Medreseler;
Sanıldığı gibi İslâm dinine ait bir kurum değildir.
Osmanlı’da eğitim,Karahanlı’ların başlattığı, bize ise Selçuklulardan kalma ilk, orta ve yüksek öğrenimin bir arada verildiği “Medrese” adı verilen okullarda yapılmaktaydı.
Bu beylikleri ve devletleri kuranlar Müslüman gibi günde Beş Vakit, 150 rekat namaz kılan, dört aylarda (Safer, Recep, Şaban, Ramazan) 100 tam gün oruç tutan Mecusi Hıristiyanlardı. Mecusi dinini oluşturan Tevrat, Budizm, Sabilik, Süryani Incili dinlerinin emirleri gereği Sarık, cübbe, şalvar giyerlerdi.
Yani Ortodoks Hıristiyanlığın peygamber Mani yorumuna inanıyorlardı.
Oysa Kur-an sarık, cübbe, şalvar kıyafeti emretmez. Sarık ayeti yoktur.
Peygamberlik tebliği öncesi Nasturi Hıristiyanlığı amcası Varaka bin Nevfel'den öğrenen Muhammedin Sabileri Müslüman yapmak için 4 kere sarık bağladığı Kuran tefsirlerinde yazılıdır.
Milattan önce 600 yıllarında Mitra/Mitras adlı bereket tanrısının dini eğitiminin verildiği kurumlara da bu yüzden Mitraş/Midraş/Medrese deniliyordu.
Aynı yüzyılda M.Ö 520'lerde Yahudilerin Tevrat'ını Mitra- Zerdüşt rahibi Ezra yazdığı için, Yahudiler de dini eğitim kurumlarına ve eğitim için seçilen Tevrat metinlerine MİDRAŞ dediler.
Selçuklu, Karahanlı ve Osmanlı Medreseleri de adını eğitim kurumlarıydı. Ortodoks Yahudi ve Hırıstiyanlar da aynı kurumlara sahipti.
O zamanki hiç bir devlet bu günkü anlamda Müslüman değildiler, Mecusi Hıristiysndılar.
O zamanki İslâm da Mecusilik ağırlıklıydı.
M.S.227'lerde peygamberliğini 11 yaşında ilan eden Mâni, Maniheizm yani Sabilik, Süryani İncili, Budizm, Zerdüştlük, Mitracılık, dinlerinin harmanı 6 kitaplı bir dinini kuran Sasani başkenti Tizpon, Arapların Medayin dedikleri başkentte El Kesay tarikatında yetişmiştir.
Sasani kralından devleti, orduyu tasfiye etmesini istediği için recm edilerek öldürülmüştür.
Ama onun ölümüyle Mecusi İran yorumu Hıristiyanlık ölmemiştir.
Hâlâ Ortodoks Doğu kiliselerinde yaşamaktadır.
Alpaslan ile Anadoluya girenlerin hepsi Mecusiydi.
Bu okullarda elbette bu günkü ilk orta öğretim öğrencilerine verilen eğitimin içerdiği bilgiler tabii ki mevcut değildi.
Okuma yazma öğrenmek zaten Arap alfabesinin Kuran ve Osmanlıca yazı sisteminin ayrı ayrı öğretilmesi gibi farklılıklarda dahil edildiğinde üç yıl gibi bir zaman alıyordu.
Medreseler, taştan doğan İran, Yunan, Roma Mitra ortak tanrısının dinini devlet ve din adamları yetiştirmek için, kraliyet ailesinden gelen devlet ve ruhban çocuklarına öğreten eğitim kurumlarıydı.
Kutsal diye öğretilen Medreseler, manastırlar gibi dinlere ait hiç bir bilgi sanıldığı kadar kutsal değildir.
Bu gün Kuran Alfabesi denilerek kutsal saldırılan Mecusi Alfabesini kutsal gösterenler de Mecusi şeytan ibadetçileridir.
Sadece insanin doğup, büyüdüğü toplum için kutsaldır. Başka yere gidince kutsallar değişir.
Müslüman ülkelerin hepsinde toplam 80.000 kadar tarikat ve cemaatlere bölünmüş İslâm gibi 48.000 kiliseye bölünmüş Hıristiyanlık da SOMUT bir DİN Değillerdir.
Medreseler de İslâm ürünü kurumlar değildir. Zerdüştlük, Zervanilik, Mitracılık, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm dahil bir çok dini eğitim kurumu olmuşlardır.
Elbette her yerde aynı olan bir İslâm kavramı yazılmadı.
Mecusilik de kendinden öncekiler gibi her milletin kendi dilinde, kendi yarı kavramlarına uygun olarak yazılmış, o milletlerden seçilmiş, dini öğrenmiş peygamber sıfatlı kişilerce halklara tebliğ edilmiştir.
Oysa İslâm kılıcı dayayıp "böyle inanacaksın" diyerek bildirildi, keza Katolik Ortodoks Vatikan Hıristiyanlığı da öyleydi.
Her şeyi ayırt edebilecek aklınız varsa, fikir üretebiliyorsanız siz de araştırarak karar verin.
Alaeddin Yavuz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.