İSLAMOFOBİ VE TÜRKOFOBİ NEDİR?
Günümüzde ülkemize karşı yürütülen en etkili ideolojik, kültürel aşağılama, saldırı yöntemlerinin başında gelen bu iki ideoloji, batının bize açtığı kültürel soğuk savaşın temel argümanlardır.
İSLAMOFOBİ DE TÜRKOFOBİ DE CİNSEL SAPKINLIKLA SUÇLAMA ÜZERİNE KURULUDUR. BU DURUMDA SUÇLAYANLARI DA AYNI SAPIKLIK İLE SUÇLAMAK DA MÜMKÜNDÜR. BEN BUNU YAPIYORUM DA ANLATAMADIK GALİBA...
İSLAMOFOBİ DE TÜRKOFOBİ DE CİNSEL SAPKINLIKLA SUÇLAMA ÜZERİNE KURULUDUR. BU DURUMDA SUÇLAYANLARI DA AYNI SAPIKLIK İLE SUÇLAMAK DA MÜMKÜNDÜR. BEN BUNU YAPIYORUM DA ANLATAMADIK GALİBA...
Türkofobi daha eski olduğu için ondan başlayayım açıklamaya;
İranlılar der ki Pers//Pars/Fars (İran) milleti üç milletten oluşur;
Hint,
Fars,
Türk
İranlılar, tarihe M.Ö. 612’lerde yani 7.yüzyılda Medler olarak ortaya çıktıklarında Güney Azerbaycan bölgelerinde Hamadan/Ektebana başkentleri olarak ortaya çıkmışlardır. O zamanlar Türk adı ile anılmayan Türkler ile iç içe bir kavimdir. Dinleri Brahmanizmin mezhepleri olan Can/Jainism ve Şiva dini temelli bir dindir. Şiva dini mezheplerinden olan Sabilik dini ile de iç içe yaşamışlardır.
İranlıların Zerdüştlük dininin din kitabı Avesta’nın tanrısı Pars/Fars olan Ahura Mazda (Armazd) yeryüzünde 16 milletin ülkesini kutsamıştır birisi de Türk yurdu Orta Asyadır. Türkler de Medler, Akamenişler, Sasaniler gibi İran medeniyetlerinin her birisinde kurucu kavim olarak yer aldıklarından, İran dini İran Mitracılığının (Mihrilik de denilir) yayıldığı Avrupa dahil bütün coğrafyalarda kutsal tanrı kavmi, tanrının kırbacı kavim olarak hürmet görmüşlerdir.
Bu yüzden de kolay devlet kurmuşlar ve onların idare ettiği tebalar bundan da hoşnutluk duymuşlardır.
Türkler, ensest üreyen feodal (Feud ve Al/El=Tanrı soyundan, kanından olan anlamında Latince bir kelimedir. Feodal toplumlar, baba kız, ana oğul, abi kız kardeş evlilikleri ile üreyen, kız ve oğulları, büyük, küçükbaş ve kümes hayvanları hatta yabanıl hayvanlar dahil karısı gören, bunları köle olarak satabilen, kiraya verebilen, bu duruma itiraz eden çocuklarını öldürme yetkisi olan Babailik kültüne dayalı toplumlardır.
Türklerde her ne kadar bu dinlere girdiyseler de kendi geleneklerine bu ensest ve köleci gelenekleri sokmamışlardır ve kutsiyet atfettikleri hanları, hakanları, kağanları ölünce devlet çocukları arasında paylaşıldığından feodal toplumlar gibi uzun ömürlü devlet kuramamışlardır.
M.S.161 Tanrı Kral Roma Antonius Pius ve eşi Faustina öldükten sonra Tanrı olarak meleklerce göğe taşınıyor |
Her şey, Roma ile 721 yıl süren İran savaşları içinde olmuş, Türk düşmanlığı bu dönemde ortaya çıkmıştır.
