DİKTATÖRLER VE İLAHLAŞMALARI
İnsan tabiatı genelde ortak özellikler gösterse de herkesin
kendisine özel bir tabiatı vardır.
Önce merhamet sömürüsü. |
Her insanın bir başı, dünyaya açılan penceresi olan iki gözü
vardır. İnsanı farklı kılan o iki gözün arkasındaki beyinde oluşmuş düşüncelerdir.
Bu düşüncelere göre;
Bazıları günlük geçimini temin edince “yarına Allah kerim”
der tatmin olur, şükür eder, dinlenmeye geçer ya da sosyal konulara, yardım,
hayır, hasenat işleri denilen konulara bakarlar, adaleti üstün tutarlar, zayıf
, düşkün insanları, hayvanları, tabiatı, hayvanlardan bitkilere, sulardan
bulutlara gözlerler, gözetirler, her şeyin bir denge üzerine kurulu olduğu
mantığıyla, iyi-kötü,az-çok arasında adaletli olmaya çabalarlar. Bunlarla da
mutlu olurlar.
Bazıları da hırslıdır, kazandıkça kazanmak, büyüdükçe
büyümek, herkesi kendisine kul köle etmeye varan büyük hırsların adamları
olurlar.
Sahip oldukları gücü, toplumun onlara verdiği idare, yönetim
yetkisini beyinlerindeki fikirlerle elde ettiklerinden,her şeyin en doğrusunu,
en mantıklısını hesaplayacak yetenekte olduklarına inanırlar ve bütün toplumun
itirazsız olarak kendilerine itaat etmelerini, kendi gibi düşünmelerini
beklerler.
Zaman içinde bunu emirlerle, yasalarla, yasaklarla topluma
dayattıklarında, kendilerini durdurabilecek yeterli bir güçle
karşılaşmadıklarında, kendilerini büyük görme duyguları yani egolar şişer daha
da zalimleşirler.
Bu gün ülkemizin 12 yıllık başbakanı ve cumhurbaşkanı/başkan
adayı Recep Tayyip Erdoğan gibi “her işi bileni, her göreve talip, havada,
karada,denizde, her yerde tek olduklarına inanırlar. Düzce milletvekili Fevai
Aslan’dan yardımcısı Bülent Arınç’a herkes onun “ilahi sıfatları” olduğunu
iddia eder, Hristiyanların son ölen tanrısı İsa gibi, onun da yaşayan tanrı
olduğunu savunmaya başlarlar. Kendi yaptıkları doğru-yanlış ayırmadan her
işlerini, doğru, adil, hırsızlıklarını, cinayetlerini hak görür ve gösterirler.
Oysa diktatörlük, “dini değerleri kullanarak” hükumet olan
ve hala topluma “din diye şırınga ettiği” ne idüğü belirsiz, bilmem hangi
sömürgeci devletin istihbarat masalarında düşünülmüş, üniversitelerinde
düzenlenmiş, çağdaşlığı değil, 2000 yıl önceki sapkınlık, cehalet içeren
hurafelerden ibaret şeylerdir.
Oysa, bu toplumun din kitabı Kur’an’da bir tanrı vardır, o
tanrı, Allah (Allah’a Müslümanlardan başkaları da tapınır) dini topluma biraz
baskıyla dayatmaya kalkışan peygamberine “ Biz, isteseydik herkesi Müslüman
yaratırdık, sen dini kimseye zorlama,
sen yalnızca tebliğci/bildiricisin. Biz iman etmeyenler için cehennemde korkunç
bir son hazırladık” Der. Yani, sen bildirme işini yap, kabul veya ret insanlara
kalsın, yargılama işi de bizim katımıza aittir diyerek diktatörlere açıkça
meydan okur.
Diğer yandan, insanları, kendisinin yerine bu dünyanın
halifesi ilan etmiştir. Böylece de insanların kendileriyle olan ilişkilerinden
tabiatla olan ilişkilerine sorumlu kılmış, her zaman adaleti öğütlemiştir.
Asırlardır, dini kitaplarını bile okuyarak anlamayacakları
bahanesiyle, kendi dinlerindeki aklı, mantığı, adaleti, ahlakı bile anlamaları
engellenmiş, eğitimleri engellenmiş, devletten, din uleması denilen
ruhbanlardan (İslam’da din adamlarında uluhiyet yoktur, Allah bunu
yasaklamıştır ve bunlar bilgilerine göre cemaatçe seçilirler) gelecek her emre,
her isteğe, önüne “Allah, Kur’an, Muhammed” adları konulmuş her cümleye “uğruna
can verecek” mal, köle bir toplum yaratılmıştır.
Dini de sapıklıklarına alet ederler. |
Başımızda, “Allah, Kur’an, Muhammed” sözlerini kullanarak
diktatörlük edenler de işte Allah’ın bile ne kendisine ne de peygamberine tanımadığı yetkilerle
kendilerini ilahlaştırmış, zalimleşmiş, her gün Müslüman toplumunu sömürgeci
devletlere köle edecek yasalar çıkartmak, birbirine kırdıracak, batılı
ülkelerden getirilmiş adları Sünni, Selefi, El Nüsra, El Kaide, Boko Haram ve
daha çıkacak olan nicelerine kıydırmakta, emzikli kadın- çocuklardan
yetişkinlere katlettiren ihanetlerini işlemektedirler.
Bu egoları şişmiş, tanrılaşmış, ruh hastası, zenginlik,
iktidar, güç hırsıyla gözleri, beyinleri kararmış insanları ayakta tutanlar da,
kimisi günlük rızkı, kimisi devamlı bir iş kimisi de devletten ihale gibi ballı
kaynaklı çıkarlar sağlayanlar sayesindedir.
Böyle zalimlerle dünyevi çıkarları için ortak hareket eden,
çıkar ve güç birliği edenler de gerçekten topluma dayattıkları dine/dinlere
inanıyorlarsa, bu dünyanın bir de öbür tarafı vardır.
İnanmıyorlarsa, çok yakında bu milletin ve milletlerin
tarihte Greklerin Olimpos’taki tanrılarına savaş açtıkları, onlara düşman
oldukları gibi, bu çakma ilahlara savaş ilan edeceği, birbirini yemek yerine,
hep bir olup bu çakma ilahları tarihten silecekleri, adaleti sağlayacakları
günler de uzak değildir.
Ülkemizde bu gün .R.T.Erdoğan varsa dünyanın her ülkesinde
de onun benzeri kürsel sömürgeci güçlerce tayin edilmiş memurlar vardır,
oralarda da onlara da direnecek bir halk vardır. Bu direniş beklenmelidir. Ya
da bu çakma ilahlar kendilerini, “halkın hizmetkarı” olduklarını
hatırlamalıdırlar.
Akla, bilime, mantığa dayalı adalet rehberiniz olsun. Çünkü
bütün din kitapları da yalnızca “aklı olanlara hitap ederler ve akıl sahibi ya
da özgürlüğü elinden alınmış olanları” dinden, ilahi emirlerden sorumlu
tutmazlar. Müslümanların da kitaplarında “aklı öneren” yüzlerce ayet vardır.
Takdir okuyanlarındır.
keykubat /adilyargic/ adilyargicc