadığı has be has Arap Kültür Emperyalizmine direnen Türklerin yaşadığı “ ve bu nedenle de büyük isyanların merkezi olan bu bölge de “Ergenekon” tanımı içine sokulmuştur.
Hurufilikte ve İsevilikte ilk üç sayının Tanrının varlığını simgelemesi yüzünden ,Osmanlı’nın zararlı görerek bu düşünceleri yasaklaması Müslüman İslam dünyasının “matematik zekasını” tamamen kilitlemesine sebep olur ve bu yasaklar sonucu bilim alanında tek bir adam çıkaramaz hale gelir.
Bu bölge halkları da “Türk” olduklarını söylediklerinde “Sünni” İslam’a zorlandıklarından daime “Türk’lüğü ret etmişler ve “Kürt veya Ermeni” kimliklerini öne sürerek Osmanlı yasaklarından kaçmışlardır.
Her iki halk tarafından da benimsenmeyince de Munzur dağları onlar için tam bir Ergenekon olmuştur.
1876 Rus işgali ile “Marksist Rus generalleri onlar için bir umut olmuştur."sosyalist" düşünceyi bu halka ve Diyarbakır dolaylarına kadar aşılamışlardır.Sünni Türklerle Cumhuriyet döneminde de “Sosyalist” bir devrim yapamayacaklarını anladıklarından her türlü anarşi eyleminde yer almışlardır.Rusya’nın desteği ile de İnönü zamanında devlet içinde örgütlenmeye başlayarak günümüze kadar gelmişlerdir:
Bu güne kadar İngiliz,ABD,AB kaynaklı gericilik hareketleri de bunların çabaları ile engellen-miştir. Yoksa Türklerin gericiliğe karşı böyle bir direnişi bence mümkün değildir.
Rusya’nın yeni halinde ortaya çıkan “Evangelist “ akımlar da bu insanların desteklenmesini en aza indirmiştir.Bu günkü “Ergenekon operasyonu da devlet içindeki bu grubun tasfiyesinden başka bir şey değildir.
Ergenekon “İbrahim” dinlerini inkar edenlerin bölgesi olarak da değerlendirildiğinde, Amerika’ nın 11.Eylül 2001 “Crusade-Haçlı Seferi” ile birlikte okunduğunda anlam kazanmaktadır.
Konu hakkında açıklamalı bilgi için “Dersim yemini ve Ata’nın Ölümü” başlıklı yazımı okursanız ne kast ettiğimi daha da açık olarak anlarsınız.
III.Dersim İsyanının bastırılması 22.Ekim 1938’dir.Atatürk’ün ölümü de 10 Kasım 1938.Yani aralarında “18” gün vardır.
Atanın ölümünden sonra İsmet Paşa’nın Sol zihniyetli ve Rusya yanlısı Dersimlileri yavaş yavaş devlet içinde örgütlemeye başladığını,sünni kesimin devre dışı bırakılmaya başlandığını görüyoruz.
Diğer yandan da 1950 seçimleri ile gelen Padişahçı,şeriatçı,Mandacı zihniyetin de “Said Nursi çizgisinde hareket ettiklerini ve “Milli bir siyaset” kavramlarının olmadığını da görüyoruz. 1958’de İncirlik ve Samsun’da bulunan Amerikan askerlerinin bölge halkına bir gece baskını ile toplu tecavüzlerde bulunmaları(*) halkta büyük infiale yol açmıştır.
(*)1986 A.Ö.F.İnkılap Tarihi II.sınıf kitabında geçmektedir.
“NATO’ya girme şartı “olarak,Adanan Menderes’in imzaladığı antlaşma uyarınca ülkemizde bulunan ve suç işleyen ABD askerlerinin yargılanamamaları şartının kabul edilmiş olması yüzünden bu askerlerin devletçe cezalandırılmayı bırakın tepki bile gösterilememesi,(*)Türk Ordusunun halkını koruyamaması bardağı taşıran son damla olur ve 1961 Askeri ihtilalinin alt yapısını hazırlar.
Kurtarıcı Amerika birden “Irz Düşmanı Amerika’ya” dönüşür.
(*)Halen hiç bir Avrupa ülkesinde Amerikan askerleri hatta vatandaşları da yargılanamamaktadır.Bu şart ABD'nin genel bir kuralıydı.Suç işleyen Amerikalı sadece Amerikan Askeri polisine ihbar edilir ve Amerikan yasalarına göre işlediği suçtan yargılanır.
1961 ihtilali ülkemizde bu ayrıcalığı kaldırmıştır.

