Bu yazı bir çeviri yazıdır. Aynıyla yorumsuz veriyorum. Bazı araştıran beyinlere yardımı olacağı kesindir.
PROTO
SAHARA DİNLERİ
Clyde
Ahmet Winters.
ABD
Ohio’lu Zenci bir yazar.
Tüm
kavimlerin Zencilerden türediğini iddia eder.
Gen
Arkeolojisi ile uğraşır.
Asya
ve Afrika tanrıları Proto Sahara kökenlidir. Bu eski tanrılarla ilgili
kavramlar ya da büyük atalar 8000 yıl önce Orta Afrika’da var olan dev bir
gölün etrafında şekillendiler.
Bu,
Sahara kültürünün Nubiya’ya benzemesi zannedildi. Bu göl eski çağlarda Tritonis
Gölü adıyla biliniyordu. Tritonis gölü Libya çölünde bulunuyordu. M.Ö.7000lerde
avcı toplumdan çoban topluma geçiş süreci yaşanıyordu. Libya’daki büyük gölün
tarih öncesi görünümü geçenlerde Kattara yakınlarındak kuzey batı Mısır
çökeltisini de içeren bir uydu görüntüsü le de desteklenmiştir.
10000
yıl kadar önce bereketli yağışlar aldığından verimli bir bölge olan Sahara,
tonlarca kumun altında kalmış çok sayıda nehir yataklarını oluşturmuştu.
Derelerin, nehirlerin, göllerin bolluğu onun sularından içen, nimetlenen Sahara
insanını güçlendirmişti. Bu yüzden insanları “yarı tanrılar” ve “büyük atalar”
olarak bilindiler.
Örnek
olarak Sümer’in Mısır’ın tanrıları ve yarı tanrıları “sazdan kayıkta seyahat
edenler” olarak tanımlandılar. Bu b üyük insanlardan olan bazı Mısır büyükleri Tut/Thoth ve Osiris’tir.
Mısır
Tanrıları Isıs, Tut ve Kepri;
Bunlar
Dravid ve Mısır gelenekleriyle desteklenmişlerdir. Eski Mısır dininde Ptah,
Sahara’dan Mısır’ın aşağısına Kuş’a gelir. Mısır’ı sel basmış halde bulur,
büyük uğraşlar vererek bentler yapar araziyi ehlileştirir ve yaşanabilir hale
getirir. Bir kayık yaparak kendisini boğulmaktan kurtaran Manu olarak da
gösterilen, balık olarak hürmet edilen Fravidlerin Tirumal’ı ya da ilk
bilgesiydi. Tirumal Hintlilerin Sanskrit dilindeki tanrıları Vişnu ile aynıydı.
Bu tanrıya ait diğer adlar Mayavon, Mayan ve Mal’dı.
Bagavata
Puranalardaki kaynaklara göre balıki tanımlanan ilk bilgeydi (Avatar), yanında,
kendisini boğulmaktan kurtaran bir kayıkla gösterilmişti. İlginç olarak
gösterilmesi gereken bir diğer örnek de Güney Hindistan kralı Pandya’nın remzi
bir balıktı.
Bundan
da öte Mezopotamya tufan hikayelerinde Tamil dilinde iki kelime vardı “Nir
(Su)” ve “Min (Balık)” ortaya çıkmaktadır.
Bundan
başka kayda değer olanlardan biri de Dravidlerin Arivar’ı yani bilgeleri
“Vellalar (Suların tanrısı/efendisi) ya da Karatar (Bulutların tanrısı)ydı.
Bu
bilgeler, b u adları, suları tarımsal amaçları doğrultusunda idareleri altına
alabilecek ustaca işler yaparak hak etmişlerdi.
Olimpiyalıların
yaratılış efsanelerinde en erken ortaya çıkan gruplar Libya-Trakyalılardı.
Libyalılar, Proto Saharalılar oldukları kadar, III. Tutmosis veya II.Ramses
olması muhtemel Sesostris tarafından Trakya’ya bu coğrafyayı fethettiğinde
yerleştirilmiş Kuşi ve Mısır birliklerinden olan Trakyalılardı da.
Rodos’lu
Apollonius bize tanrıçaları Asena’nın Libya Tritonis gölünde doğduğunu söyler.
Tanrıça Asena, Mısırlılarca Neith, eski/gerçek Girit Minoya uygarlığında da Nia
olarak çağırılıyordu.
Proto
Shara (Ön Sahara)nın erken dönem tanrıları, Herkül, Amon/Aman/Amma ve Kuş(Kush)
veya Kun(Khon) güneşi ve yılanı da içermekteydi.
Kuşileri
hintli Dravidlerin tanrısı Murugan ile benzeşen “Dağların Tanrısı”na da ibadet ediyorlardı. Hindu tanrıları
Krişna, Mal, Vişnu ve Kali siyah renkli olarak gösteriliyorlardı. Kali Şiva’nın
eşi Paravati olarak da şekilleniyordu. İlave olarak, kırsal bölgelerdeki
Dravidlerin tanrısı Mullay (Mullai) siyah tanrı Mayan’dı ve hayvancılıkla
geçinenlerin süt sağıcı kızlarınca da seviliyordu.
En
erkken tanrılar, büyük gizli en büyük tanrı ile yani Gök ile
ilişkilendiriliyordu. “Ka(Ke)” veya “Ko(Ku)” adıyla görünmeyen evrensel güç
olduğuna inanılıyordu. Sonuç olarak Ön Saharalılar dualarını “Ka” ya
snuyorlardı. Mısır’da “Ka” evrensel bir yaşam gücüdür, Dravidlerin Manding
Kani’si, Macarların Kaan’ıdır. Bu Ka aynı zamanda yağmur, Gök ve yılan ile de ilişkilendiriliyordu.
Tanrı
Maa;
Bir
çok ön Sahara inancı Afrika’nın sulak çağında şekillenmiştir. Sonucunda
tanrıları, büyük ataları balık veya “saz kayıkta gezen”lerdi. Bu genel tanrı
Maa’ydı. Mezopotamya’nın Eridusunun balık adamı ve Suriye’nin kalkmış erkeklik
organlarıyla remz edilen türleri, Mısır’ın Amon/Amman’ıydı ve güney Hindistan
Madura’da balık gözlü tanrıçası Minaksi’ydi, batı Dekkan sahillerininbalık
getireni Malabar’dı. ,Manding dilinde Maa, eski Afrika kıtasının sakinleri ve
su yataklarında oturan görünemeyen ruh anlamında kullanılıyordu. Mısırda Maat
ilahi gerçek ve adaletti.
Ön
Saharalılar arasında Maa adı, bir çok adlara eklenen büyük ataları,
tanrılarıydı. Maa kabilesinin torunları, Maa’dan köken alıp batı Afrika’nın
Manding grubunun ebeveynklerinin adlarında ortaya çıkıyordu. Mande, Ma’nde veya
“Ma’nın Çocukları”demekti. Güney Hindistanlı bazı Dravidler, Telugu, Tulu ve
Kannada’da gösterilen üstün kabile Mande’nin üyeleriydiler. Dravidler kendi
halklarını tanımlamak için de Mande, Mandi terimlerini kullanıyorlardı.
Sümerliler kendi halkları için Mah-Gar-ri (Tanrının Yücelttiği
Çocukları)diyorlardı.
Ön
Saharalılar, büyük Maa’nın onuruna
örneğin Manding, Magalar için “Ma”, Sümerler “Mag”, Dravidler “Ma”
terimlerini kullanırlardı. “Ma” hatta yöneticilierinin adlarında da örneğin
Mısır’ın Menes’i, Dravidlerin Mannan’ı ve Mandinglerin Mansa gibi yer alıyordu.
Dravidlerin
Mal’ı Ma’nın bir diğer biçimidir. Mal balıktır. Tamillleirn Pandyaları arasında
balık tanrısının ilk tipiydi. Ama, Uma, Amon v.b. Mal’ın eşleri olarak kabul
edilmelidir.
Tanrıça
Amon Ön Saharalılar arasında en eski olanıdır. Bu tanrıça, Asena, deniz tanrısı
Poseidon’ın kızı Neith, kısrak başlı patroniçe Demeter adlarıyla anılıyordu.
Libya’nın ana tanrıçası Amma/Ammon’un dini merkezi Siwa’nın vahalarındadır.
Eski Mısır’da Amon, koç ve küre olarak gösterilirdi. Tanrı Amon Mısır’a Yeni
Krallık döneminde getirilmiştir.
Tanrı
Amon;
Ön
Saharalılar, Mısırlılar Hathor’a tapınmadan çok önceleri, tanrılarının
sembolündeki öküz boynuzları arasında güneş diski kullandılar. Bu tanrı,
Manding dili konuşanların, Mısırlıların ve Dravidlerin Amon/Amma’sını temsil
ediyordu. Sahara kabartmalarında Neolitik çağa uzanan zamanlara kadar güneş
diski “uraei”, Tebes’li Amon’un temsil ettiği koç başını giyen Mısır’ın Ra/Re
ibadeti ile alakalı olarak gösterilmektedir. Bu tanrının Sahra da, Zenoga ve
Bou Alam bölgelerinde gösterilmektedir. Arkeologlar bu kabartmaların
M.Ö.4000’lere dayandıklarını belirtmektedirler. Bu koç tanrının kullanımı Ön
Saharalılar arasında farklı adlarla anılmaktadır. Örneğin batı Afrika’lı
Dogonlar arasında tanrı Amma koçtur. Yoruba’da Amon aynı Mısır’daki gibi
gizlenir.
Amon/Asena;
Gittikçe
kuraklaşan Sahara’da tükenen yiyecek çeşitlerinin yerini keçi/koçların alması,
koç/keçi ibadetiyle sonuçlanır. Siwa(Şiva?) bölgesinin Amon/Amma ibadet merkezi
olarak tanınması ilginç bir not olarak kabul edilmelidir. Şiwa çökeltisinde
arkeologlar çok sayıda konik, piramide benzeyen kumlarla kaplanmış, eski
Mısır’In anıtlarına benzeyen tepeler bulmuşlardır. Bunlar arasında koç başlı
dev bir sfenks de vardır. En bilgili alimlerin Siwa bölgesindeki bu
kalıntıların erozyonun şekillendirdiği yardang adı verilen doğal şekiller
olduklarına inanmalarına rağmen, ön Saharalıların inşa ettikleri, üzeri rüzgarın
savurduğu kumla kaplanmış anıtların kalıntıları olmaları da muhtemeldir.
Ana
tanrıçaya Amon ya da Asena denildi. Mısırlıların başlıca tanrısı Amon/Amun ya
da Amin’ini Thebanlıların din ulemaları Theban kralı kuzeyli düşmanlarını
bozguna uğrattığında M.Ö. 2500lerde tekrar dikmişlerdi. Amun, 12. hanedan
döneminde Mısırlıların önemli bir tanrısı olmuştu. Amun rahipleri tanrılarını
“Kralların Kralı” olarak çağırdılar ve Mısırlılar Amun’u ilkel tanrı olarak ta
tanımladılar. Amun, erkeklik organı kalkmış Adam (Maa) olarak olarak bilindi.
Amun,
seyahat edebildiğinden görünmeyen tanrı olarak tanındı. İmparatorluk tanrısı
olarak ta hürmet edildi. I. Sesostris, Tebes yakınlarındaki Karnak’ta ona Amun
tapınağını yaptırarak itimadını sundu. I.Sesostris,bütün Hindistan sahillerini,
Ganj nehrinin ötesini ve Trakya’yı fetheden fatihti.
(Amon)Amun
ya da (Amen)Amin’in Ön Saharalı Kuşilerin eski tanrısı olduğu açıktır, çünkü
11.hanedanı güney Ta-Seti devletinden olan I.Ammenemes veya Ameni (Ameny)nin
adı “Amun öndedir” demekti. Sesostris (I.Tutmosis) Amun ibadetiniAsya ve
Avrupa’da yaymış olabilir. Çünkü o fethettiği kolonilerinde askerlerini
bırakmıştı. 12. Hanedanın Osiritasen (Usiritesin), Sesostrasen (Sisustresin)
Tune nehri ve Karadeniz boyunca koloniler (sömürgeler) kurmuştu. Strabo
(Kitap3), I.Sesostris Filistin, Suriye, mezopotamya, Ermenistan, İberya
(Kafkasya) ve Gürcistan’ı (Colchis(Kulkis) Ahıska) feth etmişti demektedir.
