AKP,
hükumetinin, ülkemizde 13 yıllık iktidarı boyunca izlediği tehlikeli, ihanet
olarak tanımlanacak siyasetlerinden şikayet eden kesimler her gün hızla artarak
büyümektedir.
Buna
rağmen, TBMM’de bulunan muhalefet partilerinin birisi zaten malum terör
örgütünün ABD ve AB haçlı koalisyonunun baskılarıyla oraya soktuğu memurudur.
Geriye ise anamuhalefet partisi ile milliyetçi çizgisini koruyan, kendisini
derin devletin görevlendirdiği sigorta olarak gören, buna rağmen ABD ile
birlikte çalışan, adı “Milli” olan ama işleri “milli olmayan” bir kurumun
memuru olduğu kesinleşmiş, her sıkıştığında hükumete koltuk olan bir parti
başkanın idaresindedir.
Her
iki parti de, hükumetin keyfi hukusuzluklarına karşı bu güne kadar gerçekten
ciddi olarak karşı koymuşlar, halkın da takdirini kazanmışlardır.
Buna
rağmen bir türlü “iktidara oynamamaları” ise halkın onlardan beklediği yeni,
bağımsızlıkçı, içinde bulunduğumuz belalardan kurtuluş getirecek çözümleriyle
iktidara yürümeyi bir türlü yerine getirmemeleri de “neden” sorusunu akla
getirmekte ve yüreklere kuşku getirmektedir.
Yeryüzünün
idaresini ele geçirmiş batılı devletlerin iktidar partisini tayin ettikleri
artık genel kabul gören bir görüştür. Ama muhalefeti de tayin ettiğini, bu
ülkenin tarihinde ilk kez yazmak bana nasip olmuş, ABD’den, büyük umutlarla
ülkemize gelmiş olan Oktay Sinanoğlu tarafından da yazımdan aylar sonra
Tv’lerden dile getirilmişti.
Ortodoks Hristiyan R.Tayyip Erdoğan, Papa'sından (Baba) aferin aldı. |
AKP’nin
ilk altı yılına kadar, muhalefet partilerinin, hükümetlerin yaptığı iyi
hizmetleri de, yolsuzluk, hukuksuzluk olarak göstermek veya sadece karalamak
gibi kendilerine puan kaybettirecek akıl dışı siyasetler yürütmelerinin de
sırrının bu olduğunu ilk kez keşfettiğimde, bloglarımdaki yazılarımda bunu terk
etmelerini önermiştim. Bu terk edildi. Ülke siyaseti bir çirkinlikten kurtuldu.
Diğer
yandan, her gün her türlü yolsuzluk, hırsızlık, yağma tarzı hukuki suçlarıın
hükümet üyelerinin aile fertlerini de ortak ederek işlendiği, devletin
bekasının tehlikeye düştüğünün ayyuka çıktığı, terör örgütü ile yasa dışı gizli
anlaşmalar yaptıkları iddiasına bile “şerefsizlik” tanımlaması yapan hükumetin
bu işlerinin terör örgütünce ve yabancı kaynaklarca lanse edilmesine rağmen,
muhalefetin, hükumeti indirecek hiç bir şey yapmaması, muhalefetin, hükumetin
suç ortağı olduğuna bizi ikna etmiştir.
Ülkemizde,
muhalefetin de batılılarca tayin edildiği, devleti idaresine talip olmak
yerine, iktidarın işlerini kolaylaştırması için çalıştığını artık kendileri de
dile getirmektedirler.
Papa, R.T.Erdoğan'ın günahlarını bağışladı. |
Bu
gün, 02 Aralık.2014 günü saat 15.00 haberlerinde, anamuhalefetin yayın
organında, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, 1980 cuntasının kalıntısı
olan “seçim barajı” kozunun hükumetin elinden alınabileceğinin TBMM’de
tartışılmasıyla ilgili canlı röportajda, CHP’li Akif Hamza Çebi ile MHP’li
tarihçi ve eski TTK başkanı Yusuf Hallaçoğlu konuştular.
Haber
spikeri Yusuf beye MHP’nin tutumunu sorduğunda, verilen cevap tam siyasetçi
kimliğine yakışan bir cevaptı;
-“%10
seçim barajı yüzünden, AKP, 63.000 oy ile bir milletvekili çıkartırken MHP
107.000 oyla bir miletvekili çıkartmaktadır. Biz bundan zarar görmekteyiz, ama
“ÜLKEDE İSTİKRAR SAĞLANMASI İÇİN”, biz bu değişikliğe karşı çıkacağız.”
Diyerek, hükumetin her şeyi saat gibi idare ettiğini, “ülkemizin siyasetinde
İSTİKRAR”ın sembolü, kendilerinin de “DENGE” unsuru olduğunu belirtmiş oldu.
Akif
beyin konusu ise farklıydı ve ;
“Bu
ülkede, yıllardır Kürt sorununun serbestçe tartışılabileceği bir ortamın
yaratılması için çalıştıklarını ve bunun için çalıştıklarını” söyleyerek, bütün
muhalefet çabalarının, “Bölücü Kürtçü siyasetlerin halka kabul ettirilmesi”
olduğunu itiraf etmiş oldu. Sank, 13 yıldır, sıfırı tüketmiş terör örgütünü,
“Kürt sorunu benim sorunumdur” diyen Tayyip Erdoğan eliyle, “ayrılıkçı Kürt ordusu”
haline getiren, mevcut devleti savunmayı “ırkçılık, faşizm”, Kürtçü, diğer
etnik farklılıkları kaşıyıcı siyasetleri” savunanları da “Müslüman, demokrat,
özgürlükçü” ilan etmeleri, İmralı adasındaki ceza evini, Kürtçü, bölücü
ihanetlerin idare merkezi, malum haini de “olmayan Kürt devletinin siyasi
önderi” haline getiren AKP’nin yaptıkları yetmiyormuşçasına
CHP’nin de daha da arttırma isteğini vurgulaması kendilerinden artık hiç bir
şey beklenmeyeceğini ortaya koymaya yetmektedir.
TBMM
muhalefet partilerinin, terör örgütünün postacılığını yapan, terörist çetesi
olanı dışında kalan, ülke yönetimine aday görülen iki büyük partisinin de ülke
yönetimine aday olmadıkları, mevcut hükumeti “İSTİKRAR UNSURUNUN TEMELİ”,
kendilerini de “DENGE UNSURU” olarak görmeleri demektir.
Bu
güne kadar, AKP’nin tehlikeli, ihanetlerle dolu, devleti “dar-ül harp/savaş
alanı” görüp yağmalama kararı almış, Nurcu ve Işıkçı/Gülenci, İslam’ı Ortodoks
Hristiyanlığa dönüştürmek üzere İngiliz-Amerikan istihbaratlarınca kurulmuş
hareketin elinden kurtarsınlar diye, eğrilerine, doğrularına bakmadan, hangisi
kuvvetliyse muhali olan CHP ve MHP’ye oylarınızı verin çağrısı yaptık, buna
çalıştık ta ne oldu?
Bin bir
emekle, hak etmedikleri halde kendilerine verilen oylarına bile sahip
çıkamadılar.
Ülkemizin
tasfiyesine sebep olacak ihanetleri her gün gören, yeni bir kurtuluş hareketi
bekleyen bizlerin bu hainlere söyleyecekleri söz de olacaktır elbette.
Yüksek
yargı organı hakimliğinden, CHP’ye katılmasıyla başlayan siyasi hayatına kadar
devlete bağlılığından, Atatürk’ün ilke ve inkılaplarından taviz vermeyen, bu
uğurda chp’den bile istifa ederek yeni bir kurtuluş hareketi başlatan Emine
Ülker Tarhan ve arkadaşlarının kurduğu Anadolu Partisi ülkemiz için bir umut
olabilir.
“-Madem
ki, AKP İstikrar, Muhalefet
Denge, o zaman Hoş geldin Emine Yenge”
Veya TBMM dışından yakında gerçek profilleri
ortaya çıkacak olan herhangi bir yenge, hala,amcalardan, kardeşlerden birileri.
Alaeddin Yavuz
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.