Sayfalar

28 Eylül 2014 Pazar

TEK ÇARE HÜKUMETTEN KURTULMAKTIR!


Bu yazıyı yazmama neden olan, hükümetin “çözüm süreci” bahanesiyle, askerin, polisin ellerini, kollarını bağlayarak, her gün evine giderken kurulan pusularda “kavga gösterilerek”, asayiş görevine giderken, araçlarla çarpmak suretiyle ya da roket atışlarıyla devrilip yakıldıklarında “trafik kazası”, sınır boylarında yapılan saldırıları “kaçakçılık vakası” gibi göstererek, vatan evlatlarının akan kanlarını yerde bırakan, ihanetle eş değer tutumlarına olan tepkime bu gün terör örgütünün yayın organlarında verilen haberlerde, “masum, mağdur sığınmacılar” olarak gösterilenlerin, resmen, hudutlardaki tel örgülerin üzerlerine çıkarak devirmeleri, asker ve polisleri taşa tutmaları, toplu olarak etraflarını sararak resmen dövmelerini, ardında meşhur “V” (Viktor=Zafer) işareti yapmalarını görmem de üstüne tüy dikmiştir.
Sözde "sığınmacı" sınır tellerini yıkan Yezidi şerefsizler.

Bunlar mağdur sığınmacılar değil, resmen apaçık işgalcilerdir. Dünyanın neresinde bir sığınmacının, sığındığı ülkenin sınırındaki tel örgüleri yıktığı, güvenliği sağlayan asker ve polisine saldırdığı, taşa tuttuğu ardında da dört dörtlük barınaklar, iş olanakları, aylıklar verilerek kabul edildiği görülmüştür?
Bunlar sığınmacı değil, işgalcilerdir. Yapılan, sığınma değil, işgal ve saldırıdır. Onlara verilen yardım, iane değil resmen haraçtır.

Peki, bu durumu devletin idaresini sağlayan hükümet doğru olarak değerlendirememekte midir?

Hayır, her şeyi çok iyi değerlendirmektedir ve kendisi de onların bu zulümlerinin de ortağıdır.

Nasıl mı?

03 Kasım 2002 genel seçimleriyle hükümete haciz koyan AKPKK koalisyonu, ülkeyi sıfır terör ile teslim aldı.
Geçen on üç yıl boyunca Recep Tayyip Erdoğan her türlü azınlığı kışkırtan açıklamalarıyla ülkeyi terör cehennemine çevirdi.

Bunlar neydi?

Kürt açılımı, Arap açılım, Ermeni açılımı, Çerkez açılımı, Laz açılımı....

Neler demişti?
-Kürt sorunu benim sorunumdur.
-Sen Türk’üm dersen onlar da Kürt’üm der!
-Diyarbakır bir cazibe merkezi olmalıdır!
-Türkiye’de “36” azınlık grubu vardır, devlet 36 parçaya ayrılmalıdır!
-Köpeğe Arap adı koydular .Türkçe’de Arap’ın  “siyah/kara” anlamına geldiğini bilmezmişçesine yaptığı büyük bir terbiyesizlikti. Oysa 1200 yıldır Türklere “Türk’üm” demenin kötü bir şey olduğu söylendiğinden Türkler “Türk’üm” diyemiyordu.

Bütün “Türkçü” akımlar, Ziya Gökalp gibi Kürt, İsmet İnönü gibi Yezidi/Zerdüşt Ermeni, Alpaslan Türkeş gibi Gregoryen Ermeni, Ahmet Cevdet paşa gibi Sabetaycı Yahudi, Sokollu Mehmet paşa gibi Sırplarca başlatılmıştı. MHP’nin başındaki Devlet Bahçeli’nin de namaz kılan, 1915’te tehcirden yırtmak için Sünni İslam’a geçmiş Gregoryen Ermeni olduğu tartışılmazdır. Fethullah Gülen de tam bir Gregoryen rahibidir.

Peki Recep Tayyip Erdoğan kimdir?
Her ne kadar Yahudi olduğu yazılıp çizilse de, 2003 yılında Gürcistan’ın İsveç’te Avrupa Parlamentosuna sunduğu “2003 Gürcistan Azınlık Raporunda”, 1915 yılında, Enver paşanın yaptığı Ermeni tehcirinden kaçan ve Batum’a yerleştirilen 67.000  Süryani isyancılara soyunun gittiği açıktır.
Çünkü, Batum’a bağlı “Bagata” kasabasının adının Türkçe karşılığının “Asi/İsyancı” olduğu bilinmektedir. Ermenilerle birlikte isyana katılan Süryani isyancıların köyü olmadığını kimse söyleyemez.
Bu yazımı yayınlar yayınlamaz 2010 referandumuna bir ay kala “adilyargic.blogspot.com” daki blogumu sildirmesi de bu yazının onda yarattığı korkudan kaynaklanmıştır.
Süryaniler kimdir?
Kur’an Sebe suresinde, Allah’ın kendilerine verdiği iyi şeyleri kötüleriyle değiştirmek istedikleri için Yahudiler gibi  lanetlenen Sebe/Arami kavmidir. Bunlara “Sabiler de denilir.
Bu Sabilerin Hrisriyan olanlarına da Süryani denilir. İncillerinin adı Pşitto’dur. Irak Sabilerinin İncil’i de Cin Ze di Rabba’dır. Bu kitaplara inananlar arasında Ermeniler, Yezidi Kürtler, Araplar da vardır. Kitapları Pşitto olan Urfa-Mardin Süryanileri soylarını Büyük İskender’den beri Grek/Yunan milletine dayarlar. Kiliselerinde Yunan dilinde dini eğitim verilir.

Elmalılı Hamdi Yazır, Sabilerin anlatıldığı Hac Suresi 17. ve 18. ayetlerin tefsirinde, Sabiler ile Süryanilerin, Sünni Müslüman’dan ayırt edilmesinin olanaksız olduğunu, yazar.
Çünkü, Recep, Şaban, Ramazan gibi üç ayların kutsallığı, Ramazan ayında “30 gün” oruç tutulması, günde yedi vakit namaz kılmaları, Kâbe’yi kutsal bilmeleri, umre, hac, fitre, zekat gibi ibadetleri olduğunu, adlarının da Müslümanlar ile aynı olduğunu yazar.
Müslümandan tek farkları, Kur’an’ı kitap, Muhammet’i peygamber saymamalarıdır.
Hatta, kendi kitaplarında bile, İslam’ı öğrenmek için peygamber Muhammet’i sarayına çağıran Bizans imparatoru Herakles’e yazdıkları “İhbar mektubunda”, Muhammet’in peygamber değil, dini kolaylaştıran “Şeytan Bizbat” olduğunu yazdıklarını kiliselerinin İnternet sitelerinde bile dile getirmektedirler.

Bu olayın 750’lerde Bağdat halifesince öğrenilmesi üzerine, rahipleri kitaplarıyla Bağdat’a çağrılmış, olayın gerçek olduğu öğrenilince rahipler öldürülmüş,kitapları yakılmış, Süryaniler ve Sabilere soykırım yapılmıştır.
Sabi ve Süryaniler o zamana kadar kendilerini “şeytana tapındıkları gerekçesiyle” soykırıma tabi tutan Hristiyan Bizans ve Roma kiliseleriyle işbirliğine geçmişler, geçen 1250 yıl boyunca ihanetlerini sürdürmüşlerdir.

Kürtleri ve Ermenileri de Türklere karşı isyana kışkırtan da bunlardır. Bu kışkırtmayı, onların İncillerine inanan Gürcistan ve Rus çarlığı ortaklığıyla yürütmüşlerdir.
1516’da Yavuz Sultan Selim’e karşı Yezidi Kürtleri, Süryani Ermenileri kışkırtmışlar, huzursuzluğu körüklemişlerdir.
Osmanlı’nın duraklama devrinde 1650’lerde, Gürcistan- Yezidi Kürtler-Süryani/Sabi Rum koalisyonunun Osmanlı’ya isyan çıkarttıklarını, Yezidi Kürtler ile Gürcülerin karşılıklı bir birlerinden köleler edindiklerini, kız alıp verdiklerini, Evliya Çelebi, “Abdal Han İsyanı olarak meşhur Seyahatnamesinde etraflıca anlatmaktadır. Abdal Han isyanında Yezidi Kürtler ile Gürcülerin karşılıklı yardımlaştıklarını, buna günümüz Tunceli Çemişkezek Süryani Rumlarının destek verdiklerini de Evliya Çelebi önemle belirtmiştir.

