-->
ABD’NİN KIBRIS VE ERMENİ DÜMENLERİ
Devletin kolayaca dış güçlerce baskı altına alınmasının arkasındaki nedenleri, içinde dönen sinsi entrikaları ve halkımzıın nasıl bir “sac ayağı” üzerinde terbiye edilip harcandığını anlamak için kısaca bir tarih gezintisi yapmamız gerekmektedir.
Osmanlı’da İktidarın El Değiştirmesi olayı;
Kölelerimiz Devlet sahibi Olurken Biz ise köle oluyoruz.
Ermeniler,Orhan Gazi zamanından beri Ortodoks Bizans’ın İslam ve Ermeni Düşmanlığı anlayışına karşı Osmanlıyı Hıristiyan dostu göstermek için Bursa’ya getirilirler ve geniş kolaylıklar sağlanarak tüccar yapılırlar.
Müslüman ve devletin kurucu halkı olmaları nedeniyle Türkler’den ,padişahın yakın hizmetini yani devlet işlerini gören “kul” olması mümkün değildir.O zamanki devlet geleneğine göre,devletin siyasi ve askeri işleri saltana yakın “azınlıklara” verilirdi.
Başarısızlıkları halinde bu görevliler kellelerini kaybederlerdi.
Osmanlı dönemi tipik Ermeni kıyafetleri |
Ancak,devletin de azınlıkların eline geçmemesi için de kurucu halktan,denetçi olarak padişaha yakın gereği kadar sayıda boyun temsilcisi olan ve söz hakkı devşirme kulların daima üzerinde olan asıl unsura ait vezirler ve bunların boylarından oluşan askeri güçler bulundurulmaktaydı.
Hz.Yusuf’un Mısır’a Vezir olması da aynı mantığa dayanmaktadır.Bu kural Müslüman-Hıristiyan ve diğer dinlere mensup tüm devletlerde aynıydı.
8.Yüzyılda,Emevi işgaline uğrayan Güney Türkistan’lı olan Kayı Boyu’nun başına,Arapların “saygın" bulduğu Semitik “Fars-İran” kökenli Ertuğrul beyin soyu Türk değildi.(A.Kemal Meram-Padişah Anaları)
Türkleri “aşağılayan,” Mecüc-Cüce soyu,kıyamette "şeytanın lanetli ordusunun askerleri gören” bu Fars soyundan gelen ve anası da bir Sırp olan Fatih Sultan Mehmet (II.Mehmet) döneminde son Türk Veziri Çandarlı Halil Paşa’nın bu dönmelerin (A.K.Meram-Padişah Anaları) entrikaları ile devletten uzaklaştırılmasından sonra bu dönmeleri cezalandıracak “Türk askeri gücü” devlet içinde kalmamış oluyordu.
II.Bayezit döneminden sonra gerçek yüzleri ortaya çıktığında yapacak bir şey kalmamıştı.
Dönmelerin ağzına bakarak Türkleri devletten dışlayan,kendilerini analarından dolayı “Semitik” kabul edip Türkleri aşağılayıp dışlayan (Müslüman maskesi giymiş,aslında asla Müslüman olmamış, Padişahları da İncil’in “İsa’ya inanmayanların yakılarak öldürülmesi” emrine göre de suçlu kabul eden bu dönmelere inanıp Türk Milletini dışladıkları için,”Semitizm” yapayım derken salaklıkların en büyüğünü yapmışlardır.) melez Osmanlı padişahlarının bu hatasını,370 yıl boyunca (1550-1923) Topkapı hareminin mahzenlerinde demir parmaklıklar arasında geçirerek,bu devşirmelere hizmet ederek ödeyeceklerdi.
Kurdukları devleti artık takiyyeci Gürcüler,Ermeniler,Grekler,Sırplar,Ruslar,Araplar devir almış,Türk Mileti de “Kuyucu Mehmet Paşa” larla kuyulara doldurularak ya da planları önceden satılmış, Osmanlı-Rus ve diğer batılılarla ile yapılan savaşlarda "din,vatan millet aldatmacaları ile" katlediliyordu.
Yavuz Sultan Selim’in 1516 yılında yaptığı Osmanlı-İran Savaşında Alevi -Şaman Kara Tatarları da kandırıp başlarına geçirerek,orduyu arkadan vurdukları için savaş sonrası kıymasının öcünü,oğlu II.Beyazıt döneminde Yeniçerilerin de bağlı olduğu “Bektaşi Tekkelerini” ele geçirmelerinin ardından 1826’da II.Mahmud’un Yeniçeri Ocağını kaldırmasına kadar geçen sürede,batılılardan aldıkları avantalar karşılığında,Avrupalıların çıkarlarını tehdit eden padişahları tahttan alıp kuklasını geçiren,Padişahları paranoyağa çeviren,Osmanlı’yı resmen Rusya’ya teslim eden,iktidara 1908 II.Meşrutiyetle İttihat ve Terakki içinde “Sosyalist” akımın parçası olarak katılan,09 Kasım 1939 İsmetpaşa-Fahrettin ALTAY (Arnavut) darbesi ile iktidarı ele geçiren 11 Kasım 1938’den 1973’te ölümüne kadar kadar İsmet Paşa (Bitlis Ermenisi) diktatörlüğü süresince devletimizin en üst kademelerinde çöreklenmişti.
Devleti ele geçiren bu devşirme yapılanmasında Sünni olanlar Ortodoks,Katolik,Protestan mezhebinden dönmeler,(Konya Mevlevileri,Sufileri,Gürcüler,Araplar,Yunanlar,Sırplar,Bulgarlar gibi),Alevi olanlar ise sahte Pavlusçu dönme Ermeniler,Gnostik,Üniteryan mezheplerinden olan dönmeler oluşturmaktaydı.
Ara ki,Türkleri elinle koyduysan bulasın.
İktidarı başkası ile paylamak istemeyen İsmet İnönü CHP'si,Demokrat Parti'den önce bütün gerici yapılanmaları tamamlar.Okuyun şaşıracaksınız.Nerede o "Demokrat CHP?"
SOL'açılan "HAÇLI SEFERİ'NE" Ermeni İsmet paşa da böylece katılır;
-->
03 Mayıs 1947 (Son Posta Gazetesi) Amiral Bernard H.Bieri komutasındaki Amerikan donanmasına ait Leyte uçak gemisi,Pardi,Dayton muhriplerinden oluşan filo İstanbul’a gelir.Boğazı tutturamayan koca filo sabah 06.00’dan 07.00’ye kadar yapılan aramalardan sonra Hayırsız ada açıklarına bulunur.Daha sonra Selimiye önlerinde demirleyen filo yirmi parça top atışı ile karşılanır.Şehri gezmeye çıkacak askerlerine Amiral;”Unutmayın ki siz dostluk elçilerisiniz” der.
27 Ocak 1948 Cumhuriyet;Londra Tımes and Lida adlı dergini “Yunanistan ve Türkiye” başlıklı yazısında,Rusya’nın İran-Yunanistan arasında Türkiye’yi sıkıştıracak bir siyaset izlediğini,bu siyasetin sonucunda boğazlar,Kars,Ardahan üzerinde denetim hakkı elde etmeyi planladığını yazdı.....
Milli Türk Talebe Birliğinin Komünizmle mücadele komisyonunun bir aydan beri yaptiği çalışmalarını bitirmiş ve bir mücadele programı hazırlamıştır.Bu programa göre Komünizmle mücadele için edebi,ilmi kitaplarla komünizmin mahiyetini açıklayan eserler yayınlanacak,bunun için de radyolardan yayınlanacaktır”... deniliyor.
24 Temmuz 1949 Ulus Gazetesi. Amerikan Marşal yardımı ile verilen,sekizi mayın arama-tarama,üçü de akaryakıt ve tamir gemisi olmak üzere 11 gemi 40 günlük yolculuktan sonra geldi.
16 Ocak Pazar 1949 İstanbul’da ilk İmam Hatip kursunda ilk derse başlandı. Haberi.
-->
CEMAL KUTAY “TÜRKİYE’Yİ YOK EDECEĞİZ SÜNNİ İSLAM DEVLETİ KURACAĞIZ” DİYOR”.
“Allahsız bir nesil yetiştirmeye” çalışan zamanın yöneticilerinin bu tutumu, giderek laiklik ve Atatürk düşmanı dinci kesimi yüreklendirmiş, “Bizim vazifemiz... Türkiye Cumhuriyeti’ni yok etmektir. Her ne surette olursa olsun yok etmek ve sünni İslam devletini kurmaktır” biçiminde yayın yapmak noktasına getirmiştir. (Taraf Dergisi, 2-8 Aralık 1994)
1948 yılında Milli Eğitim Bakanı olan kişi, “Bu memlekette dinci bir yönetim kurulacaksa, onu da bir başka parti değil biz yaparız” diyordu. CHP yönetiminin son başbakanı din profesörü Şemsettin Günaltay ise “En çok din eğitimi veren okulların açılması ile anılacağım” diyordu Meclis kürsüsünden. (age)
ABD,Maraş dondurmacısı gibi uzattığı KIBRIS DONDURMASI" ile,Yunanistan ile birlikte oynamaya başlamamız bu dönemde başlatılır.Bu sayede Türkiye ve Yunanistan'da "Sol'un zıttı" olan Milliyetçilik ve Dincilik tavan yapacaktır.Ruhban takımına haliyle gün doğurması İsmet paşa ile başlamıştır.
16 Ocak Pazar,1949 Balıkesir’de gençlerin katıldığı Kıbrıs için saat 14.00’de miting düzenlendiği haberi.
16.Ocak Pazar 1949 “Sovyetler karşı Mukavemet” başlıkla haberde,Sovyetlerin beşinci kolunun olmadığı tek Avrupa memleketi Türkiye başlığı Amerikan gazetesinden alıntı.
04 Mayıs 1950 Milliyet New York’ta konuşan FBI başkanı,Edgard Hoover,Amerika’daki komünist Partisinin 55.000 üyesi bulunduğunusöylemiş ve eklemiş;Birleşik Amerika için asıl tehlike teşkil eden komünist taraftarların sayısıdır.500.000 kadar olan komünist parti taratarları Amerikan cemiyetinin temellerini kemirmektedirler.
İSMET PAŞA İLE ŞEYHLER,PİRLER ÖZGÜRLÜKLERİNE KAVUŞURLAR;
04.5.1950 Milliyet;TİCANİ ŞEYHİ DÜN TAHLİYE EDİLDİ;Ticani tarikatı şeyhi olduğu ve bu yüzden yargılandığı belirtilen Kemal Pilavoğlu ve arkadaşlarının 3.Asliye Ceza Mahkemesinde yargılandığı davada,tarikatın halifesi olduğu belirtilen Yusuf Başkan ifadesinde;”Benim siyaset ve tarikatçılıkla alakam yok.Ben ilim adamıyım,Ben Kemal beyin eseri olan Din Rehberi ve Komünizme Hücum adlı kitaplarını Çubuklu köylerinde para kazanmak için sattım” dedi ve suçsuz bulunarak tahliye edildi.
1948'de ABD'ye özel harp' kurumları ve strateji eğitimi için gönderilen kökenleri bu yapılanmaya dayalı 16 subay, Seferberlik Tetkik Kurulu'uın resmi çekirdeğini oluşturuyordu. Bunlar gelecekte halka acımadan her türlü vahşi,bölücü projeleri çekinmeden ABD emirlerine göre uygulayacak ,”Atatürkçülük-İslam” maskesi ile “Türk-Kürt,Sağ-sol,Alevi-Sünni” kavgalarını örgütleyerek halkı bir birine düşürecek,”güvenliği sağlamak, İrticayı önlemek" adları ”le yaptıkları her darbede de “İrtica daha da kuvvetlenecek, vatansever Solcu, Milliyetçi,Ülkücü,Milliyetçi Müslümanları ” da tasfiye edeceklerdi.
Bu projeleri gerçekleştirmek üzere ABD’ye kurslara giden subaylar arasında Karabelen'in yanı sıra, Turgut Sunalp, Ahmet Yıldız, Alparslan Türkeş, Suphi Karaman, ve Fikret Ateşdağlı da yer aldı.
Bu kursa katılan askerlerin Menderes iktidarında ilk icraatı, Kore'ye asker gönderme işlerinin organizasyonu oldu. Aynı çerçevede ABD'nin askeri yardımlarını yapan kuruluşu Yardım İçin Ortak ABD askeri Kurulu (JUSMAT -Joint US Military Mission for Aid to Turkey) TSK içinden STK'larla (Seferberlik Tetkik Kurulu) özel seçilmiş subaylarca irtibatlandırılmıştı.
İkincisi ise Kıbrıs’a giderek SOL’u tasfiye ederken,Rumlarda “Grek Milliyetçiliğini uyandıracak operasyonları gerçekleştirmek olacaktı.
“SOL’A KARŞI SAVAŞMAK İÇİN KIBRIS’A ERMENİ VE TEVRAT KAHRAMANLARI ÇIKARTILIR”
Bu örgütü İngiltere’nin kurduğunu ve bazı tuhaf ilişkileri de Rauf DENKTAŞ 60 yıl sonra şöyle dile getirecekti;
“....TMT'nin, ilk bildirisinin yayımlandığı Kasım 1957'den yaklaşık 8 aylık geçiş sürecinin ardından, Yarbay Rıza Vuruşkan'ın Ağustos 1958'de, 'Ali Çonan'' adıyla ve ''İş Bankası müfettişi'' göreviyle adaya gelmesiyle faaliyete geçtiğini anlatan Denktaş, Vuruşkan'ın teşkilat içindeki kod adının ''Bozkurt'', kendisinin kod adının da ''Toros''(Boğa) olduğunu söyledi.
Dr. Fazıl Küçük'ün kod adının ise ''Ağrı'' olduğunu belirten Denktaş, Dr. Küçük'ün kod ismiyle ilgili olarak bazen, ''Karın ağrısı mı?'' diye espri yaptığını, kendisinin de ''Hayır, en yüksek'' diye karşılık verdiğini anlattı.
Denktaş ile Cumhurbaşkanlığından ayrılmasının ardından yapılan ve ilk kez kitapta yayımlanan bu röportajda, Denktaş, TMT'nin kuruluşundan Dr. Fazıl Küçük'ün haberi olmadığını ve TMT'den önce faaliyette olan ''Volkan'' teşkilatının İngilizler tarafından kurdurulduğundan şüphe ettiğini söyledi.....”
Denktaş ile Cumhurbaşkanlığından ayrılmasının ardından yapılan ve ilk kez kitapta yayımlanan bu röportajda, Denktaş, TMT'nin kuruluşundan Dr. Fazıl Küçük'ün haberi olmadığını ve TMT'den önce faaliyette olan ''Volkan'' teşkilatının İngilizler tarafından kurdurulduğundan şüphe ettiğini söyledi.....”
Bir de DP’nin ABD-İngiliz emri ile Kıbrıs’a “Solcu Avına” gönderdiği subayların “kod adlarına” dikkatle bir bakın.Ben baktım.Türk Dil Kurmunun sözlüğünde de araştırdım bulamadım.
Bakın neler buldum?;
Şimdi,dönme yapılanmasının Kıbrıs’a çıkışlarında kullandıkları adlarına “kod adlarına” ve kimler olduklarına bakalım;
Yukarıda altlarını çizdiğim subayların adları gerçekten ilginçtir ve sayın Denktaş bunları “laf olsun diye” öne çıkarmamıştır inancındayım.
TDK sözlüğünde ve Osmanlıca-Türkçe Sözlüklerinde “ÇONAN” veya “CONAN” veya benzerleri “CON-ÇON” ile başlayan kelime dahi bulmak imkansızdır.Ben bulamadım. Hem evdeki sözlüklerimde hem de nette.
Ama “CONAN” adının,Amerikalı yazar Robert ERVİN HOWARD tarafından 1932-1936 yılları arasında uydurulmuş,Ağrı Dağında yaşamış efsanevi dev savaşçı “Kimmerya’lı BARBAR CONAN” adı ile yayınladığı çizgi roman kahramanı olduğu,1950’lerde de Türkiye’ye kadar bu romanın geldiğini VİKİPEDİ Ansiklopedisinde görünce (çocukluğumdaki çizgi roman düşkünlüğünden de bildiğim bir konudur.Ama bu romanı para verip hiç okumadım.Hatta saçma gelirdi.) hiç şaşırmadım.
Diğer yandan “Ali” adını da Dersim’li dönme Ermenilerin Mecusilik-Hıristiyanlık (Pavlusçuluk) ve Müslümanlık ilkelerinden oluşturdukları “Ali’lik” inancına sahip olan anlamında anlamak gerekir.;
Sayın Fazıl Küçük’ün kod adının “AĞRI” olması,soyadının “Küçük” Aziz Pavlus’tan gelen “Küçük= Pavlus” adından türetme Ermenice “BOGOS-Küçük” (Osmanlı’ya ihanet eden Ermeni lideri Bogos Nubar Paşa” gibi)anlamından Türkçe’ye geçmiş bir “dönme Ermeni adı” olduğu açıktır.
“Ağrı” da Ermenistan’ın sembolü olduğu gibi Hıristiyan dünyası için de “Nuh’un gemisinin konduğu, soyunun yeryüzüne yayıldığı yer” olması açısından,Ermeni,Gürcü,Çerkez ve diğer bölge kavimlerinin övünmelerine sebep olaln kutsallığının yanında,Anadolunun en yüksek dağı olduğunu bilmeyenimiz varsa öğrensin.
Yani,”Komünizm” ile savaşmaya Anadolu’dan “Ağrı” dağı halkından (Küçük= Aziz Pavlus adına) Fazıl Küçük ve yine Ağrı’lı Barbar Conan (Konan) adına Yarbay Rıza Vuruşkan gidiyordu. 1967’lerde de Yunanistan’dan Tevrat kahramanı,putperest tapınağının sütunlarını devleşerek kolları ile deviren Yahudi tanrısı Yahve’nin savaşçısı “Sampson” katılacaktı.
1955 yılı ortalarında kuruluşunu tamamlayan EOKA (Ethniki Organosis Kibriyon Agoniston-“Kıbrıs Mücadelesi Ulusal Örgütü”) tedhiş örgütünün siyasî lideri Makarios, askerî lideri ise Yunanistan iç savaşı sırasında "X" kod adıyla bir yeraltı örgütü kuran ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra örgütü aşırı uçta partileştiren George (Yorgo ) Grivas'tır.
Malum,”George-Aziz Corc” Aziz George İsa’dan sonra 275-281 yıllarında Anadolu Bitinya veya Nikomedya yani İznik ve Bolu-Kastamonu civarlarında,İngiliz Kütüphane bilgilerine göre de Kapadokya-Niğde civarlarında Filistin-Lidya’lı Yahudi bir anne ve Arap asıllı Hıristiyan Roma askeri bir babadan oluşan ailede doğduğu,23 Nisan 303’de Filistin’de Hıristiyanların üzerine yapılan bir sefere katılması yakın korumasını yaptığı Roma İmp.Dıocletıan tarafından emredilir.Aziz George Hıristiyan olduğundan katılmaz.
Bu yazıdan yıllar sonra bu görüntüleri de çekinmeden verdiler. |
Emirlerine karşı gelinmesine kızan ve çileden çıkan İmp.Dıocletıan Aziz George’un işkence tezgahına bağlanarak işkence ile öldürülmesini emreder.İşkence sırasında üç kez işkence tezgahı kırılır ve Aziz George üç defa öldükten sonra yeniden dirilir.Sonunda başı kesilerek idam edildiğinden şehit düştüğüne inanıldığını biliyoruz.
Bu arada,23 Nisan 303 tarihi bende bir kıllanma yaratmadı desem yalan olmaz yani! Bu elbette tuhaf bir tesadüf olsa gerek.Neyse devam edelim;
Yunanistan’dan Aziz George,Sampson,Anadolu Ermenilerinden de Conan ve Ağrı Dağı’nın Aziz (Paul) Küçüğü ABD-İngiltere adına Kıbrıs’ta “solcu avına“ çıkıyorlardı.Hedef albette “solcular” yani “Komünistlerdi”
Fransız Devriminden bu yana İngiltere’nin “Demokrasiye,Sosyalizme karşı açtığı HAÇLI SEFERİ” kutsal Tevrat-İncil kahramanlarının adını almış,”aşikar ve gizli sembolik Hıristiyan savaşçılarla” Kıbrıs’ta da başlatılmıştı.
Aşağıdaki haber,henüz "Solcu-demokrat" İsmet İnönü zamanının gazete haberidir.
Bu,milletçe nasıl işletildiğimizi anlamamız açısından çok önemlidir.Menderes Haziran'da seçimlerde iktidara gelecektir.
-->
05.Mayıs 1950 (Milliyet Gazetesi) "Kıbrıs Komünistleri adada ihtilale Hazırlanıyorlar.Yunanistan’da mağlup olan komünistler adada bir peyk devlet kurmak istiyorlar.Lefkoşa 4 (AP)-Kudretli bir Komünist azınlığı İngiltere’nin Akdenizde mühim ehemmiyeti olan bu stratejik adasını bir YunanHalk Hükümeti haline getirmeğe çalışmaktadır.Bu geçen seneki bozgundan sonra kuvvetlertini Arnavutluk ve Bulgaristan’a toplamış olan Yunan komünist kukla hükümeti...."
Ha,15 Haziran 1950'de hükümeti devir alan Menderes,İsmet paşa'nın eksiklerinin tamam-lıyordu. 12 Ağustos'ta getirdiği yeni yasa ile "Solcuyum,Komünistim" demek,"İDAM CEZASI" gerektiriyordu.Nazım Hikmeti sürdüren,nicelerini yok yere sehpalarda çırpındırarak canından eden madde.
-->
12.8.1950 Miliyet Ankara 11 Manşet –Kızıl Tahriklerle mücadele--KOMÜNİZM VATAN HIYANETİ SAYILIYOR. Uzun zamandır süregelen olaylar göstermiş ki komünizmle mücadele hususunda mevzuat gayri kafidir.Evvelki iktidar zamanında bu yara zaman zaman kanamış, ve son yıllarda kangren olmuştur.D.P iktidara gelmeden önce neşredilen parti programında da Komünizmle mücadele edileceği ve memleketin bütünlüğünün tehlikeye atılmayacağı bildirilmişti.
Komisyonun bu günkü toplantısında yapılan uzun tartışmalar ve ceza kanunu üzerindeki tetkikler sonucunda Komünizmin vatana ihanet olarak anlaşılmasında ısrar edilmiştir.
Davranış ve hareketleri ile komünistliği belli olanların Türk vatandaşlığından çıkartılması ile sınırdışı edilmesi veya ceza kanunundaki “en ağır” ceza ile cezalandırılması konusunda ısrarla durulmaktadır.
KOMÜNİZMLE MÜCADELE MİLLİ EĞİTİMDEN BAŞLAR
-Milli Eğitim de Tasfiye Hareketi.M.E.Bakanı Tevfik İleri sat 18.30’da Turizm Gnl Müd.Halim ALYOT ile birlikte İstanbul’a gelerek solcuların idareden temizleneceğini bildirerek Üniversitelerin siyasetle uğraşmasına taraftar olmadığını söyledi.
“Türkiye’de bu gün bilhassa hükümet olarak komünizmle mücadelye kati surette karar verilmiştir.Ben de diğer arkadaşlarım gibi kendi branşım dahilinde komünizmle mücadele etmeyi kendime vazife sayacağım.Bu mücadele hükümet programımızda da olduğu gibi en esaslı vazifemizdir.
Neyse biz dönelim Kıbrıs mevzusuna.ABD-İngiliz siyaseti,bir Maraş dondurmacısı kurnazlığı ve ustalığı ile her iki ülkeye de “havuç-değnek siyasetine” yapıştırdığı Kıbrıs Dondurmasını 60 yıldır kaptırmamaktadır.Halen de kaptırmamıştır.
Şimdi de Türkiye’ye AB üzerinden “çık” demektedir?
Nerde bunca fedakarlığın karşılığı?
Projenin mimarlığı ABD-İngiliz,militanlığını da Osmanlı’yı yıkıncaya kadar 350 yıl birlikte çalışmış Grek (Yunan) Rum,Ermeni ortaklığının ödülü zaten ortadadır.
O da,cunta lideri Dersim dönme Ermenisi Kenan Evren’in “8 Bölgeli”, Başbakan R.Tayyip Erdoğan’ın “36 parçaya ayrılmış” Ermeni,Kürt,Roman açılımları ile süren,bir türlü "Yörük Açılımlarının" yapılmadığı “bölünmüş Türkiye’"dir.
Kıbrıs’a çıkanlar arasında adı en düzgün olan ise Rauf DENKTAŞ’tan başkası değildi.Zaten olayı özellikle vurgulayan da o dur.Boşuna yapmamış olsa gerek diye düşündüğüm için bu konuyu ben de deştim.
Neyse devam edelim.
Şimdi,bu dönme Ermenilerin asırlardır kendilerini inkâr edip,hangi adlarla aramızda saklandıklarına bakalım;
İslam dedikleri, aslında Sünniler gibi ibadeti emreden kendi eski Ortodoks Hristiyanlığı ve Yahudilik inançlarıydı. |
ARMAN (Ermenice) İ.S.316’da Mezrop İlluminator (Nurcu) Aziz Gregor’un Ermeni İncili’ne göre Hıristiyanlığı resmi din ilan ettiği zaman yaptığı açıklamadan alınmıştır.Tanrının İnsanlara Hediyesi-Armağan.
BOGOS (Պօղոս). Armenian form of Greek Paulos (Eng. Paul), meaning "small.Küçük" Also spelled Boghos. Yunanca’dan Ermenice’ye geçmiş bir ad.Poulos-Pavlus-Paul=Küçük anlamında .
VREJ.(Vrej,Brej-Drej=ÖÇ-İntikam) Armenian name, apparently from the vocabulary word vrej, meaning "vengeance." I have not actually found this word in use as a personal name.
Öç-İntikam anlamına gelen Ermeni adı.(Brej-Drej Ali gibi.) Kişi adı olartak rastlanılmamıştır.Lakap olarak kullanılmaktadır.
Türkiye'de ise "Ermeni Hınçak Partisi (Hıncı alacak olan Parti) Öcal,Öcalan,Hıncal" adları ile meşhurlardır.
Once rumours were circulated that famine was prevailing in Russia. The reason, which was understood later, for this rumour was as follows. Shouts of: "Vrej, vrej!" (Armenian for "vengeance") were continually heard from the Russian Army... (Arm. Hrld., v.1, 1918)
Rusya’da halk arasında dolaşan rivayetlere göre “kıtlık’tan,yokluktan,sıkıntıdan” türetilmiş bir kelime olduğu sanılmaktaydı.Daha sonraları bu rivayetin aslının Ermenilerin Rus ordusunda (Türklere karşı) savaştıkları zamanlarda “Öç,Öç” diye bağırmalarından kaynaklandığına inanılmaktadır.
BEDROS. Armenian form of Greek Petros (Eng. Peter), meaning "rock." (Cath. Enc., Herbermann, v.13, 1913)Yunanca’dan Ermenice’ye (havari adı aziz PETER=KAYA-TAŞ’tan) geçmiştir.Arapça “Bedri” şeklinde değiştirilerek, Ermenilerce kendilerini gizlemek için kullanılır.
Bedrî :Arap=Bedr'e ait ve onunla alâkalı.Erkek ismidir. (Müennesi: Bedriye)
101. AYDIN From Turkish word aydn which means ''moonray'', ''bright'' (ay - ''moon''). This name is still met. The surnames Aydinyan, Aytinyan are formed from this name.
Türkçe’den geçmiştir.Aydinyan-Aytinyan olarak kullanılmaktadır.
102. AYVAZ (Arapça-Avaz=Vekil-yerine bakan) From Arabian avaz ''substitute''. It was in use in the previous century. The su.rname Ayvazyan is also used. The name Ayvaz is also used by many eastern nations.
Ayvazyan olarak kullanımı yaygındır.
)From Arabian aziz, which means "dear", "darling". This name was in use in XII century (both for males and females).From this name the surname Azizyan is formed.
107. AZNAVUR (Ermenice Azn=Görünen-Beliren,dev,Titan anlamındadır.)From Armenian ''azn'', which means ''eminent man'', ''giant'' and ''titan''. In Georgian the form Aznaur is used. Nowadays we can meet the surname Aznavuryan very often though the name is not… 0.2 KB Günümüzde Aznavuryan olarak kullanımı yaygındır.
108. BABAJAN (BABACAN-Türkçe=BABA ve Farça’dan CAN=Sevgili,yar=BABA AŞIĞI” anlamında.”Baba’lık kültünden gelmektedir.İngilizcesi yanlıştır.BABACANYAN olarak da kullanımı yaygındır.)From Turkish baba "father" and Persian jan "sweetheart" i.e. "father's sweetheart". It is almost forgotten now unlike the surname Babajanyan.
109. BABAKHAN (BABAHAN=Babailik kültüründen gelirçBabaların Han’ı,Şanı anlamındadır. Babahanyan olarak yaygın kullanımı vardır.)
From Turkish baba "father" and Persian khan "prince". It is out of use now unlike the surname Babakhanyan.
140. DADASH (Dadaş-Erkek kardeş,birader anlamındadır.Bakü taraflarında DADAŞYAN olarak kullanımı yaygındır.)
From Turkish dadaš "brother". It is often met in Gharabagh, Baku. The corresponding surname is Dadashyan.
269. JAN (CAN-Farsça.Ruh,aşık,sevgili,cevher,öz,ruh anlamındadır.Canyan,Canoyan olarak kullanımı yaygındır)
From Persian jan "sweetheart", "soul", "essence". It is in use since XV c. The diminutive form is Jano; the corresponding surnames are Janyan, Janoyan.
270. JANAN (CANAN-Farsça-Aşık,sevgili anlamındadır.19.yy.dan itibaren CANANYAN olarak kullanılmaktadır.)
From Persian janan "lover". It was used till XIX c., now it is a rare name as well as the surname Jananyan.
278. JIVAN (CİVAN-Far.Genç,gençlik anlamındadır.Çift cinsiyetli kelimedir.Civanyan olarak kullanımı yaygındır.)
From Persian jivan "young", "youthful". The corresponding surname is Jivanyan.
From Persian jivan "young", "youthful". It never was very common and spread in honor of Am. Famous ashugh (folk singer) Jivani (Serovbe Levonyan 1846-1909). 280.
JIVANSHIR (CİVANŞİR-Fars-GENÇ ASLAN demektir.11.yy.dan beri Karabağ civarında kullanılır.)
From Persian name Jivanšir, consisting of jivan "young", "youthful" and šir "lion" i.e. "young lion". It was common in XI c., now it is used in Gharabagh.
From Turkish kalaš "brave" which is in use since XVII c. till now, but seldom. The corresponding surname is Kalashyan.
301. KHACHIK (HAÇ-ÇIK Ermenice Küçük Haç anlamındadır.Haçatur,Haçikyan,kısaca Haço,Keço, Kaço olarak söylenir.Rize civarlarında Müslümanlar arasında da yaygındır.İnternet bu niklerle dolu.)
From Armenian khach "cross" + ik diminutive suffix. This name is also one of the short forms of the name Khachatur. The corresponding surname is Khachikyan, the short forms are Khacho, Khecho… 0.3 KB
308. KHOJIK (Hojik-Hocik Farsça.Hocacık demektir.Hacoyan,Haco olarak kullanılır. Rize civarlarında Müslümanlar arasında da yaygındır.İnternet bu niklerle dolu.)
From Persian xoja "master" and Arm. diminutive suffix ik. The short form is Khajo, from which the surname Khajoyan is formed.,
312. KHUDAVERDI (Hüdaverdi-Farsça.Farsça Hüda =Allah-Türkçe -verdi.Tanrıverdi.Hüdaverdiyan adı yaygındır.Hüüriyetin çizgi kahramanı.Her yerde Ermenileri görmek mümkündür.)
From Persian khuda "god" and Turkish verdi "gave" i.e. "God-given". The corresponding surname is Khudaverdyan.
From Persian khuršid "sun". The corresponding surname is Khurshudyan.
349. MANSUR(Arapça.Mansur-Mensur-Galip.Mansuryan adı yaygındır.Lale Mansur gibi Kürtçü görünen Ermenileri tanıyınız.)
From Arabian name Mansur "winner". It is out of use now, only the surname Mansuryan is met.
27 Mayıs 1960 darbesi ile,işi uyanıp Rusya (SSCB) tarafına kaymayı deneyen İngiliz işbirlikçisi, bölücü Gürcü,Liboş Prens Sabahattin’in izinden yürüyen,Kırım Tatarı Liboş Menderes’i de ABD, 1947’lerde eğittiği “dönme cunta yapılanması” ile indirmenin ve Kıbrıs’a çıkartma kararları alıp,asıl işbirlikçi İsmet Paşa’nın müdahaleleri ile engellenir olması,Türk ve Yunanlılar arasında “asla düzelmeyecek” düşmanlıkların tesis edilmesi ABD’yi resmen zaferden serhoş etmiştir.
Şimdi de "Ergenekon" kelimesinin farklı bir şekilde etimolojisini inceleyelim.
"ER-ERAN=Tevrat'ta Yahuda peygamberin oğlunun adı olup,Yahudi isimler sözlüğünde Erken vakitte uyanmış,aymış,aydın" demektir.
Bizde adlarının başında,sonunda Ercan,Ersin,Ertürk, Türker,Şener gibi "ER" eki almış adların çoğu içimizdeki dönme Ermeni,Rum,Grek ve Yahudilere,Sabetayistlere aittir.
Türkçe'deki "ER=Erkek,Asker" anlamlarındaki kelimeler ile uyumlu olduğu için,dönmeler bu adlarla kolay kamufle olabilmektedirler.
Aydın adı da "ER"in anlamından esinlenerek dönmelerce kullanılan yaygın adlardandır.
Ama adı her böyle olan bunlardan değildir elbette.
Çünkü,bir çok insan Türkçe olduğu için bu adları kolay benimsemektedir.Müslümanların kullandıkları Arap adlarını benimsemeyen dönmeler bu adların yaygınlaşmasına hizmet etmişlerdir.
Devletin kafa yerlerinde,ordudan polise,üniversiteden milli eğitime,basından sinema ve tiyatroya daima bunların olduğunu unutmayalım.
Bizde adlarının başında,sonunda Ercan,Ersin,Ertürk, Türker,Şener gibi "ER" eki almış adların çoğu içimizdeki dönme Ermeni,Rum,Grek ve Yahudilere,Sabetayistlere aittir.
Türkçe'deki "ER=Erkek,Asker" anlamlarındaki kelimeler ile uyumlu olduğu için,dönmeler bu adlarla kolay kamufle olabilmektedirler.
Aydın adı da "ER"in anlamından esinlenerek dönmelerce kullanılan yaygın adlardandır.
Ama adı her böyle olan bunlardan değildir elbette.
Çünkü,bir çok insan Türkçe olduğu için bu adları kolay benimsemektedir.Müslümanların kullandıkları Arap adlarını benimsemeyen dönmeler bu adların yaygınlaşmasına hizmet etmişlerdir.
Devletin kafa yerlerinde,ordudan polise,üniversiteden milli eğitime,basından sinema ve tiyatroya daima bunların olduğunu unutmayalım.
Bunların,sağ-sol,pkk terörü,Susurluk ve benzeri Gladyo tipi operasyonlarda ülke ve halk aleyhine örgütlenmeleri,başka ülkelere hissettirmeden casusluk etmeleri kötüdür, cezalandırıl-malıdır.İnsan olarak suçlamak olası değildir.
Ayrıca,ERAN Hindististan'da eski Gupta İmparatorluğu zamanından kalma çok antik bir şehirdir.
Ayrıca,ERAN Hindististan'da eski Gupta İmparatorluğu zamanından kalma çok antik bir şehirdir.
Hz.İbrahim'in geldiği yeri unutmamak için çocuğuna memleketinin adını koyduğu anlamını da çıkarabiliriz.İbrahim peygamber soyu Yahudi rahiplerinin Hintli KALANİ RAHİPLERİ" olduğu eski Yunan kayıtlarında,Tevrat Hititliler bölümünde,Hz.İbrahim'in aslen eski beyaz Hintli olan Hititlilerle akrabalıkları geçmektedir.
Ancak kullanılan anlamın ilk anlam olma oranı yüksektir.Operasyonların erken olması anlamında eklenmiş olabileceği gibi,ajanların piri olan beyefendinin de adının başında bir "E" harfi "Er"e işaret etmektedir.
Ancak kullanılan anlamın ilk anlam olma oranı yüksektir.Operasyonların erken olması anlamında eklenmiş olabileceği gibi,ajanların piri olan beyefendinin de adının başında bir "E" harfi "Er"e işaret etmektedir.
ABD James BOND'u Clair E. George'u da tanıyalım;
Clair E. George 1955’den 1987’ye kadar Honduras’tan İran’a Avrupa’dan Çine kadar dünyanın bir çok yerinde C.İ.A’nin gizli operasyonlarını örgütlemek ve uygulamakla görevlendirilmiş, C.İ.A’nın,önce DO (Directorate of Operations-Operasyonlar Müdürlüğü )nde 1955’de başladığı ajanlık hayatına,sonradan adı DDO (Directorate of Direct Operations-) olan Doğrudan operasyonlar Müdürlüğünde 1987 yılına kadar görev yapmış,Amerikan istihbaratının en yüksek mevkilerine çıkmış,sonunda İran ve Nikaragua olaylarında aldığı rollerdeki suçları, Tansu Çiller döneminde PKK'ya silah satış olayına adı karışan Özer Çiller-Secord işbirliği olaylarında adı geçen Secord firması ile kaçak silah satış bağlantıları yüzünden yargılanmış ve bundan da ucuz kurtulmuş bir C.İ.A ajanıdır.Yazının en üstündeki gazeteyi tıklayarak okuyunuz.
Türkiye ve diğer NATO ülkelerinde gladyo örgütlenmelerinde de aldığı görevler sayesinde haklı bir şöhret kazanan Clair E. George’un adının bu tür operasyonlara,mesai arkadaşı olan baba G.Bush’un oğlu George Walker Bush tarafından Irak ve Afganistan operasyonlarında verilmesi bence çok doğaldır.
Onun başarılarını aynı mükemmellikte başarma gayesi ile bu ad operasyonlara eklenmiş olabilir.
Şimdi etimolojiyi tamamlayalım;
Er George-(Neo- Conservative-Yeni Muhafazakarlık anlamına gelir.Bush'un Cumhuriyetçi Partisinin yeni sloganıdır.) adlarının ön ekleri ile birleştirdiğimizde ERGENEKON adını elde ederiz.Ergenekon ibnesi haham Tuncay GÜNEY’in de “-Ergenekon adı Türk tarihi ile alakalı bir ad değildir." açıklaması da böylece yerini bulmuş olmaktadır.
Bu konuda bilgi almak için de yazıyı tıklayınız.Link İngilizcedir.(Tıkla)
Bu projede bunca emeği geçen bu “dönme Ermeni,Rum” yapılanmasına verilecek yeni görev de 1964 Lindon B.Johnson krizi dümeni ile uygulamaya konuluyordu.Bu konuda bilgi almak için de yazıyı tıklayınız.Link İngilizcedir.(Tıkla)
Çünkü bu krizin arkasından,44 yıl sonra benzer olay,AKP'nin başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı yüceltmek için ABD'nin düzenlediği çakma "One Minute-Van Minüt" olayı'nın ardından İsrail'in büyük elçimizi çağırıp "aşağı koltuğa oturtma olayı'nı" o zamanlar İsmet paşa ABD elçisine yapıyordu.
L.B.Johnson (1963-1969 ABD Başkanı)Krizi ve Yunanistan'a "S..rim Anayasınızı,parlamentonuzu...";
1964'de bize Kıbrıs müdahalesi için "Tehdit mektupları" gönderen ABD,1965'de'de bizdeki krizle ilgili,Kıbrıs konusunda "anayasamıza aykırı" diye ABD yaptırımlarına itiraz etmeye çalışan Yunanistan Büyükelçisini çağıracak olan ABD,büyükelçiye (Aleksandros Matsas'a) ;
"Sikerim sizin anayasanızı,parlamentonuzu.Amerika bir fildir,Kıbrıs ve Yunanistan ise pire. İkiniz,filin gövdesi altında ezilir gidersiniz.Amerika size bunca para veriyor...",uysal olun bakiim,kuzucuklarım :)) " diyecektir.Yani anlayın artık oyunu.(Adamlarda güç var kardeşim,Suçlu olan onlar değil artlarında yalamalık edenlerdir.)
((Sözün aslı ;(In 1965, U.S. President Lyndon B. Johnson said to the Greek ambassador Alexandros Matsas when he objected to American plans in Cyprus, "."))Fuck your parliament and your constitution. America is an elephant. Cyprus is a flea. Greece is a flea. If these two fellows continue itching the elephant they may just get whacked by the elephant's trunk, whacked good"))
Yunanlı'ların "KIBRIS"ı ilhak dayatmaları,işin komünizmle savaş içerikli bir "NATO GÖREVİ" olduğunu görmezden gelmeleri ABD'yi fena kızdırır.Haklılar,canlar gidiyor ama ada verilmiyordu.Sıkıysa o adamın yerine sen siyasetçi ol bakalım.
1960'da da,bizde "İrtica geliyor" tehdidi ile yapılan darbe,Yunanistan'da,"Komünizm Geliyor" naraları ile Kıral+Ordu koalisyonu ile muhtıralar olur ve Kıbrıs Garantörlük Antlaşmasını imzalayan George Papandreou hükümeti devrilir.Bu adam 1968'de Albaylar Cuntası tarafından tutklandığı cezaevinde esrarlı bir şekilde ölecektir.Bizden Menderes'i alan ABD,Yunanistan'dan da Papandreou'yu kurban alacaktır.
ABD'nin bu dönemlerde en büyük ortağı Ordudur,teşkilat tamamdır.Siyasiler gelip geçicidir.
Bu küfür olayından sonra Yunanistan'da merkeziyetçi olan George Papandreou hükümeti Kıral-cunta destekli milliyetçi "ERE" partisi taraftarlarınca çıkarılan silahlı çatışmalar sonucu tekrar devrilecektir.
"Kıbrıs olayı,iç isyanlar,Atatürk'e suikastler ile sürmekte olan Faşist Ermeni-Faşist Yunan dayanışmasının "sol,demokrasi "maskesi ile Kıbrıs'lı Türk-Yunan solunu yok etme savaşıdır.
Ödülü,Ermeni soykırım tasarılarının tekrar gündeme gelmesi,II.İsrail projesi (Soykırıma uğramış mazlum Ermeniler için Doğu Anadolu'da kurulacak Ermenistan projesi) Asala+PKK olarak görülecektir.
Bu yazıdan 8 gün sonra CHP'li CANAN ARITMAN Bir Ermeni için Tayyip Erdoğan'dan yardım istedi.Takdir sizlerin-
Hasta bir insana yardım gerekiyorsa,aynı gün Giresun'da çatışmada şehit olan uzman çavuş'un dul annesi için yardım iste.Kadının eşi ölmüş,oğlu şehit olmuş,yıkılmış.Bir Albay göndermişler teselli ediyor garibim.İyi ki o bari var.
Kimin umurunda.Memlekette yardıma muhtaç hasta fakir insan mı yok.
İşsizlerin sayısını her gün kendileri gündeme getiriyorlar.Ama,onların derdi iktidar olmak da değil sadece "sebeplenmek".
Tabi işsizler,şehit yakınları Ermeni değiller.
Çingenelere açılım yapan AKP halen yerleşmek için yer arayan Yörüklere el atmadı.Türk olmak ne büyük günah,bağışlanmaz bir suçmuş. Keykubat
Bu proje de Ermenileri “soykırım dümeni” ile tavlayarak SSCB’nin güney Kafkasya’da önünü kesip, İran’dan Hürmüz körfezine inmesini ebediyen engellemekti.Hem de Lozan antlaşmasını hiç tanımayan ABD,Sevr antlaşmasındaki vaadini de tutmuş olacaktı.
Hem de her an "çık diyebilecek" yarı bağımsız bir Türkiye'ye muhtaçlığından da kurtulacaktı.Aslında böyle bir derdi de yoktu ama,I.dünya savaşına ABD kamuoyunu ikna etmek için kullandığı bu yalan mazeret de bir karşılık bekliyordu sonunda.
Türk ve Yunan halkları da salak salak "Kıbrıs bizim olacak,yok İstanbul bizim olacak" avuntuları ile avunurken,"demokratik haklarının güme gidişini" asla fark edemeyeceklerdi.Dincilik,milliyetçilik her derde deva ilaçlardı.Doktor,hastane,eğitim,eşit yargılanma,sosyal güvence,emeklilik gereksiz şeylerdi.Varsa yoksa dini ve milliyeti korumaktı.
Bu gün de,parçalanan Yugoslavya'dan kopan Bosna İMF'den kredi aldı.İlk İMF şartı,"gazilere maaş ödemeyin" di.
Anlayın artık,Dincilik=feodalite o da eşittir Orta çağ kölelik düzeni.
Nihat Hatipoğlu gibi adamlara televizyonda saatte 20.milyar boşuna mı veriliyor sanıyorsunuz.Bunun faturasını haklarımızı kaybederek ödeyeceğiz.
Bu defa tecrübeler de kullanılıyor,SSCB’yi uyandırmamak için de Türkiye ve Yunanistan şamar oğlanı gibi azarlanıyor,ambargolar konuyordu.
İş uyanılırsa maazallah III.Dünya savaşı her an patlayabilirdi.İşte böyle şeytani tedbirler ve zihni sinir projeler hazırlayarak dünya kamu oyu resmen uyutulacaktı.
Bu projeler de gayet güzel,başarıyla uygulandı,ABD çıkarlarını tehdit edebilecek,sağdan veya soldan her türlü faaliyet,uyanış,1960 darbesini yapan kadrolarca muhtıralarla,gizli operasyonlarla bitiriliyordu.
19.yüzyılda başlayan İngiliz-Fransız destekli Jön Türk hareketinin bölünmesinden doğan, Kaptan-ı Derya (Dnz Kuv. Komutanı) Gürcü Halil Rıfat Paşa’dan olma, Abdülmecit’in kızı Seniha Sultandan doğma, II.Abdülhamit’i İngiliz desteği ile indirip kendisini Padişah ilan etme derdine düşümüş,bu yüzden kendisine Hıristiyanlara has “prens” lakabını yakıştıran,sapık,işbirlikçi,hain “Prens Sabahattin (1877-1948) tarafından kurulan “Osmanlı Ahrar (Hürriyet) Fırkası (Partisi) ardılı olan Said-i Kürdi’nin ayrılıkçı İslamcı Kürtlerinin de yer aldığı Sünni dönmeler partisi Demokrat Partisi’nde örgütlenenler ile,Sosyalist ilkelere dayalı İttihat (Birleşme) ve Terakki (İlerleme) Fırkası (Partisi) içinde “ilerici-sosyalist,devrimci ” maskeli,aslında Gnostik,Üniteryan ve sahte Pavlusçu faşist,ırkçı,işbirlikçi,Ermeni,Grek ve diğer kökenli dönmelerin Atatürk’ün ölümü ile ele geçirdikleri CHP’nin 1945’de Pembe Köşk’te İsmet paşa ile Celal Bayara’ın yaptıkları muvazaaya (şike) dayalı yapılanma Cumhuriyeti esir almıştı.
Uygulanan siyaset Amerika tarafından belirleniyor,sözde sünni halkın kahramanı görünen DP,şartlara göre azıtıyor,sözde rejimin bekçisi CHP+Cuntacı subaylar da hemen "rejimi kötü sünnilerden" koruyordu.
Kıbrıs oyunu gibi bu da tamamen bir tiyatroydu ve arada ezilenler ise gariban Türkler,Asala kurbanı diplomatlar, Kürtler,Hirant gibi cemaat okullarında yetişmiş fakir fukaralar da "gırtlaklarındaki ekmeği" ödemek için kurban oluyorlardı.
Bunların kurban oluşları da "Ermeni konusunun dünya siyasetinde gündeme gelmesine" yarıyordu.
Yoksa herkesin onca derdi varken kim ilgilenirdi ki Ermenilerin,Kürtlerin şusu busu ile.Faşist dönme Ermeni,Kürt,Rum+Yunan koalisyonu saat gibi çalışıyordu maaşallah.:))
ABD-Avrupa destekli İsmet Paşa diktatörlüğünde Türkler her zaman olduğu gibi gene "tırsık avanağı" oynuyorlardı.Geçmişteki Orta Asya’dan kovuluşları da böyle başlamıştı zaten;
Türkler,Orta Asya’da,Çin-Hint inanç kültürlerine girerek ırki ve kültürel özelliklerini kaybetmeye başlamasından sonra, 8.9.yy.lardan itibaren de Emeviler karşısında tutunamayıp,sopa ve bahşişle (Güney Türkistan’da Cuma namazına gelen Türklere "Bir altın" verilmesini,Hz.Ömer'in komutanı Haccac emretmiştir.Öyle de olmuştur.)Arap inançlarına girip,diğer Türk boylasrı ile "iman birliklerini" böylece yitirmişler,dayanışmaları kalmayınca da, anayurtlarından kolayca kovulmuşlardır.
Anadolu’ya bir umutla geldiklerinde de Hıristiyan edilip Balkan’larda güvenlik ve Doğu Seferlerinde Bizans’ın askerliğini üstlenmişlerdir.
13..yy.’da Cengizhan’ın Moğol ordusu arasında Anadolu’ya giren Türkler buralarda hakimiyetlerini koruyamamış, İbrani dinleri içinde kaybolarak ırk ve kültürel kökenlerini unutmuşlardır.VIII. yüzyılda, Bilge Kağan’ın kehaneti gerçekleşmiştir.
Orhun Yazıtlarındaki gibi:
“Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa kabilesine, milletine, akrabasına kadar barındırmaz imiş. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin!”
Bilge Kağan’ın sözlerini,"Batının,ABD’nin,Rum’un,Ermeninin,Arap'ın,Yahudinin" olarak değiştirdiğimizde,geçen 1200 yıl içinde,Türk Milletinin bir adım öteye gidemediğini göreceksiniz.
Bu ihanet yapılanmasını yıkabilecek güç Türk Milletidir ama ben böyle bir Türk milleti göremiyorsam da gene de yazayım.
İnsanlık ailesi arasındaki şerefli yerinizi korumak için,Türk olmadan,ne İslam ne Hıristiyan ne Sosyalist yani hiçbir şey olamayacağınız gerçeğini anlayınız.
"Türklerden başka,kölelerini devlet sahibi edip,kendi ülkesinde köle olan,bunu "din kardeşliği ile açıklayabilen" başka kavim yoktur."Keykubat
Varsa;
Gösterebilir misiniz?
Ya var olun ya da ölün Türk Milleti.
Keykubat
Yazımdan Dört yıl sonra;
AİHM, Kıbrıs Rum yönetiminin 22 Kasım 1994'deki başvurusu nedeniyle açılan davada, Türkiye'nin 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'ndan dolayı 90 milyon Euro tutarında manevi tazminat ödemesine karar verdi. Mahkeme söz konusu tazminatın üç ay içinde Rum yönetimine ödenmesine hükmetti.
Karara göre, tazminatın 30 milyon EURO'su harekat sonrası kaybolanların ailelerine, geri kalan 60 milyon eurosu ise Kuzey Kıbrıs'taki Karpaz Yarımadası'nda kalan Rumlara verilecek.
Dava, Rum yönetimi tarafından 1974'teki harekattan sonra bin 491 Rum vatandaşının kaybolduğu ve 211 Rum vatandaşının da yerlerinden edildiği gerekçesiyle açılmıştı.
DAVA 2001'DE KARARA BAĞLANMIŞTI
AİHM tarafından 1996'da görülmeye başlayan davada, 2001'de Türkiye'nin harekatta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 11 farklı maddesini ihlal ettiğine hükmedilmiş ancak davanın tazminat kısmıyla ilgili ceza hükmü ileri bir tarihe ertelenmişti. Bunun üzerine Rum yönetimi, davanın maddi manevi tazminat kısmının görüşülmesi için 2011'de yeniden mahkemeye başvuruda bulunmuştu.
İLK OLDU
Kararla, Türkiye AİHM tarafından ilk kez devletlerarası bir davada tazminat ödemeye mahkum edilmiş oldu.
Mahkemenin karar kısmında şöyle denildi:
1. 16'ya karşı bir oyla, 10 Mayıs 2001'de verilen karardan bu yana davacı hükümetin Sözleşme'nin 41'inci maddesi uyarınca formüle edilen taleplerin yerine getirilmediğine,
2. 16'ya karşı bir oyla Sözleşme'nin 41'inci maddesinin kayıplar için de uygulanmasına,
3. 15'e karşı iki oyla 41'inci maddenin Karpaz Yarımadası'nda mahsur kalan Kıbrıslı Rumlar için de uygulanmasına,
4. 15'e karşı iki oyla,
a. davalı devletin, kayıp kişilerin ailelerinin manevi zararının karşılanması için şikayette bulunan hükümete üç ay içinde 30 milyon euro ödemesine,
b. son ödeme tarihinden itibaren bu miktara Avrupa merkez bankası'nın borç verme faizinin uygulanmasına,
c. bu miktarın kurbanların ailelerine davacı hükümet tarafından 18 ay içinde Bakanlar Kurulu gözetiminde dağıtılmasına,
5. 15'e karşı iki oyla,
a. davalı devletin, Karpaz Yarımadası'nda mahsur kalan Kıbrıslı Rumların uğradığı manevi zararın karşılanması için davacı devlete üç ay içinde 60 milyon euro tazminat ödemesine
b. son ödeme tarihinden itibaren bu miktara Avrupa Merkez Bankası borç verme faizinin uygulanmasına,
c. bu miktarın kurbanların ailelerine davacı hükümet tarafından 18 ay içinde Bakanlar Kurulu gözetiminde dağıtılmasına karar verilmiştir.
AİHM, konuyla ilgili 2001 yılında verdiği kararda Türkiye'yi suçlu bulmuş fakat tazminat cezasıyla ilgili hüküm bildirmeye hazır olmadığını duyurmuştu.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 'adil tazmin' ilkesini düzenleyen 41'inci maddesinde şöyle deniyor:
"Eğer Mahkeme bu Sözleşme ve Protokollerin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Taraf'ın iç hukuku bu ihlalin sonuçlarını ancak kısmen ortadan kaldırabiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, zarar gören taraf lehine adil bir tazmin verilmesine hükmeder."Devamı için tıklayınız; http://www.odatv.com/n.php?n=bu-da-oldu-1205141200
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.