ŞEHİTLERDEN ANAYASA ve VAN DEPREMİNE
Önce son bir haftada Bitlis ve Dağlıca olaylarında kahpece şehit edilen polis- asker güvenlik güçlerimize tanrıdan rahmet ve yakınlarına ve bütün milletimiz baş sağlığı diliyorum ve bu olayların bende yarattığı izlenimlerin ve genel kültürüm doğrultusunda iç yüzünü açıklamaya gayret edeceğim.
AKP hükümetini milliyetçi vatansever göstererek oyların bu partiye akmasını sağlamak üzere terör örgütü genel seçimler öncesinden sistemli bir şekilde güvenlik güçlerine saldırılar gerçekleştirdi. AKP de yaptığı hamasi konuşmalarla B.O.P projesinin eş başkanı değil de vatansever milliyetçi görüntü sağladı.
Henüz yapılanma aşamasında olmaları nedeniyle görünür bir başarıları topluma yansımamış olan “Polis Özel Harekât Timleri” ile yeni “Özel Ordunun” terör örgütü ile savaştırılmak üzere teşkilatlandırılmalarına ek olarak emperyalizmin dayattığı “bölücü Anayasa” çalışmalarının örgütte yarattığı “sözde psikolojik baskı” ile bu eylemleri yaptığı iddiaları aşağıda sayacağım nedenler yüzünden bana pek mantıklı gelmemektedir.
Mart ayında Libya’ya başlatılan NATO Haçlı ordusunun saldırılarını başta Almanya ve Rusya olmak üzere diğer antiemperyalist siyaset güden ülke ve kuruluşlar ile halktan insanların “Haçlı Seferi” olarak tanımlamaları NATO’nun topu ülkemizin üzerine atmasına neden oldu.
Libya’ya NATO saldırısı gerçekleşmeden birkaç gün önce Suudi Arabistan’da katıldığı bir konferansta konuşan başbakan RE.T.E şöyle diyordu;
-“NATO’nun Libya’ya saldırması akıl işi mi, NATO’nun Libya’da ne işi var?” Aşağı yukarı ifade böyleydi.
Birkaç gün içinde Semitik Arapların* NATO saldırısı başlayınca bırakın başbakanı muhalefet partileri bile Kıbrıs savaşında karşılıksız yardımlarını esirgemeyen, 24.000 kadar işçimizin ve onlara iş veren çok sayıda şirketin ekmek yediği, milyarlarca yatırımımızın bulunduğu Libya’nın önderi Kaddafi’ye;
*(Sam peygamber soyu olduklarını iddia eden,Mason küresel sermayenin Müslümanlara biçtiği yeni şablon dinin bilinen adıyla, Nurcu Müslüman kisveli- Grek-Yahudi-Arap melezi kavimlerin yoğun olduğu Ortadoğu bölgesinin sahil kentleri halkları.)
“-Çekil, yerini halk hareketine teslim et!” çağrısı yapıldı ve hatta Deniz Kuvvetlerimiz bir de NATO ordusuna katılmak için kruvazörler gönderdi.
Geçen yedi ay içinde Kaddafi NATO ordularının bombardımanlarına eşlik eden Müslüman kisveli Semitik Arapların işbirlikçilikleri ile gücünü kaybetti ve vahşi bir şekilde öldürüldü.
İnternete düşen videolara göre saklandığı kanalizasyon çukurundan çıkartılan Kaddafi’nin boşaltım sistemine demir çubuk sokularak cinsel taciz ile aşağılanarak yaralanmış ve akabinde öldürülmüş olduğu görülmektedir.
Bu bana Adnan Menderes’in idamdan önce prostat testine sokulması işlemini hatırlattı.
Haçlı güçleri kendilerine karşı gelenleri bu şekilde aşağılamayı seviyorlar demek ki!
Suriye saldırısı ise Haçlı koalisyonunu “prestij kaybı korkusuna” itti ve ülkemizdeki “eş başkanlarına” hemen talimatı verdiler.
-Suriye’ye ve İran’a sen gir!
Başbakanımız hemen Şengen’e alternatif “Şamgen” işbirliği projelerini daha dün gündemde tutmuyormuşçasına aldığı emir gereğince Suriye’li Esad’a;
“-ÇEKİL” çağrısı yaptı ve değişik beyanlarla bunu güçlendirdi.
Bu beyanlar devletin bir numaralı makamı olan Cumbabalık köşkünden de geldi;
-“Artık sabrımız taşmaktadır, çekil ve devret!”
İyi de bu beyanların verildiği gün terör örgütü “10” askerimizi ve polisimizi şehit etmiş, başkent dahil olmak üzere ülkenin her yerinde bombalar, bölücü açıklamalar almış başını gitmişken, Malazgirt savaşından bu yana kamulaştırılmış Kilise vakıf mallarının Fener patrikhanesine iadeleri yapılır, apartman kiliseleri açılır, Sümela’dan Akdamar’a Hıristiyan ayinleri devlet eliyle yaptırılır, Güney Kıbrıs’ın Ak Denizde ABD şirketleri desteği ile petrol ararken ve AB Dönem başkanı olurken batıdan gelen tehditler yükselir, batılı devletlerin iflas ettirilerek Armageddon savaşına razı edilirken, ekonomik krizin ülkenin bağrını parçalayıp milleti işsizliğe ve yoksulluğa gark ederken kamuoyunu nasıl olur da bir Suriye saldırısına ikna edebilirlerdi?
Bu yüzden hükümetin terör örgütüne karşı göz boyayıcı bir başarısı gerekliydi, bu yüzden önce Bitlis’te “5” beş polis memurunun ve “5” beş vatandaşın ölümü ile sonuçlanan bir saldırı gerçekleştirildi.
Bunun üzüntüsü geçmeden aynı günün gecesi saat 01.00 sıralarında, ABD Preditörleri ile İsrail Heronları destekleriyle başlatılan Hakkâri Dağlıca baskını gerçekleştirildi ve “26” askerimizin şehit edildiği haberi bütün milleti yasa boğdu ve halkımızın büyük çoğunluğu her ilde ve ilçede sokaklara dökülerek kadınlı erkekli askere yazılma taleplerinde bulundular.
Bu saldırıları hükümetin başbakanı ve bakanlık üyelerinden zatların dokuz yıldır görülmemiş hamasi nutukları ve timsah gözyaşlarına bulanmış sözde üzüntüleri takip etti. Utanmadan şehir cenazelerine katıldılar ve yuhalandılar. Aynı zamanda da bütün yandaş ve muhalif kanallarda Kuzey Irak’a sözde saldırıya geçen orduyu temsil eden kalkış yapan uçak, havada gezinen helikopterlerin arşiv veya animasyon görüntüleri kapladı.
Sonradan öğrendik ki bu da gaz alma amaçlı olup operasyonların büyük kısmının ülke içinde ve açıklamalara göre de beş altı km. Irak’a Zap Vadisine girildiği ve kış uykusundaki ayıların rahatsız edildiği boş arazinin, kayaların bombalandığı, ordunun elinde modası geçmiş mühimmatların tüketildiği görüntüler eşliğinde “gaz alıcı” açıklamalar yapıldı.
İkinci Kenan Evren vakası ile hakkı olanların istifa ettirilmesiyle önü açılarak Genelkurmay başkanı yapılan Necdet Özel paşanın komutasındaki TSK (NSK) açıklamasında da “49” kırk dokuz teröristin etkisiz hale getirildiği ve “22” teröristin bulunduğu birkaç grubun takip edildiği ve birçoğunun öldürüldüğüne ilişkin açıklamalar milletin gazını almaya yetti gibi görünmektedir.
Dağlıca saldırısı hakkında yapılan yorumlardan birisi de oldukça ilginçti.
Neymiş efendim, yapılan baskında, betonarme karakollarda kayıpların az veya hiç ama bütün kayıpların da baraka tarzı karakolda olduğu, bu yüzden baraka tarzı karakolların terk edilmesi gereğiymiş. Siviri’de ABD güneşine karşı işemekten mahkum sözde darbeciler yüzünden de bu gereksinimler ihmal edilmişmiş te mişmiş…
Bu insana, 12 Eylül 1980 darbesinin akıl hocaları olan İ. Aldıkaçtı, İ. Doğramacı ve T. Ateş gibi profların 1985’lerden itibaren “Türk ordusunu çağdaş gerilla tipi savaş tekniklerinde eğitmek ve modernizasyonunu sağlamak için ülke içinde ve dışında kurulacak bir gerilla örgütü ile savaştırılması projesi” projesi kapsamında bu saldırıları düşündüğümüzde, Dağlıca baskını ve diğer terör olaylarının “Kürt Devleti Kurmak isteyen, emperyalizmin beslemesi olan bir örgütün” saldırısı değil de ordunun yakında katılması muhtemel savaş için yapılanmasını test eden önceden programlı bir danışıklı dövüşün olduğunu düşündürmektedir.
Dağlıca saldırısı bir ırkçı terör saldırısı olmaktan çok, “ABD Büyükelçisi Ricciardione’nin “Biz bu adamla çalışırız” diye icazet verdiği Necdet Özel paşalı TSK şey NSK’nın (Nato Silahlı Kuvvetleri) olası Suriye saldırısına ne kadar hazırlıklı olduğunu ölçmek için yapılmış düzmece bir olay gibi görünmektedir.
Malum AB-D’nin ülkemiz üzerinde Suriye ve İran’a saldırması için yapılan baskılar her gün artmaktayken bu tespit asla yanlış olmayacaktır hatta cuk diye oturmaktadır.
İşte bu gözün gözü görmediği, at izinin it izine karıştığı ve kurtların çok sevdiği sisli-dumanlı havanın arkasından Van’da dün meydana gelen 7.2’lik depremin getirdiği felaket, açıklamalara göre 265 can,1100 kadar yaralı ve mal kayıpları da eklenince şehitlerin üzüntülerine bir de bu eklendi, duygular birbirine girdi, nefret acımaya, yardıma, emperyalist destekli sözde Marksist- Leninist aslında Şoven Kürt Milliyetçiliğine dayalı terör eylemleriyle devlet kurma efeliği yerini yardım bekleyen muhtaçlığa, acizliğe bıraktı.
Kürtler bölge halklarının nefretini topladıklarını görmeliler. Boş hayaller bunlar. |
“İşte ne yaparsanız yapın bir anda o kurşun sıktığınız milletin yardımına muhtaç hale geliverdiniz” dersek haksızlık etmiş sayılmam inancındayım.
Bizler değişik ırki kökenlere mensup insanlar olarak bu coğrafyanın sakinleriyiz ve birbirimize de muhtacız. Deprem bu muhtaçlığı en açık şekilde hissettirmiştir.
Bu depremin Türkiye hükümetinin İran ve Suriye’ye saldırmaya ikna edilmesi amacıyla yapılmış bir ABD HAARB tesislerinin mi yoksa işbirlikçi Kürtleri cezalandırmak için AB-D karşıtı güçlerin HAARB tesislerinin bir ürünü mü olduğu konusunda kararsızım. Ama ilki bence ağırlık taşımaktadır.
Malum son yıllarda olan sel felaketleri ile depremlerin daima “küresel mason sermayenin karakollarını kurduğu AB-D ülkelerinde” değil de çoğunlukla “İslam ülkeleri, Çin ve Rusya’nın etki alanında bulunan coğrafyalarda” meydana gelmeleri benim dikkatimi çekmektedir.
Herkes aklını başına alsın. “El şeyiyle gerdeğe girilmez” deyişimizin tam oturduğu emperyalizmin destekleriyle bölge halklarını birbirine düşman eden, her gün sayısız canların alınmasına sebep olan iğrenç senaryolarda yer alan işbirlikçilerin artık “el desteğiyle devlet kurma hayallerine” bir son vermeleri şarttır.
Çünkü bu kurulacak olası devlet Büyük Ermenistan ve Büyük İsrail Devletine hizmet etmektedir. Kürtlerin bu projeden çıkarları ise Yahudi ve Hicaz’ın Bedevi melezi Yahudi Araplarının mevalileri (köleleri) olmaları dolayısı ile bu işten sadece “sevap” kazanmak olacaktır.
Emperyalizmin kendi kalesi içinde bile kapitalizme son verilmesini, sosyal devlet ve özgürlüklerin arttırılmasını isteyen “%99 Percent ninety nine” hareketinin dünyanın her yerine yayıldığı bu günler Nasyonal Sosyalist yani faşist PKK ve işbirlikçisi Yezit- Yahudi, Süryani, Arami, Ermeni işbirlikçilerine de ders olmalıdır.
Emperyalizmi yeryüzünden silecek olan emekçi sınıfının bağımsızlık mücadelesidir, herkesin elinde, dilinde ve aklında olan her şeyiyle yeryüzünü yok etmek için, Armageddon Savaşlarına hazırlanan Kripto Yahudi Mason küresel sermayeye karşı birleşmesi ve savaşması gerekmektedir.
İslam adı ile süslenmiş Yezid- Yahudi, Mason sapık inanışlarına dayalı Nurculuk, Efganilik, Bahailik, Liberallik ve İşbirlikçi Sol görünümlü sözde “Arap Baharı” ile son bir yıl içinde devrilen Arap önderleri bütün işbirlikçilere örnek olmalıdır.
Onları da bu yapılanma iktidar etmiş ve mevcut düzeni yıkıp yenisini oturtmak, 30 ile 50 yıldır birlikte çalıştığı bu işbirlikçi diktatörleri yerlerine yenilerini getirmek için gözünü kırpmadan harcaması gözler önündeyken, yeni işbirlikçilerce bu durum iyice düşünülmelidir.
Çünkü onların da bir “son kullanma tarihleri” olacaktır ve belki de bu tarih daha da kısa olacaktır!
“Arkadaş yurduna alçakları uğratma sakın,
Siper et gözdeni dursun bu hayasızca akın…” diyen Mehmet Akif’i yad ederek bu niyetimi de pekiştirmiş oldum.
İncil, Yuhanna’ya Vahiyler, Kıyamet bölümünde Allah Hz. İsa’nın bütün yaratılanların yok edilmesi ve dünyanın onun heybetinden kaçması sonucu, seçilmiş günahsız 144.000 Yahudi’ye yeni yuvarlak bir dünya vereceği ve bu dünyanın tamamıyla Yahudi ırkına ait olacağı vaadinin bir an önce gerçekleşmesi için bütün dünyada önce ormanları yok eden, tabiatı sanayi atıkları ile kirleten, yaşam alanlarını yok eden, asırlardır kendilerinden başka her millete soykırım uygulayan, Armageddon Savaşlarına B.O.P projesi ile hazırlık yapan Yahudi küresel sermayenin yeryüzünü yok etmesine engel olmak istiyorsanız devrimcilerin, sömürgeci karşıtlarının yanında olursunuz.
Yoksa ayağınızı basacak bir dünya, bir toprak parçası bile kalmayacağını şimdiden garanti ederim.
Takdir okuyucunundur.
Saygılarımla!
Keykubat/adilyargic
Deprem iddiama 4 gün sonra yurt dışından destek geldi;
Depremle ilgili şok iddia! | Video İzle ve Paylaş | Internet TV
http://www.tumgazeteler.com/?a=7154566
Depremle ilgili şok iddia! | Video İzle ve Paylaş | Internet TV
Depremde bir gariplik var Deprem Dairesi Başkanlığı Deprem Risk Yönetimi Çalışma Grubu Başkanı Demir Akın, Van depreminin şu ana kadar yaşanan depremlere benzemediğini ifade etti. | |
VAN`DA yıkılan ve ağır hasarlı binaların, Başbakanlık Afet veAcil Durum Yönetimi Başkanlığı`ndaki (AFAD) uydu izleme sistemleri ile 12 saatte tespit edildi. Kurtarma ekiplerini, uydu verilerinden faydalanarak yıkık binalara yönlendirilen AFAD bünyesindeki Deprem Dairesi Başkanlığı kapılarını açtı. Deprem Dairesi Başkanlığı Deprem Risk Yönetimi Çalışma Grubu Başkanı Demir Akın, Van depreminin Türkiye`nin şu ana kadar yaşadığı depremlere benzemediğini belirterek, `Bu deprem bizi şaşırttı. Burada yeryüzünde iz bırakmayan kör bir fay var. Öyle bir cinayet düşünün ki yani cinayet mahalinde çok az bir iz bulabiliyorsunuz. Arkadaşlar bölgede santim santim dolaştılar ama bu fayın kırılmasıyla ilgili izleri doğrudan doğruya bulamadılar. O yüzden bir gariplik var` dedi. Peru`da 6.9`da can kaybı yok GÜNEY Amerika ülkesi Peru`da 6.9 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Amerikan Jeolojik Araştırma Merkezi, depremin ülkenin güneyindeki kıyı kenti İka`nın 50 kilometre güneyinde meydana geldiğini açıkladı. Depremin başkent Lima`da etkili olduğu, ilk belirlemelere göre can ve mal kaybının yaşanmadığı bildirildi. Vatan |
http://www.tumgazeteler.com/?a=7154566
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.