Sayfalar

25 Aralık 2008 Perşembe

HAÇLI SEFERİNE KARŞI BİRLEŞİN

HAÇ- HİLAL SAVAŞINDA EZİLEN MİLLETLER BİRLEŞİN!!!


UNITE !!!

ALL NATIONS OF THE WORLD AGAİNST TO RACIST,GENOCIDER CHRISTIAN-FASCIST SEMİTİC CRUSADE WHICH IS STARTED BY GEORGE W.BUSH İN 11 SEPTEMBER 2001 EVENT.ALL YOU KNOW WHAT AMERİCA AND IT’S COLLABORATERS COMMITED TILL TO DAY.

"11Eylül 2001 olayı ile George W.Bush tarafından başlatılan,ırkçı,Hıristiyan-faşist,semitik,soykırımcı haçlı seferine karşı bütün dünya milletleri birleşin!!!

Bu güne kadar Amerika ve İşbirlikçilerinin ne yaptıklarını hepiniz biliyorsunuz."


Ülkemizin bölünüp parçalanması ve özellikle Müslüman ve Türk milletlerin imhası için asırlardır yürütülen “Haçlı Seferlerinin” son aşamasına geldiği hemen hemen her ırk ve görüşten insanlarca anlaşılmasına rağmen insanlar arasında hala bir birlik yoktur.

Aptallaşmış,lay lay lom kalabalıklar olarak duyarsız ve ilgisiz bir ineğin bönlüğünde yaşamaktayız.

Amerika’da “başkan değişikliği” nedeniyle bir durgunluk toplumları rehavete itmiş,barışçı bir siyaset değişikliği beklentisi içinde uyuşturmuştur.

Dün Şırnak-Cizre'de şehir içinde şehit edilen
4 askerimizden Onbaşı Zeki Yolcu'nun Cenazesi.

Rusya,dün yaptığı yasal bir değişiklik ile Putin’in 12 yıl daha iktidarda kalmasını sağlamaya yönelik bir adım atmıştır.Bu adım Rusya’yı “çarlık türü” bir yapılanma içine sokmuştur.Buna rağmen,Amerikan ve Avrupa emperyalizminden bezmiş milletler için 2008 Gürcistan çıkışı ile güçlü bir ümit olmuştur.

Rusya’nın her iki dünya savaşında da İngiliz-Amerika cephesinde olması da dikkat çekicidir.

Hindistan,Pakistan ile kavgaya tutuşturularak siyaset geliştirmesi engellenmekte ve Nato yani Amerika ve Avrupa Birliği ile işbirliğine ikna edilmeye çalışılmaktadır.


Çin,gelişmeleri sadece takip etmekte ve kendi yapılanmasını sürdürmeye gayret etmekte ise de halkının içinde yürütülen “Hıristiyanlaştırma-misyonerlik” faaliyetlerine ve Uygur Türklerinin terörist haline getirilmesine engel olamamaktadır.


Komşumuz İran,1979’da Amerika ve Avrupa Birliği ve diğer büyük güçlerin ortaklaşa gerçekleştirdikleri bir operasyonla getirilmiş Humeyni tipi Şeriat İslam rejimi ile yönetilmektedir.

Bu ülkenin,20. yüzyıl boyunca asla bağımsız olmadığına,tüm gelişimlerinin ardında ABD-AB- Rusya işbirliğine dikkat etmek gerekir.II.Dünya savaşında “kazara” Almanya yanında yer almasın diye İngiliz ve Rus birliklerince ortaklaşa işgal edildiğini hatırımızdan çıkarmayalım.


03 Eylül 1914'de Kardinal Giacome Della Chiesa “15.Benedict” adı ile Papa seçildi ve I.Dünya Savaşı başladı.

Savaş sonunda dünya siyasi haritası İncil Vahiyler bölümünde,(12.,14.,20.bölümler)kıyametten önce belirecek meleklerin anlatıldığı bölüme göre yapılandırıldı.

Avrupa'da başında 12 yıldızlı melek'i temsilen Avrupa Birliği,Kuzeyde elinde orakla insanları biçecek olan melek ile SSCB yani Sovyet Sosyalis Cumhuriyetler Birliği,bir ayağı denizde, diğer ayağı karada olan melek ile de Amerika yani ABD yapılanması oluşturulmuştu.

CIA ajanı olduğu iddia edilen Alman asıllı Cardinal Joseph Alois Ratzinger de 15 Nisan 2005'de 16.-(XVI.) Benedıctus adıyla papa seçilmesinin ardında da Armageddon Savaşlarının başlatılma çalışmaları olduğu inancındayım.Önceki Benedictus,Armageddon öncesi dünya siyasi haritasını belirleyen savaşı başlatmış,91 yıl sonra gelen papanın da "16.Benedictus " adını tercih etmesi gözden kaçırılmayacak kadar önemlidir.O da muhakkak bir şeyleri başlatacak olan kişi olmalıdır.

Son zamanlarda İran'ın “bağımsız” gibi görünen “Amerikan karşıtı” bir çizgisi olsa da,halen ortaklardan birisine dayanarak yürüdüğüne,mevcut rejimin de emperyalist ülkelerce kurulduğuna dikkat etmek yararlı olacaktır.Ayrıca Avrupa toplumlarının dillerinden adlarına kadar İran ile akrabalıkları,”Sam soyu” kardeşliği olduğunu unutmayalım.


Bu konu,dünya siyasetinin “din temeline” göre Sami kavimler tarafından yapılandırıldığını düşündüğümüzde çok önem arz eden bir konudur.


Diğer yandan da 1000 yıldır Türklerin idaresinde,en az 3000 yıldır da Türk-Hint-Fars,1400 yıldır da Arap ırklarının da karışması dikkat çekicidir.Bu özelliği halen Sam soyu olarak yorumlanmasına engel olabilir. İranlılar,kendilerini “Fars,Hint ve Türk karışımı olarak kabul ederler.


Bir solcunun buna dikkat etmesini yadırgayanlar olabilir.Şunu unutmayalım ki,birileri Müslüman oldu diye kiliseler ve diğer tapınaklar yıkılmamış,Sosyalizm bazı coğrafyalarda uygulandı diye,zenginler mallarından vazgeçmemiş, emperyalizm de sömürgeciliğini bırakmamış ve halen sürdürmektedir.


