Sayfalar

30 Nisan 2015 Perşembe

TÜRK MİLLETİ, ASKERİ, POLİSİ VE NİCE İSİMSİZ KAHRAMANLARINA SAHİP ÇIKMALIDIR.



1994 Kandil Özel Harekat
polisleri
Milleti için kendisini feda eden bireylerine sahip çıkmayan milletler başkalarının köleleri olmaya mahkumdurlar.
Devleti için yaşamını ortaya koyan herkes kutsaldır.
Önemli olan bu kutsal fedakarlığı yapanların korunmalarının sağlanmasıdır.
Oysa olan nedir?

Cezalandırma Irak'ta
çuval geçirme
operasyonuyla başladı.
1997'lerde, "orduya karşı askeri güç olur" bahanesiyle tasfiye edilen Polis Özel Harekatçıları, sıradan asayiş görevlerine verilerek terör örgütünün hedefi edilmiş, tek tek terör örgütünce avlanmaya bırakılmıştı.

Birileri bundan çok büyük mutluluk duymuştu.
O mutluluğu tadanlar, aynı akıbete 2008 Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat gibi yapılan operasyonlarla Silivri Koloni Hapishanesine tıkıldıklarında, Özel Harekatçı polislerin kaderlerine ortak edildiklerini bile fark etmemişler, kendi acizliklerini gösteren çığlıkları atmaya başlamışlardı.


Oysa, kader iki kuvvet içinde aynı merkezden biçilmiş ve aynı merkezin emirleriyle cezalandırılmışlardı.
  


GENÇ ÇİÇEKLERİNİN TOMURCUKLARINI YOLANLAR DEVLET ADAMI OLAMAZ!

1968 ve 1978 kuşağının, okuyup ekmek sahibi olmak için yuvalarından çıkıp gurbet ellerde kendine, ailesine, vatanına faydalı birey olma amacındaki vatansever evlatlarını siyasetlere bulaştıran, suça teşvik eden, sonra da yüz üstü bırakıp canlarını alan bir devlet o halkın devleti değildir.
Hayatının baharında çocukları kullanarak yaşamlarını mahvettiler, sonra düşman ilan ederek onurlarını, şereflerini lekelediler. Yetmedi idam ettiler. Gençlerini böyle hoyratça tüketen siyasi iktidarların o milletin gerçek idarecileri olduğunu kim iddia edebilir? Hepsi dış güçlerin memurlarıydılar, gencecik çocukların vatan sevgilerini sömürdüler. 68 ve 78 kuşağının kanına giren bütün siyasi, askeri ve diğer payı olanlara lanetler olsun.


Kalplerindeki vatan, millet, insanlık sevgisiyle, henüz tomurcuklanmış yaşamlarını çekinmeden feda eden bu çiçekleri tomurcuk iken yolanlar devlet, millet adamı olamaz.
Olsa olsa vatan haini, kendi halkına düşman, işbirlikçi, satılmışlar olurlar.

Vatanı, milleti, devletinin bağımsızlığı, refahı, mutluluğu için gözlerini kırpmadan kendilerini ateşin, cehennemin için atan, asker, polis, öğretmen, siyasetçi, gazeteci, yazar, çizer, öğrenci, işçi, sendikacı, sanatçı, esnaf, din adamı gibi her türlü hizmet kademesinden olan evlatlarına; sömürgeci devletlerin tayin ettiği, işbirlikçi, bölücü, yıkıcı , hain siyasetçi ve yüksek mevkileri işgal eden bürokratların yalanlarına, iftiralarına, düşmanlıklarına bakarak ihanet etmeyiniz.

İsmet İnönü 1943 Kahire toplantısında
Churchil ve Roosevelt ile. 1950
sonrasının  yenşi dünya düzenini
konuşuyorlar
 Osmanlının çöküş yıllarında Ermeni çetelerini bastırdığı için, sömürgeci devletlerin baskılarıyla başa getirilmiş, ayrılıkçı, işbirlikçi, bu günki AKPKK+MHP+CHP'nin dedelerinin emir ve yargı kararlarıyla idama mahkum edilen Boğazlıyan kaymakamı Kemal bey'in kaderi ile eşleştirilebilecek bir kadere mahkum edildiklerini görmek gerekir.

Kökleri 1950 seçimleriyel iktidar olan Demokrat Parti hükumetince devlet mekanizmasına ekilmiş, 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle zemini hazırlanmış olan siyasi işbirlikçi iktidar 13 yıldır ilk defa Türkçü siyasetlere başvurmak zorunda kalmıştır.
Bu bir yanıltmacadır. Millet uyanmıştır, uyanış sürecektir.
Her taraftan kuşatılmış, aldatılmış, sindirilmiş Türk milleti, aşağıdaki yazıda anlatılan nice kahramanlarından sadece birisine ait kısa bir yaşam kesitini okuyarak kendisine güvenini kazanmayı sürdürecektir.

