Sayfalar

22 Mayıs 2010 Cumartesi

CHP DE TAKKE DUSTU KEL GORUNDU


CHP’DE TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ

Deniz Baykal’a düzenlendiği iddia edilen malum,kaset olayı ile ilgili olarak meydana gelen gelişmeler sonucunda sayın Baykal CHP genel başkanlığından istifa etmişti.

Olayla ilgili olarak sayın Baykal,istifasını açıkladığı konuşmasında Fethullah Gülen’den değil AKP’den kuşkulandığını belirtmişti.

Günlerdir CHP kendisine geri dön çağrısı yapmış ancak, bazı CHP’li gençlerin evinin önünde açlık direnişleri,gösteriler yapmalarına rağmen yapılan anketler Baykal’ın geri dönmesinin istenmediğini ortaya koymuştu.

Doğal olarak da yaklaşan parti genel kongresi nedeniyle de yerine yeni adayların kendilerini açıklaması gerekmiş,yapılan kamuoyu anketlerinden de sayın Kemal Kılıçdaroğlu adı öne çıkmıştır.

Sayın Kılıçdaroğlu,malum emekli bir hesap uzamnı ve emekli bir devlet memuru.Son dönemlerde bazı televizyon şovları ile halka takdim edilmiş,bu şovlar birkaç AKP’li milletvekilinin istifası ile sonuçlanmıştı.

Ancak,sayın Öymen’in yaptığı bir konuşmada “Dersimde analar ağlamadı mı?” sözü üzerine,parti arkadaşı Öymen’in,kendi oy tabanı olan Tunceli’lerin ısrarları üzerine istifasını isteyecek kadar ileri gitmişti.

Neydi bu “Dersim’de ağlayan analar” konusu?

İlki,1921’de İngiltere desteği ile çıkarılan Koçgiri isyanını bastırmaya gelen Atatürk’ü öldürmek için suikast düzenlendiği meşhur Ali Galip olayı ve ardından bu isyanın bastırılması.

İkincisi,1937’de genç cumhuriyetin halkı ağa ve pirlerin kulu olmaktan kurtarmak için yapılan toprak reformları,köylere okul,yol getirilmesi projelerinden işbirlikçi,faşist,feodal Dersim ağalarının saltanatlarını kaybetmekten korkmaları ve Yunanistan’da sürgün bulunan dönme Ermeniler,İstanbul Fener Rum ve Ermeni patriklerinin işbirliği ile Seyit Rıza’nın gene İngiltere’nin desteği ile çıkardığı isyan.

Tunceli’lilerin iddialarına göre,Atatürk,isyana katılanların tümünün öldürülmesini ve halka soykırımı emretmiş de İsmet paşa soykırımı önlemiştir.Bu konuda hiçbir kayıt yoktur.

İsmet paşanın her başbakanlıktan alınışında bir Kürt isyanı çıkması,İsmet paşanın,Atatürk’ü isyanlarla korkutma taktiği gözden kaçmayacak kadar açık bir olaydır.

Bu isyanın bastırılmasının ardından Atatürk’ün İsmet İnönü’yü Başbakanlık,CHP Genel Başkanlığı ve tüm resmi görevlerinden alarak,Erzincanlı yakın korumalarının eşliğinde İstanbul Büyükada’ya zorunlu ikamete mecbur etmiştir.

Bu siyanın isyanın ve İsmet paşanın görevden alınmasının ardından,Atatürk’ün sağlığının bozulmaya başladığına da dikkat çekmek isterim.

1938’de tekrar patlayan isyanın,Atatürk’ün Ermeni yetimlerinden evlat edindiği manevi pilot kızı Sabiha Gökçen’in de uçakla katıldığı,Munzur dağlarında bombardımanları içeren Celal Bayar idaresinde General Abdullah ALPDOĞAN’ın komutasındaki başarılı bir isyan bastırma olayı.Bu son isyan Ata’nın ölümünden 18 gün önce yani 22.Ekim 1938’de bastırılır.