Dünya beşeriyet coğrafyası halen özelliklerini muhafaza etmektedir. Bu yüzden karşımıza çıkabilecek sürprizlere hazır olmak için de bu nitelikleri saymakta yarar vardır.


Bizde ise halen,”sağ,sol,Şeriat,Laik-Antilaik,Türk,Kürt,Arap, ve benzeri kavramlarla boğuşmak terk edilememekte ve hiçbir siyasi proje üretemeden bizler için çok kıymetli olan zamanımızı hoyratça tüketmekteyiz.


Kimisi “kelleci” partiler kuruyor,kimisi şeriat ilan ediyor,birileri sosyalizm getiriyor,birileri hala dünyanın altını üstüne getirmiş,iflas etmiş küreselciliği,liberalizmi savunuyor,bazıları da 12 eylül öncesinin ülkücü ve solcu kayıplarının listelerini yayınlamakla uğraşıyor.


Oysa,"Ülkü" Güdülen gaye ve amaç anlamına gelir.Her Türk vatandaşının da her insanın da ülküleri vardır.

Bütün siyasi ideolojiler zaten birer ülküdürler ve yaptıkları da zaten “ülkücülük”tür.


Ama bu "Ülkücü hareket" adı ile kendini tanımlayan hareketin dilekleri şeklinde de olmayabilmektedir.

Böyle düşünenleri vatan haini olarak nitelemek,kendini farklı düşünenden soyutlamak kesinlikle vatanseverlik değildir.Aksine vatanın menfaati için gerekli olan düşünce farklılığını da yok etmektir.

Ülkücülerden farklı düşüncelerle birlikte yaşadığımız bu toprakların “Emperyalist Haçlı Saldırılarına" karşı savunulmasını düşünen ve mücadele edenler belki de Ülkücülerden daha gerçekçi çözüm üretmektedirler ki öyledir de.


Ülkücüler artık şunu aymalıdırlar:Din adı altında milliyetçilik mücadelesi hem Ülkücü (ümmetçi olmayan Nihal Atsız yanlıları gibi) toplumu hem de milliyetçi solu yani "Türkçü Hareketi" bölmektedir.

Diğer yandan,asırlardır Anadolu Türk Yurdu olmasına rağmen bu ülkede halen Türklerden ve Müslümanlardan başka milletler de yaşamaktadır.


Aynı gerekçeler İslamcılar içinde aynen geçerlidir.

Hititlilerden bu yana geçen 4-5 bin yıl içinde bu yarımadanın halkları asla "tek bir inanç veya ırk" olamamışlardır.

Ülkücülük yani faşizm "Emperyalizmin dayattığı demokrasi şeklinin" 5 parmağından sadece biridir.

1946’ddan itibaren İngiliz-Amerikan ve Avrupa bloguna İsmet Paşanın çabaları ile itilen ülkemiz bağımsızlığını kaybetmiştir.


Atatürk zamanında,zaten Amerikan ve İngiliz idaresine girmedi diye Atatürk’e düşman olan mandacı tarafların da arayıp bulamadıkları bir hareketti.

Onlar için İsmet paşanın bu yaklaşımı bir nimetti.İttihatçılar bile bu gruptadır.

İsmet paşa bu hareketin kuruculuk görevini,kuruculardan Celal BAYAR’a ve meclisten seçtiği toprak ağası Adnan Menderes’e verdi.


Böylece,büyüklerin isteği üzerine başlatılan hareket iktidara geldi ve güle oynaya Kore’ye asker gönderip kıydırdık.

Sonra,Amerika’nın dibine gelmesine sebep olduğumuz,kurtuluş savaşımı verdiği silah cephane ve siyasi desteği ile kazandığımız Rusya,Kore’de de kendisi ile savaştığımız için haklı tehditlerinin ardından,haklı olmayan Yugoslavya-Bulgaristan’dan Kırım’a ve Kafkaslara,oradan Irak’a kadar her yerde Türk ve Müslüman soykırımını başlattı.

Amerika 1958’e kadar bu soykırımları durdurmak için hiçbir şey yapmayınca Menderes Rusya ziyaretini planladı.

Ne oldu,birkaç olay ve iki ay içinde ihtilal.Ardından da doğru İmralı adası ve İdam sehpası.


Sebep?


Sen misin Rusya’ya yaklaşan,Amerika’ya posta koyan.

27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra "Kıbrıs'taki Türk soykırımını” durdurma bahanesi ile devleti yavaş yavaş Amerika'ya teslim edenler,1960 hareketinin "tam bağımsızlıkçı" liderlerini, Amerika'nın tutmadığı sözleri uğruna idam etmişlerdir.


Ardından, İnönü sayesinde CHP "Ortanın Solu" olmuş,partisi ve devlet siyasetini "İngiliz-Amerikan korkusu" üzerine,İsmet Paşa Amerika’nın talimatları ile inşa etmiştir.


CHP,sadece Türk Alevi,Demokrat ve dönme Gayrimüslümlerin partisi yapılırken, Müslüman Sünni Türkler ile Kürtler de "gerici-şeriatçı-saltanatçı" olarak Emperyalizmin dayatması doğrultusunda kutuplaştırılmışlardır.

Diğer yandan da Milli Türk Talebe Birliklerini ve Ülkü Ocakları yapılanmasını teşvik ederek Türk gençliğini sağ-sol şeklinde kamplara bölmüşlerdir.Her iki grup da Amerika tarafından idare edilmiştir.

Bu projelerin uygulanması ile 1971 ve 1980 12 Eylül darbelerine zemin hazırlanmış ve ihtilal tereyağdan kıl çekercesine kolay gerçekleşmiştir.


Adam gibi hiçbir öğrenci okulunu bitirememiş,korkudan öğrenimlerini bırakmış,okuldan atılmış,üniversitelerden mezun olamamış bir çoğu ya sokaklarda ya işkencede ya da idam sehpalarında canlarını vermiştir.

Devlet,kendi geleceği için gerekli beyinleri yetiştirememiştir,kültürel ve sanayi yapılanmasını oluşturamamıştır.


Yurt dışında eğitim almış ve ülkemizde o ülkelerce dayatılmış,işbirlikçi,onlarla görüşecek mevkiye gelmeyi meziyet sayan,kültürsüz,yüreği halkı ve ülkesi için çarpmayan,uşaklaşmış siyasetçi ve bürokratlara devlet terk edilmiştir.

Emperyalist devletlerin bu düzenlemeleri ile ,devletimiz,talimat alan,emir uygulayan,yabancı hayranlığı içinde kaybolmuş,hakkını savunamayan,sadece "emir uygulayan" bir kukla devlet haline getirilmiştir.


Olan nedir?


1915 Çanakkale savaşları sırasında,“Biz Türklerin çiçeklerini topluyoruz” diyen İngiliz Deniz Kuvvetleri Komutanı Churchill’in,bu defa Başbakan olarak 1943’de İsmet Paşaya Adana-Yenice Tren istasyonunda çizdirdiği proje de aynı projedir.


Yine Türk ve Müslüman toplumların “çiçekleri” toplanmıştır.

İşbirlikçileri olan,Kürt Milliyetçisi Kenan Evren ile T.Özal kurdukları malum terör örgütü ile sonunda ülkeyi parçalama noktasına getiren eylemleri başlatmışlardır.


Menderes ve T.ÖZAL hareketinin günümüzdeki temsilcisi olan AKP ve destekçileri ise dayatılan bölünme ve parçalanma siyasetinin savunucuları olarak aymadan yürümektedirler.

R.T.Erdoğan’ın Gürcistan Savaşında tepkisiz kalışı sonrası ortaya çıkan bir “Denizfeneri” dosyası ile kulağı çekilmiştir.


Çünkü,hem transKafkasya projesi hem de Hindistan’ı Nato’ya katılmaya ikna etme projeleri (!) yanında bir de kendisini pek takmayan bir ordu mazereti onun kellesini kurtarmıştır.

Buna bağlı olarak da, yeni ABD Başkanı B.Obama’nın,Başbakanımız R.T.Erdoğan’ı kabul etmemesi bu olayla bağlantılıdır.


Ülkemizde “Demokratların temsilcisi” olan CHP ile bu yüzden çalışmak isteyebileceğini düşündüren olay ise,42 yıllık CHP politikasının birden değişivermesidir.”Türban açılımı”


Günümüzde bu proje son aşamasına gelmiştir.Ülkem insanı önce Ermenilerle,günümüzde Kürtlerle arası bulunamayacak kadar derin bir düşmanlığa düşürülmüştür.


Bu projenin 200 yıldır soydan soya işbirlikçiliğini yapanlar kendileri ile gururlanabilirler.

Çünkü emelleri artık gerçekleşmek üzeredir.


Halen “Haç-Hilal Savaşı” sürmekte ve çiçeklerimiz toplanmaktadır.İçine düşürüldüğümüz iç bölünmelerden ve kavgalardan bu güne kadar daima Amerika ve müttefikleri kazançlı çıkmıştır.


Bu gün de bunu değiştirecek bir eylem birliği görünmemektedir.Kitle önderi olmuş sermaye sahipleri,ve aydın denilen işbirlikçi bir kesim, göbek bağlarından dolayı bencilliklerini aşamamaktadırlar.


1917 Süveyş Kanal savaşlarında,kendisinden 15 Aralık'tan önce Kudüs'ü Haçlı dünyasına hediye etmesini beklediklerini söyleyen İngiliz gazetecilerden,General Allenby şu ricada bulunur;

"Emrimde çok sayıda Müslüman asker var.Bu savaşın "Haçlı Seferi" olduğunu ağzınızdan kaçırırsanız bu savaş fiyasko ile bitebilir.Bu yüzden ağzınızı sıkı tutun.(Ülke Tv'de iki ay kadar önce yayınlanan İngiliz yapımı bir belgeselden alıntıdır.)

Haçlı seferi halen bitmemiştir ve sürmektedir.Bu defa sefer "kıyamet alametleri" üzerine uygulanmaktadır.


Bu imha planını bozacak tek olasılık vardır.

O da;


ARTIK,ÜLKÜCÜ,SOLCU,ALEVİ,SÜNNİ,KÜRT-TÜRK,ERMENİ,GÜRCÜ DAVASI GÜTME ZAMANI DEĞİLDİR.


ZAMAN BU ÜLKEYİ,BU COĞRAFYAYI BİRLİKTE SAVUNMA ZAMANIDIR. KESİNLİKLE DİN,IRK AYRIMI YAPMADAN EMPERYALİZME KARŞI BİRLEŞME ZAMANIDIR.


HAÇLI'NIN HİLAL'E AÇTIĞI SAVAŞ MÜSLÜMAN,TÜRK VE SAM SOYU OLMAYAN TOPLUMLARI İÇİNE ALARAK GENİŞLEMEKTEDİR.


BU DURUMDA BÜTÜN MÜSLÜMAN VE SAM SOYU OLMAYAN KAVİMLERİN "HAÇLI" SALDIRISINA KARŞI BİRLEŞMELERİ GEREKMEKTEDİR.


İLK HIRİSTİYANLARIN,KENDİLERİNİ HAMAM SÜTUNLARINDA YAKARAK EĞLENEN NERON'DAN KURTARAN MİTRAİSTLERİ,ROMA'DA İDAREYİ ELEGEÇİRMELERİNDEN SONRA TAPINAKLARINA DOLDURARAK YAKTIKLARINI HATIRLAYALIM.İBRANİ SOYU OLMAYANLARIN HIRİSTİYAN VEYA YAHUDİ OLMALARI BİR ANLAM TAŞIMAZ.ÇÜNKÜ BU KİTAPLAR SADECE "İBRAHİM SOYU" KAVİMLERE GELMİŞTİR.


(Dört İnançtan Yaratılış,Üstün Irk,Yecüc-Mecüc konulu yazılarımda İncil,Tevrat ve Kuran ayetleri ve hadislerle bunları anlatmaya çalıştım.)


GÜCÜ ELLERİNE GEÇİRDİKLERİNDE BU GÜNE KADAR KIZILDERİLİLERE, MÜSLÜMANLARA, MİKRONEZYALILARA,ASYA'LILARA,AFRİKA'LILARA VE TÜRK'LERE YAPTIKLARI KORKUNÇ İŞKENCE VE SOYKIRIMLARI KİTAPLARI EMRETMEKTEDİR.


BU IRKÇI SAMİ KAVİMLERİ İLE ONLARA YANAŞMAYA ÇALIŞAN HİCAZ ARAPLARINA VERİLEN ŞANS KENDİ NESİLLERİMİZİN ŞANSSIZLIĞI OLACAKTIR.


SAM SOYU OLMAYAN KAVİMLERİN BİRLEŞMESİ OLMAZSA 2012'YE KADAR HAÇLI İŞGALİ'NİN GERÇEKLEŞME İHTİMALİ YÜKSEKTİR.


DÜNYA SİYASETİ TEVRAT VE İNCİL AYETLERİNE GÖRE AMERİKAN,İNGİLİZ VE VATİKAN İŞBİRLİĞİNCE DÜZENLENMMEKTEDİR.


BU PROJE ÇOK KISA BİR ZAMANDA BİTİRİLECEKTİR.


DİNCİ PARTİLER KUTUPLAŞMAYI TAMAMLAYAMADAN ÖNCE DAHİ BU İŞGAL GERÇEKLEŞEBİLECEKTİR.


NE ÜLKÜCÜLÜK NE DE SOSYALİZM VEYA ŞERİAT DEVRİMİ GİBİ TARTIŞMALARLA KAYBEDİLECEK ZAMAN YOKTUR.


ONLARIN GÜÇLÜ OLMASI BİZİ KORKUTMASIN.TARİHTE İLKEL BİR ÇOK KAVİM,ALDIKLARI ESİRLERDEN ÖĞRENDİKLERİ TEKNİKLERLE KENDİLERİNDEN İLERİ DÜZEYDE YAŞAYAN YOPLUMLARI İMHA ETMİŞLERDİR.


CENGİZHAN ORDULARININ MANCINIKLARI ÇİNLİLERDEN ÖĞRENMESİ GİBİ.


BU VATANIN VE SAMİ OLMAYAN KAVİMLERİN FERDİ OLDUĞUNA İNANAN HER IRK VE İNANÇTAN İNSANIN BİRLEŞMESİ ŞARTTIR.


KUVAY-İ MİLLİYE HAREKETİNDE OLDUĞU GİBİ.


HALKIMIZIN GEÇMİŞ HESAPLARINI ACİLEN KAPATIP EMPERYALİZME KARŞI KOMŞU VE MAZLUM DEVLETLERLE BİRLEŞME ZAMANIDIR.


Türk ve Müslüman milletleri, Amerika ve İngiliz'e yanaşınca,Ruslarca kıyılmış,Rus'a yanaşınca da Amerika'lılarca kıyılmışlardır.İsmet İnönü ve Adnan Menderes'in korkaklıkları,basiretsizlikleri ya da ihanetleri sayesinde NATO'ya girmemizden sonra,Ordumuz için silah üretmeyen,her şeyini Amerika'dan bekleyen asalak kukla bir devlet haline getirildik.


Bu devletlerin çıkardıkları savaş ve terör olaylarında "izinsiz NATO silahı" kullandık diye de yıllarca ambargolar yedik.Kıbrıs ve terör örgütü ile verilen savaşlarda hep bu konu vardır.


Dayattıkları eğitim sisteminde güncel ihtiyacı için bile matematik bilgisini kazandıracak bir eğitim sistemi terk ettirilmiştir.Üniversitelerimiz "yüksek ilkokul " haline getirilmiştir. Üniversitelerimizde felsefe sınavlarının bile "test " şeklinde yapılmakta olduğunu işitiyoruz.


İnsanımız sadece "dini yaşam düzenine" kasıtlı olarak teşvik edilerek,geleceğin köle toplumu haline daha şimdiden getirilmiştir.


"İdealist eğitimciler" çoktan tasfiye edilmiş,veliyi soyan,hiç bir şey vermeyen,dersanelerle,evde özel derslerle, aileler soyulmakta,sonuç olarak öğrencilerin 1/3'i yüksek öğrenime girebilmekte onun sonu da "diplomalı işsizler ordusuna" katılmak şeklinde sonuçlanmaktadır.


Uluslararası düzeyde kayda değer bulunmuş bir tek "doktora tezi" artık bu ülkeden çıkmamaktadır.Ülkemiz ve diğer ezilen ülkeler,"Eğitimli aptallar ülkeleri" haline getirilmişlerdir


İçine düşürüldüğümüz bu korkunç tuzak yüzünden,ülkemiz,dış Osmanlı kalıntısı toplumlar, ve ezilen diğer uluslar,uygulanan haçlı kıskacı ile resmen meydan dayağına çekilmektedirler.


Bu "kayıtsız-şartsız teslim olmuş" yapıdan kurtulmak için birleşmek en akıllıca çözüm olarak görülmektedir.


EZİLEN ULUSLAR BİRLEŞMELİDİR.


SAYGILARIMLA


KEYKUBAT

Ermenilerle Kürtler İşbirliği Kararı Aldı;

http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1980-1982.pdf


İşte ilgili haber linkleri;

Balkanlarda "Müslümanlar Eşcinseldir" kitaplı Propagandası;http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=379965

Papazlar ve eşcinsellik; http://www.nuriyeakman.net/node/1110

Eşcinselliğin bilimsel sebebi; http://www.hayatsite.com/dogurganlik-geni-homoseksuel-yapiyor-t-6829.html

Terör ve Eşcinsellik; http://www.harunyahya.org/kitap/hy_terorun_perde_arkasi/Teror7b.html

23 Aralık 2008 Salı

Iste Serıat ve Cocuga Recm Videosu

+18- Cinsel İçerik Değildir.
Lütfen Çocuklara seyrettirmeyiniz!!!

İşte,Şeriat anlayışı,bu gerçekleşirse çocuklarımız ve gelecekleri hakkında fikir sahibi olunuz!!!



Şeriat ve Din özlemi içinde sabahlara kadar Tv kanallarından nutuk çeken satılmış Prf.lara,basın mensuplarına,bunların iyi olduğuna toplumu inandırmak için sabahlara kadar yayın yapanlara,yazanlara,çizenlere, kendini böyle aydın diye gösterenlere ithaf ediyorum.

Sizin çocuklarınız yok mu?

Çocuklarınızın ve torunlarınızın gelecekte bu tür insanlık dışı davranışlarla yok edilip aşağılanmasını istiyorsanız AKP ve "kelle alacağız" sloganı ile yola çıkan yeni partiler gibi diğer dinci partileri destekleyiniz.
Asma-Kesma Partisi;
İşte size "Din Adına "yapılan,insanı hayvandan aşağı kılan dünya insanlık ailesi içinde bizleri de utanılacak toplumlar arasına sokan görüntüler.

Buna hangi anne ve babanın yüreği dayanabilir?

Kendinizi,bu zavallı 8- yaşındaki kız çocuğunun ve ailesi yerine koyunuz.

Sizce "din" bu mudur?

Yeryüzünde Müslümanlardan başka cinsellik uğruna böyle aşağılık ve rezil cinayet işleyen toplum var mıdır?

Sekiz-10 yaşında çocuklarla evlenmeyi hak sayıp,başını örtmedi diye,daha kişiliği ve zekası bile gelişmemiş çocukları,koca koca yarmalarla, topluca linç eden bir anlayış hangi din ile açıklanabilir.

Bu yaşta çocuk evlendirilir mi?

Bu yaşta çocuğa uçkur çözene cumhuriyet meydanında tinerciler uçkur çözsün be,onlar da sevinir belki:))

Bu anlayış ile insanlık ailesi içinde utanmadan nasıl yer alabiliriz?

Henüz ilkokul çocuğuna "fetiş-cinsel varlık" olarak bakan bir anlayışı kim,hangi akıl ve inançla "din" olarak kabul edebilir?

Ben bir insan olarak edemiyorum.

Böyle kadını aşağılayan,cinsel araç haline getiren köleci "sami kavmi geleneğini" ben dinim olarak göremem.

Bu tabiata da yaratana karşı işlenen büyük affedilmez bir suçtur.

Kaynağı Tevrat olan bu "Recm-taşlayarak öldürme" cezası sadece "zina suçu" işleyen kadınlara vardır.

Bu zaten İncil'in gelişi ile İsa'nın isteği üzerine (*) terk edilmiş bir davranışken bu kadar masum bir çocuğa bunu uygulayan insan olamaz.

Bu görüntüde yer alan "insan kılığına girmiş" yaratıkları insan saymak olası değildir.

Çağdaş demokrasi ve özgürlüğümüze sahip çıkalım ve çocuklarımızı,nesillerimizi böyle aşağılık korku,karabasan dolu bir yaşamdan ve gelecekten koruyalım.

Din de ibadet te gizlidir.

Bunu,devlet rejimi haline getirmek için dini kısvelerle dolaşıp,siyaset yapanların sizleri götüreceği gelecek işte bu görüntülerden ötesi değildir.

Özgürlüğünüze,hiç bir istekleri olmadan doğurduğunuz çocuklarınızın geleceğine sahip çıkınız!!!

Bizleri bu tür yobazlık ve ilkellikten kurtarıp,insanca haklarımızı sağlayan yüce Atatürk....

SENİ UNUTMAYACAĞIZ,DAİMA KALBİMİZDESİN!!!


Saygılarımla..

Keykubat

(*) Hz.İsa,insanlar için çok ağır olan Tevrat Şeriatını kaldırmıştır.Bunda hayvan kurban etmekten,erkeklerin başını açmasına,kadının da başını örtmesine (Aziz Pavlus'un vaazlerinde yer alır. İncil'de yazmaz.) kadar muhtelif kuralları iptal etmiştir.

Bir de şu linke giriniz.Sekiz (8) yaşında kız çocuğunun boşanma sevincine bakınız.Bu insanlık mı bu be...!!!
Sekiz yaşında "BOŞANMA SEVİNCİ " ha ?

Din adına ne garabetler yaşanıyor şu dünyada !!!

-->
Bu, kaynağı yazdığım şekilde olan video yayınlandıktan sonra geçen sekiz yıl içinde, video Irak'lı Yezidi Kürtlere mal edildi. O tarihlerde "Yezidiyiz" diyemediklerinden "Müslümanız" diyenler, Irak iyice çöktükten sonra, AB-D korumasın a geçtiklerinde rahatladılar ne de olsa.

21 Aralık 2008 Pazar

YUSUF HALAÇOĞLU OPERASYONU

Bu yazının konusu yakın zamana ait olmasına rağmen,"Emperyalizm,Osmanlı ve Ermeniler","Atanın Ölümü ve Dersim Yemini","Osmanlı Dönüyor" ve benzeri yazılarımla ilişkili olduğu için koydum.Alıntıdır.

Keykubat

TTK (Türk Tarih Kurumu) OPERASYONU

July 28th, 2008 · No Comments

Mustafa Nevruz SINACI

TTK (Türk Tarih Kurumu) operasyonu 22 Temmuz günü sessiz sedasız icra edildi.

Buna gizlice demek de mümkün. Zira kamuoyu olayı 23 Temmuz günü resmi gazeteyi okuyunca öğrendi. (8217 sayılı RG) Bu sıra Başkan Halacoğlu olup bitenden bihaber tatilde idi. Sadece bazı 'medar-ı iftihar' eylem ve işlemleri nedeniyle haklı bir kaygı duyuyordu.

NEDEN?

Öncelikle belirtmek gerekir ki Hoca (1766-2008) 242 yıldır bilinen ve meş'um bir sır olarak asırlardır gizlenen "Aleviler ve Kürtler asalaten Türk'tür. Alevi Kürt'üyüm diyenlerde Ermeni'dirler" tezini açıkladığında bir kısım kripto ve kozalar hop oturup hop kalkmışlardı.

