MİT YASASI BU DEVLETE ATOM BOMBASI ATTIRIR
“Başbakan en son M.İ.T'e dış ülkelerde ve içeride operasyon yetkisi vermek gibi, neden yeni, baskıcı yasalar peşinde koşuyor, neyi
amaçlıyor, hangi endişelerle bu işlere kendini mecbur hissediyor, tepkiler
neden geliyor?” sorusunun cevabını bilmeyenlere açıklayalım.
Görevinin başta ülkemizi ve proje alanına giren diğer “21”
Müslüman ülkeyi, sınırlarıyla, rejimleriyle, hükumetleriyle tasfiye etmek
olduğu ortaya çıkınca, bir de Yeni Osmanlı siyasetleri ifşa olunca, birden
kendi başına, yapayalnız kalıverdi.
Buna, Suriye’den başka Akdeniz’de askeri üssü bulunmayan
Rusya’nın tekrar bir kutup olarak ortaya çıkması ekleniverdi. Hemen Suriye’nin
işgaline engel oldu ve güç dengeleri değişti. Bu defa, batılı ülkeler olası bir
dünya savaşının çıkmasını önlemek, ezilen ulusların gözünde, geçen 10 yılda
yerle bir olan imajlarını düzeltmek için işgalden vaz geçtiler veya
ertelediler.
Ama Suriye’nin işgalini Türkiye, Suudi Arabistan, Katar,
Mısır üzerinden gönderdikleri teröristler, sivilleştirilmiş paralı askerler
aracılığıyla yürütme kararı aldılar.
Bu karar gereğince, asırlardır Müslüman takiyesi yapan ama
açık-gizli Hristiyan ülkelerle birlikte hareket eden, Sabi, Süryani, Şemsi
Yahudi, Yezidi, Yahudi Kürtlerden,
kripto Hristiyan Rumlardan kurdukları El Kaide, El Nüsra ve Türkiye’den
ÖSO gibi terör örgütlerine askeri, mali, siyasi destkler verdiler ve Suriye
rejimine karşı savaştırdılar. Bu halen “Cihat” adı takılarak sürdürülmektedir.
Bu, sözde cihata katılan askerlerin (!) ana, bacı, kızları ile bile cinsi
münasebetlerinin helal olduğuna kadar, ne İslam’da ne Hristiyanlıkta yeri
olmayan, dinden çıkmayı gerektiren çirkin, Sabi, Zerdüştlük gibi antik çağ dinlerinde
kalmış putperest dini geleneklere uygun fetvalar verdiler, sanki Allah’tan izin
almışçasına cennetler vaat ederek gönüllü kadınlar gönderdiler. AKP hükumeti de
buna katkılarını fazlasıyla yapmıştır. Delilleri tartışmasız ortadadır.
Hükumetin bu taşeron siaysetlerinin, devleti savaşa
sokacağı, komşu halkarın halkımıza düşman edileceği, devletin işgale açık hale
getireceği gibi mantıklı endişeler nedeniyle, halkın %57’si bir şekilde
hükumetin siyasetini onaylamadığını son yerel seçimlerde de göstermiştir.
Asıl görevi, Türkiye cumhuriyetine hizmet değil, onu da
tasfiye etmek olan başbakan ve partisi, başta kendi halkını bütünüyle arkasına
alamadığı, Müslüman ülkelerde saygınlığını yitirdiği için amirleri olan batılı
devletlerin gözünden düşmüş, onları yeni bir siyasi önder arayışına sokmuştur.
Yaptıkları yüzünden, hükumet görevinden çekildiğinde, ne
kendi halkının arasında dolaşabilecek ne de sığınmak için bir ülke bulabilecek
yüzü kalmadığından iktidarda kalmaktan başka çaresi olmadığını da bilmektedir.
Bu nedenle, kendisinin halâ sömürgeci batılı efendilerine
hizmet edebileceğini kanıtlamak için, kendisine muhalif olan kim varsa ezmekte,
sindirmekte, halkı dini ve ırki kökenlerine göre bölmekte, kendisine inanan,
artık kader birliği etmekten başka çare kalmadığı için desteklemekte olan
kesimle de komşu ülkelere gizli açık askeri, siyasi operasyonlarını
sürdürmektedir.
Bu çaresiz çırpınışının III. Dünya Savaşını çıkarabileceğini
bilerek, taşeronluk görevini kendisini emniyete almak uğruna sürdürmektedir. Bu
uğurda her gün Twitter, Youtube, Google blogları gibi küresel sosyal iletişim
ağlarını hiçbir hukuk kuralına bağlı olmadan yasaklamaktadır. Yasakçılığı
yüzünden de uluslararası rezil olmuş, dünyanın bütün haber kanallarında her gün
kendisiyle alay eden yayınlar, animasyonlar yayınlanmaktadır.
Bunlar yetmezmiş gibi, şimdi de tek ve en büyük destekçisi
olan Milli İstihbarat Teşkilatını hem halkı sindirecek hem de dış ülkelere
operasyonlar yapabilecek yasalarla güçlendirme çabasına girmiştir.
Oysa kısa adıyla M.İ.T olan bu teşkilatın böyle bir görevi
olmadığı gibi, böyle bir görev verilmesi de kendi çıkarları açısından bile
zararlıdır.
60 yaşına gelmiş bir başbakanın, en azından James Bond
filmlerinden bir tanesini, ya da kendi yandaş kanallarında yayınlanan Amerikan
ordusunun donanmasıyla veya bireysel casuslarıyla yaptığı operasyonları işleyen
filmlerden bir kaçını seyretmiş olması gerekir.
Bu filimlerde yürütülen casusluk ve askeri operasyonlara
katılanlara amirleri, “yakalanırlarsa, devletin arkalarında olamayacağını,
konuşmamaları, görevli olduklarını söyleseler dahi, devletin sahip çıkmayacağı,
kendi başlarına kalacakları tembih edilmektedir.
1914 Wilson ilkelerinin bütün düyada kabul görmesinin
ardından, I.Dünya savaşından sonra İngiltere, Cemiyeti Akvam’ı kurmuş, II.Dünya
savaşından sonra da yeryüzünün hâkimi olan A.B.D bu kurumu, Birleşmiş Milletler
(U.N) adıyla yenilemiştir. Bu örgütün beş esas üyesi A.B.D, İngiltere, Rusya,
Çin ve Fransa’dır. Bu devletlerin onayları olmadan da bu örgüt karar
alamamaktadır.
Birleşmiş Milletler (B.M) yasasına göre, hiçbir ülke diğer
komşusu üzerinde toprak işgaline kalkışamaz ya da açıktan komşu ülkelere
düşmanca tavır içine giremez. Girerse bu kurumun kuracağı Uluslar arası
mahkemede yargılanır ve belirtilen cezaya katlanır. O cezayı çekmezse, o ülkeye
askeri baskı dahil her şey uygulanır.
B.M yasasına göre, M.İ.T’e uluslararası operasyon yetkisi
vermek, açıkça yeryüzünde bütün muhalif devletlere savaş ilan etmektir.
B.M.’nin kurucu üyelerinin bile kendilerini sakladıkları böyle işleri yasa
çıkartarak yapmak, ancak, belediyeye topçu olarak girip muhasebeci maaşı alan,
kahvede konken masasından kaldırılıp bu ülkeye başbakan yapılmış Tayyip Erdoğan
ile ahmak, ırkçı Kürtçü başçavuş Hakan Fidan gibilere yakışır ama Türkiye
Cumhuriyetine değil.
Ey AKPKK hükumeti, biliniz ki, başka devletler içinizde
yaptığınız işlere ses etmeyebilirler veya idare edebilirler, uyarılarla, küçük
yaptırımlarla sizi yola getirmeyi deneyebilirler. Ama, siz dış devletlerde
operasyon yetkisini “yasa ile” verirseniz ki bu apaçık savaş ilanıdır.
İster batı, ister Avrasya blogunda olunuz fark etmez. Sizin
bir casusluk faaliyetiniz suçüstü yapıldığında veya B.M komisyonunda
delillendirildiğinde en başta bu örgütün vereceği ceza ile bu milleti mağdur,
kendinizi mahkum edersiniz. Daha ileri giderseniz, zarar gören karşı blog üyesi
ülkelerden birisi içinde en az 16 ile 20 kadar, her birisi Japonya Hiroşima’ya
atılanın iki katı güçlü nükleer başlık bulunduran bir füzeyi tepemize iki
dakikada dikerler. Ülkemizin atmosferinde kapakları açılan başlıktan her birisi
bir şehrimize programlanmış, “20“ atom bombası bir anda, 20 şehrimizi yerle bir
edebilir. Zaten bu ülkeyi sırtında taşıyan 16 şehir vardır.
Japonya’ya atılan atom bombasının birisi 100.000 kişiyi
öldürdüğüne göre, onun iki katı olan her bir başlığın da 200.000 insanımızı
öldüreceği hesaplanırsa toplam “4.000.000” insanımız iki dakika içinde yanarak
kül olacak ve bu bölgelerde en az sekiz yıl ot bitmeyecektir.
Bu olmasa da ülkemizi açık işgale bırakacaksınız. Ki
tehdidin durumuna ve sizin de suçluluğunuza bakılarak güvendiğiniz ülkeler de
size silah satmayacağına göre, bu orduyla hangi işgali önleyeceksiniz?
Böyle sonuçlanması basit bir mantıkla anlaşılabilecek
siyasetleriniz sonucunda ”savaş suçlusu” sayılacağınızdan zaten gidecek ülke
bulamayacağınız gibi bu millet de sizi çiğ çiğ yiyecektir.
O zaman, yıllardır bunca yolsuzluk, hırsızlık, nüfuz
ticaretiyle koyacak yer bulamayacak kadar çok olduğu aleni olan paralarınızı
yiyebilecek, sefasını sürebilecek bir dünyanız da olmayacaktır.
Bütün dünyada istihbarat teşkilatları asla yasayla
korunmazlar. Yasa dediğin, kağıt üstüne yazılmış bir metindir. Size istihbarat
getirilmesini sağlamaz, tembel memura iş yaptıramaz.
Öyle ülkeler var ki istihbarat teşkilatları bile yoktur.
Adamlar, Bilişim Sistemleri Pazarlamacılığı, Bilgisayar
Yazılım Teknikleri, Uluslar arası İthalat-İhracat A.Ş gibi adlarla kurdukları
şirketler aracılığıyla bu hizmetleri yürütmekte ve de buna rağmen başları
ağrımaktadır. M.İ.T’in de böyle bir örgütlemeye geçmesi Turgut Özal zamanında
başlatılmıştı zaten.
Sen ki, açıktan cihana meydan okurcasına mevcut istihbarat
kurumuna böyle bir yetki verdiğin zaman en ufak suçlamada kafadan savaş suçlusu
ilan edilirsin. Hem kendinin hem de bu milleti hatta dünyanın da başını derde
sokarsın.
Her salaklığı, ahmaklığı bu hükumete yakıştırırdım ama bu
kadar salaklaşacağını inanın yakıştıramazdım.
Ne kadar salaksınız yahu?
Bu işler yasayla değil, kaliteli insan yetiştirerek, son
teknoloji ekipmanlar üretilerek yapılır!
Ha, siz okuryazarlığın faydası olmadığını savunan Selefi,
şeyhçi, pirci, dedeci, ruhçu, büyücü,muskacı Nurcular tayfasındandınız değil
mi?
Öyle ya, kaliteli eğitimli adamı ne yapacaksınız ki?,
Siz, iktidara geldiğinizden beri televizyon kanallarında
cin, ruh gibi üç harflilerin istihbarat işlerinde kullanıldığı fasaryasını
yayan, zaten Selefi Nurcu Masonlarsınız, sizin bu yasalara neden ihtiyacınız
olsun ki?
Ne istiyorsa verin cinlere, Esad’ı büyülesinler, Suriye
ordusunu efsunlasınlar, halkını kandırsınlar olsun bitsin?
Yoksa halka şırınga ettiğiniz bu varlıklar masallarına başta
kendiniz de inanmıyor musunuz?
Yahudi tapınak fahişesi cin çağırma ayininde |
Ruh gelince heykele girip konuşacak, rahibeyi becerecek, bilgi verecek |
Bir zamanlar TRT’de,Lüküs Hayat adlı komedi tiyatrosu vardı, onun unutulmayan repliğinde şöyle bir ifade vardı;
“Şamama kiiim sen kimsin herkes haddini bilsin. Şamama bir
ev köpeği sense sokak köpeği!”
Şöyle uyarlarsak;
“Devlet adamlığı kiiim siz kimsiniz? Herkes haddini bilsin!
İstihbarat, devlet yönetmek eğitim, siyaset, akıl, tecrübe işi. Oysa siz topçu,
çaycı, üçkağıtçı tayfasısınız.
Bu ülkeye atom bombası arttırıacak, işgal ettireceksiniz.
Bırakın bu işleri, ehil olanlar yapsın işleri.
Saygılarımla.
Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.