ATATÜRK VE CUMHURİYET NELERİ
KAZANDIRDI?
Bu gün 23 Nisan, kurucumuz Mustafa
Kemal Atatürk’ün çocuklara bahşettiği ilk ve tek bayram günü.
Bu gün ne yazayım dedim ve
bayramın nedeni olan 23 Nisan 1920’deki TBMM’nin açılışını, henüz kurulmamış
devlet mekanizması ile, şehit ve gazi çocuklarının bakılmaları, eğitimleri için
oluşturulmuş sosyal hizmetlerin verilmelerini zaten veriyorlar.
Ben de cumhuriyet “neyi değiştirdi”
ve “neyi beğenilmiyor?” sorularını işlemeyi uygun gördüm.
Cumhuriyete karşı olan dinci
işbrilikçi yobazların Atatürk ve cumhuriyet düşmanlıklarını dini bütün, fakir
zengin aile çocuklarına enjekte ederken bilerek veya bilmeyerek yaptıkları en
büyük kalleşlik cumhuriyet öncesi yaşamın gerçeklerini saklamalarıdır.
Nedir bu saklananlar?
Bunlar bilinse neleri
değiştirebilir ki?
Gibi soruları cevaplamak gerekir.
Atatürk ve cumhuriyete
saldıranlar, Kur’an Neml ve Sebe surelerinde anlatılan Allah’ın lanetine
uğramış iki eski kavmin, Allah’ın verdiği iyi şeyleri kötüleriyle değiştirmek
istedikleri için lanetlendikleri anlatılır.
Bu kavimlerin ilki olan Sabilerin
(Sebe kavmi) geçmişleri 6000, Yahudilerin de 3300 yıl gibi geçmişe uzanır. Sebe
veya Sabi kavminin kökenlerini Adem ve Hava’nın üçüncü çocukları Şit (Mısır’ın
şeytanı Seth/Şit’ten adını alır) peygambere bağlamaları, Yahudilerin de Sebe
kavmine gelen İbrahim peygamberin oğulları İsmail ve İshak’a soylarını
dayandırmaları köken akrabalıklarını bize vermektedir.
Surelerde uzun uzun anlatılanlara
göre Sabiler, Allah’ın onlara birbirine komşu ve araları az olan emniyetli
şehirler kurup, sulama barajları, kanalları ile bereketli bahçelerden oluşan
zengin tarım toplum yaşamı bahşetmesine rağmen, şehirlerin arasının açılmasını
ve diğer şehirler ile aralarında nifak olmasını istedikleri için
lanetlendikleri anlatılır.
Yahudiler de benzer şekilde
kendilerine verilen iyiliği kötüyle değiştirme istekleri yüzünden
lanetlenmişlerdir.
Cinsel sapıklıklar Sabilik, Zerdüştlük, Hinduluk, Mısır Yunan dinlerinin temelidir. Hristiyanlık ve İslam'ı da etkilemişlerdir. |
Sabi dini uzun geçmişi nedeniyle
bir çok mezheplere bölünmüştür. Irak Sabileri Şubbaların din kitabı Cinze d
Rbba (Ginza d Rbba) kitabına göre de Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam onların
mezhepleridir. Bir diğeri de Sin mezhebidir, Ay tanrısı Sin’e ve iki kızına
tapınma geleneği olan şeytan ibadetine dayalı bir dindir.
Gerek Filistin, Ürdün, Lübnan,
Suriye, Yemen, Hicaz, Habeşistan (Etiyopya ve Sudan) Sabileri gerek Sabilerin
kendilerinden saymadıkları Sabiler arasında dağılmış Yahudiler olsun hepsi
Sabi dinine girmiştir.
Rusların arkeolojik kazılardan
elde edip bize verdikleri Tengricilik dini M.Ö. II. Yüzyıla kadar uzanmaktadır
ve bu dinde de Atalarımızın başta Sin olmak üzere bir tanrıya tapındıkları, bit
yemek gibi ilkel ve iğrenç olan Sabi farzlarına uydukları da yazılıdır.
Gene Sabilikten türeme olan
Maniheizm dinine Uygur Türk imparatorluğunun M.S.VIII yy.da girdiğine tanık
oluyoruz. Sabilikten türeme Nasturi Hristiyanlığının MS.IV. yy.da Çin’de
yayıldığına dair çok sayıda kaynak vardır.
Bu eski dini kuran Sabiler elbette çok zeki din
adamlarına sahiptiler ve bu kültürü kurarken kendi zamanlarının adet ve
geleneklerine göre kurdular.
Sabiler, başta kendi çocukları
olmak üzere insan kurban ediyorlar, yiyorlar, çocuklarını borçlarına karşı köle
olarak verebiliyorlardı. Dışardan gelin almıyorlardı. Dinlerine göre, Allah
Adem’e zenginlik olsun diye oğullar, kızlar vermişti ve Adem de oğullarının ve
kızlarının hem babası, hem sahibi hem de kocasıydı. Evet, oğullarının da
kocasıydı. Aile içinde oğulun anası, babanın kızı, çocukların kendi
aralarındaki cinsellikleri sorun değildi. Ama dışarıdan biriyle yapılan
evliliğin cezası “soyu kirletmek=Zina” sayıldığından ölümdü.
Bu gün de aileden ve toplumdan atılmaktadırlar.
Sabi/Sebe kavmini anlatan en eski kayıtların başında Ugarir Metinleri gelir. M.Ö.2300 yıllarına uzanır. |
Aynı dini yaşamı, İsrail’in
Yahudileri birleştirme projesi ile 1974 yılında Etiyopya’dan getirttiği
Süleyman peygamber zamanında dostluk nişanesi olarak orada yaşamakla
görevlendirilmiş, orada Sabi dinine girmiş 12. Yahudi kabilesi olan Lev Tahor-Beytül
Şems (Güneş Evi) Yahudilerinde görüyoruz.
İsrail bunların bir kısmını
sapıklıkları yüzünden sürdü ve Kanada’ya yerleşen bu kavmin mensupları, “çocuklarını
kendileri ile ensest ilişkiye zorlamak için elektrik dahil her türlü işkence
yaptıkları” için çocuklarını evlerden alarak korumaya aldı iki yıl önce
onlar da sürmek zorunda kaldılar ve Honduras onları kabul etti.
Aynı dine inanan Gregoryen
Ermeniler, Nasturi, Keldani, Süryani Hristiyanları bu ilkel ve sapık yaşamlarını
Roma, Emevi, Abbasi, Selçuklu,, Osmanlı dönemlerinde de sürdürdüler.
Bunlar günde beş vakit namaz kılan, 30 gün ve daha
başka aylarda da oruç tutan, ensest, biseksüel yaşayan kavimlerdir. Adları,
giyimleri (sarık- cübbe, kara çarşaf, burka) bunlara aittir. İslam kıyafet
devrimi yapmamıştır.
Bu gün İslami tarikatlar içinde
dini bozan ve şeriat, örtü isteyen de bunlardır. Müslümanları aldatmaktadırlar.
Saydığım Hrisityanlar bu dine inanırlar.
Tarikatlarda kullandıkları
uyuşturucu tanrılarının keyif verici nimetleri sayıldığından uyuşturuculu
cinsellik içeren ayinleri dinleri icabıdır. Ensar vakfı olayıyla ortaya çıkan
da bunların bu yüzüdür.
Bunlarda, kız veya erkek çocukla ilişkiye geçme
yaşı sütten kesilme yaşıdır yani, 18-24 aylıkken başlar. Aynı geleneği Humeyni’nin
Küçük Yeşil Kitabı olan İran Medeni Hukuk kitabı sayılan Tahrir el Vesile’de
görüyoruz.