15 Temmuz1968 yılında Devrimci Türk gençleri tarafından denize atılan Amerikan 6.Filo askerlerinin denizden çıkarılmaları.
(-)Konu hakkında bilgi için "http://www.turksolu.org/85/selim85.htm"
Bu konu halen ABD ile ilişkilerinin zarar görmemesi için gizli tutulur.Bazen Üniversitelerde İnkılap Tarihi derslerinde kısaca yer aldığı da görülür.
Bu olaydan sonra 1968'de gelecek 6.filo için zamanın pazarlamacı hükümeti (*) yollara kırmızı halı serip askerleri ağırlamak için Beyoğlundaki genel evleri bile badana ettirecek,bunlara tepki gösteren solcuları da polis karakollarına toplayacak,ellerine demirli sopalar verecekleri sağcı gençlere de dövdüreceklerdir.
(*)Hangi hükümetin olduğunu görmek içinde linklerden "T.C.Hükümetleri" i tıklayınız.
Son yıllarda “Ermeni Soykırımı” konusunda Avrupa’da verdiği mücadelelerle tanınan Sayın Doğu Perinçek ve ardındaki “Sol,Demokrat” Türklerinde “demokrasi ve laikliğin korunması için eylem birliği adına “karıştıkları iddiasıyla tutuklandıkları “Ergenekon” olayının oluşum tarihleri de bu zamanlara dayanmaktadır.
Bu günkü “Ulusalcı” kimliği ile tanınan,bir zamanların “Mao”cu,FKF’den Dev-Yol’a her türlü sol hareketin bölünmesine ön ayak olmuş,işçi olarak Almanya’ya gitmiş ama işçilik yapmamış,ABD –Rusya derin Devleti kökenli operasyonların içinde yer aldığı da iddia edilmekte olan Doğu Perinçek ve grubu “Ergenekon Operasyonu’nun” temelini oluşturmaktadır.


Periçek ve Apo Kandil cıvarında.Türk ordusunu çağdaş savaş şartlarına hazırlamak modernleştirmek ve İslamcı Kürt yapılanmasına sigorta amacı ile Marksist PKK'yı kuran beyin takımı.Arkası bölücülüğe varacak girişimi başlatanlar.Bu resim Perinçek'in Apo'yu vazgeçirmeye(!) yönelik olarak gittiği belirtilen ziyarette çekilmiştir.Sizde kendi kararınızı oluşturunuz.