Sonuç olarak,İsmet paşanın yer almadığı bir bu bastırma olayında Tunceli’lilere soy kırım yapılmamıştır.İsyanın elebaşları idam edilmiş,katılanların çoğu da cezaevlerine konulmuş veya sürgün edilmişlerdir.Çünkü,halen yaşamaktadırlar.Demek ki İsmet paşa bu olaylarda kendine paye çıkarmıştır.

1946’da Celal BAYAR ve Adnan Menderes’in DP’yi kurmalarından sonra,İsmet paşa’nın Menderes’e;

-“Doğuda da örgütlenecekmisiniz?” diye sorması,onun,Kürtler üzerindeki etkisinin kırılacağı korkusu yaşadığına açık bir delildir.

Bu dönemde Atatürk’ün bütün kurucu arkadaşları ile arası İsmet paşanın dedikoduları yüzünden bozulmuş,yakın koruması Topal Osman da Trabzon Milletvekili Ali Şükrü olayının ardından öldürülünce ,koruması da İsmet paşa’nın önerdiği Kürtlere geçmişti.

Bunlar da,bildiğim kadarı ile Erzincan cıvarı Alevi Kürtleri Dönme Ermenilerden başkaları değildi.Yani İsmet paşanın adamlarıydı.

İşte sayın Öymen,bu ciddi bir iç savaş sırasında ölen askerlerin ağlayan analarını kastetmişti.

Peki sorun neydi?

Onlar,Atatürk’e karşı “Sosyalist Kürt Devrimi” yaptıklarını iddia ediyorlardı.

Bu nasıl bir “sosyalist devrimdi?” derseniz,geçenlerde Samsunda kendisine yumruk atılan toprak ağası Ahmet Türk’ün bu gence “Faşist” demesi olayındaki gibi bir devrimcilikti.(!)

Dersim halkını “eşit,hür vatandaş” yapan cumhuriyet yasalarının bilincinde olmayan halkın,feodal işbirlikçi faşist ağalarının kıikırtmaları ile girdikleri emperyalist İngiltere destekli bir "devrimcilikti." (!)

Şunu biliniz,sosyalist devrim asla “feodal temelli ,emperyalist destekli” olamaz.Kesinlikle,”özgür” halkın,özgür işçi sınıfının,veya köylünün ,feodal toprak ağalarına,ruhbanlarına,işverene,küresel sermayeye ve yerli işbirlikçilerine karşı yapacakları bir savaşa “devrimci savaş” denilir.

Oysa Kürtler halen pirlerin,şıhların ve toprak ağalarının kullarıdırlar.Özgür bir birey olarak,kendi özgür iradelerine dayanarak oy dahi kullanamamaktadırlar.Şeyhleri cennetten bahçeler,ağaları paralar vât eder,oylar buna göre verilir.

Atatürk bu isyanı bastırmakla bir “Derebeyliği yıkmış,feodallerini sürgün etmişti.” Bu devrimciler(!) ise feodal,işbirlikçi sahiplerine ağıtlar yakmışlardı.

“Odam Kireç Tutmuyor” adını taşıyan bu ağıtın aşağıdaki mısralarına bir bakalım;

“N’oldu ağama n’oldu,

Sararıp benzi soldu,

Ağama burdan gideli,

Bu yerler viran oldu.”

İşte bu ağıtlarla işbirlikçi,feodal ağalarının geri dönmesi için mitingler dahi yaptılar.

Bu isyanların bastırılmalarına karşı,işbirlikçi feodal güçlerin duydukları kin ve nefretlerini,kendi halkına iyi bir şeymiş gibi kabul ettirip,meşhur “Dersim Yeminini” yaptırmışlardır.

Bu yemin,”Devletin içinde örgütlenerek devleti içeriden yıkmayı hedefleyen” bir yemindi.

Büyütmek için resmi tıklayınız.

Oysa,17 Haziran 1937 Perşembe Son Posta Gazetesi “DEREBEYLİĞİN SON OCAĞI DA YOK EDİLİYOR” başlığı ile çıkmış.