Bu kitapta da çocukla ilişki yaşı “2,5” olarak yazılıdır. İran İslam’ı
şeytan ibadeti olan Zervanilik ve son uyarlaması Bahailikten başka şey
değildir.
Eski Yunan Roma Mitracılığında da etkili olan bu din
yüzünden devlet yapılanması da bu dinin köleci ilkelerine göre düzenlenmişti.
Allah’ın soyundan olduğu kabul edilen Şeyhler,
Emirler, Pirler, Ermenilerde İşcanlar, Kürtlerde Ağalar, Şıhlar, İngilizlerde
Lordlar, Almanlarda Şansölyeler, Ruslarda Kolhozlar hep sahip oldukları
topraklarda çalışan halkın sahipleri ve kocalarıydılar.
Aynı şey Osmanlı’da da
uygulanmaktaydı zira İslam köleciliği kaldırmamıştı, Araplar ise köleciliği her
zaman en sert uygulayan kavimlerdi.
Müslüman Araplar, “Ayşe altı
yaşında Muhammetle gerdeğe girdi” diyerek kızların evlenme yaşını “6”
olarak sayarken Osmanlı bunu “peygamber Ayşe’yi üç yıl bekletti” tezine
dayanarak “9” a çıkarmak istemişse de itiralar ile bu “8” yaşa
bağlanmıştı.
İran Zerdüştlüğünde de durum
farklı değildi. Onlar da sütten kesilen çocukla ilişkiye giriyorlardı. Araplar
böyle çocuklara “Fatıma=sütten kesilmiş” adını veriyorlardı.
Afgan Taliban militanı erkek karısıyla
Bu çocuklara okul eğitim yok. Din rejimi
geldiğinde siz de kız ve erkek çocuklarınızı
"karı" olarak vermek zorunda kalacaksınız. |
Okuryazarlık sadece dini ve
askeri feodal kesime mahsustu ve halka yasaktı.
Bu yüzden geçmişte okul eğitimine rastlamıyoruz.
“Okuryazarlık yasağını halktan kaldıran ilk kavim Yahudiler,
onlardan gelen Hristiyanlar ve Müslümanlar olmalarına rağmen, okullar sadece
tapınaklarda açılan din adamı “Ulema/Alim ve Alime” yatiştirme kurslarıyla sınırlıydı
ve kölelere, toprak işçilerine, köle askerlere tamamen yasaktı.
Batıda okullar, Yahudi ve
Hristiyanlık inanışında kutsal olan bir çok şeyin mesela İsa-Meryem inancının
farklı adlar ve ritüellerle Japonya’da bile bulunmasına tanık olan misyoner,
askerlerce görüldüğünden, dini bağlılıkları kaldırıp çağdaş eğitim kurumlarını
krallara kabul ettirerek başlatmaları ile olmuştur.
Bizde en yaygın eğitim ilk defa
II. Abdülhamit zamanında Almanlara kurdurulmuştur.
Ama bundan yararlananlar daha
çok Türk ve Müslüman kökenli olmayan devşirme beylerin, paşaların çocukları ile
sınırlı kalmıştır.
Çünkü kimse saltanatından
vazgeçmeyi istememiştir.
1965 yıllarında Çerkez kökenli toprak ağası Kinyas
Kartal’ın dediği gibi, “eskiden bütün mektuplar bize gelir biz okurduk köydeki
gelişmeleri takip ederdik.
ATATÜRK OKULLARI AÇINCA HERKES OKURYAZAR OLDU VE B
İZE GEREK KALMADI, SALTANATIMIZ YIKILDI, HALKIMIZ ŞEHİRLERE KAÇTI ÖZGÜRLÜK
PEŞİNE DÜŞTÜ. BEN AĞAYIM HER ZAMAN DA AĞA KALMAK İSTERİM” diyen zihniyet
okuryazarlığın her türlü düşmanı olmuştur.
Dinlerin getirdiği bu iğrenç
köleci yasakları yüzünden halkımız”;
Kul olayım kalem tutan ellere,
Şekerler ezeyim şirin dillere,
Katip arzu halim yaz yare böyle,
Güzelim hey, sevdalım hey... diyen
acılı ağıtlarla doldurmuştur edebiyatımızı.
Hala ada acılı Arabesk işte bu
iğrençliklerin ürünü değil ise nedir?
Bu tür ilkel toprak ağaları,
feodaller, yıllarca adını Sabilerin heykeli yapılamayan Nur’dan olan ve adı da
Melki d Nura (Nur Meliki/Işık Kralı)dan adını alan Nurculuk gibi bir şeytan
ibadeti temelli bir Mason dininin yayıcısı olmuşlardır.
Atatürk’ün cumhuriyeti
olmasaydı, bu gün başta Tayyip Erdoğan ve arkasındaki bütün partilileri, toprak
ağalarının, Ermeni, Süryani, Nasturi papazlarının köleleri, erkek karıları yani
gılmanları olacaklardı. Çünkü asil soydan olmayanların yükselmesi bu dini
rejimlerde olanaksızdır.
Atatürk zamanında devletin
nimetlerinden yararlanmak için adlarına “Türk” adını ek olarak alan, sekiz on
yaşlarındaki çocuk karılarını bürokratlara ikram eden bu sapıkların, ona buna
peşkeş çekilen fahişe karıları olacaktınız.
Asla mal, mülk edinme asgari
ücretle de olsa kendinize ait gelir getiren bir işte çalışabilmek için bile
önce bu sahiplerinizin sizi azat etmesi gerekecekti.
Bu gün sahip olduğunuz her şeyi en
azından kendi başınıza serhoşluk, serserilik etme hakkınızı bile size
cumhuriyet ve Atatürk kazandırmıştır.
Bu gün, bilmeden bu sapıkların, bu
köleci insanlık düşmanı, cehalet düşkünlerin ağızlarına bakarak yaptığınız
Atatürk ve cumhuriyet düşmanlığı sizi işte bu köleci çağlara götürecek sapık
ilkel dini rejimlerde yaşamak istediğiniz anlamına gelir.
Hastanede tedavi, paranızla eczaneden ilaç bile
alamayacağınız bu dini şeri rejim arzunuzun ne demek olduğunu size anlatıyoruz.
Doğrulamak için ille de yaşamak gerek diyorsanız o rejime dönüldüğünde en az
1000 yıl kurtuluşunuz olmayacaktır belki de ebediyen sürecektir.
Emperyalizm, 1917’de Süveyş kanal
savaşında Osmanlı’yı yenilgiye uğratıp bayrağı Kudüs’e diktiğinde, 1915’te
sürülen ne kadar Ermeni, Süryani, Yezidi, Nasturi, Dürzi, Ortodoks Yahudi ve
Rum varsa hepsini geri getirdi.
Kurtuluş savaşı süresinde batılılardan
aldıkları silahlarla, erkeksiz kalmış Türk ve Müslüman köylerinde soykırımlar,
yağmalar yaptılar.
İsmet İnönü bunların hepsinin nüfus kağıtlarına Müslüman
yazdırdı ve böylece devletin her kademesini işgal ettiler.
Aynı şey tüm Müslüman ülkelerde
tekrar etti. Bu yüzden;
Türkçülük yapanlar Türk,
İslamcılık yapanlar Müslüman değildir. Hepsi sizlerin altını oyan, köleleştiren
dinci-kinci işbirlikçilerdir.
Azınlıkardan olanlar da bundan
umutlanmasınlar çünkü kölecilik onlar için de geçerli olacak, AKP ile yaratılan
kripto dinci-kinci burjuvazinin soyundan olmayan azınlıklar da köle
olacaklardır.
Bunların kuracakları sözde dini
rejim, ne İslam ne Hristiyanlık ne de Yahudilik şeriatına değil, tamamen
şeytana ibadet eden eski köleci dinlerin birleştirilmesinden oluşturulmuş sapık
Mason dinine göre kurulacaktır. Bizde Sünnilik, Avrupa’da ülkedeki mezhep
yoğunluğuna göre Katolik, Ortodoks Hristiyanlığı adıyla bu sapık din
yaygınlaştırılmıştır.
Papalık kurumu da bu suçun
ortağıdır.
Bu saatten sonra, birilerinin kölesi olarak yaşamak,
kendinizin,eşinizin ve çocuklarınızın bu yeni burjuvazinin köleleri olarak
yaşamak istiyorsanız, yani, her an her vakitte ırzınıza geçebilecek, sizleri
alıp satabilecek insanların malı olmak, sapık dinlerinin örtüsü olan
çarşaf-peçe, burka, sarık, cübbeler içinde yaşamak istiyorsanız tercih
sizindir.
Ama, bu ülkenin toprağına basan
her dini ve etnik farklılıktan olan aydın kesim sizi uyarmaya, bu iğrenç
gelecek tezgahını yıkmaya sizi davet edecektir.
Sizler mücadele etmeseniz de onlar
gerekirse bu çağ dışı ilkel yaşamı hazım edemeyeceklerinden dolayı onlarla
savaşacaklardır.
Şimdiden işçi sendikalarını, memuriyet haklarını
elimizden alan alan, üniversitelerde LGTB dernekleri açan, fakir çocukları doldurdukları
sözde eğitim kurumlarında her türlü cinsel sapıklıklarını çekinmeden
yapmalarına, eğitimin kalitesini en aşağı düzeye çekmiş bu iktidarların
yaptıklarından, yapacakları belli olmuştur.
İşte LGTB dernekleri Kürtçü PKK ile |
Siyaset, sermaye, bürokrasi, ordu, eğitim kurumları
dahil her yerde sinsice örgütlenmiş bu dinci-kinci kesim bize, 1950 yılından
beri demokrasiyi, 1924’ten sonra Rusya’da komünizmi yaşatmadılar hep iğrenç
baskıcı faşizmi demokrasi, adalet diye yaşattılar ki sapık köleci dini
rejimlerini kurtuluş görelim diye.
Bize ilkel şeri rejimleri
getirerek sözde dinlerini yaşamak isteyen bu güruhların her bir ferdi,
cumhuriyet olmasaydı, buralara gelemeyecekleri gibi, çoğunun dedeleri
isyancılıktan öldürüleceği için doğmamış olacakları, bundan kurtulanları da bir
takım feodal dini ve toprak ağalarının kadın ve erkek karıları olacaklar, kara
çarşaflar, peçeler, burkalar içinde pazarlarda satılacaklardı.
Aynen IŞİD’in Suriye’de yaptığı
gibi.
Şimdi halkımızın %51’inin karşı
olduğu bu iğrenç tezgahın ortaklarını desteklediğinizde başınıza gelecekleri
yazdım.
Suirye'de IŞİD'in sattığı köleler |
İnsan olarak kabul edip etmemek
size kalmıştır. Bu dinci kinci kripto kesimden kurtularak cumhuriyeti ve
demokrasiyi daha adaletli, daha insancıl şekilde işletmek mümkündür. Ama dini
rejimlere girildiğinde halkın çıkarına olan her şey “Allah emriyle yasaklandı”
diyecek din adamları ile hayal olmaktan bile çıkacaktır. Dini rejimlerin adalet
getirdiği yeryüzünde görülmemiştir.
Adalet olan yerde köle ve
kölecilik olmaz, işçi emekçi soygunu olmaz, insanlar arasında üstünlük
güdülmez, her insan yeteneklerine göre bir geçimlik işe yerleştirilir ve bir
tas çorbaya tarikat tekkelerinin kapılarında himmet dilenilmez. Herkes
onuruyla, alın teriyle kazandığını harcar, özgürce.
Özgürlüğü köleliğe veya, henüz
gelmemiş köleliği özgürlüğe tercih etmekte takdir sizindir.
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.