Sayfalar

8 Aralık 2009 Salı

ADNAN MENDERES ve TAYYİP


TAYYİP MENDERES’İN YOLUNDA MI?


“Menderes Hain mi”,Cumhuriyet Entrikaları” başlıklı yazılarımda geniş geniş yazdığım gibi,halkın cehaletine eklenen,devrim karşıtı gericilerin,ayrılıkçı dönme Rumların ve Kürtlerin çıkardıkları isyanlarla geçen 15 yıllık Atatürk döneminin ardına ,7 yıllık II.Dünya savaşının sıkıntılarının da eklendiği 15 yıllık İsmet İnönü diktatörlüğü de eklenince;

“Ne oluyoruz,nereye gidiyoruz,hiç gülmeyecek miyiz,hani vatan kurtulmuştu” sorularına çözüm bulamayan ve kurtuluş,yoklularda karşı bir imdat bekleyen Türk milleti mevcut iktidara güvenini iyice tüketmişti.

Bunda en etkili olan siyasetlerin başında da II.Dünya Savaşı yıllarında İsmet paşanın Osmanlı’daki Aşar vergisini geri getirip,vergi toplama işini de komisyonla yapan Mültezimlere devretme kararı da çok etkili olmuştur.

Menders'in Sad-iNursi bağlantısı güçlüydü ve İnönü korkusundan

"ulak" la haberleşirdi.Ortadaki de yakında ölen ulağı.


Askere alınmadıkları için sağ ve zengin kalan,çocuklarını eğiten Rum,Dersim kökenli dönme Ermeniler ile,Şeyh Sait ve diğer 20 isyanın kalıntısı olan Kürtlerin bu mültezimlik görevine getirilmelerine bir de değiştirilen askerlik kanunu yüzünden doğulu Kürt asker ,erbaş ve zabitlerin denetimlerinde,asker korumasında vergi toplayan bu mültezimlerin, özellikle, yurdumuzun Sünnilerin yaşadığı,Türk bölgelerinde görevlendirilmeleri ile ortaya çıkan manzara resmen bir “Türk'ten intikam tezgahına” dönüşmüştür.

Her ne kadar Celal Bayar C.Başkanı olsa da o işlerini

İsmet paşa'nın izni ile yapardı.O izinle Rus askerine karşı

savaşmak için Kore'ye de İnönü'nün ve Menderes'in

NATO sevdalarına asker gönderdik.

Malum,09.Kasım 1938 İsmet-Fahrettin Altay darbesi 1973'te

İsmet paşanın ölümüne kadar iktidarda kaldı.


Tarlalarında,harman yerlerinde,evlerinin ambarlarının başında, “bir kile-20 kg. kadar” tahıl sakladığı için jandarmalar tarafından,öldürülen,karakollara çekilip dövüldükten sonra mahkemelere sevk edilip hapsedilen,karıları,kızları,oğulları önünde yerden yere vurulan köylülerin hikayelerini 1970-80 arası geçirdiğim ülkücülük ve solculuk çalışmalarımda o günleri yaşayan yaşlılardan bizzat defalarca dinlemiştim.

Bütün bu kahreden olaylara bir de II.Dünya Savaşından ,Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombaları ile yeryüzü beşeriyet ailesine dehşetler salarak dünyanın küresel hakimi olarak çıkan Amerika’nın başlattığı “Cumhuriyetler Çağı” projesi de eklenince,İsmet paşanın akıl hocası olan İngiltere başbakanı Winston Churchill’in nasihatleri ile yeni kurulmakta olan NATO paktına girme sevdası ile de ülkemize yeni bir siyaset daha dayatılmıştı.

“Demokratik Türkiye”

Nasıl olacaktı bu?

Atatürk bu ülkede Cumhuriyet (toplumculuk) ilan etmemiş miydi?

Ne istiyordu bu kendini bilmez Coniler?

Evet,Atatürk,Cumhuriyet ilan etmişti,çok partili olmak için de savaşta en yakınında olan asker arkadaşlarını da görevlendirmişti.

Ama,emperyalizmin ortalığı ve kafaları karıştıran oyunları,hilafet ve şeriat meraklıları yüzünden bu çabalar da güme gitmiş,ne yazık ki ülkemiz bir “diktatörlük rejimi” içinde kalmıştı.

İsmet paşa ile de geçen 15 yıl bu aynen değil,kötüleşerek sürmüştü.

Amerika da ;

-"Siz,NATO’ya girmek için önce Demokrasiyi inşâ etmelisiniz.Çok partili rejimi görmek isteriz” diye tutturunca İsmet paşa hemen Churchill’i arayarak akıl danışır ve sonunda hiç sevmediği Celal BAYAR’a işi düştüğünü görür.

Pembe köşke gizlice davet ettiği Celal BAYAR ile yeni “demokrasi rejimi” konusunda Churchill’in tavsiyelerine uygun bir proje oluştururlar.

Bir iki ay içinde hazırlanan senaryo işletilir ve İzmir’in misyoner okullarında “batı kültürüne” özellikle de Amerika’ya hayran olan Aydın’lı toprak ağası çocuğu Adnan Menderes Fatin Rüştü Zorlu grubu,”toprak reformu yasası “na “ülkeye komünizmi getiriyorlar” kurgusuna dayalı tepki icrâ edilmiş,meşhur “Dörtlü Takrir” mağduriyeti adlı bir tarihi olayımız olmuştur.

Tarih mağdurların zaferleri ile doludur.Hz.İbrahim mağdur olmuş Hitit,Hz.Musa mağdur olmuş Mısır,Muhammed mağdur olmuş Hicaz Mecüsi düzeni yıkılmıştır.

Menderes de Churchill nasihatleri sonucu yaratılan “toprak reformu” dümeniyle CHP'DEN ATILARAK iNÖNÜ TARAFINDAN MAĞDUR EDİLMİŞ,1950 seçimlerinde 30 yıllık kurucu diktatörlüğe son vermiş,kahraman olmuştur.

Amerikalılarca,günümüzün Tayyip’i gibi kahraman olarak karşılanmış,takdir hürmet görmüş,karşılığında da II.Dünya savaşında hurdaya çıkmış Amerikan kara yolu vasıtalarına ,süt tozlarına,askeri hurda silah ve araçlarına ülkemizi Pazar eylemiştir.

Örnek olarak,karayollarının yapımı için alınan Marshall yardımı kredisi ile Yunanistan “iş makineleri fabrikası” kurarak,sanayi yatırımını yapmış,bu yüzden 1967’de karayollarını yapmaya başlamışken,Menderes doğrudan Amerikan hurdalarını gemilerle memlekete taşıtmış,kağnıdan,karakaçandan başka kara vasıtası görmemiş adamlardan Amerikalıların verdikleri eğitimle bir haftada greyder,kepçe operatörleri yetiştirmiş ve hemen yolların inşâsına başlamıştır.

Yol inşaatlarına,toprağın yumuşak olduğu ilk veya sonbaharda değil,Haziran sonrası toprağın sıcaktan kuruyup çatladığı zamanda başlayan,dünün çobanı iş makinesi operatörleri,kepçeyi taşıyan pimlerin dirençlerinden,kayaların işlenme potansiyellerinden habersiz,tecrübe olmaksızın kepçeleri,greyderleri “Ya Allah” deyip dağa bayıra vurunca,iş makinelerinin kimi uçurumdan yuvarlanmış,çekici olmadığı için,kimisi de kepçesi,bıçağı kırıldığından ya da 3cm kalınlığında,20cm uzunluğunda demir bir pim veya basit bir conta veya cıvata yokluğundan atıl kalarak çürümüş kalmıştır.

Halen yollarımızın bozuk olma gerekçesi de bundan kaynaklanmaktadır.

Ama,olan olmuş,sağır İsmetin bile;

“Menderes,Menderes,bu Amerikalılara bu kadar güvenme,onlar bir şey verirse canını ister,alır” nasihatine bile

"Amerikalılar dost,ne istersek veriyorlar" diyerek kulak tıkamıştır.

Sonuç,1958’de 275 mi 375 milyon ABD doları bir kredi yüzünden Amerikalılarla da papaz olmuştur.Bu arada da nedeni hala açıklanamayan bir uçak kazasından da sağ salim çıkmıştır.

Yaaa,dünyayı boş sanmış,Amerikalılardan cayıp SSCB-Rusya’ya İş bankası ortaklığı teklif etmek için 1958’de randevu alıverir.

Menderes,İzmir misyoner okullarında Amerikan hayranı olduğu için

hata yapmıştır.Ama,asla Tayyip gibi bölücülük yapmamıştır.


Asla gidemeyeceği bu randevunun intikamı acı olur.Onun “açılım politikaları” zamanında başlayan devletin dış işleri,İstihbarat,askeri istihbarat görevlilerinin ABD ve Avrupa devletlerinden açık açık “maaş alma” olayları ile çürüyüp kokuşan devlet yapısı tamamen dış devletlere çalıştığından,Yassı Ada’da mabadına yumruk sokturduğu yazılıp çizilen mağduriyetine,idamı ile sonuçlanan ABD destekli 27 Mayıs 1960 darbesi ile yüz yüze kalınca sadece o değil devlet ve millet toptan zarar etmiştir.

