Sayfalar

23 Ekim 2011 Pazar

PKK TARİHİ BAŞINDAN BU GÜNE 5

ELLERİ KINALI ASKERLER
Hakkari’nin Yüksekova ve Şemdinli ilçelerine, akşam saatlerinde yine askerler sevkedildi. Frenkans karıştırıcı ‘Jammer’ cihazlı askeri bir aracında eşlik ettiği 20 araçlık konvoyun geçişi sırasında yol güzergahında yoğun güvenlik önlemleri alındı. Henüz 3 aylık eğitimden sonra sınır ötesi operasyonun gerçekleştirileceği sıfır noktalara sivil minibüslerle nakledilen yaklaşık 200 askerden bazıları, kendilerini görüntülemeye çalışan gazetecilere el sallayıp, selam verdi. Minibüsteki askerlerin bazılarının ise elleri kınalı olduğu görüldü.
Anadolu’da askerin eline kına yakılması bir gelenek haline geldi. Anadolu kentlerindeki bu geleneğe göre ‘kına’ olayının hikayesi şöyle:
‘Bir gün birliğini denetleyen bir komutan askerin eline kına yakıldığını görür, ona elindeki kınanın sebebini sorar. Asker şöyle cevap verir: Bizim köyde üç şey için üç yere kına yakılır. Kurbanlık hayvanın üzerine kına yakılır, Allah’a yakınlığın işareti olsun diye. Gelinin eline kına yakılır kocasına yakın olsun diye. Askerin eline kına yakılır, vatanına yakın ve kurban olsun diye.’
 
Şenol ÇAKIR - Onur SAĞSÖZ - Behçet DALMAZ / DHA

  9/11/2007
ABD'YE PKK DESTEKLERİNİ GÖSTERİR DELİLLER SUNULMUŞ
Yıllar sonra...
Özgür CEBE (DHA)
Beyaz Saray'daki kritik Erdoğan-Bush zirvesinin ardından, ABD’nin PKK'ya destek verdiğini öne süren itirafçıların ifadeleri, yargılandıkları mahkemelerden istendi.

ABD’lilerin PKK kamplarına giderek görüşme yaptığı ve örgüte silah sağladığı yönündeki ifadeler Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü ile İçişleri Bakanlığı'na gönderildi. Bu ifadelerin ABD’nin Ankara Büyükelçiliği aracılığıyla Pentagon yetkililerine delillendirilerek sunulacağı bildirildi.
R. Ş.: “Kandil Dağı’ndaki Kortek Kampı’na 28 Aralık 2006 günü 3 adet zırhlı paletli Amerikan askeri aracı geldi. Araçlar, Süleymaniye tarafından sadece paletli arazi araçlarının geçebileceği yerden geldi. ABD’li askerlere ait olan bu araçlar kamp alanına ulaştığında 100’er adet M-16 marka Amerikan piyade tüfeği bulunan 3 adet sandık bıraktılar.
R. Ş.: 2’si, PKK yönetiminin bulunduğu taştan örülü, üstü naylonla kapalı barakaya giderek Hakkari bağımsız milletvekili adayı H.İ.’nin kardeşi olan sözde Tabur Komutanı Kawa ve Şıvan kod adlı teröristle 10 dakika görüşüp tekrar araçlarla geldikleri istikamete geri döndüler.
R. Ş.: Amerikalılar gidince Kawa kod adlı terörist bizleri alana toplayarak gelen araçlardaki şahısların Amerikalı olduğunu, gördüğümüz araçları ve şahısları kimseye anlatmamamız yönünde bizi uyardı. Kampa getirilen silahların bir kısmı üst düzey yöneticilere, kalan kısmı İran’a karşı savaşan PJAK’a gönderildi.”
İ. P.: “ABD’li üst düzey bir komutan ayda bir kez helikopter ile Kandil Dağı’na gelerek Murat Karayılan ile gizli görüşme yapıyor. ABD’liler ayrıca Osman Öcalan’a bir çanta dolusu para getirdi. Ben Öcalan’ın şoförüydüm. Türkiye’nin olası operasyonlarına karşı Dolekoge kampında her biri 400 kişi kapasiteli 3 ayrı mağara inşa edildi.
İ. P.: Operasyon anında el bombası tesirine karşı zik zaklı kaçış için ayrı çıkışları var. Uydu telefon ve telsiz ihtiyaçlarımız bazı özel şirketler tarafından karşılanıyor. Bu şirketler KDP ve KYB’ye ait şirketlerdir. İran’ın PKK’ya karşı operasyon yapması nedeniyle İran istihbarat örgütü İltihat’ın adamlarını Erbil’den alıp Süleymaniye’nin Köysancak İlçesi’nde Osman Öcalan ile görüştürdüm.
İ. P.: Ardından tekrar Erbil’e bıraktım. IKDP ve KYB’nin adamları, Osman Öcalan’ı tedavi amacıyla Tahran’a götürdü. Osman Öcalan, PKK’nın paralarını alıp ayrılınca ABD’liler kendisiyle görüştü. Yanlarında bir çanta dolusu para getirdiler. KYB’de kendisine 7 bin dolar para veriyor. IKDP’de ise 3 ayda bir 10 bin dolar para Öcalan’a yardımda bulunuyor.”
A.K.: “Türkiye-Irak sınırındaki güvenlik güçlerinin hareketlerini sınır hattındaki gruplar ve işbirlikçilerle takip ediyoruz. Kandil’deki Şehit Harun kampına son olarak 2’si ABD, 2’si de KYB’den olmak üzere 4 kişilik bir heyet gelip üst düzey yöneticilerle görüştü. ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra Mahmur Kampı’nda PKK bir bölük konuşlandırdı. Bunlar sivil ve silahsız faaliyet yürütüyor. Bunlar, Irak ordusuna ait silah ve patlayıcıları araçlarla kamplara taşıdı. Öcalan’ın zehirlenme iddiaların sonra eylemlerin tırmandırılması kararlaştırıldı.”
G.K.: “ABD’li askeri ve siyasi temsilciler 28 Haziran 2006 günü Kuzey Irak’taki Hakurk Kampı’ndaki dış ilişkiler idare birimi denilen yerde Murat Karayılan ile gizli görüşme yaptı. Hatta geçen yıl alınan eylemsizlik kararı da bu görüşme sonrası ABD güdümünde alındı. PKK’nın Rusya, KDP ve KYB’yle diplomatik ilişkileri çok güçlü. PKK, ABD’den silah, KDP ve KYB’den ise lojistik destek alıyor.”
A. K.: “Rus ordusunda 2 yıl askerlik yaptıktan sonra Moskova’dan örgüte katıldım. Kandil’de 5 yıl kaldım. PKK Hollanda’dan telsiz temin ediyor. Füzeler Ermenistan üzerinden kamplara ulaşıyor. Kuzey Irak’taki Lolan Nehri kıyısındaki sığınakta 3 ton TNT, 2 bin 500 mayın, 2 bin adet havan mermisi ile yerden atılan Katyuşa füzesi var. KDP’nin istihbarat temsilcisi Tarık, PKK’ya silah ve malzeme temin ediyor.
Wşbaşkan, Büyükada'da Patrik Barto ile
A. K.: ABD işgalinden sonra Irak Ordusu’na ait silah ve mühimmat PKK’nın eline geçti. Hakurk Kampı’na ABD ordusundan bir heyet gelerek, Amed Malazgirt ile görüştü. Görüşme sonrasında bize ABD helikopterlerinin zaman zaman kamp alanında keşif uçuşları yapacağını, bu nedenle Türk helikopteri diye ateş açmamamız yönünde uyarıldık.”
Hürriyet Gazetesi'nden alıntıdır.Site için sağ köşeden linki tıklayınız.
Biraz da Bizden;
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'ın Genel Müdürü olduğu Çalık Holding'in, Talabani'nin karargahını inşaa ettiğini ilk kez Doğu Perinçek açıklamıştı. İşçi Partisi Genel Başkanı Perinçek, 3 Temmuz tarihinde yaptığı basın toplantısında, Projenin maket resimleri ve proje detaylarını da basın mensuplarına dağıtmıştı.
-----------------------------------
CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak'ın genel müdürü olduğu şirketin Kuzey Irak'taki işlerini TBMM gündemine taşıdı.
------------------------------------
Demokratik Toplum Partisi'nin 2'nci Olağanüstü Kongresi'ne özerklikten federasyona ulaşan talepler damgasını vurdu. Kongre'nin yapıldığı salona asılan afişlerde demokratik özerklik istenirken, konuşmacılar da barış için demokratik özerkliğin kaçınılmaz olduğunu öne sürdü. DTP Kongresi'nin kabul ettiği siyasi tutum belgesine göre DTP, Kukla Devlet'le işbirliğinin gelişmesi için çalışacak.
------------------------------------
Hakkari Dağlıca'da 12 askerimizin şehit edildiği hain saldırının ardından Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi kırsalındaki operasyonları hız kesmeden devam ediyor. Türk Silahlı Kuvvetleri bölgeye gece yarısı da askeri araç sevkiyatını sürdürdü.
------------------------------------
Irak Devlet Başkanı Talabani’nin silah bırakması çağrısında bulunduğu PKK, internet aracılığıyla bir açıklama yaptı. Operasyonların durmasını isteyen PKK, Türk hükümetiyle görüşme masasına oturmak istediğini belirtti.
------------------------------------
Amerika, Türkiye'nin içerde de dışarda da harekat yapmasını istemiyor.
Beyaz Saray akşam üstü yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Kuzey Irak'a yapacağı genişletilmiş bir operasyona karşı olduğunu açıkladı. Açıklamada, "Sınırda daha fazla askeri hareketlilik istemiyoruz" denildi.
------------------------------------
Millet PKK’nın arkasındaki güçlerin hedef alınmasını beklerken, hükümet, Amerika-Barzani-Talabani üçlüsünün önerisini kabul etmiş görünüyor. Erdoğan’ın Hakkari saldırısından saatler önce PKK’yı Meclis’e çağırması ile başlayan süreç, 8 askerimizin rehin alınması ile başka bir boyuta çekildi. Ali Babacan harekattan önce siyasi yolların deneneceğini açıklarken, Talabani, AKP adına PKK ile görüşüyor.
-------------------------------------
Irak Devlek Başkanı Celal Talabani Kanal D'de M.Ali Birand’ın sorularını yanıtladı. Talabani, "PKK liderlerini tutuklayamayız. Onlar kendi bölgelerinde. Onlar bizim yetki alanımızda değiller” dedi.
-------------------------------------
Taktik Hava Kuvvet Komutanlığı'na bağlı 8. Ana Jet Üs Komutanlığından kalkan 6 adet F-16, uçağı sınır istikametine doğru gitti. Uçakların sınır bölgesinde keşif uçuşu yapacakları öğrenildi.
-------------------------------------
İngiltere'nin etkin gazetelerinden The Guardian tezkerenin generalleri oyalama tezkeresi olduğunu yazdı. Gazetede çıkan yorum yazısında, tezkere çıkaran AKP hükümeti bu adımla, sadece PKK'yı hedef almıyor. Yazara göre asıl hedef; hala uzlaşamadığı Türk ordusu.
-------------------------------------
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesindeki kurumlarda yapılan ihale yolsuzluklarıyla ilgili yürütülen operasyonun yankıları sürüyor. Yolsuzluk yapıldığının müfettiş raporlarına yansımasının ardından başlatılan operasyonla aralarında bürokratların da bulunduğu 32 kişinin gözaltına alındı. BOTAŞ'ta başlatılan operasyonun Enerji Bakanlığı'nın diğer birimlerine de yayılacağı belirtiliyor. Enerji Bakanlığı'ndaki şaibeli ihalelerin ucu, Çalık üzerinden Tayyip Erdoğan'a kadar uzanıyor.
--------------------------------------
ABD Genelkurmay Başkanı Amiral Michael Mullen, İran'a askeri harekatın son çare olabileceğini, ancak gerekli görüldüğü takdirde bunun yapılabileceğini söyledi. Genelkurmay Başkanı, yönetim istediği takdirde bu ülkeye askeri karşılık vermek için yeterli kaynağın bulunduğunu da ifade etti.
--------------------------------------

ABD Savunma Bakanı Robert Gates, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını içeren tasarının Kongre'den geçmesi halinde Türk- Amerikan ilişkilerinin ''onarılamayacak'' seviyede zarar görebileceğini söyledi.
---------------------------------------
Türkiye'nin Kuzey Irak'a yönelik operasyon tezkeresi ve Amerikan Temsilciler Meclisi'nin gündemine gelmesi beklenen sözde Ermeni Soykırımı Tasarısı. Bu iki konu son günlerde Türk-Amerikan ilişkilerinin kilit meseleleri. Ruslar da konuyu yakından takip ediyor. Bazı Rus askeri uzmanlar AKP ile ABD arasında bir uzlaşmaya varıldığını belirtiyorlar.
-----------------------------------------
ABD Başkanı George Bush, Kuzey Irak'a yönelik olası bir operasyonun Türkiye'nin çıkarına olmayacağını söyledi. Beyaz Saray'da bir konuşma yapan Bush, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını içeren tasarının da faydadan çok zarar getireceğini söyledi.
---------------------------------------
Amerikan Foks News televizyonu, Bush yönetiminin, İran’ın havadan vurulması yönünde bir takım çalışmaları başlattığını duyurdu. Foks News’ın haberine göre, tartışılan askeri planlar arasında İran’ın havadan vurulması ve İran limanlarından petrol ihracatının engellenmesi gibi  seçenekler yer alıyor. Aynı zamanda, ABD’nin, İran Devrim Muhafızlarını ‘’terörist’’ ilan etme yönündeki planını yakın zamanda hayata geçirmesinin de beklendiği kaydedildi.
 -------------------------------
Kürt isyancılar", "Kürt mücadeleciler" "Kürt direnişçiler. " Bu ifadeler PKK için kullanılıyor. Bu ifadeleri icat eden ve kullanan yayın kuruluşları ise Amerikan yayın kuruluşları. İşte ayrıntılar...
Örneğin Herald Tribune gazetesi son bir hafta içinde Türkiye'yle ilgili yaptığı haberlerde PKK'dan "Kürt isyancılar" diye bahsetti.Türkiye'de de CNN Türk adıyla türkçe yayın yapan CNN ve kuruluşun ekonomi kanalı olan CNN Money'de,ABC-CBN ,FOX TV ve CNBC-E  PKK'dan bahsederken "Kürt mücadeleciler" ifadesini kullanıyor.
------------------------------
İşte Amerika'nın sözde soykırım tasarısında Türkiye'ye atılan iftiranın birinci maddesi:
Madde 1- 
Ermeni Soykırımı 1915-1923 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu tarafından 2 milyon Ermeni'nin zarar görmesiyle sonuçlanmıştır. Birbuçuk milyon Ermeni kadın, çocuk ve erkek öldürülmüştür. 500 bin Ermeni ise 2 bin 500 yıllık anayurtlarından(*) kovulmuştur.
*(Afrika'dan taşıdığınız zencileri,imha ettiğiniz kızılderilileri,İsa'ya inanmadıkları için evlerine,tapınaklarına doldurup yaktığınız milletleri "1876-78 Kafkas ve Balkan Müslüman göçmenleri de dahil" geriye siz getirin de görelim.)

Buraya kadar da Ulusal Kanal'dan.

Açıklamalar bu şekilde sürüp gitmekte ancak hükümet “sır saklamak” bahanesi altında herhangi bir hareketi göstermiş değildir.

Oysa artık temel amacı ülkemizi bölüp parçalamak ve insanlarımızı katletmek olan bu projenin özenilecek bir tarafı yoktur.

Ülkemiz içeriden gerek siyasi,gerek basın ve üniversiteler ile sermaye kuruluşları içindeki işbirlikçilerce kuşatılmıştır.

Bunu durdurmanın ilk adımı halkın sokaklara dökülerek “Ne ABD- ne AB tam bağımsız Türkiye” demesi olacaktı.Kısmen de olsa bu yapıldı.

Şimdi siyasi ve askeri yönden bundan kurtulmak gerekmektedir.


Yalnız şunu da unutmamak gerekir ki verilen bu silahlar bizim değil Nato'nundur. Ordu bizim değil Nato Ordusudur.Kıbrıs ambargosu "Nato'nun silahını Nato'nun izni olmadan Nato Ordusuna karşı kullanmaktandır.

1990-96 dönemlerinde Alman yapımı BTR panzerleri yüzünden ülkemizin ne kadar suçlandığını ve tehdit edildiğini hatırlayalım.

Şimdi K.Irak'a girmemiz Nato ülkesi olarak,Nato ordusunun koruması altındaki topraklara Nato'ya ait orduyla saldırmak olarak yorumlanmaması için hiç bir neden yoktur.Ayrıca geçen gün teslim olan bayan terörist bütün örgüte Birleşmiş Milletler kimliği verildiğini söylemişti. Yani vuracağınız terörist NATO üyesi olacağından top sizde kalır diye mesaj getirmiş.