Recep Tayyip Erdoğan’ın da 2003’ten 2008’e kadar kendisi gibi C.İ.A tarafından Gürcistan Devlet başkanı yapılan Saakaşvili ile koalisyonda olduğunu, 2008 Gürcü-Rus savaşına neden olduğunu, TSK’nın katılmaması yüzünden bu savaşa girmemizin engellendiğini bilmeyeniniz var mı?
1987’de Ermeni terör örgütü ASALA’nın kurucusunun Fransız istihbaratınca Atina’da makineli tüfekle pavyon çıkışında taranarak öldürülmesinin ardından PKK’nın onun yerini aldığını hatırlayalım.
PKK-Ermeni/Süryani/Yahudi koalisyonudur.
ASALA’nın da PKK’nın da kurucularının adlarının ikisinin de adlarının “Agop” olması, PKK’nın kurucusunun Abdullah olan adının “kısaltılmışı” gibi görünen “APO” lakabının aslında mitolojik Ermeni tanrılarından “Mecüc/cüce şeytan’ın” adı olduğunu, Yezidi Kürt ve Süryani Ermenilerce, “Tanrı” sayıldığından Urfa’daki doğduğu evinin bahçesinden Yezidi Kürt ve Ermenilerin toprak alıp yediklerine baktığımızda “Kürt Bağımsızlık Hareketinin” aslında “Ermeni/Süryani ve Yahudi Hareketi” olduğu apaçıktır.

Düzce AKP milletvekili Fevai ASLAN denilen putperestin geçen yıl Recep Tayyip Erdoğan’ın da “Allah’ın sıfatlarının çoğuna sahip olduğunu” belirten konuşmasından önce defalarca Erdoğan’ın çağımızın meshi, peygamberi olduğuna dair açıklamaların yapılması, bunların “ölen tanrı kültüne” dayalı Gregoryen Ermeni ve Süryani Hristiyanlığı ile Yezidi Kürt, Zerdüştlük gibi putperest dinlere inananlar olduklarını ispat etmektedir.

Tayyip Erdoğan’ın açıkça Müslümanlara değil, “Müslüman ve Türk görünen”, kendilerini bu kimliklerde asırlardır gizleyen, Ermeni, Süryani, putperestlik dini Sabiliğe dönmüş ve İncil okuduklarını söyleyerek Papalıkça Hristiyanlıkları onaylanmış, Yakubi, Şemsi Yahudiler ve Zerdüştlerin oylarını almaya oynamaktadır.

22 Haçlı devletinin ordularının sınırlarımızda “14” yıldır operasyonlar yaparak gerçek Müslümanlar ile Türkleri soykırıma uğratmaları, son C.İ.A ve Recep Tayyip Erdoğan ürünü, Müslüman kimliğinde gizlenen, Lübnan, Ürdün gibi Ermeni ve Süryanilerin yoğun olduğu ülke vatandaşlarından, bunların Amerika ve Avrupa devletlerinde yaşayanları ile, bu devletlerin ve bizim özel harekat polislerinden “paralı lejyoner ordusu” olarak kurulmuş, putperest Yahudi, Süryani, Ermeni IŞİD örgütünün soykırıma uğrattığı gerçek Sünni Müslümanlar, Şii Türkmenler ve Arapların sığınmalarına izin verilmemesinin, sıranın Yezidi Kürtlere, Süryani ve Yahudilere geldiğinde sınır kapılarının ve yardımların sonuna kadar kolaylaştırılmasının arkasında bu gerçekler yatmaktadır.

“Çözüm süreci” bahanesiyle, elleri kolları bağlanmış ordunun ve polis teşkilatının her gün PKK’nın Ermeni Sınaypırlarınca  (Gizli yerden ateş eden) uzun namlulu tüfeklerle keklik gibi avlanmalarının, yardıma giden polis araçlarının bu örgüt militanlarınca atılan roket ve bombalarla tahrip edilip, içindeki vatan evlatlarının diri diri 3,500 derecede yakılmasını “trafik kazası” olarak gösterilmesinin arkasında da AKPKK koalisyon ihaneti vardır.

Böyle bir hükümete, vatandaş olarak “çözüm önerileri” sunmak, asker ve polis olan vatan evlatlarının “nasıl katledileceklerini önermekle eş anlamlıdır.

Bu yüzden bu, sinsi, kendini gizleyen, “dindar ve kindar” olduğunu resmen ilan eden, devleti “Dar-ül Harp=Savaş alanı” ilan edip yağmalayan, batılı işbirlikçilerine ve saydığım işbirlikçi soydaşlarına peşkeş çeken bir hükümetten bir beklentimiz yoktur.
Tek çözüm bu işbirlikçi, sahte Müslüman, “dindar ve kindar” hükümetten kurtulmaktır.
Bunlar;
-Peygamber Muhammet’in sağlığından itibaren, “böyle olmazsa senden ayrılırız” tehdidiyle dine putperestlik geleneklerini sokanlardır.

-Peygamberin ölümünden sonra dini, diyaneti bozanlardır.

-Roma-Bizans’ın sadık işbirlikçileri, kripto Rumlardır.

-1774 Küçük Kaynarca anlaşmasıyla Rusların “gayrimslümlerin koruyucusu” olmasını Osmanlı’nın kabul etmesiyle, “Biz Müslüman değiliz” diyerek Ruslar, Gürcüler, Vatikan ve Fener patrikhanesiyle ortak ihanetler işleyen hainlerdir.

-II.Abdülhamit’in İngiliz çıkarları için tehlikeli olacağını görüp, yok yere 1876-1878 Osmanlı-Rus harbini çıkartanlar, Balkanlar’dan Kırım ve Kafkaslara OTUZ MİLYON Türk ve Müslüman’ın soykırıma uğratılmasına sebep olanlardır.

Öldürüldüğü 130 yıl sonra ispat edilebilen
Sultan Abdülaziz
-1774’den 1863 yılına kadar “DOKSAN” yıl boyunca Ruslardan, Gürcülerden, bütün batılı haçlı devletlerinden aldıkları askeri, mali, siyasi desteklerle isyanlar çıkartarak milyonlarca asker ve sivil halkın soykırımını yapan, devlete vergi, asker vermeyen, devleti Eskişehir’den doğuya sokmayan, kendilerine yönelik devletin askeri girişimlerini, batılı devletlerin devleti işgal tehditleriyle engelleyen, , efendilerinin destekleriyle devletin başına getirilen, bu hainlere hadlerini bildiren asker, sivil kim varsa, siyasi iktidar güçlerini de kullanarak İngiliz sicimiyle astıran,Türk ve Müslümanları öldürüp mallarını, kızlarını, eşlerini, yağmalayan, bu ihanetlerine son veren padişah Abdülaziz’i 1876’da Çırağan sarayına hapsedip, bileklerini keserek öldürerek öç alan işbirlikçi Ermeni ve Süryani hainlerdir.

-1916’da, Tiflis’e giderek “Rus polis memuru” zannettiği Nikolay Nikolaviç adlı Rus generaline, doğu Anadolu’nun askeri, stratejik haritasını teslim eden, Bitlis’e kadar bölgenin Çarlık Rusya’sınca işgalini sağlayan, YİRMİ MİLYON Türk ve Müslüman’ın soykırımını yapan, Ruslardan “kahramanlık madalyası alan Bediüzzaman/Deliüzzaman Siad-i Kürdiler, Şeyh Sait’ler, Berzenciler, Barzanilerdir.

-Ardından “Ruslara esir düştüm yalanıyla” Rusya’ya götürülüp, “Halife emriyle geldiği yalanını” söyleyip, Rusya Müslümanlarını devrimci sosyalistlere karşı kışkırtan, bu yüzden Gürcü papaz Stalin döneminde ALTMIŞ MİLYON Türk Müslüman’ın soykırımına zemin hazırlayanlardır.
-1916’da Doğu Anadolu’dan Çarlık Rus ordularını çıkartan Mustafa Kemal Atatürk’e “İslam Kürdistan’ı” kurulmasını engelledi diye “ömrü boyunca düşmanlık eden”, “YİRMİ ALTI” Kürt, bir o kadar gerici dinci isyan, YİRMİ İKİ” suikast hazırlayan, İslikilip’li Atıf Hoca, Kubilay’ın boynunu kesip sırığa asan Menemen’li Süryani Rum derviş Mehmet gibi sinsi, Müslüman görünen iç düşmanlardır.

Müslümanlığı bozan, en büyük vatan hainlerinden
Deliüzzaman Said- Kürdi Kendisine "Bediüzzaman"
(Asrın mucizesi) dedirten bir deli.
-10 Kasım 1938’de Atatürk’e darbe yapan, 12 Mayıs 1939’da İngiltere-Türkiye ticaret anlaşmasını imzalayarak, devleti İngiliz sömürgesi, 1943 Adana Yenice garında tren vagonunda görüştüğü İngiltere başbakanı Winston Churchil’in, “Mustafa da öldü artık Kürdistan’ı kuruverin” dileğine “Kürtler, dağlı, vahşi, eşikya millettir. Kurdukları devleti yaşatacak idare ve bilgi birikimine sahip değillerdir. Seksen yıl daha Türklerin arasında yaşayarak medenileşmeleri gerekir” diyen, 1947’de NATO’ya müracaat ederek Amerikan sömürgesi yapan İsmet paşalardır.

İsmet paşa talimatlarıyla, NATO müracaatlarını ve Amerikan sömürgeliği işlerini yürüten, 1952’de daha NATO’ya kabul edilmeden hiç bağımız olmayan Kore’ye asker gönderip, askerimizi “koloni/sömürge ordusu” yapan Adnan Mendereslerdir.

-1943 Yenice görüşmesinde belirtilen “SEKSEN YILLIK SÜRENİN DOLDUĞU TARİH” olan 2023’ü , devletin yeni yapılanması diye tanıtan, aynı yıl,Atatürk Cumhuriyetinin 100. yılında Türk devletini tarihe gömmeyi hedefleyen Recep Tayyip Erdoğan ve işbirlikçi hükümeti ile, halkın gazını alan TBMM içi ve dışı muhalefet partilerinden oluşan vatan hainleridir.

Haritayı tıklayarak büyütebilirsiniz.

Artık TBMM içinde, ülkenin birliği ve bütünlüğü için bir şeyler yapabilecek bir oluşum olmadığı,hepsinin, devleti yıkmak, halkın dinini, diyanetini değiştirip, dönüştürmek olan ihanet hükümetine destek oldukları, yaptıkları muhalefetin halkın gazını almaktan ya da kendilerine verilen paylardan memnun olmayan “kripto azınlıkların” çıkar mücadelesi yapmalarından başka amaçları olmadığı açıktır.

Bu topraklarda yaşayan, “dindar ve kindar” olmayan, antiemperyalist yani batılı devletlerin sömürgeciliğine karşı olan, devletin birliğini, bağımsızlığını, birlikte yaşadığı diğer kavimler ile sorunları olmayan, dindar, demokrat, dinsiz, Müslim, gayrimüslüm herkesin birleşerek yeni bir “BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİNE ORTAKLAŞA” girmeleri şart olmuştur.

Asırlardır, Ortadoğu toplumlarını kemiren “ebola, kanser, verem” gibi virüsü olmuş, dinci-kinci, Ermeni, Süryani, Yezidi, Yahudi işbirlikçilerin bu topraklarda ehlileştirilmeleri, iktidardan indirilmeleri şarttır.

Türk milletinin tek çaresi bu işbirlikçi hükümetten ve yandaşlarından kurtulmak, devleti devlet yapacak bir hükümet kurmaktır.

Daha fazla geç kalmak bir daha ayağa kalkamamak olacaktır!

TAKDİR MİLLETİNDİR

Bu da bir  takdir tercihidir.

Alaeddin Yavuz
keykubat /
adilyargic/
adilyargicc