Sayfalar

4 Şubat 2013 Pazartesi

TURKLER MI ALMANLAR MI GENETIK OZURLU


GENETİK ÖZÜRLÜ TÜRKLER Mİ ALMANLAR MI?

Sayın Türker Ertürk’ün, Recep Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu arasında yeni ortaya çıkan “AB-Şangay tartışmasını esas alan yazısında bahsettiği, Araplar ile Türklerin genetik olarak yaratılış özürlü olduklarını iddia eden 2002-2009 yılları arasında Berlin Eyaleti Maliye Bakanlığı görevini yapmış Alman Thilo Sarazzin’in 2010’da yayınladığı “Almanya Kendini Yok Ediyor (Deutschland Schafft Sich Ab)” adlı kitapta yer aldığını ve bunları başka kişilerin benzer çıkışlarının takip ettiğini yazması beni üzmüştür.

Almanların Genetik İnsanlık Düşmalıklarına bir başka örnek
Almanya’da bulunan “Türk” kimlikli vatandaşların %80’i 1568’lerden beri batılı ülkelere sırtını dayamış, onların destekleriyle isyanlar çıkartan, ancak dağ eşkiyaları olmaları yüzünden “devlet yürütecek medeni yeterlilikte olmadıkları için” 1961’den itibaren batılı ülkelerde “işçi” olarak istihdam edilen, İncil-Tevrat okuyan Yezidi Kürtleri Süryani Arap, Ermeni ve Rumlardır. Yani “Ay Tanrısı Kültü” ne de sahip olan Almanların aynı zamanda hem din hem de ırk kardeşleridir.

1970’lerden bu yana bu kardeşlerini sağ-sol, Alevi- Sünni, Türk-Kürt çatışmalarının çıkarılmasında, kullanmak için istihbarat kurumlarında eğitmişler, ceplerine paralar koyup, aylıklar bağlayıp ülkemize yollamışlardır. Bazılarını yazar-çizer bazılarını da anarşist yapmışlardır.

Yani Türk dedikleri kendi soyları, kendi köleleridirler. Bu insanları, kendi anavatanlarında kendi kardeş halkları ile çatıştırıp doymak bilmez sömürgeciliklerine alet etmişlerdir.

Gelelim “Genetik Özürlü Kavimler” aslında kimlerdir sorusuna?

Gerçekten iddia edildiği gibi Türkler ve Araplar mı yoksa başkaları da var mı?

Türkler gerçekten bu gruba dâhil mi?
Üstün olan ırk niye üstünlük kovalasın ki?

Günümüz Avrupa ve Amerika devletleri her ne kadar materyalist ve Darwin’in Evrim teorilerinin sahibi olan toplumlar olsalar da elan kendi halklarına da bizim gibi yönettikleri devletlere de din merkezli siyasetleri uygulamaktadırlar.

11 Eylül 2001’de kendi kurdukları terör örgütü El Kaide’nin üzerine attıkları, aslında gerçek suçu ABD başkanı Bush’un güvenlik şirketi sahibi olan kardeşinin işlediği bilindiği halde yeryüzünü işgal gerekçeleri buna dayalı olduğundan üstünü örttükleri kendi haklarını katletme alçaklıkları olan ikiz kuleler rezaletinin ardından “Haçlı Seferi” ilan etmişlerdir.

14 Mayıs 1950’den beri Müslüman görünümlü, özünde Süryanilik olan Nurculuk akımını milletimize dayatmışlar ve hala Fethullah Gülen ile bunu sürdürmekte ve tüm Müslüman dünyasına da dayatmaktadırlar.

Dayattıkları din, 12’ncü yüzyılda kurulan daha sonra Masonlar adını alan Tapınak Şövalyeleri tarikatının “şeytan ibadeti” kültüne dayalı dindir. Sünni Müslümanların bütün ibadet tarzlarını bire bir uygulayan ve kendilerini “Hazreti Yahya Hıristiyanları” olarak tanımlayan, batılıların Saint John, Jesuits (Cizvitler) Hıristiyanları olarak bildiği bu din hem Masonların hem de bu gün Nurculuk ve Gülen’cilik akımlarıyla Müslümanların hatta Hıristiyanların da dini olmuştur.

Süryanilik olarak bildiğimiz bu dinin öteki adı da putperest Sabilik dinidir. Sabiler, âdem peygamberin oğlu Şit’in, batılıların deyişleriyle Seth/Set’in Nil vadisine yerleşerek “Bataklık, Sazlık Kültü” olarak ta bilinen “Ay Tanrısı Kültü” nü kurduğu Sabilerin bundan üredikleri sonradan oradan da kovularak Ürdün Nehri yamaçlarına sürüldükleri anlatılır.

Tufan sonrası Tevrat’ta da geçen Nuh oğlu Ham peygambere verilen Kenan Toprakları (Dicle- Akdeniz arası Sina yarımadası dâhil) üzerinde bulunan bu Ürdün/Şeria Nehri yamaçlarında, kıyılarındaki bataklıklarında yaşadıkları bilinmektedir.

Mısırlı tarihçi Manetho’nun yazdığı Mısır Tarihi kitaplarının Yahudi tarihçi Josephus Flavius’un Grek tarihçi Apion ile atışmalarında ortaya çıkan Maneto’nun bu kitaplarındaki belgelere göre, Sabilerin benzeri olarak Yahudilerin de cüzzam ve sair bulaşıcı hastalıklara yakalanmış ve piramitler iççin taş çıkartılan ocakların bulunduğu Avaris kıyısına sürüldüklerinde piramit tapınaklarının başrahibi, büyücü, sihirbaz Osarsif’in önderliğinde isyanlar Mısırı bir süre yönettikleri ve II. Ramses tarafından Kızıldeniz bataklığını takiben önce Sina yarımadasına oradan da Ürdün Nehri vadisine yerleştiklerini gözlediğimiz Yahudilerin gerçekte tanrının seçtiği değil aksine def ettiği, şefaatinden yoksun bıraktığı sürdürdüğü kavimler olduğu ortaya çıkmaktadır.

Rahipleri Osarsif’in de Kızıldeniz bataklığından sağ olarak Sina çölüne geldiğinden kendisine Mısır firavunlarınca da sevilen bir ad olan Mosis/ Musis/Muşi yani Musa adını aldığını bu kaynaklarda görüyoruz.
Sözde Yahudiler Kızıldeniz'İ geçerken

Yahudilerin ve Musa’nın cüzzamlı oluşları Tevrat’ta defalarca işlenmektedir. Musa’nın Allah ile konuşurken gömleğinin göğsünden içeri soktuğu elinin beyazlaması, Levililer kitabında cilt hastalıklarının anlatıldığı bölümde “kırmızı et” olarak görünen (Trkç- Alaten) cüzzam hastalığının kötülüğünün işlenmesi ve dikkat edilmesi, Yahudilere, hastalıklılar ve suçlular için “ikinci şehir” inşa etmeleri gibi çok sayıda konuda cüzzamlı oluşları işlenmektedir.

İslâm kültüründe de bu bilinmektedir ve Evliya Çelebi 158’de seyahat ettiği Süphan dağını anlatırken dağın özelliklerini bir güzel anlatır ve şöyle bir ifadede bulunur; “…Allah bu dağı öyle güzel şekilde donatmıştır ve bereketlendirmiştir ki bir Yahudi bu dağa çıksa kendiliğinden ölür!”

Yahudilerin Allah’ın bereketinden yoksun bırakıldıkları inancı. Tevrat’ın tanrısı Yahve’nin Musa önderliğindeki Yahudilerle ilk savaştığı kavim Mısırlılardır ve onları muhtelif olaylarla dize getirip Yahudilerine özgürlüğü kazandırmasını takiben ikinci olarak Ürdün nehri kıyılarında yaşayan putperest Sabilere saldırtır. Yahudilere verdiği topraklar da onlarınkilerdir.

Ancak, Yahudi büyücü Musa’nın dini de Sabi dininin “putperestliği” iptal eden şeklidir. Dinleri aynıdır. Tanrıları aynıdır fark putperestliğin iptalidir. Kur’an’da İbrahim’in “Hanif Müslüman/Sabi” yani putperest olmayan Sabi olduğu işlenir.

Bu durumda, Mısır’dan sürülen Osarsif’in cüzzamlılarından önce Sabiler de aynı şekilde buralara yerleşmiş kavimlerdi. Büyücü ve rahip Osarsif/Musa üstün büyü gücüyle Sabileri idaresine alıyor, soykırıma uğratıyordu. Çünkü yeryüzünde yerleşecek başka boş yer yoktur.

Ay Tanrısı Sin’in kızı Ruha’ya (kovulmuş-düşmüş şeytan) tapınan bu Sabilerin dini Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmiyet dinlerinin de temelini oluşturur.

Çok zeki olduklarını söyleyen Almanlar da güneşi değil ayı esas alan şeytan ibadeti merkezli Ortodoks Hıristiyan’ı olduklarından ve bu dinin ensest ilişkiyi benimseyen geleneklerine de sahip olduklarından pek zeki oldukları düşüncesine katılamıyorum.

Gene bu kültten doğan Mason dinini benimsemiş Amerikan sermayesi ile I. Dünya savaşını başlatan ve yeryüzünde yaklaşık 16 milyon insanın ölümüne neden olan yetmez gibi aynı Amerikan sermayesinin desteği ile halka reklam edilmiş Hitler sapığının ya da onu yönlendiren Alman Rockefeller sermayesinin ardına ikinci kez düşerek “Avrupa’nın idaresi bize verilecek” umuduyla bu kez 25 milyon kadar insanın ölümüne neden olmuş, tescilli Yahudi soykırımını yaparak Ortadoğu’nun ve dünyanın başına musallat bir İsrail kurumasının şartlarını hazırlamış Almanlar gerçekten zeki olabilirler mi?
Üstün zekalı (!) Almanlar,Yahudileri böyle kıymışlar!

Hele hele, kendilerine verilen bu vaatler yerine kafasına iki kez yediği Amerikan bombaları ile dünyayı Amerikan İmparatorluğu haline getiren ve kendisi hava alan Almanlar için “zekâ” kelimesi biraz abartılı kaçmıyor mu?

I.Dünya Savaşında dedemin Galiçya (Polonya’da Rus sınır bölgesi) Alman ordusunda görevliyken, orada Rusları geri püskürttükten sonra Çanakkale’ye destek olarak geldiklerinde gazi olmasının getirdiği Türk-Alman dostluğunun hatırına bunları yazmak istemezdim.

Çünkü biliyorum ki birçok Alman arasında bizi seven çok insan var. Ama kendini bilmezlere de haddini bildirecek bilgi ve görgüden de yoksun olmadığımız göstermek için de yapacak başka şey de yoktur.

Herkes şunu bilmelidir ki, yeryüzünde sürgün kavim olan Yahudilerin “Topuk Tutan/Hileci” Yakup’larından Grek Hileci mantığına (İslâm’a da geçmiş bulunan Hermetizm) dayalı “yalancılığı esas almış” Hıristiyan Kültü batıya yalancılığı ve sahtekârlığı aşılamıştır.

Alman, Arap ve Türk toplumları da bu hastalıklı toplumların dinlerine girmiş olduklarından bence aralarında zekâ farkı yoktur. İspanyolların, Portekizlilerin dünyayı işgal ettikleri ardından İngilizlerin bu görevi devraldığı Avrupa tarihinde Almanlar papanın ardında batılı krallara taç giydiren bir toplum olmakla avunmuşlardır.

Aynen, Osmanlı’nın hilafetle avunması gibi. İki toplum da din temelli bir idarenin içinde ermiş, ikisi de I. Dünya savaşında aynı cephede batı sömürgeciliğine karşı birleşmiştir. Bu tesadüf değildir.

Bu Alman yazara bu konuyu tekrar düşünmesini öneririm. Eğer Almanların bin yıllık taç giydirme görevlerinden gelen bir saygınlıkları olmasaydı şu ana kadar çok daha kötü yerlerde olurlardı. Türkler kadar da ayakta kalmaları söz konusu olmayabilirdi.

İki dünya savaşının ardından Hıristiyan kardeşliği bahanesiyle Almanlar Amerika tarafından vat edildiği kadar olmasa da yükseltilmişlerdir. Oysa bizim ülkemizde elektrik santralı kurulmasına bile yıllarca olanak tanınmadı. Daima, anarşi, terör, kardeş kavgaları, etnik ve mezhep sorunlarıyla boğuşturulduk ve hala da öyleyiz.

Yeryüzünü yöneten Hıristiyan dünyanın bir parçası olan Almanların onca hizmetlerine karşın bulundukları siyasi ve ekonomik konumları Türkiye gibi ülkeler için cazip olabilir ama başka ülkeler için o adar olmasa gerekir.

Dost acı söyler Alman kardeşlerim.

Soyla uğraşanın soyuyla sorunu vardır. Siz de uğraşıyorsanız sizin de sorununuz vardır ve önce bunu çözerseniz kendinize de insanlığa da daha yararlı olursunuz!

Çünkü biz Türkler sizin tanrınızın seçtiği cüzzamlı Yahudilerin bile sağlık bulmak için aralarında yaşadığı, sizlerin de bu hallere gelmenizde faydası olmuş, yeryüzüne adaleti, medeniyeti getirmiş bir milletiz.

Biz sürülerimizi otlatmak için izin istedik, siz ise bizi vergilerle, askeri saldırılarla ezmeye kalktığınız için geçmişte bizim işgallerimizi yaşadınız. Atalarımız, atalarınıza hak ettiklerinin çok altında cezalar vermişlerdir ve asla soykırımcı olmadık!

Bizde böyle hastalıklar, ırkçılık sapıklıkları yoktur. Bu güne kadar hiçbir “Pan Türkçü” Türk kökenli olmamıştır.

Türkçülük yapanlar hep sizlerin başımıza sardırdığı Slav, Kürt, Yahudi kökenlilerdir.

Türkler Irkçılıktan, haksızlıktan muaf millettir.

Bu gün bizi yöneten, dün Osmanlı zamanında yönetsinler diye görevlendirdiğimiz memurların soylarıdır. Yani, Yahudiler, Araplar, Grekler, Slavlardır.

Ayrıca bunların ataları da sizlerle işbirliği yaptıkları için devleti batıranlardır. O yüzden başımızda onları gene sizler tutmaktasınız.

Bu da demek ki adı Türkiye olan bu topraklarda sizin seçtikleriniz idareciler bütün geri zekâlılıkların da sorumlularıdırlar. Türk milleti her türlü iftiradan, suçlamadan, aşağılamadan muaftır.

Ülkemizde gördüğünüz bütün sorunlar sizlerle işbirliği etmiş, sizden olan, soylarını sizlere bağlayan asilerin, sinsi işbirlikçilerin soyları, sizlerin atadığı memurlardırlar.

Türk milleti “ensest ilişkiye giren şeytan tanrıların, onlardan gelen babaların soylarından ürememişlerdir.”

Sezar’ın hakkını Sezar’a Türk’ün hakkını Türk’e verin!

İki dünya savaşında işlediğiniz insanlık suçlarını sizden başka işleyen bir millet yeryüzünde bilinmemektedir.

Tarihin yazmadığı bunca ağır suçu işlemek için “Üstün Irk” mı olmak gerekir, yoksa haşeratlardan da aşağı olmak mı?

Haşaratlar bile bizim boyutumuzda olsalar yeryüzünde hayvan bırakmazlardı. Ayrıca bu kadar ağır suç işleyen, acıkmadıkça, gerekmedikçe saldırıp yok eden bir haşarat daha tespit edilmemiştir. Almanlar ve batılılar bu insanlık dışı işi çok iyi yapıyorlar.

Haşaratlar bile aşağılanmada işledikleri suç bakımından batılı insan kılıklı böceklerle kıyaslanamayacak haldedirler. Böcekler daha saygın kalmaktadırlar.

Tevrat Babil’in Yıkılışı Bölümünde (Genesis) de eski dini metinlerde de anlatıldığı gibi tanrı soyuyla insanlar savaşmışlar, yenilmişler ve uzun bir dönem göklere çıkma yasağı cezası almışlardır. Göçer toplumlar bu yasağa uyan, oldukça uzun olan bu süre içinde yeryüzünün insan ve hayvan yaşamına uygun olabilmesi için ekolojik dengeyi korumakla görevli kavimlerdir. Bunların başarısızlıklarının tek sebebi, yalanı, hileyi, sahtekârlığı “zekâ” sayan şeytanın çocuklarını insan yerine koymaları ve onlara “yüzleri, şekilleri insana benziyor diye” güvenerek aldanmalarıdır.

Dünyanın kendi malı olduğuna inanan ve insanların üzerine de “gözcü” kılınan şeytanın Âdem-Hava mitinden ürettiği “şeytanın soyu” olan kavimler Hint, Aryan kavimleridir. Yani “üstün ırk” teorisini bu Sabi dinine dayandıran Sami kavimlerdir. Tüccarları ve yerleşik kavimleri yeryüzünün dengesini bozacakları gerekçesiyle Hintli olmalarına rağmen taşlayan Sufi dervişleri yazan Joseph Campbell (Tanrıların Maskeleri- Doğu Mitolojisi) gibi yazarları da okuyunuz.

İskenderiye Kütüphanesinden tutunuz da İran, Türk, Hint, Arap ve batılı kavimlerin tarihi bilgilerini içeren sayısız belgeyi yakıp yok eden Grek (Hileci) soylu Hıristiyan Roma ve Bedevi- Yahudi melezi Müslüman Hicaz Arapları yani “şeytanlara tapınan” bu kavimler değil midir?

Türkler hangi kütüphaneyi yakmış, hangi milletin tarihini yok etmişlerdir. Hangi milleti köleleştirmişlerdir?

Kölecilik, yerleşik hileci kavimlerin sapkın dinlerinden etkilenmiş Türkler arasında yer bulduysa da asla batılı ve Hint-Arap toplumlarında olduğu kadar zalimliğe ulaşmamıştır.

Amerika kıtalarından Okyanusya halklarına kadar bütün kavimleri soykırımlara uğratan, çiçek hastalığı bulaştırılmış battaniyelere toplu olarak öldüren sizler değil misiniz?

Yahudileri bile Cebelitarık boğazından denize fırlatanlar, gaz odalarında topluca yakanlar, üzerlerinde genetik ve her türlü kimyasal deneyleri yapanlar, açlıktan ölünceye kadar madenlerde çalıştıranlar sizler değil misiniz?

Yeryüzünün kültürel kayıplarının sebebi, medeniyetin düşmanı siz şeytanın çocukları değil misiniz?

Üçüncü dünya savaşı şartlarını hazırlayan Süryani-Yahudi Masonlar ile Evangelist sapkın şeytan ibadetçisi din çeteleri değil midir?

Aalman Başbakanı Angela MERKEL
Ama başbakanınız Merkel’in Libya saldırısı sırasında söylediği “Biz iki dünya savaşı çıkardık, bundan kusur kalalım” sözünü de takdir ettiğimi belirteyim!

Türk milleti her daim doğrunun yanındadır. Bir de başımıza tayin ettiğiniz şu şeytana tapınan, yalanı, hileyi, dolanı din edinmiş Yezidi Kürtler, Sabi, Süryani, Rum, Arap, Ermeni ve Yahudilerden kurtulabilsek bu işi daha açık olarak gösterebiliriz.

Saygılarımla!


Bu konuda geniş bilgi için yazdım; http://adilyargic.blogspot.com/2012/02/yahudi-kultu-yahudiler-cuzzamli.html#axzz2FzUC2sRI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.