Sayfalar

1 Haziran 2013 Cumartesi

AKP HALKA SAVAŞ AÇTI


AKP HALKA SAVAŞ AÇTI

İstanbul Taksim meydanını düzenleme bahanesi altında kamu binalarını ve arazilerini yabancılara peşkeş çeken, bunun için Topçu kışlasını yıkan, ağaçları söktüren, daha dün akşam saatlerinde yıkımı durduran mahkeme kararına dayanarak meydana gidip ağaçlara sarılarak ağaçların kesilmesine karşı mücadele veren, ellerinde taş bile olmayan, müzik çalıp halay çeken insanların üzerine polisi saldırtan AKP hükumeti yeryüzünde eşi az görülen bir zulme imza atmıştır.
Toma adlı su topu püskürten arazöz tarzı zırhlı araçlarla halkın üzerine aşırı tazyikli su fışkırtarak insanları dört beş metre uzağa top gibi döndürerek fırlatan, kafasının üstüne düşüren, eskiden üzerlerine ithal edildiği ülkenin adı, üretim tarihi v.b bilgileri barındıran etiketlerini de “Amerikan karşıtlığını körüklediği için sildirdiği menşei belirsiz gaz bombalarını” fırlattırıp halkını zehirlemiş, kendi halinde insanları devletine, polisine düşman ilan etmiştir.

 TOPÇU Kışlası yerine AVM (Alışveriş Merkezi) yapılacağını büyük şehir belediye başkanı Kadir Topbaş televizyon ekranlarından yalanlamışsa da gene AKP’nin yandaşı Bugün adlı haber kanalında gece haberlerinde inşaatı yürüten şirketin yetkilisi AVM inşaatını doğrulamıştır.


Mahkeme kararına rağmen kanunsuz emirlerle halkı kendi güvenlik ordusu olan Polis teşkilatı ile çatıştırarak düşman ettirmiştir.
Otuz yıldır polis teşkilatının büyük emeklerle yarattığı “halkının yanında yardımcı, sevilen, sempatik polis imajı” yerini 12 Eylül 1980 darbesi öncesinden daha kötü bir imaja terk ettiyse tek sorumlusu hükumet ve onun emir eri, kanunsuz emirlerini harfiyen uygulayan, hırslarını halkının üstünde tutan köle bürokratlarıdır.
Televizyon kanallarında olay futbol maçı anlatımını andırır biçimde ifadelerin kullanıldığı Polis-Halk savaşı tanımlamalarıyla dolmuştur.
Kadıköy'de toplanı Boğaz Köprüsünü geçen halk, Beşiktaş'ta coplanıp gazlanmıştır.

Bu ifadelerden birisi;
“-Polis … caddede gaz bombaları fırlatarak göstericilere karşı ilerlemektedir!”
-“Polisin üzerlerine gaz bombaları atmasına, araç sürmesine rağmen halk kaçmayarak direnmektedir”
Polis, otuz yıldır süren PKK eylemlerine bile bu şiddetle müdahale ettirilmemiştir.
Ellerinde bu ülkenin bayrağını taşıyan, devletin “T.C” olan adının değiştirilmesine karşı çıktıkları için orantısız güç kullanan polis saldırılarına maruz bırakılmıştır.
Amerika ve Avrupa birliğinin açık destekleriyle iktidar edilen AKP hükumetinin ülkemizin topraklarını, kamu kurum ve kuruluşlarını tek tek tabancılara satan siyasetlerine ellerinde bu devletin resmi bayraklarıyla “Tam Bağımsız Türkiye” diyen insanları tutuklanmış, hapislere tıkılmış, suçları hakkında iddianame bile hazırlanmadan yıllarca suçlarını bilmeden hapsedilmiştir.
 
   “Yargı bana engel oluyor, hükumetin uygulamalarını engelliyor” gibi bahanelerle yargı kurumlarının başlarına kendi yandaşlarını geçirmiş, yargıyı sadece hükumetin icraatlarını aklayan, başta başbakan olmak üzere siyasi yandaşlarını koruyan kurum haline getirmiştir.
Her gün çıkardığı sözde “uyum yasalarıyla” çalışan işçi ve memurların hak ve özgürlüklerini kırpmış, köleleştirmiştir. Emekçi, özgürlük düşmanı olduğunu kanıtlamıştır.
Ortaçağ köleciliğini özendiren yayınlar yaparak halkı karanlık ortaçağ şartlarında yaşamaya zorlamaktadır.
Kendi yaptıklarını eleştiren köşe yazarından internette eleştiren lise öğrencilere kadar herkesi tutuklatıp yargı önünde mahkûm ettirmiştir.
Avrupa Birliği uyum yasalarıyla olsun, çağdaş hukuk devleti gereği olmak amacıyla olsun geçmişte verilmiş bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasalarını iptal etmiş, kendi aleyhinde olacak hiçbir basın açıklamasından mitinge, köşe yazısından görsel medya yayınına izin vermemiş, bütün basını etkisi altına almıştır.
 
