Sayfalar

25 Aralık 2011 Pazar

YAHUDİLER ÜSTÜN IRK MI CÜZAMLILAR ORDUSUNUN SOYU MU


YAHUDİLER ÜSTÜN IRK MI YOKSA CÜZAMLILAR ORDUSUNUN SOYU MU?


Asırlardır Yahudiler tartışılıp durmaktadır. Kimine ve kendi kitaplarına göre hatta onlardan türeyen kitaplara göre tanrının seçtiği "üstün ırk ve seçilmiş kavimdirler." Böyle olduğunu büyük ölçüde kabul ettirdiler. 


Kimine göre de yersiz yurtsuz başıboş ve kovulmuş kavimdiler. Bu yazı onların hakkında en çarpıcı gerçekleri M.Ö.3.yy. da açıklayan Maneto'nun kitabından kısacık bir anlatıdan oluşmaktadır. Bu kitap yazıldıktan sonra kaybolmuş ancak izleri kitaptan dört yüzyıl sonra Apion adlı bir İskenreriye'li Grek tarafındant tekrar gündeme getirilince Yahudiler çok sert cevap vermişler.
Türklere de asırlardır "Şeytanın askerleri" anlamında "Yecüc- Mecüc- Gog- Magog" diye adlar takanlar da bu Yahudilerdir.
İki gün önce de bir Macar Yahudi'si olan Fransa Cumhurbaşkanı Nikolas Sarkozy "vatanlarını savunan dedelerimizi SOYKIRIMCI" ilân etti.


Elimiz boş mu duralım?
Onların inançlarının, kökenlerinin neye dayandığını yazmayalım mı?
Bakalım bu "üstün ırk" kendi kitaplarında başkalarınca nasıl yorumlandığını yazmış mı?
Macar Yahudi'si Sarkozy

Şimdi Tevrat’ın şu ayetlerine bakalım;

Yar.43: 32 “Yusuf'a ayrı, kardeşlerine ayrı, Yusuf'la yemek yiyen Mısırlılar'a ayrı hizmet edildi. Çünkü Mısırlılar İbraniler'le birlikte yemek yemez, bunu iğrenç sayarlardı.”

Yar.46: 33 “Firavun sizi çağırıp da, 'Ne iş yaparsınız?' diye sorarsa,”
Yar.46: 34 '”Atalarımız gibi biz de çocukluktan beri hayvancılık yapıyoruz' dersiniz. Öyle deyin ki, sizi Goşen bölgesine yerleştirsin. Çünkü Mısırlılar çobanlardan iğrenir."
Musa'nın Sudan gelen sepet çocuğu efsanesi
Asur'un Sargon'una aittir.

Bu ayetlerin ışığında soralım da birisi bize açıklasın;

-Allah aşkına bu Yahudilerin neresi “Sam soyu” yani “Semitik”?

İnanın bunlar kuraklıktan göçmüş, başkalarına karışmamış, sanatıyla ekmeğini kazanan çingene bile değiller.

Şimdi işin aslını öğrenelim;

Osarseph (Osarsef) veya Osarsiph (Osarsif) Mısır’ın peygamber Musa’ya karşılık gelen efsanevi bir şahıstır. Hikayesi Ptolomeo döneminde yaşamış olan Mısır’lı tarihçi Maneto’nun yazdığı Aegyptiaca (Eciptiyaka-Mısır’ın Tarihi) adlı eserde  yer almıştır. Ancak eser kaybolduysa da Yahudi tarihçi Josephus ondan yoğun alıntılar yapmıştır. (Kimin neden çaldığı belli olmuş.)

Hikâye, Osarfis’in dinden dönmüş bir rahip olduğu ve cüzzamlılardan kurduğu ordusu ile firavun Amenophis’e (Amenofis) karşı savaşmış ve firavuna karşı Hyksoslarla da işbirliği yaparak firavunun Mısır dışına çıkarlmasını sağlamış ve ardından Mısır’ın tanrılarına firavunun dönmesine kadar büyük saygısızlıklar yapmıştır. Firavun Mısır’a döndüğünde Osarfis Mısır’dan sürülmüş, ömrünün sonuna doğru da “Musa” adını almıştır.

Çok tartışılmasına ve ret edilmesine rağmen tarihi gerçekler insanların önünde durmaktadır. M.Ö. birinci ve ikinci yüzyıllarda, Tevrat’ın “Mısır’dan Çıkış” bölümünün “tersine çevrilmişi” olarak suçlanıp “Yahudi karşıtlığı” ile ilişkilendirilmiştir. Fakat Mısır bilimcisi Jan Assmann, efsanenin arkasında hiçbir kimse veya olayın kast edilmediğini ve zamanın travmalar yaratan olayları ile Akheneton (Amenophis IV)’un kayda değer icraatlarını dile getirdiğini belirtmiştir. Akenethon bilindiği gibi “Tek Tanrılı Dini” Mısır’da kuran ve “put ticaretini” ortadan kaldırarak devlet bütçesine zarar verdiği için rahiplerce öldürülen ilk firavundur.
Tek Tanrıcılığı başlatan
ilk firavun Akeneton

Yukarıdaki açıklamalar ışığında Maneto’nun Osarsif/Musa’nı okumadan önce sırasıyla yazarı Maneto ve onu yüzyıllar sonra gündeme getirerek başını Yahudilerle derde sokan Grek Apion’u tanıyalım;

Manetho (Manethon- Maneton); M.Ö.III.yy.da Ptolomeo döneminde (Grek dönemi) yaşamış Mısırlı rahip ve tarihçidir. Aegyptiaca (Mısır’ın Tarihi) adlı kitabı yazmıştır. Firavunların saltanat dönemlerinin kronolojik tarihleri ve Mısır’ın geçmişi hakkında deliller bulmak için Mısır bilimcilerinin çok sık başvurduğu bir kitaptır. Adının anlamı günümüzde kaybolmuşsa da “Thoth’un Sevdiği”,”Thoth’un Gerçeği”,”Neith’in Sevdiği”,”Neith’in aşkı” anlamlarına geldiği hakkında spekülasyonlar yapılmaktadır. Daha az kabul edilen anlamları arasında “Seyis, At çobanı”, “Ma’ani Djehuti-( MâniYehuti)” “Thoth/ Yahudiyi* Gördüm anlamları da vardır. Eski Grek kaynaklarından olan Kartaca ve Flavyus Josephus’un eserlerinde Manethônn Plato’da ve öteki Greklerde Manethôs, Manethô, Manethôs, Manethôn ve Manethoth olarak geçmektedir. Latincede Manethon, Manethos, Manethonus ve Manetos olarak geçmektedir.

*Djehuti, Tehuti, Jehuti tanrı Thoth’un adlarındandır ve bu adlar “Yahudi” demektir.

Maneto, Mısır’ın Grek Firavunları Ptolemi I.Soter (M.Ö.323-283) ve Ptolemi II.Filedelfiyus (285-246) saltanatları döneminde yaşamış olduğu M.Ö.241/40 tarihli Hibeh Papiri’de yazmaktadır. Ayrıca Aegyptiaca’nın da yazarı olduğu ve III.Ptolemi Euergetes (M.Ö.246-222) döneminde de yaşadığı belirtilmiştir. Kendisi Mısırlı olmasına rağmen, sadece Grek dilinde eserler vermiştir. “Heredot’a Karşı, Kutsal Kitap, Din ve Antik Kültür Üzerine, Bayramlar Üzerine, Kifi’nin Hazırlanması Üzerine ve Fiziğin Lezzeti” adlı eserleri vardır. Astroloji üzerine “Sothis’in Kitabı” adlı eser ona atfedilmiştir. “Aegyptiaca- Mısır’ın Tarihi” adlı eserinde Grek hanedan dönemini ve devletin gücünü anlatmıştır.

Kendisi Heliopolis’te güneş tapınağında bir rahip olup Ra dinine inanırdı. Syncellus’a göre tapınağın başrahibiydi. Osiris- Apis boğa kültüne dayanan Sarapis kültünde otoriteydi. Bu kült, Greklerin Mısır’a yerleşmelerinden sonra doğmuş Mısır/Grek inançları harmanı bir dindi.

Apion (M.Ö.20-MS-45-48); -M.S.I.yy.da Siva Oasis’de yüzyılın ilk yarısında doğmuş, Homer üstüne yorumlar yapan sufi, Mısır/Grek dil bilimcisidir. İskenderiye’de yetişti ve Caludius zamanında Roma’da bilinmeyen bir yere yerleşti. Çok sayıda yazdığı eserlerden hiç biri günümüze kalmadı. En çok bilinenleri “Androclus and the Lion –Androklus (Kaçak kölenin adı)ve Aslan” Aulus Gellius’ta korundu, diğeri de “Aegypiacorum (Mısır’ın Harikaları) dır. 
Apion’un Yahudi kültürüne yaptığı eleştiriler Josephusún “Against to Apion- Karşı Apion” yazısıyla cevaplandırıldı. Josefusun cevabında “Yahudiler inançları için ölmeye hazırdırlar” ifadesini “ölüm tehdidi” olarak algılamış olsa gerek ki Roma’ya adresi meçhul bir yere göçerek kendini emniyete almaya çalışmıştır. Eserlerinin “Anti-semitik” olması yüzünden Maneto’nun “Aegyptiaca’sının kaderini paylaşarak hiç birisinin bulunamaması da bu savı desteklemektedir.

Ayrıca, dünya imparatorluğunu henüz Roma’ya kaptırmış olan Greklerin kendi kültürlerini korumak için Yahudilere karşı verdikleri kültürel mücadelede Apion mükemmel bir kişilik olmasına rağmen ne yazık ki, Roma- Bizans’ın, İran Mitra/ Mehr ve Zerdüşt dinî kültür emperyalizminden kendisini kurtarıp kendilerine uygun yeni bir din kültürü yaratmak isteyen ve bunu Yahudi uydurmalarından temin eden Grek rahiplerinin Yahudi ürünü olan İsevilik/ Hıristiyanlığı devlet dini yapmaları yüzünden bu güne kadar batı dünyası bir Apion çıkarmış değildir. Hele Grekler, atalarının başlarını taşlara vurduracak derecede Hıristiyanlığa bağlanarak tam bir Yahudi mevalisi/ kölesi olmuşlardır. Aynen öteki kavimler gibi.

MISIR’IN MUSA’SI / OSARSİF’İN HİKÂYESİ;
"On Emir taş tabletini tutan
Mısır'ın Musa'sı /Osarfis mi
Yoksa Peygamber Musa mı?
Josephus’un “Against to Apion” adlı çalışması Maneto’nun Agyptiaca’sından çok sayıda alıntıya yer vermektedir. İlk olarak Hyksosların  (bu ad Maneto’ca verilmiştir) kovulmaları ve Judae/ Yuda’da yerleşmeleri ardından Jerusalem (Kudüs) şehrini kurmaları anlatılmaktadır. Maneto kendisi bu konuda herhangi bir tespit yapmazken, Josefus, Maneto’nun Hiksoslarının kovulmalarını Yahudilerin Mısır’dan Çıkışları olarak altını çizerek belirtmiştir.
İkinci olarak Osarfis’in hikâyesi ondan iki yüz yıl sonra anlatılmıştır. Josefus’a göre, Maneto, Osarfis’i Heliopolis’teki Osiris mabedindeki korkunç bir yüksek rahip olarak tanımlamıştır.

Firavun Amenofis tapınaktaki tanrıları görmek ister ama ilk önce Mısır’ı cüzzamlılardan ve kirli insanlardan Mısır’ın temizlemesi gerekir o da onlardan 80.000’ini doğu deltasındaki Hiksosların eski başkenti olan Avaris’e onları hapseder ve taş ocaklarında çalıştırır. Bundan sonra Osarsif onların önderi olur ve tanrılara ibadet etmeyi bırakmalarını kutsal sayılan hayvanları yemelerini emreder. Osarsif’e inananlar bunun ardından Hyksos’ları ülkeye davet ederler onların da yardımıyla firavun Amenifisi oğlu Ramses ile birlikte Nubiya’ya sürgüne sevk ederler. Firavun ve oğlunun sürgünde oldukları 13 yıl boyunca şehirleri, tapınakları, tanrıların heykellerini, büstlerini tahrip ederler ve tapınakları da mutfağa çevirirler, kutsal hayvanları ateş üstünde kızartırlar. Sonunda firavun ve oğlu Ramses dönerler, Hyksoslar ile cüzzamlıları kovarlar, eski dini de yeniden onarırlar. Hikayenin sonuna doğru, Maneto, Osarfis’İn Musa adını aldığını bildirir.

APİON’A KARŞI veya KARŞI APİON
Yahudi Kabalası
“Karşı Apion “ latince “Contra Apionem veya İn Apionem” Josephus Flavius’un klasik felsefenin ve Yahudilik  (Judaism) dininin, Greklerin çok daha eski geçmiş geleneklerindeki algılanmasına karşı vurgulama yapmak ve savunmak için yazdığı ihtilaflı bir yazıdır.

“METİN”
Karşı ApionYahudi metinlerinin olduğu kitabın olduğu gibi görülmesini tanımlar;
“Greklerde de olduğu gibi birini yalanlayan ve onunla anlaşmazlığa düşen sayısız çoklukta kitaplara sahip değiliz ama eski zamanlara ait kayıtlar içeren sadece “22” kitabımız vardır. Bunların beşi Musa’ya ait olup, insanlığın kökenleri, gelenekleri, onun yasaları hakkında ölümüne kadar yazdığı ve ilahi olduğuna inanılan kitaplardır. Küçücük üç bin yıllık bir dönemin araya girmesi hariç Musa’nın ölümünden sonra Zerkses’ten saltanatı devralan Pers kralı Artakzerkses’in saltanatları boyunca gelen peygamberler on üç kitap yazdılar. Kitapların kalan dördü insan yaşamının idare edilmesi ve tanrıya ilahileri içermektedir.
Tarihimizin Artakzerkses’ten beri çok özel olarak yazıldığı doğrudur ama o cetlerimizce biçimlendirilmiş bir otorite gibi kabul edilmemelidir çünkü o zamandan beri peygamberlerin mutlak tahta geçmeleri olmamıştır ve geçtiğimiz çaplarda olduğu gibi milletimizin bu kitaplara ne kadar bağlılık ve güvenleri ve sıkı bağlılıkları yapabileceklerimizin kanıtıdır. Hiç kimse onlara ne bir şey eklemeye ne de çıkarmaya cesaret edememiştir ve bütün Yahudiler o ilahi ilkeleri içeren kitaba bağlılıklarını sürdürmeye ve uğrunda hemen gönüllü ölmeyi doğal görmektedirler.
Yahudiler ve Hyksoslara dayanan Maneto’nun görünür kafa karışıklıkları olmasına rağmen yaşlı Maneto’nun olduğu kadar Apion’a (Josephus onların Grek olmadığını ifade eder) bazı Semitizm karşıtı iddialar Josephus tarafından atfedilmiştir.
Maneto’nun işaret ettiklerine tamamen alışık olan Josaephus’un farzettiği gibi, Maneto bütün Semitik insanları tamamen susturacak kolay bir suçlama yazmıştır. Hyksosların bilindiği gibi kuzey Asya kökenli Semitik kavim olmaları olasıdır. Onların tam kökenleri ve milli kimlikleri bilinmemektedir.

