Sayfalar

7 Ekim 2015 Çarşamba

İLKER BAŞBUĞUN İFADESİNİN GÖSTERDİĞİ GERÇEKLER


Koloni Mahkemesi" tespitim bu yazımda da yapılmıştır
Eski Genel kurmay başkanı sayın İlker Başbuğ’un bu gün Ergenekon ve ardından gelen dış kaynaklı yargı operasyonları hakkında verdiği ifadesinde benim dikkatimi çeken olaylar iki bölümden oluşmaktadır. Diğer kısımları ise sadece suçluları işaret etmekle ilişkilidir.
Oysa gerçek suçlular, bu operasyonları ABD yargı sistemine göre yargıçları bıktıracak derecede sahte asılsız belgelerle iddiaları sunmak, savunma hakkını engellemek, yargısız infaz tarzı tutuklamalar yaparak, muhalefeti sindirmekten ibaret operasyonlar daha başladığında bunun ABD ajanlarıyca düzenlendiğini en başta delil toplama ve sunma şeklini öne sürerek belirtmiştim.

Ergenenkon ve ardından gelen operasyonlarla açılan birbirine bağlı davaların, 1947’den beri NATO’ya girme kılıfı altında ülkemizin “yarı Amerikan sömürgesi yapılmasının sonuçları” olduğunu, aynı olayın 1952’de tekrar ettiğini, sonra Adnan Menderes’e karşı ve tüm askeri darbe ve muhtıralarla tekrar edildiğini yazmış, Ergenekon davasını yürütmek için kurulan Silviri Mahkemelerine de “Koloni Mahkemeleri” demiştim.
 
Şimdi, Amerika Birleşik Devletlerinin başkanı George Walker Bush’un ve ait olduğu “Neocon/Yeni Muhafazakarcı” adıyla, “köktendinci ABD partisi ve başkanının etkilerini İlker paşanın kaleminden okuyalım;


Bölüm 1;

“”2001 yılının başında ABD’nde George W. Bush Başkan oldu. Onun dönemi, Ilımlı İslam Projesine inanan ve uygulamaya çalışan ABD’ndeki Yeni Muhafazakarlar(neo-con)ın dönemi olarak ortaya çıkacaktı. Ayrıca, daha önceki Başkan B.Clinton döneminden itibaren de ABD’nde, Irak’a askeri müdahale planları üzerinde çalışmalara başlanılmıştı.

G.W.Bush ve .R.T.Erdoğan
2002 yılı Kasım ayı seçimlerinden kısa bir süre sonra, 15 Kasım 2002’de Ankara’daki ABD Büyükelçisi Washington’a şöyle bir telgraf göndermişti.
Türkiye’de ordu, bürokrasi ve yargıdan bir derin devlet vardır. Derin devletin merkezinde de Ordu bulunmaktadır. Derin devlet, ABD’ nin de desteklediği reformların önündeki en büyük engeldir.” Bush yönetimi; Türk Ordusunu, derin devlet olarak görmekteydi. Bu derin devlet; Ortadoğunun yeniden şekillendirilmesine, Ilımlı İslam konseptinin uygulanmasına, Türkiye’deki terör sorununun “siyasi çözüm” ile çözülmesine engeldi. 1 Mart 2003’de tezkerenin geçmemesinin sorumluluğu da TSK’ne yıkılınca, bu yönetimin TSK’ne karşı yapılanlara sıcak baktığı, devlete ait bazı kurumların ve kurumlardaki bazı kişilerin bu oyunda rol aldıkları veya destek verdikleri ifade edilebilir.””

Bu ifadeler, şüphe bırakmayacak şekilde  ABD’nin ülkemizin hükumetinden ordusuna her şeye sorumsuzca müdahale etme kararı alalabildiğini göstemektedir.
Halktan, özellikle İlke paşanın da işaret ettiği gibi “sol vatanseverlerden” gelen tepkiler ve mücadeleler sonunda ABD, demokrat başkan seçip, hatasını bu başkanla telafi etme kararı almak zorunda kalır. Gittikçe büyüyen tepkiler karşısında ABD’nin hiç bir projesini uygulayamayacağı sömürgeci güçlerce anlaşılmıştır.
İşte İlker paşa bunu dile getiriyor;

””-Obama yönetimine ise farklı bakılmalıdır.
Obama Yönetimi ise, başlangıçta bu soruna taraf olmaktan kaçınmış, ancak TSK’nin aşırı boyutlarda yıpratıldığını görünce, bu konuya ilişkin rahatsızlıkları açıkça seslendirmeye başlamıştır.”           

AKP-Gülen cemaat ortak koalisyon hükumetinin orduya ve devlete yaptığı bu darbe sile, Osmanlı’yı ve Türkiye Cumhuriyetini İngiliz ve Amerikan mandası yapmak isteyen bu amaçla Sultan Abdülaziz’in öldürülmesi, II.Abdülhamit’i ilşk tahta çıktığında kandırıp 93 Harbini (1876-78 Osmanlı-Rus Savaşı) çıkartan, onun devleti ne İngiliz’e ne Rusa teslim etmeyip Almanlara yaklaşmasının cezası olarak da  sultana karşı bombalı suikastlardan 31 Mart vakalarına ve takip eden Atatürk ve cumhuriyete karşı çıkartılan sayısız Kürt ve sözde İslamcı,dinci kalkışmaların hepsinin arkasında bu Ortodoks Hristiyan Ermeni-Süryani, Yezidi Kürt, Ortodoks Yahudi dinci-kinci yapılanmalarının olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır.
 
R.T.E Süryani, Gülen Gregoryen ve Grek papazı  
Şimdi bu Müslüman görünümlü Gregroyen Ermeni Fethullah Gülen Terör Örgütünün ihanet, kumpas, iftira, devleti yıkmak için her türlü şekilde dış güçlerle ve iç ihanet cemaatleriyle işbirliği yapan yıkım örgütü olduğunu okuyalım;

Bölüm2
“”Cemaat işlenen hukuk cinayetlerinin asli failidir"
Başbuğ, ihanetin kimler tarafından planlandığını, uygulandığını ve desteklendiğini açık şekilde ifade ettiğini söyleyerek, şöyle dedi:
"Amerikan yönetiminden bahsettim, siyasi iktidar 'Ne istediler de vermedik' ve 'aldatıldık' dediler, açık. Cemaat ise işlenen hukuk cinayetlerinin asli failidir. Bu cinayeti yargı ve emniyet içine yerleştirdikleri kadroları vasıtasıyla işlemiştir.
Siyasi iktidarlar, siyasi partilerdir, partidir, anayasamızda belli. Başı bellidir, sonu bellidir. Sonuçta, seçimler ile millet siyasi partilerden hesap sorar. Demokrasi bu. Cemaat deyince, başı bellidir ama sonu belli değildir. Görmüyorsunuz. Hele bu cemaat devleti ele geçirmeyi hedeflemiş ise bu tehdidi görmezlikten gelmek gaflettir, ihanettir."
Artık cemaat yargı yoluyla her türlü hukuksuzluğu yapabileceğini görmüştür. Özel yetkili mahkemelerdeki hakim ve savcılar yoluyla dilediği kişiyi infaz edebileceğini anlamıştır.

Cemaatin karşısında yer almak neredeyse imkansız gibi idi. Güç sarhoşu olan cemaat ilk büyük infazını İlker Başbuğu tutuklayarak yapmıştır. Toplumun nabzı ölçülmüş, sol kesimler hariç yeterli tepki yoktur, hatta sağ kesimlerden hükümete karşı bir oluşum içerisinde olan bir ordu ve komutanı şeklinde bir suçlama gündeme getirildiği için destek görmüştür. Cemaat süreci iyi okumuştur. Kendi lehine değerlendirmiştir.””

AKP de bu ihanet yapılanmasının bir parçası olmakla birlikte, her ne olduysa son anda  Müslüman olmuş Gregoryen ve Alevi Ermeni cemaatleri, Zerdüşt-Gregoryen, Protestan ve diğer Ortodoks Hiristyan mezheplerindeki Ermeniler ile Ortodoks Yahudilerin Irak kesimlerini barındıran HDP/PKK+Sabetayist CHP+Sünni Müslüman görünümlü GÜLEN CEMMATİ ve dışarıdan MHP dahil bir koalisyon oluşturarak ayrıldıklarına tanık olduk.

Bunda, ABD’nin 2023’de Türkiye Cumhuriyetine son verip, Ermeni, Rum-Yahudi bölgeleri olarak üç parçalı, sekiz eyaletli, 36 vilayetli yeni Türkiye haritasını Ermnei arzularına göre çözdürmek için “güçbirliği” olarak yorumlarsam hata mı etmiş olurum?
Çünkü AKP de Rum ve Ortodoks Yahudi-Musevi, Yezidi Kürt-Arap cemaatlerinin örgütlendiği bir kesimdir. Bize “Sünni Müslümanlar” olduklarını söyleyen bir ihanet çetesi de bunlardır.
İslam’ı Ortodoks Hristiyan ve Yahudi mezheplerine dönüştüren sahte Müslümanlar diğer adlarıyla dinde reformcular, Ilımlı İslamcılar, Dinlerarası Diyalogcular yani Müslüman görünen gayrimüslümler dini asrılardır değiştirmiş, şimdi de dönüştürmektedirler.

Devleti yıkmaktadırlar.
Geçtiğimiz hafta TRT haber kanallarının birisinde yayınlanan bir tarihi belgeselde konuk edilen Ekmeleddin İhsanoğlu ilginç bir tablo çizmiş, ABD’nin dinlerin hamisi olduğunu ilan ettiğini ama bütün dinleri de Protestan Amerikan mezhebine dönüştürmekj ve öyle görmek istediğini de nasılsa söylemiştir.

Yozgat’lı Gregoryen Ermeni dönmesi Ekmeleddin beyin bu tespitiyle yaptığı serzeniş İslam’ın mı yoksa Gregoryen Mezhebinin değiştirilmesine karşı mı yapılmıştır takdiri kendisine aittir.
 İlker paşanın de Musevi olduğuna dair bilgi ve resimlerin internette bol bulunduğunu,buna rağmen Atatürkçü çizgide kalmaya da çabaladığını hatırlatırım.

Şimdi birisi bana devlet nerede diye sormasın. İşte devlet de, ihanet örgütleri de aynı, AKP ile HDP şu anki seçim hükumetinin koalisyon ortaklarıdır.
Artık gerisinin yorumu size kalmıştır.
Tekdir bizim, takdir okuyanlarındır.

Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.