Sayfalar

19 Ocak 2013 Cumartesi

TURKEY HİNDİ DEMEK DİYE DEVLETİN ADINI MI DEGİSTİRELİM



TURKEY HİNDİ DEMEK DİYE DEVLETİN ADINI MI DEĞİŞTİRELİM?
 


Türkiye'nin İngilizce adının "Hindi" anlamına gelen "Turkey" olmasının sırrını bilmeyen sözde aydın bir hanım, buradan yola çıkarak devletin adının değiştirilmesini isteyen bir yazı yazmış.

Yok, efendim Amerika’da bilmem nerede Türkiye deyince Hindiyi biliyorlarmış ta mışmış!

Yok şöyle olmuş muş ta gerçek hikâyeymiş te miş miş.

Ülkemizden yaklaşık 20.000 km uzakta, Türkiye’nin 30-40 katı büyüklüğünde Amerika kıtasında veya Kanada’da ya da dünyanın bilmem neresinde herkesin Türkiye’den haberdar olması gibi evrensel bir yasa mı var?

Yok!

Bizim yaklaşık yedi milyar insana Türk ve Türkiye adını ezberletmek gibi bir görevimiz mi var?

Yok!

Tarihi bizi yazmıştır ve hala yazmaktadır, merak eden bulur, öğrenir, tanır!

Bizim Türkiye’de yaşayan vatandaşlarımız kaç ülkenin adını sayabilmekte ve kaç ülkeye gidebilmişlerdir. Bu ülkenin vizelerle ülke içine hapsedilmesini ve cahil kalmasını sağlayan bu gün bu ülkenin adını ve anayasasını değiştirmeyi öneren işbirlikçi güçlerinden başkası değildir.

Batılılar Hıristiyan olduklarından ve dünyaya da egemen olduklarından seyahatlerini Hıristiyan ülkelere yapmaktadırlar aynen bizimkilerin umre, hac için Arap ülkelerini seçmesi gibi.

Sen gidip herhangi İngiliz dili konuşan bir ülkenin köyünde kasabasında “I’m from Turkey” (Türkiye’liyim) derken milliyetçilik yapıp ta “Turkey yerine Türkiye” demezsen Türk ve Türkiye’den haberi olmayan insanlar sana gülerler.

Ben yurt dışında ve ülkemde daime “Türkiye” vurgusunu hep yapmışımdır. Çünkü İngiliz bana dillerini düzgün telaffuz etmem için dayatma yapıyorsa ben de ona ülkemin ve milletimin adını düzgün telaffuz etmesi için dayatırım.

Siz de dayatın!

Korkmayın yemezler, milletinize ve ülkenize saygınızdan dolayı kutlayanlar kınayanlardan fazla olacaktır. Deneyiniz!

-Siz “Turkey” diyorsunuz ama biz “Türkiye” diyoruz, siz de öyle deyin ve yazın diye bir mücadeleyi de başlatmak ta sizlerin aklına gelmez. Facebook’ta bunu sürdüren birçok grup hala vardır.

Türk’ten ve Türkiye’den bile haberi olmayan insanlar kadar “Türkiye” adını benimsemeye açık insan bulamazsınız!

Sizde bu boşluğu fırsata çevirecek beyin yoksa ben ne yapayım?

“Vermeyince mabut neylesin sultan Mahmut! Deyimi böyle mallar, hainler içindir.

AKP döneminde bu ülkede Bayrak bile fazla görülür oldu!
Bir insan, eğer ki art niyetle yazmıyorsa bu kadar yazı yazmadan önce çıkar kitaplarından internete bir dolaşır, bir araştırır. Bu milletin adı binlerce yıldır Türk'tür ve bütün batı dünyası Miryakefalon (1176-Isparta) savaşından beri Anadolu'ya "Türkiye" anlamında Turchia, Turkey gibi adlarla anmışlardır ve halen de anmaktadırlar.

Turizm polisinde çalıştığım 1980’li yıllarda bazı zıpır Avrupalı gençler de bu konuyu dile getirip benle makara yapmaya kalktıklarında onlara aşağıdaki tarihi bilgileri verdiğimde hepsi özür dileyip, verdiğim bilgi için de teşekkürler etmişlerdi.

Bilmeyenlere;

Kolomb 1492'de Amerika'yı Hindistan sandığından "Hint, İndia" dediğinden Avrasya kıtasında bulunmayan Hindiyi de getirdiğinden bu hayvana Hindi denildi. Hindistan'da bu yüzden, bu güne kadar devletin adının değiştirilmesinin gündeme geldiğini ne okudum ne duydum. İspanya kralı ve İngiliz kraliçesi Kolomb'un bilinmeyen bir yer bulduğunu ama tam tespit edemediğini düşündüklerinden onu kaşif saymadılar ve adam başarısız sayıldı. Çok sonradan İspanyolların Amerikan hâkimiyetleri döneminde ilk çıktığı bölgeye "Colombia" adı verildi. Bu gün uzay rampalarının da bulunduğu ABD'nin büyük eyaletlerinden birisidir.

Yıllar sonra Americo Vespuçi'yi İngiliz saltanatı Kolomb'un güzergâhını takip etmek üzere Atlantik’e yolladığında yeni kıtayı zorlanmadan buldu. O da Orta Asya gezisinden yeni döndüğünden Kızılderili çadırlarını Türk çadırlarına benzetti.

Getirdiği Hindi'ye de Amerika kıtasına da önce İngilizler Turkey mi diyelim şeklinde düşündüler.
Ama Osmanlı İmparatorluğuna İngilizler zaten "Turkey" dediklerinden yeni keşfedilen yere yeni ad gerektiğine karar verdiler ve Americo Vespuçi'nin adı “America” kıtaya verildi. Ama Hindi'nin adı “turkey” olarak kaldı.

Hindi anlamındaki adın İngilizce'de "turkey" olarak küçük harfle yazılmasına dikkat edilir.

Hollanda Avrupa’nın keşifler çağında yeryüzünün her yerinde sömürgeler kurmuş, güçlü bir devletidir ve adı iki kelimeden oluşur. “Hole” çukur demektir, “Land” ise “ülke, toprak” demektir. Hollanda eşittir “Çukur Ülke” demektir.

Hollandalı da İngilizce ve Filamanca (Hollanda’nın resmi dili) “Dutch” (Daç okunur) olarak yazılır ve “Hollandalı “ demektir. Almanya’nın da adı “Deutchland” olarak geçer ve “Hollandalı ülkesi” demektir. Hollanda, Avusturya ve İngilizler aynı millet grubundan olduklarından kimse bunlara değiştirmeyi düşünmez.

Yunanistan’a gelelim. Bitlis Rum’u İsmet İnönü paşanın dilimize soktuğu bu adı dünyada kullanan hiçbir millet yoktur. İngilizler “Greece” derler ve bütün milletler bu anlamda adlar kullanırlar ve halkına da “Grek” derler. Yunanlılar da kendilerine Grek derler. Son zamanlarda utandıklarından “Hellen” (Güneş) demeye başladılar. Sebebiyse “Grek” Hileci tüccar, yalancı, düzenbaz demektir.

Gelelim İngilizlere. İngiliz adı “Angle” dan gelir ve “Barbar, savaşçı, yağmacı” demektir. Adlarında da “Harry” (Yağmacı” gibi adları çok kullanırlar. Dilleri de de halkları da “English” (Barbarca) olarak yazılır, ülkelerinin adı da “England” yani “BARBAR ÜLKESİ” demektir.

Her ne kadar İngiltere kendisine “Britannia” (Parlak Ülke) halkına “British” (Parlak, medeni) diyorsa da bütün edebiyatında, tarihinde hala “English”, “England” kullanılmaktadır.

Gelelim Rusya’ya. “Rus” Bataklık balıkçısı demektir ve Rusya “Russia” da Bataklık Balıkçılarının Ülkesi anlamına gelir. Oysa millet olarak “Slav”adıyla bilinirler. “Slav” adının Osmanlı belgelerinde “Nemçe” olarak da geçtiği ve “mırıldanan, aynı dili konuşan” insan anlamına geldiği bilinir. Osmanlı kayıtlarında Macarlar bile Nemçe olarak geçmektedir.

Latince “sclavus” kelimesinin İngilizceye “Slave” olarak geçmiş haliyle de “köle” anlamına geldiği de öne sürülmektedir.

Köleci olarak bilinen ve aralarında halen “kast düzeni” bulunan Çerkezlerin Osmanlı öncesi, zamanında da Kafkaslardan kalkıp Balkanlar’dan Rusya’ya kadar baskınlar yaparak bu halkların kadın, erkek ve çocuklarını köle olarak sattıkları tarihi bir gerçektir. Osmanlı ve öteki devletlerin saraylarına en çok köle satanlar Çerkezlerdir. Hatta Hürrem Sultan’ı satan da Piri Reis’in amcası Çerkez Kemal Reis olduğu yazılır ve Piri Reis’in öldürülmesinde Hürrem parmağı iddiaları buna dayanır.

Adları “köle” ve “mırıldanan, homurdanan, ortak dili konuşan devletsiz milletler” olarak anılan bu halkların adlarını değiştirme gibi bir gayretleri de olmadığına göre bunca milletten gocunup ta adını değiştirmeye kalkan var mı?

Resmen bu ülkelerden hiç birisi adını değiştirmemiştir.

Bu şaşkın karının cumhuriyet tarihine kadar kimsenin İngilizce bilmediğini sandığından bu yazıyı kaleme aldığını da düşünmek istemiyorum. Yoksa cehaletinin heykelinin dikilmesi gerekir! Millete bir de cehalet heykeli masrafı çıkartmasın yani, değil mi?
Bundan gocunacağından yeryüzünde ne kadar geniş bir coğrafyada Türk milletinin özelliklerini taşıyan toplumların olduğunu öne çıkartarak gurur duyacağına, eziklik duyulması sadece, tarih cehaleti veya iyi niyetle anlayış kıtlığındandır!

Ya da art niyettir ki AKP hükümetinin de yapmaya çalıştığı budur!

Bu yazıyı yazanın bir de tıp dünyasından en az altı yıl üniversite okumuş, kitapları yayınlanmış birisinin olması daha da acı vericidir.

Milliyet gazetesindeki yazısının altındaki etiketlerine bakınız;

"Nur Yaycıoğlu
1964 TED Ankara Koleji, 1972 İstanbul Üniversitesi psikoloji bölümü mezunu. 20 yıl süreyle devlet hastanelerinde klinik psikolog olarak görev yaptı. Tıp dergilerinde bildirileri, gazetelerde araştırma yazıları çıktı. Şu ana kadar yayımlanmış kitapları şunlardır:
- Başarı ve çocuklarımız
- Özgürlüğümü alacağım
- Kişilik renkleri
- Arayış tutkusu
- Bir psikologun itirafları
- Zaman yolculuğu âşıkları "

Görüldüğü üzere bu karının yazdıklarımdan haberdar olmaması düşünülemez ve bu yüzden tam bir AKP yalaması, emperyalizmin işbirlikçisi, bölücü, soy-sop takipçisi olduğu ortadadır!

Avrasya kıtasında 500 yıldır bilinen bir hayvana verilen adın ülkemizin adıyla aynı olması yüzünden millet olarak adımızı ve topraklarımızın adını değiştirmeyi öneren mallara sadece gülünür!

Okuyun siz de gülün! Art niyetliyse de lanetlenir!

Takdir okuyanındır!

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc

Yazıma konu olan yazının linki; http://gundem.milliyet.com.tr/-turkey-hindi-ismi-ne-zaman-degisecek-/gundem/gundemyazardetay/30.12.2012/1648825/default.htm

14 Ocak 2013 Pazartesi

SOSYALİST FRANSADAN FAŞİST SALDIRI


SOSYALİST FRANSA'DAN FAŞİST SALDIRI



2012 yılında yapılan Fransız genel seçimlerinde Macar Yahudi’si Nikolas Sarkozi’yi alt ederek iktidara gelen Fransız Sosyalist partisi Sarkozy’i aratmıyor.

Fransa'nın Faşist Hollande'si
Afrika, Irak, Libya, Sudan ve öteki hedef ülkelerin işgallerinde ABD’nin Cumhuriyetçi başkanı G.W.Bush ile göbekleri bir kesilmişçesine hareket eden Sarkozy, Avrupa’da en fazla sosyalist kesimi barındıran Fransa halkı tarafından sonunda istirahate alındı. Ama Fransa’nın Masonik solcusu Hollande’nin de Sarkozy’den farkı olmadığı ortaya çıktı.

Suriye’de Fransa’nın elleriyle seçip iktidar ettiği Hafız Esad ailesinin yenidünya düzeni şartları gereğince iktidardan edilmesi projesinde, gerek Sarkozy gerekse Hollande’nin tehditleri arasında bir fark yok.

Rusya BDT’nin engellemesi olmasaydı Fransa aynen Irak, Afganistan, Libya operasyonlarında olduğu gibi Suriye’ye de tereddütsüz girmişti. Giremediğinden de girmeye hazır olduğunu, Türkiye’yi kışkırtarak 2008’deki Gürcistan konumuna düşürecek tahriklerini tekrarlayarak defalarca işgalcilik arzusunu ortaya koymuştur.

Son üç gündür süren Fransız İşgal saldırılarına destek NATO çetesinin kafalarından gelmeye devam ediyor. İngiltere bu gün iki personel nakliye uçağı ile darbeci bir yüzbaşının idaresinde sözde sivil hükümetle yönetilen bu denize kıyısı olmayan batı Afrika ülkesine karşı yapılan işgale Almanya da akşam saatlerinde destek verdiğini açıkladı.

Amerika’dan bahsetmeye gerek yok çünkü her şey onun başının altından çıkmaktadır.

Bu durumda Çin ve Rusya koalisyonunun ya ortamı germemek ya da ilgi alanları dışında olduğundan olaya müdahale etmediklerini görüyoruz.

Ilımlı İslâm, Arap Baharı, B.O.P projelerinde kendilerine ortak seçtikleri İslamlaştırılmış Süryanilik ya da yeni Mason İslâmcıları olan AKP hükümetine 10 yıldır sonuna kadar destek olurken pek te İslâm yandaşı görünen NATO işgal çetesinin Mali’deki İslâmcıları neden sevmediklerini ben üşenmedim biraz araştırıverdim.

Kuzeyinde Cezayir, güneyinde Burkina Faso ile Fildişi sahili, batısında Senegal ve Moritanya ülkelerinin arasında denize kıyısı olmayan, yaklaşık 12.000.000 nüfuslu, 1.240.000km2lik bir ülkedir. Halkının geçimi tarım ve balıkçılık olup, doğal kaynakları arasında öne çıkan ürünleri altın, uranyum madeni ve tuzdur. 19. Yüzyılda Fransa idaresine giren Mali İmparatorluğunun yıkılışının ardından II. Dünya savaşından yeryüzünün yeni kralı olarak çıkan Amerikan imparatorluğunun “Cumhuriyetler Çağı” projesi gereğince 1959’da, sözde bağımsızlaştırılmış haliyle Mali Cumhuriyeti adını almıştır.

Aynen, Atatürk sonrası bizim yaşadığımız gibi sık, işbirlikçi askeri darbelerle halkı sindirilmiş olan Mali çok partili hayata 1991 askeri darbesinden sonra geçmiş.

2011 yılında NATO çetelerinin Libya’yı işgali sırasında askeri eğitimini almış ve ölmeden önce Muammer Kaddafi’nin verdiği yüksek saldırı yeteneğine sahip askeri her türlü silah, mühimmat ve lojistik desteklerle antiemperyalist savaşa girişen Ensar El Dine (Dinin Yardımcıları) adlı İslâmcı örgütün militanları savaşçılıklarıyla nam salmış “Çöl Şeytanları” olarak ta bilinen Yörük çöl Arapları olan Tuvarek’lerden ve onlara katılan yerli Mali halkından oluşmaktadır.

Örgütün önderliğini Ayet Ag Gali (Iyad ag-Ghali)adlı bir gazi Tuvarek savaşçısıdır ve amacı işgalci emperyalistleri ve işbirlikçilerini kovmaktır. Bu kapsamda antiemperyalist bir İslâm-i şeriat düzeni hedefleyen örgüt kısa zamanda kendisine çok sayıda taraftar ve savaşçı kazanarak ülkenin kuzeyini ele geçirmiş aralıksız saldırılarla işbirlikçi Mali hükümetini geri püskürtmüştür.

Tuvarek Ensar El Dine Örgütü Savaşçıları
Bu gerilemeden hükumeti sorumlu tutan bazı NATO çetesinin işbirlikçi yandaşları önce orduyu içten karıştırmışlar ve geçen yıl yani yaklaşık bir ay önce 2012 Aralığında mevcut hükümeti istifaya zorlayarak devirmişlerdir. NATO destekli darbede önderliği yapan işbirlikçi subay Amadou Sanogo adlı bir yüzbaşıdır. Halen cunta idaresinde, Yüzbaşı Sanogo’nun idaresindeki sözde sivil hükümet tarafından yönetilmektedir. Ülkede en yakın seçimler muhtemelen 2013 Nisan’ında olacağı bildirilmektedir.

Hükümeti ele geçiren işbirlikçi Yüzbaşı Sanogo ve öteki batı Afrika ülkelerinin birlikte oluşturdukları ECOWAS adlı 3.300 kişilik askeri birlikleriyle antiemperyalist Ensar El Dine militanlarına karşı batılı devletlerden temin ettiği lojistik, mühimmat ve asker desteğine rağmen kesin başarı sağlayamamıştır.

Afrika’nın Birliği için mücadele verdiği bilinen İslâm-i Mağrip’teki El Kaide’in de onlara destek verdiği her iki örgütün de batılı rehinelere sahip olduğu bildirilmekteyse de ben El Kaide adını taşıyan her hareketten kıl kapılmasını tavsiye ederim.

Mali'nin devrik, tutuklu başbakanı Cheick Modibo Diarra
Yoksa batılı devletlerin müdahalesi üzerine komşu devletlerden de militan desteği alan Ensar el Dine’nin (Dinin Yardımcıları yardıma muhtaç kamasın isterim) satışa gelmesi söz konusu olabilir.

Komşu batı Afrika ülkelerine de yerleştirilmiş bulunan bu ECOWAS birliklerinin desteğiyle dahi başarı elde edemeyince cuntacı Yüzbaşı Amadou Sanogo, sahibi olan Fransa’dan askeri destek talebinde bulunmuştur.

Böyle işlere can attığı açıkça belli olan sözde sosyalist Hollande anında müdahalesini yapmıştır ve ardından aldığı destekleri de yukarıda yazmıştık.

Uluslararası tepkilerden çekinen Fransa minareye kılıf uydurmakta gecikmemiş ve işgalci değil, “demokrasinin bekçisi” olduklarını kanıtlamak için sadece terörist (!) grupların güneye inmelerini engellemek, ülkenin başkenti Bamako’yu korumakta olduklarını öteki işlerin de Mali ordusunun işi olduğunu yumurtlayıvermiştir.

Biz de inandık. (!)

Avrupa’nın sosyalistlerinin de faşistlerinden geri kalmadıklarını gördük. Yerli ve dış basında geçtiğine göre, Fransa’da Hollande hükümetini sadece ırkçı Le Pen ve bir kısım yandaş medya desteklemiştir. Diğerleri ise “Bu ne?” dercesine eleştirmektedirler.

Bizlerin bile ülkeyi bölecek projeleri uygulamaya sokacağı için AKP’nin PKK görüşmelerine karşı çıkarken, Fransa’da görüşmelerde yer alacağı belirlendiği anlaşılan üç PKK militanının öldürülmesi işinde, acaba Fransa’nın emperyalist hedefleri var mıdır?

En az yüz yıldır, Yaşar Kemal gibi yazdıkları yazılarını ve hatta uyku saatlerini bile Fransa’dan düzenlemeleriyle destekledikleri, zirve yaptırdıkları Kürt-Ermeni terörünün kendilerinin izinleri olmadan çözüleceği korkusuyla Fransa mı yapmıştır demeden edemiyor insan. Bir de Hollande’nin bunlarla düzenli görüştüğü itirafı yüzünden Süryani El Tayyip’in azarlamasını da hesaba kattığımızda Fransa sadece Mali’de değil bizim ülkemizde bile “(Fransasız)Kambersiz düğün olmaz” mı demektedir?
Bence Fransa Amerika2'sız gaz bile çıkartamaz!

Fransa’nın sosyalistliği de, demokratlığı da bu kadardır, bütün iyi değerleri kendileri için isteyen faşist zihniyete sahiptirler. Günümüz Hollande sosyalistleri, Türkiye’nin bile kurtuluş savaşı ve ardından sağladıkları siyasi, demokrasinin yapılanması konusundaki desteklerine bakıldığında eski Fransız sosyalistlerini ne yazık ki aratmaktadırlar.
Mali olayı bize NATO çetecilerinin SEVMEDİKLERİ İSLÂM olabileceğini de göstermiştir. AKP İslâm'ı Amerikan İslâmı, Süryani-Mason dinidir. Gerçek İslâm "antiemperyalist, toprağına sahip çıkan İslâm'dır. İnanmayan öteki yazılarımı okusun:))

Alaeddin Yavuz

Yararlanılan haber kaynağı; http://www.ft.com/cms/s/0/529269e6-5d70-11e2-a54d-00144feab49a.html#axzz2HyFcrurx