Roma medeniyetini kuran Etrüskler de krallarına kutsiyet atfediyorlardı, komşuları olan Sabineler (Latince Sabi demektir) feodal, köleci ensest toplum olduklarından dışarı kız vermezlerdi, ama sakat, hastalıklı doğumları önlemek için de dışarıdan kız alırlardı.
Kimse onlara kız vermediğinden de bu işi tecavüz yoluyla yapıyorlardı. O zamanın geleneklerine göre, tecavüze uğrayan kadın kirlenmiş olurdu ve saf, arı nesil üretemeyeceği için recm edilerek veya yüksek kayalıklardan atılarak öldürülürdü.
Sabineler Etrüsklerden tecavüz yoluyla kız çalmaya başlayınca onlar da aynı yolu uygulayıp Sabinelerin kızlarını almaya başladılar, onlara gelip gelip tebaları yaptılar.
Kökenlerinde Türklük olduğu için Etrüskler, Sabi dinine girdikleri için de Sabinelerden Türklere düşmanlık besleyen kimse yoktur.
Bu İran coğrafyası, Orta Asya, Mezopotamya, Anadolu, Balkanlar dahil her yerde böyleydi.
Gün geldi, “yağmacı, sömürgeci, köleci, Roma, M.Ö.47’de Jül Sezar zamanında Mısır ve batı Anadolu’nun fethi ile Roma imparatorluğu olunca kısa sürede Sasaniler ile komşu oldu. İki imparatorluk arasında dünya hakimiyeti adına savaşlar arttı, acılar yaşandı.
İran’ın desteğinin de olduğunu düşündüğüm, Hun imparatorluğunun kuzeyden Avrupa’ya doğru yayılırken, şimdiki Kırım, Ukrayna bölgesinde yaşayan Astrogotlar, Vizigotlar ile ortak dini inançlarının da yardımı ile birleştiler ve M.S.452’de Roma’ya büyük darbe indirdiler.
476’da Atilla Romalıların hediye ettiği gelinin dudaklarındaki zehri emince tanrısına kavuştu.
Ölümü ile imparatorluk çocukları arasında miras olarak paylaşıldı, Batı Hunları güç olmaktan çıktı. Ama Macarlar zaten Mecusi Hıristiyan olduklarından, şimdiki Avusturya, Almanya, Hollanda bölgelerinde Vizigot kavimleri ile hala barış içinde yaşamaya devam ettiler.
İtalya Alberobello kasabası Sabi/Sabine köyü. Harran Sabileri gibi koni evleri var. Sembolleri Hilal ve Haçtır. |
Yalnız, Roma Vatikan kilisesi, Batı Roma’nın yıkılmasını asla hazmedemedi.
Roma imparatorlarının tebalarının en büyük tapınılacak tanrı olma geleneği de Jül Sezar’ın ölümünden sonra iktidarı alan evlatlığı Antonyus’un Sezar’ı ve kendisini tanrı ilan edip, adlarına heykeller, bunların korunması için vakıflar kurması, buralarda kendilerine tanrı olarak dua edilmesi yasasını çıkardı.
I.Konstantin (272/337) İskoçya’yı, Galler’i, Fransa’yı, Belçika’yı fethederek büyük Roma imparatorluğunu kurduğunda, kendisini, “Görülemeyen, yenilemeyen Tanrı” ilan etti ve Roma tebalarından hiç birinin en büyük tanrısının kendisinden büyük olamayacağını, yeryüzünde tapınılacak en büyük tanrı olduğunu ilan etti. Britanya adası, Yunanistan ve Batı Anadolu Rumları I.Konstantin’e ibadet etmeye başladılar.
476’da Batı Roma Atilla’nın Hunları ve ortakları Astrogotlar, Vizigotlar tarafından yıkıldıktan sonra Doğu Roma yaşadı ve Ayasofya kilisesini son haliyle inşa ettiren Büyük Jüstinyen(527/565) iki Roma’yı tekrar birleştirdi.
Yaygın erkek eşcinselliği gelenekleri yüzünden toplumun büyük çoğunluğunda görülen frengi hastalığı ve benzeri zührevi hastalıklara nüfusun büyük çoğunluğu yakalandığından erkek eşcinselliğini yasakladı ve Greklerin Cehenne dedikleri, dilimize Cehennem olarak geçen kurban yakma fırınlarında yakarak cezalandırdı. Tanrı İsa’dan aldığı vahiyler olarak yaptırdığı Tanrı Jüstinyen Anayasası böyle doğdu. Kadın ve erkek eşcinselliğini, anne ve baba tarafından yedi göbek akraba evliliğini yasaklayan bu anayasa maddeleri, Musa’ya tebliğ edildiğine inanılan ilk beş kitaptan (tesniye/Deotoromi) Tevrat Levililer kitabına da aynen geçti. Tevrat’ın Krallar (Davut, Süleyman )ve Eyüp kitapları gibi diğer bölümlerinde erkek eşcinselliğinin ve ensest evliliklerin olması da buna delil sayılmalıdır ben öyle görüyorum.
Erkek eşcinselliği ve çekirdek aile ensest evlilikleri azalınca sağlıklı asker olacak nesiller de kısa sürede yetişti ve zaferler kazandı.
Bu arada Vatikan da boş durmadı ve Türkleri Tevrat’ın Hezekyel kitabında Gog halkı, Kur’an’ın Kehf Suresi Zülkarneyn bölümünde şeytan Mecüc soyu ilan ettiler.
Bu da yetmedi, Selçuk Türklerinin Anadolu’yu ele geçirmesi üzerine korkuya kapılan Doğu Roma imparatorunun Kutsal İttifak’ın ortağı Papa’dan yardım istemesiyle 1095’de Clermont konsülünü toplayan Papa II.Urban/İnnosenzio, Türkleri Luti kavim ilan etti ve ateşten geçirilmeleri için fetva verdi. Bu gelenek 1920’de İstanbul’un haçlı işgaline girdiğinde, teravih namazında Rumların cami etrafına benzin dökerek camiyi kundaklamasına kadar yaklaşık “800” yıl sürdü.
Papa İnnosenzio’nun fetvasında İslamofobi=Türkofobi olarak kendisini göstermiştir, bu korku, 14.yy.da Osmanlının Balkan seferleri ile giderek büyümüştür. İki Viyana kuşatmasından yenilgi ile çıkan Osmanlı eziklik duygusuna kapılmıştır. 18.yy. ortalarına kadar Batı Kutsal Haçlı İttifak devletleri keşifler çağını, dünyayı işgal ile tamamlayınca sıra Osmanlıyı yani İslam ve Türk medeniyetini Balkanlardan atmak, hatta eski Yunan, Roma toprakları olarak gördükleri Anadolu’dan da Asya’ya sürme siyasetine başlamışlardır.
Osmanlının Balkanlardan atılması, Rusların askeri başarıları yanında Kutsal İttifak devletlerinin Ruslara verdikleri askeri teknoloji yanında gayrimüslim tebaya devlet vaat ederek isyanlara teşvik etmesiyle 1914’de başarılmıştır.
Bu başarının ikinci ayağı da, 1774 Küçük Kaynarca Anlaşması ile Rusya’nın azınlıkların koruyucu olmasının kabul edilmesinden sonra Rusların, Kafkaslarda, doğu, kuzey ve güney doğu Anadolu ile iç Anadolu gayrimüslümlerinin yaşadığı bölgelerde elçilikler açarak isyana teşvik etmesi, Ruslara Kutsal İttifak devletlerinin ve yeni dünya siyasetine Bebek İmparatorluk olarak giren ABD’nin ABCFM (American Board Comission for Foreigner Missions) misyoner örgütü da katılmasıyla Osmanlının kontrol edemeyeceği kadar güçlenmelerinin sağlanmasıdır.
Bunların günümüze getirdikleri kalıntılar, Ermeni, Süryani, Pontus ve Anadolu Rum soykırım iddialarıdır.
Türk ve İslamofobi siyaseti ile Osmanlı’nın yıkılmasının üçüncü ayağı da 1699’da Mısır’ın Napolyon Bonapart ile işgali ile başlamış, Osmanlı’nın kuzey Afrika’da ve Hicaz’daki egemenliğine darbe vurulmasıdır. Gerçeğinde, Napolyon İngiliz Amirali Nelson tarafından üç yıl sonra 1702’de Mısır’dan çıkartılmış, 15 yıl İngilizlerin verdiği silahlarla Osmanlı ordusu Fransızları Mısır’dan çıkarmak için savaşmıştır. Ama Mısır’da İngiliz hakimiyeti Osmanlı ile ortak olarak kalmıştır.
Bu darbeye 1739’da şimdiki başkent Riyad’ın olduğu Necran Bölgesinden çıkan Mehmet Abdülvehhab’a İngiliz ajanı Hamper’in öğrettiği Süryani Hristiyanlığı temelinde Vehhabi dini çıkartılmış, bu din, “Türkler Mecüc (cüce şeytanların) soyudur, hilafet edemezler, hilafet Türklerden alınarak Araplara geçmelidir” düsturu ile Yemame’li Beni Temim Yahudi’si Suud ailesinin askeri desteklerine, İngiliz silah, lojistik, mühimmat, siyasi yardımları da eklenerek Hilafet makamı İslam dünyasında etkisiz kılınmıştır.
Vehhabiliğin başarıya ulaşması ile Hindistan’da Moğol kökenli Ahmedi Kadıyani’ye Hint Kadıyaniliği, İran’da Bahailik, Mısır’da Efganilik, bundan uyarlama Bitlis’de Nurculuk gibi Hanefi, Sünni Müslümanlar gibi ibadet eden Ermeni, Gürcü, Keldani, Nasturi/Yezidi Yahudi Doğu Kiliseleri Hristiyan mezheplerinin sentezi Kürt Vehhabiliği dinleri üretilmiştir.
Böylece 1774 Küçük Kaynarca Anlaşmasından 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes anlaşmasına kadar 144 yıl boyunca Osmanlı hilafeti ilan ettiği hiçbir Cihat seferine Müslüman ülkelerden yardım alamamıştır.
1920’lerden sonra Osmanlıdan çıkan topraklarda yavaş yavaş ortaya İslam devletlerinin hepsinde bu Vehhabi, Bahai, Efgani, Nurcu yapay İslam dinleri egemen kılınmıştır. Bu devletlerin başına getirilen, 1850’lerde Nakşibendi tarikatını ele geçiren Yemame’li Suud Şeyh Halid’in soyundan gelenler, İslam “feodal=Tanrı soyundan gelme ilkesini ret ettiği halde) kral yapılmıştır. İşte dönüştürülmüş Mason İslam dinleri bunlardır.
Kendini Müslüman gösteren bu feodal eşari Arap iktidarları, batı dünyasında nefret çekecek “nekrofili, bebeklerle ve 10’lu yaşların altındaki çocuklarla evlilik, hayvanlarla cinsellik” gibi sapkın geleneklerin dinde olduğuna dair fetvalar vererek İslamofobi siyasetine hizmet etmişlerdir ve halen buna devam etmektedirler.
1950’de Adnan Menderes’in D.P si ile iktidara taşınan Kürt Vehhabiliği Nurculuk, Işıkçılık gibi 50 cemaat ve bunların kolları olan 600 kadar tarikat, kulamparalık, sübyancılık, pedofilik evlilikleri teşvik etmek, Atatürk, Türk, Cumhuriyet, Laiklik düşmanlıkları yaparak yıllarca İslamofobi, Türkofobi siyasetlerine hizmet etmişlerdir ve elan da etmektedirler.
Atatürk ve cumhuriyetin eseri olan, ellerine geçirdikleri Diyanet işleri başkanlığı, başta Vatikan ve batılı İslamofobi faaliyetlerine hiçbir zaman resmi bir cevap vermemiştir, ne İslam’ı ne yapılan suçlamaları cevaplamamışlardır çünkü hepsi İslam peygamberinin sağlığında da bu gün de var olan, yaşanan Sami Toplum gelenekleridir ve bunlarında istedikleri bu geleneklere uygun şeriat devleti kurmaktır. 18 yıldır Anayasamıza göre yasak olmasına rağmen AKP hükumetinin sorumsuzca açtığı cemaat, tarikat tekkeleri, ana okulları, örgün öğretim kurumları ve bunların yurtlarında sayısız biseksüel cinsel taciz, tecavüz olayları yaşanmıştır. Hatta bunlar hakkında son zamanlarda gazeteci İsmail Saymaz’ın Şehvetiye Tarikatı kitabı iğrençliğin boyutlarını sergilemektedir. Yıllardır benim ve benim gibilerin binlerce yazıları da cabası.
Sonuç olarak Türkofobi /Türk Korkusu, Mecusi Hunların Batı Roma’yı yıkmalarının ardından M.S.452’lerden itibaren başlamış, 11. yüzyılda Müslüman Selçuklu Türkleri ile İslam Türk fobisi haline gelmiştir.
İslamofobi ise Sasani imparatorluğunu, 622’den 628’e kadar ölümüne bir savaş sonucu Mezopotamya’da Ninova savaşı ile Ocak 628’de sonlandıran, ama ardından yağmalamak için İran’a girmeyen, bir ay sonra Şubat ayında Şam’da Ebu Süfyan ile görüştükten sonra İran coğrafyasının yağmalama işini Araplara havale etmiş olan, bunu 635’e kadar da yaptıran Herakles’in 641’de ölümüne kadar Müslümanlar Roma’ya karşı tek bir kusur işlememişlerdir.
Onun ölümünden sonra Fas, Ortodoks Hıristiyanlığın etkili olduğu İspanya Portekiz coğrafyasının işgali ve İstanbul kuşatmaları ile, Araplar, Avrupa’yı da biz yönetelim diyerek ilk İslamofobiyi başlatmışlardır. Başlangıçta üstünlük elde eden Arap Emevi hanedanı 100 yıl içinde yerini peygamberin amcası Abbas’ın çocuklarının kurduğu Abbasi Hanedanına yerini bırakmış, Romalılar Arapları perişan etmişlerdir. 850 ve 950 yılları arasında Romalılar Mezopotamya’da büyük Müslüman soykırımları yapmışlar, İran Urumiye gölü bile adını Rumların Müslüman cesetleriyle doldurduğu için bu adı almıştır. Bu kıyıma Selçuklu imparatorluğu son vermiş, daha sonra Mısır Dürzi Fatimi hanedanları ve Osmanlı Hanefi hilafeti gelmiştir.
İslamofobi hala batıda Türk fobi ile birlikte anılmaktadır. 1961’de işçi alımlarıyla Avrupa’ya doldurulan devşirilmiş, devşirilememiş gayri Müslümler 1970’lerden itibaren “radikal İslamcılar, Kürt Solu olarak geriye döndürülmüşler, günümüzün din esaslı siyasal oluşumlarına zemin hazırlamışlardır.
İslam dünyasını işgal eden batının B.O.P haritası |
İslamofobi, Türkofobiyi dışarıda aramadan önce içimizde temizlemeliyiz.
Yıllarca İstanbul Emniyet Müdürlüğü Turizm Şube Müdürlüğünde yaptığım mihmandarlık görevlerimde ağırladığım ABD’li, İngiliz, Fransız devlet ve siyaset adamları övünerek;
“Atatürk’ten sonraki bütün din ve devlet adamlarınızı biz seçtik, hepsi bizim adamlarımızdır. Siz nasıl Balkanlarda Hıristiyanların başına kendinize sadık köle krallar tayin ettiyseniz biz de aynısını yapıyoruz” demişlerdir.
Bu da çok basit bir araştırma ile görülebilecek kadar gerçek bir durumdur. Diğer yazılarımda bunları yazdım zaten.
Şimdi gelelim, İslamofobi ve Türkofobi denilen düşmanlık nasıl yapılıyor?
İslamofobi, Hristiyan kiliselerinin bazı din adamlarınca İslam'ın gerçek bir din olmadığı, Muhammet'in sahte, eski dini bozan, Süryanilere göre ibadetleri kolaylaştıran ve değiştiren "Şeytan Bizbat", onların mezhebi Nasturilere göre de sahte peygamberdir. Kur'an'ı da Arabistan kiliselerinden sorumlu Büşra şehrindeki meşhur Episkopos Bahira yazmıştır. Muhammet gerçek dini bozan sapkın birisidir.
Ayşe ile altı yaşında evlenerek o çağlarda terk edilmeye başlanmış çocuk evliliklerini ve recm geleneğini Yahudilere ve Yahudi Hristyanlara uygulayarak zulüm etmiştir. Biseksüel cinsel yaşama sahip olduğundan, Yahudi ve Hrisityanlardan tebliğ ettiği dini ve onun peygamberliğini ret edenleri öldürtmüş olmasıyla eleştirilir.
Benzer konularda, Batılı siyasiler, yazar, çizerler ve Avrupa'da Müslüman toplumunu istemeyen ırkçılar tarafından da maksatlı olarak cinsel ağırlıklı suçlamalar şeklinde yapılmaktadır.
Ancak iddiaları boş değildir ve ne kadar Kuran ayeti, hadis, siyer/biyografi kitabı, tefsir kitabı varsa hepsini incelemişler bunlardan tespitler yapmışlardır. %99'u gerçeği yazmaktadırlar.
Sıkıntı Muhammet de, İsa da aynı toplum geleneklerine sahip coğrafyadan çıkmışlardır. Bulunan en eski İncil, 1947'de Ölü Deniz yakınlarındaki Kumran'da çoban bir çocuğun kaça keçisini takip ederken tesadüfen bulduğu Papirüs metinlerine Ölü Deniz Yazmaları veya Kumran Metinleri de denilir. İşte bu metinler içinde yapılan karbon testi ile M.S.50'lere tarihlenen Aziz Tomas İncil'idir ve Mısır Nag Hammadi Kütüphanesinde sergilenmektedir.
Bu İncil'de öğrencilerinin, Yaşam/Hay tanrının kadınları göklere/Cennete kabul etmediği için annesi Meryem'i aralarından çıkarmasını önerdiklerinde İsa annesi Meryem'i erkek yaparak cennetine alacağını, erkeklerin çocuklar gibi soyunarak elbiselerini ayakları ile çiğnemeleri halinde İsa'ya ulaşabilecekleri gibi erkek eşcinselliğini öne çıkartan ifadeler taşımaktadır.
Rahip Bahira da Muhammet'in Hira mağarasında gördüğü rüyayı peygamberlik olarak yorumlayan tek kişi olan amca oğlu Varaka Bin Nevfel da Mekke Nastur, Kilisesi baş keşişidir.
Nasturiler arasında Babil Talmud ayetlerine göre sütten kesilmiş kız ve erkek çocuklarla cinsellik yani zevk evlilikleri yaygındır. Bunları tek tek önceki Ted Pike'ın Talmud Araştırması ve Muhammed'in İnce İşleri yazımda da Kuran tefsir ve hadis kitaplarından derlediğim yazılarımda verdim.
Ensest, pedofili, pederastik, homoseksüel geleneklerin Peygamber Muhammet'e yapıştırılarak İslam düşmanlığı yapılması ahlaki değildir.