Doğu Perinçek’te Kahraman Maraş Pazarcık kökenli olup aslen 1938 III.Dersim İsyanı sürgünlerindendir.Bu hareketin içinde yer alanların geçmişini kurcaladığınızda bu adrese varacağınızdan kuşkunuz olmasın.
ABD karşıtlığı yüzünden aralarında yer alan Türklerin de olduğunu zaten söylemiştim.Dersim kökenlilerin "Osmanlı'da özerk olmalarını bahane ederek “Rusya yanlısı ve Bağımsız Dersim Devleti” kurma prensiplerini de asla göz ardı etmemek gerekmektedir.
“Bağımsız Dersim Devleti “kurma adına başlatılan I.II.III.Dersim İsyanlarında bu bölgede kaybedilen asker sayısı neredeyse Kurtuluş Savaşında kaybedilen asker sayısına yakındır.
İsmet Paşa döneminde yaratılan “ulusalcılık” kavramı ile bu olaylar tarih sayfalarından silinmiş ancak sadece “Sünni Türklerin” unutmasına yaramış,ancak bu bölge halkının Avrupa’da terör örgütü ile birlikte yaptığı örgütlenmelerde “Dersim Soykırımı” olarak olayları gündemde tuttuğunu ve terör örgütü içindeki mücadelesini bu yönde sürdürdüğünü,devleti yıpratmak için her türlü çabanın içinde olduğunu da görmek ve hatırlamak gerekir.
Çünkü “Osmanlı’nın mezhep dayatması” yüzünden yaptığı baskılar,sonunda Cumhuriyet dönemi olaylarına ek olarak içlerindeki “dönme Ermenilerin” de bunları devlete karşı içerden ve dışardan maddi ve siyasi desteklemeleri de eklenince ortaya tam bir düşmanlık resmi çıkmaktadır.
Bu güne kadar her türlü anarşi olayının ardından bunların çıkmaları,CHP gibi ana partilerden diğerlerine kadar teröristlerin desteklenmesinin iç yüzü bu bölge halkının siyaset ve devlet kurumları içindeki örgütlenmelerinde gizlidir.
1876-1920 arası Rus idaresinde kalan bu bölgenin ileri gelenlerinden Ali ŞİR’in Cumhuriyetin ilanına kadar Tiflis’te kalmış olması,1921’de “Sosyalist Özerk Dersim Devleti” kurmak için Rusya destekli yapılan “Koçgiri isyanı”,ardından Bitlis’li Said Nursi’nin fikren önderlik ettiği 1925 Şeyh Said İsyanı’nda da bu vilayetin halkının devletin yanında yer alarak İngiliz destekli Şeyh Sait İsyanının bastırılmasında önemli bir rol oynadığını da hatırlamak gerekir.
Bu nedenle İngiliz destekli bu gerici ayaklanmanın çete başları Elazığ İstiklal Mahkemesinde idam edilirlerken, fikri lideri Said Nursi’de 1926’da,1958’yılına kadar kalacağı Isparta’ya zorunlu ikamete gönderilir.
İngiltere aynı yıllarda Lawrence tipi bir ajanlık faaliyeti ile 1919’da İngiltere’den “Yarı Bağımsızlık“ koparan Afgan Kralı Emanullah Han’ı da devirmek için,Müslüman olmuş İngiliz kılığında Afgan halkı içine karışan “Topal Molla” adı verilen bu ajanla çıkardığı gerici bir isyanla Afgan Kralını tahtından eder ve 1928’de Roma’ya sürülmesini sağlar.İran ise İngiliz idaresinde olduğu için orada olanı koruma yönünde çalışmalar yürütülmüştür.

Şeyh Sait İsyanı hem Atatürk’ün “Misak-ı Milli” hedeflerini durdurmak hem de “İslami Şeriat “ idaresinin halkı uyuşturan bir yapıya sahip olduğunu İngiliz siyasetinin keşfetmesi ile 1919’da ABD Başkanı Wilson’un ilkelerinde yer alan “Laik Devlet “ şartını da değiştirerek,bu halkların bu şekilde hem isyanlarının hem de gelişmelerinin önüne geçileceğini keşfetmesi nedeniyle bu gerici hareketleri desteklemesinde
büyük çıkar gördüğünü hesaplamak gereklidir.
Afganistan ve Türkiye’de çıkartılan gerici isyanların tarihleri ve şekilleri de senkronize yani eş zamanlı bir hal içindedir.Tarihler de açıktır.Afganistan’da 1921-1928 Türkiye’de de 1921 Hakkari,Beytüşşebap-Ağrı isyanları ile başlarsak 1926’da Said Nursi’nin sürgüne gönderilmesi aynı tarihlere denk gelir.
1958’de İran’da Ayetullah Humeyni’nin gerici çalışmaları sonucu 1965’de Türkiye’ye sürülmesi ile 1958’de Said Nursi’nin Menderes Hükümeti tarafından sürgün kararının kaldırılması,1961 Askeri İhtilalinin gerçekleşmesi,1973 Afgan Kralı Zahir Şah’ın tahttan indirilmesi ve Türkiye’de 1971 12 Mart muhtıraları ilginç bir şekilde senkronize olaylardır.