Türk camiasının her bucağında olduğu gibi Tunceli’nde de yeni ruh,medeniyet ve terakki ruhu hakim olacaktır.Asiler sıkı bir çembere alındılar.Tunceli’nde kahraman kuvvetlerimiz vaziyete hakimdir,asiler sığındıkları sarp dağlarda imha ediliyorlar.

Cumhuriyet Türkiyesinin azimli ve kudretli idaresinin asırlardan beri ıslahat göremeyen Dersim havalisinde medeniyet ve ümran tesis etmek için harekete geçtiğini muhterem başvekilimiz bildirmiştir....DE.Talu’ya ait,Dersim meselesi tarihe karıştı balıklı bir yazı ile,olayın “Derebeyliği ortadan kaldırma amacı olduğu” vurgulanıyordu.Yani,yukarıda da tekrar ettiğim gibi,Tunceli halkını eşit özgür insan yapmanın önünde engel olan emperyalist İngiliz işbirlikçisi,faşist feodaliteye karşı bir savaştı bu.

Erciyes Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyeleri’nden,AKP yandaşı, Prof. Dr. Metin Hülagü’nün yazdığı “İngiliz Belgeleriyle Vahdettin ve Osmanlı Hanedanı” adlı kitapta yer alan belgelere göre;

“-İngiltere,Almanya ve İtalya İsmet İnönü ile çalışmak istiyorlardı ve Atatürk’e düzenlenen 19 suikastin arkasında bu ülkeler ve işbirlikçileri vardı.” Deniliyor.

Yani,15 yıl boyunca çıkarılan isyanlar boşuna değildi.Lozan antlaşmasını imzalamayan Amerika, Birinci Dünya Savaşına girerken,halkını "Ermenileri kurtarmakla” kandırarak savaşa ikna etmişti.

Oysa,Almanya ve İtalya’nın savaş masraflarını kendisi karşılamış,bu ülkeleri savaşa o teşvik etmişti.

Sevr antlaşması ile de Trabzon,Erzurum ve çevresini de Ermenistan’a babasının malı gibi bağışlamış, İtalyanların Anadolu'da toprak ’şgalinin önleme bahanesi ile de Yunan ordusunu Anadolu’yu işgale sevk etmişti.

O,bölgede kendisine askeri üsler sağlayacak Sevr’in peşindeydi ve Avrupa’daki piyonları olan Almanya ve İtalya,onun projelerini bozan Atataürk’e bu yüzden komplo kuruyorlardı.

Kürtler ve Alevi-Sünni,sol maskeli dönme Ermeniler,Rumlar,saltanat yanlıları,ruhbanlar ve liberaller de doğal işbirlikçileriydiler ve Atatürk’ü bitirmekte de başarılı olacaklardı.


Tunceli 1992 kışı

Sonunda,14 Mayıs 1950 seçimlerinin ardından,ABD’nin isteği üzerine Said-Kürdi de dahil olmak üzere, 1923’den Atatürk’ün ölümüne kadar çıkarılan 28 isyanın, idam edilmeden sürgüne gönderilmiş veya hapsedilmiş işbirlikçi faşist elebaşları,ve işbirlikçi Dersim ağaları da gene bir Aydın’lı toprak ağası olan ABD hayranı,işbirlikçi Adnan Menderes hükümeti tarafından çıkartılan af yasası ile serbest bırakılmışlardı.

09.Kasım 1938’de Atatürk’e hasta yatağında darbe yapan İsmet İnönü –Fahrettin Altay ikilisi,altı ay iki gün sonra,12.Mayıs 1939’da,Atatürk’ün sağlığında “kesinlikle uzak durun,kaçının” dediği İngiltere –Amerika Kredi antlaşmasını bir de “ABD ve İngiltere’ye sadakat yeminini “ de içeren bir belgeyi de imzalamasıyla, bağımsızlığa veda ediyorduk.

Dört ay sonra Fransa,ardından Almanya,SSCB de bunlara ekleniyordu.Bu dönemden başlayarak,İsmet paşa,Atatürk’ü devirmek için kullandığı,onu 15 yıllık iktidarı boyunca çok sayıda suikastlerle, isyanlarla öldürmeye çalışmış,bu işbirlikçi,faşist,dönme Ermeni feodallerini ve kullarını devletin her yerine yerleştiriyor,yurt dışına kurslara gönderiyor,onun mirası olan CHP’yi TDK ve TTK’ları,şirketlerini bunlara teslim ediyordu.

Onun mirasını sorunsuzca, rahatça yemeyi,halkı daha kolay sağmayı sürdürmek için de hepsi birden “Atatürkçü”(!) kesliveriyorlardı.

Oysa Atatürk bu konuda;

“”Kanunlarımıza uymak şartıyla, yabancı sermayeye gerekli olan teminatı vermeye her zaman hazırız. (IMF ve Dünya Bankası koşullarından söz etmiyor Mustafa Kemal) Yabancı sermaye çalışmalarımıza eklensin ve bizim ile onlar için, yararlı sonuçlar versin. Geçmişte, tanzimat devrinden sonra yabancı sermaye, üstün hakları olan bir yere sahipti. Devlet ve hükümet dış yardımların jandarmalığından başka bir şey yapmamıştır. Her yeni millet gibi Türkiye bunu uygun bulmaz. Burasını esir ülkesi yaptırmayız.!!!”” Diyerek görüşünü belirtmişti.

İsmet paşa’nın devleti bir İngilzi-Amerikan sömürgesi yapması yetmiyor,Atatürk’ün devrimlerini de ortadan kaldıracak “köktendinci yapılanmanın ilk hazırlıklarını,1947 yılında,tarihçisi Cemal KUTAY’a hazırlatıyordu.

İsmet paşa talimatlı Cemal KUTAY, İsmet Paşa Türkiyesini,Aralık 1994’de yayınlanan Taraf Dergisi, 2-8.sayfalarında gün ışığına çıkarılmış bir makalesinde bakın nasıl tanımlıyordu;

Bizim vazifemiz... Türkiye Cumhuriyeti’ni yok etmektir. Her ne surette olursa olsun yok etmek ve sünni İslam devletini kurmaktır” biçiminde yayın yapmak noktasına getirmiştir.”

Yani,Atatürk Türkiyesini yok etme kararı.

Peki,nerede kaldı İsmet paşanın “Atatürkçülüğü”?

Ayrıca,II.Dünya Savaşına ülkeyi sokmadığı,misak-ı Milli siyaseti gütmediği yönünde yapılan eleştirilere;

“-Evet,sizi savaşa sokmadım,ama babasız da bırakmadım” diyerek kendini yüceltmiş,TBMM’den “onur ödülü” verilmesini sağlayarak, kendisini takdir ettirmeyi de başarmıştı.

Bu fikre bakılırsa,Atatürk ve İsmet paşanın kendisinin de yer aldığı,ülkemizi işgal etmiş emperyalistlere, uşakları olan Yunanlılara,Ermeni komitacılara karşı halkı Kurtuluş Savaşına sokarak bir çok insanı “babasız” bırakarak “ bütün TBMM üyeleri ,savaşa katılan kadınından çocuğuna herkes suç işlemişlerdi”.(!)

Yani,İsmet paşanın aklına göre,çocukları babasız bıraktığı için Kurtuluş savaşı dahil o tarihe kadar yapılmış bütün savaşlar bir suçtu.

Peki,her başbakanlıktan alınışında,kendisinin dış güçlerle işbirlikçiliğini yaptığı Kürt isyanları Kürt ve Türk çocuklarını babasız bırakmamış mıydı?

Güler misin ağlar mısın?

İşte,Tunceli’lileri kızdıran Onur Öymen’in de dediği buydu.

Stalin,Mussolini, veya Hitler;

“-Bu Türkiye, neden sıkıştığımızda bizim yardımımıza koşmuyor,bir kulağını çekiverelim” deyip aşağı doğru birkaç ordusunu indirmedikleri için İsmet paşa çok şanslıdır.

1943’de Rusların,Almanları Moskova’dan kovmalarını gece yarısı uykusundan uyandırılarak öğrendiğinde,İsmet paşa “korkusunun yarattığı baskıyı”,sabaha kadar geçirdiği gülme kriziyle göstermiştir.

Diğer yandan,1947’lerde ABD’ye kursa giden subayların çoğu,İsmet paşa tarafından seçilmiş bu kökenden gelenlerden oluşuyordu.

Geçenlerde Rauf Denktaş’ın bir beyanatında açıkladığı,Kıbrıs’a, Kimmeryalı Barbar Conan’dan esinlenilerek “Ali CONAN-ÇONAN” ve “AĞRI gibi Ermeni tarihi kokan “kod adlarıyla” çıkan Fazıl Küçük ve arkadaşları bu iddiaya delildirler.

Bu grubun bir diğer kolu da ülke içinde Türk kökenli, “solcu avına” çıkarılıyor,Nazım Hikmet hapse atılıyor,İstanbul’da ilk İmam Hatip kursları açılıyor,ve faşist, köktendinci yapılanmaların başına geçiriliyordu.

Yani,Atatürk Türkiye’si” çoktan bitmiş yerini,dönme Ermenilerin idare ettiği,takiyyeci, “Gizli Hıristiyan” bir devlet almıştı.

Kıbrıs’ta bu avda başarı sağlanıp,etkili bir “faşist yapılanma” kurulduğunu gururla gören emperyalist ABD’nin başkanı Johnson,1960 sonrası başkan olduğunda, İnönü’ya yazdığı bir mektup ile başlattığı kayıkçı kavgası ile Ermeni konusu tekrar gündeme getirilerek,1968’de kurdukları ASALA ile,1973’de iki elçilik görevlimizin öldürülmeleri ile dünya kamuoyunda Ermenileri tavlama-güçlendirme “ siyaseti başlatılıyordu.

Amaç,güney Kafkasya’da Amerikan kuklası bir Ermenistan ve Kürdistan kurmaktı.YaniVilson’un Sevr planında ABD’nin ısrarıydı.İşbirlikçisi de dönme Bitlis Ermenisi,sonradan Malatya’lı,İzmir Amerikan Koleji mezunu İsmet paşaydı.

1988’e kadar sürecek olan bu siyasetlerde, derin devletimizin (!) bir tek ASALA militanını yurt dışında tasfiye ettiğine tanık olamıyoruz.Hatta Lübnan’da direnişçi kabile reislerinden de yardımlar dileniyoruz eski,Osmanlı adına.

05.Mayıs 1980’de ihtilal öncesi “M.İ.T” veya derin dönme yapılanması tarafından yurt dışına kaçırılan Abdullah ÖCALAN,ÜÇ AY SONRA 06.Ağustos 1980’de PKK,GEKO ile İngilterede “ortak mücadele” kararı alıyorlardı.

1992’de Özgür Gündem’in sahibi Yaşar Kaya,”Kürt halkı Türk solunun arasında devlet yürütecek kadar eğitilmiş, güçlenmiştir.Artık Türk solunun desteğine ihtiyacı yoktur." demecinin ardından Cumhuriyet gazetesi ikiye bölünüyordu.

İşte bu yemine sadık kalınarak izlenen sinsi ihanet projelerine dayalı siyasetlerle;

Günümüzde,Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde,ABD-AB destekli dönme Ermenilerin elebaşlığında, geçen yılın sonunda Avrupa Parlamentosuna ,yukarıda bahsettiğim Dersim İsyanlarının bastırılması nedeniyle,Atatürk’ü “Dersim Soykırımcısı” olarak kabul ettirmek için verdikleri önergeye ve ” Avrupa Alevi Konfederasyonları” adı altında kurdukları kuruluşlarda CHP’li,bağımsız ve diğer “sol görünümlü bazı partililerin mensuplarının AB’li parlamenterlerin destekleri ile “bağımsızlık” isyecek kadar ileri giden talepleri de göz önüne alındığında,Kılıçdaroğlu ve oy kitlesinin aynı zamanda PKK-BDP ile kol kola da olması da eklendiğinde geldiğimiz noktanın korkunçluğu ortaya çıkıyor,devletin yıkılmasındaki “son aşamaya” geliniyordu.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun,CHP’li Örsan’ın yukarıdaki sözüne “Sözünü geri al” baskısı yapmasının ardından, Deniz Baykal’ın müdahalesi sonrasında,”Genç Cumhuriyetin kuruluşunda oluşmuş gerici,feodal bir hareketti tanımına sadık kalıp kalmayacağı,gerçekten “Atatürk’çü mü ? yoksa Sevr’ci mi ?” olduğunu çok yakında göreceğimiz inancındayım.

İşte,CHP’nin başında bulunan Deniz BAYKAL şapkasının düşmesi sonucu,CHP’de görünen kel, asırlardır, Grek, Rus,İngiliz,ABD ve diğer batılı güçlerle Osmanlı'yı bitirmekte işbirliği etmiş “Dönme Ermeniler’dir.”

Onur Öymen’e gösterdikleri tepki onların bu yoldan bir adım geri dönmediklerine apaçık bir işarettir.

AKP’nin arkasında da ,Kurtuluş Savaşına asker bile göndermemiş,Şeyh Sait ve Halidi tarikatı kökenli uçları Ağrılardan Süleymaniye’lere kadar uzanan “Sünni Kürt,Rum,Gürcü,Çerkez,Ermeni ve GREK-Yunan ve patrikhanelerinin işbirliği vardır.

İngiltere ve ABD’nin SSCB döneminde Sibirya Türkleri ve Tatarlarına kadar isyan çıkarma amacı” ile Sibirya’lara gönderdiği ve Stalin’in sınır dışı ettirdiği Ermeni dönmesi, Bitlis’li İlluminator (Nurcu) Said-i Kürdi (Nursi) ve ardılı Fethullah Gülen yapılanmasından oluşan C.I.A ve Pensilvanya kumandalı AKP-Saadet Partisinden oluşan “Sağcı-dönme- Kürt Bıçağı” ile,diğer Bitlis’li dönme Ermeni İsmet paşa’nın tayfası olan “Atatürk’çü (!)-Alevi Kürt’ü (!)-maskeli” takiyyeci, dönme Ermenilerin idaresinde işbirlikçi,faşist,ırkçı,Solcu –Atatürkçü (!) maskeli Dersim Bıçağı” birleşmiştir.

Oluşturulan “BİTLİS MAKASI”nın Türkiye Cumhuriyetini bölme hareketine geçmesi artık an meselesidir.

1950’de Fevzi ÇAKMAK’ın fahri başkanlığını yaptığı Millet Partisinin,1970’de Prf.Muammer AKSOY’un,son olarak da Hüsamettin CİNDORUK’un başkanlığını yaptığı Demokrat Partinin internet sitesinin ana sayfasında yayınlanan “İnönü Celal Bayar Muvazaası-Şikesi”nin son bulacağına dair hiçbir işaret de yoktur.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun,Şeyh Sait’in soyundan olan ve işbirlikçi siyasetini sürdüren AKP’li Dengir Mir Mehmet Fırat’ları yiyen “televizyon şovu”,R.Tayyip Erdoğan’ı N.Erbakan’ın yerine hazırlayan şovlarını andırmaktadır.

Tarih şüphelerimin haklı mı haksız mı olduğunu kısa sürede gösterecektir.Umarım ben yanılırım ama “KEL GÖRÜNMÜŞTÜR.”

Umarım görünen kel ,ülkemizi bazı okyanus aşırı ülkelerin “askeri üsleri haline getirecek”,bölge halkını ve Türk Milletini köleleştirecek bölünmelerin yaşanmayacağı,anti emperyalist,hak ve özgürlüklerin öne çıkarıldığı,halkların kardeşliğini esas alan,işsizliğin önleneceği,çocuk evliliklerinin ve kulluğun kaldırılacağı çalışmaları içeren yapıcı siyasetlere yelken açıldığı bir Türkiye’ye doğru giden yolu işaret eder.

Aksi halde,2011 seçimlerinden sonra kara günlere hazır olun derim.

Adilyargıc

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.