1994 Kandil Özel Harekat polisleri |
Milleti için kendisini feda eden bireylerine sahip çıkmayan
milletler başkalarının köleleri olmaya mahkumdurlar.
Devleti için yaşamını ortaya koyan herkes kutsaldır.
Önemli olan bu kutsal fedakarlığı yapanların korunmalarının
sağlanmasıdır.
Oysa olan nedir?
Cezalandırma Irak'ta çuval geçirme operasyonuyla başladı. |
1997'lerde, "orduya karşı askeri güç olur"
bahanesiyle tasfiye edilen Polis Özel Harekatçıları, sıradan asayiş görevlerine
verilerek terör örgütünün hedefi edilmiş, tek tek terör örgütünce avlanmaya
bırakılmıştı.
Birileri bundan çok büyük mutluluk duymuştu.
O mutluluğu tadanlar, aynı akıbete 2008 Ergenekon, Balyoz,
28 Şubat gibi yapılan operasyonlarla Silivri Koloni Hapishanesine
tıkıldıklarında, Özel Harekatçı polislerin kaderlerine ortak edildiklerini bile
fark etmemişler, kendi acizliklerini gösteren çığlıkları atmaya başlamışlardı.
Oysa, kader iki kuvvet içinde aynı merkezden biçilmiş ve
aynı merkezin emirleriyle cezalandırılmışlardı.
GENÇ ÇİÇEKLERİNİN TOMURCUKLARINI YOLANLAR DEVLET ADAMI
OLAMAZ!
1968 ve 1978 kuşağının, okuyup ekmek sahibi olmak için
yuvalarından çıkıp gurbet ellerde kendine, ailesine, vatanına faydalı birey
olma amacındaki vatansever evlatlarını siyasetlere bulaştıran, suça teşvik
eden, sonra da yüz üstü bırakıp canlarını alan bir devlet o halkın devleti
değildir.
Hayatının baharında çocukları kullanarak yaşamlarını
mahvettiler, sonra düşman ilan ederek onurlarını, şereflerini lekelediler.
Yetmedi idam ettiler. Gençlerini böyle hoyratça tüketen siyasi iktidarların o
milletin gerçek idarecileri olduğunu kim iddia edebilir? Hepsi dış güçlerin
memurlarıydılar, gencecik çocukların vatan sevgilerini sömürdüler. 68 ve 78
kuşağının kanına giren bütün siyasi, askeri ve diğer payı olanlara lanetler
olsun.
Kalplerindeki vatan, millet, insanlık sevgisiyle, henüz
tomurcuklanmış yaşamlarını çekinmeden feda eden bu çiçekleri tomurcuk iken
yolanlar devlet, millet adamı olamaz.
Olsa olsa vatan haini, kendi halkına düşman, işbirlikçi,
satılmışlar olurlar.
Vatanı, milleti, devletinin bağımsızlığı, refahı, mutluluğu
için gözlerini kırpmadan kendilerini ateşin, cehennemin için atan, asker,
polis, öğretmen, siyasetçi, gazeteci, yazar, çizer, öğrenci, işçi, sendikacı,
sanatçı, esnaf, din adamı gibi her türlü hizmet kademesinden olan evlatlarına;
sömürgeci devletlerin tayin ettiği, işbirlikçi, bölücü, yıkıcı , hain siyasetçi
ve yüksek mevkileri işgal eden bürokratların yalanlarına, iftiralarına,
düşmanlıklarına bakarak ihanet etmeyiniz.
İsmet İnönü 1943 Kahire toplantısında Churchil ve Roosevelt ile. 1950 sonrasının yenşi dünya düzenini konuşuyorlar |
Osmanlının çöküş
yıllarında Ermeni çetelerini bastırdığı için, sömürgeci devletlerin
baskılarıyla başa getirilmiş, ayrılıkçı, işbirlikçi, bu günki AKPKK+MHP+CHP'nin
dedelerinin emir ve yargı kararlarıyla idama mahkum edilen Boğazlıyan kaymakamı
Kemal bey'in kaderi ile eşleştirilebilecek bir kadere mahkum edildiklerini
görmek gerekir.
Kökleri 1950 seçimleriyel iktidar olan Demokrat Parti
hükumetince devlet mekanizmasına ekilmiş, 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle
zemini hazırlanmış olan siyasi işbirlikçi iktidar 13 yıldır ilk defa Türkçü
siyasetlere başvurmak zorunda kalmıştır.
Bu bir yanıltmacadır. Millet uyanmıştır, uyanış sürecektir.
Her taraftan kuşatılmış, aldatılmış, sindirilmiş Türk
milleti, aşağıdaki yazıda anlatılan nice kahramanlarından sadece birisine ait
kısa bir yaşam kesitini okuyarak kendisine güvenini kazanmayı sürdürecektir.
Atatürk ile çalışmayacağını beyan eden emperyalist
devletlerin kendisini öldürteceğini fark eden büyük önder Mustafa Kemal
Atatürk, hiç olmazsa kendisinden sonra
İsmet İnönü ve ekibinin devleti yönetmesini isterken, kurduğu rejimi
onun koruyabileceğine olan inancı dolayısı ile bunu söylemişti.
Emperyalizm İsmet İnönü’ye verdiği vaatleri tutmadı,
1961’de, ülkemizi “Birinci derecede savunulacak NATO bölgesinden çıkartmaları”
üzerine İsmet paşa zamanın ABD başkanı Kennedy ve Johnson ile tersleşmiş ve
antiemperyalist sol hareketi üniversitelere sokmuştu.
Bütün baskılara rağmen Kıbrıs’a asker göndermeyi ret
etmişti, zira, Kıbrıs dayatmasının, SSCB’nin Ortadoğudaki üslerine bir de
Kıbrıs’ta üs kazanmasını engelleme amaçlı olduğunu, sonradan oradan
çıkartılacağımızı kestirebildiğinden bize sadece zarar getireceğine inanıyordu.
Bu yüzden Kıbrıs’a girmedi. Üstüne İncirlik, Samsun NATO üsleri hakkındaeleştirel bir çalışmayı gazeteci Abdi İpekçiye(Tıkla) yaptırmıştı.
Sonuç; ABD,Ermeni soykırım suçlamasını siyasi arenaya
sokmuş, Lübnan, Filistin’de ASALA terör örgütünü kurup eğitmiş, bütünü
elçilerimizi keklik gibi tek tek avlatmış, en sonunda, kafaya aldığı Bülent
Eecevit’i güçlendirerek onu ölümüne bir kaç yıl kala CHP’nin ebedi
önderliğinden almıştı.
ABD+NATO, Kıbrıs tuzağına, acemi Büğlent Ecevit ile İngilizci
Necmettin Erbakan’ı kullanarak ülkemizi sokmayı başarmıştı.
İkisi de Kıbrıs olayının bir tuzak olduğunu ömürleri boyunca
itiraf edemediler, “Kıbrıs Kahramanları” olarak bilinmenin keyfini sürdüler ama
bu gün İsmet paşanın tespit ettiği “Kıbrıs’ın elimizden alınacağı günleri
yaşamaktayız.
ABD-İngiliz işbirlikçisi AKP hükumeti, ABD karşıtı
genelkurmay, siyaset, basın, üniversite mensuplarını tek tek tasfiye ederken,
Kıbrıs davasının yılmaz savunucusu Rauf Denktaş’ı da harcatmayı başarmıştı.
Son olarak Kıbrıs’ın tasfiyesinden yana olan işbirlikçi
soyadı da “Akıncı” olan bir sahtekarı cumhurbaşkanı seçtirmeyi başarmıştır.
Tuzağa düşmeyi bile paylaşamayan siyasiler. |
İsmet paşanın 1946’dan beri sonucunu gördüğü için direndiği
Kıbrıs tuzağına düşülmüş şimdi de “çıkın gidin” emirlerine “çıkalım, gidelim”
diyen siyasi iktidarlar ile 70 yıl önce kestirilen sonucun yaşama geçtiğine
günbegün tanık olmaktayız.
Emperyalizm, girdiği her ülkenin abşına, o milletin dini ve
ırki değerlerine sahip çıkan, sonra onları yozlaştırıp, değersizleştiren, kökelri
o millete silah çeken asilerden seçilen, takiyeci, hain memurları atamaktadır.
Sadece 29 Ekim 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti
devletini yıkmak için ilk 15 yılda 26 Kürt bir o kadar da gerici dinci isyan
çıkartan, Müslüman görünümlü kripto gayrimüslümler, milletin dinini, Sünni
İslam’a benzeyen Ortodoks Gregoryen Ermeni ve Süryani Hristiyanlığı ve Ortodoks
Lev Tahor/Beytül Şems Yahudi mezhebine dönüştürmüş, halkı, etnik ve dini
farklılıklarına göre bölmüş, Türk-Kürt, Türk-Rum, Türk-Ermeni, Sağ-sol,
Alevi-Sünni gibi her türlü bölücü, yıkıcı faaliyetleri desteklemiş, devleti
yaşatacak ve yönetecek genç, azimli beyinleri daha tomurcuk iken koparıp
atmıştır. AKP ile bu yolma işlemi hızla sürmektedir.
Bu yüzden "Tacı Haine Giydiren Milletin Kanı
Dinmez" dedim.
Bu deyimim bu yüzden tuttu.
Bu millet çok sürmez tacını bu hainlerden alacaktır. Bütün karartmalara,
tehditlere rağmen vatanseverlik, empryalizm karşıtlığı hızla yayılmaktadır.
Takdir okuyucularındır.
Alaeddin Yavuz wordpress
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.