1979’da İran İslam Devrimi,Afganistan’ın SSCB veya Rusya İmparatorluğu tarafından işgali,Türkiye’de 12 Eylül 1980 Askeri İhtilali yine ilginç bir şekilde eş zamanlı gelişmelerdir.
1984’de hem Türk ordsunun modernleştirilmesi için gerilla tipi savaş tekniklerine göre yapılandırılması hem de Amerikanın İslami Kürt yapılanmasını önlemek için PKK'nin Marksist temelli terör örgütü olarak sahneye çıkarılması,Afganistan’da Rusya karşıtı “Taliban”ın yaratılması yine eş zamanlıdır.
1992’de Rusya’nın bölünmesinin ardından Afganistan’da Talibanın yavaş yavaş İslamcı devlet rejimi için desteklenmesi ve 12 Eylül Askeri İhtilal komitesince Türkiye’de Fethullah Gülen Hoca’nın ABD’ye tanıtılması ve ABD tipi “Ilımlı İslam Tartışmalarının “ başlatılması ve desteklenmesi de eş zamanlıdır.
2003 Amerikan işgali sonrası yıkılan Saddam Heykelimin hali.ABD ve AB kendilerine karşı olup heykelini kendi milletine çiğnetemedikleri bir Atatürk heykeli kaldı.
Şimdi de biz bu eyleme hazırlanıyoruz.Bizi kusur kalsak olmaz mı?
2003’de Afgan ve Irak işgallerinin tamamlanması ile “İslami Terör” kavramının dünya siyaset edebiyatına yerleştirilmesi ile PKK içinde Said Nursi taraftarı İslami Kürtçülerin işbaşına getirilmelerinin başlanması ki bu olay ilk kez 1992’de başlatılmıştır.2008’Nevruz mitinglerinde PKK’nın Said Nursi ve Fethullah Hoca posterleri ile görünmesi.


İşbirlikçi Fethullah Hoca Papa ile birlikte.

Bütün dünyanın ortak operasyonu ile oluşturulan İran Devriminin idarecilerinin Şah tipi Milliyetçi bir çizgi izleyerek “Nükleer güç” olma çalışmaları,ABD-AB çıkarlarını tehlikeye atmaları sonucu İran’ın hedef ülke haline getirilmesi,Türkiye’nin bölünme sürecinin hızlandırılması,Afganistan ve Pakistan’da aynı yönde ABD-AB kaynaklı operasyonların hızlanması.

Şimdi de "Ergenekon" kelimesinin farklı bir şekilde etimolojisini inceleyelim.

"ER-ERAN=Tevrat'ta Yahuda peygamberin oğlunun adı olup,Yahudi isimler sözlüğünde Erken vakitte uyanmış,aymış,aydın" demektir.
Bizde adlarının başında,sonunda Ercan,Ersin,Ertürk, Türker,Şener gibi "ER" eki almış adların çoğu içimizdeki dönme Ermeni,Rum,Grek ve Yahudilere,Sabetayistlere aittir.

Türkçe'deki "ER=Erkek,Asker" anlamlarındaki kelimeler ile uyumlu olduğu için,dönmeler bu adlarla kolay kamufle olabilmektedirler.

Aydın adı da "ER"in anlamından esinlenerek dönmelerce kullanılan yaygın adlardandır.
Ama adı her böyle olan bunlardan değildir elbette.

Çünkü,bir çok insan Türkçe olduğu için bu adları kolay benimsemektedir.Müslümanların kullandıkları Arap adlarını benimsemeyen dönmeler bu adların yaygınlaşmasına hizmet etmişlerdir.
Devletin kafa yerlerinde,ordudan polise,üniversiteden milli eğitime,basından sinema ve tiyatroya daima bunların olduğunu unutmayalım.
Bunların,sağ-sol,pkk terörü,Susurluk ve benzeri Gladyo tipi operasyonlarda ülke ve halk aleyhine örgütlenmeleri,başka ülkelere hissettirmeden casusluk etmeleri kötüdür, cezalandırıl-malıdır.İnsan olarak suçlamak olası değildir.
Ayrıca,ERAN Hindististan'da eski Gupta İmparatorluğu zamanından kalma çok antik bir şehirdir.
Hz.İbrahim'in geldiği yeri unutmamak için çocuğuna memleketinin adını koyduğu anlamını da çıkarabiliriz.İbrahim peygamber soyu Yahudi rahiplerinin Hintli KALANİ RAHİPLERİ" olduğu eski Yunan kayıtlarında,Tevrat Hititliler bölümünde,Hz.İbrahim'in aslen eski beyaz Hintli olan Hititlilerle akrabalıkları geçmektedir.

Ancak kullanılan anlamın ilk anlam olma oranı yüksektir.Operasyonların erken olması anlamında eklenmiş olabileceği gibi,ajanların piri olan beyefendinin de adının başında bir "E" harfi "Er"e işaret etmektedir.

ABD James BOND'u Clair E. George'u da tanıyalım;

Clair E. George 1955’den 1987’ye kadar Honduras’tan İran’a Avrupa’dan Çine kadar dünyanın bir çok yerinde C.İ.A’nin gizli operasyonlarını örgütlemek ve uygulamakla görevlendirilmiş, C.İ.A’nın,önce DO (Directorate of Operations-Operasyonlar Müdürlüğü )nde 1955’de başladığı ajanlık hayatına,sonradan adı DDO (Directorate of Direct Operations-) olan Doğrudan operasyonlar Müdürlüğünde 1987 yılına kadar görev yapmış,Amerikan istihbaratının en yüksek mevkilerine çıkmış,sonunda İran ve Nikaragua olaylarında aldığı rollerdeki suçları, Tansu Çiller döneminde PKK'ya silah satış olayına adı karışan Özer Çiller-Secord işbirliği olaylarında adı geçen Secord firması ile kaçak silah satış bağlantıları yüzünden yargılanmış ve bundan da ucuz kurtulmuş bir C.İ.A ajanıdır.Yazının en üstündeki gazeteyi tıklayarak okuyunuz.

Türkiye ve diğer NATO ülkelerinde gladyo örgütlenmelerinde de aldığı görevler sayesinde haklı bir şöhret kazanan Clair E. George’un adının bu tür operasyonlara,mesai arkadaşı olan baba G.Bush’un oğlu George Walker Bush tarafından Irak ve Afganistan operasyonlarında verilmesi bence çok doğaldır.

Onun başarılarını aynı mükemmellikte başarma gayesi ile bu ad operasyonlara eklenmiş olabilir.

Şimdi etimolojiyi tamamlayalım;
Er George-(Neo- Conservative-Yeni Muhafazakarlık anlamına gelir.Bush'un Cumhuriyetçi Partisinin yeni sloganıdır.) adlarının ön ekleri ile birleştirdiğimizde ERGENEKON adını elde ederiz.Ergenekon ibnesi haham Tuncay GÜNEY’in de “-Ergenekon adı Türk tarihi ile alakalı bir ad değildir." açıklaması da böylece yerini bulmuş olmaktadır.

Bu konuda bilgi almak için de yazıyı tıklayınız.Link İngilizcedir.

Büyük görmek için tıkla.
Şimdi bu ajanların pirinin oluşturduğu kurumların marifetlerinden örneklere bakmaya devam edelim;
İşte 05.Nisan 2008 tarihli Bu Gün gazetesinden bir haber bize ulusalcımızın da Milliyetçimizin de dindarımızın da dış kaynaklı çalıştıklarını göstermektedir.Kimbilir belki de başka yol bulamadıklarından olsa gerektir.
Haberin “.paragrafında Rusya’da “Avrasyacı” bir gruptan destek geldiğini ,2.paragrafta ise ABD-AB destekli bir açıklamanın “Rusyacı “olan bu grubun imha edilmesini” istediklerini okuyoruz.
Yani bu operasyon sonuna kadar dış kaynaklı bir operasyondur.”ABD Ortak Değiştiriyor” başlıklı yazımı daha bu operasyonun başladığı gün yazmıştım.Tarih yine benim teşhisimi doğrulamıştır.
“Aleksandr Dugin'in liderliğindeki “Avrasyacı” bir grup, “ www.evrazia.org” adlı sitesinde 'Tutuklamalar Rusya'ya meydan okumaktır' başlıklı duyurular yayınladı. "Türkiye'de Rusya yandaşı bir çevreye yönelik bu hareket, kimin dostumuz kimin düşmanımız olduğunu göstermiştir" diyen Dugin'e göre, Rusya bu meydan okumaya cevap vermeliydi. Pazartesi günü de Nevazisimiya basın merkezinde bir toplantı düzenleyen grup, biraz daha ileri giderek Ergenekon'a Türkiye'nin iç işi olarak bakılamayacağını söyledi.
Dünyanın tepkisi de farklı değil. Özellikle Türkiye'yi iyi tanıyanlar, demokratik her çabanın 'derin devlet' duvarına tosladığını bildiğinden, operasyonu bu yapıların deşifre olması için fırsat olarak görüyor. Susurluk ve Şemdinli'de kaçırılan fırsatların telafi edileceği ümit ediliyor. Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye raportörü Ria Oomen-Ruijten, “Ergenekon'da sonuna kadar gidilmesini “isterken, bu fırsata işaret ediyordu.
Uğruna bir çok masum insanın kurban edildiği ABD-AB ve işbirlikçilerinin gerçekleştirmek için çabaladıkları ve bölge halkının soykırıma tutlacağı "Kutsal İncil Şeriat Devleti" olacak olan şimdi B.O.P olarak adı konulan bölge haritası.
Bu bölme de bizim Hürriyet Gazetesinden (Tercüman'ın haberi)
Haberin linki: "http://www.gazeteoku.gen.tr/92_Terc%FCman_Gazetesi.html"
12 Eylül 1980 Askeri İhtilalinin ardından,Kuzey Irak’da ABD ve Batı ülkelerinin oluşturmak istedikleri “İslam Kürdistanı ve “ Fastan Pakistan’a uzanan “Yeşil Hat “projesini bozmak için devlet eli ile oluşturulan PKK ile “Marksist-Leninist Kürdistan” kurma projesi Rusya’nın 1992’de çökmesi ile Türkiye’nin de kontrolünden çıkarak ABD-AB koalisyonunun eline geçmiştir.


B.O.P'un iki eş başkanı.Bush ve Erdoğan.Yecüc-Mecüc tanımına girmemek için "Türk'üm demekten çekinen Türkiye Başbakanı(!)

Bu gün de bu Marksist-Leninist kadro tasfiye edilerek “Şeriatçı İslam Kurdistanı ve Türkiye’si projeleri öne çıkmıştır.
G.W.BUSH’un ABD’si ve yerli ortağı AKP de,oluşturulacak B.O.P projesinde yer alacak ve finansör olacak Suudi Arabistan ve diğer Petrol zengini ülkeler de Marksist sevmediklerinden dolayı gerek Türk devleti gerekse malum terör örgütü içindeki “Marksist-Leninist,Mao’cu,Ulusalcı,Laik,Demokratik ve benzeri adlı tüm oluşumlar iptal edileceklerdir.
Bu dış destek sayesinde de 1925 Şeyh Sait İsyanında devleti destekleyerek Şeriatçıları başarısız kılan destekleri yüzünden “Dersimlilerden de apayrı bir öç alınma olayı” olarak da değerlendirilmesi konu bütünlüğü sağlayacak bir değerlendirmedir.
ABD ve AB “Rusya’ya şirin gözükecek yüzleri de ülkemizde temizlemeye olan kararlılığını göstermiştir.Bu operasyonun adını da “Ergenekon” olarak koyarak “Haçlı Seferi” yolunda ilerlemesini sürdürmektedir.
Amerika ve İngiltere 1921'lerden beri ilk kez projelerini rahatça uygulayabilecekleri yumuşak ortamı oluşturmayı başarmışlardır.
Bunu da 1980 'den bu yana iktidar olmayı kasten başarmayan,"Kürdistan ve Dersim" devletlerini kurmak gönüllülerinin büyük partileri ellerine geçirerek, bilinçli bir şekilde Refah ve AK Partilerin yollarını açan "sol kökenli" görünen aslında dediğim gibi ülkenin bölünmesi için yıllardır ortam hazırlayan siyasilerdir.
Daha bir ay önce Cemil ÇİÇEK'in CHP'li bir milletvekiline NTV'deki cevabı halen aklımdadır.
-"Siz iktidara gelmemek için siyaset yapıyorsunuz." Sözü ile ülkeyi yumuşakça bölme işini "AKP'ye elbirliği ile yükledikleri anlaşılmaktadır.
ABD-AB artık “hem batıya hem Rusya’ya şirin görünen bu ortaklarını değiştirmektedir.”Osmanlı geliyor” başlıklı yazımı okuyunuz.
Olay Amerikan ve G.W.Bush destekli tam anlamıyla “Siyonist” bir operasyondur.Adının bile ABD tarafından konmuş olduğuna eminim.
Geçmişte ülkemize davet edilen Amerikan 6.Filosunun şerefine Amerikan askerlerinin önlerine kırmız halılar serip,memleketi bayram yerine çeviren, Beyoğlu-Yüksekkaldırım sokaktaki genel evleri badanalatan,ücretsiz taksiler temin eden pazarlamacı,dindar ABD Mandacıları sonunda ülkeyi de tüm kurum ve kuruluşları ile,20 yılda yetiştirlen evlatlarına kadar pazarlama gücüne eriştiler.
George SOROS Soros Fon İdaresi Sahibi ve Başkanı.Yaşadığımız ve yaşayacağımız sıkıntıları ileride kazanç olarak defterine yazmayı hesaplayan "Macar " asıllı emperyalist para babası."Aslerinizden başka satacak şeyiniz yok" diyen adam.