Mısırlılar
Yunanistan’ı feth etmeden önce Amun ibadeti bölgede yayılmıştı. Gramante Manding
dili konuşan bir kabile Amun dinini Yunanistan’a getirmişti.
Rodoslu
Apolloniyus’a göre, M.Ö.1310’da Libya’da Tritonis gölünde tanrıça Asena
doğmuştu. Plato, Asena’yı-Atina’yı, Libya tanrısı Neith olarak tanımlamıştı.
Asena, Mandingler ve öteki Sahara dili konuşan Girit Minoa da dahil kavimlerce
ibadet edilendi. Asena daima tanrı Amun ile ilişkilendiriliyordu. Bundan başka,
Mandingl N’ama kavramı, diğer Manding halkları arasında erken Amun ibadetinin
dinamik ruhu gibiydi taa ki onlar İslam’ı kabul edinceye kadar. Bambara,
atalarına ait tanrısı Gnia veya Nia’yı Grek terimiyle Neith olan Libya tanrısı
ile akraba buluyordu. Tanrıça Nia’nın Neith olduğundan bahseden çizgisel bir
metnin bulunması kayda değerdir. Böylece güney Hindistan’ın Amma ibadeti Amun’a
eşit oluyordu. Bu dinin rahipleri Chom (Kum) veya Khohnini (Kuhnini), Grekler
de Gymnosophist (Ciymnusufist) adlarıyla çağrılıyorlardı. Bu Kum,
Dravidlerin akrabası Khon (Kun) Kuş
tanrısına götürmektedir.
Tanrıça
Asena veya Neith (Neis) bir çok adla biliniyordu. Bazıları Athene ile alakalı
olarak Anaitis, Nanaia, Fenikelilerin Tanit’i, Arnavutların Nama’sı ve Sümero
Dravidlerin Ninni-İştar (Vahşi İnek) gibi.
Proto
Dravidler ve Sümerler umumi dinlere sahiptiler. Örneğin Sümer tanrılar
ailesinde Ninsun, Dumuzi, Anu ve İşkur’un sembolleri boğa ile ilişkiliyken
İnanna’nın amblemi hurma ağacıydı. Dravidlerde Anu’nun eşiti veya boğa
ibadetinde Anu Rupa ya da Şiva’ydı. Bu kabilenin Hindistan’daki adı Anu’ydu. Bu
kabilellerin çoğu Ermenistan’a yerleştiler.
Hindistan’da
“boynuzlu insanlar” buluruz.Bu terim, soylularının başlarına hayvan boynuzundan
yapılmış taçlar giydiği Dravidlerdir. Bu tip boynuzlu figürler yılan şeklinde
yapılmış (İndus vadisinde) Harappan mühürlerinde ortaya çıkmaktadır. Hayvan
boynuzu şeklinde taçlar giyme geleneği Sesostris zamanına kadar gitmektedir.
Çünkü bir çok Mısır başlığı boynuz içermektedir. Eski Sümer’de evlilik merkezi
Ur’du. Tanrıça Ur, Şiva tapınağındaki Dravid dini tanrıçası Paravati ile
benzeşmektedir.
Dumuzi;
Sümer
tanrısı Dumuzi, Tamillerin büyük atası olabilir. Prof. Muttarayan, Tamil
dilindeki sözün Sümer Ay Tanrısı Dumuzi’nin evrimi olabileceğini
zannetmektedir. Köken olarak Dumuzi/Tammuz Uruk’un kralıydı. Sümer mitolojisine
göre Dumuzi yer altı dünyasında yaşadı.
Harappan tanrıları mühürler üstünde hayvanlar olarak temsil edildiler.
Boynuzlu Ata mühürü Mal (Vişnu veya Kataval)ı gösterir. Harappan mühürlerindeki
hadım edilmiş boğa muhtemelen Kali’ydi. Bazı Harappan mühürlerinde, bir fil kır
faresi veya Ganişa iken Şiva kısa boynuzlu olarak temsil ediliyordu. Dravid
halkı, Harappanlıların torunlarıydılar. Ganişa’yı “küçük kırfaresi” olarak
çağırıyoprlardı ve o hayvanların en kurnazıydı. Hasat zamanı, bolluk ve iyi
şans ile ilişkilendiriliyordu.