Josephus’un Apion’un üzerine “Kan Davası Yazısı” (Karşı Apion 2:8)

Apion’un öteki insanların da peygamberi olması sebebiyle der ki; “Antiokus/ Nemrut bir gün tapınağımızda yatağın üzerinde uzanmış, üzerinde denizin balıklarından kuru toprakların kümes hayvanlarına kadar çeşitli leziz yitecekler bulunan önünde küçük bir masa bulunan bir adam bulmuş ve adam hemen dizleri üzerine çökerek salıverilmesi için yalvarmaya başlamış. Kral ona oturmasını, kim olduğunu orada neden oturduğunu, böyle yürek parçalayıcı iç geçirmeleri, gözlerinde yaşları ile içinde bulunduğu durum hakkında rahatsızlık yaratan şikayetler yapmasıyla masadaki çeşitli yiyeceklerin ne anlama geldiğini sormuş.

Ve, adam kendisinin Grek/ Yunan olduğunu, bu eyalete geçimini sağlamak için geldiğini ve birden yabancılar tarafından tutlarak tapınağa getirilip içeri kapatıldığını ve kimseye gösterilmediğini ve önceden yapılmış sinsi planla, görünüşte büyük bir ikram gibi görünen leziz bol yiyecekler verilerek şişmanlatıldığını, bir ara yanına gelen hizmetçilerden ona söylenmemiş bir Yahudi yasasına göre bütün yıl boyunca onu şişmanlatıp  bir ormana salacaklarını ve öldürerek ayinlerinde kurban edeceklerini, barsaklarının tadına bakacaklarını ve her yıl bir Grek yabancıyı böyle yakalama adetlerinin  ve Greklere düşmanlıklarının olduğunu ve sonunda vücudunun kalan parçalarının da bir çukura atılacağını öğrendiğini anlatmıştır.”

Böyle bir hikâye zalimlik ve terbiyesizlikten başka hiçbir şeydir. Greklere karşı sinsi işbirliğine gizlice yemin etmek ve onlara tuzak kurup kanlarını akıtmak nasıl olabilir? Ya da Apion’un yaptığı gibi bütün Yahudiler nasıl olur da bir araya gelerek bir insanı kurban ederler kanını akıtırlar ve barsaklarının tadına bakarlar ve o adam binlercesine nasıl yetebilir? Ya da nasıl olur da kral bu adamın her kim veya her ne adı taşıdığına dikkat etmeden büyük bir törenle onu gerisin geriye ülkesine göndermez?

Bu vesile ile kendini dindar ve Greklerin büyük dostu olarak sayan ve bu sayede kendisini nefret edilen Yahudi doğumlulara karşı bütün insanlığın büyük yardımlarını sağlayan biri olarak görmek istemekteyiz. Ama şimdi bunu bırakalım ve “kendilerini onlara karşı yapan şeylere başvurmak” için, aptalları kandırmanın çok özel yolu olan “ kelimelerin çıplak anlamlarını” kullanmayalım.

Yahudilerin Apion’a karşı duyguları ne olursa olsun ama bu ihtilaf bazı gerçekleri ortaya sermiştir;
Resimde de görüldüğü gibi geçimleri doğal olarak
tarım ve hayvancılık olan Mısır'lıların
çobanları aşağılaması olanaksızdır.

1-Yahudiler, bu hikâyeyi üstlerine alınarak doğrudan kendilerinin “üstün ırk-tanrının seçtiği kavim” değil de “cüzzamlılar ordusunun soyu” olduklarının anlaşılmasından endişeye düşmüşlerdir.

2-Kitabı çalarak başkalarının okuyup öğrenmelerini engellemişlerdir. Bu sayede yalanlarına inanılacak “rakipsiz kültür ortamı” yaratmışlardır.

3-Yok ettikleri kutsal hayvanların kutsallıkları, Mısır gibi ekvator ikliminde her türlü zararlı canlının kolay ürediğinden bu hayvanlar onları yiyerek halkı zararlı hayvan istilalarından koruyorlardı. Mısır tanrılarının çoğunun Kartal, İbiş kuşu (Kelaynak kuşu/ Kara Leylek), doğan şahin, kedi, aslan gibi yılan, çiyan, akrep gibi zararlıları tüketen hayvanlar olmalarından gelmektedir.

4- Yahudilerin neden diğer halklara kolayca karışamadıkları ve çölde “kırk yıl dolaşma” cezasına çarptırıldıkları da böylece ortaya çıkmıştır. Cüzzamlıların sağlıklı nesilleri seçilerek çölde “yeni bir kavim” yaratılmıştır. Hastalıklı olanların ölerek tükenmeleri beklenmiştir.
3000 yıl önce Mısır'da tarım

5-Yahudilerin “üstün ırk” saçmalıkları da asırlardır yaşadıkları bölgede “cüzzamlılar” diye iğrenilmelerinin bir “ruhsal bozukluk” olarak bilinçaltlarına yansımasının sonucu olduğu tartışma götürmez bir gerçek olarak bu efsaneyle ortaya çıkmıştır.

6-Tevrat’ın şu ayetini bir okuyalım; Yar.43: 32 “Yusuf'a ayrı, kardeşlerine ayrı, Yusuf'la yemek yiyen Mısırlılar'a ayrı hizmet edildi. Çünkü Mısırlılar İbraniler'le birlikte yemek yemez, bunu iğrenç sayarlardı.”

Ayette görüldüğü gibi, Yusuf bir başbakan/  Baş vezir (Köle başbakan) olmasına rağmen Mısırlılar ne Yusuf’la ne de Yusuf’un kardeşleriyle yemek yememişlerdir ve bunu “iğrenç” saymışlardır. Nedeni de “cüzzamlı soyundan” gelmelerinden başka ne olabilir ki? Oysa bu ayetin devamında “Mısırlıların çobanlardan iğrendikleri” belirtilerek Mısırlılar resmen karalanmış, insanların gözünde düşürülmüştür. Oysa Osarfis’in yazarı Maneto’nun adının anlamlarından birisinin de “At Çobanı-Seyis” olduğu gerçeğidir. 

Tanrıların ve kralların bile “insanların çobanı” olduğunu yazan dinlere inanan, tarım, hayvancılık ve çobanlıkla geçinen Mısır’da nasıl olur da “çobanlık” iğrenç meslek olur?


Günümüzden 350 yıl önce Evliya Çelebi zamanında da Yahudilerin "Cüzzamlı olmaları" iddialarının konuşulduğuna ve "Musa'nın inkârının İslâmı inkâr" olarak görüldüğünden ret edildiğine tanık oluyoruz;



Yahudilerin (Musa) Cüzzam Sorunları;
Hazreti Musa beyaz elini ve tecelli görmüş nurlu vücudunu halktan saklardı. Bu yüzden halk;
-“Musa’nın vücudunda CÜZZAM” var derlerdi.
Bir gün Musa elbiselerini bir taş üstüne koyarak Nil’e girdi. Çıkıp elbiselerini almak istediği vakit taş yürüdü. Musa arkasından koştu. Böylece şehre çıplak olarak girince halk onun vücudunda bir hastalık olmadığını gördüler. Hz. Musa asasıyla “12” kere vurdu. Taş dile gelip;
-“Ya Musa, ben Allah’ın emriyle şehre girdim ve halkın seni çıplak görmesini teminettim! Dedi. Hz. Musa da;
-Ya taş bilmedim sana vurdum, hele dervişe dervişan! Deyip özür diledi….” (Seyahatname C-3,S-206)

Elbette açıklaması işte bu “Osarfis” efsanesi olunca her şey yerli yerine oturmaktadır. 

Su arayan Yahudilere ille de
"kayadan su çıkarmaya" çalışan Musa.
Musa’nın ve tanrısının neden Mısır’ı “düşman” olarak gördükleri de bu sayede ortaya çıkmıştır. Yahudilerin her şeylerinin komşu kavimlerden çalınma ya da işgalleri altında yaşadıkları dönemde kendilerine yapılan dayatmalardan ibaret olduğu ortaya çıkmıştır. İsrail asla bağımsız olmamıştır ve Tevrat bağımsız ortamda yazılmadığı gibi, başka kavimlerin efsanelerinin Yahudilere göre uyarlanması olarak karşımızda durmaktadır.

7- Yahudilerin ne İsmail ne Lut ne Kenizeliler ne Amorlular ne Hititlilerle ne de Semitik Araplarla ve Greklerle asla akrabalıkları yoktur.

8-Bütün yaptıkları kendilerinin açıklarını keşfeden aydınları tehdit etmek, öldürmek veya bir şekilde aşağılamaya dayalı sinsi komplolarla varlıklarını sürdürmek olduğu Aion’a yazdıkları tehditkâr yazıdan da açıkça anlaşılmaktadır.

9-Ülkemizde, salak Osmanlı padişahlarınca devletin teslim edildiği bu adamların seçkinleri gizli açık dışardaki Mason yapılanmalarına ülkeyi peşkeş çekmiş, insanımızın cahil bırakılmasından emperyalizmin köleliğini kabul etmesine kadar her pisliğin içinde olmuşlar, Kürtleri ve Tatarları Yahudi olduklarına inandırarak komşularına düşman etmişlerdir. Yüzyıllardır akıtılmış sayısız masum kanın sorumluları bu işleri örgütleyenlerdir.

10-Televizyon, sinema, yazılı medyada sürekli olarak “soyluluk” kavramını utanmadan öne çıkararak halk arasında olmayan “sınıf farkı” yaratarak insanları bölmüşlerdir.

11-Josephus’un yazısı, Yahudilerin İran himayesindeyken İran etkisinde Tevrat’ı yazdıklarını da itiraf etmesi, “Değişmiş Tevrat” iddialarını da doğrulamaktadır.

12- “Soy davası güdenin soyuyla sorunu vardır” tespitim de böylece bir kez daha kanıtlanmış oldu.

Aslan bedenli, insan başlı Akeneton Güneş diski ile
13-Akeneton ((ack-en-AH-ten) Mısır firavunları içinde sadece tanrı “Aten’e”  Güneş diskine” tapınmayı şart koşarak “tek tanrıcılığı” başlatan ve bu yüzden öldürülen tek Mısır Firavunudur. M.Ö.1350’de iktidara geldiğinde bütün tapınakları kapatıp, rahipleri işsiz bıraktığı, tanrıyla sadece kendisinin iletişim kurabileceğini, tanrıdan dileği olanların kendisine bakmasının yeterli olacağı ilkelerini getirerek M.Ö.1346’da Amarna’da Aten tapınağını yaptırmış ve kendisini “tek rahip” tayin etmiştir. Firavunların ve eşlerinin öldükten sonra “tanrı” olacakları inancına sahip Mısır toplumu için geliştirdiği “kendisi ve eşi Nefertiti’ye” tapınılmasından ibaret inanç sistemi günümüze göre kusurlu da olsa hiç te yadırganacak bir “tek tanrıcı” din değildir. Bu durumda işsiz kalan sihirbaz kekeme rahip (Tevrat’ta Musa kekemedir) Osarfis’in Akeneton’a düşmanlığı hiç de anlamsız değildir. Bu durum da Yahudilerin önceden neden “putlara” taptıklarını açıklamaktadır. Yani Musa tam bir “sihirbaz ve putperestpiramit rahibiydi. Tevrat’ın günümüzdeki haline İran dönemindeki Zerdüştlük etkisiyle gelmiş olması gerekir. Günümüz Hıristiyanları, tanrıları olan İsa/ Hristos/ Christ’in başının arkasına koydukları bir güneş halesiyle halen Akeneton’un Aten güneş diskine tapmaktadırlar. Yahudilerin yaptıklarının gerisine artık siz karar veriniz.

Yazıyı Türkçeye çeviren ve yorumlayan;

Alaeddin Yavuz

Keykubat/adilyargıç


İşte İsraillilerin Gerçek Renkleri. Mısır'da Köle İsrailliler. Asla bağımsız olmadılar. Asla bağımsız Tevrat yazmadılar. Her şeyleri yalan. Başka milletlerden çaldılar, insanları kandırdılar.Seyredin İngilizcedir.