Sayfalar

26 Aralık 2016 Pazartesi

EMPERYALİZMİN ORTADOĞU İŞGALİNDE TÜRKİYENİN YERİ

Suriye konusunu anlamak için önce bizim hangi safta olduğumuza bakmak gerekir.
Biz işgalci batılı emperyalistlerin safındayız. 1991'de SSCB çöktüğünden beri dünya tek kutupluydu ve batının Tek Kutuplu Dünya siyasetini ABD düşünce kuruluşları New American Century Project olarak da belirlemişler.
Devlet adamlarımızı seçenler başkalarıdır.
Onlar seçtikten sonra önümüze sürülürler.
Ortadoğu işgal edilecek, Balkanlar gibi etkisiz küçük devletlere bölünecek 100 yıllığına batının hakları garanti altına alınacak, halklar aşırı dini ibadete gark edilip üretemeyen tüketen kalabalıklara dönüştürülecek, mezhep savaşlarında tükenecek. Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır, gibi ülkeler bu projede askeri ve mali harcamaları üstlenen ortaklar olaca bölünürken de hizmetlerinin karşılığında biraz para yüzü göreceklerdi.
Bu durum 12 Mayıs 1939 tarihli İngiltere-Türkiye Kredi anlaşmasının 1947'de Nato ilişkilerine dönüşmesiyle, 1960, 1971, 1980 cuntalarıyla iyice Amerikan kuklası olmamızı sağlayan gelişmelerle devam eden sürecin sonucuydu. Tayyip ile AKP si olmasaydı bir başka kukla benzeri mutlaka bu işte bu rolü üstlenecekti. Çünkü batı bizi 1980'lerde "Bölünmüş Türkiye haritalarını NATO toplantılarında masalarımıza sürerek yaptığı tehditlerle de zorlamıştı.
2001'de Rusya'nın ikinci kutup olarak çıkmasıyla dünya siyaseti yeni bir döneme geçmiş ve Türkiye'nin elini rahatlatmıştı. ABD ve 22 NATO çetesinin Irak, Libya ve Afrika ülkelerinde yaptıkları zulümler, tecavüzler insanlık dışı muameleler, kendi kurduğu terör örgütleri bahanesiyle işgalci olarak ülkelerin tepesine çökmesi nefret edilir duruma düşürmüştü. Bu da Rusya-Çin-Hint bloguna sempatiyi getirmişti.
Geçmişin bu iğrenç bağları yüzünden Türkiye’nin işgal edilen İslam dünyasının hedef ülkeleri yanında yer almasına da olanak yoktu.Kısaca biz haklı olan değil, haksız, sömürgeci işgalcinin ortağıydık, öyle olmak zorundaydık. Başka türlü siyaset izlememize de olanak yoktu.
Sonuç olarak Muhafazakar Neocon’cu Bush'un yarattığı nefret dehşet dönemi Oba dönemi ile yumuşatılmıştı. Şimdi D.Trump ile ABD sempatik mesajlar verirken gelişen komplo, olayları, patlatılan bombalar ve uçak düşürmeler, ABD'nin Türkiye'yi de hedefe oturtan askeri ve sivil kanattan ifadelerine baktığımızda ise D.Trump döneminin G.W.Bush'un Muhafazakar siyasetlerine döneceği endişesi yüreklere düşmektedir. Sonuç olarak 78 yıllık İngiliz-Amerikan -Batı koloniliğimizin verdiği yükümlülüklerdenden öyle kolayca kurtulabilecek halde değiliz.
20 Ocakta hükumeti devir alacak D.Trump hükumeti eğer, Obama'nın hükumeti devir teslim işleri nedeniyle doğan boşluktan dolayı ortaya çıkan başıboşluğun, bazı demokratların Türkiye'nin üstlendiği ağır yükü bizler finanse edemeyeceğimize göre bırakalım kendi çıkarının olduğu doğu ve Avrasya bloglarıyla ilişki kursun" anlamına gelen "Türkiyenin çıkarları onun Avrasya blogundadır" açıklamalarının etkisiyle Rusya ve diğer Avrasya blogları ile ilişkilerimiz olumlu yönde ilerlemiştir.
Bu bizi aldatmasın. 1939'dan beri geçen 77-78 yıllık İngiliz-Amerikan koloniliğimizin kolayca bırakıp gitmemizi engelleyen gizli, ikili, derin bağlayıcı maddeleri olan anlaşmalar yakamızı bırakmayacaktır.
Bu esrarlı göbek bağlarımız yüzünden, Donald Trump hükumetinin izleyeceği siyaset ABD’de hükumetin devir alınmasından sonra belirlenecektir. D.Truamp’ın yapıcı açıklamalarına muhalif olarak bazı derin Amerikan yapılanmalarınca yaratıldığını düşündüğüm çeşitli komplo, kumpaslara ülkemizdeki bombalama olayları, terör örgütlerinin aldığı yeni tavır ile topyekun ülkemizi hedef seçmeleri de dahil edilmelidir.
Recep Tayyip Erdoğan, ona F.Gülen cemaatine karşı savaşı yüzünden tümüyle kefil olan Ergenekon-Vatan partisi, bunlara doğrudan dolaylı katılan MHP-CHP ne kadar isteselerde “geçmişin turnalarının devletimizi tırmalayacağı” ortadadır.
Amerikan-AB isteklerine ne kadar direnirsek direnelim, AKP’yi iktidar eden ekonomik kriz şartlarının bile aranacağı ciddi yaptırımlarla da karşılaşacağımız kesindir. Tabii ki AKP ile birlikte olanlar gerçekten bu “yeni dünyada Türkiye’ye yeni yer bulma” gayretini Demokrat ABD’li siyasi ve resmi yapılanmalarının izinleriyle yapmıyorlarsa.
