Sayfalar

9 Temmuz 2014 Çarşamba

DİKTATÖRLER VE İLAHLAŞMALARI

DİKTATÖRLER VE İLAHLAŞMALARI


İnsan tabiatı genelde ortak özellikler gösterse de herkesin kendisine özel bir tabiatı vardır.
Önce merhamet sömürüsü.
Her insanın bir başı, dünyaya açılan penceresi olan iki gözü vardır. İnsanı farklı kılan o iki gözün arkasındaki beyinde oluşmuş düşüncelerdir. Bu düşüncelere göre;

Bazıları günlük geçimini temin edince “yarına Allah kerim” der tatmin olur, şükür eder, dinlenmeye geçer ya da sosyal konulara, yardım, hayır, hasenat işleri denilen konulara bakarlar, adaleti üstün tutarlar, zayıf , düşkün insanları, hayvanları, tabiatı, hayvanlardan bitkilere, sulardan bulutlara gözlerler, gözetirler, her şeyin bir denge üzerine kurulu olduğu mantığıyla, iyi-kötü,az-çok arasında adaletli olmaya çabalarlar. Bunlarla da mutlu olurlar.

Bazıları da hırslıdır, kazandıkça kazanmak, büyüdükçe büyümek, herkesi kendisine kul köle etmeye varan büyük hırsların adamları olurlar.

Sahip oldukları gücü, toplumun onlara verdiği idare, yönetim yetkisini beyinlerindeki fikirlerle elde ettiklerinden,her şeyin en doğrusunu, en mantıklısını hesaplayacak yetenekte olduklarına inanırlar ve bütün toplumun itirazsız olarak kendilerine itaat etmelerini, kendi gibi düşünmelerini beklerler.
Zaman içinde bunu emirlerle, yasalarla, yasaklarla topluma dayattıklarında, kendilerini durdurabilecek yeterli bir güçle karşılaşmadıklarında, kendilerini büyük görme duyguları yani egolar şişer daha da zalimleşirler.

Bu gün ülkemizin 12 yıllık başbakanı ve cumhurbaşkanı/başkan adayı Recep Tayyip Erdoğan gibi “her işi bileni, her göreve talip, havada, karada,denizde, her yerde tek olduklarına inanırlar. Düzce milletvekili Fevai Aslan’dan yardımcısı Bülent Arınç’a herkes onun “ilahi sıfatları” olduğunu iddia eder, Hristiyanların son ölen tanrısı İsa gibi, onun da yaşayan tanrı olduğunu savunmaya başlarlar. Kendi yaptıkları doğru-yanlış ayırmadan her işlerini, doğru, adil, hırsızlıklarını, cinayetlerini hak görür ve gösterirler.

İşte, kendisinden önceki askeri diktatörlüğü kaldırmakla övünürken, kendi diktatörlüğünü görmezden gelen ilahlaşmanın ülkemizdeki en son örneği de AKP hükumetinin “her şey olan adam” olan yaşayan/ölen tanrıları Recep Tayyip Erdoğandır.


Oysa diktatörlük, “dini değerleri kullanarak” hükumet olan ve hala topluma “din diye şırınga ettiği” ne idüğü belirsiz, bilmem hangi sömürgeci devletin istihbarat masalarında düşünülmüş, üniversitelerinde düzenlenmiş, çağdaşlığı değil, 2000 yıl önceki sapkınlık, cehalet içeren hurafelerden ibaret şeylerdir.

Oysa, bu toplumun din kitabı Kur’an’da bir tanrı vardır, o tanrı, Allah (Allah’a Müslümanlardan başkaları da tapınır) dini topluma biraz baskıyla dayatmaya kalkışan peygamberine “ Biz, isteseydik herkesi Müslüman yaratırdık,  sen dini kimseye zorlama, sen yalnızca tebliğci/bildiricisin. Biz iman etmeyenler için cehennemde korkunç bir son hazırladık” Der. Yani, sen bildirme işini yap, kabul veya ret insanlara kalsın, yargılama işi de bizim katımıza aittir diyerek diktatörlere açıkça meydan okur.
Diğer yandan, insanları, kendisinin yerine bu dünyanın halifesi ilan etmiştir. Böylece de insanların kendileriyle olan ilişkilerinden tabiatla olan ilişkilerine sorumlu kılmış, her zaman adaleti öğütlemiştir.


Asırlardır, dini kitaplarını bile okuyarak anlamayacakları bahanesiyle, kendi dinlerindeki aklı, mantığı, adaleti, ahlakı bile anlamaları engellenmiş, eğitimleri engellenmiş, devletten, din uleması denilen ruhbanlardan (İslam’da din adamlarında uluhiyet yoktur, Allah bunu yasaklamıştır ve bunlar bilgilerine göre cemaatçe seçilirler) gelecek her emre, her isteğe, önüne “Allah, Kur’an, Muhammed” adları konulmuş her cümleye “uğruna can verecek” mal, köle bir toplum yaratılmıştır.
  
Dini de sapıklıklarına alet ederler.

Başımızda, “Allah, Kur’an, Muhammed” sözlerini kullanarak diktatörlük edenler de işte Allah’ın bile ne kendisine ne  de peygamberine tanımadığı yetkilerle kendilerini ilahlaştırmış, zalimleşmiş, her gün Müslüman toplumunu sömürgeci devletlere köle edecek yasalar çıkartmak, birbirine kırdıracak, batılı ülkelerden getirilmiş adları Sünni, Selefi, El Nüsra, El Kaide, Boko Haram ve daha çıkacak olan nicelerine kıydırmakta, emzikli kadın- çocuklardan yetişkinlere katlettiren ihanetlerini işlemektedirler.

Bu egoları şişmiş, tanrılaşmış, ruh hastası, zenginlik, iktidar, güç hırsıyla gözleri, beyinleri kararmış insanları ayakta tutanlar da, kimisi günlük rızkı, kimisi devamlı bir iş kimisi de devletten ihale gibi ballı kaynaklı çıkarlar sağlayanlar sayesindedir.

Böyle zalimlerle dünyevi çıkarları için ortak hareket eden, çıkar ve güç birliği edenler de gerçekten topluma dayattıkları dine/dinlere inanıyorlarsa, bu dünyanın bir de öbür tarafı vardır.
İnanmıyorlarsa, çok yakında bu milletin ve milletlerin tarihte Greklerin Olimpos’taki tanrılarına savaş açtıkları, onlara düşman oldukları gibi, bu çakma ilahlara savaş ilan edeceği, birbirini yemek yerine, hep bir olup bu çakma ilahları tarihten silecekleri, adaleti sağlayacakları günler de uzak değildir.

Ülkemizde bu gün .R.T.Erdoğan varsa dünyanın her ülkesinde de onun benzeri kürsel sömürgeci güçlerce tayin edilmiş memurlar vardır, oralarda da onlara da direnecek bir halk vardır. Bu direniş beklenmelidir. Ya da bu çakma ilahlar kendilerini, “halkın hizmetkarı” olduklarını hatırlamalıdırlar.

Akla, bilime, mantığa dayalı adalet rehberiniz olsun. Çünkü bütün din kitapları da yalnızca “aklı olanlara hitap ederler ve akıl sahibi ya da özgürlüğü elinden alınmış olanları” dinden, ilahi emirlerden sorumlu tutmazlar. Müslümanların da kitaplarında “aklı öneren” yüzlerce ayet vardır.

Takdir okuyanlarındır.

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc