Sayfalar

11 Şubat 2012 Cumartesi

BAŞBAKAN İLAÇLANDI MI?

BAŞBAKAN İLAÇLANDI MI?

Başbakanın bir kaç hafta öncesi Pendikte özel bir hastanede geçirdiği sindirim sistemi  ameliyatı ile bu soru gündeme gelmişti.
Ben yüce Atatürk’ün, Cemal Gürsel’in, İsmet paşa’nın CHP Genel Başkanlığında iken Abdi İpekçi’ye yaptırdığı “Üsler Araştırmasının” ardından yerini gene ABD’de eğitim görmüş gelmiş Bülent Ecevit’e terk etmesinden kısa sure içinde 1973 Şubatında aramızdan ayrılmasında bile “olabilir” diye yazmıştım. (Sol’a Açılan Haçlı Seferi ve Cumhuriyet Tarihimiz” başlıklı araştırma yazım)

Peki, başbakan ABD tarafından allanıp pullanıp iktidara getirilmiş ve sömürgeci güçlerin her dediklerini yapan birisi olarak nasıl olur da ilaçlanabilir?

Şu şekilde ilaçlanabilir;
Başbakan’ın benim tespit edebildiğim iki sabıkası vardır. İlk sabıkası, Rus Gürcü Savaşına orduyu Gürcistan’ı korumak için sokmakta  başarısız olmasıdır. İkinci sabıkası da Libya saldırısında çekimser, Suriye’ye karşı isteksizliktir.
Ve İran’la ilişkilerinde ABD ve işbirlikçisi olan AB topluluğunu kıllandırmasını da eklersek üç sabıkası görünürde olanlardır.

Hugo Chavez- Tek Sosyalist
Siyaset Adamı
Hilal İşareti ile aşağıdaki "NUN"
ن  harfine bakınız!
Bayrağımızın yıldızı
Nun harfinin "noktası"
 haline getirilmiştir.
Venezuela devlet başkanı Hugo Chavez ( Ugo Çavez) başta Brezilya başbakanı olmak üzere bir çok Güney Amerika kıtasındaki siyasilerin seri şekilde “kansere” yakalanmalarını ABD’ye bağladığını hatırlayalım.
Daha dün ABD yetkilileri “Suriye'ye Türkiye ve körfez ülkeleri saldırsın!” beyanında bulundular. Bu da AKP ve başbakan üzerinde ciddi bir emperyalist baskı olduğunu göstermektedir. AKP’nin emriyle Suriye’de gizli görevli ülkemizin askeri ve istihbarat örgütlerinden bazı görevlilerin “Arap Baharı’na” katkıda bulundukları iddiaları “anti emperyalist” olan ülkemiz ve dış basınında işlenmektedir. Ancak bu destekler gerektiği gibi yürümemekte ve sömürgeci güçleri sinirlendirmektedir.

Alt Orta "NUN"  ن‎  harfidir. 
İran Nur Mason
Locası'nın Sembolüdür.
M.İ.T olayında bu kuruma saldıranların özellikle bayrağımızdaki Hilâl remzinin, bazı yandaş TV ve yazılı basının logolarında  Nurcuları temsil eden Arap Alfabesinin “NUN- Nur’un baş harfi” ( Nur, Müslüman, Hrisityan ve Yahudi Mason Localarının ortak adıdır) harfine benzetilerek kullanıldığını AKP iktidarından beri görüyoruz. İşte Fethullahçı/ Said-I Kürdi Deliüzzamancı olan bu “ihanet çetelerinin” kanallarında ve yazılı basınında M.İ.T’e yapılan açık saldırı aslında başbakana “çekil” saldırısı olarak da yorumlanabilir.




Pensilvanya’daki malikânesinden hizmetinde bulunduğu  Yezit/ Sabi dini kökenli Mason Localarının emirleri ve sıkıştırmaları ile “çıkmaza” düşen Yezidi Gregoryen Ermeni dönmesi Fethullah Gülen’in başbakana bir “müdahalesi” olarak yorumlanabilecek bir “grup çatışması” iki gündür bizleri oyalamaktadır.
Suriye ve İran ülkelerinde yürütülen sinsi  hesapların yürütülmesinden sorumlu MİT karışıklığından bir “Özel Yetkili Savcının” tayini ile MİT'e kalkan olacak yasa taslağı çıktı.

Ardından başbakanın ameliyatı kafaları karıştırdı. Görünüşe göre ABD emperyalizmi başbakandan hoşnut değil. Dün AİHM ( Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) Ergenekon soruşturmalarının "ADİL" (!) olduğunu onayladı. Bu da AKP siyasetlerine her türlü destek sürüyor anlamına gelir.
Ama Suriye saldırısı bunca desteklere ragmen gerçekleşmiyor.”Amerika’nın talimatlarına “engel” oldukları” gerekçesiyle içeri atılan generallere rağmen Suriye operasyonunun gerçekleşememesi başbakanı sabıkalı mı kıldı dersiniz?

Avustralya'da Katolik Üniversitesinde F. Gülen Kürsüs açılış resmi
Yani Gülen artık bir HIRİSTİYAN AZİZİ'dir.

Bana öyle görünüyor.Yerine Cumbaba köşkündeki muhterem zat mı yoksa Dersim sürgünü Yezid Manisa'lı Bülent Arınç mı gelir? İnanın göze görünmeyen o kadar çok işbirlikçi yalama var ki. Başbakan bir şekilde ortalığı boşaltsın bakın ne gönüllüler göreceğiz.

Emperyalizm, Atatürk gibi bir kahramanı uluorta harcayabilmiş, İsmet paşa gibi bir işbirlikçisini bile ölümüne yakın “asi” edebilmiş, Menderes gibi bir “emirerini” bağları kopartacak dereceye getirip, ipe çektirmiştir.
Cumhuriyetin ilanı ile başlayan “diktatörlük” olarak da yorumlanabilen devlet idare şekillerinin ardında, “bebek emperyalist” ABD ve mason localarının yürüttüğü “milliyetçilik, demokrasi ve eşitlik” siyasetlerinin etkisinde kalan aydınlar bu masonlara katılmışlardı ve onların “hoş görülü” olmaları hoşlarına gitmiş, ABD yardımları ile ülkelerini kalkındırma sevdasına düşmüşlerdi.

Ama “diktatörlük”  olarak yorumlanabilecek uygulamaların ardında ise “devleti koruyan vatansever” bir kadronun “olur olmaz” saldırıları önlemek için tedbirli olmaları yatmaktaydı. En azından Türkiye ve SSCB’de durum böyleydi.
1950 Menderes iktidarıyla başlayan “ikili anlaşmalar” ile emperyalizm ülkeyi her hükûmet döneminde bir kez daha esir aldı. Siyasi iktidarlar onların mason işbilikçileri aracılığıyla iktidar olduğundan “heyecanla” bu ikili anlaşmaları imzaladılar. Bu AKP ile de sürdü. Abdullah Gül’ün “Türkiye’nin işgalini de içeren” meşhur dokuz sayfa on bir maddelik ikili anlaşması da buna delildir.
Ama emperyalizm “şeytana tapan büyücü masonlardan” oluştuğundan bizim şeytanların şeytanlıklarını yapmadan önce kestirebilmektedir.

1950’lerin şaşkın aydını Adnan Menderes veya Yunanistan eşiti Yorgo Papandreu, Pakistan’ın Müşerref’i, 12 Eylül 1980 darbe projesi mucidi Dersim Çemişkezek Yezidi Turgut Özal veya yanar dönerlikte master sahibi Recep Tayyip Erdoğan da olsanız inanın onların olduğu gibi sizin de bir “son kullanma tarihiniz” vardır.
Emperyalizm dünya düzenini yıllardır yürüttüğünden tecrübelerine dayanarak siz daha işe başlamadan sizin son kullanma tarihinizi belirler.
İster beğenelim ister beğenmeyelim, başbakan bir şekilde ilaçlanmıştır. Artık yerini yeni bir işbirlikçiye terk etmek üzeredir.
Bilmediğimiz ise başbakanın bu oyuna ne kadar devam edebileceğidir?
Son olarak tartışılması gereken de Suriye ve İran işgallerinde Türkiye ve öteki işbirlikçi ülkelerin ne kazanabilecekleridir?

Ben 2006- 07’de yazmaya başladığımdan beri  gelişmelerin “emperyalizmin ekonomik bir proesi” olmadığını tersine I.Dünya Savaşından sonar yeni dünya düzeni ile gerçekleştirilen “güçler dağılımının” cil’in Vahiyler bölümündegeçen “Kıyamet cesi çıkacak meleklerin” yazıldığı ayetlere gore yapıldığını,lkelerin bayrklarına kadar bir çok delille yazmıştım.
Hedeflenen B.O.P Haritası
B.O.P projesi, Türkiye’yi Suriye, İran ile savaşa sokup, Çin ve  SSCB ‘ye Türk ve Müslüman dünyasını kırdırmak ardından da “tam bir Haçlı İşgali” ile sonuçlanacak bir “dini işgal projesidir.
Bu yüzden Türkiye acilen”NATO ve AB” yapılanmasından çıkarak “tarafsızlığını” ortaya koymalıdır. NATO ve AB bzi işgal ederse, zaten edecek ve kırdıracak her siyaseti açıkça, üstüne basarak söyleyerek bunu itiraf etmektedirler.
Olay tam bir Haçlı operasyonudur. Suriye veya İran’ın düşmesinin ardından bütün Müslüman ülkelerin işgali gerçekleşecektir.
Fethullah Gülen eğer gerçekten bir vatansever ise,bunca saldırı ve hakaretlere “vatana hizmet duygus yüzünden katlanan birisiyse” ve “hiç kurtuluşu yoksa” acilen bu projeden intihar falan ederek çekilmelidir. Bu projeler “ekonomik yeni dünya düzeni” değil, dini, siyasi projelerdir.

Bana sorarsanız 2023'den önce sürprizler gelecek!
Bu yazı “aşırı komplo teorisi” olarak yorumlanabilir. Murat Bardakçı da bir kaç yıl once bunları öyle yorumluyordu. Ama bu güne kadar yazdığım her şey gerçekleşti. Tespitlerimdeki doğruluk benim “kâhinliğimden” değil, siyaseti doğru okumamdan kaynaklanmaktadır.
Bin beş yüz yıldır İslam’ın ve doğu milletlerinin kalkanı olmuş onurlu Türk Milletini “işgalci Haçlı Ordusu” yapmaya ve bu adla anılmasına neden olmaya ne AKP’nin ne Fethullah’ın ne de bir başkasının hakkı vardır.
Hatta Türk Milletinin bile kendisinin böyle anılmasına neden olan bir projede “kölelik” etmeye hakkı yoktur.


Saygılarımla!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.