Amerikalı yetkililer ülkemize gelip,"Askerinizden başka pazarlayacak bir şeyiniz yok" dendiğinde bir gururlanmadır gidiyor.
Başından sonuna toplam olarak bir cümlede hepsini özetlemek gerekirse,ülkemizdeki tüm olayların arkasında, ABD Rusya dengesinin sağlanması için gerekenin yapılmış olduğu izlenimini de çıkarmak gerekir.
Olay nedeni ile tutuklananlar içinden siyasetçi,asker,din adamı,gazeteci,bilimadamı çıkabilir.Bu olayın özünü değiştirmez.

Rusya'nın Afganistan,Boğazlar ve Adriyatik üzerinden "sıcak denizlere inme" çabalarının önüne geçmek için ABD-İngiltere ikilisinin Pakistan'dan Yugoslavya'ya kadar sıkı bir mücadele verdiğini bu ülke insanları olarak eş zamanlı siyasal kitle deneylerine tutulduğumuzu da anlamalıyız.

1996 Kosova Müslüman soykırımlarını durdurmak için Amerika nezdinden Nato'ya Bülent Ecevit dahil hükümetlerimizin müdahele için yalvardıklarını da hatırlayalım.2001 krizinin şiddetinin ardında biraz da bu siyaset vardır.
Türkiye de bütün aciz görüntüsünün altında "Osmanlı haritasında" etkili olma çabaları içinde bu boyun bükmeleri yaşamayı tercih etmektedir.Bunu da kafanın bir tarafına not etmek gerekir.
Bu gün de Romanya'da yapılan Nato toplantısında Ukrayna-Gürcistan,Kosova,Makedonya, Sırbistan'ın önem kazanması,Romanya,Bulgaristan'ın acilen AB üyesi yapılmasının ardında bu mücadeleyi görmekteyiz.

Pakistan,Afganistan,İran işgal ve uzun sömürgelik yıllarından sonra "Wilson" ilkeleri gereğince devlet olmalarında rağmen bizim bağımsızlık savaşı sonrası bağımsız olmamıza rağmen büyük devletleri eş zamanda hepimizde aynı operasyonları gerçekleştirdiklerini de açıkça bu yazım ile göstermeye çalıştım.

Bu gün de AKP kapatma davası içinde AB ve ABD tarafından başlatılan ve ince ayar veren ziyaretler her gün artarak sürmektedir.

İki gün önce AB’den açıklanan PKK’nin terör örgütü sayılamayacağı kararı da buna ilave bir tehdittir.
Yani adamlar artık her dediklerini yaptırmalarına rağmen bununla yetinmeyerek, ister içlerinde olalım ister karşılarında bizi tarih sahnesinden türlü oyunlarla silmeye karar vermişlerdir.
Türk halkı ABD-AB veya Rusya destekli politikalar yerine kendine has yeni “Milli” bir siyaset oluşturmalıdır.
Mevcut tüm siyasetler bizi satışa götürecektir.
Türk olan veya Türk sayılan ya da kendini Türk olarak ifade eden veya ülkenin bütünlüğünde yarar gören Emperyalizm karşıtı olan herkesin “Milli bir siyaset potasında birleşmesi gerekir.
Hem de yepyeni yüzlerle.

Keykubat

05.4.2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.