Her iki şekilde de Türkiye’ye Kıbrıs dümeninin musallat edilip sonra da ekonomik, askeri, mali ambargolarla mahkum edilmesi gibi 1991’den beri Amerikan projelerinde etkin rol almış ama daima da papazı bulmuş, en kötünün bir iyisine, ehveni şere mahkum edilmiş Türkiye, daha da ehveni şerlere mahkum edilecektir.
Bu da Anadolu üzerinde kurulu Türkiye cumhuriyetinin Balkanlaştırılmasıyla sonuçlanacaktır.
B.O.P projesine göre ilk bölünme Kürdistan ile olacak.
Ülkemizdeki her dini, etnik grubun bastığı toprağa sahip çıkarak ortak Amerika ve Batılı emperyalistlerin emellerine direnmesi, hükumetin de “bağımsız siyaset izlemesi” esasına dayalı yeni bir anlayış benimsenmelidir, benimsetilmelidir.
Bunun faturası inanın 1960’ların ikinci yarısında başlatılan sa-sol olayları, 1980 cuntası, PKK terörü ile süren yıkıcı, bölücü dış kaynaklı olaylarda döktüğümüz kandan, verdiğimiz canlardan daha pahalı olmayacaktır.
Hükumet ve TBMM içi ve dışı muhalif,destek siyasi yapılanmaları, bunların kripto dinci-kinci cemaat-tarikat kuruluşları dahil herkes, 1096’da Haçlılara posta koyan Suriye Hristiyanları kadar bastıkları toprağa sahip çıkmayı bilmelidirler.
Hepimiz aynı toprağa ayak basıyoruz ve devleti satıp, yıkılınca efendilerinin Amerika,İngiltere veya diğer batılı topraklarında kendilerine rüyalar alemi kuracaklarına inananlar bunun gerçekleşmeyeceğini Filipinlerin Ferdinand Marcos’u, Romanya’nın Çavuşesku’su örneklerinde görebilirler.
Ülkemizin içinde bulunduğu bu koloni bağımlılığı yüzünden izlediği siyasetlerin kerhen desteklenmesi gerekse de de, Türk halkının bu topraklarda dünya durdukça yaşayacak şekilde siyaset izlemesi daha akılcıdır. Yani dünya düzeninin belirlediği şartlara göre zoraki siyasetler izleyen hükumetlerimizin yaptıklarının tümünü onaylamak yerine, vicdana, adalete, dünya milletlerinin genel adalet-vicdan değerlerine uygun olarak kendi devletinin hükumetlerini eleştirmesi mecburidir. Dünyanın ve coğrafyamızın siyasi jeopolitik şartlarına göre kurulan hükumetlerin yıldan yıla, günden düne değişen mantıklı-mantıksız siyasetlerinin körü körüne desteklenmesi Türkiye Cumhuriyeti halkının ebedi çıkarlarına aykırıdır.
Hükumetler de buna anlayış göstererek, kendilerinin izledikleri “devleti emperyalizme teslim et-rahat et” mantığı dışında bir şeyler yapabilme olanağı yakalamış olacaklardır.
Pişmanlık veya zafer serhoşluğundan suçun itirafı
Hükumet yıllardır koloni mantığıyla hareket ederek içine düşürüldüğümüz şartların oluşmasının mimarı olmuşsa da şimdilik ABD’den gelen bazı izinlerle biraz da belki kendilerine saygınlık kazandırabilme arzusuyla doğru bir çizgi tutturmuş, Suriye ve Irak’ta “sadece terörü sonlandırma, onların toprak bütünlüklerine sadık kalma” mantığıyla yaptığı askeri girişimleri de destekliyorum ve bunlar desteklenmelidir. Toprak ve siyasi birliklerine kavuşan komşularımızın da geçmişin zorunluluktan doğan hatalarının yüreklerinde affedilmesini sağlayacaktır. Çünkü onlar da emperyalizmin köleliğini yapmasaydılar İslam dünyası bu günleri hiç yaşamayabilirdi. Arapların İslam dünyasına Vehhabilik, Efganilik, Bahailik, Humeynicilik gibi yeni Mason dinleriyle ihanetlerini de bizler unutmadık. Araplar,Farslar öyle masumcuk falan değillerdir.Ama sadece bu amaca uygun oldukları sürece. Osmanlı siyasetleri kesinlikle devletin altımızdan kaymasına sebep olacaktır bu tartışmasız kabul edilmelidir.
Okuduğunuz blogum, bu gün kaldırıldı ve yazışma sonucu geri geldi
Türkiye Cumhuriyetinin kurduğu demokratik Ulusalcı rejim, ülkenin halkı olan her dini, ırki kesimce ortak olarak iyileştirilerek korunmalıdır. Eğitim, din ile uyuşturan yapıdan, bilimle uyandıran hale geçirilmelidir. Dışarıdan dayatılan siyasetleri bile yetersiz yabancı dil ve genel kültür nedeniyle yanlış tercüme edip batılı efendileri bile kızdıran salak, kukla adamlar, kişiler, dinci-kinci ihanet yapılanmalarından kurtulunmalıdır. Bunlar da bu amaçta birleşmek için çaba göstermelidirler.
Ülkemize ve yeryüzü milletlerine akan kanların dindiği, barışın, refahın hakim olduğu bir gelecek, bunun içinde mutlak adalete inanan vicdanlar edinmelerini diliyorum.
Takdir insanlarındır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.