Atatürk ile çalışmayacağını beyan eden emperyalist devletlerin kendisini öldürteceğini fark eden büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, hiç olmazsa kendisinden sonra  İsmet İnönü ve ekibinin devleti yönetmesini isterken, kurduğu rejimi onun koruyabileceğine olan inancı dolayısı ile bunu söylemişti.
Emperyalizm İsmet İnönü’ye verdiği vaatleri tutmadı, 1961’de, ülkemizi “Birinci derecede savunulacak NATO bölgesinden çıkartmaları” üzerine İsmet paşa zamanın ABD başkanı Kennedy ve Johnson ile tersleşmiş ve antiemperyalist sol hareketi üniversitelere sokmuştu.

Bütün baskılara rağmen Kıbrıs’a asker göndermeyi ret etmişti, zira, Kıbrıs dayatmasının, SSCB’nin Ortadoğudaki üslerine bir de Kıbrıs’ta üs kazanmasını engelleme amaçlı olduğunu, sonradan oradan çıkartılacağımızı kestirebildiğinden bize sadece zarar getireceğine inanıyordu. Bu yüzden Kıbrıs’a girmedi. Üstüne İncirlik, Samsun NATO üsleri hakkındaeleştirel bir çalışmayı gazeteci Abdi İpekçiye(Tıkla) yaptırmıştı.
Sonuç; ABD,Ermeni soykırım suçlamasını siyasi arenaya sokmuş, Lübnan, Filistin’de ASALA terör örgütünü kurup eğitmiş, bütünü elçilerimizi keklik gibi tek tek avlatmış, en sonunda, kafaya aldığı Bülent Eecevit’i güçlendirerek onu ölümüne bir kaç yıl kala CHP’nin ebedi önderliğinden almıştı.


ABD+NATO, Kıbrıs tuzağına, acemi Büğlent Ecevit ile İngilizci Necmettin Erbakan’ı kullanarak ülkemizi sokmayı başarmıştı.

İkisi de Kıbrıs olayının bir tuzak olduğunu ömürleri boyunca itiraf edemediler, “Kıbrıs Kahramanları” olarak bilinmenin keyfini sürdüler ama bu gün İsmet paşanın tespit ettiği “Kıbrıs’ın elimizden alınacağı günleri yaşamaktayız.
ABD-İngiliz işbirlikçisi AKP hükumeti, ABD karşıtı genelkurmay, siyaset, basın, üniversite mensuplarını tek tek tasfiye ederken, Kıbrıs davasının yılmaz savunucusu Rauf Denktaş’ı da harcatmayı başarmıştı.


Son olarak Kıbrıs’ın tasfiyesinden yana olan işbirlikçi soyadı da “Akıncı” olan bir sahtekarı cumhurbaşkanı seçtirmeyi başarmıştır.
Tuzağa düşmeyi bile paylaşamayan
siyasiler.

İsmet paşanın 1946’dan beri sonucunu gördüğü için direndiği Kıbrıs tuzağına düşülmüş şimdi de “çıkın gidin” emirlerine “çıkalım, gidelim” diyen siyasi iktidarlar ile 70 yıl önce kestirilen sonucun yaşama geçtiğine günbegün tanık olmaktayız.


Emperyalizm, girdiği her ülkenin abşına, o milletin dini ve ırki değerlerine sahip çıkan, sonra onları yozlaştırıp, değersizleştiren, kökelri o millete silah çeken asilerden seçilen, takiyeci, hain memurları atamaktadır.

Sadece 29 Ekim 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkmak için ilk 15 yılda 26 Kürt bir o kadar da gerici dinci isyan çıkartan, Müslüman görünümlü kripto gayrimüslümler, milletin dinini, Sünni İslam’a benzeyen Ortodoks Gregoryen Ermeni ve Süryani Hristiyanlığı ve Ortodoks Lev Tahor/Beytül Şems Yahudi mezhebine dönüştürmüş, halkı, etnik ve dini farklılıklarına göre bölmüş, Türk-Kürt, Türk-Rum, Türk-Ermeni, Sağ-sol, Alevi-Sünni gibi her türlü bölücü, yıkıcı faaliyetleri desteklemiş, devleti yaşatacak ve yönetecek genç, azimli beyinleri daha tomurcuk iken koparıp atmıştır. AKP ile bu yolma işlemi hızla sürmektedir.


Bu yüzden "Tacı Haine Giydiren Milletin Kanı Dinmez" dedim.
Bu deyimim bu yüzden tuttu.
Bu millet çok sürmez tacını bu hainlerden alacaktır. Bütün karartmalara, tehditlere rağmen vatanseverlik, empryalizm karşıtlığı hızla yayılmaktadır.

 
Takdir okuyucularındır.

Alaeddin Yavuz/
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.