"İnanmayanlar nüfuslarından araştırıp kim olduklarını devlet arşivinden bulabilirler" deyince de krize girenler ve TTK binasına saldıranlar oldu. Saldırganlar ve açıklanan gerçek karşısında paniğe kapılanlar bununla da yetinmeyip, Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyuruları verdiler. Aralarında 'ırkçılık, dincilik, ayrımcılık ve şovenizm' iddiaları ile dava teşebbüsünde bulunanlar bile oldu. İddia infial yarattı, çok geniş bir kitle alındı, gocundu ve rahatsız oldu.

Demek ki tez doğruydu. Bunun üzerine kurucu Müslüman (Lozan) kesim: "Hocam seni artık oralarda fazla tutmazlar, elindeki bütün bilgi, belge ve listeleri kamuoyuna açıkla" diye bilinçli bir zorlama içine girince malum kesimde panik büyüdü. Ülke içinde koza-kripto, dönme orijinli ne kadar dernek, parti ve sivil toplum kuruluşu varsa Halacoğlu aleyhine işe koyuldular. Olay Ermenistan parlamentosundan bütün diyaspora örgütlerine ve AB localarına kadar sirayet etti. İhanet şebekeleri sonuç alıncaya kadar ellerinden gelen her şeyi yaptılar.

Böylece, son günlerde medyada yer alan ve 'sıcak ilişki' kurma amaçlı Ermenistan'la gizli görüşme iddiaları da somut bir teşebbüsle doğrulanmış oldu. Hani, Temmuz ayı başında Ermeniler ısrarla Abdullah Gül'ü maça davet eden mesajlar vermişlerdi ya, şimdi perde arkası aralanmaya başladı. ABD-AB diyasporanın ısrarlı isteği yerine geldi. Ermenilerin korkulu rüyası Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu görevinden alındı. Ermeni yalanlarını bir-bir ortaya çıkaran Halaçoglu'ndan yalnızca Ermeniler değil içerdeki bazı Türk düşmanları da rahatsızdı.

BURAYI BİRAZ AÇALIM

Temmuz'un ilk haftası Kazakistan'da bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Astana' yı ziyaret eden Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ile sohbet etti. Bir ara Sarkisyan'ın koluna girdi ve Türkçe bilen Sarkisyan'la sohbet ederek dostluk ve yakınlık gösterisi yaptı!

Astana'nın başkent oluşunun 10′uncu yıldönümü kutlamaları nedeniyle Abdullah Gül, İlham Aliyev ve Sarkisyan'ın kollarına girerek bir süre sohbet ederek yürüdü. Hatırlanacağı üzere Sarkisyan daha önce yaptığı açıklamalarda, Türk-Ermeni ilişkilerinde yeni adımlar atacağını dile getirmişti. (Mayıs-2008) Tam o sıralar Ermenistan'a gayri-resmi bazı ziyaretler ve çeşitli düzeylerde temaslar da yapılmakta; Türkiye de ki Ermeni lobi ve diyasporası ayağa kalkmış 'tarihi barış ve sıcak ilişkiler' adına adeta coşmuştu. Amma TTK başkanı gibi iç sorunlar ve bu dalga ile açığa çıkan önemli engeller vardı! Zira;

SOYKIRIM YALANI İSPATLANDI

Halacoğlu kriptolara göre bir bunalım nedeni, kaos ve tıkanma unsuru idi. Çünkü O, 1963'den bu güne sürüp gelen, yalan-iftira ve sahte belgelerle tahkimli, Pamukyan ve benzeri dâhili bedhahlarca (hain Nobel vakfından ödülünü aldı) desteklenen "1915 Ermeni Soykırımı" iddiasının bir yalan, balon ve TTT maksatlı bir "komplo teorisi" olduğunu alenen ispatladı. Ermenistan'a, menfur diyasporanın tarihçi ve bilim adamlarına yalanlarını ve sahte belgelerini tek-tek ispatlayarak meydan okudu ve Viyana tarih kongresine davet etti. Hain ve yalancılar, müfteriler gelmediler. Gelemediler. Bilim yerine iftira, tehdit ve tefrikada direndiler.

Daha geçen hafta Ermeni Cumhurbaşkanı Serj Serkisyan ne dedi? "Elbette Türk malı alacağız. Türkiye ile ticaret de yapacağız. Ama asla milli davamız olan soykırım tezimizden vazgeçmeyeceğiz. Fakat diyasporanın daha da akıllı ve sabırlı (sinsi) olmasını isteriz"

KANAAT:

2002 yılında Ermenistan'da yaşadıkları resmi nüfus sayım kayıtları ile sabit 500 bin (TF, ABD) civarında Türk'ün 2007 itibarıyla nasıl olup da sıfıra indiğinin, ne şekilde buharlaştırılıp yok edildiklerinin sorulması;

Yerinde inceleme yapılarak akıbetlerinin ortaya çıkartılması;

Kara-bağ'da yaşanan dehşet, vahşet-soykırım ve mezalimin tazmin, gasp-tasallut ve işgalin kaldırılması;

Asala cinayetlerinin yargılanması;

Sözde uygar devletlerin büyük utancı, tarihi tahrif, yalan-iftira ve tefrikadan ibaret, hukuki belge, bilgi, ilmi ve ikna edici dayanaktan yoksun, siyaseti gasp (TTT) cebri işgal ve çıkar amaçlı-örgütlü komplo teorisinden ibaret soykırım iddialarını Ermenistan ve taraf kukla ülkeler ve devletlerce geri çekilmesini talep etmek;

Ülkemizi 32 yıldır kana bulayan ve maliyeti 50 bin şehit ve nakit 500 milyar doları bulan terör, tedhiş ve anarşinin Ermenistan odaklı olduğunun açıkça ilan;

Bu ve benzer somut olayların takibi, soruşturulması ve adaletle sonuçlandırılması Türk devlet adamlarının vazgeçilmez görevi ve hükümetlerin Milli politikası olmak gerekirken;

Sırf Ermenistan AB ve diyaspora istiyor bir-kaç kanı bozuk ticaret yapacak-para kazanacak diye bu temel politikalar ve milli tezlerden feragat ederek kırmızı çizgilerimizi (Irak'ın kuzeyi, Kerkük ve Musul vilâyeti ile KKTC'de görüldüğü üzere) paspas yaptırıp alçakça çiğnetmek; Üstüne üstlük bu yolda Türk Tarih Kurumu Başkanı'nı görevden almak bir korkaklık ve kansızlık göstergesidir diye düşünüyorum.

BUNA RAĞMEN!..

ABD-AB himayesinde hareket eden diaspora, lobiler ve Ermenistan'ın asılsız soykırım iddialarına karşı belgeler ve bilim diliyle en büyük ve en cesur tepkilerden birini ortaya koyan TTK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'nun sinsice görevden alınmasının sebebi budur. O'nun bu şekilde görevden alınmasında katkısı olanları; bu ayıba göz yumanları ve seyirci kalanları esefle kınıyor; Türkiye'nin ve Türk milletinin onuruyla oynayan, ülkemiz aleyhine alenen faaliyet gösteren menfur odakların hizmetinde olmayı şanına yakıştıranları tarih önünde "Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti'ne" ihanetle suçluyorum.

Ağyarın arzusu ile vatan evlâtlarını yerinden söküp atmak marifet değil alçaklıktır.

Onursuzluktur. Mutlaka herkes tepkisini göstermeli.

İpler kimin elinde?

Türkiye'yi kim veya kimler yönetiyor?

Onurlu, erdemli ve soylu millî irade nerede?

Bugün böyle ise, yarın nasıl olacak?

Tags: Ermeni İddiaları · Mustafa Nevruz Sınacı

Amerika Türkiye İkili Anlaşması-47

12 temmuz 1947 ABD-TÜRKİYE ikili Askeri anlaşması


Türk ve İngiliz dillerinde iki nüsha olarak;Ankara’da 12 temmuz 1947 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına Hasan Saka-ABD Hükümeti adına Edwin C.Wilson


İlgili anlaşma 8 maddeden ibarettir.3.maddenin (2.)bendinde;Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bu anlaşma için:yardım amacı,kaynağı,mahiyeti,genişliği,miktarı ve ilerlemesi hakkında ve ABD hakkında Türkiyede tam ve devamlı (lehinde)yayın yapacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İsmet İnönü;"Büyük Amerika Cumhuriyetinin; memleketimiz ve milletimiz hakkında beslemekte olduğu yakın dostluk duygularının yeni bir misalini teşkil eden bu sevinçli olayı her Türk'ün candan alkışlaması gerekir.2.cihan savaşı sırasında ve savaşın fiilen sona ermesinden sonra,Milletimizin ispat ettiği yüksek meziyet ve ideallerinin dünya efkar-ı umumiyesi tarafından takdir edildiğini gösteren bu yardım, Türkiye’ye zaruri ve normal savaş malzemesinin bir kısmını temin etmek maksadıyla savaş sonunda Türkiye’nin düştüğü iktisadi güçlüklerde çok ferahlatıcı olacak ve Amerikan Hükümeti cihan barışının korunması uğruna çok büyük fedakarlık etmiştir."

Ancak 1964 yılı haziran ayında bu sefer Başbakan olan merhum İsmet İnönü'ye Kıbrıs bunalımında ABD tarafından 12.temmuz 1947 tarihli ikili askeri anlaşmanın 2.ve 4.maddeleri gereği Türkiye’nin müdahale edemeyeceği notası verildi.

ABD -Türkiye ikili askeri anlaşması imzalandığından kısa süre sonra hemen Amerikalı Subay,astsubay ve erleri askeri üniformalarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri karargah ve Birliklerine dağıldı.Ordumuzdaki önemli direnişe rağmen Türk Hükümetleri desteklediği için ABDliler isteklerini gerçekleştirdiler.

13.şubat 1952 yılında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti NATO ya girişi onayladı.1947 askeri anlaşmalar gereği ABD Türkiye’de hemen Askeri Üs ve Tesisler kurmaya başladı.

23.haziran 1954 tarihinde ABD ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti 1947 askeri kolaylıklar anlaşması devamı olarak 100 den fazla uygulama anlaşması imzaladı.

23.Haziran 1954 "Askeri kolaylıklar anlaşması":Diplomatların dışında kalan bütün ABD askeri personeli de çok geniş imtiyazlara ve ekonomik muafiyetlere kavuşturuldu.Ayrıca Türkiye'ye giriş ve çıkış yapan ABD askeri personeli Türk Hükümeti kontrol edemeyecektir.ABD askeri Bölük,Tabur,Filo,Alay v.b.gibi unsurlar Türkiye'ye gelişlerinde Türk Hükümetinden izin alınmayacak sadece ABD keyfiyeti önceden bildirecektir.

27.şubat 1946 tarih 4882 sayılı kanunla Türkiye'ye ABD tarafından verilen 10 milyon dolarlık kredi Merkez Bankasında ABD hesabına yatırılmıştı.Daha sonra Türkiye’de ki ABD askeri üs ve tesislerinde ve diğer Türk kurumlarında uzman olarak bulunan tüm ABD’ li personelin maaş,yolluk ve tüm ihtiyaçları bu krediden karşılandı.Ancak Türkiye bir kuruşunu kullanamadığı bu kredinin ana para ve tüm faizlerini ödeme yükümlülüğünü kabul ettiği için ödemeler Türk Milletinin vergilerinden yapılmıştır.(Ne dostluk anlaşması ama(!)Ayrıca Türkiye'nin dört bir yanına yerleştirilen 30000 ABD askeri personelinin yurtdışından getirecekleri her türlü mal tamamen gümrük vergisinden muaf olduğu için TL olarak sattıkları mallarını dolara çevirerek yurtdışına transfer etmişlerdir.ABD ye personel eğitim kursuna giden bir Hava Yüzbaşımızın tanık olduğu olay:ABD den yurtdışına gönderilen tüm askeri personele komutanları tarafından şu talimat verilmekteymiş"-Senin ev eşyanı gideceğin yere ABD Hükümeti sembolik bir ücretle ulaştırmaktadır.Amerikan Halkının refahını arttırmak için,gönderildiğin ülkede eşyalarını satarak Amerikan İşçisinin emeğini değerlendireceksin".......

Türkiye Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 23.şubat 1945 tarihinde ABD Hükümetiyle çok geniş kapsamlı ilk ikili anlaşmayı imzalamıştır.Aslında çok geniş kapsamlı olan bu ikili anlaşma ABD Hükümetlerine çok geniş yetkiler vermiştir.23.şubat 1945 tarihli anlaşma ile 23 haziran 1954 tarihli anlaşma arasında geçen 9 yıl;ABD,Türkiye de kendi siyasi,ekonomik,mali ve askeri politikalarını nasıl uygulayacağını kendi uzmanlarıyla geniş ve derin araştırma ve hazırlık yapmıştır.

9 yıl boyunca ABD li uzmanlar;Türkleri,Türkiye’yi,Türk kanunlarını,var olan düzeni ve kendilerine göre etnik halk kabul ettikleri grupları,çeşitli siyasi akımları,dini inanç,mezhep,tarikat ve cemiyetleri,idare sistemini ve Devlet mekanizmasını bütün yönleriyle en ince ayrıntılarına kadar incelediler ve raporlar hazırladılar.9 yıl Amerikalılar bilgi toplama,örgütlenme ve yerleşmeleri içine alan çok geniş bir hazırlık dönemi geçirdiler.Ve bu 9 yıl araştırmalarından sonra Türkiye’yle can ciğer dost oldular(!).Bu can ciğer dostluğa karşı çıkanlar ise;en değerli müttefikler Türk-Amerikan ilişkilerini bozmak ve devlet ilişkilerine zarar vermek suçuyla derhal görevlerinden uzaklaştırıldılar.

Emekli Orgeneral R.Tulga"Genelkurmay;bir anlaşmaya dayanmadan Sinop ve Yalova Havaalanlarını kullanan Amerikalılara çıkın diyor ancak Amerikalılar ise"Bize müsaadeyi Türk Hükümeti verdi"karşılığını veriyor.Genelkurmay yazılı belgeyi gösterin diyor ancak Amerikalılar "yazılı değil sözlü müsaade var"diyorlardı".

28 aralık 1965 Kıbrıs bunalımı günlerinde;Genelkurmaydan yüksek rütbeli Subayımız,Dışişleri Bakanlığımıza gidiyor.Dışişleri Bakanı merhum İhsan Sabri Çağlayangil,nezaketle karşılayıp oturttuğu Subaya aniden "Paşam siz niye Amerikan Düşmanısınız?" diyor.
Paşa"Ben,Genelkurmayı temsilen buradayım.Sorunuzu kendi adıma değil Genelkurmay adına cevaplıyorum.Biliniz ki-Genelkurmay düşman değildir ancak ABD nin Kıbrıs davranışı kesinlikle müttefiklikle bağdaşmıyor.Fakat en önemlisi ise sayın beyefendi-BİR MİLLET HERŞEYDEN ÖNCE KENDİ KENDİSİNİN DOSTU OLMALIDIR."

Amerikalılar;Türkiye de uygun gördükleri her yere üs kurdular.İstimlak bedellerini ise Türk Hükümetleri ödedi.Amerikalılara bedelsiz tahsis edilen araziler 32 milyon metrekare idi.Bu üs ve tesisler NATO ya değil ABD ye bağlı idi.

1963 yılı 3.Ordu Komutanı R.Tulga; Trabzon’daki ABD üssüne gider.Bu gezisini daha sonra 23.ekim1969 tarihli Devrim Dergisinde anlatır.

"ABD Trabzon Üs komutanı Albay,bizi büyük bir merasimle karşıladı.Albay;kantini, kulüp,yemekhane,mutfak tesislerini gezdirdi.Biraz ötede ise demir kafesle çevrili gerçek üsse doğru ilerledim.
Amerikalı Albay yolumu kesti.-Oraya giremezsiniz!Buraya ancak ABD uyruklu yetkili kişiler girebilir.
Ben-Ordu Komutanıyım.Bulunduğumuz bölge giremeyeceğim yer olamaz.
Albay-Emir böyle.
Ben-Bu hükümranlık haklarımıza tecavüzdür.dedim.
Amerikalı Üs Komutanı Albay;Ama Hükümetlerimiz arasında ikili anlaşmalarımız var.Dedi.Tulga Paşa bunun üzerine Amerikalıların tüm ısrarlarına rağmen Trabzon ABD üssünü terk ettiğini beyan etti.

Bizler yinede geçmişte olan ve Hükümetlerce gizlenen bu ikili anlaşmalarının içeriklerini askerlerimizin hatıralarından öğreniyoruz.
Bu da gösteriyor ki asil TÜRK ORDUSU her türlü engellemelere rağmen yinede görevini yapmıştır.Her türlü anlaşmalarla kısıtlanmak istenmesine karşılık yinede geliştirdiği korunma mekanizmalarıyla VATAN ı korumuştur.

Asil TÜRK ORDUSU her zaman VATAN ı koruyacaktır.Koruyor.Her türlü engellemelere rağmen de korumuştur.Çünkü Kahraman TÜRK ORDUSU,Asil TÜRK MİLLETİNİN bağrında yetişmektedir.Başbuğ Gazi Mustafa Kemal ATATÜRKümüzün gösterdiği yolda hepimiz yılmadan devam edeceğiz.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

Saygıyla,
Gülsev Eyüboğlu İrhan 20.ekim 2007

..Temeli,büyük TÜRK Milletinin ve onun kahraman çocuklarından oluşan büyük Ordumuzun vicdanında aklında ve fikrinde kurulan Cumhuriyetimizin ve Milletin ruhundan kaynağını alan ilkelerimizin;bir bedenin yok edilmesiyle ortadan kaldırılacağına inananlar,çok akılsız ve sefildirler.Benim naçiz bedenim elbet bir gün toprak olacaktır.Fakat TÜRKİYE CUMHURİYETİ ilelebet payidar kalacaktır.

18 haziran 1926 GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.