Bulgaristan Kırcaali Aziz George kilisesi rahbine plaket veren başbakanımız.Kendileri de bir George=Gürcü-Toprak işçisi=Maraba olduğundan mıdır nedir Hıristiyan dünyasında da pek seviliyor.En azından Menderes'in bu yanları yoktu.


Herkes bu olayla öğrenir ki “Amerika’ya karşı gelmenin cezası ölümdür.”

Şimdi bu mantığa göre şunu anlamıştır;

"ABD uşaklığı,uşak olanın vatanını sevmesine,vatanı için çalışmasına engeldir”

Öyleyse,Menderes’in kaldığı yerden,yani “Amerikan karşıtlığı çizgisinde “ yürümesi gereken ardıllarından olan ve kendisini ona benzeten,hatta onun gibi sol açık,libero oynayan ve ona benzerliği yüzünden Amerika ve ülkemin koyunlarınca seçilen,onun gibi ilk işi “bölünmüş yol projeleri” olan başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, niçin “Amerika’nın en büyük ortağı, B.O.P eş başkanıdır?

Bununla da niçin övünmektedir?

O Adnan Menderes’in “hatasını” mı bulmuştur ya da daha kurnaz mıdır?

Yoksa,onu kullanmakta mıdır?

Adnan Menderes’in oğlu ve takipçisi olan Aydın Menderes bile neden Tayyip beyin yanında değildir?

2003 seçimlerinin ardından ABD başkanı George W.BUSH tarafından ayakta karşılanan,rahmetli Bülent Ecevit’in Clinton önünde soykırıma uğrayan Bosna’lılar için yardım isterken “boyun büken” görüntüsüne nispet ABD başkanı ile bacak bacak üstüne atarak poz vermiş,kahraman olmuştu.

ABD'nin PKK'yi silahsızlandırma projesinin kapak yazısı.

Daha evvel ki gün İklim değişiklikleri konferansı için gittiği ABD’de güveni oldukça kaybettiği,ABD başkanının memurlarınca karşılandığına,24 Eylül'de Washington sokaklarının koruma ordusu ile “tabanvay giden” T.C başbakanı Tayyip Efendi gördüğünü de hatırlatırım.

Onun ve onun gibilerin devleti dış güçlere göbekten bağlayan,Adnan Menderes’in bile pişman olduğu projeleri sürdürmesine karşı çıkanlar,her ne kadar bazı şüpheler yüzünden birlik olamasalar da daima var olacak ve bu millete yanlışları gösterecek olanlar bitmeyeceklerdir.

Vatan sahipsiz değildir.

ABD kaynaklı “açılım projeleri” hiçbir devlete yakışmayan,alkt kimlik-üst kimlik,”ben Gürcüyüm,karım Kürt” yok olmadı “Arap” örnekleri gibi bir yığın rezilliğin ardından dün 7-yedi askerimizin şehadeti ile sonuçlanmıştır.

Ben kendi düşünce dinamiğimi yazdım,gerisini de siz oluşturunuz.

Zahmet edip okuduğunuz iç.in teşekkür ederim.

Biraz da fotoğraflar konuşsun:

GEÇEN HAFTANIN ve YAKIN ZAMANIN AÇILIM OLAYLARI

Okmeydanı Polise saldırı

Hakkari-Yüksekova-Polise saldırı olayları


Yüksekova'da saldırıdan kendilerini ve öğrencileri

korumaya çalışan polisler.

İzmir'de belediye otobüsüne maskeli PKK saldırıları

Mersin'de 400 PKK'lı polis karakoluna havai fişeklerle saldırdı,her şeyi tahrip ettiler.

Ünlü sanatçılar terör örgütü yandaşı olduklarını "açılıma destekleri" ile gösterdiler.


İstanbul'da belediye otobüsü dolu iken atılan molotof kokteyli ile yakılan üniversite öğrencisi,17 yaşındaki kızımız Serap ESER dün vefat etti.Başbakan bu olayı kullanarak DTP'ye çatıp bir de oy cambazlığı dahi yaptı.

PKK'lı dönme Ermeniler,Kürtler yerlerde bayrağımızı çiğnediler.


Bütün bunlara AKP,çok övündüğü "Doğudan oy almak" ve Patrikhane avukatı Kezban Hatemi'nin savunduğu tayfanın desteği ile devleti bölmek midir acaba?

Diyarbakır Bismil Cumhuriyet köylüleri,ABD-AB-AKP destekli PKK

baskılarına rağmen cesurca "Birlik" çağrısında bulundular.


Keykubat