Bu geleneklerin Hint, İran, Irak, Suriye, Arap yarımadası,Sudan, Etiyopya, Anadolu,Kafkaslar, Rusya, Yunanistan, Balkanlar ve tüm Avrupa ile Orta Amerika'da o çağlarda da bu gün de olduğu bilindiği halde bunların görmezden gelinerek yalnız Muhammet üzerinden Müslüman düşmanlığı yapmak dini ve siyasi düşmanlıktır.
1988’den 2001 yılına kadar dönem dönem çalıştığım mihmandarlık görevlerimde benim kendi kendime geliştirdiğim mücadele şekli de bunların onların dinlerinde ve devlet, toplum geleneklerinde olduğunu kanıtlayarak susturmak olmuştur. Başka mücadele şekli yoktur.
Oysa kanun koyucular, dini değerleri yani dinler ile dinlerin kutsal karakterlerini cinsel veya başka gayri ahlaki gelenekleri ile suçlayanlara ceza verirken, din adamlarının, dini kurumların başkalarını aynı şekilde suçlamalarını, hatta din kitaplarının, başka inançlara sahip toplumların ülkesini, mallarını yağmalamak, yakıp yok etmek, eş ve çocuklarının ırzlarına geçilmesini emretmelerini görmezden gelmekle hukuku çiğnemekte, adaleti yok etmektedirler.
Avrupa da ülkemiz de bu konuda mahir davranmaktadır.
Dinsiz olmama rağmen, ailemin ve ülkemin kültürü olması ve hatta, "ateist de olsan sen de bu geleneklere sahip toplumun üyesi olarak s en de sapıksın" gibi ithamlarla mahkum etmeleri bunlarla mücadeleye karar vermiş hala da bu hizmetimi sürdürmekteyim. Böyle suçlamaları nedeniyle en çok boğuştuğum konular şunlardır;
Oysa kanun koyucular, dini değerleri yani dinler ile dinlerin kutsal karakterlerini cinsel veya başka gayri ahlaki gelenekleri ile suçlayanlara ceza verirken, din adamlarının, dini kurumların başkalarını aynı şekilde suçlamalarını, hatta din kitaplarının, başka inançlara sahip toplumların ülkesini, mallarını yağmalamak, yakıp yok etmek, eş ve çocuklarının ırzlarına geçilmesini emretmelerini görmezden gelmekle hukuku çiğnemekte, adaleti yok etmektedirler.
Avrupa da ülkemiz de bu konuda mahir davranmaktadır.
Dinsiz olmama rağmen, ailemin ve ülkemin kültürü olması ve hatta, "ateist de olsan sen de bu geleneklere sahip toplumun üyesi olarak s en de sapıksın" gibi ithamlarla mahkum etmeleri bunlarla mücadeleye karar vermiş hala da bu hizmetimi sürdürmekteyim. Böyle suçlamaları nedeniyle en çok boğuştuğum konular şunlardır;
Roma homoseksüellik işleyen kabartma |
Amcasının oğlu Muaviye de adını Lut peygamberin kızlarından olan oğlu Moab/Muav soyundan adını almaktadır. Bu durumda kabilesinin Luti olma özelliği de vardır.
İster Luti ister İbrahimi, İshak soyu olsun Tevrat’ta kral Davut’un (Süleyman’ın babası peygamber) Kral Sual’un oğlu Yonatan ile pasif eşcinsel yaşamı, Eyüp kitabının ilk ayetinde Eyüp’ün üç oğlu, dört kızının bayramlarında içkili ensest cinsel ilişkiye girdikleri açıkça yazmaktadır.
Tevrat en son Romalılar tarafından yeniden düzenlendiği için Tevrat okumayan Yahudilerin gizli Tevrat’ı Talmud ise üç yaş ve altındaki kız ve erkek çocuklarla, hayvanlarla her türlü cinsel ilişkiye ve evliliklere izin vermektedir.
Hristiyanların Allah saydıkları peygamber İsa da Babil Talmuduna inanan Ferisi Yahudilerdendir ve karısı hiç olmamıştır. 12 öğrencisinin “güveyi” olduğunu söyler. Bu durumda İsa'nın durumu Muhammet’ten bile beterdir.
Bunları yüzlerine vurup kanıtladığınızda bütün İslamofobi suçlamaları bitmektedir. Ben yıllarca bu yöntemle susturmayı başardım.
Avrupa ve ABD’lilere göre Türklük ile İslam eşittir, çoğu Arapların Müslüman olduklarını dahi bilmezler.
Türklerin homoseksüel ve Ermeni, Rum, Süryani soykırımı yapan barbar millet olması temelinden hareket eden suçlamalar ile yapılmaktadır. Atatürk de bundan bolca nasibini almaktadır. Bu iddialar ise tamamen mesnetsiz iftiralardır. Savaş sırasında kendi gayrimüslüm tebası tarafından sırtından hançerlenen her devletin yapacağı o isyanı bastırmak ve isyancıları yargılamak, cezalandırmaktır. Bu soykırım değildir her milletin tarihinde olan genel olaylardır.
Bir de 1970’lerde Afganistan’da ABD’nin kurduğu, kökenleri M.Ö.330’larda Büyük İskender’in ölümünden sonra kurulan Baktriya Yunan Krallığının kalıntısı kripto Yunanlılardan oluşan Taliban terör örgütü, ondan kotarılan El Kaide, ondan da çıkan ISIS/ISID/DAEŞ/Boko Haram örgütlerinin tümü Yahudi, Ortodoks Rumlardan oluşan örgütlerdir.
Efendim her işleri Kuran ayetlerine uygunmuş.
Doğrudur.
Kur’an neye göre yazıldı?
Kur’an’ın Ehli Kitap dediği kavimler kimlerdir?
Kur’an, hem Vatikan Katoloik hem de Doğu Kiliseleri Ortodoks inançlarını harmanlayan bir kitaptır. Ayetleri de İncil, Tevrat, ve 63 kitap 8 cilt, 5000’den fazla sayfadan oluşan Talmud ayetleridir.
Bu konuda İngilizce bir çok yazılı ve videolu araştırma var.
IŞİD kelle kesiyormuş. Davut peygamber Golyat’ın kafasını kesti mi? Kesti. Kelle kesmek Yahudi geleneğidir.
Müslümanlar kesti mi?
Sayısı belli değil ve hala kesiyorlar.
O zaman kelle kesmek sadece İslam ile anılacak bir gelenek değildir. Haçlılar kendi tarihlerine bir baksınlar bakalım. İki Amerika kıtasında Kızılderilileri, Avustralya kıtasına Aborjinleri, Afrika’da sayısız masum ilkel kabileleri soykırımlara tabi tutan kendileridir.
Geçenlerde Tayyip Erdoğan Pakistan, Malezya, Türkiye ortak İslamofobi ile mücadele için ortak internet faaliyeti önerisinde bulundu.
Ne gerek var arkadaş, alın benim yazıları kullanın işte.
İnkar ile bir yere varamazsınız. İslam için yapılan tüm iddialar İslam olmayan Batı toplumlarında bu gün dahi vardır.
1993’den beri ABD ve AB ülkelerinin bize dayattığı ve hiçbir hükümetin kabul etmediği LGTBİ derneklerini AKP yasallaştırmıştır. Bunu daha önce yargılandığım mahkemede de “ABD, AB Destekli Lgtbi Siyasetlerimiz” yazım ile de kanıtladım.
İslamofobinin temeli olan “erkek eşcinselliği suçlamasını” yasallaştıran AKP’nin İslamofobi ile mücadele edeceğine kim inanır?
Belki, Kadir İnanır?
Takdir sizindir.
Alaeddin Yavuz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.