Son 36 saattir İstanbul’dan Ankara’ya ve ardından bütün yurda yayılarak devam eden İstanbul’a destek eylemlerinde yüzlerce yaralı ve yoğun bakıma alınmış insanlar varken haber kanalları dahi yemek, moda, vahşi yaşam belgeselleri yayınlamaktadır. Bu hükumet korkusundan halkının hükumetçe sindirildiği baskılara gözlerini kapayan böyle bir basın örneği ilk kez yaşanmaktadır.
Halkına karşı körleşmiş, iktidarın kölesi olmuş böyle bir basın yakında her gün artan halk eylemleriyle bu hükumet gönderildikten sonra ne yapacaktır? Halkının yüzüne nasıl bakacaktır? Hiç düşünmez mi?
AKP yalaması Ciner grubuna bu gün de Show Tv grubunun peşkeş çekildiği haberlerini basından aldık. AKP tüm basını tekeline geçirmeyi hala sürdürürken bu ülkede basını hükumetten ihale almak için kullanan patronlar yarın halk tarafından linç edildiklerinde bunu karşılığını alacaklardır.
 
Taksimdeki yıkım faaliyetlerini durduran mahkeme kararına rağmen polise halka orantısız güç kullanma emrini veren başta başbakan, içişleri bakanı, İstanbul valisi, İstanbul emniyet müdürü ve sıralı alt grup bürokratları polise “Kanunsuz emir vermek ve uygulatmaktan, halkı devlete karşı kin ve nefret duygularına teşvik etmekten” yargılanacaklardır.
Hiçbir bürokratın ve kamu görevlisinin “yasalarla belirlenmiş görevlerinin dışına çıkmaya hakları yoktur.” Çıkmaları halinde idari olarak mesleklerinden men, adli olarak yasada belirtilen hapis cezalarını hak etmiş olmaktadırlar. Bunların sorulacağı günler yakındır. Eylemler bunu göstermektedir. Çünkü hiçbir emperyalist ülke, bir günde İstanbul gibi bir şehrin göklerini gaz bombalarının dumanlarıyla kaplatan, halkını sopaya çektiren, evlerinde gazdan oturama hale getiren, gecenin üçünde tencere tava çaldırarak sokaklara döken, zehirleyip, dövdürüp hastanelere dolduran “yıpranmış işbirlikçi siyasi iktidarlarını” o ülkenin halklarına karşı desteklemezler.
Dün akşam Amerika ve Avrupa Parlamentosu merkezli gelen açıklamalar bunu göstermektedir. Onlar başbakanın bu gün yaptığı tehditlerden korkacak yerli basın patronlarına benzemezler. Başbakan bu tehdit işine öyle alıştı ki artık kendini iktidarda tutan sahiplerini de tehdit eder hale geldi.
Bu durumu da onun fırıldaklığının son demini yaşamadığına işarettir.
Batının AKP’ye verdiği krediyi sonlandırmaması halinde yakın gelecekte bu ülkede batıya ait hiçbir şeyin kalmayacağını da hesaplaması gerekir.
CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu gün Kadıköy mitingini iptal ederek Taksim’de direnen vatanseverlere destek kararı almıştır. Kutlarım.
Halka gaz maskesi dağıtan Harbiye Askeri Müzesi komutanına ve askerlerine de teşekkür ederim. Bu komutanın “halkı koruyan tutumu yüzünden” yakında en uygun olarak “Hakkâri taraflarına sürgün yiyeceğini” garanti ederim.
Ayrıca gecenin geç saatlerinde Tarlabaşı mevkiinde bazı araçların yakıldığı haberleri çıkartıldı. Bunun AKP hükumetinin emriyle, halkın haklı eylemini “terör eylemi” olarak göstermek için derin devlet güçlerine yaptırıldığını düşünüyor ve inanıyorum.
Derin devlet-M.İ.T- Polis İstihbaratı-Askeri İstihbarat-PKK işbirliği çerçevesinde bu eylemler gerçekleştirilmiş olabilir ki öyledir.
Çünkü halkın haklı eylemi karalanmazsa hükumetin bunca rezillik karşısında artık istifadan başka şansı yoktur!
 
Komşumuz Bulgaristan’da dört, beş ay önce, bir mitingde “polisin halka orantısız güç kullanması yüzünden”  mevcut hükumet, “Polisinin halkına şiddet uyguladığı bir ülkenin başbakanı olamam!” diyerek istifa etmiş seçi kararı almıştır.
Bizimkilerin ise yüzlerine tükürsen “Ya Rab Şükür daha yok mu?” yüzsüzlüklerinin kendilerini rahatsız etmemesine, hatta “uyanıklık olarak saymalarına” rağmen, bu aşağılık halleri, sıradan bir insanın bile onurunu rencide etmektedir.
Böyle kazanılan bir gücü, zenginliği, iktidarı istemem ben! İsteyeni de devletimin başında “temsilcim” olarak göremem!
Son 36 saattir süren direnişlerde yaralanan, hastanelere düşen, her türlü sıhhi rahatsızlık geçirenlere acil şifalar diliyor, her şeye rağmen uykusuz, aç, sırılsıklam ıslanmış, solunum rahatsızlıkları çekerek, polis copları yiyerek direnenlere de selam olsun!

Yazacak o kadar şey var ki ama gereksiz uzatmanın faydası yoktur. İstenilen dile getirilmiştir. Yazımı, “Bir zamanlar bir yar vardı bakmaz oldu yüzüme…” diye devam eden eski bir halk türküsünün tarafımdan uyarlanmış dörtlüğüyle devam ediyorum.

Bir zamanlar Tayyip vardı,
Umut idi ülkeme,
Başkasına bel bağlamış,
Düşman oldu millete!

Dönme bana ey hain,
Amerika’dır yerin,
Git görünme gözüme,
Valla seni ezerim!

Halkının üzerine güvenlik güçlerini bu derece, insafsızca saldırtan hiçbir iktidar o halkın hizmetçisi olamaz!
O ülkede adalet ve demokrasiden bahsedilemez.  O iktidara bel bağlayan güçler de zarar ederler!

Başta halkına savaş açan “eşbaşbakan”, yandaşları ve ailesinin sokaklara çıkamayacakları, Filipinli Ferdinand Marcos gibi sahiplerinin kucaklarına kaçacakları, sahiplerinin de “Halkını soyan siyasilerin mallarına el koyma yasası” gereğince gizli hesaplarına el koyacakları ve kıçlarına tekmeyi basacakları günler yakındır!

Parasına ABD el koyduğu için gurbette züğürt olan F.Marcos
Her hainin, işbirlikçinin bir son kullanma tarihi vardır. Bunların da o tarihleri gelmiştir.

Ellerinde hiç bir şey olmayan ve sadece polisin karşısında dikilen insanların masum bir şekilde başlattıkları Gezi Parkı ve Topçu kışlası yıkımı ve yerine AVM inşaatı protestosuna katılanları "şiddet ve aşırı güç" kullanarak darp, taciz, hastanelik eden AKP hükumetinin "yıldırma siyaseti" geri tepmiş, ülke çağında yayılan bir halk hareketine dönüşmüştür.
Bu da AKP ve ona bel bağlayanların ümitlerini boşa çıkarmıştır.

Artık RE.T.E Masonu Tayyip "Sopayla da iş yapamaz!"

Halkını arkasına alacağı ve Ortadoğu’yu ABD-AB koalisyon sömürgeci güçlerine teslim edeceği umulan AKP umulanın aksine her yaptığı ile önce Türkiye sonra da bölge halklarını karşısına almıştır.

Bu da başarısızlıklarının son örneğidir.

Def ol Tayyip def ol def ol!
Al tayfanı def ol def ol!

Takdir okuyanındır!

BABAMI DA TOPRAĞA VERDİM!

15 Şubat 2013 günü kızımı toprağa vermemin acısını henüz sindiremeden, iki yıldır alzheimer tedavisi gören babam 05.6.2013 günü sabah saatlerinde vefat etmiştir.
15 gündür babamın ölümü ve ardından yapılması gerekenlerle meşgul olduğumdan piyasadan kaybolmak zorunda kaldım!



 Ölümler başladığı zaman art arda geliyor.
Kızımın ölümünün ardından geçen yaklaşık beş ayın sonunda babamı da ebediyete uğrladık ve kızımı toprağa ellerime verdiğim gibi babamı da ellerimemezarına yerleştirdim.

Toprağın bol olsun baba!


 BİR YASTIKTA YETMİŞ YIL!


Evlendikleri zaman babamın 16, annemin yaşı ise 15'miş. Babam 86 yaşında 05.6.2013 günü vefat ettiğinde evliliklerinin 70'nci yılındaydılar.
Şimdi annem eşinin özlemini çekmeye şimdiden başladı ve kavuşacağı günleri saymaya başladı!



Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc