Sayfalar

27 Nisan 2011 Çarşamba

CILGIN BASBAKANIN KABUS ICRAATLARI

ÇILGIN BAŞBAKANIN KABUS İCRAATLARI

Bu gün haberleri incelemek için televizyon kanallarında şöyle bir dolaşmaya çıktım ki ne göreyim? Her kanalda bir “çılgın proje, İstanbul’a 2.boğaz” tartışmaları almış başını gitmiş.

Sanki terör bitmiş, memleketin bütün şehirlerini tehdit eden, Atatürk heykellerine kendi sözde bayraklarını asan, malum adadaki sarayında sefa süren malum şahsın resimlerini Atatürk’ün yüzüne geçiren başıboş örgüt militanları içeri tıkılmış, Kürt ayrımcılığı son bulmuş, ülkemizin işsizlik, açlık sorunları çözülmüş, ordumuzu güçlendirecek silah sanayi kurulmuş, uçaklarımızın şifreleri çözülerek kumandaları bize geçmiş de başbakan Çatalca ile boğaz arasını adaya çevirecek, kazı esnasında beklenmedik şekilde toprağın hesaplanandan fazla miktarda göçmesi ile olası doğal kazalar ile Karadeniz’den hücum eden sularla bir çok yeri sular altında bırakabilecek felaketlere çanak tutan, bir projeyi gündeme oturtmuş.

Yakışır(!) Eş başkan Başbakanımıza!

Başbakanımızın internet sitelerinde malum projeyi açıklarken yaptığı açıklamalardan bir kaçına bakalım;
“Cumhuriyet tarihinde 6 bin 100 kilometre duble yol yapılmıştı, biz 8,5 yılda 13 bin kilometreden fazla duble yol yaparak bu hayali gerçeğe dönüştürdük. Şimdi ikinci 15 bin kilometrenin de startını verdik.”
Cemal Gürsel

Evet,1960 darbesi ile Cumhurbaşkanı seçilen rahmetli Cemal Gürsel veya meşhur lakabıyla Cemal ağa, Kürt kökenli olmasına rağmen bu ülkeye bir “otomobil fabrikası” kazandırmak isteğini açıklamasından sonra İsmet İnönü’nün CHP’si başta olmak üzere ağır eleştirilere maruz kalmış ve “Çizmeli Avrupa’yı kızdırmakla “ suçlanmıştı. Ardından birden, Atatürk gibi ince bir hastalığa yakalanmış ve götürüldüğü ABD’den cenazesi Amerika’nın bilmem kaçıncı filosu ile getirilerek, Kıbrıs olayları yüzünden kopan ABD- Türkiye ilişkilerinin yumuşamış gösterilmesine alet edilmişti.
O zaman bu zaman olmuş, yeryüzünde petrol kaynaklarının ömürlerinin “on yıllarla” ifade edilmesine rağmen halen “petrole dayalı”  vasıta ve enerji sistemleri terk edilmek şöyle dursun teşvik edilmiş, ülkemiz Avrupa’nın “otomobil pazarı” olmuş ama bir tek otomobil fabrikası dahi kurulamamıştır.
Otomobil fabrikası yok mu canım Fransız Reno, İtalyan Fiat, Amerikan Ford vs.? İyi de hiç birisi yerli değil ki?
Her yağmurda, karda göçen, toprak kaymalarıyla dağılıp giden, durmadan bozulan karayolu yerine demiryolu yapsaydın daha makbuldü! Ama “hızlı tren” diye, olağan raylar üzerinde sadece “sürati arttırıldığı için” durmadan kaza yapan icraatı var ya başbakanımızın. N e de olsa o konuda da bir şeyleri var ama ben onu geliştirmekle övünsün isterdim şahsen.

Gelelim diğer beyanına;
“Ecdadımız Abdülmecid, 1856 yılında bir proje hazırladı, boğazın altından geçiyordu. O başlayamadı, projeyi tamamlamak biz torunlarına nasip oldu. Dedelerimize diyoruz ki, ruhunuz şad olsun, siz bize ışık verdiniz ve biz o izde yürüyoruz. Marmaray'la kalmadık, onun hemen güneyinde ikinci bir tüp geçidin temelini attık, araçlar için. 2013 sonunda Marmaray, 2014'te de diğer tüp geçidi bitiriyoruz. Türkiye hazır, hedef 2023.”


AKP'nin Devleti Böleceği Eyaletler;
Bu güne kadar “Türk’üm” dememiş ve sürekli Tevrat’ta belirtilen Sam peygamber soyu kabul edilen Ermeni, Grek, Semitik Araplar olan Emevi ve Süryani kökenlilere yönelik  Arap açılımı, Kıbrıs ile Grek ve Roman açılımlarını yapmış, kendi “Semitik kökenini ile övünüp “anti semtisitlere karşı olduğunu tekrarlamış, Mason Yahudi tarikatlarıyla iç içe olan Nurculuk  (asırlardır Vatikan ile işbirliği içinde olan Yezidi Kürt İslamcılığı) içinden gelen, Gürcistan Batum göçmeni Süryani kökenli bir başbakanın “ecdadımız- dedelerimiz”  dediği Abdülmecid ile alakasını halen anlayabilmiş değilim.

Gelelim Marmaray konusuna. O projenin olmasını gerçekten çok istememe rağmen, boğazın altına yerleştirilen tüp geçitlerin “kara yolları bağlantıları yapılamayacağının” ortaya çıkması yüzünden terk edildiğini herkes biliyor. Milyarlarca lira para denizin dibine gömüldü bekliyor. Yani işler palavra kandırmaca, uyutmaca. Adana yöresinde argo bir tabir vardır;

-“At yalanı s…yim inananı” Biz de bir inandık bir inandık ki sormayın!.

Şimdi şu malum “2.Boğaz” konusuna devam eden açıklamasını okuyalım;

“İki yarım ada ve bir ada oluşacak. Karadeniz ve Marmara arasına yaklaşık 45-50 kilometre uzunluğunda bir kanal yapıyoruz. İstanbul'a 'Kanal İstanbul'u kazandırıyoruz.
Panama, Süveyş kanalıyla kıyas dahi kabul etmeyecek yüzyılın en büyük projelerinden biri için kolları sıvıyoruz.
Kanalın su derinliği yaklaşık 25 metre, genişlik 150 metre civarında olacak. Taban genişliği ise 120 metreyi bulacak. Kanaldan bugün dünyanın en büyük gemileri geçebilecek.
Kanal üzerine inşa edeceğimiz köprülerle kara ve demiryolu ulaşımı hiçbir kesintiye uğramayacak. Üçüncü köprünün bağlantı yolları da bu kanal üzerinden geçecek.
İstanbul Boğazı'ndan günde ortalama 149 gemi geçiyor ve yeni kanal deniz trafiğini artıracak. Şu anda gemilerin Boğaz'dan geçmek için bekleme maliyeti yıllık 1.4 milyar doları buluyor, bu maliyet ortadan kalkacak.”

Bu proje hakkında birçok kanalda yorumlar yapıldı. AKP’nin yandaşı kanallarda bile bu proje çok eleştiri aldı. Şöyle ki 45-50 km’lik bir nehir-kanal kazılacak buradan çıkacak hafriyatın nereye döküleceği, bunların taşınma-dökülme maliyetlerinin ayrı ayrı hesaplandığında, on milyonlarca kamyon dolusu hafriyatın dökülme masrafı ile memlekete işsizlere iş aş verecek fabrika vb tesisler kurulmasının daha kolay olduğu da işlendi. Düşünün bu kazılardan çıkan hafriyatın sadece bir yere dökülme masrafı 70- 80 TL artı kazı yerinden kaç km uzağa ne şartlarda taşınacak, o da ayrı bir hesap gerektiriyor.

Buradan yaklaşık 150.000.000 kamyon hafriyat çıktığını düşünelim 70 TL dökme ücretini hesap ettiğimizde;
150.000.000*70=10,500,000,000TL yazıyla “On milyar beş yüz milyon TL.” sadece hafriyat dökme parası.
Yahu kardeşim daha bunun demiri, betonu, kazması, kırması, planı projesi, işçiliği, köprüleri, ekskavatörleri, dinamitleri, araç gereç alet edavatın satın alınması, amortismanları, yol bağlantıları, elektrik vb. giderleri hesaplandığında yüz milyarlara ulaşacak uçuk rakamlar karşımıza çıkar ki, zaten 500 milyar ABD dolar dış borç ortadayken bir de bu projeyle borçlanırsak herhalde finansör ülkelere borç yüzünden memleketi hibe etmemiz gerekse gene bu borç ödenmez gibi görünüyor.

Diğer yandan 25 m olan kanal derinliğinin de yüksek tonajlı gemiler için riskli olduğunu uzmanlar da belirtiyorlar. Benim bir başka korkum da uzak bir gelecekte kanala dökülen betonun ömrünü tükettiği vakit veya beklenen büyük bir deprem ile yeryüzü coğrafyasını değiştirecek, çevreyi bitki örtüsünden yaşayan hayvanlarına kadar katledecek sonuçları da projenin yanında getirebileceği gerçeğidir.

 Zaten AKP geldiğinden beri devletin bütün kurumları kuruluşları Yahudi’sinden Yunan’ına İngiliz’inden Amerikalısına kadar yok pahasına peşkeş çekildi. Daha geçen hafta “İDO-İstanbul Deniz Otobüsleri “ şirketi yok pahasına satıldı. Geçen yıl 3,3.milyarın üzerinde İDO’ya fiyat biçen AKP’nin belediye başkanı 860 milyon ABD Dolarına İskoçyalı ama Amerikan Mason tarikatı merkezli bir şirkete satışının gerçekleşmesi devletin tasfiyesini gündeme tekrar getirdi.

2001’den beri Afganistan, Irak ve Libya’ya ile süren “demokrasi getirme” maskeli NATO Haçlı işgalleri ve “Arap Uyanışı “ adı verilen işbirlikçi kripto Hıristiyanların ve diğer farklı etnik-dini grupların eylemleri ile dibimizdeki Suriye’nin işgalinin beklendiği ortamda böyle fuzuli böyle gereksiz böyle teslimiyetçi bir proje olamaz.

Şu durumda yapılması gereken Osmanlı’nın çöküş döneminde baskılarla Balkan, Irak, Arabistan ve Mısır’ı içine alan “inşa et- teslim et” mantığını terk edip olası bir NATO- HAÇLI işgaline karşı ordumuzu güçlendirecek sanayi yatırımlarına, işsizlere iş getirecek ve “üretim sağlayacak” tesisler kurulmasına, Amerikan Awacs uçaklarından gönderilen sinyallerle “ hareketsiz kılınan NATO kazığı” uçak, ve diğer vasıtaların elektronik sistemlerinin değiştirilmesine gerek vardır. 

Merakımı çeken bir diğer konuda şudur ki, kendi üniversitelerimizden mezun ettiğimiz öğretmen ve doktorların atamalarını yapmayan ama yurt dışından öğretmen ve doktor getirmeye kalkan AKP’nin bu inşaatlarda da amelesinden mühendisine hepsini yurt dışından getirtmesi de beklenmelidir.
Libya'nın Haçlı Nato İşgaline AKP Katkısı

Ne demişler, “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!”.

Üniversite giriş sınavlarından orta öğretim sınavlarına daima “şifreli bir Tarikat yandaşlığı” kayırmacılığı içinde olan AKP bürokrasisi,dekolte kıyafetin “tecavüz gerekçesi” oluşturulmasından tutun ilköğretim kız çocuklarına ailelerinin izni alınmaksızın okul helalarında hademelere “hamilelik testi” yaptırmaya kadar işi götürdü.

Ama,mecliste oturan feodal Kürt Şıh ve pirleri ile toprak ağalarının yaşları “8” ile 13” arasında değişen “çocuk evlilikleri” , gene bu Kürtlerin sekiz- dokuz yaşında çocuk gelinleri kıytırıktan bahanelerle “zina suçlamalarıyla recm etmeleri”  ve büyük çoğunluğu en az “üç eşli” olan Kürtlerin “tek eşliliğe, doğum kontrolüne ve pedofiliye karşı teşvikleri” konusunda “çıtı” çıkmamaktadır. Ülkemizin şehirlerini her eylemde yerle bir eden, yakıp yıkan Kürt eşkıyalara herhangi bir soruşturma yapılmamasını da ekleyelim.

Varsa yoksa Türk milletini rencide edecek, olur olmaz adı duyulmamış soykırım iddialarından tutun da boynunu bastıracak, sefilliğe itecek her türlü aşağılık, rezilliği sergilemek AKP’nin başlıca icraatlarıdır. İşte ilkokul helasında kız çocuğuna hamilelik testi olayını haberi;

“İSTANBUL - 7'nci sınıf öğrencisi kız, müdür talimatıyla dersten çıkarıldı, hademe tarafından gebelik testine tabi tutuldu.
Büyükçekmece -Güzelce- Cevdet Zebure Kotan İlköğretim Okulu'nda yaşandığı belirtilen olay iddialara göre şöyle gerçekleşti: 7. sınıf öğrencisi E.K. (13), 'erkeklerle çok geziyor' diye kadın hademe tarafından dersten çıkarıldı. Müdür talimatı olduğu gerekçesiyle tuvalete götürüldü. Kıyafeti çıkarılan kızdan gebelik testi için idrar örneği alındı….”
Devamı için Tıklayınız;http://www.ntvmsnbc.com/id/25207022/

1876-78 Osmanlı- Rus harbi sırasında Plevne ve Silistre’de Rus ordularına ve işbirlikçi Romen- Bulgar ve Sırp isyancılara karşı savaşan askerlerimize “yiyecek, mühimmat ve silah göndermek yerine sabun” gönderilirken, Saraybosna, Tiran, Selanik, Sofya, Bağdat, Şam, Mekke, Medine gibi şehirlerin güzelleştirilmesine devletin paralarının harcanmasını hatırlatan AKP siyasetleri ülkemizde yüreği vatan aşkıyla çarpanların kabusu olmaktadır.
Ahmet Erdoğan'ın Gemiciği de kanala para öder mi?

 Boğazlardan geçen gemiler 1999 AGİT İstanbul toplantısında alınan karar gereğince “kılavuz kaptan” almak zorunda bırakılmışlardı. O zamana kadar geçen gemileri denetleyemediğimiz gibi Marmara Denizine ve boğazlara sintine boşaltmalarına bile engel olamıyorduk. 

Kaldı ki zaten boğazların etrafına “asker dahi yerleştiremeyeceğimiz” Montrö Antlaşması ile belirlenmiştir. Başbakanın eş başkanı olduğu malum B.O.P projesinde İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının Sevr Antlaşmasında olduğu gibi uluslararası komisyona devredilmesi yer alırken bu proje saçmalıktan, milleti yok yere borçlandırmaktan başka bir şey değildir.

Yeni açılacak boğazların da bu antlaşma hükümlerine tabi kılınması için ABD-AB koalisyonunun başımızdaki işbirlikçi hükümetlere üflemesinin bile yeterli olacağı ortadadır.

Kıbrıs’ın geri istenildiği, Gürcistan, Ermenistan, Yunanistan gibi devletçiklerin 2012 Türkiye işgal planlarını açıkça internetten yayınladıkları, “Eş başkan Başbakan’ın” devleti “36” parçaya bölmekten bahsettiği, HAÇLI-NATO ordularının Müslüman ülkeleri tek tek işgal ettikleri bir ortamda yarın öbür gün çıkacak olası tehdit karşısında bu projelerin devletin tasfiyesinden başka işe yaramayan atıl, teslimiyetçi projeler oldukları ortadadır.

Bu saçmalama ve sayıklamalardan ibaret projeler, devleti tasfiye eden “eş başkan çılgın başbakanın kabus projeleri” olarak tarihe geçecektir.

Aç karnınız ikinci boğaz, üçüncü boğaz köprüsü projeleriyle ağaçlardan arındırılmış bir ülke ile kuraklığa mahkum edilmiş topraklar üzerinde durmadan bozulan duble yollarla doyar artık.
Takdir milletindir. 

Milletler geleceklerini kendi kararları ile kurarlar. 

Teslim edilmiş satılmış bölünmüş bir vatan istiyorsanız bu işbirlikçi partileri oylarsınız. Birkaç yıl içinde de göreceğinizi görürsünüz.

Saygılarımla!


Alıntı-Ektir;
ÇILGIN BAŞBAKANIN KABUS İCRAATLARI
AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'ın Sattıkları:
2003 - AKP lideri Tayyip Erdoğan'ın ad...li sicilini temizleyen yasa kabul edildi.
2003 - SEKA Balıkesir İşletmesi satıldı.
2003 - Taksan Takım Tezgahları Sanayi satıldı.
2003 - TZDK Sakarya Traktör İşletmesi satıldı.
...2003 - PETKİM Standart Kimya şirketi satıldı.
2003 - TEKEL Çankırı Kaya Tuzlası satıldı.
2003 - SEKA Aksu İşletmesi satıldı.
2003 - Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası satıldı.
2003 - Ormanların satışını öngeren yasa kabul edildi.
2003 - Kuşadası Limanı satıldı.
2003 - SEKA Kastamonu İşletmesi satıldı.
2003 - Gerkonsan Gerede Çelik Konstrüksiyon Ve Teçhizat Fabrikaları satıldı. 2003 - Trabzon, Dikili Limanı satıldı. 2003 - SEKA Taşucu Tersane Alanı satıldı. 2003 - SEKA Çaycuma İşletmesi satıldı.
2003 - TCDD İzmir Limanı satıldı. 2004- SEKA Karacasu İşletmesi satıldı
2004 - EBK Manisa Et ve Tavuk Kombinası satıldı. 2004 - ETİ Bakır İşletmeleri satıldı.
2004 - TEKEL Sekili Tuzlası satıldı.
2004- Bursagaz satıldı.
2004- ETİ Elektrometalurji satıldı.
2004 - Sümer Holding Bakırköy İşletmesi satıldı.
2004 - Kütahya Şeker Fabrikası satıldı.
2004 - THY'deki kamu hisselerinin %23 'ü satıldı.
2004- ETİ Gümüş satıldı.
2004- SEKA Ardanuç İşletmesi satıldı.
2004 - Sümerbank Diyarbakır İşletmesi satıldı.
2004 - Çayeli Bakır İşletmeleri satıldı.
2004 - TÜGSAŞ'a ait Gemlik Gübre Sanayi satıldı.
2004 - TEKEL Alkollü İçkiler Sanayi satıldı. (İki yılı ödemesiz 292 milyon dolara alan şirket 2 yıl sonra 920 milyon dolara Amerikalılara sattı. Devlet yaklaşık 600 milyon dolar zarar ettirildi.)
2004 - TEKEL İçki Bölümünün satışının ardından 9 fabrika kapatıldı.
2004-ESGAZ satıldı.
2004 - ETİ Krom satıldı.
2004 - Tümosan Türk Motor sanayi satıldı. 2004- İGSAŞ (İstanbul Gübre Sanayi) satıldı.
2005 - Sümerbank Manisa Pamuklu Mensucat satıldı.
2005 - SEKA'ya ait üretim yapan 120 tesisin yıkımı tamamlandı.
2005 - Şeker Kurumu ve İdari Birimleri Bakanlar Kurulu kararıyla kaldırıldı.
2005 - Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura satıldı.
2005 - SEKA İzmit İşletmeleri satıldı.
2005 - ETİ Seydişehir Alüminyum satıldı.
2005 - TÜGSAŞ'a ait Tekirdağ Depoları satıldı.
2005 - TÜRK TELEKOM (iki yıllık karma) yabancılara satıldı.
2005 - Adapazarı Şeker Fabrikası satıldı. 2006-TÜPRAŞ satıldı.
2006 - THY'daki kamu hisselerinin %28'i daha satıldı. 2006 - ERDEMİR satıldı.
2006 - Büyük Ankara Oteli satıldı.
2006 - TEKEL Kaldırım, Yavşan ve Kayacık Tuzlaları satıldı.
2007 - TCDD Derince Limanı satıldı.
2007 - Deveci Maden Sahası işletme hakkı satıldı.
2007 - Araç Muayene İstasyonu I ve H Bölgeleri satıldı. 2007- TCDD Mersin Limanı satıldı.
2008 - PETKİM satıldı.
2008 - TCDD Bandırma ve Samsun Limanları satıldı. 2008 - Ankara Doğaleaz Üretim'e ait 9 Santral satıldı. 2008 - TEKEL Sigara Sanayi İşletmeleri satıldı.
2008- TEKEL'in Adana, Malatya, Tokat, Bitlis ve Samsun Sigara Fabrikaları
geniş arsalarıyla birlikte yabancılara satıldı.
2008 - TEKEL'in Sigara Bölümünün satışının ardından İstanbul, Adana, Bitlis, Malatya ve Tokat Sigara Fabrikaları kapatıldı.
2008 - Türkiye genelinde 60 Yaprak Tütün İşleme Tesisi kapatıldı.
2009 - Başkent Elektrik Dağıtım satıldı.
2009- Meram Elektrik Dağıtım satıldı.
2009- Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba Şeker Fabrikaları
satıldı. (Bu fabrikalar da sadece iki yıllık karına yabancılara satılmıştır.) 2009 - İller Bankası'nın tasfiyesi için yasa hazırlandı.
2009 - Güneydoğu sınırındaki arazilerin yabancılara satılması için yasa çıkartılmış olup, bu topraklarm yabancılara devri için hazırlıklar devam etmektedir.
Çılgın Başbakan'ın çılgın Adası.

Not: Bu listede yer alan kurum ve işletmelerin büyük bir çoğunluğu özelleştirme adı altmda geniş arazileri ile birlikte önce AKP ve cemaat yandaşı kişilere çok ucuza satılmış, onlarda bir iki yıl sonra 4-5 katı fiyatla genellikle yabancılara satmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti bu yolla milyarlarca dolar zarara uğratılmış, AKP ve yandaşları ise devletin üzerinden milyarlarca dolar kazanmışlardır. Bu arada satılan bu kurumlardaki onbinlerce çalışan da sokağa atılmıştır.
http://keykubat.blogspot.com/2008/12/ite-eriat-ve-ocuklarmz.html#axzz1KkTWyQR1

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.