Harappanlıların
yer altı dünyasında Lapis Lazuli Dağları adlı bir yer vardı. Dravid
konuşmacılar Harappan medeniyetini buldular ve İndus vadisi mühürlerini
yazdılar. İndus vadili madenciler
Afganistan ve Badakşanın Lazurite cevherini buldular ve denetlediler.
Drvaidler bu madenleri Mesopotamya’ya ihrac ettiler.
Lapis
Lazuli kiraç taşı veya magnezyumlu başkalaşım kayalarında bulunur. Bu materyali
eski dünyada itibarlı bir çok kalem malın yapılmasında kullanılıyordu. Lapis
Lazuli’nin en zengin kaynakları Badakşan’daydı. Öteki Lazurite kaynakları da
Himalaya bölgesi ile Rusya’da Baykal gölünün güney ucunda bulundu.
Dumuzi
hakkındaki Sümer hikayesi, Ön Sahara kabilelerinin Mezopotamyadan Asya içlerine
yayılmasından sonra Tamillileşmesinin kayıtları olabilir. Dumuzi, bu iki şehrin
şeytanlarınca Sümer’in Uruk/Erek şehrinden sürülmüş olması beklenebilir. Dumuzi
adının Dravid dilindeki ses kurallarının Tamil dilinde ortaya çıkmasında bir
sorun yoktur.
Şiva
tapınağındaki Dravid dini tanrıçası Paravati, Sümer’in ana tanrıçası İnanna ile
Dumuzi’nin evlenmelerin de olduğu gibi Dravidlerin evlilik törenlerinde
bereketi, bolluğu etkilemeyi temin eder.
Telugu,
Dravidlerin aravallu (gürültü çıkaran) sunu çağrıştırır. Belki gürültü
Tamillerin, Sümerin Dumuzi dininde olduğu gibi ağlama ayini olabilir. Eski
Sümer kavimlerinin Ön Sahara kabileleri arasına sürülmeleri, Sümer-Dravid
dillerinin birleşmesini açıklayabilir.
İlginç
bir şekilde Sümer halkı kendilerini “Sag-gigga” (Kara başlı halk) olarak çağırmaktadır. Tamil dilinde “gig”
kara demektir. Bu da Sümerler ile Dravidler arasındaki benzerliğe işaret
eder. Hindistan’da Kral Aşoka döneminde
Hintli Dravidler “Kalinka” olarak çağrılıyorlardı. Bu da Sümerin (Sag)gigga
kelimesinin evrimi olabilir.
Sümerliler
Harappanlı Dravidlerden Lapis Lazuli elde ediyorlardı. S. Kramer, Sümerliler
kitabında, İndus vadisinin Dilmun/Tilmun olarak çağrıldığını belirtmiştir.
Tanrı
Krişna;
Herkül’ün
okla bağdaştırılması Kuşilerin yay kullanmalarıyla ilişkilidir. Herkül,
Dravidlerin Mal’ı ve Krişnası ile kişileştirilmiştir.
Poseidon;
Grek
dinlerine göre, Asena’nın babası Poseidon veya Potidan (Ağaçlı dağların içki
vereni”dır. Poseidon deniz tanrısıdır, sembolü “üçlü mızraktır.”
Poseidon’un
“ağaçlı dağlar” ya da “denizin üstünde bir dağ gibi gemisiyle/kayığıyla”
tanımlanması, sanılan diğer adının “balık” olması da, insanlığı büyük tufandan
kayığıyla/gemisiyle kurtaran Manu veya Maa olduğjunu gösterir.
Üçlü
mızrağı da (Mısır’ın Ta-Seti’nin işareti serekh’e benzemektedir) ve balık
amblemi de Pandyan kralının amblemini, Orta Afrika’dan Hindistan’a yapılan Maa
ibadetinin yayılmasını gösterir. Poseidon’un adının Pndyan’lı Potidan olduğunda
anlaşılması ile bu tanrının Ön Saharalılar arasında çok yaygın ve sevilen tanrı
ile aynı olduklarını düşündürür.
Balık’ın
Maa ve Manu olarak tespiti, Balık veya Poesidon’un Kayıkların/Gemilerin mucidi,
Ön Saharalıların yerleştikleri bölgelerde ürünlerinin hasatlarını inşa
ettikleri barajlarla suların seviyelerini ayarlayarak gerçekleştirdiklerini
düşündürür.
Cyzicus’lu
Euxodus’un Kuş’u ziyaretinde geçen ilginç bir notta, Strabo bölgeyi Poseidonius
olarak andığını bildirir. Eski Etiyopa ve Somalide kurutulmuş balık ve ekmek
yiyenlerce (icthyophagi) Poseidon’a ibadet ediliyordu denilmiştir.
Şiva;
Şiva,
Tamilitti ve Kuşhana dili konuşan, güney Asya’dan Çin’e, Tibet’ten Güney
Hindistan’a uçan Dravid kabilellerince Hindistana tanıtılmıştır. Şiva’nın
sembolü “hepsi gören üç gözlü, kaplan derili, savaş baltası taşıyan, (hadım
edilmiş boğaya) öküze binen” di. Şiva, Mal( öküze ve balığa) ibadet edenleri feth
eden halkın tanrısıydı ve hatta Murugan (Kaplan ile resm edilen) dağların
tanrısıydı. Şiva, öküze binen, ana tanrıçaya ibadet eden, papazlık sistemini
kaldıran Hint Avrupalılara, Altay dili konuşanlara, Sino Tibnetlilere güney
Asya ve Çinlilere karşı dravitlere zafer kazandırandı.
Kanakasabhai,
Şiva ibadetinin Himalaya bölgesinden geldiğine inanıyordu. Dedi ki, Onun konutu
(Şiva’nın), Himalayaların kuzeyinde, İndus, Brahmaputra ve büyük Ganj nehrinin
kaynağına yakın karla kaplı Kailas (Keylas/Kaylas) dağındaydı.Büyük işi,
Tripiura ya da “Üç Kale” yi ellerinde tutan, duygusal olan göklerdekileri
kızdıran Aşuraları yok etmekti. O dağların kralının kızı Paravati ile evlendi”
Şiva
bazen balık tanrı Mal ile benzeştirilir. Güney Hindistan’da “Büyük Balık” olarak
ta bahsedilip, balık sembolüyle de temsil edilir. Tamilnadu üçlüsü Şiva
tapınağındakiyle ilişkili bulunmuştur.
Kumara;
Dravidler
arasında Purana edebiyatında Skanda veya Kumara adlarıyla anılan gençlik
tanrısıdır. Kumara’nın Şiva’nın oğlu olduğusöylenilir. Bu Kumarai Mısır tanrısı Osiris’in oğlu
Horus ile benzerlik gösterir.
Yukarıdaki
deliller, Diop tarafından Ön Sahara tanrıları ve gerçek ataları, (örn. Dumuzi,
Mal ve diğerleri gibi) olabileceklerine dair sadece teori olarak kabul
edilmiştir. Bu da, Ön Saharalıların ataları hariç , uzaktayken onları gören
büyük tanrılarının olduğunu, yeryüzünde olayları kontrol ettiklerini
kanıtlamaktadır.
Anta
Diop, yaşamın maddi şartlarının çoğuna bağlı olarak akrabalık yapısı olduğunu
göstermiştir. Bu teori, Ön Saharalılar tarafından ölçüme tabi tutulabilir.
Ön
Sahralılar hakkındaki verilere göre, M.Ö.3000’lerde yaşadıkları yerlerde bol
yiyecek kaynakları içinde yaşadılar.
Bu
şartlar, “yarı yerleşik yaşama” geçiş aşamasının tecrübeleriydi.
M.Ö.4000’lerden sonra Ön Saharalıların sürülerine ot gibi yiyecek toplama
öncesi dönemdi. İlk kez başarılı bir keçi-koyun hayvancılığını başarıyla
uygulamalarından sonra bu hayvanlar onların tanrıları oldular.
Ön
Saharalıların sahip oldukları yiyecek bolluğu onların evren bilimlerininde
barışçı olmasını sağlamıştır.
Dilimize
çeviren
Alaeddin
Yavuz
Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc