Sayfalar

15 Ağustos 2008 Cuma

İnönü ve Menderes,Hain Kim

İnönü ve Menderes,Hain Kim?

İkinci
Dünya Savaşı boyunca, İngiliz,Rus ve diğer Avrupa devletleri ne karşı savaşan Almanya arasında cereyan eden savaşa her iki tarafın çağrılarını usta salvolarla geçiştirmeyi başarmış olan Milli Şefimiz Sayın İsmet İnönü kendisinin de dediği gibi “Bu gün babasız kalmadıysanız bunu benim siyasetime borçlusunuz” sözünün gereğini tam olarak yerine getirmiştir.

Amerika’nın ilk dünya savaşında olduğu gibi,savaşın başlangıcında “Ben karışmam ne yaparsanız yapın,ben buzdolabı satıyorum” siyasetini gütmesi,Avrupa’nın tam çuvalladığı zamanda da devreye girerek onları kurtarması,kendisini de dünyanın yeni patronu olduğunu ilan etmesi ile dünya siyaset ve harp tarihinde bir ilki başarmasının etkileri de 1945 ve 1946’larda ortaya
çıkmaya başlamıştır.

İngiliz,Fransız destekli Yunan saldırısına karşı Anadolu’da kalmış son Türk kırıntılarından 20.000’ini kaybettiğimiz o eşsiz “Kurtuluş Savaşımızda” 1917 Ekim Devrimi sonrası bize her
bakımdan yardımcı olan
SSCB’nin Almanlara karşı bizi yardıma çağırmasını topçu subaylığından dolayı kulağı işitmeyen İsmet İnönü Paşamızın duymaması Stalin’i fena halde kızdırmıştır.

Öyle ki ülkemize karşı hiç de iyi düşüncesi kaldığı söylenemez.
Stalin 19.Mart 1945’de Çanakkale-İstanbul Boğazları ile 1917’de Devrim nedeniyle kendi isteği ile ülkemize terk ettiği Doğu Anadolu topraklarını Diyarbakır’a kadar istemesi ile başlattığı gerginliği 20 ARALIK 1945’de kendisi gibi Gürcü soydaşı olan iki Profesöre Giresun’a kadar olan Karadeniz bölgesini geri istetiverir.

II.Dünya Savaşı öncesi İsmet Paşa’nın İngiltere Başbakanı Churchil ile yaptığı görüşmede

Churchil’in II.Dünya Savaşı sonunda dünyada yeni bir birlik kurulacağı ve Türkiye’nin de bu savaşa girmeme koşulu ile bu birliğe alınacağını Adana’da bir tren vagonunda yaptıkları görüşmede söylediği daha sonra ortaya çıkacaktır.İsmet Paşa Atatürk’ün bir şekilde devre dışı
bırakılmasının ardından ülkemizi gecikmeden İngiliz idaresine teslim eden kişidir ne de olsa.

İsmet Paşa ve Atatürk iyi günlerinde.


Kurtuluş Savaşımızda ,SSCB'nin bölgeden çekilmesi, Ermenistan’ı,Gürcistan’ı zapt etmesi,silah, cephane, para,siyasi desteklerinin yanında bir de idaresinde yaşayan eski Osmanlı halkından da Yeşilordu kurarak
Başkomutanlık Meydan Savaşına kadar destek için hazır bekletmesi de hesaba katılırsa SSCB’ye kimsenin kızacak hali de yoktur.
Yerden göğe
kadar da haklıdır.

Önceden planlı olan bu olaylar sonunda 12 Temmuz 1947’de, Truman doktrini çerçevesinde Türkiye ile Amerika arasında ekonomik ve askeri yardım anlaşması düzenlenir. Bu yardım anlaşması ile birlikte bütün bu üsler ve tesislere ilişkin koridorumuz açılmış oluyor,ülkemiz dünyanın yeni efendisine teslim olmak için hazırlıklara başlamıştı.

Bu hazırlık aşamasında Rus tehdidine karşı ülkemizi korumaya karar veren Amerika İsmet Paşa’nın Cumhurbaşkanı olduğu ve Recep Peker Hükümetinin görevde olduğu dönemde 6.filosunu Karadeniz’e gönderir ve Rusya isteklerinde böylece frenlenir.

Karşılığında Türkiye tarım aletleri,keser,çekiç,at koşumu gibi “sanayi ürünleri” ve “ziraat ilaçları” üretimi dışında hiçbir üretim yapmayacak ve her şeyini Amerika’dan alacağını taahhüt eden gizli bir antlaşmaya da imza atmıştır.

Adnan Menderes

20 Şubat 1948’de Bulgarlar, “Soydaşlara dokunmayın” gösterisi yapan iki askeri uçağımızı da düşürünce ateş bacayı iyice sarmıştı.

04 Nisan 1949’da Nato kurulur.22 Mayıs 1950’de Demokrat Parti Başkanı Adnan Menderes’ in Başbakanlığa seçilmesinin ardından İsmet Paşa Cumhurbaşkanlığını yeni seçilen Celal BAYAR’a teslim eder ve partisi CHP’nin başında muhalefet yaşantısına başlar.

Menderes Hükümeti,seçilmesinden 15 gün sonra Haziran 1950’de ilk Nato müracaatını resmen yapar.

Ama dünyanın yeni hakimi bunu pek kâle almaz.

O arada Amerika sıcak denizlere Pasifik’ten inmeye çalışan Rusya’nın önünü kesmek için Güney Kore yanında yer alarak Rus taraftarı Kuzey Kore’ye savaş ilan eder.

II.Dünya savaşına girmeyen âli devletimiz, Nato üyeliğimiz ret edilmişken 25 Temmuz 1950’de,iktidara gelişinin 2.ayında,"hadi git sizi istemiyoruz" lafı kulakarında yankılanırken Kore'ye Amerika'nın emrinde savaşmak için asker gönderme kararını meclisten çıkartıverir.

Kararın ardından vatan evlatları, atalarının Asya'dan Anadoluya göçlerinden binlerce yıl sonra dedelerinin yurtlarına nedensiz bir savaş için gönderilmişlerdir. Seçilen askerler daha “Kore nire düşer bre ?” sorusuna cevap bulamadan gemiler de yola çıkmaya hazırlanmış,hükümet de “Aman bizi aranıza yani "Haçlı İttifakınız" olan Nato’ya alın” diye yalvaran bir kararı da beş gün sonra meclisten çıkarır ve ulaklar (haberciler) ABD yolarına düşer.

Ama Nato üyesi 12 kafa ülke buna pek gönüllü de olmazlar.

SSCB,K.Kore'ye karşı alınan savaş kararını kendisine tehdit olarak yorumlar.
Sovyetler Birliği bu değerlendirmenin ardından atom bombasına,hidrojen bombasına sahip olduğunu duyuruvermiştir.

ABD başkanlığındaki Nato’nun kurucu 12 kafa ülkesi yeni haberdar oldukları bu tehdit karşısında, yeni bir "Ak Deniz Sorunu"na sahip olduklarını keşfederler.Hemen,kapılarından henüz kışkışladıkları halde arlanıp alınmadan istedikleri gibi kullansınlar diye emirlerine asker göndermiş olan ülkeciğimizi hatırlayıverirler.

20-24 Eylül 1951’de,Kore’de askerciklerimizin çoğunun şehadet şerbeti içmelerinin ardından, şımarık çocukları Yunanistan ile birlikte Türkiye’nin NATO’ya girmesini kabul eden öneriyi sevinerek imzalarlar.

15.Şubat 1952’de de bu önerilerini imzalarlar ama yalakalığımızın verdiği cesaretle neler pahasına?

Kore Savaşına kurban gönderilen askerlerimizin zayiat listesi;

Şehit : 721 -Yaralı :2147- Esir :234- Kayıp :175

Bu kayıplarla Koredeki Birleşmiş Milletler Gücünde en fazla kaybı veren ülke oluruz.İşte küresel emperyalizme ülkemizin kurbanlık koyun gibi teslim hikayesi böyle olmuştur.

Bu yukarıda da belirttiğim gibi önceden yapılmış bir planın uygulamaya konulmasından başka bir şey değildir.

Türkiye Nato’ya üye olmasıyla birlikte,NATO’nun diğer ülkelerle yaptığı ikili anlaşmaları da, diğer NATO sözleşmelerini de 1947’de yapılmış olan ekonomik ve askeri yardımlara ilişkin şartlarını yazdığım bir anlaşmayı da kabul etmiştir.

NATO Kuvvetler Sözleşmesi’ne dayanarak, ABD’nin Türkiye topraklarında askeri tesisler ve üsler kurması, askeri personel bulundurması kabul ediliyor.
Bunun onayı aslında parlamentoda, 1954 yılında yapılıyor. Türkiye NATO’ya 1952 yılında giriyor, ancak İncirlik Üssü inşaatı 1951 yılında başlıyor.

1947’deki anlaşma ile başlayan bir süreç bu, daha sonra NATO’nun ABD demek,diğerlerinin hukuksal kalabalıklar olduğunu kanıtlıyor. İki ülke arasında yapılan askeri tesisler anlaşması çerçeveyi oluşturuyor.

Bütün bu bilgilerden sonra ,Nato konularının görüşüldüğü dönemde,her ne kadar Adnan Menderes Başbakan,Celal Bayar Cumhurbaşkanı ise de İsmet İnönü’süz bir kararın da verilemediğini hatırlatayım.

Nato konusunda İsmet Paşanın fikrini almak için,Adnan Menderes ziyaretine gelir ve Amerika’nın önerilerini,silah,teçhizat ve araç verileceğini ballandırarak anlatır.Bu olayı İsmet paşa ve Menderes ikisi konuşurlar ve bunun şahidi de yaşlı bir adamcağız .Öldüyse nur içinde yatsın.Adını kaynak vermeyeceğime dair söz vermiştim.Anlattıklarından aklımda kaldığı kadarı ile, İsmet Paşa tok bir sesle şöyle der :”-

Menderes Menderes, gavur sana bir şey verirse bil ki senin canını almak için verir.Bü yüzden güvenlik konusu dışında alışverişe girme. Suç İşleyen Amerikalıların yargılanmamalarını şart koşan maddeyi de böyle sav.Bu şartı ve yardımı kesinlikle kabul etme.Sonra sorumlu olursun” der.

Adnan Menderes “-Efendim bunları bütün ülkeler kabul etmişken nasıl hayır diyebiliriz?” diye sorunca, o da “Yardımları isteme,bize askeri güvenlik sağlasınlar yeter” der.

Tabii,Amerikalıların karşısına çıkacak olan Menderes'ti ve gerek onlara olan sempatisi,gerek bir şeyler yapmanın heyecanı ve diğer büyük devletlerin de bu maddeleri kabul etmiş olmasının etkisi ile İsmet Paşayı dinlemez ve "Ya Allah" diyerek şartları aynen kabul eder.

Bu olayların ardından inşaatı biten İncirlik Amerikan Askeri üssü,bölgede en büyük üs olmuş, 1958’de Lübnan’a buradan müdahale edilmiş,Amerikan uçakları İncirlik’ ten kalkıyor,vuruyor, bizimkilerin hiçbir yetkisi ve müdahalesi yok. Ayrıca iki önemli olay da yaşanıyor, birincisi Jüpiter füzeleri, ikincisi U2 casus uçakları.

Rusya Türkiye’ye saldırma tehditleri yapıyor,Araplar bize cephe alıyor, Amerika’nın ülkemize yerleşmesinden komşularımız dehşete düşüyor.İran bile Muhammed Şah Rıza Pehlevi önderliğinde Amerikan ve İngiliz hakimiyetine karşı Atatürk hayranı babası Şah Rıza Pehlevi'nin nasihatı ile Atatürk yolunda silahlanma başlatmış,Irak’ta askeri darbeler oluyor,ortalık karman çorman herkes Atatürk'ü örnek almış bunlara karşı direnişte biz ise Atatürk resmi altında ülkeyi teslim etme yolunda,“karımdan hoşlanmadıysan kızıma git “ diyen pezevengi oynuyoruz.


Üs yakınlarına Amerikan Coni’leri için genelevler açıyoruz ve burası zamanla bir şehir gibi gelişiyor.

Her evi umumhane sanan Coniler “Ne de olsa bunlar Baba İsa’ya inanmayan şeytanın uşakları, hem de pezevenkler ,hangi şehre gitsek genelevleri
boyatıp badanalatıyorlar.Bu gece de evlerine misafir olalım” deyip bir gece silahlanıp üs etrafındaki evlere dalıveriyorlar.

Nasılsa ceza korkusu yok.

Ardından toplu bir tecavüz furyası ve bu arada bir bakanın üç karısı ve kızı mı,üç bakanın karı ve kızları mı her neyse bu işe kurban gitmiştir.Her neyse birden dünyanın dengesi değişir.(*)

Bu olaydan 10 yıl sonra yine ziyaretleri için badanalatılmış Yüksek Kaldırım umumhanesine gitmek için gemiden inen Amerikan Askerlerini Sirkeci Limanında denize atan Deniz Gezmiş ve arkadaşları.
Günümüz hükümet üyeleri Dolmabahçe Sarayına toplarını çevirerek demirlemiş bu gemilere secde ediyorlardı.

Rus işgalinden kurtaran “Kurtarıcı Amerika” birden “Irz düşmanı Amerika” oluverir.

Başta bakanlar ve eşleri ve cümle ahali işi haklı olarak büyütür namus davasına götürürler ama koca TBMM bir şey yapamaz.

Çünkü Adnan Menderes İsmet İnönü’nün imzalama dediği o sihirli maddeyi imzalamıştır.

Yani:”Korumakla görevli bulunduğu ülkede suç işleyen bir Amerikan askeri veya sivil görevlisi, vatandaşı o ülke yasalarına göre yargılanamaz” diyen o maddeyi.

Adamların yaptıkları yanlarına kâr kalır kalmasına ama halk birden “Komünist” olmaya merak sarıverir.

Bölgede devlet görevlileri görev yapamaz hale gelmiş Amerikalı itleri halkın saldırısından korumak için bir de Mehmetçiklerimize korutmazlar mı?

Kore'ye asker göndermekten,devletin topraklarını karşılıksız olarak Amerikan üslaerine terk etmesine rağmen ciddi bir mali destek bulamayan,otomobil fabrikası olmayan ülkeyi "Karayolu taşımacılığına" uygun düzenleyerek Amerikan kara taşıtlarlarının pazarı haline getiren,Menderes ne yazık ki bu ülkeden ciddi bir mali destek bulamamıştır.

Haklı olarak,1 ABD Dolarını "2.45.TL" olarak aldığı hükümeti,Amerikan Dolarının "9.75 " kuruşa dayanması,116 ton hazine altınının 6 tona inmesi olayları ekonomiyi mahvetmiştir. Menderes de haklı olarak Amerika'dan 370.000.000 ABD doları kredi ister ama o da verilmeyince,aynı anda İtalya ve komşularına 3.milyar ABD Doları verilmesine Menderes de kızar ve İş Bankasının yarı hakkını Rusya'ya vereceği tehdidi ile Rusya'ya bir gezi planlar.

Ardından iç karışıklıklar artar,İstanbul'da uluslararası kriminalistik Kongresi düzenlenir,o gün bazı olaylar çıkarılır ve hoş geldin 27 Mayıs 1960 hareketi.Hükümet indirilir, imzacı hükümet üyeleri Rusya gezisine iki ay kala idam edilirler.

İsmet Paşa'nın Amerika-İngiliz korkusu ve emri ile gerçekleştirdiği darbeden sonra "Amerikan Askerlerinin ve vatandaşlarının yargılanmalarını engelleyen maddeleri " de ilerici subayların gayretleri ile hemen iptal edilir,1961 Anayasası yapılır.Bu yüzden Amerika kendi yaptırdığı darbeyi kısmen kendisine karşı darbe de sayar.

Bu düzenleme ile artık Amerikan askerleri yargılanabilir hale gelmişlerdir ve 27 Mayıs 1960 askeri hareketi anısına de bu yüzden her 27 Mayıs “Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak kutlanmıştır.

Ama,ileride "Kıbrıs" bahanesi ile,Amerikan çıkarlarını tehdit edecek tip bazı vatansever subaylar da "Kıbrıs'a" karşı alınan her desteğe karşılık birer birer idam edilirler.

Şimdi gelelim ihanet konusuna;

İsmet Paşa da Marşal Yardımı ve Amerikan Askerlerinin dokunulmazlıkları konusunda “İmzalama Menderes sonra sorumlu olursun” demiş midir?

Demiştir.

Adnan Menderes bir başbakan olarak reşit miydi?

Reşitti.

Şimdi sorarım size?

Bu ihanet değil midir?

İhanettir.

Peki,

İnönü'nün Amerika-İngiliz eli ile yaptığı,ihtilal,Kıbrıs karşılığında devrimci,tam bağımsızlıkçı generalleri astırması,Cemal Gürsel'in şaibeli hastalığı ve Amerika'da ölümü olayı da ayrı bir ihanet değil midir?

İhanettir.

Bu kadar büyük olay karşısında üç idam sizce az değil midir?

Azdır.

Üstelik de tek taraflı idam vardır.

O günden bu güne de bu "Amerikancı Darbeci" kadro,1964'ten beri ülke gençlerini birbirine düşman eden "sağ-sol,Alevi-Sünni,Türk-Kürt " olaylarının da temelini "öğrenci olaylarını başlatarak" sağlamlaştırmış,çıkardığı olaylara karıştırdığı ajanlara öğrencileri, işçileri, yazarları, üniversite hocalarını ve kendi adamı olan aynı gruptan insanları bile vurdurarak anarşiyi körüklemiş ve akabinde,12 Mart 1971,12 Eylül 1980 darbelerini ve içinde yaşadığımız bölünme senaryolarının da faili olmuştur.

Bu dönemdeki en büyük ihanet bence Adnan Menderes'in Amerikan desteği ile İnönü Cuntasından kurtulmak için düşüncesizce Amerika'ya verdiği tavizlerdir.

Sonunda bunların da hiç bir işe yaramadığı açıktır.

Gene iktidarı İnönü alır.

Bu gün AKP de aynısını yapmaktadır.

O da hava alacaktır.

Çünkü,onlara göre "Sünni Türk'tür."

Bunlar “Hainlik” değilse nedir?

Keykubat


Not;İşin aslına bakarsanız,ihaneti "Amerikan ve İngiliz Mandacılığını tercih etmek ve onların emrine girmek" olarak tespit edersek,Mustafa Kemal Atatürk dışında o zamanın Kurtuluş Savaşında TBMM 'de görevli vekillerinden,hilafetçilere kadar herkes ihanet içindeydi.

Sonunda da Atatürk öldürüldü ve devlet şahsen onun kendi eliyle yükselttiği İsmet İnönü ve İnönü'nün gizlice seçip öne geçirdiği kendisi gibi İzmir doğumlu aslı Kırım Tatarı (*) olan Adnan Menderes tarafından adı geçen ülkelerin idaresine sokulmuştur.

Artık ordumuz Nato ordusu,amirleri ABD'li Nato Komutanları,siyasetçilerimiz de ABD-İngiliz koalisyonunca seçilen siyasetçiler,kalkınma planları da onların uygun görüp lutfettikleri kalkınma planlarıdır.

Döktüğümüz kanlar, yoksulluklar,her türlü anarşi ve bölücülük olayları da onların bize uygun gördükleriyaşam tarzı senaryolarıdır.

Kendi planını yapamayan devletimizin planları artık dışarıdan gelmektedir.ABD-İngiliz koalisyonu "dur" deyinceye kadar her türlü kan akmaya devam edecektir.

Her zaman yazdığım gibi "Kendisi için plan yapamayan Milletler,kendileri için yapılan planlara razı olurlar."

Kimseye kızmaya hakkımız yok.200 yıldır ilk kez bağımsız bir devlet kurmayı başarmış büyük önderimizi, halen,"küfür" ile ananlara,devleti gavura bağlayan,buna da "çağdaşlaşma,batılılaşma diyen "HAİNLERE TAC GİYDİREN BİR MİLLETİZ."

Kısaca biz millet olarak elimizden tutup bizi "devletli" yapan önderi "tu kaka " yapmışız,hainlere tac giydirmişiz.

Bu yüzden öncelikle her türlü pisliği "hem eğitimsiz kalmakla,hem de seçtiği adamlara özen göstermemekle" en büyük ihaneti de Türk Milleti" yapmıştır.

Çektiklerimiz bize az bile.

(*) Bu günkü MSB bakanımız olan şahsın 1990 yılında yine aynı bakanlığı yaptığı zamanda İstanbulda 15 gün gezdirdiğim resmi misafiri olan ABD'li bir Yahudi Profesör Samuel Zyskind bana şöyle demişti;

"Atatürk'ten bu yana Türkiye Cumhuriyetinde " HİÇ BİR TÜRK'Ü İKTİDARA GETİRMEDİK", aynı laf 1999 AGİT toplantısı sırasında yine bir ABD'li yetkili ve bir AB yetkilisince kulaklarıma söylendi.

İsmetpaşa, Bitlis Ermenisi,Menderes Amerikan hayranı Kırım tatarı,Demirel Boşnak,Ecevit Kürt,Turgut Özal dönme Ermeni veya Kürt (Tunceli Çemişkezekli), Mesut dönme Rum ve Tayyip de Gürcü yani dönme Rum, Genel Kurmay başkanlarından da kaçı Türk,kaçı kürt merak eden araştırsın.

Çözüm,Alevi,Sünni,Türk,Kürt,Laz,Çerkez,Abaza,Arnavut,Boşnak,Arap ve gayri müslüm vatanseverlerin "Toprak Milliyetçiliği ve Emperyalizm Karşıtlığı" kavramında birleşerek çözüm üretmeleri,karşılıklı saygı içinde çalışarak birlikte bağımsızlık savaşı vermeleridir.

Saygılarımla.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.