Bence ABD-AB ve Nato içinde bize adaletsiz bir davranış kanaatı varsa ki vardır önce onurlu bir şekilde yerimizi belli etmeli,ona göre yapılanmalı ve son kararı öyle vermemiz bize daha çok yakışır diye düşünüyorum.

Umarım son zamanlarda uyandırılan bu milliyetçilik olaylarının altında Saddamın ülkesini teslim türü bir hesap yatmıyordur. İstanbul'a çok başlıklı füzelerle saldırmayı hesaplayan, uzun menzilli cehennem topları yaptıran Saddam sonunda ülkesini ne hale getirdi.O da bölünme tehlikesi içindeydi ve tehditlere göre tehdit yapıyordu.Bu günse Irak'ın durumu ortadadır.

Bu da kaldırılan "Ege Ordusu " yerine yeni oluşturulacak bir "Doğu Ordusu" ile veya maddi masrafını ödeyip tamamen Nato'dan çıkarak olabilir.

Bence böyle bir girişim bile ABD-AB birliğini durdurmaya yetecektir diyorum ve inanıyorum.Sokak çalgıcıları ile Senfoni orkestrası sanatçılarının birlikte konser vermesine benzeyen bir siyaset yürütülmesinden bu insanlar da bıktı artık.

Her akşam bir kanalda memleket şöyle satılıyor böyle satılıyor asker, bürokrat kanal kanal millete açıklamalar yapıyorlar.Hani bu ülkenin Anayasası,hani yargı kurumları ve diğerleri ?


Bunun gereğini kurumlar mı yapacak millet mi? Bu koparılan telaş ve feryatların arkasında takipçi hiç bir kurum ve kuruluş yoktur.Kamu adına dava açma yetkisine sahip savcılar dava mı açamıyorlar veya tehlikeli bir durum mu görmüyorlar?

Bu halk 30 yıldır Sağ-Sol,Alevi-Sünni ve son olarak Türk-Kürt olaylarına yeterince kurban vermedi mi? Halk daha ne verecek? Dünyanın en politize edilmiş toplumu olduk.Yoksa halk iyice psikopatlaştırlıyor mu? Bilmek hakkımız.Madem herşeyi bize şikayet ediyorsunuz. Cevap istemek de hakkımız.

21.Ekim 2007 günü şehit edilen 12.evladımızın ardından halkımızın başlattığı mitingler halen sürmektedir.Bu olayın ertesi günü NATO’dan ülkemize operasyon için yeşil ışık

yakılmasına rağmen hükümet bunu değerlendirmedi.Birkaç gün içinde de bu destek geri çekildi.

Başbakanımız,”Kasımın beşinde G.W.BUSH’a bu konuyu anlatacağım demesine rağmen Bush daha önceden cevap gönderdiyse de hükümetimiz ya kimsenin hayal edemeyeceği kadar sinsi ve ülkemizin yararına bir siyaset takip ediyor ki bu inandırıcı görünmüyor.Ya da herşey bilindiği gibi.”EMRET KOMUTANIM ABD” filmini çeviriyor.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen ABD Başkanı Syn. G.W.BUSH’a “PKK Ortak düşmanımızdır” dedirtmişken bunu kullanarak bir şeyler yapılma zamanıdır.

Bütün bunlardan henüz Türkiye’nin tamamen gözden çıkarılmasının mümkün olmadığını,sadece onların istediği gibi “Terörle yaşamak ve gelirlerimizi onlara toka etmek” planlarına hizmet etmemiz istenmektedir.

Buyurun;


SINIRLARIMIZ İÇİN YAPILANLAR VE BÜYÜK DEVLETLERİN PROJELERİ

Sınır güvenliği terör örgütü ile karşılıklı olarak önemlidir.Eğer terör örgütü olmasa bu kadar, masraf ve para akıtılır mı bu dağlara ve taşlara..Bunlar hep devletimizin kaynaklarını heba etmek ,halkımızı sürekli düşük yaşam seviyesinde tutmak için icat edilen oyunlardır.

Sensörlü mayınlar: Bu mayınların şekli aynı bir kaya parçası yada ağaç dalı gibi. Kamuflajı çok iyi, doğal ortamdan ayırt etmek pek mümkün değil. Bunlar diğer mayınlar gibi üstüne basıldığında değil yanına yaklaşıldığında patlıyor. Böylece verdiği hasar çok daha fazla oluyor ve taranması da imkansızlaşıyor. Bunların kameralı ve merkezi sistemli olanları olabilir. Böylece yaklaşan cismin ne olduğu görülebilir.
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Org. İsmail Hakkı Karadayı, PKK ile mücadelede en önemli sorunun sınırdan kaynaklandığını söyledi.


"Irak'la hududumuz dağların zirvesinden geçiyor. Bu, İngiltere'nin yaptığı bir iş. Bir yerde İngiliz parmağı varsa dikkat edeceksiniz." Diyen Karadayı şunları söyledi:
"PKK şimdi sınırın bu özelliğinden yararlanıyor ve Türkiye'ye sızıyor. Dağların zirvesinden geçen bir sınırı nasıl kontrol altına alacaksınız? PKK bu coğrafi zorluğu kullanıyor. Bunlar ilerisi düşünülerek çizilmiş sınırlar. Türkiye'yi zor duruma sokacağı hesaplanarak çizilmiş.
Sadece Irak hududu değil, Suriye hududumuz da yine ilerisi düşünülerek çizilmiş. Suriye hududu öyle bir çizilmiş ki, bizim topraklarımıza doğru bir girinti yapıyor. Ve bu girintide Suriye petrol çıkarıyor. Sınırın bizim tarafında ise petrol yok. Petrol alanı hesaplanarak çizilmiş hudut. Bunu bilinçli yapmışlar

Hani sınırlarımızı biz çizdiğimiz için eğri büğrüydü.Yıllarca böyle öğretildi.Geçende yine bir Tv programında bile Afrika ülkelerinin sınırlarının cetvelle çizildiği anlatılıyordu.Bizimkine özel itina göstermişler daha kötü olmuş.Şimdi bu ne anlama geliyor?
Bu memleketin vereceği eğitimi de ,öğreteceği bilgiyi de Allah kahretsin.Her şey yalan ulan bu ülkede! Aslında ne verilirse ona razı olmuşuz işte.
Türkiye’yi sınır ötesi operasyon noktasına getiren bu terör saldırısı da bölgenin savunmasını güçleştiren coğrafî engeller nedeniyle bu kadar kolay icra edildi belki de. Çetin kış şartlarında zirvelerin korunamadığı, karakolların vadilerde inşa edildiği bölgede, dağların yüksekliği 2 bin metreden 3335 metreye kadar çıkıyor. Kimi yerlerde 300-400 metrelik düz dağ yamaçlarıyla kuşatılmış vadilere kadar inilebiliyor.


Ülkemiz sınırlarının toplam uzunluğu (10.765) kilometre olup, sınırların (2.949) kilometresini kara sınırlarımız oluşturmaktadır. Kara sınırlarımız; Bulgaristan ile (269), Yunanistan ile (203), Gürcistan ile (276), Ermenistan ile (328), Nahçivan ile (18), İran ile (560), Irak ile (384) ve Suriye ile de (911) kilometredir.


Türkiye-Irak sınırı 1926 yılında İngilizlerle yapılan antlaşma ile, Türkiye-İran sınırı ise 1639 yılında yapılan Kasr-ı Şirin antlaşması ile belirlenmiştir. Bu bölgemizde sınır hattı, oldukça sarp arazi kesiminin üzerinde bulunmakta, bir çok yerde sınır çok yüksek dağlardan ve sarp arazilerden geçmektedir. Bu nedenle Türkiye-Irak ve Türkiye-İran sınırı, hayvan sırtında akaryakıt kaçakçılığı, yasadışı insan geçişi ve patlayıcı madde-silah-uyuşturucu kaçakçılığı için çok uygun bir konumda bulunmaktadır.




Diğer yandan, aynı yöntemlerle Ülkemize sokulan (A4) ve (C4) türü plastik patlayıcılara her yerde rastlamak mümkün hale gelmiş ve tehlikenin boyutu, bütün şehirlerimizin huzur ve güvenliğini tehdit eder noktaya ulaşmıştır.
İran ve Irak sınırlarımızın çok büyük kısmının, büyük ölçüde arazi yapısından kaynaklanan nedenlerle tel örgü, mayın tarlaları ve termal kameralar vb. gibi etkili fiziki güvenlik sistemleriyle korunamadığı, sınır hattının, oldukça sarp arazi kesiminin üzerinde bulunması nedeniyle sadece sınır taşlarıyla bilindiği, fiziki güvenlik tedbirlerinin yetersiz olduğu ve bir çok yerde sınır taşının bile bulunmadığı görülmektedir.

Genel itibarıyla İran ve Irak sınır hattının, sınır karakollarıyla korunmasına rağmen, Yüksekova-Irak sınırının yetmiş kilometrelik kısmında sınır karakolu da bulunmamaktadır.

Günümüzde batılı ülkelerdeki sınırların korunmasında, uydu takip sistemleri, insansız hava araçları, sensörler gibi bir çok teknolojik yöntem kullanılmaktadır.
Türksat A.Ş. (Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme) Genel Müdürü Orman Dur, "Sınır güvenliği konusunda, 2 ay içinde uydudan izleme yapacağız" dedi. Dur, "Türksat 3A uydusu için 1.5 yıl önce ihale yaptık. Türksat 3A'yı 2008'de atacağız. Bu uydumuz, 2023 yılına kadar hizmet verecek." dedi.
-------------------------------------
Tokar Yapı ve Endüstri, bilişim ağı güvenliği projesini Nebula ile hayata geçiriyor. Sınır güvenliği, güvenli içerik yönetimi, risk ve güvenlik yönetimi ürünlerini kapsayan projenin bakımı ve yönetimi güvenlik konusunda uzmanlaşmış Nebula tekink ekibince yönetilecek.
-------------------------------------
ABD Genelkurmay Başkanlığı Harekât Direktörü Korgeneral Carter Ham, Türkiye'ye PKK'yla ilgili istihbarat akışını ABD'nin Avrupa Komutanlığı'nın (EUCOM) sağlayacağını söyledi

WASHINGTON AA.

Haber alıntılarında görüldüğü gibi sınırlarımızı korumak için oldukça fazla ve uzun süreli masraf yapmamız isteniyor.Neden bu terör “eşkiyalık amaçlı” diyorum ben.Batısı doğusu her ülke bu örgütü destekleyip, silahlanma,sınır güvenliği pastalarından yemek istiyor.

Biz de halkımızı, hurifilik ve dinden çıkma korkuları ile matematik ,fen bilimlerinden , asırlardır uzak tutmasaydık bize de “bilgi toplumu” olma görevi verilirdi.Şimdi ise sadece “Askeri Görevler” veriliyorsa bizim buna uygun oluşumuzdandır.Okuyan ders çalışan çocuğa,”İnek,müzikle uğraşana “Çingene”gibi yakıştırmalar yapan ve asla matematik zekası olmayan sadece dedikodu üreten asalak bir yoplumuz.Japonlara bakın.

Son bir yıl içinde MKE-Aselsan kuruluşlarında bazı önemli ABD’cihazlarının yazılım sırlarını çözdükleri için esrarlı şekilde öldürülen teknik elemanlarımızdan bahsediliyor.Eğer bu böyleyse ki böyledir de Teröristi bile korumak için polis veririz ama,görevi biten polisi evine götüren ne bir servisi,ne bir lojmanı ve ne de onu koruyan bir yasası olan bir ülkeyiz.

Teknik elemanları ise asla korumayız.Bizzat da harcamak,önümüzü açmak için de kendimiz onları yıldırırız.

Aslında böyle bir millet için yazı bile yazılmaz ya.İşte belki bir şeyler değişir umuduyla yazıyorum işte.

Harcanan,silah,mühimmat,nakliye,motorize silahların idare-nakliye,kullanım ,personel,amortisman,yedek parça,parça,bakım,onarım giderleri,dışında son olarak,ABD U2 ve insansız casus uçakları,zeplin,termal kameralar,elektronik devreleri,bilgisayar yazılımları ve donanımları ve bilmediğimiz nice harcamalar hep yurt dışına akıtılan milyarlarca USD veya ABD Dolarına mal olmaktadır.Başlı başına bir sanayidir.Dünyanın en pahalı harcama kalemi askeri ihtiyaç kalemleridir.

Ölen güvenlik güçlerimiz ise kabiliyetsizler sürüsüdür.Bu yargıya da 1990-96 dönemlerinde ve de halen şehit askerlerin ve Polis Memurlarının ailelerine haciz gelir,çocuklarının devirdikleri araç,gereç,kaptırdıkları malzeme için devletin zararının giderilmesi ailelerinden istenirdi.Sanki o aile evladın devlet tabutla göndersin diye dilekçe yazarak oğlunu göndermişçesine bu rezil,aşağılık istekler utanılmadan yapıldı.

Hala “Vatan Sağ olsun” denilmesi ise gerçek bir vatanseverlik mi,korkaklık mı,olayları görmezlikten gelmek mi nasıl anlamalı bilmiyorum.

Gerçi basına bu tatsızlıkların yansıması sonucu bu tür çirkinlikler ortadan kalktı ama.ne olacağı belli olmaz.

Sağlığını kendi doktorlarının raporları ile tespit ederek ,vatan evlatlarını asker eden devlet,onları tabut içinde bir parça et olarak ailesine teslim ettiğinde ,onlara tazminat ödemeyi ,baş sağlığı dilemeyi bırakıp haciz avukatı göndermesi yaşandıktan sonra bu devletten her şey beklenir.Daha yukarıdaki şehit olaylarının tahkikatları sürerken,esir alınan askerlerin terör örgütü bağlantılarını çözemeyen ve onlara silah veren bir ordu nasıl bir ordudur?

Hani bunun istihbaratı,eğitimi,askeri,komutanı bilmem nesi?

Yıllardır bitmeyen terör ve can kaybından kaç kişi,kaç kurum ve kuruluş,kaç ülke,kaç siyasi parti ekmek yer ,dönen paranın ne kadarı her birine düşer bilmemiz gerekmez belki ama,bilmemiz gereken bir şey vardır. O da;

Oynayarak gönderdiğimiz çocuklar tabutla gelmesin.Gelirse bu millet bunun hesabını,;

A-Siyasetçi (Gelmiş-geçmiş)

B-Ordu ,erbaşından Genelkurmayına kadar;

C-Bu işler için üretim yapan kurum ve kuruluşlar ile bunlarla ticareti yapan görevlilerden;

D-Bu ortamın hazırlanmasını sağlayan basının her kesiminden

Yapacağı miting,,eylemlerle,asker vermeyerek,vergi vermeyerek veya gerekirse şiddetin her türünün kullanımına kadar silahlanıp idareyi devirmeye kadar olan her türlü hesap sormalıdır

Egemen devletin yolu;

Terörle mücadele ve egemen devlet olmanın yolu "ABD-AB "kıskacından çıkmaktır.Çıkamıyorsak yasalarımızı güvenlik güçlerimizi koruyacak şekilde yapmalıyız.
28 Şubat olaylarından sonra da "Polis Özel Timlerinin" dağıtılarak,ellerinden silahlarının alınarak,bölge Karakollarında çevre koruma nöbeti tuttukları esnada örgüt tarafından vurulduklarını unutmuş da değiliz.
Basında ve emniyette bunları gösteren yeteri kadar örnek vardır.
Ne ABD ne AB ne de bir başkası.Tam Bağımsız Türkiye demeden biz bu sıkıntılardan kurtulamayız.
Tersini savunanlar iktidarda.Hem de 60 yıldır böyle.
Hükümetten, Sayın Cemil Çiçek ve Sayın Ali BABACAN'ın yakınlarını terör olaylarında kaybettiklerini basından biliyoruz.Sayın sporcu bakanımız Kürşat TÜZMEN harika konuşmalar yapıyor.Sayın M.Ali Şahin de vatansever beyanlarında uçtu.Esir askerler konusunda ise %100 haklıydı.Başında yarısı,esir olduktan sonra tümü terör örgütü işbirlikçisi oldukları ortaya çıkmış bu insanlar için kibar bile konuştu.

Bu insanlarımızın vatan severliklerinden kuşku duymuyoruz ve onları ve onlar gibi olanları da bu faaliyetleri düzenlemeye davet ediyoruz.Bunları kamuoyu olarak onlardan ve onlar gibi olanlardan bekliyoruz.
Ezeli düşmanlarının kıçına yapışarak yaltaklanan kalkınmış bir ülke var mıdır?

AKP tabanını "ABD-AB olmazsa açlıktan ölürüz" korkusuna alıştırmışlar.

Kimse korkmasın,çiftçimize yapılan devlet yardımlarını kestirip,TMO ları devre dışı bıraktırarak,çiftçimizi işsiz bıraktırarak bizi asıl onlar aç bırakmıyorlar mı?
Görev yapacak savaşçılarımızı koruyucu yasalar olmadan başarı olmaz.

Ülkemiz insanını sağılacak inek gören,terör,güvenlik harcamaları gibi harcamalar mecbur bırakan emperyalistlerin baskılarından kurtulunmalıdır.Bunun en yakın liderleri de başta hükümet içindeki vatanseverler olmalıdır.
Bu ziyareti yapmasından kim ne kadar mutlu olmuştur.:))
Sayın A.GÜL beyefendi de Kral Faysal'ın bankasında geçirdiği kredi pazarlama müdürlüklerinden bu yana başardığı "Success Story" yani başarı öyküsünü anlatarak gururlanmış,biraz da Kral'a "Siz benim kıymetimi bilemediniz" gibisinden sitemler bile etmiştir.:))

Ya Syn.R.T.E, 1970'lerdeki "Akıncı Gençlik" militanlığı,Refah Parti maceraları,İlçe Başkanlıkları, Belediye ve derken Başbakanlık olayları.Hele muhalefetin baskısı ile Cumhurbaşkanlığını kaçırışı ise tam bir efsane.:))

Kral Faysal bu başarı öyküleri karşısında eminim bir şişe viskiyi susuz ve çikolatasız içmiştir.Hatta o gece cariyelerinin ziyaretlerini dahi anlatılanların etkisi ile ertelemek zorunda kalmıştır.:))

Belki de bu başarılı insanları teşvik etmeye karar verip,onları yedi cedleriyle ödüllendirmeye karar bile vermiştir:))

Böyle ideallar için devletin protokolü de neymiş canım.Devlet demek onlar demektir.Onlar ne derse devlet öyle olacaktır.Gerisi boştur.:))

Millete bir kaç poşet gönderip,biraz da kredi,konut vb.borçlarına da kattıktan sonra iktidar alimallah garanti.:))

Usta ABD de konut kredileri ile yönlendirilmiyor mu?

Milletteki mal hırsı hükümeti tartışmasız iktidar edecektir.Hükümet giderse yükselecek konut kredileri ile batma korkusu ile insanlar hükmeti yine iktidar edeceklerdir.

Devletimizin bu idealist iki büyüğüne sorarsanız bu ziyaret ülkemizin hayati çıkarları için yapılmış fedakarane bir ziyarettir.Neticesi de alınmıştır.

Muhalefet de bunları gündeme getirip gıcıklık yaratıyorlar değil mi yani?:))



Operasyon zaten askerlerin bölgeye alıştırılması şeklinde yapılıyor.Askere çağırılma ve yedeklik süreleri “60” yaşına kadar uzatıldı.

PKK örgütü İran’a kaydırıldı ve PEJAK’la birleşmesini tamamladı bile.

Kış kıyamet,operasyon dümenine bir kaç gözden çıkarılmış garip militan feda edilecek,bunların ölüleri vatandaşın gazını almada kullanılacak,işe yarayanların bazıları teslim,yakalanma babından hapislerde devlet baba tarafından bakılacak,eskiyip deşifre olmuş lider grubu da "Onursal Şefleri"nin yanına getirilecekler,bir süre sonra kaderleri biçilecektir.Büyük olasılıkla "Ada'da Emeklilik".

Örgütün tasfiye işleri, Filistin-İsrail sorununun çözümü,Müslüman ülkeler ve Türkiye'nin komşuları-dindaşları olan "İran-Suriye'yi satma" görüşmeleri boyunca sürecektir.

Asla bir kaç yüz militan dışında bir miltan imha olayı beklemeyiniz.Yalnız bu örgütün tasfiye olayında Türk Ordusu bir "ŞOV" yapmalıdır,bu beklenmektedir.Bunlar için son teknolojik destekler de yapılmaktadır.Örgüt de aynı kısmeti almaktadır.Ordumuzun da güçlendirilmesi için bir çok izin de bu arada çıkmış durumdadır.F-16 üretim ve geliştirme,insansız casus uçaklar,askeri uydu,termal kameralı suikast silah üretimi,mayın dedektörleri,teknoloji geliştirmek için "ar-ge" çalışmalarına izin verilmesi yanında,"Renksiz" görüntülerimiz yüzünden de bazı bilim adamlarımızın ve kıymetli evlatlarımızın "imha" edilmelerine de tanık oluyoruz,olmaya da devam edeceğiz.Yani Uçak,trafik vb kazalar veya suikastler,intiharlar gibi.

Af olayı er geç bir şekilde ABD-AB baskısı ile gerçekleşecektir.

Uyuşmazlık veya anlaşma hallerinde terör örgütü ABD-AB yararına kullanıma hazır bulundurulacaktır.

Kesinlikle "Tamamen" tasfiye edilmeyecektir.

Ordunun belli birimlerinde "profesyonleşme" sağlanacaktır.Bunlar yetmezse veya yetersiz kalırsa "vatan hizmeti yapan Mehmetçikler" kullanılacaktır.Bu da halkın tansiyonunu düşürecek,ülke sınırları genişledikçe yeni tepkiler bu şekilde hafifletilecektir.

Türk Ordusunun operasyonunun adı bölgeye “yerleşme” olarak konulmuştur.Ancak sakın inanmayın bu operasyon "çok kısa veya çok uzun" süreçler gerektirmektedir.Her gün yeni yorum yapmaya gerek yoktur.Saat başı değişen olaylar yaşanacak,bir çok kez toplar direkten dönecek veya goller olacaktır.

Buyurun bir haber daha;

Yüksekova´ya ABD üssü mü?
Ulaştırma Bakanlığı 2008'de Hakkari'nin Yüksekova ilçesine havaalanı yapımına başlayacak.. Havaalanının, ABD'nin İran'a yönelik operasyonu dillendirdiği bir döneme denk gelmesi "Yüksekova'ya ABD üssü mü yapılıyor" sorusunu gündeme getirdi.
Akşam gazetesinin haberine göre, Yüksekovalılar, havaalanına şüpheyle yaklaşıyor.15.11.2007
Haklı çıkmak için yazmıyorum.Devletin siyasetini okumak kolay.Çünkü devletin siyaseti yok.Başkaları yapıyor.

ARTIK TÜRKİYE İSLAM CUMHURİYETİ VARDIR

Başbakanımız Sayın R.T.ERDOĞAN ve o zamanki Dış işleri bakanımız Sayın Abdullah GÜL

Haçlı seferi başlatan Papa 10.İnnocenzio'nun heykeli altında 07.Ekim 2006'da imzalayarak,Sultan Vahidettin'in ülke işgal altında iken bile yapmadığını yaparak "İslam Dünyasını" dize getirmiştir.

"Türkiye'nin Ortadoğu Jandarmalığı" projesi bu anlaşma ile işlerlik kazanmıştır.







Artık “Atatürk Cumhuriyeti” yoktur.İslami R.T.E. Cumhuriyeti” dönemi başlamıştır.Sadece ilanı resmen yapılmamıştır.

Bağırılsa da çağırılsa da artık durum budur.

Bu millet son 27 yılda 35.000. evladı için kıpırdamadı ama son 15 gün içinde 25 evladı onu biraz uyandırdı.

Büyük görmek için tıkla.
Ama devlet adına sözler çok önceden verilmiş,ülkeye görevler biçilmiştir.

Asıl şehit kaybı olayları bundan sonra başlayacaktır.Bu ziyaret bunun “masraf” görüşmeleri için yapılmıştır.

Ey mercimek kafalı halkım.(Başta ben)

Her biri kurnaz iş adamı olan ve Milyar dolarlık şirketlere sahip Abdullah GÜL ve R.T.Erdoğan’ın şahsi menfaatleri içinde bir görüşme yapmadıkları zaten söylenemez.

Böyle bir para babasını bulmuşken kaçar fırsat mıdır ki bu kaçırsınlar.

Ortada bir suç varsa ki bu ilk önce bunları iktidara getirmek için ortam yaratanlar ve onlara oy verenlerdir.

Şimdi dövünülse de kar eder mi bilmem.

Son zamanlarda gündeme Doğu Perinçek ve ekibi tarafından getirilen “Milli Hükümet Projesi” hayata geçirilebilirse bu önlenebilir.Ama nasıl?

Ancak,BOP çökerse II.İsrail projesine dönüş olacaktır.Bu da 12 Eylül 1980 öncesi durumun daha kötüsü anlamına gelir.Yani iç isyanlarla,kardeş kavgalarıyla bölünme ve Anadolu nüfusunun imhası planı devreye girecektir.

Piton yılanı gibi ülkenin bürokrasisinin her yerin çöreklenmiş olan işbirlikçileri ile halkımız ciddi bir kardeş kavgasına her an düşürülebilecektir.Biz buna en uygun durumdayız.Bakmayın miting meydanları kalabalıklarına.Bu her an tersine döndürülebilir.

Bunlardan "Yarasız-sıfır hata" ile kurtulmamıza imkan ve olanak yoktur.Ordu,siyaset,iş dünyası BOP'a gönülden sarılmış durumdadırlar.Halk ise ABD-AB desteği almayan hükümete oy bile vermemektedir.

Ben ise bu kadar işbirlikçi,teslimiyetçi bir toplum "kazara" anlaşmazlık çıkarırsa diye olasılık yazdım. Bu olasılık da "İşgalcilerin ,gönüllü işbirlikçilik sonucu aşağılayıp,vaadlerinden vazgeçmeleri ile oluşabilir,bizden bir "Hayır" asla çıkamaz.

Sanmayın ki "millet"in tepki gösterebileceğini beklediğim için yazdım.

Ben ve benim gibi yazanlar da zaten boşuna yazmaktadırlar ya.Biz yine devam edelim.Çünkü halk ABD-AB sömürgeciliğini o kadar kanıksadı ki,kendi dilini bile konuşmayı bırakmaya başladı.İnternet takma isimlerinden,hayvanlarının ve dükkanlarının adlarına kadar yabancı isim kullanmak,üç lafın ikisini yabancı kelimelerden seçmek moda oldu.

Ben yine elin gavuru işini gördükten sonra "ne olduklarını" başlarına kakmadan önce,millete kendisini unutturmamak için yazacağım.Lazım olacak bu "kendinden soğumuş, başkasına hayran" insan yığınlarına.

Bekleyip göreceğiz.

EY YETKİLİ VE ETKİLİLER

Siyasetçilerin de halkın da şikayet ettiği kaynağı ve amacı meçhul politikalar uğruna yıllardır evlatlarını ve vergilerini karşılıksız feda eden bu milletin huzur hakkı değil mi? Bir oy hakkımız var o da oy sandıklarının çöplükten çıktığı bir ülkede yaşıyoruz.

Lütfen bu halka huzur veren bir şeyler yapın!Çünkü sizi adam saydıran bu halktır.

Unutmayın.!

Bu halk olmazsa sizlerinde yeri ve yurdu olmaz.

Sizi o işbirlikçileriniz kaldırıp atıverirler sonra.”Halkını satan adam beni satmaz mı ?”endişesi her zaman galip gelen bir endişedir de hatırlatayım dedim.

Hani birisi tarihte, bir katır yükü altına kale kapısını açmış.Katırı yükü ile almış yola çıkmış.Kaleyi o arada ele geçiren komutan da askerlerine haini buldukları yerde öldürmelerini ve altını da geri getirmelerini emretmiş ya.Askerler de öyle yapmışlar.

.Hani söyleyen olmadı denmesin de.Bundan kimler ibret alırsa onlar alsınlar işte.

VE EY TÜRK HALKI

Kıymetini bir türlü anlayamadığın o Yüce Atatürk'ün ölümünün ardından beynine güvenemeyen idareciler senin geleceğini İngiliz ve ardından gelen Amerika Birleşik Devletlerinin kararlarına bırakmıştır.

Yazımın başından sonuna kadar bu devletlerin de seni ve inançlarını nasıl değerlendirdiklerini anlatmaya çalıştırm.

Ülkemiz hiç bir zaman Kurtuluş Savaşı Şartlarından kötü durumda değildir.

Ancak;

Devletin idaresi Türk haricinde herkesin elindedir.Osmanlı'da da Atatürk sonrası Cumhuriyet'te de sen hiç bir zaman devlette yer almadın.Sadece oy kapısı ve sıkışıldığında "Asker Yetiştiren" ,elinden malı,mülkü,parası geleceği çalınan, hammaddesiz üreten fabrika ve köle oldun.





Eğer bundan kurtulmak gibi bir niyetin varsa!

1-Siyaseti çok yakından takip et,öğren,anla,karar ver,örgütlen,birlikte karar al ve uygula.

2-Çocuklarının, devletin devşirme siyasetçilerinin (*) aptal siyasetleri sonucu evlatlarını hesapsızca harcayacağı kararlar almasını engelleyecek bir şeyler yap.

1960'da ölen Said'i Nursi veya Kürdi'inin "Nurculuk" ideolojisinin günümüz sahte peygamberi emekli vaiz maaşı ile Amerika'da 1.sınıf malikanede FBA korumasında yaşayan İlkokul mezunu Fethullah GÜLEN hoca efendi.

Nurculuk fikriyatı ile Fas'tan Endonezya'ya kadar tüm müslüman ülkeler tek devlet yapılarak ABD-AB hizmetine sokulacak ve sömürüleceklerdir.B.O.P işte bu adamın kişiliği arkasında "ideolojik yapılanma"sını gerçekleştirmektedir..

Projenin yerli işbirlikçisi hükümetimizn başları ve Fethullah Hocanın "Nur Talebeleri".

*(Seçim meydanında müslüman,dışarda Papa'dan icazet alan,ecdadının en büyük düşmanlarının heykelleri altında ülkenin parçalanması anlamına gelen AB antlaşmaları imzalayan,daha öncekilerin başlattığı ülkeyi satma siyasetini hızlandırarak sürdüren,Ilımlı İslam yani İslamı Hritiyanlıkla karıştırıp yeni inanç şekilleri hazırlayanlar,bunun için bir takım gençleri hoca olarak Amarika'ya kurslara gönderen,Amerikanın bölgemizdeki menfaatleri uğruna bu günden sonra İran ve diğer müslüman ülkelerin işgali için evlatlarını onlar adına savaşçı yazdırmış olanlardır)

3-Kesinlikle milletvekilinden,herkesten hesap sor.Tarihinden ibret al.Kürtler gibi de özgürlük mevsiminde kul olup bilmediğin şeyler için parçalanma,geleceğini tehlikeye atma,gereksiz yere ölme,öldürme.

4-Devletin kaymağını paylaşmak istedikleri için ülkedeki terörü bitirmeyenleri sorgula!(*)

*("İstatistiklere göre her yarım saatte 50 trafik kazası ve biri ölümlü olay meydana geliyormuş.Bu 24 saatte 48 ,1 yılda 17.520,27 yılda 473.040 ölü demektir.Ülkenin buna sesi çıkmıyor da 27 yılda 30.000 küsür asker,sivil teröre kurban verilmiş.Rakam bile değil.Ama taş gibi ordu ve polis teşkilatı yarattık" diyenler de yok değil.)

5-Son operasyonlar palavradır.Operasyon falan yok.Ortada terörist cenazesi de yok.PKK çoktan İran Kürdistanına geçip Pejak'la birleşti..Tüm teşkilatını oraya kurdu.PKK güçlü ordumuzun idman menejeri olmayı sürdürecektir.Belki bir aralık için kaybolabilir.Bunca özenle yetiştirilmiş bir menejer kolayca elden çıkarılabilir mi?

Operasyon dediğin şeyde olan devlet bütçesinden sadece boş barakalar,taş kovukları dövülüyor. Bu işten birileri oldukça yüksek miktarda para kazanıyor.

Merak eden askeri ihaleleri incelesin,ben haberleri dinleyince yetiyor..Ermeni soykırım kararı alan ülkeler çoğunlukla ordunun ihalelerinden uzak tutulan ülkelerdir.

Zaten ordu operasyonu inkar ediyor.O sadece yığınak yaptığını söylüyor.Hükümet yanlısı bazı basın organları mahsus milletin gazını alma operasyonu yapıyorlar.

Bir de korkudan iftira atan kendini hedef görenlerin beslediği yayın organları da var.

Yani her duyduğuna inanma!

6-Bir helikopterin bir dakikada attığı bomba ve mermi fiyatı senin bir yıllık hasatından fazla eder.Bunu hesap et.Bu askerden çok sivil siyasetin iştahını kabartır.Çünkü harcama kalemlerini,miktarlarını onlar belirliyorlar.Asker ise sadece memurdur.

7-Dünyada en kolay para kazandıran a)Silah b)Uyuşturucu c) Kadın ticaretidir.Üçü de ülkende mevcuttur.Bunlar devletin en üst makamlarında koltuklarına gerinerek oturmakta ve sana bakıp korkusuzca sırıtmaktayken sen hala "İktidar-muhalefet" arasında gidip gelme.Hepsi aynı tornanın bıçağından yontulmadır.Komutanları birdir.Unutma.Bunların yapacağı evlatlarını kurban almaktır.Asla efendilerini yolundan çıkmazlar,çıkamazlar.

8-"Rahatım şimdi iyi beni rahatsız etme " diyorsan ben zaten kimim ki? Yakında Irak Halkının kaderi seni de beni de beraber bulduğunda bu güne kadar ettiğin rahatın için rahatça "Yarabbi şükür" diyebilirsin.

9-Askerin "Savaş",siyasetçinin ise "Seçim kazandıracak" her şeyi istediklerini unutma.Her ikisinin de kararları onlara ait olup ceremesi de sana düşmektedir.Unutma!

10- Komutan savaşı "karargah"tan,siyasetçi de "Meclisten" yürütür.Ama ara yerde can veren hep sen olursun.Unutma!

11-Savaş esnasında asker ve siyasetçi her şeyi daha bol tüketirken sen karneyle,onlar parayı daha çok harcarken sen ise maaşını alamazsın.Unutma!

12-Ülken gerçek bir tehlike altında iken üstüne düşen vazifeni yapmazsan "her şeyinden olursun" bunu da hiç unutma!

2004 yılında ülkemize gelen Amerikalı işadamları "Türkiye'de 500 ABD Dolarına fabrika,tesis var mı?" diye soruyorlardı.

Dediğim gibi gelirlerse Iraklıların hallerini ararsın.Çünkü seni, bir de "Yecüc-Mecüc" olarak gördüklerini unutma.Irak ve İranlılar Sam soyu sen ise Yafes.Çünkü ruhunu günahlardan temizlemek için "Ateşte yakılacaksın".Onların inancı böyle.Hıristiyan olsan da kurtulamazsın.Tevrat'a göre atan "Yafes" babası Nuh'tan lanetlendiği için sen de laneti çoktan yemişsin zaten,çekik gözlü kavimden değilmisin?Adın Türk değil mi?(*)

*(Yaratılış efsaneleri-Nuh Tufanı ve kavimler tarihi-Türkler " başlıklı yazılarımı gözden geçiriniz.)

-Efendim ben Arap'ım,Rum'um,Kürt'üm ama müslümanım.

-Yetmez mi.Muhammed'in işareti "666" değil mi?O da İncil'e göre şeytanın işaretidir.Sen şeytana tapıyorsun o yüzden yakılacaksın! demiyecek mi?

-Osmanlı 600 yıl Türk doldurdu bu topraklara hiç karışmadın mı?İspat edebilirmisin?

diye sorarlar mı? Sorarlar.


1800-1923 arası yaptıklarını aç da tarihten oku biraz.Ermenilerin müslümanları Erzurumda, kafkaslarda ve Anadolu, Balkanlarda neden yaktıklarını sanıyordun ki?Hala zamanın varken biraz oku,okut.

Aslında millet olarak bir araya gelmeden yapacak bir şeyin de kalmadı ya zaten.Zamanında çok uyudun.

Bu B.OP. Projesi tüm Anadolu,ve Ortadoğu bölgesinin neslini kurutacak bir projedir.İran'ı bizim sayemizde bitirecekler ardından da bizi,sonra tüm İslam dünyasını.

25 sayfa bunu anlattım.Umarım boşa yazmamışımdır.Çünkü karar vermek kolay değildir.

Sürç-ü lisan edip kırdığımız her kim varsa avf ola,Eşek bile dürtmeden gitmez.Devlet yönetmek ise ağır iştir.

İdareciler hep dürtülmelidir.Vatan millet meselesi ne de olsa.Karşılarında dünyayı yöneten güçler var.Yalnız kalmasınlar.Hükümet,son mitinglerden dolayı elinin güçlendiğini itaraf etmektedir.Her ne kadar mitinglere "Sokaklara Dökülmek" aşağılamasını yakıştırdıysalar da.

Önceki yazılarımda yazdığım gibi "Yürüyen,tepki gösteren halk" Emperyalist ülkeler için bir "korku ve endişe" kaynağıdır.Çünkü onlar "halkı sömürmek" amacındadırlar.

Yalnız bu defa "kıyamet " beklentilerini de hesaplarsak "toptan imha" beklentisini de hesap etmek faydalıdır.

"Ülkenin birliği" adına yapılan her mitinge katılmak her vcatandaşın görevidir.Hükümetin bu mitinglere halkı teşvik etmesi zaten uluslararası suçlamaları getireceğinden dolayı zaten beklenemez.Yoksa "faul" yapmış sayılır.Halkın tepkisi de dikkate alınmaz o zaman.Oyundışı oluruz.

Yoksa olmadık yerimizde yumurta pişmekle kalsa razı oluruz da, onu da aratırlar mı aratırlar adama!

"Siyasetçisini en çok dürten millet sorunlarını en iyi şekilde çözen millettir" Bunu da ben söyledim. Takdiri size kalmış.

Haydi millet hep beraber dürtelim:))

İfadeyi yumuşattım diye kızanlar olabilir.Ama devletin başına siz gelseniz,ülkeniz sizden önce başkalarına teslim edilmiş görseniz,millet bunu bilmese ve bilmek gibi işteği de yoksa,herkes midesini düşünüyorsa,vatanseverlik yaptığınızda tarzan kalacaksanız ne yaparsınız?

Ülkemiz aynen böyle bir durumdadır.Siyasetçilerimiz gene de vatanseverdir.Muhalefet,eleştiri,yerme yapılmalıdır.

Çünkü bizim miletimiz hep devşirmelerin ihanetine uğramıştır ya yine de onların elindedir.

Millet de "devlete sahip olma" girişimlerinden tarihte hep sıfır almıştır.

"Türk'üm" diyemiyen bir başbakana sahipken ne düşünebiliriz ki?

Gene de dürttüm.


Keykubat



İşte bir haber daha yazılarıma destek olmaktadır.
Öcalan'dan ilginç iddia: Kıvrıkoğlu ve Yalman paşalarla temas kurduk

Terör örgütü PKK elebaşısı Abdullah Öcalan, 'barış çabaları' çerçevesinde eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman'ın 1999 senesinde kendisi ile görüştüğünü iddia etti.

Terör örgütünün Avrupa'daki haber ajansı Fırat, 23 Nisan 2008'de Öcalan'ın avukatları ile yaptığı görüşmeyi duyurdu. Habere göre, Öcalan, avukatlarına geçmişteki barış girişimlerinden bahsederek, "1993'ten günümüze barış çabalarını sürdürdüğüm biliniyor." diyor. Erbakan'la bu kapsamda mektuplaşmalarının olduğunu iddia eden Öcalan, "Mektuplaşmalarda çözüm talepleri konusunda üzerime düşeni yapacağımı belirttim. Ancak bu süreç 28 Şubat darbesiyle kesildi." diye konuşuyor. Öcalan daha önce de bu iddiada bulunmuş ancak o zaman Erbakan avukatı aracılığıyla yaptığı açıklamayla iddiaları yalanlamıştı. 1999-2000 yılları arasında askerî kanattan Kıvrıkoğlu-Aytaç Yalman ekibinin de kendisiyle görüştüğünü ileri süren bölücübaşı, şöyle devam ediyor: "Hatta askerin hassasiyetini de dikkate alacağımı belirtmiştim. Ancak başaramadılar. Bu sürecin de önü kesilmiş oldu. Yalçın Küçük'ün bir yazısında Kıvrıkoğlu-Aytaç Yalman ekibinin Özkök'e karşı oldukları belirtiliyor."

28 Şubat sürecindeki eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkan Vekili Bülent Orakoğlu, o dönemde bazı üst düzey paşalarla PKK'nın temasını tespit ettiklerini açıkladı. Bunun kanıtlarının Emniyet İstihbarat Dairesi'nde mevcut olduğunu söyleyen Orakoğlu, "PKK ile paşaların temasını daha da ileri boyutlara götürdük. Ancak 28 Şubat ortamında bizi devirdiler." açıklamasında bulundu.

İstanbul, Zaman

Ektir;

SON OLAYLAR (2011)

ABD-NATO Füze Kalkanı Radarı
Yalanlar ve Gerçekler

Haluk DURAL
Ulusal Strateji Merkezi – USMER İstanbul Başkanı
23.09.2011

 Türkiye’ye yerleştirilmek istenen füze kalkanı
ABD-NATO Projesi
NATO’nun 19-20 Kasım 2010 tarihlerinde Lizbon’da yapılan Devlet ve Hükümet Başkanları zirvesinde kabul edilen Yeni Stratejik Konsept çerçevesinde ilk uygulama olarak, bir adet seyyar erken uyarı radarının Türkiye’ye yerleştirileceği, 12 Eylül 2011 günü Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Selçuk Ünal tarafından açıklandı. Dışişleri Bakanlığı, füze kalkanı radarının Malatya’ya yerleştirileceğini açıkladı. Amerika ve Türkiye arasındaki mutabakat zaptı ise Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Amerikan Büyükelçisi Ricciardione tarafından imzalandı. Türk Dışişleri Müsteşarı Sinirlioğlu ve Amerikan’ın Türkiye Büyükelçisi Ricciardione arasında imzalanan bu mutabakat zaptıyla füze kalkanı radarının yeri belirlendi. Anlaşmaya göre radar Malatya, Kürecik’teki askeri üsse yerleştirilecek. Pentagon'dan yapılan açıklamada, "Türkiye'de kurulacak erken uyarı sistemi (füze kalkanı) 2011 sonunda hizmete gireceği" belirtildi.

Aynı tarih itibariyle ABD ile Romanya arasında Romanya’ya füzesavar füzelerinin konuşlandırılması anlaşması imzalandı. Anlaşmaya Romanya Dışişleri Bakanı Teodor Baconsçi ile imza koyan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Romanya'daki bir hava üssüne füze kalkanının yaklaşık 4 yıl içinde konuşlandırmayı beklediklerini söyledi. Anlaşma, ABD’nin Romanya'nın güneyindeki Deveselu Hava Üssü'nde bir tesis inşa etmesi ve tesisi idare etmesini öngörüyor.

Bu durumda, 4 yıl sonra Romanya’ya yerleştirilecek füzesavarlarla bütünleşik olarak çalışacak olan seyyar radar neden apar topar Türkiye’ye yerleştirilip, 2011 sonuna kadar aktif hale getirilecektir? Bu sorunun cevabı sadece “İsrail’e koruma sağlayacak” diye basitçe açıklanamaz. Çünkü, ABD gibi dünya imparatorluğu hayali kuran bir emperyalist devlet, milyarlarca dolar harcayarak ürettiği füze kalkanı silahlarını, Avrupa’ya füze kalkanı kurmak için verdiği uğraşları, İsrail’i korumak için Türkiye’ye bir seyyar radar yerleştirmek amacını kamuflaj olarak kullanmaz. Bu kadar büyük bir proje için bu hedef çok küçüktür. Eğer sadece İsrail’i korumayı amaçlasaydı, bu seyyar radarı, işgal altında tuttuğu Irak’ın kuzeyinde Kürt bölgelerinde Erbil’deki hava üssü veya Süleymaniye’ye aynen İsrail’deki gibi, kolaylıkla yerleştirebilirdi. Dolayısıyla, yukarıdaki soruya cevap aranırken, Türkiye’ye yerleştirilecek olan radar ile ilgili bilgileri derinlemesine araştırmak gereklidir.

AN/TPY-2 Radarı [1] :
Türkiye’ye yerleştirilecek olan 1 adet AN/TPY-2 radarı (Army Navy/Transportable Radar Surveillance) Amerikan Reytheon firmasınca üretilmiş uzun menzilli seyyar bir radardır.
Arama, belirleme, izleme ve tanımlama işlevlerini yerine getirebilen gelişmiş yazılımlara sahip bu radar, radar tayfının X bandında [2] çalışır.
Bu radar Faz Dizi (Phased Array) antene sahip olup, 72 adet yarı iletken teknolojisiyle üretilmiş Gönderici/Alıcı (Transmit/Receive) modülünde 25.344 adet X bandı elemanı vardır ve toplam anten alanı 9,2 m2’dir. Anten çıkış gücü 150 kW ve çeşitli kaynaklarda açıklanan menzili 2300 km’dir. Radarın tarama açısı yatayda maksimum 120o, dikeyde ise 85o’dir. Anten durağan (statik) olmakla beraber, anteni taşıyan kamyon 360odöndürülebileceğinden, kamyon yön değiştirdiğinde, radarın gözetlediği coğrafya istendiği şekilde değiştirilir.
Bu radarın iki ayrı çalışma şekli vardır.

i) - Sonlanma şeklinde (Terminal Mode) radar, hedef ülke topraklarında yerleşik olup, atmosfere yeniden girerek hedefe yaklaşan savaş başlığını izler ve bilgileri savaş komuta merkezi vasıtasıyla ABD’nin kendi topraklarını savunmak için geliştirdiği THAAD (Terminal High Altitude Area Defense) Sonlanma Yüksek İrtifa Alan Savunması füzelerine aktarır.


ii) - Cephe Hattı (forward-based) radarı ise tehdit geleceği varsayılan ülkenin sınırlarına yakın bir konumda yerleştirilir ve o ülkeden ateşlenen bir balistik füzeyi kalkış evresinde izleyerek derlediği verileri savaş komuta merkezi ve füzeyi daha sonraki aşamalarda izleyecek erken uyarı radarına aktarır.
Bu şekilde çalışan radarlar, hedef ülkelerde de konuşlanabilir ve alçak irtifa hava savunma füzesavarları Patriot PAC-3 ile bütünleşik olarak da çalışırlar. Şu anda Türkiye’ye yerleştirilmesi karara bağlanan AN/TPY-2 böyle bir cephe radarıdır. Bu radardan 2008 yılında bir adet Kuzey Kore’den geleceği varsayılan balistik füze tehditine karşı Japonya’nın Shariki adasına ve bir adet İran’dan geleceği varsayılan balistik füze tehditine karşı İsrail’in Necef çölüne yerleştirilmiştir.
Kamyonlarla taşınabilen bu seyyar radarlar 5 üniteden oluşur. Bunlar;
Faz Dizi anten
Elektronik donanımlar
Ana güc kaynağı 1,1 MW
Anten soğutucu donanımı
İşletme kontrol birimi, (kendi gücü vardır)


 Anten modülleri bir elektronik ünite ile çalıştırılmakta ve harici bir soğutma sistemi ile soğutulmaktadır. Elektronik ünite hem sistemin denetlenmesini sağlar, hem de balistik füzelerin fırlatmasından uçuş evresinin ortalarına kadar ki rotada hedefleri arama ve izleme gibi değişik radar modları için görev yapan uygun yazılımlara sahip sinyal işlemcilerini içerir. Verilerin aktarılması ve iletişim fiber optik kablolar üzerinden yapılır. Radarın ve radara ait sistem bileşenlerinin savaş durumu esnasındaki güç ihtiyacı yaklaşık 2,1 MW kadardır.

Radarın menzili işlevine ve istenen çözünürlüğe göre değişir.
Eğer izlenen füzenin radar kesit alanı 1,00 m2 ise radarın menzili 2.300 km cıvarındadır. Ancak bilindiği üzere balistik füzeler, iki veya üç kademelidir ve ilk kademe füzenin kalkışında 60 saniye veya daha az bir süre çalışarak füzeyi atmosferin üst katlarına taşıyıp, yakıtı bitince ayrılır. İkinci kademe ise savaş başlığını 400 km’nin üzerine çıkartarak başlıktan ayrılır.
Savaş başlıkları, taşıyıcı füzelere kıyasla çok küçüktür. Örneğin, Amerikan Minuteman III balistik füzesinin taşıdığı konik savaş başlığı, bir insan boyundadır. Bu nedenle, füzenin kendisine göre çok küçük olan savaş başlıklarını izlemek, tanımlamak ve ayrıştırmak için radarın yüksek çözünürlükte çalışması gerekir.
AN/TPY-2 seyyar radarının savaş başlıklarını izleyebileceği yüksek çözünürlükte, yani 0,01 m2 = 1 dm2 = 10 x 10 cm kesitinde bir alanı radar dalgalarıyla tarayacak ve tanımlayacak bir çözünürlükte çalışması halinde radarın etkili menzili oldukça düşer. Buna göre [3] ;
Başlangıç Ayrıştırma Menzili Yeteneği (Initial Discrimination Range Capabilities):

Radar Kesit Alanı (radar cross section) = 0,01 m2,
Saniyedeki Darbe Sayısı (pulse per second) S/N = 100,
Hedefin ışın demeti içinde kalma süresi (dwell time) = 0,1 saniye
Menzil = 390 km

 Gelişmiş Ayrıştırma Menzili Yeteneği (Upgraded Discrimination Range Capabilities):

Radar Kesit Alanı (radar cross section) = 0,01 m2,
Saniyedeki Darbe Sayısı (pulse per second) S/N = 100,
Hedefin ışın demeti içinde kalma süresi (dwell time) = 0,1 saniye
Menzil = 490 km

 Geliştirilmiş İzleme Menzili (Tracking Range with Upgrades):

Radar Kesit Alanı (radar cross section) = 0,01 m2,
Saniyedeki Darbe Sayısı (pulse per second) S/N = 20,
Hedefin ışın demeti içinde kalma süresi (dwell time) = 0,1 saniye
Menzil = 730 km

Türkiye’ye yerleştirilecek radar ne işe yarayacaktır?
ABD-NATO füze kalkanı projesi çerçevesinde AN/TPY-2 radarı, Malatya’nın Kürecik ilçesi Kepez Köyü yakınındaki 2000 metre rakımlı Karahan gediği tepesinin sol yanındaki eski NATO radar üssüne yerleştirilecektir. Şimdi kullanılmayan bu üste 50 sene önce çalışan ABD radarları, Rusya’nın Kafkasya bölgesini izlemekteydi.
İran’ın şu anda elindeki en gelişmiş Şahap-3 füzesinin menzili 2000 km’dir ve Avrupa’ya ulaşmamaktadır. Ayrıca İran’ın Avrupa’da herhangi bir ülkeyle düşmanlığı yoktur. Geliştirilmekte olan Şahap-4 ve -5 ile menzilin 3.500 km’ye çıkacağı tahmin edilmektedir. Ancak bu gelişmiş füzelerin ABD’ye erişmesi mümkün değildir. Buna rağmen ABD yönetimi, tüm NATO müttefiklerine ve AB yetkililerine İran’dan gelecek füze tehdidi yalanını söylemekte, bu yetkililer de kendi halklarını aynı yalanla beslemektedirler. Radarın menziliyle ilgili yukarıda verilen bilgilerden anlaşılacağı üzere, bir cephe hattı radarı olan bu ünite, İran’dan Avrupa ve ABD’ye atılacak olan balistik füzeleri ateşleme ve yükselme evresinde izleyecektir. Yani işlevi oldukça sınırlıdır. Füzenin savaş başlığı ise esas olarak ABD’nin Norveç’in Vardo kentine yerleştirdiği Globus II ve İngiltere’nin Fylingsdale hava üssündeki erken uyarı radarları tarafından takip edilecektir.

İran ile Türkiye arasında bir husumet olmadığı, aradaki sınırın 1639 Kasr-ı Şirin anlaşmasından beri değişmediği dikkate alınırsa, bu radar ve bununla tümleşik olarak çalışacak 8 bataryalık [4] Patriot PAC-3[5] füzesavar bataryaları ne işe yarayacaktır?


ABD Savunma Bakanlığı Füze Savunma Politikaları hakkında 7 Nisan 2005 tarihinde düzenlenmiş Ulusal Savunma Sanayi Forumunda Phil Jamison tarafından yapılan sunumda, İran’dan atılacağı söylenen balistik füzeler için çizilen rotalar Vaşington ve Seattle olarak verilmiştir. Daha sonra yapılan bütün resmî Amerikan sunumlarında bu rotalar korunmuştur. Kürecik radarının menzil bilgileri ölçekli olarak haritaya işlendiğinde, bu rotalar için sadece “takip” işlevi yapabileceği görülmektedir. Ancak, İsrail yönüne atılacak İran füzeleri de bu radarın izleme menzili içine girmektedir.
Halbuki, 2009 yılında İsrail’in Necef çölüne yerleştirilen ve terminal modda çalışan radar da aynı özelliklere sahiptir. Dünyanın yuvarlaklığı nedeniyle, Kürecik gibi denizden 2000 metre yukarıya yerleştirilen radar belki Necef radarına göre İran’dan İsrail’e atılacak olan balistik füzeleri daha önceden fark edebilirse de bunun İsrail’e çok fazla bir üstünlük sağlayacağı biraz abartılı bir değerlendirme olacaktır.

Ayrıca, Amerikan donanmasına bağlı füze kruvazörlerinden (CG-61) borda numaralı Ticonderoga sınıfı USS Monterey gemisi, füze kalkanı görevi için Akdeniz’de, Yunanistan’ın Girit adasındaki Suda Amerikan deniz üssünde üslenmekte ve gerektiğinde İsrail’e koruma sağlamak için doğu Akdeniz’de dolaşmaktadır. Bu gemi, Türkiye’ye yerleştirilecek olan radarın denizdeki karşılığı olan AN/SPY-1 A/B radarı taşımaktadır. Geminin ön kısmında ve sancakta iki adet sekizgen anteni olan radar, yatayda 360o tarama açısına sahiptir ve S bandında (frekansı= 2-4 GHZ, dalga boyu= 15-7,5 cm) çalışmaktadır. Üç-boyutlu görüntü veren ve menzil alt sınırı 185 km (üst sınır açıklanmıyor) olan bu radar, gemideki 2 x 61 adet MK-41 füze fırlatıcısından 122 adet karışık (RIM-66M-5 Standard SM-2MR Block IIIB, RIM-156A SM-2ER Block IV, RIM-161 SM-3, RIM-162A ESSM, RIM-174A Standard ERAM, BGM-109 Tomahawk veya RUM-139A VL-ASROC) füzeye atış ve komuta bilgisi sağlamaktadır. [6]


Bu gemideki 500 km’nin üzerinde menzile sahip RIM-161 SM-3 standart füzesavar füzeleri İsrail’e yönelik muhtemel İran balistik füzelerine Suudi Arabistan toprakları üzerinde yakalayabilecek durumdadır.
Ayrıca, İsrail kendi yapımı Arrow serisi füzesavar füzelerine sahiptir. Üretimine başladıkları Arrow-3 modelinin menzili 1000 km ve etkili uçuş tavanı 200 km’nin üzerindedir. Bu füzesavarlar, İsrail ELTA firmasının üretimi, EL/M-2080 Green Pine radarları tarafından yönlendirilmektedir. L bandında (frekans= 1-2 GHZ, dalga boyu= 30-15 cm) çalışan bu radar 500 km menzilde, hızı 3 km/saniye olan 30 hedefi aynı anda izleyebilmektedir. [7]
Yukarıda verdiğimiz bütün teknik açıklamalardan anlaşılacağı üzere, Kürecik’e yerleştirilip, 2011 sonuna kadar aktif hizmete alınacak olan AN/TPY-2 seyyar cephe radarının, Amerikan kaynaklarının ısrarlı açıklamalarına rağmen İsrail’in İran füzelerine karşı korunmasında fazlaca bir katkısı olmayacaktır. O halde bu radar başka amaçlar için de kullanılacaktır. Zaten emperyalist Amerika’nın tek ve basit bir hedef için planlamalar yapmasını beklemek saflık olur.

Nitekim, radarın anteni durağan olmasına rağmen, anteni taşıyan kamyon Kafkasya’ya çevrildiği zaman, Kafkasya ve güney Rusya’daki bütün hava harekâtını izlemek mümkün olacaktır.


Ama daha da önemlisi, anten yönü ister Kafkasya, isterse İran’a dönük olsun, bu radarın esas izleyeceği unsurlar, radarın kapsama alanına giren Türk Hava Kuvvetleri’nin Malatya Erhaç ve Diyarbakır Pirinçlik’teki 7. ve 8. ana jet üsleri ile Batman İnsansız Hava Araçları üslerindeki uçaklarımız olacaktır. Eskiden Prinçlik’te bulunan ve 432 MHZ frekansta UHF bandında çalışan ve Rusya’yı gözetleyen iki adet Amerikan AN/FPS-17 ve AN/FPS-79 radarı 30 Eylül 1997 tarihinde tamamen sökülmüştür [8] . Şu anda, Kuzey Irak’taki Erbil ve Telafer’in güneyindeki Anakonda Amerikan üslerindeki radarlar, güneydoğu Toros dağlarının engellemesi nedeniyle, ana jet üslerimizden kalkan uçaklarımızı izlemekte yetersiz kalmaktadır. Bu zafiyet, Kürecik radarı tarafından giderilecektir.
Daha önce belirttiğimiz üzere, Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın açtığı “yüksek istifa hava savunma sistemleri” ihalesi için Rusya S-300 veya S-400, Çin ise HQ-9 ve Amerika Patriot PAC-3 teklifinde bulunmuşlardır. Patriot füzeleri aslında şartnameye uygun değildir, zira alçak irtifa hava savunma silahlarıdır. Ancak yayınlanan Wikileaks belgelerinde Türk hükümetinin Patriot alımına neredeyse karar verdiği anlaşılmaktadır. Bu kararı hızlandırmak için NATO, Türkiye’yi tehdit etmiş, eğer Rus veya Çin füzelerinin alımına karar verilirse, Türkiye ile balistik füze istihbaratını paylaşmayacaklarını bildirmiştir. [9] Halbuki aynı NATO, Güney Kıbrıs Rumlarının Rusya’dan aldığı ve sonradan Girit’e yerleştirilen S-300’ler için aynı duyarlılığı göstermemiş, Türk hükümet yetkilileri de NATO’ya bunu hatırlatmamışlardır.
Eğer, Patriot PAC-3’ler hızla alınırsa, muhtemelen en az üç batarya İran bahane edilerek güneydoğu Anadolu bölgesine yerleştirilecektir. Bu durumda önümüzdeki kısa dönemde uygulanabilecek bölünme senaryosuna paralel muhtemel gelişmeler şöyle sıralanabilir:

TSK’ya operasyonlar
TSK’dan uzaklaştırılmış subaylar mahkeme kararıyla geri dönecekler ve ordunun hiyerarşisi zedelenecektir. Nitekim bunu sağlamak üzere kanun teklifini Meclis Başkanlığına AKP değil CHP vermiştir. TSK’ya karşı komplolara aynı hızda devam edilecektir. Bülent Arınç’a suikast davası açılarak, hâkimin imha edilmesini engellediği kozmik dosyalar mahkemeye celbedilip, bilgilerin düşman taraflara sızdırılması sağlanacaktır.


Başbakanlık tarafından hazırlanarak MGK’da kabul edilen yeni Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nde Rusya, İran, Irak, Suriye, Yunanistan ve Bulgaristan’dan tehdit algılaması olmadığı karara bağlandığı için, bu bahane edilerek TSK’nın mevcudunun azaltılmasına başlanacaktır. Nitekim bu konuda da CHP başı çekmektedir. TSK’ya “paralı er” statüsünde asker alınarak, profesyonel orduya geçiş hazırlıkları yapılacaktır.


İçişleri Bakanlığına bağlı ve paralı askerlerden oluşan Sınır Birlikleri kurularak, özellikle Irak sınırına yerleştirilecek, TSK’nın Irak sınırında bulunan yaklaşık 180.000 mevcutlu takviyeli iki kolordu düzeyindeki kuvvetleri sınırdan geri çekilecek, (ABD+PKK+Barzani) güclerinin ülkemize sızmaları kolaylaştırılacaktır.
12 Eylül 2010’da yapılan Anayasa referandumundan birkaç gün sonra koşarak Türkiye’ye gelen ABD genelkurmay başkanı ile varılan anlaşma uyarınca, 2011 sonuna kadar Irak’tan çekilme bahanesiyle Irak’taki 50.000 ABD askeri ve ağır silahlarının İskenderun ve Mersin limanlarından çekilmesine izin verilecek, Güneydoğu Anadolu bölgesine, ABD askerinin reddedilen 1 Mart teskeresi öncesinde olduğu gibi kuracakları karakollara yerleşmesi sağlanarak ayrılıkçı Kürt hareketine koruma oluşturulacaktır.

Federasyona geçiş hazırlıkları
TBMM komisyonundan geri çekilen Nisan 2001 tarihli Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı gündeme alınacaktır.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından 3 Ağustos 2004 tarihinde kısmen veto edilen 5227 Sayılı "Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun"u yeniden TBMM’ne sevkedilecektir.
Kürt açılımına devam edilerek, Habur mahkemeleri kurulup, PKK’nın kitlesel olarak yurda girişi sağlanacak, bunlar BDP’li belediyelere yerleştirilerek, yeniden silahlandırılıp, 10 bin kişi dolayında “özsavunma” (milis) gücü kurulacaktır.
PKK eylemleri kontrollu şekilde devam ettirilerek hem TSK’nın eli kolu bağlanıp terör karşısında yıpratılmasına devam edilecek, hem de bölge halkı üzerinde tam bir tahakküm kurularak halkın devletten kopması sağlanacaktır.

Anayasa değişikliği
AKP Hükümetinin PKK terör örgütü ile ABD’nin gözetiminde yaptığı müzakerelerde “federatif ve iki milletli” yeni anayasa taslağı neredeyse tamamlanmıştır. Cemil Çiçek başkanlığında toplanan 24 anayasa hocasının katıldığı toplantıda net şekilde ortaya çıktığı üzere, Anayasanın başlangıç bölümü ve ilk üç maddesini değiştirecektir.
ABD’nin BOP saldırısı çerçevesinde Güneydoğu Anadolu bölgemizi Türkiye’den kopartmak için yapacakları anayasa değişikliği için, anayasanın ilk 3 maddesini koruyan “Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.” şeklindeki 4. maddeyi yürürlükten kaldıracak bir anayasa değişikliği yapılacaktır. Bu değişikliğin iptali için anayasa Mahkemesine dava açıldığı zaman, Haşim Kılıç’ın “ihsas-ı rey”de bulunduğu gibi AKP’nin seçtiği Anayasa Mahkemesinin 17 üyesi büyük ihtimalle bu değişikliği esas açısından incelemeyip, sadece anayasanın 148. maddesinin ikinci fıkrasındaki “Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır” şartına göre irdeleyip uygun bulacaklardır. Böylece korumasız kalan ilk üç maddeyi istedikleri gibi değiştireceklerdir.

Muhtemelen, Anayasanın 1’inci maddesine göre Cumhuriyet olan devlet şeklini (ABD + Apo + BDP + PKK)’nın istediği gibi “Demokratik Cumhuriyet” veya “Demokratik Federal Cumhuriyet” şeklinde değiştireceklerdir.
2’inci maddenin başlangıcına “Türk ve Kürt HALKI tarafından kurulan Türkiye Federal Cumhuriyeti” gibi bir ibare yazılarak üniter devlet yapısı terkedilip, iki halklı bir yapıya geçilecektir. Hukukî statü kazanacak Kürt Halkı adına, Kürt kökenli vatandaşlarımızı temsil ettiğini iddia eden “Vatan Haini” herhangi bir mihrak, Anayasanın 90’ıncı maddesine göre kanunlaştırılan BM İkiz Sözleşmelerinin 1’inci maddesindeki “Halkların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı” uyarınca Birleşmiş Milletlere başvurarak, topraklarımızın bir kısmıyla birlikte ayrılma talep edebilecektir.
Anayasanın ilk 3 maddesi, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi haritasına göre doğu ve güneydoğu bölgelerimizden kopartılacak vatan toprakları üzerinde bir Hür Kürdistan isimli devlet kurmak için Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanı olduğunu 34 kere ikrar etmiş olan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’ı BOP’un merkezi yapma görevinin önündeki en önemli engeldir.

Çünkü anayasanın 3’üncü maddesine göre, “Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.” Bu bütünlüğü bölmeye kalkışmak anayasal bir suçtur. 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 302. maddesine göre bu suçu işleyenlerin cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis’tir. Nitekim, şu anda AKP hükümeti adına kendisinden fikir sorulup, ricalarda bulunulan İmralı’daki PKK başı, aynı suçu işlediği için 765 sayılı eski Türk Ceza Kanununun 125. maddesine göre ölümle cezalandırılmıştır.
ABD’nin başını çektiği ve AKP ve yandaşları marifetiyle yürüttüğü yukarıdaki senaryo başarıya ulaşırsa, Irak’tan çekilen ABD askerleri ve NATO Füze Kalkanı koruma sağlanan ayrılıkçı Kürt hareketi, bölgesel özerklik ilanından sonra, ülkenin bölünmesi için Kendi Kaderini Tayin Hakkını kullanmak için BM’e başvuracak ve fiilen bölünme başlayacaktır.
ABD+Barzani destekli ayrılıkçı hareket bölgede, bugüne kadar pek çok kez provaları yapılmış olan bir “Kalkışma” başlatılacak ve buna ABD destekli Barzani fiilen katılacaktır. Ancak, Türk halkı ve Ordusu ülkemizin işgal ve bölünmesini amaçlayan bu hayâsız emperyalist saldırıya karşı vatanın bölünmez bütünlüğünü korumak üzere harekete geçeceklerdir.

Ek Açıklamalar: ( http://www.radartutorial.eu/06.antennas/an14.tr.html )

Faz dizi antenler, her bir ışıma elemanı farklı faz açılarıyla beslenebilen bir anten grubudur.

 Böylece elektronik olarak kumanda edilebilen bir anten ışıma çizgesi meydana gelir.
Bu antenlerde ki önemli ilke girişimdir (interference); yani iki (veya çoğu kez daha fazla) sinyalin fazına bağlı olarak birbiriyle girişmesidir.

1.nolu resimde aynı renge sahip, yani aynı fazdaki sinyallerin birbirine eklenerek kuvvetlendiğine ve farklı renkteki, yani zıt faza sahip sinyallerin ise birbirini yok ettiğine dikkat ediniz.


İki beslemeden (horn feeder) eşzamanlı iki darbe gönderildiğinde bir girişim meydana gelir; sinyal ana yönde kuvvetlenirken, yan yönlerde zayıflar.
Burada her iki besleyiciden yayınlanan sinyaller aynı fazdan beslenmektedir. Sinyal bu durumda ana yönde kuvvetlenir.
Işıma sinyalleri bir faz kaydırma devresi ile kumanda edildiğinden, yayılma yönlerinin de elektronik olarak kontrol edilmesi mümkün olur.
Bu anten düzeninin verimi, anten düzlemine dik olan, ana yayılma yönünde en büyük olması nedeniyle sınırsız değildir.
Bir faz dizi antenin görüş alanının (FOV, Field of View) en büyük değeri 120° dir (60° sola ve 60° sağa).

[1] Reytheon AN/TPY radar Model 2 fact sheet

[2] Frekans aralığı 8-10,5 GHz ve dalga boyu 2,5-3 cm olan ve Uluslararası Elektrik ve Elektronik Mühendisler Federasyonu (IEEF) standardına göre tanımlı bant. http://www.radartutorial.eu


[3] Theodore A. Postol, Professor of Science, Technology, and National Security Policy Security Studies Program, Massachusetts Institute of Technology, “Why US National Intelligence Estimates Predict that the European Missile Defense System Will Fail Technological Issues Relevant to Policy”, Plenary Lecture German Physical SocietyBerlin, Germany, February 29, 2008

[4] Savunma Sanayi Müsteşarlığının ihalesinde alınması düşünülen 8 bataryanın 2’si İstanbul, 2’si Ankara, muhtemelen 1’i İncirlik diğerlerinin Güneydoğuya yerleştirileceği hakkında basına bilgiler yansımıştır.
[5] 13.10.2009 09ANKARA1472 Nolu belgede, Ankara’ya gelecek diplomatlara bilgi veriliyor. “Türklere, Rusya’nın Türkiye’nin rolüne karşı olmadığı konusunda güvence verilmelidir. Ancak, PAC-3 bataryalarının NATO’nun komuta ve kontrol mimarisi içinde olacağı hatırlatılmalıdır” deniyor.

[6] http://en.wikipedia.org/wiki/USS_Monterey_(CG-61), http://en.wikipedia.org/wiki/AN/SPY-1

[7] http://en.wikipedia.org/wiki/Arrow_(missile)

[8] John S. Wilkinson, Formerly Diyarbakir, now Pirinçlik Air Facility, http://merhabaturkey.com/1wilkinsonjindex.html

[9] http://www.hurriyetdailynews.com/n.php?n=nato-warns-turkey-against-buying-chinese-russian-air-defense-systems-2011-07-25, NATO warns Turkey against buying Chinese, Russian air defense systems

http://www.guncelmeydan.com/anasayfa/index.php?option=com_content&view=article&id=2649:abd-nato-fueze-kalkan-radar-yalanlar-ve-gercekler-haluk-dural&catid=1:son-haberler&Itemid=201

Orduya Kenan Evren tarzı bir Derin Nato darbesi ile Genelkurmayın tasfiyesi hikayesini,yanlış anlaşılmasın diye yandaş basından örneklerle verelim;

29 Temmuz 2011 - 18:15

· Milliyet.com.tr »
· Siyaset Ana Sayfa »

 Haber
Orgeneral Işık Koşaner istifa etti

Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner, görev süresi 1 yılı doldurmadan istifa ettiğini açıkladı. Kritik Yüksek Askeri Şura (YAŞ) öncesinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tarihindeki en büyük kriz yaşanıyor. Koşaner ile birlikte Deniz, Kara ve Hava Kuvvetleri Komutanları'nın da istifa ederek emekliliklerini istedikleri öğrenildi.

Köşk'te düzenlenen ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan veGenelkurmay Başkanı Işık Koşaner'in bir araya geldiği üçlü zirveden sürpriz bir karar çıktı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner istifa etti

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ve kuvvet komutanları emekliliklerini istedi. Koşaner'in 'gördüğü lüzum' üzerine bu kararı aldığı belirtiliyor.

Koşaner, isteğini Başbakan Tayyip Erdoğan'a sundu. Hükümetin bu karar üzerine nasıl bir tavır sergileyeceği bilinmiyor.

 KOMUTANLAR DA İSTİFA ETTİ

Bu şok haberin ardından istifalar peşi sıra geldi.
Koşaner'le birlikte Kara Kuvvetleri Komutanı Erdal Ceylanoğlu, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eşref Uğur Yiğit ve Hava Kuvvetleri Komutanı Hasan Aksay da istifasını açıkladı. Kuvvet komutanlarının emekliliklerini istediği belirtildi. Jandarma Genel Komutanı Necdet Özel istifasına ilişkin bir bilgi yok.
Koşaner ile kuvvet komutanlarının istifaları üzerine Hükümetin nasıl bir tavır sergileyeceği bilinmiyor.
YAŞ toplantısında tutuklu generallerin durumuyla ilgili krizin çözülmesi için bir dizi toplantı yapılmıştı. Komuta kademesinin tutuklu generallerle ilgili rahatsızlık duyduğu belirtiliyordu.

YAŞ bu durumda pazartesi günü Genelkurmay Başkanı Koşaner olmadan toplanacak.

KOMUTANLAR KKTC RESEPSİYONUNA KATILMIYOR

Koşaner ve Kuvvet Komutanları KKTC resepsiyonuna katılmıyor


KOŞANER'İN VEDA MESAJI

Genelkurmay Başkanlığı görevinden emekliliğini isteyen Orgeneral Işık Koşaner veda mesajı yayınladı
Koşaner mesajında, "Şu anda 173‘ü muvazzaf, 77‘si emekli olmak üzere 250 general-amiral, subay, astsubay ve uzman jandarma çavuş, hürriyetlerinden yoksun olarak tutuklu bulunmaktadır. Tutuklamaların evrensel hukuk kaidelerine, hakka, adalete ve vicdani değerlere uygun olarak yapıldığını kabul etmek, bir çok hukukçunun da ifade ettiği gibi, mümkün değildir.
Bu durum, bir çok defa yetkili makamlara iletilmesine, anlatılmasına ve takip edilmesine rağmen soruna yasal çerçevede bir çözüm bulunması mümkün olmamıştır. Haklarında henüz hiç bir kesin yargı kararı olmamasına rağmen tutuklu bulunan 14 general-amiral ile 58 albay, hürriyetlerinin tehdit edilmesinin yanı sıra mevcut yasalarımız gereğince bu yıl yapılacak Yükser Askeri Şura‘da değerlendirmeye girme hakkını kaybetmiş ve peşinen cezalandırılmıştır. Soruşturma ve uzun süreli tutuklamaların bir amacının da TSK‘nın sürekli gündemde tutularak kamuoyunda bir suç teşkilatı olduğu izleniminin yaratılmaya çalışıldığı, bunu fırsat bilen yanlı medyanın da her türlüyalan haber, iftira ve suçlamalarla yüce ulusumuzu kendi silahlı kuvvetlerine karşı tavır almaya teşvik ettiği dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu durumun önlenememesi ve yetkili makamlar nezdinde yapılan girişimlerin dikkate alınmaması Genelkurmay Başkanı olarak personelimin hak ve hukukunu koruma sorumluluğumu yerine getirmeme engel olduğundan, işgal ettiğim bu yüce makamda göreve devam etme imkanını ortadan kaldırmıştır. Şartlar ne olursa olsun TSK‘nın kahraman mensuplarının kutsal görevlerinde bundan önce olduğu gibi bundan sonra da üstün disiplin, cesaret ve fedakarlıkla başarıya ulaşacaklarına olan kesin inancımı bir kez daha güvenle ifade ederken, TSK‘nın tüm mensuplarına sağlık ve esenlikler dilerim" dedi.

IŞIK KOŞANER KİMDİR?
Türk Silahlı Kuvvetlerinin 27'nci Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral Işık KOŞANER 1945 yılında İzmir’de doğmuştur. 1965 yılında Kara Harp Okulundan, 1966 yılında Piyade Okulundan mezun olmuştur.

1976 yılına kadar Kara Kuvvetlerine bağlı çeşitli birliklerde; Takım ve Bölük Komutanlığı, Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığında öğretmenlik, Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Komando Tugayında Takım Komutanlığı ve Tabur Karargâh Subaylığı, Genelkurmay Özel Harp Daire Başkanlığında Özel Tim Komutanlığı yapmıştır.

Orgeneral KOŞANER, 1978 yılında Kara Harp Akademisinden mezun olmuş, ardından kurmay subay olarak; Genelkurmay Özel Harp Daire Başkanlığında Karargâh Subaylığı, NATO Savunma Kolejini bitirmeyi müteakip İtalya / Napoli’deki Güney Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanlığında Karargâh Subaylığı, 3’üncü Ordu Lojistik Başkanlığında Plan Koordinasyon Şube Müdürlüğü,İngiltere / Londra’da Savunma İncelemeleri Kraliyet Kolejini bitirmeyi müteakip Genelkurmay Strateji ve Kuvvet Plan Daire Başkanlığında Strateji Şube Müdürlüğü, 8’inci Piyade Tümeni 131’inci Piyade Alay Komutanlığı, Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığında Kurmay Başkanlığı görevlerini yürütmüştür.

1992 Yılında Tuğgeneralliğe terfi eden Orgeneral Işık KOŞANER bu rütbede; Kara Kuvvetleri Komutanlığı Lojistik Plan Daire Başkanlığı ile 1’inci Komando Tugay Komutanlığı görevlerinde bulunmuştur. 1996 yılında Tümgeneralliğe terfi etmiştir. Tümgeneral rütbesi ile Kara Harp OkuluKomutanlığı görevini yürütmüştür. 2000 yılında Korgeneralliğe terfi ederek sırasıyla; Millî Savunma Bakanlığı Müsteşarlığı ve Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı görevlerinde bulunmuştur.

2004 yılında Orgeneralliğe terfi eden Işık KOŞANER; 2004-2005 yılları arasında Ege Ordusu Komutanlığı, 2005-2006 yılları arasında Genelkurmay II’nci Başkanlığı, 2006-2008 yılları arasındaJandarma Genel Komutanlığı, 2008-2010 yılları arasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevlerinde bulunmuş, 30 Ağustos 2010 tarihinden geçerli olarak Genelkurmay Başkanlığına atanmıştır.

Orgeneral Işık KOŞANER, Türk Silahlı Kuvvetleri Üstün Hizmet Madalyası, Türk Silahlı Kuvvetleri Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, Türk Silahlı Kuvvetleri Şeref Madalyası, Türk Silahlı Kuvvetleri Kıbrıs Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, Kore Cumhuriyeti Millî Güvenlik Liyakat Madalyası ve Pakistan İmtiyaz Nişanı sahibidir.

Bayan Nurdan KOŞANER ile evli olan Orgeneral Işık KOŞANER, iki çocuk babasıdır. İngilizce bilmektedir.


Koşaner'in İstifasının Perde Arkası
Oda TV'de ele geçirilen Işık Koşaner’le ilgili fişleme dosyasında “Davalara karşı ilgi uyandırılması ve astların rahatsız olduğuna ilişkin bilgi destek ve etkilemeye yönelik çalışma yürütülmesi önem arz emektedir” deniliyor.
Oda TV'de ele geçirilen “Işık Paşa, Değerlendirme” isimli fişleme dosyası, ‘sanık askerlere yardımcı olamadığı’ için istifa eden eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’i istifaya götüren sürecin perde arkasına ışık tutuyor. Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde hazırlanan fişlemede Koşaner’in, Ergenekon ve Balyoz sanığı askerlere sahip çıkması için nasıl yönlendirileceği anlatılıyor. Belgede Koşaner’in hastalıklarından, kullandığı ilaçlara kadar herşey tek tek not edilmiş.

‘İkna edilirse fikirleri değişir’

“Işık Paşa, Değerlendirme” isimli fişleme dosyasında demokrat bir kişiliğe sahip olduğu belirtilen Koşaner’in darbe davası sanığı askerlere sahip çıkması için yapılması gerekenler şöyle anlatılıyor: “İkna edilirse fikirlerini değiştirir. Yetki ve sorumluluklarının dışına çıkmaktan kaçınır. Yönerge ve kurulların dışına çıkmaz ve hukuki sorumluklara önem verir. Bu kimliği hukuka saygılı kişiliği bir şekilde kırılarak yürüyen davalar ve tutuklu aydın Atatürkçülere sahip çıkması sağlanmalıdır.” Belgede ayrıca “Davalara karşı ilgi uyandırılması ve astların rahatsız olduğuna ilişkin bilgi destek ve etkilemeye yönelik çalışma yürütülmesi önem arzetmektedir” talimatı veriliyor.

‘Suç işleyen cezasını da çekecek’

Fişlemenin “Ergenekon” başlığının altında ise şöyle deniliyor: “Astlarını korumak isteyen bir görüntü vermekle birlikte kanun dışına çıkanlarında gereken cezayı alacaklarını ve yapacak bir şey bulunmadığını ifade ediyor. (...) Belki abartılı buluyor. Ancak hukuki olmayan faaliyetlerinde arkasında durmuyor. Kendisine yansıyan konuların üstünü kapatmaya yönelik her hangi bir çalışma yaptırmadı.” Generallerle yapılan bir toplantıda Koşaner’in evinde cephanelik çıkan eski Yarbay Mustafa Dönmez’le ilgili sözlerine de yer veriliyor: “...‘Adamdan çıkanlar ortada. Yapacak bir şey yok. Suç işleyen cezasını çekecek. Anlatın astlarınıza bunu”

Sınır ötesi ile terör bitmez

Fişleme belgesinde Işık Koşaner’in Kürt sorunu ve PKK’ya yönelik operasyonlara bakış açısı da kendi ağzından cümlelerle anlatılıyor. Belgedeki “Kürt Sorunu” başlığının altına “Barışçıl çözümden yana. PKK’ya katılmaların engellenmesi gerektiğini düşünüyor” notu düşülmüş.

Sınır ötesine 25 kez gittik de ne oldu?

Koşaner’le ilgili fişleme dosyasındaki “Sınır ötesi” başlığının altına da Koşaner’in “Sınır ötesi operasyon adamın belini kırmaz, amacına ulaşmaz. Operasyon yapıp 200 kişiyi öldürürseniz bu marifettir. Ama örgüt zamanını kendi seçiyor, biz onları bekliyoruz. Bir yere yükleniyor. Bir sonuç alıyor. Bunu muharebe kazanmış gibi söylüyor. Bunu her zaman yapabilir. 150-200 kişiyi toplayabilir. Sınır ötesi operasyon bunu engelleyebilir mi? Engelleyemez mi? (...) Ben 1994 ve 2004 de oradaydım 25 kere gittik de ne oldu. Günü kurtarıyoruz” sözlerine yer verilmiş. Koşaner’in sözleri şöyle devam ediyor:

‘Bırakın teröristler dağda otursunlar’

“Yine eylem yaparlar. Ama yaptığını yanına bırakmazsan zor gelir. Dağlıca’ya geldi. Elini koluna sallayarak gitti. Yine gelir elini kolunu sallayarak giderse bir daha gelir. Geldiğinde haddini bildireceksin... Terör örgütü geldiğinde sen ona bir darbe vurursun, 150-200 tanesini sersen, kamuoyuna göstersen bir daha zor gelir.

(...) “Terörist öldürmekle bitmez. Öyle bir şey yapmalıyız ki örgüt hem var olacak, hem başarılı olmayacak. Halkı yanına çekemeyecek. Bırak dağda otursun. Sen onun ikmalini kes. Eylemini engelle, orada dursun. İki yaka dağlarındaki teröristten bana ne, orada dursun. Terör örgütü eylem yapmak zorunda yaşamak için. Bedelini ağır öderse zor eylem yapar.”

İrticaya karşı tavır alması sağlanmalı

İrtica ve irticai yapılanmalara karşı tavır alması için hazırlanacak doküman ve belgeler kendisine arz edilmeli ve irtica karşısında tavır alması sağlanmalıdır.

Masonlara karşı seviyelidir. Her davete, küçük bile olsa cevap veren bir yapıya sahip olmasına karşın Masonlara seviyeli yaklaşımı izaha muhtaçtır. (Yahudi firmalardan gelen tekliflere) Elalemin Yahudisine para kaptırma meraklısı değiliz ama bu malzemelere ihtiyacımız var diyor.

Diğer Kuvvetlerle diyaloğu: Başbakanlık genelgesi gereği ilgili birimlerle koordineye önem veriyor. Ergun Saygun, Erdal Ceylanoğlu ve Aslan Güner’i sevmiyor.

Başbuğ’u tasvip etmiyor

ODATV’den çıkan fişleme belgesindeki “İlker Paşa ile diyaloğu” başlığının altında çarpıcı bilgiler veriliyor. “İlker Paşa’nın yaptıklarını ve emirlerini genel olarak tasvip etmediğine hakim kanaat var” denilen fişlemede “Genelde İlker Paşa’ya karşı soğuk ve renksiz. Bir arada oldukları dönemlerde hiç konuşmadığı, sorulursa kısa cevaplar verdiği biliniyor. İlker Paşa zamanında verilmiş bir takım emirler ile ilgili hiç sorgulama yapmamış ve takipçisi olmamıştır. İlker Paşa’nın uslup ve duruşundan rahatsız olduğu bilinmekte. Başbuğ’un Balıkesir’de yaptığı basın açıklamasından ve üslubundan rahatsız” deniliyor. Başbuğ, Balıkesir’de Aktütün saldırısıyla ilgili Heron görüntülerine tepki göstermişti.

Hükümetle ilişkileri germesi sağlanmalı
 ODATV’den çıkan Işık
Koşaner’le ilgili fişlemede Koşaner’in AK Parti’ye bakışıyla ilgili değerlendirme ve yapılması gerekenler de var. Koşaner’in, demokrat yapısı gereği Genelkurmay Başkanı olduktan sonra ilişkileri olması gibi yürüteceği belirtilerek “Siyasi konularda renk vermiyor. Ancak demokrat yapısı gereği ilişkileri olması gerektiği gibi sürdürecek. Hükümet ile ilişkilerin gerilmesi ve ihtilafın körüklenmesi yakın gelecek açısından önem arz etmektedir” deniliyor.
STAR
23 Eylül 2011 10:02

TSK'nın yeni komutanları resmen atandı
05 Ağustos 2011 Cuma, 02:00
Emeklilik resti, demokratik duruş, darbe davası sanıklarının durumuyla ilgili tartışmalarla geçen YAŞ süreci tamamlandı.
Org. Necdet ÖzelGenelkurmay Başkanı oldu. Kara Kuvvetleri’ne Org. Kıvrıkoğlu atandı. Hava ve Jandarma’da ise sürprizyaşandı. Hükümetin sıcak bakmadığı Erten, Özel’in ısrarıyla Hava Kuvvetleri Komutanı oldu.

Jandarma’ya ise beklenenin aksine 
Bekir Kalyoncugeldi. Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarının Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanmasının ardından TSK’nın yeni komuta kademesi şekillendi. Genelkurmay Başkanlığı’na Orgeneral Necdet Özel asaleten atanırken; Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu oldu. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na Korgeneral Mehmet Erten atandı. YAŞ kararları önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalandı. Ardından Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ile GenelkurmayBaşkanvekili Orgeneral Necdet Özel Çankaya Köşkü’ne çıkarak Cumhurbaşkanı’nın onayına sundu. Gül’ün onayının ardından YAŞ kararları kamuoyuna açıklandı.

HAVA’DA MEHMET ERTEN SÜRPRİZİ

Kara ile Deniz Kuvvetleri komutanlıklarına yapılan atamalarda sürpriz yşanmad. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na 1.Ordu Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu getirildi. Deniz Kuvvetleri Komutanı da Donanma Komutanı Oramiral Emin Murat Bilgel oldu. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na kimin atanacağımerakla bekleniyordu. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay’ın emekliliğini istemesi, Hava Harp Akademisi Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı’nın tutuklu olması nedeniyle Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na atanacak orgeneral yoktu.

BİR YIL SONRA EMEKLİ OLACAK

Hükümet, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na Korgeneral 
Mehmet Erten’in atanmasına onay verdi. Erten, orgeneralliğe yükseltilerek atandı. Erten’in,muhariplik tecrübesi olmadığı gerekçesiyle Hava Kuvvetleri Komutanı olmasına sıcak bakılmadığı belirtilmişti. Erten’in yerine Korgeneral Abidin Ünal’ın vekaleten getirilebileceği belirtilmişti. Ancak Genelkurmay Başkanvekili Necdet Özel’in 100. yılındaHava Kuvvetleri Komutanlığı’nın başında bir korgeneralin vekaleten olmasının yanlış olacağını belirtmesi nedeniyle Erten’in ataması gerçekleştirildi. Erten, 1 yılHava Kuvvetleri Komutanlığı yaptıktan sonra yaş haddinden emekli olacak.

Kalyoncu beklenmiyordu

Jandarma Genel Komutanlığı’na Orgeneral 
Bekir Kalyoncu atandı. Bu komutanlığa 2. Ordu Komutanı Orgeneral Servet Yörük’ün atanması bekleniyordu. Ancak, YAŞ’tan çıkan sürpriz kararla Kalyoncu görevlendirildi. Kalyoncu’nun Jandarma Genel Komutanlığı’na atanması ile Genelkurmay Başkanlığı yolundaki ihtimal hesapları da gündeme geldi. Buna göre Kalyoncu Jandarma’da 2 yıl görev yapacak. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu da 2 yıl sonra yaş haddinden emekli olacak. Org.Necdet Özel ise 4 yıl Genelkurmay Başkanlığı yapacak. Eğer Kalyoncu Jandarma’da iki yıllık görev süresini tamamlayabilir, Kıvrıkoğlu da zamanında emekli olursa Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanması mümkün olabilir. Burada iki yıl kaldıktan sonra hükümet Genelkurmay Başkanı Özel’in görev süresini uzatmaz ise Kalyoncu 2015’te karargahın başına geçebilir.

HABER: Bilal ÇETİN-BUGÜN GAZETESİ
Erdoğan ve TSK arasında bir ilk
16 Ağustos 2011 Salı, 18:04
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen YAŞ toplantısı sonrası Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay arasında bir ilk yaşandı.
Ağustos ayı YAŞ toplantısıyla birlikte tamamen değişen komuta kademesi toplu halde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı makamında ziyaret etti. Başbakanlık Merkez Bina'da gerçekleşen görüşme yaklaşık 45 dakika sürdü. Daha önceki yıllarda Genelkurmay Başkanlığı'na ve kuvvet komutanlığına getirilenler Başbakan'ı ziyaret ediyorlardı. Ancak ilk defa tüm komuta kademesindeki isimlerin yeni olması üzerine görüşmetoplu olarak yapıldı. 

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, beraberindeki Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanları ile Jandarma Genel Komutanı ile birlikte Başbakan'ı ziyaret etti. Başbakanlık'ta ayrıca sürpriz bir diploması trafiği yaşandı. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ayrı ayrı hem İran hem de ABD'nin Ankara büyükelçileriyle bir araya geldi. Önce İran BüyükelçisiBahman Hosseinpour, ardından ABD BüyükelçisiFrancis Ricciardone Bekir Bozdağ'ı ziyaret etti. Bozdağ ile görüşen ABD Büyükelçisi daha sonra Başbakan tarafından kabul edildi. CİHAN 
http://www.bugun.com.tr/haber-detay/166334-erdogan-ve-tsk-arasinda-bir-ilk-haberi.aspx

Türk siyasi tarihinde bir devrim
31 Ağustos 2011 Çarşamba, 02:00
Demoktratikleşme yolunda Türkiye tarihi bir adım daha attı.
Cumhurun 89 yıl önce kazandığı büyük zafer, Genelkurmay Karargâhı’nda ilk defa cumhurbaşkanının ev sahipliğinde kutlandı. Türkiye dün demokratikleşme açısından tarihi bir gün yaşadı. Genelkurmay Karargâhı’ndaki 30 Ağustoskutlamalarında Cumhurbaşkanı Gül “Başkomutan” sıfatıyla tebrikleri kabul etti.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 30 Ağustos ZaferBayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü dolayısıyla Genelkurmay Karargâhı’nda düzenlenen törende tebrikleri tek başına kabul ederek, “Başkomutan” sıfatıyla kutlamaları kabul eden ilk cumhurbaşkanı oldu. Zafer Bayramı kutlamalarının ilk adresi her zaman olduğu gibi Anıtkabir’di. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları Aslanlı Yol’dan ilerleyerek Atatürk’ün huzuruna çıktı. 

Atatürk’ün mozolesine çelenk bırakan Genelkurmay Başkanı Necdet Özel Anıtkabir Şeref Defteri’ni imzaladı. Özel, ardından töreni takip eden gazetecilerin bayramını kutladıktan sonra Anıtkabir’den ayrılarak Genelkurmay Karargâhı’na geçti.

TARİHE GEÇTİ 

Karargâh’ta ise bu kez farklı bir tablo vardı. Şeref Salonu’ndaki tebrik törenlerinde Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları kutlamaları kabul ediyordu. Bu kez bizzat yeni Genelkurmay Başkanı Org. Özel’in teklifi üzerine yapılan değişiklikle Cumhurbaşkanı Gül, tebrikleri tek başına kabul etti. “Başkomutan” sıfatıyla kutlamaları kabul eden ilk cumhurbaşkanı olan Gül, tarihe geçti. 

Tek başına ayakta duran Gül, Şeref Salonu’nunda sırasıyla Meclis Başkanı, Başbakan, muhalefet parti liderleri, yüksek yargı başkanlarıyla tokalaştı. Ardından da askeri yetkililer sırayla gelerek Cumhurbaşkanı Gül’ü tebrik etti. Şeref Salonu’nda, önceki yıllarda düzenlenen tebrik törenlerinde Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları kutlamaları kabul ediyordu. Cumhurbaşkanı Gül, ilk kez gerçekleşen uygulamaya ilişkin olarak, “Bu 30 Ağustos’ta başkomutan olarak bütün kutlamaları ben kabul edeceğim. Genelkurmay Başkanımız, Başbakanımız Milli Güvenlik Kurulu’ndan önce yaptığımız bir konuşmada Genelkurmay Başkanı’nın getirdiği bir düşünceydi. Biz de çok doğru bulduk. Uygulama bundan sonra böyle olacaktır” demişti. 

SİVİL ADIMLAR 

Son dönemde asker-sivil ilişkilerinde art arda birçok değişim yaşanmıştı. YAŞ ve MGK’da oturma düzeninde değişiklik olmuştu. En son Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesi yenilenmiş, “e-muhtıra” siteden kaldırılmıştı.

Cumhurbaşkanlığı forsu konuldu

Cumhurbaşkanı Gül,Genelkurmay Karargahı Şeref Salonu’nda kutlamaları kabul ederkeniki yanında Türk bayrakları yer aldı. Bayraklardan birinde Cumhurbaşkanlığı forsu bulunduğu görüldü. TöreneTBMM BaşkanıCemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yüksek yargı organlarınınbaşkanları, Bakanlar Kurulu üyeleri,kuvvet komutanları, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, konfederasyon, sendika ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Murat Karakaya, orgeneraller, oramiraller ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nindiğer mensupları, bürokratlar ve yabancıa skeri ataşeler ile diğer bazı kurum ve kuruluşların temsilcileri katıldı.

27 MAYIS TASFiYE EDiLiYOR

"Eski milletvekili Aydın Menderes, son dönemde asker-sivil ilişkilerinde art arda yaşanan değişimler için “Türkiye demokratikleşme yönünde 60 yıllık gecikmesini telafi ediyor” değerlendirmesinde bulundu"

27 Mayıs ihtilâlinin ardından idam edilen Başvekil Adnan Menderes’in oğlu, İstanbul eski Milletvekili Aydın Menderes, 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlama törenlerinde yaşanan değişimi ve 27 Nisan bildirisinin Genelkurmay’ın sitesinden kaldırılmasını BUGÜN’e değerlendirdi. Menderes, “Bugün çok mutluyum, 27 Mayıs tasfiye oluyor. Böylece Türkiye demokratikleşme yönünde 60 yıllık gecikmesini telafi ediyor. İşte milli bayram da aynı güne rastladı. Müslüman Müslümanlığını, laikler laikliklerini yaşıyorlar. Burada laiklikten kastım bir hayat tarzıdır. Türkiye, modernleşme yolunda ilerliyor. Bunun devam edeceğini zannediyorum” dedi. 

VESAYET REJİMİ BİTİYOR 

27 Mayıs’ın tasfiye sürecinin 27 Nisan 2007’de başladığını anlatan Menderes, “Bugün Cumhurbaşkanı Gül’ün kutlamaları başkomutan olarak kabul etmesi ve Genelkurmay Başkanı’nın onun yanında durması söz konusu ettiğimiz sürecin simgesel ifadesidir. Aslında söz konusu ettiğimiz süreç 27 Nisan 2007’de başladı ve bu bağlamda birçok olayı yaşadık. Bu yaşanmış olayları Türkiye’de hiç kimseyi incitmemek için tekrarlamak istemem” görüşünü dile getirdi. 

Gül’ün “başkomutan” olarak tebrikleri kabul etmesinin simgesel değerine dikkat çeken Menderes, “Bunun anlamı, Türkiye’nin giderek asker-sivil ihtilafını artık ortadan kaldıracağı, bugüne kadar kimin nereye bağlı olmasına kadar yapılan tartışmaların makul bir çözüme bağlanacağıdır. Vesayet rejimi bitmektedir. Ancak, bu süreç hassas bir süreçtir, devlete, hükümete, devletin bütün kurumlarına büyük bir dikkat gerekmektedir. Şahsen Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımıza ve bütün AK Partililer’e şükranlarımı ifade etmek isterim” dedi. 

27 Nisan e-bildirisinin Genelkurmay’ın sitesinden kaldırılmasına ilişkin görüşlerini ise Menderes, “27 Nisan’da Türkiye’de ilk defa bir askeri müdahale teşebbüsü geri döndürtülmüştür. Önemli olan odur. İnternet sitesinde kalması veya çıkartılması bunlar yaşanan muazzam değişimin simgesel yönleridir. Asıl önemli olan 27 Nisan günü sivil iktidar taş gibi, kaya gibi yerinde durmuştur. Bir müdahale olmamış, anayasa değiştirilmiş, milli irade 14 Mayıs 1950’den sonra ikinci defa bu kadar güçlü bir şekilde Sayın Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesiyle tecelli etmiştir” diyerek açıkladı. 

ÇİFTE BAYRAM YAŞIYORUZ

Menderes, Türkiye’nin demokratikleşme yönünde yaşadığı dönüşüm sürecine işaret ederek, “Arap baharı önce 27 Nisan 2007’de Türkiye’de başladı. Türkiye kendi demokratikleşmesinin önünü açmasa Ortadoğu’nun hiçbir ülkesine demokrasinin adının bile uğraması söz konusu olmazdı. Türkiye, kendini ve bölgesini değiştiriyor. Tarihi bir öncülük rolünü üstleniyor. Gurur duyacağımız bir bayram yaşıyoruz hem de çifte bayram” diye konuştu.

TSK DEMOKRASiNiN YOLUNU AÇTI

Teklifin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’dengelmesinidedeğerlendiren Menderes şunları söyledi: “TSK Batılılaşma ve modernleşme yolunda 2.Mahmut’tan itibaren üstlendiği tarihi görevi yerine getirmektedir. Kendilerini en içten duygularla kutluyorum.TSK olgunluk göstermiş ve demokrasinin yolunu açmıştır. Çok geniş bir coğrafyaya aydınlık bir ışık getirecek bir süreci engellememek suretiyle büyük bir görev yapmıştır. Sislerin, dumanların, acıların,gökekinin biçildiği gibi artık arkada kalacağınainanıyorum. Bu gelişmelerin şehit Başvekil Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idamlarının 50.yılına tevafuk etmesi de Allah’ın bize büyük bir işaretidir.”

HABER: Seda ŞİMŞEK-BUGÜN

Erdoğan ve TSK arasında bir ilk
16 Ağustos 2011 Salı, 18:04
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen YAŞ toplantısı sonrası Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay arasında bir ilk yaşandı.
Ağustos ayı YAŞ toplantısıyla birlikte tamamen değişen komuta kademesi toplu halde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı makamında ziyaret etti. Başbakanlık Merkez Bina'da gerçekleşen görüşme yaklaşık 45 dakika sürdü. Daha önceki yıllarda Genelkurmay Başkanlığı'na ve kuvvet komutanlığına getirilenler Başbakan'ı ziyaret ediyorlardı. Ancak ilk defa tüm komuta kademesindeki isimlerin yeni olması üzerine görüşmetoplu olarak yapıldı. 

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, beraberindeki Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanları ile Jandarma Genel Komutanı ile birlikte Başbakan'ı ziyaret etti. Başbakanlık'ta ayrıca sürpriz bir diploması trafiği yaşandı. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ayrı ayrı hem İran hem de ABD'nin Ankara büyükelçileriyle bir araya geldi. Önce İran BüyükelçisiBahman Hosseinpour, ardından ABD BüyükelçisiFrancis Ricciardone Bekir Bozdağ'ı ziyaret etti. Bozdağ ile görüşen ABD Büyükelçisi daha sonra Başbakan tarafından kabul edildi. CİHAN 


MİT-PKK görüşmesi internete sızdı 14.09.2011 09:44


Türkiye gündemine sallayan ses kayıtlarına bir yenisi daha eklendi. Bu kez bomba MİT'te patladı. Çünkü ses kaydının MİT - PKK - İmralı pazarlığına dair olduğu iddia ediliyor.

SİTEYİ HACKLEYİP KOYDULAR
Ses kasetindeki bomba ifadeler kadar kasetin ortaya çıkışı da esrarengiz. Bunun için istihbarat operasyonları aratmayacak bir yöntemin izlendiği söyleniyor. Ses kaydı saat 09.37'de PKK'ya yakınlığı ile bilinen Dicle Haber Ajansı'nın sitesinden yayınlandı. "Görüşmelerin iç yüzü Erdoğan'ı yakacak" başlığı ile verilen kaset, site hacklenip sisteme gizlice girilerek servise konuldu.

BİZ YAYINLAMADIK, HACKLENDİK
DİHA'nın (Dicle Haber Ajansı) sitesi şok ses kaydı yerleştirildikten sonra 2.5 saat süreyle devre dışı kaldı. DİHA abonelerine ses kaydının sitelerine "sanal saldırı sonucu şifrelerinin kırılması suretiyle eklendiğini, haber farkedilir edilmez yayından kaldırıldığını" duyurdu.

ŞOK SES KAYDINDA NELER VAR?
Vimeo üzerinden paylaşılan ses kaydı PKK ile devlet arasında görüşmeler de yer alan kişiler Mit Müsteşarı Hakan Fidan, MİT Müsteşar yardımcısı Afet Güneş, KCK'lı Mustafa Karasu, PKK'lı Sabri Ok, Kongra-gel Başkan Yardımcısı Zübeyir Aydar ve koordinatör ülke temsilcileri arasında geçiyor. Koordinatör ülke temsilcisinin ingilizce konuştuğu görülürken kimliği bilinmiyor. Görüşmelerin hangi tarihte olduğu ise bilinmiyor.

15 SAYFA TALEP YAZMAYIN
Görüşmeler sırasında çok dikkat çekici diyaloglar da yaşanıyor. Terör örgütü PKK taleplerini 15 sayfa ile MİT'e bildirince istihbarat teşkilatı tepki gösteriyor ve '15 sayfa talep yazmayın Kısa yazmayı bir türlü öğretemedik size' sözleriyle tepki gösteriyor.

İŞTE O ŞOKE EDEN KONUŞMALAR....
PKK üyesi Sabri Ok: Devlet de arayıp hangi ilde hangi dağda birileri var ben de imha ederim demesin çünkü biz çözüm sürecindeyiz
MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş: Peki ne kadar süre bekletmeyi düşünüyorsunuz dağlarda
Sabri Ok: Biz istiyoruz ki en kısa sürede bu sorun çözülsün böyle altı yılda yedi yılda değil

Afet Güneş: Yani bu neresinden bakarsak bakalım çünkü çözümün parametreleri içinde işte basit bir takım taleplerden anayasa değişikliğinden öcalanın serbest bırakılmasına kadar çok geniiş bir skala var. Talepleri şöyle bir göz önüne getirdiğimiz zaman çok geniş bir skala var. Bunların üç ayda beş ayda sekiz ayda bir senede tamamlanabilmesi söz konusu değil.
Sabri Ok: Bugün için size kısa bir şey hazırlasak nasıl olabilir.
Afet Güneş: Yani götürmeye çalışırız ama dediğim gibi altı buçuğa kadar yetiştirebilirseniz. Ama ne olur on beş sayfa yazmayın gözünüzü seveyim niçin söylüyorum.
Sabri Ok: Yok biz kısa yazacağız.
Afet Güneş: Hakikaten kısa yazmayı hiç bilmiyorsunuz
Sabri Ok: Doğru

DİHA: HACKLENDİK
Dicle Haber Ajansı ise yaptığı "Diha'dan abonelerine zorunlu açıklama" başlığıyla yaptığı duyuruyla okurlarından özür diledi: "Sabah saat 09.37'de servis edilen "Görüşmelerin İç Yüzü Erdoğan'ı Yakacak" başlıklı haber, sitemize yapılan sanal saldırı sonucu şifreler kırılarak eklenmiştir. Gerçeklerden asla taviz verilmez sloganı ile tüm zorluklara rağmen çalışmasını sürdüren ajanızım, abonelerine geçerek ve objektif haberler servis etmeyi vazgeçilmez bir ilke olarak benimsemiştir. Söz konusu haber ise araştırılıp ortaya çıkarılan veya bir haber kaynağının göndermiş olduğu bir haber değildir. Dolayısıyla gerçekliği teyit edilmediği gibi, ajansımızla da bir ilgisi yoktur. Haber farkedilir edilmez hemen müdahale edilmiş ve siteden kaldırılmıştır. Teknik çalışmalar nedeniyle 2.5 saat yayım yapamadık. Bu nedenle abonelerimizden özür diliyoruz"
MİT-PKK görüşmesinin akla getirdikleri
13.09.2011 - 19:18
Yazdır Arkadaşına gönder


PKK yöneticileri ile MİT bürokratları arasında yapıldığı iddia edilen görüşmenin ses kaydı siyasi dengeleri sarsacak nitelikte. AKP döneminde "meşrulaştırılan" ses ve görüntü kaydı yayınlama yöntemi, bu kez hükümeti vuracak gibi görünüyor.
Milli İstihbarat Teşkilatı temsilcileri ile PKK yöneticileri arasında yapıldığı iddia edilen görüşmenin ses kaydı, bugün sabah saatlerinde Dicle Haber Ajansı sitesinde yayımlandıktan sonra internette dolaşıma çıktı. Yayımlanmasından kısa bir süre sonra DİHA yetkilileri, kaydı kendilerinin yüklemediğini ve sitenin "hacklendiğini" belirten bir açıklama yaptı.
Bazı video paylaşım siteleri üzerinden ulaşılabilen kayıtlardaki seslerin, şu anda MİT Müsteşarı olan Hakan Fidan, MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile KCK Yürütme Konseyi Mustafa Karasu, PKK yöneticisi Sabri Ok ve Kongra-gel Başkan Yardımcısı Zübeyir Aydar'a ait olduğu iddia ediliyor.
Koordinatör ülke kim?

Kayıtlarda sesi duyulan iki kişi daha bulunuyor. Bunlardan ilki kaydın başında sesi duyulan ve toplantının açılışını yapan, İngiliz aksanıyla İngilizce konuşan bir kişi. Kaydın en sonunda duyulan ikinci ses ise, bu kez belirgin bir Amerikan aksanıyla İngilizce konuşan bir başka kişiye ait. Görüntülerde bu kişilerin, toplantıyı organize eden "koordinatör ülke temsilcileri" oldukları belirtiliyor.

Toplantıyı açan konuşmacı, sözlerine "iki tarafa da mini bir paket tarzında bir öneride bulunduklarını" ve bu önerinin "Nevruza doğru güvenin tekrar tesis edilmesini" amaçladığını söylüyor. Temsilci, bu paketin "iki tarafın değil" yalnızca kendilerinin sorumluluğu altında başlatılan bir inisiyatif olduğunu belirtiyor. "Koordinatör ülke temsilcisi" yapılan görüşmelerin hem MİT hem de devlet riskine işaret ederek sözlerini sürdürüyor. Temsilci, "devlet kadrolarının hem diaspora temsilcileriyle hem de Oslo'da dağ kadrolarıyla görüştüğü duyulsa ne olurdu acaba" sorusunu soruyor.
Bu sözler, koordinatör ülke temsilcisi olduğu ileri sürülen kişilerin kim olduğu ve hangi ülkeyi temsil ettiği sorusunu akla getiriyor. Söz konusu kişilerin, gerek söyledikleri gerekse aksanı, "koordinatör ülke hangisi" sorusu konusunda bir kanaat oluşmasını sağlıyor.

Dinleme/izleme yöntemi AKP'yi de mi yakmaya başladı?
Basına yansıyan ses kayıtlarının AKP'yi bir hayli sıkıştıracağını söylemek mümkün. Kayıtların kaynağı ise, artık neredeyse "olağanlaştığı" üzere, belirsiz.
Kısa bir süre önce Mehmet Metiner'e ait ses kaydının basında yer bulması da benzer bir örnek olarak ele alınabilir. Metiner, sesin kendisine ait olduğunu kabul etmiş, ancak eski konuşmalarından montaj yapıldığını ileri sürmüştü. Konuyla ilgili haberimiz için: Metiner'e yapılınca "namertlik" oldu

Son yıllarda gizlice kaydedilen ses ve görüntülerin internet üzerinden basına sızdırılması yönteminin iktidarın çıkarına olacak bir biçimde sık sık kullanıldığı düşünülürse, bu kez "aynı yöntem AKP'yi de mi yaktı" sorusu gündeme geliyor.
Görüşme ne zaman yapıldı?
Ses kaydı gerçekse, MİT'le PKK yöneticileri arasındaki görüşmenin hangi tarihte yapılmış olduğu sorusu ortaya çıkıyor. Bu konuyla ilgili bazı verilerse şunlar:
* Görüşmede 19 Ekim 2009'da gerçekleşen Habur olayı tartışılıyor.
* Mayıs 2010'da MİT Müsteşarlığı görevine getirilen Hakan Fidan, görüşmenin yapıldığı tarihte henüz başbakanlık özel temsilcisi sıfatı taşıyor. Ses kaydında bu şekilde tanıtılıyor.

* Ayrıca koordinatör ülke temsilcisi, "Nevruz öncesinde" güvenin tekrar tesis edilmesinden söz ediyor.
Bu verilerden görüşmenin 2010 yılının başlarında yapıldığı sonucu çıkıyor. Oysa Tayyip Erdoğan, 24 Eylül 2010'da şöyle konuşuyordu:
"Terörü sona erdirmek akan kanı, akan gözyaşını durdurmak, uzlaşı ile mutabakatla yeni bir anayasa yapmak için ülkemizin kangren olmuş sorunlarını çözmek için tüm siyasi partilerle diyaloğa her zaman açık olduk, bundan sonra da kapılarımızı ardına kadar açık tutacağız. Fakat, eğer bizden, birileri akıldanelik yapmak suretiyle terör örgütüyle görüşme talebinde bulunurlarsa kusura bakmasınlar, bizim terör örgütü ile görüşme gibi bir fantezimiz yok. Bunu biz yapamayız, bunu da herkesin bu şekilde bilmesi lazım."

Erdoğan sözlerini PKK ile görüşmeler yapıldığı yönündeki "iftiraların" halk oylaması sürecinde muhalefet partilerince uydurulduğunu sürdürmüş, "Yalan, iftira yaptılar, kendilerine ağır ifadeler kullanmama rağmen, kalkıp filanca gün, filanca yerde şu görüşmeyi yaptınız diyemediler. Çünkü, iftira attılar, belki tutar diyorlar. Çünkü, bunların kılavuzu karga" şeklinde konuşmuştu.
Kayıtlarda Hakan Fidan'a ait olduğu ileri sürülen ses ise PKK ile devlet arasındaki müzakere konusunda şunları söylüyor:

"Ben modalite önerisi olarak şunu dedim; şimdi bir defa eylemsizliği çok samimi olarak, bunu çok samimi olarak söylüyorum, Başbakan'ın da fikri budur, bir zaman kazanma parametresi olarak ortaya koymuyoruz. Biz eylemsizliği var olan konuşmaların bir sağlayıcısı olarak görüyoruz. Yani var olandan daha sistematik daha yoğun bir müzakere ve görüşme sürecinin devam ettirilmesinden tarafız. Açıkçası burada zaman kazanalım şöyle olsun böyle olsun işte seçimlere giderken de şu olsun. Seçimler bir faktör olarak var şimdi. Eğer iktidarlar tüccarlar gibi kâr-zarar hesabı yaparlarsa, burada dolar yerine oy sayısını koyarlar. Ortaya hangi hareketten ne kadar fazla oy gelir ona bakarlar bunun hesabını yaparlar."
Bu sözlerin akla getirdiği esas soru ise, devlet "PKK yöneticileriyle görüşüyor mu" değil elbette. Esas sorulması gerekenler, bu görüşmelerin içeriği ve neden halktan gizlendiği, neden AKP'nin görüşmeleri inkar edip, ardından savaş çığlıkları atmaya başladığı ve Amerikalı ya da İngiliz olduğu belli olan koordinatörlerin orada ne işi olduğu?
(soL - Haber Merkezi)

Bunca yazıdan anlaşılması gereken mesajları kısaca özetlersek;
1-Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde yapılan yeni devlet düzenlemelerinde TSK ya da 1945’den bu yana NSK (nato Silahlı Kuvvetleri) olan ordumuz (!) Haçlı koalisyonunun jandarması olacaktır. Düzenleme yapılan ülkelerdeki gerilla tipi isyanlarda veya topyekun direnişlerde NATO-Haçlı Ülkelerinin çıkarları için jandarmalık yapacaktır.
2- Yeni düzenlemelere çıkarları gereği karşı olan eski Sosyalist ülkeler ile onlara katılanlara karşı Haçlı Fedaisi olacaktır.
3-Terör örgütü orduyu “Gerilla Tarzı Savaş Düzeninde” tecrübeli kılmak ve idman yaptırmak için ve Haçlı koalisyonunun teknolojilerini yenileyebilmeleri, kendi halklarını seks, uyuşturucu batağında uyutmaları, dünya milletlerini köleleştirmeleri için silah, uyuşturucu, kaçak işçi, beyaz kadın ve erkek ticaretlerini sürdürecektir.
Şehitler bitmeyecek hatta artacağından bu günleri arar hale geleceğiz.
4- Bunları Yahudilerin yeryüzünde tek kavim kalmalarını sağlayacak Armegeddon Savaşının “ön hazırlık savaşları” takip edecektir. Haçlı koalisyonunun jandarmalığını yaparken sinsice soykırıma uğrayacağız. Bu soykırımda NBC (nükleer, biyolojik, kimyasal) silahlar yanında iklim ve deprem silahları da kullanılacaktır. Ses silahları da gelişme halindedir.

Keykubat/adilyargic/ Alaeddin Yavuz.

24 Haziran 2012'de eklendi;
Gün 24 Haziran 2012 Artık PKK orduyu eğitti, ordu PKK'YI EĞİTTİ, KUZEY  IRAK'TA KÜRDİSTAN KURULDU, ŞİMDİ PKK'LI KÜRTLER SURİYE'DE ORTAM HAZIRLIYORLAR VE ÜLKEMİZ DE SAVAŞA SOKULARAK BÖLÜNECEK.
YERİNE ÖNCE KÜRDİSTAN-BÜYÜK ERMENİSTAN KURULACAK SONRA KÜRDİSTAN BÜYÜK İSRAİL'E DÖNÜŞECEK V.S, V.S.

http://atin.org/images/guncel/perincek/SilahSatis_002.jpg


http://keykubat.blogcu.com/cumhuriyet-entrikalari_42984191.html


30.4.2009 Semra-Ahmet ÖZAL Barzani'den haklarını istemeye gitti;Barzani ve Talabani'nin Özal'a "dayı" dedikleri Star Haberde Uğur Dündar tarafından,yakın koruma polisine dayanılarak açıklandı.İlgili gaberler.



PKK MİT GÖRÜŞMESİ SES KAYDI ;http://www.youtube.com/watch?v=lcO72UYKQFY

2010'dan "5" yıl sonra, CHP-PKK (HDP)-GÜLEN IŞIK VE NUR CEMAATLERİ BİRLEŞTİ, ERMENİ DİNLER VE MEZHEPLER KOALİSYONU KURULDU. ERMENİLER KİMLİKLERİNİ AÇIKLAMA KARARI ALDI, TERÖR ÖRGÜTÜNÜN PARTİSİ KİMLİĞİNİ AÇIKLADI.;

HDP: Taşnak Partisi'yle aynıyız


HDP kurucularından yazar Kadir Akın partisinin programının Birinci Dünya savaşı döneminde emperyalistlerin taşeron olarak kullandığı Ermeni Taşnaksutyun partisiyle aynı olduğunu söyledi. Taşnaksuyun'un eli silahlı çetelerinin de o dönemde Meclis'te olmasını örnek veren Akın, "gerillanın Meclis'e girmesi yeni değildir" ifadelerini kullandı.

"Taşnak Partisi’nin programı, HDP’nin programıyla aynı. Gerilla ilk defa Meclis'e girmiyor." Bu sözleri HDP kurucusu yazar Kadir Akın bir panelde kullanıldı. Akın, HDP'nin siyasal kimliğini emperyalistlerin Birinci Dünya savaşında Türklerin üzerine sürdüğü Taşnaksutyun partisiyle aynı olduğu söyledi.

HDP kurucusu Kadir Akın Birinci Dünya savaşında Türklerin Ermenilerle birlikte Rumları da katlettiğini savundu. Akın, dönemin Ermeni milliyetçisi örgütü Taşnak Sutyun partisinin de haksızlığa uğradığını iddia etti.

HDP Kurucusu partsinin Taşnak Partisiyle aynı programı savunduğu söyledi. Taşnak Partisi'nin eli silahlı çetelerinin de o dönemde Meclis'e girdiğini kaydeden Akın, "Yani Meclis'e gerillanın girmesi ilk değildir." dedi. Akın, Taşnak Partisi'nin devrimci sosyalist bir parti olduğunu ileri sürdü.

"Bugün Cizre’de, Silopi’de, Sur’da geçmişte Ermeni ve Rumlara yapılanlar tekrarlanıyor" diyen Akın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için "Kemalist kafayla soykırım yapıyor" ifadelerini kullandı. 

ulusalkanal.com.tr http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/hdp-tasnak-partisi-yle-ayniyiz-h86248.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.