Sayfalar

2 Mayıs 2013 Perşembe

BIR MAYIS TATBİKATINDAN ORDUNUN TASFIYESINE


BİR MAYIS TATBİKATINDAN ORDUNUN TASFİYESİNE


Bu gün 01 Mayıs 2013. Yeryüzünde bütün işçi ve emekçilerin bayramı. Bu güne kadar emekçiler, onların örgütlendiği gerçek emekçi sendikaları, onları baltalayan sarı sendikalar tarafından haklı ya da yüzsüzlükle kutlandığı gibi bu gün de bütün yurtta huzur içinde İstanbul’da ise devlet terörü ile kutlandı. Elbette buna kutlama denilirse.
Elli kişilik temsili heyetle Taksim meydanına koyduğu çelengin başında davul zurna çalan Hak-iş adlı “sarı sendika” bana sorarsanız bu bayramın tek yüzsüzüydü. Çünkü bu hareketiyle diğerlerinin haklı mücadelesini “anarşi” olarak nitelemiş oluyordu. Bu sendika kuruluşundan beri de böyledir zaten.
Gelelim konumuza.
Bir Mayıs bayramından haftalar öncesinden her sendika, her siyasi parti ve emek kuruluşu, toplanacakları yerleri tespit etmişler ve bunun da gerekçesini taraftarlarına açıklamışlardı.

Örneğin, İşçi Partisi Ulusal Kanal’dan yaptığı yayınında şöyle diyordu;
“Bir Mayıs bayramını PKK bayrakları arasında kutlamak istemiyor, elinizde Türk Bayrağı ile kutlamak istiyorsanız Beşiktaş’a bayrağınızı alın gelin…!”

Ötekileri de kendilerine göre yaptılar ve halkın hem iktidar hem de muhalefet partilerinin duyarsızlıklarına karşı tepkilerini ortaya koymak için katılımın milyonları aşacağını görmek için de kâhin olmaya gerek yoktu.
Önümüzdeki yıl olacak yerel seçimleri, ardından genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri düşünüldüğünde, toplanacak kitlelerin hükumetin önümüzdeki 70 yıllık planlarını bozacağı da ortadaydı. Haliyle iktidar partisi bu kalabalığın önlenmesi için her şeyi yapmalıydı.
Yaptı da.

1-      Bütün kara, deniz, metro, demiryolu ulaşımları engellendi.
2-      İstanbul’a diğer illerden gelenler ile İstanbul içinde bir yerlerden delik bulup yarımadaya gelenler geri döndürüldü.
3-      DİSK kendi sendika binasına resmen hapsedildi.
4-      SkyTurk kanalında yavru Hacaloğlu’nun programında iddia edildiğine göre CHP’nin tuttuğu 200 kadar otobüs polis tarafından bağlanmak ve ruhsatlarına el konulmak ile tehdit edilerek geri çevrildi.
5-      Emniyet Müdürlüğünün açıklamasına göre 22.000 Polis, kutlamaları engellemek ve emekçi halka saldırmakla görevlendirildi.
6-      Bunca önleme, kollama tedbirlerine rağmen gene de hatırı sayılan bir kalabalık Taksim’e yürümeye devam etti.
7-      Beşiktaş bölgesinde toplananlar da Taksim’e yürüyecekleri endişesiyle polis saldırısına uğradı. Bizzat CHP Genelbaşkan yardımcısı Gürsel TEKİN başta olmak üzere gazdan zehirlenerek yanındakilerle hastaneye kaldırıldı. Hastaneler, polis nezarethaneleri doldu taştı.
8-      Evlerinin kapısı önünde meraklı gözlerle olayları gözleyen çocuklar da kafalarına düşen gaz bombalarından nasiplerin aldılar. 
9-      Demir bilyeler fırlatan sapanlı aşırı (!) devrimci gençler polisle çatıştılar. Bu da PKK ve KCK şehir militanlarının yıllardır polisle yaptığı çatışmalardaki gençleri akla getirmektedir.
10-   Polis teşkilatı ve Valilik ortak olarak kusursuz bir tatbikat yaptılar. Hiçbir yerde fire vermediler. Taksim’e izinsiz giren olmadı. Kuşlar ile polis bir de sarı sendikacılar.
Son onuncu maddede Valilik ve Emniyetin ortak tatbikatı konusu asıl göz önüne getirmek istediğim konudur.
 
Geçmişi Turgut Özal ve 1980 cuntası zamanlarına uzanan “Ortadoğu’da feodal yapılanmaları demokratikleştirilmesi ve Türkiye’nin jandarmalığında batılı devletlerin çıkarlarının korunmasını hedefleyen AKP’nin B.O.P projesi gereğince ülkemiz ve komşu üç devlette kurulacak KÜRDİSTAN  ile sözde “Yeni Osmanlı” projesi gereğince devletler küçülecek ve orduları tasfiye edilecektir.

PKK’nın yayın organı Sterk Tv’den Kandil şefleri Murat Karayılan’ın istekleri arasında İmralı sakininin salıverilmesi ve kendilerine büyük zarar veren Özel Kuvvetlerin tasfiyesi yer almaktadır.

Daha iki gün öncesi TBMM’de muhalefetin MHP ve CHP kanadı bu utanmazlığı gündeme getirmiş ve “AKP’nin gerçek yüzünü Kandil ortaya çıkardı” yorumunda birleşmişlerdi.
İlginç bir şekilde 28 Şubat olayından sonra da Polis Özel Hareket’i bizzat ordu tarafından tasfiye edilmiş ardından bölge karakollarında sıradan görevlere verildiklerinde teröristler kendilerinin düşmanı saydıkları polisleri keklik gibi avlamışlardı. Karayılan’ın bu isteğiyle bu gün sıra Orduya geldiği apaçıktır.
Bunun ardından “Soğuk Savaş Artığı” olan ve TSK mı NSK (Nato Silahlı Kuvvetleri) mı olduğu belli olmayan bu yapılanma da tasfiye edilecektir.

Bunu takiben de ülkemiz de 36 parçaya bölünerek küçük “eyaletçikler” kurulacak ve orduya gerek olmaksızın kitle olaylarını bastırmada eğitimli polis güçleriyle kontrol edilebilecek halk grupları oluşturulacaktır.
Bu yüzden Polis Kuvvetlerinin kuvvetlendirilmesi, ordunun yerini alabilecek deneyimler kazandırılması gerekmektedir.


Bir Mayıs bayramı bu tecrübeleri polis teşkilatına kazandıracak tatbikat olanağını vermiştir. Bölücü örgütün militanları da ister istemez bu tatbikatın gerçekçi olmasında her şeyleriyle katkıda bulunmuşlardır.
Birkaç gün bu bayram tartışmaları sürer ardından gündem yaratmakta en mahir başbakanımız sürdürmekte olduğu AKPKK Çözüm Süreci Saçmalığını hazmettirmek için geçen ki “Ayran” muhabbetine benzer yeni kapsızlar ortaya atarak gündemi sulandıracaktır.

Ha, kimse bana “Ordunun tasfiyeye itiraz edeceğini, izin vermeyeceğini söylemesin!”
Ben AKP’yi bizzat Ordunun getirdiğini yazdım, bana kızdılar, bağırdılar, hatta karşı devrimci ve cahillikle suçladılar da ne oldu?
Bu gün ordu AKP’ye ve emperyalizme  “çok özel paşaları” Nejdet Özel paşa ile teslim olmadı mı?
Topuk selamlarının sesleri hala geliyor dinleyin bak, gene Bülent Arınç topuk selamı istemiş.

DİKKKAAAAT! Bülent Arınç sağda!
Çat topuk selamı verilecek! Ver!


Böyle özel paşalarla yıkılan Osmanlı, Atatürk Devrimleri değil miydi?

1968-1980 arasında yaratılan “sağ-sol” savaşlarını bastırıp ülkeye “huzuru getirdiklerini iddia edenlerin, 1980’lerde Orduya “gerilla savaşında eğitim kazandırılması ve modernizasyonunun sağlanması” amacıyla, cezaevlerine doldurulmuş Kürt Solcularının “haksız işkencelerle” devlete düşman edilip, sözde AB yasalarıyla çıkartılan aflarla salınmalarını, dağlarda kurdurulan APO’nun çiftliğine doldurulmalarıyla kurulan ve “birkaç çapulcu” olarak yorumlanan PKK, geçen30 yılsonunda günümüzde “bağımsızlık savaşı kazanmış, dört devletten toprak koparıp Büyük Kürdistan’ı kuracak bir Kürt Ordusu” haline getirilmiştir. Hatta bu günlerdeki zafer çığlıkları bu vatan için kan, ter dökenleri, şehit verenleri çok sarssa da hükümet ile örgüt yandaşlarınca hissedilmemektedir.
 
Hatta TSK ve diğer kurum ve kuruluşlarca da öyle.
Bu gün, Atatürk Cumhuriyeti de ordusu dâhil tüm kurum ve kuruluşlarıyla tasfiye edilirken adı “TSK” (Türk Silahlı Kuvvetleri) olan kurum çoktan tasfiyeyi sindirmiştir.

Yandaş medyada her gün “köleciliğin, kendini idare edemeyen aptal insanların zeki insanlarca istihdam edilerek hak etmedikleri refah düzeyine kavuşacakları çok iyi bir düzen” olduğunu utanmadan savunan ve Hürrem sultan örneğiyle ballandıran AKP’nin çalışan işçi-memur, çiftçi tüm emekçilere sosyal haklar vermeyi değil, olanları da almayı hedeflediğini lütfen görünüz.

2010 referandumunda emeklilere bile sendika sözü veren AKP’nin daha geçenlerde sendika kurdukları için “altı polisi” meslekten atması bu günkü Bir Mayıs Bayramında yaptığı saldırıyı zaten açıklamaktadır.
AKP, 1000 yıldır haçlılarla işbirliği içinde olan, Türk, Müslüman, milli siyaset maskesi ile iktidarı ele geçirmiş Yezidi Kürt, Süryani Arap, Ermeni, Rum ve Yahudi koalisyonudur. Bu dinler milliyetçi ve ırkçı olmalarının yanında kölecidirler.
 
Bizans’ın Hıristiyan olmasına kadar Roma ve Bizans’ı, kuruluşundan yıkılışına Osmanlı’da defalarca dini kullanarak iktidarı ele geçirmiş olan bu yapılanma bu gün de iktidarda ve mevcut devleti tasfiye etmekte, Atatürk devrimleriyle kazanılan hak ve özgürlüklerin elden alınmasında öncülük etmektedir.
Batılı soydaşları ile gerçek Müslüman ve Türk dünyasını “köleleri” haline getirme planlarını ancak halk engelleyebilecektir.

Gelecek 15 yıl içinde kendi evinizde, köyünüzde, işyerinizde bunların ve batılı sahiplerinin “bedenleri üzerinde dahi hakları olmayan köleleri” olup olmamaya karar vermek te sizlere düşmektedir.
Uyandıran olmadı demeyiniz!
Olayları doğru takip edip doğru yorumlayabiliyorsanız, geleceği “kâhin olmadan da” görebilirsiniz.
Takdir okuyanındır.

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc