Sayfalar

28 Ağustos 2015 Cuma

MUSA'NIN FİRAVUNUNDAN TÜRKİYENİN FİRAVUNUNA


07.6.2015 genel seçimlerinin  ardından yürütülen hükumet kurma çalışmaları iktidar ve muhalefet partilerinin ortak çabalarıyla sonuçsuz kaldı.
Hükumet kurma görevinin sona ereceği son 10 günlük süreye kadar CHP-AKP görüşmeleri, hepimizi ekran başına klilitledi.

Ha kuruldu ha kurulacak haberleri beklemekten helak olduk. Sonunda AKP’nin, ya da Beştepe’deki, zatın “AKP’nin tek parti hükumeti dışında hükumet istemediği” tespitine bağlanan zorlamaları sonucu hükumetin kurulamadığı da sık yapılan tartışmaların konularından başlıca olanıydı. Bu tespitin doğruluğu da koalisyonun kurulamamasıyla doğrulanmış oldu.
Görüşmelerin kısırlıkla sonuçlanmasının ardından CHP’nin yağtığı açıklama da oldukça düşündürücüdür.

“AKP, bize sürekli koalisyon kurmak için değil, süreli seçim hükumeti kurma teklifi ile geldi” açıklaması CHP’nin, bir ay boyunca görüşmeleri ne için sürdürdüğünü sordurmaktadır. Arkadaş, sekiz saat süren görüşmelerde AKP’nin bu niyetini anladıysanız görüşmeleri neden sürdürdünüz?
Yok , bu öneri son görüşmede dile getirildiyse, 35-40 saati geçen görüşmelerde bu niyetiğni anlayamadınız mı?

Sonucunda, 45 günlük sürenin görüşen tarafların bilinçli olarak bir plan dahilinde halkın umutlarını boşa çıkarttıkları apaçık ortadadır.

Deniz Baykal’dan Kemal Kılıçdaroğlu’na CHP’nin bir yandan oldukça sert muhalefet yaparken diğer yandan AKP’nin projelerine sürekli destek vermesi, geçen seçimlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun oylamalar sürerken oy kullanamadığının görsel basında yayınlanması, Libya konusunda hükumete tam destek vermesi, partiden bütün Ulusalcıları tasfiye edip ABD’nin Sorosçu sivil toplum örgüğtleriyle bağları olanları, C.I.A’nın memuru olduğu deşifre olanları, kurucumuz Mustrafa Kemal Atatürk’e “Kefere” diyen bir Rum’u partinin yönetimine taşıması, 2015 Haziran seçimlerine bir yıl kala terör örgütünün partisine yaklaşması CHP’nin Atatürk’ün partisi olmaktan uzaklaştığının açık delilleriydi.

CHP, AKP’nin diktatörce idaresin e tepki gösteren halkın kendisine bir umut olarak sarılmasını değerlendirip iktidara oynayacağına, AKP-PKK-HDP koalisyonuna oynamasını “Ben iktidar olmak istemiyorum” demek değilse nedir?

Ya MHP ne yaptı?

Haziran seçimlerinden önce HDP yanlısı bir kadını milletvekili adayı yaptı. Bunu yaparak Ülkücüleri kızdırdı. Oyların AKP ve diğer partilere gitmesini sağladı. Gregoryen Ermeniliği İslami tarikat olarak gösteren Fethullah GÜLEN’in bekarlık çeken papazı olduğu, Amerikancı M.İ.T mensubu olduğu sıklıkla ileri sürülen Devlet Bahçeli de sözde AKP-CEMAAT kavgasında hem hocası F.Gülen’in mağduriyetini öne sürerek hükumete muhaalefet yaparken diğer yandan her sıkıştığında AKP’ye destek olduğundan adı “İSTEPNE”ye çıkmış Bahçeli MHP’si, “oyum boşa gitmesin” diuerek çaresiziliktren oy verenlere rağmen HDP ile aynı sayıda milletvekili çıkarması bile bence başarıydı.

Seçim meydanlarında defalarca “Bir kez hükumet olma şansını verin” demesine rağmen asla hükumet olmak için bir şey yapmayan MHP, CHP gibi hükumete karşı “sınırısız eleştiri yapan ama sınırsız da destek veren parti” olarak cumhuriyet tarihimize geçmiştir.

HDP’nin tutumu ise açıktır. O daima, PKK’nın sözcüsü, pazarlık yürüten kravatlı ekibi olmuştur.
Ancak nasılsa solculuğu tutup, Haziran seçimlerinden önce Recep Tayyip Erdoğan’a “Seni başkan yaptırmayacağız” sözüne sadık kalarak muhalefet etmesi ve AKP’den Kürt oylarını çekmesiyle ülkemizin R.T.Erdoğan diktatörlüğüne dönüştürülmesine engel olduğu için bir teşekkürü hak etmiştir. Buna diğer muhalefet partileri dehak kazanmışlardır.

Ancak temsilcisi oldukları malum terörö örgütünün, haziran seçimleri ardından yaşanan “hükumet bunalımını” fırsat bilerek, sınırları Hatay’a dayanan Kürt Koridorunu yaşama geçirme çabası ise iğrençtir ve bu çabaları kendilerine değil, gözden düşmüş AKP ve sahibi R.T.Erdoğan’a pirim kazandırmıştır.

On üç yıldır “Kürt sorunu benim sorunumdur, açılım siyasetlerinden çözüm süreçlerine kadar daima “Kürtçülüğe oynayan “AKP’yi “Türkçü” göstermeye hizmet etmiştir.

Genelkurmay başkanlığının da ısrarlarının olup olmadığını bilmediğim “Kürt Koridoruna müdahale kararı” ile Suruç patlamasını AKP’nin isteğiyle IŞİD’in yaptığına dair IŞİD militanı bir canlı bombanın cesedine dayanarak asker polis vurmaya, askeri, emniyet binalarına saldırmaya başlaması, yılların PKK ortakçısı, Kürtçülerin babası R.T.Erdoğan va  partisi AKP’yi “Türkçü” göstermekten başka işe yaramamıştır.

Her gün bir ile sekiz arasında değişen görev şehitlerinin, örgüt kamplarına yapılan hava saldırılarıyla ölenlerin canlarını vermemeleri, ailelerinin yüreklerinin dağlanması ise sadece AKP-R.T.E’ye hizmetten başka bir şey değildir.

Bence bu tiyatro, geçen 13 yılda yıpranan AKP ve R.T.Erdoğan iktidarını, muhalefetin de hükumet olmama gayretleri yüzünden “alternatifsiz” gösterip iktidarda kalmasını sağlamaya, Kurtuluş savaşı mücadelesinin başladığı 19 Mayıs 1919’un 100. yıldönümünde yani 2019’a kadar “Özerk Kürdistan’ı ilan ettirmek, Türkiye Cumhuriyetinin ilanının 100. yıldönümü olan 2023’te de “Sekiz eyalete bölünmüş federe yeni Türkiye” haritasını yaşama geçirme tiyatrosunun oynanan setlerininden sadece birisidir.

Bu tiyatro bazen AKPKK+HDP koalisyonu bazen de çatgışması ile sürecektir.
Zaten 26 Ağustos 2015’te erken genel seçime karar veren cumhurbaşkanının tekrar hükumeti kurma görevini kendi partisine vermesiyle, durumu protesto eder görünerek kurulacak seçim hükumetine bakan vermeyeceklerini açıklamalrının ardından, AKP genel başkanı Ahmet Davutoğlu,  bir yandan “terörist” ilan ettiği, il ve ilçe başkanlarını tutukjlayıp ceza evine attığı, terör örgütünün TBMM temsilcisi HDP ile koalisyon kurmaktan başka çaresinin kalmadığını açıklaması, HDP’nin kurulacak hükumete “şartsız katılacağını ilan etmesi” oynanan tiyatroyu gözler önüne sermektedir.

Bir yandan 2008’de ABD’ye giderek aldığın talimatlarla ABD karşıtı genelkurmay subaylarını mesnetsi olarak tutuklayıp, onlara özel bir Silivri yargı ve hapishaen kuracaksın, bu davanbın da “sevcısıyım” diyeceksin, sonra dönüp “kandırıldım” diyeceksin.

Bir yandan cumhurbaşkanlığı ve iç işleri bakanlığı makamlarından bu devletin anaysasını tanımadığını ilan edeceksin, devlet kurumlarından Atatürk adını,T.C. simgelerini, okullarda okutulan “andımız” marşını kaldıracaksın, bayrağı yeşile boyayacaksın, emperyalist ülkelerden aldıkları mali ve askeri desteklerle cumhuriyete ve özgürlüğe karşı savaş açmış vatan hainleri olan dünün Kürt ve Ermeni isyancıları Şeyh Saitleri, Seyit Rızaları aklayıp heykellerini diktireceksin bir yandan da kendi resmini Atatürk’ün yanına asıp, on üç yıldır yürütttüğün Kürtçülük siyasetlerinin tersine “Türkçü siyasete” döneceksin.

Bir yandan 13 yıldır birlikte çalıştığın, ergenekon yargılamalrında “gizli tanık yaptığın”, 13 yıldır Irak ordusundan ve Irak işgalinde ABD’nin bıraktığı silahlarla, artı olarak da IŞİD’in ele geçirdiği Esad rejiminin silahlarıyla silahlandırılmasına göz yuımduğun terör örgütüne “terörist” deyip saldıracaksın, her gün gelen şehit cenazelerinde kardeşlerini, evlatlarını, eşlerini kaybedenlerin yürek acılarıyla sözyledikleri sözleri “hainlik, teröristlik, Alevilik, devlet düşmanlıığı” olarak yorumlayıp haklarına davalar açacaksın, bir yandan da terör örgütünün siyasi parti,siyle hükumet kuracaksın, üç tane de de bakanlık önereceksin.

Evladını, eşini, kardeşini senin ve partinin ihanet dolu siyasetlerinin sonucu olarka kaybettiğine inanmış ama yine de “vatan hizmeti” deyip orduya evladını vermiş insanların yürek yaralarının tesiriyle söyledikleri sözler yüzünden bu şehitlerin cenzae namazlarını kıldırmayacaksın, yakınlarını da işten atma, mahkemelerde süründürme, hapislere etmekle korkutma gibi adiliklere baş vuracaksın.

Enerji bakanın Taner Yıldız, “Sandıktan başkan çıkarsaydınız bunlar olmayacaktı” ve “bize oy vermeyenleri elektrik kesintileri ile ikna edeceğiz” ifadelerini de aynen uygulamaya koyacaksınız. Kars’tan, Ardahan’dan, Artvin’den İstanbul’a kadar bu elektrik keisntilerini de uygulamaya sokacaksın.

Kusura bakmayaın ama bu yaptıklarınızla siz devlet adamı değil,  millete musallat olmuş, kendisine pas vermeyen kadına aşık olmuş magandaların “ya benimsin ya toprağın” deyip masum genç kız ve kadınları öldüren zihniyetin siyasete yansımış halisiniz.

Siz;
-“Ey millet, ya bana oy verir, iktidar edersiniz ya da sizi her türlü musibete gark ederim.”
-“Ey devlet ya benimsin ya da toprağın” diyen bir siyasi magandasınız.

Haliniz c iddi psikolojik tedavi gerektiren bir ruh bozukluğu hlidir, ya tedavi olursunuz, bir kenara çekilir torunlarınızı seversiniz ya da bu kendinizi, askerlikten kaçırmak için onca çabalayıp devletin kaynaklarını üstlerine transfer ettiğiniz çocuklarınızı, torunlarınızı de sonsuza dek bu millete lanetletirsiniz. Millete çektireceğiniz her acı size fazlasıyla bu m illetin içinden de dışından da size dönecektir. Bu yazgıyı siz kendiniz yaptıklarınızla, sözlerinizle yazdınız.
Bundan sonra da hep birlikte bunu tecrübe edeceğiz.

Tervrat’ta Mısır firavununu “inatçı, asi yapan, bu yüzden de onu helak eden Tevrat tanrısı Yahweh” bu defa firavunun kaderini size yazmış görünmektedir.

Firavunun cesedi asırlar sonra Kızıldenizde bulundu, bakalım sizin cesediniz hangi denizde bulunacak?
Bunu tarih gösterecektir.

Bu milletin sessizliği onların korkak, ürkek, tırsıklar topluluğu olduğunu size düşürmesin. Tarih, asırlarca bastırılmış, sindirilmiş milletlerin özgürlik destanlarıyla doludur.

“Yahudi kölelerim ya benim ya da toprağındır” dercesine özgürlüklerini vermeyen, onlar işkenceler eden, sonunda Kızıldenizde boğulan Mısır firavununun günümüzdeki uyarlaması olmak veya olmamak da sizin kendi tercihinizdir.

Halk, emperyalist küresel sermayenin memurluğunu yapan iktidar ve muhalefet partilerinin oynadıkları “senaryosu dışarıda yazılmış, ama ülkemizde oynatılan kayıkçı kavgasına dayalı “iktidar-muhalefet çekişmesi tiyatrosunu” yememektedir.

Türk milleti, geçen yüz yılın firavunları olan Stalinleri, Muhammet El Vehhabileri, Ayetullah Humeynileri, Saddam Hüseyinleri, Hafız Esadları, Muammer Kaddafileri, İdi Aminleri, Bocassa’ların uyarlaması olan Recep Tayyip Erdoğan’ın firavunluğunu görmek istememektedir.
Bu çağ dışı ilkellikleri yaşamak istemeyen bu millete yapacağınız her türlü dayatma büyüyen bir tepkiyle size geri dönecektir.

Zaman en iyi şahittir.

Kendi siyasi iktidar hırslarınız uğruna bu milletin 20-25 yılda binbir güçlükle yetiştirdikleri evlatlarına kıymayın efendiler, izin verin de onlar da küçük mutluluklarını yaşayabilsinler.
Takdir okuyanlarındır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.