"Türkiye Türklerindir +40" Bloguna Hoş geldiniz!!!

Ey Türk Milleti!
Birinci vazifen seni İslamcılık ve Türkçülükle benliğinden koparan, Araplaştıran din, devlet, ticarette sana yer vermeyen, seni küçük dereceli askeri görevlere vererek ölüme süren, sana hocalık, başbuğluk eden hainlere giydirdiğin tacı geri almaktır. Bunu yapabilmen için seni uyandıracak her türlü bilgi ve belge mevcuttur. Ya özgürlüğünü kazan ya da öl. Kölelikle atalarının kemiklerini sızlatma. Arap Rumların ırkçı kinci ensest sapık dinlerinden çık. Kurtuluşun başlangıcı burasıdır. Aklen kurtulmadıkça saltanatın da olsa kölesindir unutma. Sen özgür birey olmadıkça kardeşliğin önemi yoktur. Devletin her yüksek kademesine göz dik yerini al. Tırsma. Çabala, savaş ve kazan! Birlikte yaşadığın kavimlerle kardeşlik o zaman daha güzel olacaktır. Alaeddin Yavuz

Tarih boyunca atalarımız günümüzdeki kadar, her türlü bilgiye ulaşabilecek böyle bir çağ yaşamadılar.
Bizler tümünden şanslıyız. Buna dayanarak, blog içerikleri binlerce yıldır doğru bilinenleri sorgulamaktadır.
İster bu bloğda, ister okulda, camide veya başka yerde hiçbir yazılanı, öğretileni “sorgulamadan, araştırmadan” doğru kabul etmeyiniz!
Vatan-Millet davası,hiçbir kurum veya kuruluşa havale edilemez, milletçe sahiplenilmedikçe hiç bir dava milli değildir.
Davasına sahip çıkmayan halk da millet değil sürüdür. Adilyargıç/Keykubat.

Blog yazılarının telif hakları-copyright © “adilyargic; adilyargicc; keykubat.blogspot.com ve keykubat.blogcu.com” rumuzlarıyla yazan Alaeddin Yavuz’a aittir.
Hala okumak istiyorsanız buyurunuz.

Saygılar, sevgiler!

Hakkımda

Fotoğrafım
Balıkesir , Bandırma , Türkiye
KENDİLERİ İÇİN PLAN YAPMAYAN MİLLETLER, BAŞKALARININ KENDİLERİ İÇİN YAPTIKLARI PLANLARA RAZI OLURLAR.Keykubat- ATATÜRK'TEN SONRA ÜLKEMİZDEN TÜRK ve MÜSLÜMAN HALKLAR İÇİN PLAN YAPAN ve EZİLEN HALKLARA ÖNDER OLACAK SİYASET İZLEYEN BİR LİDER ÇIKMAMIŞ, ARDILLARI,ONUN İZLEDİĞİ ANTİ EMPERYALİST SİYASETİ TERK ETMİŞ,DEVLETİ AB-D KUCAĞINA ATMIŞ VE ONLARA BAĞLILIĞI ATATÜRKÇÜLÜK SAYMIŞ,HALKIMIZIN DİNİ VE IRKİ DEĞERLERİNİ AŞAĞILAYARAK TAHRİK ETMİŞ, KADEMELİ OLARAK HALKIMIZI HIRİSTİYANLAŞTIRMAK İÇİN DIŞ GÜÇLERCE GİZLİ-AÇIK DESTEKLENEN SAPIK DİNCİ YAPILANMALARI GÜÇLENDİREREK,İKTİDARA TAŞIMIŞ,IRK,MEZHEP BAĞLAMINDA KARŞILIKLI DÜŞMANLIKLAR YARATMIŞ, ÜLKENİN KAYNAK VE SERMAYESİNİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKMİŞ,YUKARIDA SAYILAN AB-D PROJELERİNE GÖRE ASKERİ DARBELERLE KENDİ MİLLETİNİ SİNDİREREK BÖLÜNMENİN YAŞANDIĞI BÖYLE GÜNLERDE BİLE TEPKİSİZ KALMASINI SAĞLAYAN KORKU ORTAMINI HAZIRLAMIŞ,BENZER MUHTELİF İHANETLER İÇİNDE BİR ŞEKİLDE YER ALMIŞLARDIR.İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ GÜNÜN DURUMU BUDUR-Keykubat İNSAN,PRANGA VURULMAKLA,KIRBAÇLANARAK ÇALIŞTIRILMAKLA ESİR OLUR.ESİRLİĞİ YAŞAM BİÇİMİ OLARAK BENİMSERSE KÖLE OLUR. VATANINIZA,DEĞERLERİNİZE,ÖZGÜRLÜĞÜNÜZE SAHİP,HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI ÇIKIN!!! Keykubat

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Bu Blogda Ara

26 Aralık 2014 Cuma

ATATÜRK DEĞİL, MUSTAFA KEMAL (Kamal)

Mustafa Kemal hakkında
geçmiş tespitlerimden birisi


Atatürk, adı, , aslında hiç bir şey olması gereken, ama, sahip olduğu bütün kariyerini, karizmasını Mustafa Kemal’e (Kamal) borçlu olan, ölüm döşeğinde ona askeri darbe yapan, öldürülmesinden sonra da adını her yerden temizleyen Bitlis Yezidi İsmet İnönü tarafından verilen bir önergeyle kabul edilmiştir.

Oysa, “Babalık, Atalık” terimleri hem Türk tarihine hem de İslami inanışa aykırıdır.
Halen, İsa peygamber, Hristiyanların “Allah’ı yani Babasıdır” ve yeryüzünde onun temsilcisi kabul ettikleri Vatikan’da oturan “Papa (Baba demektir)” da topunun babasıdır.
Hristiyan mezheplerine göre bu baba Moskova Patriği, Ermeni Patriği, Süryani, Kipti patrikleri olarak da anılabilir.



İsa, hem kendisinin dedesi Kutsal Ruh,
hem kendisinin babası BABA,
hem de kendisi BABA'nın oğlu İsa /Kuz'dur.
Bütün Hristiyanların da "BABA'sıdır.
Yezidi Kürtler, Allah’a, “Allah” adı ve “Ay Tanrısı”  sıfatıyla tapınırlar. Kızı olan Tavus adını verdikleri dişi şeytanın Âdemi yarattığına, kendilerinin de Âdem ile Havva’nın terinden yaratıldığına inanırlar.

Ata’lık yani Baba’lık Allah’ın “Baba” olarak kabul edilmesine dayanır. İslam öncesi Hicaz Arapları da , Allah’ın kızı ve güneş tanrıçası El Uzza ile ilişkisinden ilk yedi gök cismi/gezegenin ve diğer gök cisimleri olan güneş ve gezegenlerin doğduklarına inanır, bunların başta Allah olmak üzere 360 tanesini büyük sayıp, her bir Arap kabilesinin bunların soyundan geldiğine inanırlardı.

Bu ensest, yani “aile içi cinsel ilişki sonucu üreme” ile üreyen tanrıları ailesini taklit olarak da Arapların da ensest evlilik yoluyla üremelerine sebep olmuştu.
Kürt Yezidiliği de zaten Hicaz Arap Mecusiliğine Zerdüştlük ile Arap dini harmanı bir inançtır) inanan Halife Mervan soyundan gelen Şeyh Adi tarafından 12. yüzyılda yazılmış yeni bir dindir.

Ürdün Hazor'da 1948'de bulunan Allah putu.
40cm.boyundadır.
M.Ö.2300'lerde Petra Krallığında
Allah'ın kızları, El Lat,
El Uzza ve Menat

Arap dininin temeli, Sümer, Mısır, Hint, İran dinlerine dayanırdı ve bütün bu dinlerde de “ensest üreme” esastı. Millet, Tevrat’taki adıyla “Ulus” bu ensest üreme dinlerinden adını alan bir terimdir.
Her ulusun, göklerde bir tanrı soyu babası vardı ve kıyamete kadar o tanrı onların koruyucusu yani “BABASI” olacaktı.
Babalık ya da Babailik denilen inanışların temeli bu dinlerdir. Kısaca, “BABA/ATA” sıfatı, insan şeklinde olan, insanlar gibi üreyen en büyük tanrının ve yeryüzünde onun temsilcisi gösterilen dini şahsiyetin adıdır.

Oysa Türk Karahan dininde Türkler, yaratılışta, “19 kavim” olarak yaratılmışlar ve “ensest üremeden muaf” yaratılmışlardır.
Gen bir Arap gezgin olan İbni Fadlan da Türklerin yaratılışta “22 Kavim olarak yaratıldıklarını”, aralarında zina, ensest ilişki yaşamadıklarını yazar.
İslamiyet de bu “ensest üremeyi Nur Suresi 31. ve 33. ayetlerde kesinlikle yasaklar ve Allah’ı “her şeyin mutlak yaratıcısı” olarak tanımlarken, onu “doğmamış, doğurulmamış, çocuk, eş sahibi olmayan” üstün, ayrı bir özellikte tanımlar ve “BABA/ATA” dinini ret eder.

Öyle ise, “ATA/BABA” sıfatı, hiç kimseye verilemez. Hiç kimse Türk milletinin “ATA’SI, BABA’SI” da olamaz. Bunu kabul etmek, Türk milletini putperest olarak tanımlamaktır.
Türkiye cumhuriyeti Müslümanlarının da “ensest üreyen aileler olmadıklarını” göz önüne aldığımızda, hiç bir Türk ve Müslümanın “ATA’SI, BABA’SI” bir insan olamaz.
Bu insan, Mustafa Kemal de olsa.
Tarih boyunca Türk milleti çok büyük soykırımlara uğramış, Ergenekonlardan çıkmış ama kimseye “BABA/ATA” ya da “ANA” dememiştir.

Türk dini geleneklerinde de İslami geleneklerde de “Anıt Mezar” yoktur.
Allah'a Yakmalık kurban adağını
yakmakla görevli Yahudi din adamı
Anıt geleneğini en çok Tevrat’ta görüyoruz. İbrahim peygamber, Hacer Ana’dan başlayarak bütün Yahudi peygamberleri Allah’ı gördükleri yere hemen taşları üst üste koyarak bir tepecik yaparlar ve buna “ANIT” derler. Daha sonra gelerek o anıta, çocuklarından veya hayvanlarından bir kurban keserek dua ederler, anıtı kurbanın kanıyla yıkarlar, etlerini de iğne ucu kadar kemik, parça kalmayıncaya kadar kurdukları bir mangalda yakarlar.


Mustafa Kemal’e de “ANITMEZAR” yapma fikri de gene Müslümanlara ait değildir. ANITKABİR, İsmet İnönü zamanında planlanmış, Adnan Menderes tarafından tamamlanmış ve Mustafa Kemal’in naaşı, onun zamanında ANITKABİR’e Etnografya Müzesinden alınarak taşınmıştır.

Türkler, büyüklerini, gösterişli yerlere değil, akarsuların altına gömerlerdi. İslamiyet, anıt mezarı yasaklamıştır.
Hem Türk hem de Sünni Müslüman olan Mustafa Kemal’in “ANITMEZAR” istediğine ben inanmıyorum.
Musevi Adnan Menderes'in 
tamamlattığı ANITMEZAR

İstemiş olsa bile mutlaka etrafındaki Yahudi-Musevi tayfasının etkisi vardır. Çünkü, o Yahudi azınlığa çok sahip çıktığından, ona düzenlenen suikastlardan kurtulduğunda Yahudi cemaatinin şükür ayinleri yaptığını o zamanki gazetelerden biliyoruz.

Bu konuyu, geçmiş yazılarımda işlemiştim. Ancak, şimdiki cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve partisinin Mustafa Kemal’e saldırıları yüzünden, ortamı bulandırmak istemediğimden bu konuyu deşmemiştim.
Hem Türk milletinin en eski dinlerinde yeri olmayan, hem de en son dini olan İslam dini ilkelerine göre de "terk edilmiş olan" ANITMEZAR inşa etme ve "ATA/BABA" adı vermeyi uygun bulmuyorum.
Mustafa Kemal, 200 yıldır haçlı devletlerine karşı zafer tatmamış, kendisine saygısını tüketmiş,
30 Ekim 1918 Mondros Anlaşmasıyla, yıkılmış, orduları silahlarıyla teslim olmuş, sadece devletin tasfiyesini sağlamak için başında padişah bırakılan kukla bir enkazdan "yarı bağımsız" bir devlet çıkartmıştır.
Halkına çağdaş eğitim ve demokratik haklar kazandırmış, Türk milletine büyük önderlik ve hizmetler vermiş, çok kıymetli, tarihi kişiliği olan Mustafa Kemal gibi bir evlat yetiştiren, bu evladıyla da övünen Türk milletine kimse baba olamaz.
Mustafa Kemal, Türk ve Müslüman milletlerinin, hatta, bağımsızlık savaşı vermeye cesareti onun kişiliğinde bulan ezilen milletlerin de kıymetli bir evladıdır.
Baba olan milletlerdir, fertler değildir.

Milletlerin yaşam şekillerini dini inançları belirler. Türk milletinin de yaşam şeklini belirleyen hem ilk hem de son dini olan İslam'a da ters olan bu geleneğe karşıyım.
Buna rağmen, onun adını silmek için fırsat kollayan, Türk ve Müslüman görünümlü, iktidar, muhalefet partileri ve arkalarında olan her türlü kurum ve kuruluşların ekmeğine de bu yazı ile yağ sürmek değil aksine onların Mustafa Kemal'in daha gönüllerden tasfiyesini bitirmeden, kendilerini "Allah, Mesih" ilan edişlerini de her gün ifşa etmekteyim.

Şimdi, ise tekrar etmenin zamanıdır. Çünkü, CHP-MHP-Işıkçı Gülen Cemaatinin, “Ermeni koalisyonu”, AKP’ninde Süryani, Yezidi, Rum koalisyonunu oluşturmaları, her iki tarafın da Mustafa Kemal’e kinlerini dökerken, “Anıtkabir ve Atatürk” adlarını kullanarak, bu büyük insanı gözden düşürdüklerini gördükçe, buna bir son verilmesi gereğine inandım ve yazdım.

19 Aralık 2014 Cuma

AZINLIKLARIMIZ, HAKLI OLARAK RAHATSIZLAR.


Son günlerde, bazı yazı ve yorumlarıma yapılan serzenişlerden, azınlıklarla arkadaşlık edenlere karşı yapılan dışlamaların facebook v.b. sosyal medya sayfalarına yansımalarından sürekli artan "Türk Irkçılığı ve radikal İslam" akımlarının azınlıklar üzerinde yarattığı olumsuz ruh hallerini anlamak zor değildir.

AKPKK koalisyonu geldi geleli ülkemizde 36 kadar azınlık olduğu, her birisine ayrı bir vilayet-devlet kurulacağı, Atatürk cumhuriyetinin tasfiye edileceği işlendi durdu.

Bu da utanmadan, adı "Türkiye Cumhuriyeti" nin "TÜRK" kabul edilen ama danışmanlarına kadar kökenleri azınlıklardan ibaret olan AKPKK koalisyon hükumeti ve onları her konuda eleştiren ama hükumeti "İSTİKRAR", kendilerini "DENGE" unsuru gören CHP, MHP, HDP muhalefetince her sıkıştığında da gözü kapalı destekleyen, kripto azınlıkların idaresinde bulunan siyasilerce sürdürüldü.

11 Eylül 2001'de çakma İkiz Kule operasyonu ile, yeni Roma imparatorluğu olan ABD, Müslümanlara Haçlı Seferi ilan etti ve hala saldırıları kesilmeden devam etmekteyken, en büyük desteği de, bütün Müslüman ülkelerde, haçlı devletlerince iktidarlarda tutulan "Müslüman görünen" kripto azınlık iktidarlarından görmektedir. Ülkemizde de durum budur.
Avrupa dahil, her ülkenin devlet adamları
"o ülkenin hainlerinden, işbirlikçilerinden" seçilir.

Bunlardan haberi olmayan, iktidar ve muhalefeti, en azından PKK'nın resmi TBMM temsilcisi HDP hariç, Müslüman ve Türk bilen halkımızı, "İktidar ve muhalefet, sömürgeci büyük devletlerce tayin edilmiştir.

Yaşadığımız ihanetler tesadüf değildir, devletin işlerinin tersine gitmesi, durmadan insan ve sermaye kaybına uğramamızın sebebi bu işbirlikçi hainlerin işidir" tezimizi ispatlamak için araştırıp yazıp çizerken de bize de "ırkçı" damgası vuranlar oldu.

Benim ve düşüncelerimi paylaşan vatanseverlerin bu ırkçılıkları, elimizde, internet bloglarımızdan başka bir şeyimiz olmaması yüzünden tehlike arz etmemektedir.

-Nurculuk, Kürt Nakşibendiliği tarikatlarıyla, Kürt Yezidiliği, Süryani Ortodoks Hristiyanlığı ile Şemsi, Yakubi Yahudiliğe dayalı bir şeri düzeni Türk ve Müslümanlara dayatırken;

-Işıkçılık, Gülencilik tarikatlarıyla Gregoryen Ortodoks Hristiyanlığı ve Alevilik adı altında Sabetay Sevi Yahudiliğini İslam diye dayatırken, F.GÜLEN'in dediği gibi "geçmişte bize 'böyle inanacaksınız' denildi, şimdi de biz diyoruz"* itirafını yaptığı dayatmalar ve sa-sol, askeri darbe, ekonomik krizler, PKK v.b. örgütlerle bölünmeyi bu günlere taşırken iyiydiniz.
*(Kynk-Fethullah Gülen'i itirafı için Kutlarım-adilyargicc.blogspot.com'daki yazıma bakınız.)

Oysa devleti yöneten kripto azınlıklardan seçilmiş TBMM, sermaye, basın, Üniversite ihanet çeteleri ve efendileri olan dünyayı yöneten büyük güçlerin destekleriyle her gün yönettikleri devletin kuyusunu kazan iktidar, muhalefet ve yandaşlarının tehlikeleri ise devleti imha boyutuna ermiştir.

Bu güne kadar, "Türklerden adam çıkmaz, onlar, idrakten yoksun canlılardır, devleti biz yönetiyoruz, devlet de ekonomi de, iktidar da, muhalefet de, güç de biziz" diyerek, bu işbirlikçi hükumetleri tereddütsüz destekleyen azınlıklar ve kriptolar şimdi niye şikayet ediyorlar?
13 yıldır AKPKK koalisyonu ve tüm TBMM ihanet çetesine en ufak serzenişte bulunmayan bu azınlık komşularımız şimdi niye ağlıyorlar?
Niye şikayet ediyorlar?
Ya da onlar adına şikayetleri dile getiren yazılar yazan arkadaşlarımız bunları görmüyorlar mı?
Malı götürürken, devletin kaymağını yerken, her yeri işgal edip, soy sop nüfusunu arttırırken, hak edilmeyen gelirlerle yurt dışında eğitimlerden, her türlü safahata sahip olmak iyiydi.

Siyasiler sizden, sermaye sizden, eğitimin iyisi sizden, kilit bürokratik mevkilere sizden, ülkenin en güzel yerlerini mülkiyetine geçirenler sizden seçilirken iyiydi ya.

Şimdi ne oldu?

1000 yıldır, Hristiyanlık, Yahudilik, İslam dinleriyle uyutulan Türk halkının uyanışları mıdır sizi rahatsız eden yoksa, gerçekten açık ve kripto soydaşlarınızın yaptıklarından size de mi gına geldiğindendir?

Azınlıkların yarattığı tablo budur.
Oysa, yazmaya başladığımdan beri daima; "hangi din, ırktan olursanız olun, sömürüye, emperyalizme karşı, özgürlüğünüze, bastığınız toprağa sahip çıkın!" çağrısında bulundum.


Eeee ne duruyorsunuz?

Şımarık kripto azınlıkları da, açık kimlikleriyle Türk ve Müslüman düşmanlığı yapan dindaş ve soydaşlarınızı siz bizden daha iyi bilip tanıdığınıza göre kulaklarını çekiverin biraz. 

Olmaz mı?

Takdir okuyanlarındır.

Alaeddin Yavuz

keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc



Dini ve ırki kimliğini gizlemeyen azınlıklarımıza saygım sonsuzdur. Ama onların da içlerinde bol miktarda işbirlikçi hainler bulunmaktadır ve ihanetlerini de açıkça da yapmaktadırlar ve karşılık görmemektedirler.

12 Aralık 2014 Cuma

TÜRKİYE CUMHURİYETİ BİTTİ


Bu gün,telefon ederek beni evimden alan arkadaşlarım, İstanbul Tuzla’da bir şirkette elektrik işi olduğu, oradan dönüşte benim işlerimi yapacaklarını söyleyerek beni evden aldılar.

Arabalarına bindim ve Tuzla Tepeören denilen mevkide bulunan sanayi yağı üreten bir şirkete gittik.
Elektrikçi arkadaşım, işlerini yaparken, şirketin sahibi olduğunu sonradan öğrendiğim Rıfat adlı şahıs geldi.

Oldukça entellektüel bir konuşma yaptık ve konu Ermeni soykırımına geldi.
Adam, Amasya’lıymış, annesi, Topal Osamn ve çetesinin gece gelerek, köylerinde sekiz Ermeni’yi evlerinden alarak bir derenin çukurunda öldürdüğünü sabah öğrendiğini bu şahsa anlatmış.
Böylece Ermeni soykırımı gerçekten olmuş oluyormuş.
Ben de ;
Ermeniler, Topal Osman’dan çok önceki yıllardan başlayarak 1916’başlarında Doğu Anadolu’nun Ruslarca işgali sırasında, Ermenilerin durumu fırsat bilip Türk ve Müslüman halkı topluca evlere ve camilere doldurup öldürmelerini, yakmalarını, bu coğrafyada yapılan kazılarda hala yüz  binlerce Ermenilerin toplu kıyım yaptıkları Türk ve Müslümanları dile getirince vatandaş;
-“Haklısını onu da yaptılar ama Ermeni kıyımı oldu, devlet yok diyerek yalan söylüyor!” demesi üzerine;
-“Hiç bir devlet, savaş esnasında düşmanla işbirliği yapan ve kendisini, erkeksiz ve silahsız köylüleri topluca katliama yani senin deyiminle tek suçları “Müslüman ve Türk olmak” olan insanları soykırıma uğratan hainlerine şans tanımaz. Ki, Ermeniler bu işten çok ucuz yırttılar” cevabıma da ;

“-Haklısınız beyefendi, Ermeniler bunları da yaptılar” demesinden sonra konu Kürt hareketi ve PKK konusuna geldiğinde verdiği cevapla, bu iş adamı vatandaşımızın, aslında yurt  dışı kaynaklı siyasi fırtınaların etkisinde kalmış birisi olduğuna karar verdim.
Bana;
-“Biliyor musunuz, Amerika’da iş yaptığım çok zengin bir kişiden öğrendiğime göre, AKP hükumeti, ÖZERK KÜRDİSTAN’ı tanımış ve 2015 seçimlerini takiben Kürdistan  yasallaşacak, PKK ve militanlarına genel af çıkarılacakmış. Devlet bunu kabul etmiş” Deyince ben de;
-“Dün akşam başbakan Ahmet Davutoğlu yaptığı açıklamada, Kürdistan, özerklik ve af konularında açıklama yapmak sürece zarar vereceği için bir açıklama yapmıyorum” tarzında konuşmuştu ve bunu açıkça itiraf ettiğini ben Faceebook sayfamda “açık itiraf” diye paylaştım dediğimde;
2015 Genel Seçimlerinden sonra bu harita geçerli olmayacaktır.

“-Beyefendi, siz gerçekleri gören, çok iyi takip eden birisiniz ama yapılacak bir şey yok, devletimiz, resmen bölünmeyi kabul etmiştir. Birde bunu uzun yıllardır tanıdığım bu Yahudi iş adamı arkadaşımdan duyduktan sonra yüreğim parçalandı” demesiyle sekiz yıldır yazdıklarımın gerçekleşmiş olması beni kahretmiştir.

Bu ihanet sürecinde emeği geçen bütün vatan hainlerine lanetler olsun!
Türkiye Cumhuriyeti bitmiştir., Bu güne kadar yazdıklarım gerçek olmuştur. AKPKK koalisyonunu işleyen bütün vatanseverler haklı çıkmıştır. Milleti aldatan Süryani, Yezidi, Ermeni koalisyonu hükumet ve onu destekleyen sermaye takımı, devletin parçalanmasını desteklemiştir. İhanet büyüktür ve hesabı bu milletçe sorulmalıdır.

Bu güne kadar,vatan millet diye yazıp kendini parçalayan, 1.500TL emekli maaşının “1000TL” sini muhtaçlara dağıtan ben ve benim gibi insanlar bu kadar mücadele ederken, kılları kıpırdamadan, filmi seyreden, olacaklar konusunda yurt dışındaki bağlantılarından haberler aldıkları halde, devletlerinini birliği, bütünlüğü için kıllarını kıpırdatmayan zenginlere lanetler olsun!

Sizler tartışa durun;
Osmanlıca resmi dil olsun mu olmasın mı?
Şeriat gelsin mi gelmesin mi?

Şeriat İslami mi Yahudi mi olsun diye.... Yakında bunu da tartıştığınızda  şirketlerinizin, taşınır-taşınmaz mallarınızın, evlerinizin ellerinizden alındığını anlayamayacaksınız.

Takdir okuyanlarındır.

Alaeddin Yavuz
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

11 Aralık 2014 Perşembe

BÜTÜN OKURLARIM BU YAZIMI MUTLAKA OKUSUNLAR






Yaptığım bir yoruma, bir arkadaşım şöyle yorum yapmış;

"Alaeddin Yavuz bey, memleketi satan... kaç tane Süryani Yezidi tanıdınız....?"
Cevabını verdim.

-"Başımızda yeterince var..." ve ilgili yazılarımın linkini de verdim.

Osmanlıda da, Atatürk sonrası da devleti yönetenler daima devşirmelerdir. Türkler, Fatih Sultan Mehmet tarafından devlet işlerinden uzaklaştırıldıklarıldan beri, göçer yaşamları içinde kaldılar ve sadece devşirmelerin işbirlikçi siyasetlerinde can vererek devlete hizmet ettiklerine inandılar ise de devletlerinin elden çıkmasına engel olamadılar.

Çünkü, Allah, Muhammed, Kur'an diyen devşirmeler onları daima sattılar.

Atatürk sonrası devletimizin halini düşününüz;

Bütün devlet adamları Müslümandılar, İsmet paşa dahil hepsi dinci yapılanmanın taraftarı ve uygulayıcısı oldular.

Bu kadar, dindar Müslüman siyasi, bürokratlarca yönetilmemize rağmen neden devlet hep geriye gitti?

Bu "kader ve fıtrat" kelimeleriyle açıklanamaz. Bu ancak ihanetle açıklanabilir.

Çünkü, bir insanın Müslüman ülkede siyaset yapabilmesi, bürokrat olarak çalışabilmesi için, halkın çoğunluğunun inancından olmaması düşünülemez.
Ama, her insanın davranışlarını o insanın kültürü yani dini inancı belirler.

Bir siyasinin, bir bürokratın davranışlarını da işlerini de ailesinin, geldiği toplumun dini inançları belirler. Kişi buna göre vatansever ya da işbirlikçi vatan haini olur.

Müslüman ve Türklükte bize meydan bırakmayan, adlarını bile Öztürk, Türkoğlu, Türk gibi adlardan veya İslam öncesi Türk mitlerindeki dini, siyasi kişiliklerden seçmiş insanların yanında, bu adları asla kullanmayan Türkler bile "Türk'üm" diyemediler ve çoğu da bu yüzden Yavuz Selim'den bu yana İran'a kaçtılar ya da Kürtler, Ermeniler arasında asimile oldular.

Ama, bu bizden çok "TÜRK" ve "Müslüman" olan devşirmelerin idaresinde olan devlet hep geriledi ve yıkıldı. Bu gün de son yıkılışını seyretmekteyiz.

Türk ve İslam sıfatlarını öne çıkartarak iktidar olan bu siyasilerin nedense işbirlikçilik ettikleri ülkeler ve milletler tarih boyunca hep aynıdır.

Kürt, Ermeni ve Süryaniler daima Gürcistan, Fener patrikhanesi, Vatikan ile birlikte olmuşlar.
Bu gün, AKP, iktidara gelir gelmez, Gürcistan'ın başına aynı şekilde monte edilen Sakaşvili ile birlikteydi. Fener patrikhanesi, Ermeni ve Süryani patrikhaneleri gibi Ortodoks Hristiyan cemaatlerin, kiliselerinin vakıf arazilerini, Osmanlı'dan çok çok önce Alpaslan zamanında camiye çevrilenlerini dahi bu cemaatlerin vakıflarına geri iade etmiştir.
Ülkemiz için hiç bir iyilikleri, hizmetleri olmamasına rağmen Cumhurbaşkanlığı köşkünde özel protokol ile karşılanıp ağırlanmışlardır.

Kaç-AKsarayın ilk yabancı konuğu, Vatikan'ın Papa'sı olmuştur.

Bunların evvelleri ne yapmışlardı?

Bitlis'i Ruslara teslim edecek işgali yürütecek Rus Kafkas orduları komutanı Nikolay Nikolaviç'e, Tiflis'te, Doğu Anadolu'nun askeri, demografik, coğrafi haritasını, akıl hocası olan İngiliz rahip ajan Robert Frew'dan alarak teslim eden Said-i Kürdi Deliüzzaman, Ruslar Bitlis'İ işgal ettiğinde, Seyit Rıza, Şeyh Sait gibi işbirlikçi, kripto Hristiyanlarla birlikte "sadakat madalyaları" takmışlardı.

Üç yıl, Rusya'da Türk ve Müslümanları, devrimcilere karşı kışkırtıp, Stalin döneminde soykırıma uğratılmalarını sağlamıştı.

Halifenin adamı sıfatıyla adına yazılmış bazı saçmalıkların Müslüman ülkelerde yayılmasıyla, İslami direniş sıfıra indirilmiş, tek kurşun atmadan Müslüman dünyası emperyalizme teslim olmuştu.

1952'de bu hizmetleri için Deliüzzaman'a Vatikan özel sadakat ödülü verilmiş, öldüğünde "Aziz" ilan edilip Vatikan'a gömülmesi sağlanırken, uydurma bir mağduriyet senaryosuyla cenazesinin kaybedildiği yalanlarıyla, halk devlete düşman edilmiştir.
Bu günlerin planlayıcısı Fethullah Gülen, 1992'de Paa II.Jean Paul'den sadakat madalyası almıştır, geçen yıllarda da "ölünce Vatikan'a gömülmek istediğini" resmen ilan etmiştir.

Recep Tayyip Erdoğan'ın 2008 Gürcü-Rus savaşında Gürcistan'a destek olamaması yüzünden, Gürcistan internete 2003 Gürcistan Azınlık raporunu sızdırmıştı. Ben de tesadüfen bulup dilimize çevirince, Tayyip Erdoğan'ın çok övündüğü dedesinin, Enver paşanın Ermeni tehcirinden kaçıp Gürcistan'a sığınan Süryani bir isyancı olduğu, 30 Ekim 1918 Mondros Anlaşmasından sonra da, Adana bölgesinde Fransız üniforması giymiş Ermeni asilere desteğe geldiği de ortaya çıkmıştı.

Bu yazım üzerine Tayyip Erdoğan, 2010 referandumuna 30 gün kala "adilyargic.blogspot.com" blogumu sildirmişti. Olaydan 45 gün sonra, başka blog açıp Google ile birlikte hükumeti suçlayan İngilizce yazımdan sonra Google, hükumetle ipleri kopartmış ve blogumu iade etmişti.

Bunların hepsi çok iyi birer Müslüman iken nasıl oluyor da, 1096'de başlayan Haçlı Seferlerinin merkezi olan Vatikan'a gömülme sırasına giriyorlardı?

Kendilerini bizden gösterip bizi satan işbirlikçileri tanımak için de onların kendileri hakkında bize verdikleri bilgileri kullanmak, atalarının dinlerini, kültürlerini tespit ederek, devletin nasıl elden çıktığını açıklamak benim gibi "vatanseverim" diyen herkesin görevidir.

Yoksa, yeryüzünde hiç bir hain yoktur ki boynuna "BEN HAİNİM" yaftasıyla dolaşsın!

Müslüman toplumlarda "ırkçılık" yapılmaz.

O halde, Kürtçülük akımını nasıl açıklayacağız?

Kürtçülüğün temeli 12. yy.da Şeyh Adi'nin kurduğu, Mushafı Reş (Kara Kitap, şimdi Kur'an-ı Kerimi Mushafı Reş diyorlar) ve "Cilvename" gibi iki din kitaplarına Talmud gibi iki de gizli kitapları olan "Yezidi Kürt dini" ile açıklayabiliyoruz. PKK kamplarında İslami dini ibadetlerle alay eden ama, Diyarbakır, Hakkari meydanlarında Yezidi imamları olan Mele imamlarının kıldırdıkları toplu namazlarda, Yezidi ibadeti yaptıklarında hiç alay konusu görmüyoruz.

Bunlar Allah'a inanır, Kur'anı ve Muhammed'i saymayan putperest, Allah'ın kızı, cennetten recm ile kovulmuş, düşmüş dişi şeytan olduklarına inandıkları şeytan Tavus'a tapınan bir dindir.

Süryani, Ermeni, Sabilerin de dinleri aynıdır ve onlar da aynı şeytana Ruha, Anahita, Ruda, NUR gibi adlarla tapınan, günde beş ile yedi vakit namaz kılan ama ne Muhammet'i peygamber ne de Kur'an'ı kitap sayanlardır. Aksine büyük kinleri vardır.

İşte size, bir türlü iyiye gitmeyen devlet işlerinin en mantıklı açıklaması. Bu yüzden;

"TACI HAİNE GİYDİREN MİLLETİN KANI DİNMEZ" dedim ve hala diyorum.
Vatan satan eşkıya torununun yükselişi

Kişi kendini ne veya kim olarak tanıtırsa tanıtsın, dini kültürüne göre hareket eder ve işlerini de ona göre yürütür. Hainleri bu şekilde tespit etmenin dışında deşifre etme olanağı yoktur.

Bu çalışma tarzım, sosyoloji biliminin de temel ilkesidir. Bir toplum incelenirken önce dini incelenir, sonra dini ile yaşam şekli incelenir ve komşularıyla bağları incelenir. Böylece bir toplum hakkında da karar verilir.

Benim yaptığım da sosyoloji biliminin teme ilkesini uygulamaktır.

Bu önemi yüzünden insanlarımız, yeni tanıştıklarında, kasabalarına misafir gidildiğinde ilk önce "Nerelisin", sonra, "Kimlerdensin?", sonra tatmin olmazsa din, mezhep, tarikat gibi sorular yöneltirler.

Bu sorularla, kişinin, dini/sosyolojik kimliği, ahlakı, dostluğu-düşmanlığı, ahlakı hakkında yorum yapılabilir.

Size de tavsiye ederim ki zaten bilerek, bilmeyerek her gün yaptığınız bir şeydir bu!

Takdir sizindir.
Alaeddin Yavuz

Sahte Müslümanları böyle deşifre ederler.
Sahte Müslümanları böyle deşifre ederler.

2 Aralık 2014 Salı

AKP İSTİKRAR, MUHALEFET DENGE, HOŞ GELDİN EMİNE YENGE!

AKP, hükumetinin, ülkemizde 13 yıllık iktidarı boyunca izlediği tehlikeli, ihanet olarak tanımlanacak siyasetlerinden şikayet eden kesimler her gün hızla artarak büyümektedir.
Buna rağmen, TBMM’de bulunan muhalefet partilerinin birisi zaten malum terör örgütünün ABD ve AB haçlı koalisyonunun baskılarıyla oraya soktuğu memurudur. Geriye ise anamuhalefet partisi ile milliyetçi çizgisini koruyan, kendisini derin devletin görevlendirdiği sigorta olarak gören, buna rağmen ABD ile birlikte çalışan, adı “Milli” olan ama işleri “milli olmayan” bir kurumun memuru olduğu kesinleşmiş, her sıkıştığında hükumete koltuk olan bir parti başkanın idaresindedir.

Her iki parti de, hükumetin keyfi hukusuzluklarına karşı bu güne kadar gerçekten ciddi olarak karşı koymuşlar, halkın da takdirini kazanmışlardır.
Buna rağmen bir türlü “iktidara oynamamaları” ise halkın onlardan beklediği yeni, bağımsızlıkçı, içinde bulunduğumuz belalardan kurtuluş getirecek çözümleriyle iktidara yürümeyi bir türlü yerine getirmemeleri de “neden” sorusunu akla getirmekte ve yüreklere kuşku getirmektedir.

Yeryüzünün idaresini ele geçirmiş batılı devletlerin iktidar partisini tayin ettikleri artık genel kabul gören bir görüştür. Ama muhalefeti de tayin ettiğini, bu ülkenin tarihinde ilk kez yazmak bana nasip olmuş, ABD’den, büyük umutlarla ülkemize gelmiş olan Oktay Sinanoğlu tarafından da yazımdan aylar sonra Tv’lerden dile getirilmişti.

Ortodoks Hristiyan R.Tayyip Erdoğan,
Papa'sından (Baba) aferin aldı.
AKP’nin ilk altı yılına kadar, muhalefet partilerinin, hükümetlerin yaptığı iyi hizmetleri de, yolsuzluk, hukuksuzluk olarak göstermek veya sadece karalamak gibi kendilerine puan kaybettirecek akıl dışı siyasetler yürütmelerinin de sırrının bu olduğunu ilk kez keşfettiğimde, bloglarımdaki yazılarımda bunu terk etmelerini önermiştim. Bu terk edildi. Ülke siyaseti bir çirkinlikten kurtuldu.
Diğer yandan, her gün her türlü yolsuzluk, hırsızlık, yağma tarzı hukuki suçlarıın hükümet üyelerinin aile fertlerini de ortak ederek işlendiği, devletin bekasının tehlikeye düştüğünün ayyuka çıktığı, terör örgütü ile yasa dışı gizli anlaşmalar yaptıkları iddiasına bile “şerefsizlik” tanımlaması yapan hükumetin bu işlerinin terör örgütünce ve yabancı kaynaklarca lanse edilmesine rağmen, muhalefetin, hükumeti indirecek hiç bir şey yapmaması, muhalefetin, hükumetin suç ortağı olduğuna bizi ikna etmiştir.

Ülkemizde, muhalefetin de batılılarca tayin edildiği, devleti idaresine talip olmak yerine, iktidarın işlerini kolaylaştırması için çalıştığını artık kendileri de dile getirmektedirler.

Papa, R.T.Erdoğan'ın günahlarını bağışladı.

Bu gün, 02 Aralık.2014 günü saat 15.00 haberlerinde, anamuhalefetin yayın organında, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, 1980 cuntasının kalıntısı olan “seçim barajı” kozunun hükumetin elinden alınabileceğinin TBMM’de tartışılmasıyla ilgili canlı röportajda, CHP’li Akif Hamza Çebi ile MHP’li tarihçi ve eski TTK başkanı Yusuf Hallaçoğlu konuştular.
Haber spikeri Yusuf beye MHP’nin tutumunu sorduğunda, verilen cevap tam siyasetçi kimliğine yakışan bir cevaptı;
-“%10 seçim barajı yüzünden, AKP, 63.000 oy ile bir milletvekili çıkartırken MHP 107.000 oyla bir miletvekili çıkartmaktadır. Biz bundan zarar görmekteyiz, ama “ÜLKEDE İSTİKRAR SAĞLANMASI İÇİN”, biz bu değişikliğe karşı çıkacağız.” Diyerek, hükumetin her şeyi saat gibi idare ettiğini, “ülkemizin siyasetinde İSTİKRAR”ın sembolü, kendilerinin de “DENGE” unsuru olduğunu belirtmiş oldu.

Akif beyin konusu ise farklıydı ve ;

“Bu ülkede, yıllardır Kürt sorununun serbestçe tartışılabileceği bir ortamın yaratılması için çalıştıklarını ve bunun için çalıştıklarını” söyleyerek, bütün muhalefet çabalarının, “Bölücü Kürtçü siyasetlerin halka kabul ettirilmesi” olduğunu itiraf etmiş oldu. Sank, 13 yıldır, sıfırı tüketmiş terör örgütünü, “Kürt sorunu benim sorunumdur” diyen Tayyip Erdoğan eliyle, “ayrılıkçı Kürt ordusu” haline getiren, mevcut devleti savunmayı “ırkçılık, faşizm”, Kürtçü, diğer etnik farklılıkları kaşıyıcı siyasetleri” savunanları da “Müslüman, demokrat, özgürlükçü” ilan etmeleri, İmralı adasındaki ceza evini, Kürtçü, bölücü ihanetlerin idare merkezi, malum haini de “olmayan Kürt devletinin siyasi önderi” haline getiren AKP’nin yaptıkları yetmiyormuşçasına CHP’nin de daha da arttırma isteğini vurgulaması kendilerinden artık hiç bir şey beklenmeyeceğini ortaya koymaya yetmektedir.

TBMM muhalefet partilerinin, terör örgütünün postacılığını yapan, terörist çetesi olanı dışında kalan, ülke yönetimine aday görülen iki büyük partisinin de ülke yönetimine aday olmadıkları, mevcut hükumeti “İSTİKRAR UNSURUNUN TEMELİ”, kendilerini de “DENGE UNSURU” olarak görmeleri demektir.

Bu güne kadar, AKP’nin tehlikeli, ihanetlerle dolu, devleti “dar-ül harp/savaş alanı” görüp yağmalama kararı almış, Nurcu ve Işıkçı/Gülenci, İslam’ı Ortodoks Hristiyanlığa dönüştürmek üzere İngiliz-Amerikan istihbaratlarınca kurulmuş hareketin elinden kurtarsınlar diye, eğrilerine, doğrularına bakmadan, hangisi kuvvetliyse muhali olan CHP ve MHP’ye oylarınızı verin çağrısı yaptık, buna çalıştık ta ne oldu?

Bin bir emekle, hak etmedikleri halde kendilerine verilen oylarına bile sahip çıkamadılar.
Ülkemizin tasfiyesine sebep olacak ihanetleri her gün gören, yeni bir kurtuluş hareketi bekleyen bizlerin bu hainlere söyleyecekleri söz de olacaktır elbette.

Yüksek yargı organı hakimliğinden, CHP’ye katılmasıyla başlayan siyasi hayatına kadar devlete bağlılığından, Atatürk’ün ilke ve inkılaplarından taviz vermeyen, bu uğurda chp’den bile istifa ederek yeni bir kurtuluş hareketi başlatan Emine Ülker Tarhan ve arkadaşlarının kurduğu Anadolu Partisi ülkemiz için bir umut olabilir.

“-Madem ki, AKP İstikrar, Muhalefet Denge, o zaman Hoş geldin Emine Yenge”
 Veya TBMM dışından yakında gerçek profilleri ortaya çıkacak olan herhangi bir yenge, hala,amcalardan, kardeşlerden birileri.


Alaeddin Yavuz
keykubat
/adilyargic
/ adilyargicc

30 Kasım 2014 Pazar

RECEP TAYYİP ERDOĞAN, DİNİ VE DEVLETİ DÖNÜŞTÜREN BİR AJANDIR.


AKPKK KOALİSYONU MÜSLÜMAN DEĞİLDİR, TÜRK DEĞİLDİR, AJAN İHANET PARTİSİDİR.

AKP VE TAYYİP ERDOĞAN'IN SÜRYANİ OLDUĞUNU BELGELERİYLE "2003 GÜRCİSTAN AZINLIK RAPORU" İLE İSPAT ETTİM.

NAMAZ KILAN, SÜNNİ MÜSLÜMAN GİBİ İBADET EDEN ORTODOKS HRİSTİYANLIĞA DÖNÜŞTÜREREK BİZANS'I KURACAĞINI YAZDIM. 
HALA DA YAZIYORUM.
AMA BU DEFA BİR AKP'Lİ ONU BİZANS'IN PATRONU İLAN ETTİ.

Çünkü o, 1915'de Enver paşanın Ermenileri bozguna uğrattığında, Ermeni çetecilerle birlikte Türk ve Müslüman soykırımı yapan Yezidi Kürtlerle ortak hareket eden, korkudan Rus Çarından icazet alarak Rusya idaresinde bulunan Gürcistan Batum'a yerleştirilmiş 67.500 Süryani vatan haini isyancılardandı. 

Kur'an Maide, Hac ve Bakara surelerinde "iyilerinin cennetle müjdelendiği, Sebe ve Neml surelerinde de Yahudiler gibi "iyiyi ret edip kötüyü istedikleri için Allah tarafından lanetlendikleri belirtilen Sabilerin Hristiyanları olan Süryaniler, Hazreti Muhammet'e "Arapoğlu, Arap Ahmet, Şeytan Bizbat" dedikleri, Bağdat Şeriat mahkemesinde  tespit edildikten sonra haklarında "katledilmeleri vaciptir" kararı çıktıktan sonra Roma'daki Vatikan ve İstanbul'daki Fener, sonraları Moskova patrikhaneleri ile Müslüman ve Türk düşmanlığına başlamışlardır.
Papa bir Müslüman'ı böyle neden kutsasın?
Ölünce, Said-i Kürdi Deliüzaman gibi "Aziz ilan edilip
Vatikan'a gömülme garantisi mi aldı acaba?

750'den beri, 1260 yıldır Türk ve Müslüman düşmanı olanların, bu gün de Müslüman kılığında dini Ortodoks Hristiyanlığına dönüştürdüklerini, Müslümanları haçlılara köle eden ihanetlerini yazmak onların bana dedikleri gibi eğer "ırkçılık" ise ırkçıyım.
Çünkü, kendilerinin verdiği bilgiler doğrultusunda yapılan araştırmalarda;
Tayyip anne tarafından Batum göçmeni bir Gürcü Yahudi'siydi. Baba tarafından Cumhuriyet öncesi Potamya olarak bilinen Güneysu ilçesine bağlı Dumankaya ya da Rumca ismiyle Pilihoz köyünden eşkıya Bakatalı Teyup'un torunu, Süryani Hristiyan kökenli Rum olduğu belgelenmiş bir işbirlikçiyi tespit ve teşhir etmek, IRKÇILIK DEĞİL, İSLAM DÜNYASINA BİR HİZMETTİR.
Haber aynen şöyle;

TİKA Başkanı Erdoğan'ı 'Bizans'ın patronu ilan etti"


TİKA Başkanı Serdar Çam'ın Papa'nın Türkiye ziyaret dolasıyla attığı tweet tartışma konusu oldu

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Katolik Hıristiyan dünyasının ruhani lideri Papa Francis'in görüşmesi esnasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Serdar Çam, kişisel Twitter hesabından “Doğu Roma'nın Patronu, Batı Roma'nın patronunu ağırlıyor. Mazlumların Babası, Katoliklerin Babası Francis'i ağırlıyor.”şeklinde mesaj attı.
TIKA başkanı Serdar Çam Gregoryen Ermeni'si.

Bu mesajı üzerine sosyal medya üzerinden Çam'ın Erdoğan'ın Bizans'ın patronu yaptığı eleştirileri geldi. Bu eleştirilere çevap olarak Çam, “Dinlerarası Diyalog' safsatasının mensupları alaya alsanız da nafile. ‘Allah katında tek din islamdır' vakarını böylece öğreniyorsunuz.”ikinci bir mesajı takipçileriyle paylaştı.

Çam daha sonra attığı twitter mesajlarında ise Erdoğan'ın Fatih'in mirasçısı olarak niteledi. Çam, ilk attığı twitter mesajındaki ifadeleri açıklamak amacıyla daha sonra şu tweetleri attı:

“İstanbul Fethiyle Fatih Sultan Mehmet Roman'nın başıdır Müslümanların başı olarak halife Türklerin başı olarak da Hakanlık; Miras devam ediyor. Fatih Doğu Roma'yı Fetihinden sonra, Batı Roma'ya yöneldi. Ömrü yetmedi, seferde 48 Yaşında şehit oldu; Bizans'ı bitirdi; Doğu Roma'nın sahibidir." 29.11.2014---Saat 08:54
Tayyip Erdoğan zamanında Kiliseye dönüştürülmüş camilerimizde ibadet eden "TÜRBANLI HRİSTİYANLAR" Camiide.



14 Kasım 2014 Cuma

AMERİKAN ASKERLERİ HAKKINDA BAZI BİLGİLER

Çuval öncesi Amerikan askerleri

Amerikan ordusu, dünyanın her ülkesinden ilanla gönüllü maaşlı asker toplar ve çalıştırır.

Bir çok Amerikan askerinin ABD vatandaşlığı dahi yoktur.

Ülkemizden bu orduya katılan iki elin parmaklarından fazla Amerikan askeri tanıdım. Bunlar Irak'ta da Afganistan'da da her yerde bunlar da görev aldılar.

Dış ülkelerden toplanmış askerler de ABD içinden toplanmış askerlerde gerçekten fakir, fukara halk çocuklarıdır.

İçlerinde, "emparyalizm, antiemperyalizm nedir?" sorusunu cevaplayabilecek tıynette adam olduğunu da sanmıyorum. Olsa girmemeleri gerekir bence.

Her ne olursa olsun, Amerikan devlet ve siyaset adamlarının pis emellerini gerçekleştirmek için uyguladıkları siyasetlere tepki verirken, yurt dışında mevcut Türk düşmanlığının artmasına katkı yapmayalım.

Ama, gelen vursun, giden vursun sineye mi çekelim?

Hayır TGB, hareketini doğru yapmıştır ve fazla da kin uyandıracak darp, yaralama, adi küfür gibi bayağılıklara da bulaşmaktan uzak kalmıştır.

Tamam, bu çuval geçirilenler hakikatten çok gariban görünümlü,cılız tiplerdi, ben bile acıdım :)

Ama, bunlar ellerine fırsat geçince o masumlukları aniden canavarlıkla yer değiştiriyor.

Bu eylemi desteklemek için yeterli.

Şunu da hatırlayalım, bu gün Irak'ta olan zulümlerden haberdarsak gene bu askerlerin içindeki "insan ruhu" taşıyanların "her  şeye rağmen" sağladıkları bilgiler sayesindedir.

Çuvalı geçirelim, protesto edelim ama "neden yaptığımızı" açıklayarak "düşmanlık yaratmadan" yapabilirsek daha başarılı olunabilir.

Tekrar ediyorum, Amerikan askerlerinin çoğu Amerikalı da değildir, vatandaşlıkları bile yoktur. ülkemizde dahil, her ülkeden ekmek kovalayan genç var o orduda.

Irak işgali sırasında bir çok yazımda,Amerikalı asker ailelerinin paylaşımlarından da yararlanmıştım. Ayrıca, yavru G.W.Bush'un zulüm, katliam döneminin sona ermesinde, Amerika'lı şehit, gazi asker aileleri ile savaştan tiksinmiş asker ve asker yakınlarının çabalarını da unutmayalım.

Amerika bizi NATO'dan sepetlemedikçe bizim ülkenin sittin sene geçse bu ihanet yapılanmasında çıkacağı da yoktur. Bu da, daha Amerikan solcırlarıyla uzun bir zaman daha müttefik kalacağız demektir.

Takdir sizindir.

8 Ekim 2014 Çarşamba

DELİRTEN BİR TİYATRO OYNANIYOR



Türkiye IŞİD'i destekliyor
Türkiye PKK ile çözüm sürecini görüşüyor.
Türkiye, ABD'nin emri, R.T.E'nin kavli ile PYD terör örgütünün başıyla cumhurbaşkanından bakanlar kuruluna kadar herkesle açıktan görüşüyor.
Türkiye, görüşme sonrası PYD'den terör örgütü diye bahsediyor.
Türkiye, PYD-PKK tarafından IŞİD'e her türlü destek vermekle suçlanıyor.
Türkiye, PYD,PKK tarafından "düşman ülke" ilan edilmiştir, ve 30 yıldır süren terör olaylarında 50.000 kişi öldü.
Türkiye, Suriye, "Ayn el Arap" (Arap Çeşmesi şehri)'ndeki IŞİD işgaline ordusuyla müdahale etmeye ABD ve terör örgütünce zorlanmaktadır. Dün gece çıkartılan olaylarını bastırmak için bütün şehirlerinde olağanüstü hal ilan etti.

Türkiye, den PYD, PKK ağır silah istiyor.
Türkiye, PKK terör örgütünce çıkartılan ülkedeki bütün eylemlerin sonucunda iki günde 19 ölüm yaşandı.

PKK, KOBANE'de ve Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda resmen tanınmamış eyaletler ilan ediyor, polis, asker, hakim, savcı, vali, kaymakam atıyor, her gün polis asker öldürüyor, Karakollar basılıyor, devriye gezen polis ve askerler sniper atışlarıyla öldürülüyor, okullar yakılıyor, Kürt okulları açılıyor, öğretmenler tayin ediyor, devlet kapatıyor onlar açıyor ve "tam bir itaatsizlik" yaşıyor.

IŞİD, C.İ.A tarafından kuruluyor, başta ABD, İngiltere, A.B ülkeleri tarafından her açıdan destekleniyor, hatta komutanlarının Fransız Lejyoner generali olduğu basında yayınlandı.
Son bir kaç aya kadar adı anılmayan IŞİD bir anda Suriye'nin kuzeyinden çıktı, kuzey Irak'a oradan Bağdat'a kadar indi.

Alevi, Şii, Yezidi, Süryanileri dağıttı, Yezidi Kürtleri korumak isteyen PKK-PYD'ye saldırdı, hepsini kuşa çevirdi.
Amerika telaşlandı hemen havadan  IŞİD'e saldırdı. İngiltere, Fransa doğrudan, diğerleri kerhen destek verdi.
Rusya-Çin ABD'yi hizaya çekti.
Avrupa Birliği, A.B'nin Türkçe yayın yaptığı Euro Tv'de, yayınlanan programlarda A.B'nin Amerika'dan kopması iki gün önce tartışıldı.
Amerika'nın IŞİD'e koalisyon saldırıları sürdürüyor, elbette şartlara uygun olarak. Türkiye'ye gir hadi diyor.
Türkiye çekingen.
 Sen misin çekinen.
Dün Van Başkale'de yakılan Atatürk heykeli
Türkiye'nin her yeri alevler içinde.

Olayların başladığı dün 07.10.2014 günü 19 ölü.
Her yerde sokağa çıkma yasağı, OHAL.
PKK Tv, dün gece yarısı evlere gitmeyin sokakta kalın emri verdi. Bir sayfalık bildiri militanlara iletildi.
Görsel ve yazılı basın sustu, olaylar hakkında Terör örgütünün Tv'leri, son zamanda Terör örgütü ile ortak hareket eden CHP'nin yayın organı Halk tv, Ulusal kanal biraz bilgi veriyor. Ulusal kanal, generallerin serbest bırakılmasından sonra eski Türk filmleri yayınlayan bir kanal oldu. Son derece uysallaştı.

Türkiye doğrudan savaşa itiliyor.
Suriye! diye direniyor, biliyor ki Ruslar karışacağından "gir" diyemeyecekler.
Emir geliyor;
"Suriye'ye gerek yok. IŞİD'e dal.

Türkiye direniyor;
"Kuzey Suriye'yi uçuşa kapalı hava sahası ilan edin"
Sen misin diyen. Terör örgütü eylemleri aynen azıyor.

Özellikle doğu, güneydoğu Anadolu'da, İstanbul, Adana, Mersin'de polise silahlı saldırılar var.
Şu an haberlerde ölü sayısı "23" olarak açıklandı.
Bütün şehirler ateşler içinde.

Bu tiyatroda en ilginç konu, PKK-PYD-ABD'nin Türkiye'yi, PKK-PYD yanında IŞİD'e karşı savaşa zorlamalarının yanında bunların Türkiye'den yardım istemesi.

Sen Türkleri 100 yıldır düşman ilan et, 30 yılda 60.000 kadar insan öldür, memleketin her yerini ateşe ver.
Sonra, o orduyla "yan yana" IŞİD'e karşı savaşmaya davet et.

Aklı başında birisi, bunca kinden,düşmanlıktan sonra, böyle öneri bile gelse ret eder.
Oysa bunlar üstüne devletten maaş ta alıyorlar.
Hakkari'de bayrak yakıldı.
Mecliste PKK-APO bildirileri okuyorlar, devleti TBMM'nin içinde tehdit ediyorlar.
Çıt yok.
Terör örgütünün eylemcileri, polise, askere silahla saldırıyorlar, özellikle Atatürk heykellerini ve bayrağımızı yakıyorlar.
Sen hem kendini devlet  olarak kendini ilan et, hem de seni korumak için beni yanında, seninle savaşmaya davet et, hem de kutsalım olan bayrağımı, Atatürk heykellerimi yak.
İçinde masum sivil yolcuları taşıyan toplu taşım araçlarını yolcularıyla yak.
Asker, polis, resmi, sivil ayırmadan öldür, resmi, sivil kurum ve kuruluşları yak.
Sonra, seni korumamı, silahlandırmamı, senin için ölmemi iste.
Yüzsüzlükte, hırsızlıkta, arsızlıkta ne terör örgütlerinde nede hükumette sınır yok.
Terör örgütü ve hukümet, hepsi aynı kökten bu devleti bu günlere getirmeye yemin etmiş, dini siyasi ihanet yapılanması.

30 yıldır, PKK'ya bir nokta koyamayan, siyasi ve askeri otoritelerin yarattığı eziklik, IŞİD'in PKK'ya saldırmasıyla, onu ezmesiyle IŞİD hayranlığına dönüşüverdi.
IŞİD'e otobüslerle kadınlı erkekli katılımlar arttı.
Dün terör örgütü Tv'leri, Batman'da polisin "IŞİD" sloganlarıyla PKK'lı göstericilere saldırdığı haberi verildi.
Amerikan CNN Tv, dün bu haritayı yayınladı Türkiye'yi böldü
Bu akşam, Samsun'da terör örgütü mensuplarının üzerine saldıran Samsunlular da "IŞİD sloganları atmışlar.
Halk, devletine güvenine kaybetti,
Kürtlere saldırdıkları için, polisleri bile IŞİD hayranı olup, onun adıyla slogan atıp, manen ondan güç almaya başladıysa, PKK-PYD ve öteki Kürtler ile işbirlikçisi batılı devletler kendilerine şu soruyu sormalıdır;
Bunları terörist Kürtlerle yan yana koyarsak bunlar IŞİD ile bir olup bizim kıroları öldürmezler mi?

Sonuç ne olabilir?
Türkiye, halkıyla, hükumetiyle IŞİD'e kayma yapıyor, IŞİD, terörist, Türkiye terörü destekliyor suçlamasıyla, bizi de IŞİD bahanesiyle işgal edecekler.
Böylece Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye dahil bölge devletlerini tasfiye görevi yerine gelmiş olacak.
Bütün muhalefet de ona destek olacak, Bu iğrenç tiyatro midemi, aklımı her şeyimi bulandırdı.
İğrenç mi iğrenç.
İngiliz siyasetçi ne demiş;
"Siyaset yapımı sosis imalatına benzer." Ekleyelim, "siyasi konular konuşulurken iğrenç olur ama yerken iyi gider." Bu da benden.
İyi de, biz bu iğrenç seyirden ne kazanır, ne yeriz?
Bence sadece babayı!
Çünkü batının hileci tanrısı Hermesin sembolü budur;
İşte BABA!
Eski Yunan'da Bereket Tanrısı Hermes adına
dikilmiş bir kilometre taşı.




Saygılar.

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc

7 Ekim 2014 Salı

800 YILLIK HAİNLER, BİZİ IŞİD'LE KORKUTAMAZ!


Geçmiş yazılarımda yazdım. 
Taliban terör örgütü kullanılarak 1979’larda SSCB Afganistan’dan çıkartıldı. Ama, Afganistana giren haçlı orduları ülkeden çıkmadı. Taliban tatsızlık vermeye başladı, “işiniz bitti gidin” gibisinden.

Hemen El Kaideyi yerleştirdiler. Bu örgütü büyüterek, 11 Eylül 2001 New York İkiz Kule tezgahını bu örgüte yamayıp, Haçlı seferi başlattılar, 2001'de Afganistan yeniden işgal edildi.
2003’te Irak işgali ile başlayan Müslüman dünyasının yeniden işgali, 2011 yılına kadar, Somali’den Mısır'a oradan Cezayir'e, Fas'tan Nijer'e kadar uzandı.
El Kaide bile "Işid ile bağlantımız yoktur"
demek zorunda kaldı.
2011 Libya işgalinin ardından haçlı lejyoner ordusu olan El Kaide ve ondan türetilen Afrika ülkelerinde faaliyet gösteren örgüt elemanları Süryanilerin idaresinde bulunan Lübnan üzerinden Suriye’ye girdiler.
Suriye’de “Nasturi (Nasıralılar-Irak Şubba Sabilerinin dininden Sabi Hıristiyan) idare var diye, Esad rejimine cihat başlattılar. Oysa onlar da Osmanlı çökünceye kadar sizin gibi batıyla işbirliği yapan hainler oldukları için orada iktidar edilmişlerdi. Ama , artık değiştirilme zamanları geldiğinden değiştirilmeleri gerekiyordu. Onlar da Ruslarla işbirliği kurdular, iş karıştı. Şu an en vatansever  onlar oldular.

Oysa, ne Taliban ne de El Kaide dört mezhepten birine inanan Müslüman örgütler değildi. İkisi de 1740’larda İngiliz Ajanı Hemper’in Necd’li Mehmet Abdülvahhap’ı kullanarak yaydıkları, “kendilerini Rum/Grek” sayan Necd çölü Araplarına benimsettikleri Hermetik Vehhabi diniydi. Osmanlı yıkılıncaya kadar hiç bir Osmanlı şeyhülislamı Vehhabiliği İslam saymadılar, “Vehhabi dini” dediler.

Suriye’ye giren örgütlerin ise Vehhabilerin de sevmediği, Selefiler olarak bilinen, Süryani, Yezidi, Kıpti, Sabiliğe dönmüş, Müslüman gibi ibadet eden Yahudilerin harmanı bir inanca sahiptiler. Her neyse, bu dinlerden İslam’a geçenlerin asırlar önce kurdukları bozuk tarikatların “Sünni” maskesi giymiş halinin 19.yy. İngiliz Mason İslami dinlerinden olan Efganilik, Nurculuk, Bahailik gibi sapkınlıların da barındırıldığı, “batı emperyalizmini dinin koruyucusu” gören, milli değerlerini yitirmiş bir inanca sahip oldukları açıktır.

Bunların hiç birisi de Yezidi, Zerdüşt ve öteki şeytan ibadeti içeren dinleri de sevmezler. Gregoryen, Protestan, Yezidi, Zerdüşt Kürt, Ermeni, Süryanilerden oluşan, resmi dinini geçtiğimiz yıl “Kürt Yezidiliği” olarak ilan eden, geçen yaz da Diyarbakır toplantısında, demokratik, katılımcı Sünni İslam’a girmiş Gregoryen Ermeni İslam’ı olan Işıkçı Gülen İslam’ında karar kılan PKK, bozuk Yahudi tarikatında olan putperest Barzani Kürtleri IŞİD ve onu destekleyen Vehhabi Suudilerce sevilmezler.

Kürtlerin, işbirlikçilikleri Türkiye’de devlet idaresini Sünni İslam maskeli Nurculuk, Gülencilik tarikatlarıyla ele geçirmiş Süryani ve Ermenilerle paylaştıklarının ortaya çıkmasıyla, Arapları endişeye düşürmüştür.
İran Nur Mason Locası sembolü
Nasturi Esad’ın da verdiği destek ile IŞİD, hedefi Alevi Arap, Türkmen, Kürt ve Yezidi Kürtleri, ile Süryaniler, Sabiler olarak belirlemiştir.
Kürtlerin devlet ilan etme havasına kendilerini fazla kaptırması sonucu, AKP hükümetini de durmadan tehdit etmeleri, AKP’yi IŞİD üzerinden oynamaya zorlamıştır.
AKP, bunu gönüllü olarak değil, hem içeriden hem de işbirlikçisi Arap ülkelerinden gelen baskılar yanındaki IŞİD’i bölgede daha büyük rollerde kullanmak isteyen Küresel sermayenin de el altından her türlü destek ve emirleri doğrultusunda yapmıştır.

Haçlı ülkelerinin, 2011 yılında Suriye işgaline başladığı sırada, Rusya’nın “ikinci kutup” olarak ortaya çıkmasıyla değişen dünya siyasi dengesi yüzünden Suriye işgalini bırakarak, Esad rejimini yandaş bölge ülkeleri üzerinden destekledikleri terör örgütü ile devirme çalışmalarının sonuçsuz kalması da PKK ve diğer Kürt kukla devletçiklerinin gözden düşmesine sebep olmuştur.

Böyle olunca da IŞİD’e gün doğmuş, Kürtlerin canına okumaya başlamıştır.
Pkk yandaşları sıkışınca, solculuğa,İslam'a sığınıp her kesimden yardım istemektedirler.

Oysa, Kürtler 800 yıldır kaderlerini Süryaniler, Sabiler, Yahudiler, Süryani ve Gregoryen Ermeniler, Zerdüşt, Musevi Kürtler ile birleştirdiler.

Az çok, yanımızda olan Nakşibendi ve Şafi Kürtlerini de son yüzyılda Nurculukla devşirdiler.
1200’lerden beri, Kürt-Ermeni-Süryani+ Gürcistan+Vatikan+Bizans ve Rusya ile birlik oldular. Özellikle, Osmanlının çöküş dönemi olan 1774 Küçük Kaynarca Anlaşması ile Ruslara verilen, “gayrimüslümlerin hamiliği” hakkından “Biz Müslüman değiliz” diyerek yararlanmışlar, 1863 yılında Abdülaziz’in Fransa'nın desteği ile isyanları bastırmasına kadar “90” yıl Osmanlıyı Eskişehir’den doğuya sokmamışlardır.
Bu gün kışkırtmaların sebebi Kafkas ve Irak
petrollerini güvenliğidir.
Geçmişte ise, Türklerin Anadolu'dan atılmasıydı.
Bunu yaparken de ne zaman devletin bir askeri birliği bunların canına okusa, hamileri olan devletlerin başlarında duran elçilerinin, Osmanlıyı işgal tahditleri ile kendilerini kurtarmışlar, devletin hükümetini ele geçirmişler, kendilerine zarar veren devlet adamlarını İngiliz sicimiyle astırmışlar, dini kendi şeytan ibadeti dinlerine göre yoran “çarşaf-peçe; sarık-cübbeyi” esas alan sahte İslam’ı topluma enjekte etmişlerdir. 

Oysa bu giysilerin kutsallığı Kur’anda değil, Sabi Hıristiyanlarının "Cin Ze Di Rabba(Öğretmen ZE CİN'İ)” adlı kitaplarında emredilmektedir. Müslüman Arapların da bu kıyafeti terk etmemelerini kullanarak bu kıyafeti İslam diye topluma enjekte etmişlerdir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bunların başlarını ezdiyse de onu da zehirleyerek öldürdükleri 11 Kasım 1938 tarihinden sonra, önce Sabetayist Ermeniler (Müslüman’ız diyen), Alevi Türk, Arnavut ,Kürtlerden oluşan İsmet paşa hükümetleri döneminde de bu çarşaf-peçe tayfası yer bulamamıştır.
Menderes döneminde devleti işgal etmeyi başardılarsa da 27 Mayıs 1960 darbesi ile kısmen dışlandılar.
 Bu işbirliğinin yeniden ulu orta yapılması Turgut Özal döneminde başladı.


Bütün bu ihanetler, keşifler çağından muzaffer çıkan batının baskıları, azınlıkları kışkırtan Haçlı tutumları sayesinde olabildi.
Son 30 yıldır PKK terörü, devleti “sekiz eyalete” bölmeyi ABD ile imzaladığı anlama ile kararlaştıran Kenan Evren cuntası zamanından beri devlet eliyle üretildi, batı tarafından korundu, teşvik edildi.

Her şey Sosyalist SSCB bloğunun olduğu "çift kutuplu" dünyaya değil, SSCB'nin tasfiye edilmiş, "Tek Kutuplu" Amerikan İmparatorluğu şartlarına göre hesaplandı.
Yıllardır,bütün aklı selim herkes, "PKK ve ona içeriden destek verenleri uyardı, sağduyuya çağırdı.
Tamam, PKK isteseydi daha fazla kan akıtabilirdi, yapmadı. Yapsaydı, bu günlere gelmeden çıkacak tepkiler, PKK’nın kökten kurutulmasına da sebebiyet verebilirdi. Bu milletin ekmeğini asırlardır yiyip, onun ekmeğiyle, vergisiyle Kürt ordusu kuracaksın sonra da en büyük düşmanlığı yapacaksın? İç savaşa neden olabilecek bu işin tercih edilmemesi ayrılıkçı ihanet şebekesinin hesabına gelmediği için yapılmamıştır. Zira batıda yaşayan Kürtler PKK siyasetlerine hoş bakmamaktadır.
Biz de zamanında onları kıymamışız, soylarını kırmamışız, aksine aramıza geldiklerinde iş, yer, kız alıp vermişiz, onlara yaşama, zenginlik, bizler gibi sosyal hakları vermişizdir.
Afganistan dağlarından çoğunu Yavuz Selim’in emirleriyle getirmişizdir.

Şimdi, Haçlı sermaye Rusya’ya rağmen bölgeyi işgal etme mazereti yaratmak için IŞİD'i kurdu., Kürtlerin üstüne saldırttı. IŞİD işe başlar başlamaz, işgal arzusuyla yanıp tutuşan ABD havadan anında yardımlarına da yetişti. O, “bölgeye girmek için” aradığı mazereti buldu.
Tuhaf olan, IŞİD'in inatla Kürt terör örgütüne saldırıları arttırmasıysa da yukarıda bunu açıkladık.

IŞİD-PKK +ABD kayıkçı kavgasında, aynı merkezden C.İ.A'dan ve A.B'den beslenen iki terör örgütü, danışıklı dövüşmektedir.
Ama oynanan tiyatronun rolleri gerçektir. Yani ölümler televizyondan olayları seyreden batılılar için heyecan verici olsun diye (!) gerçekleştirilmektedir. Ölüm olmadıkça emperyalizm hangi gerekçeyle müdahale edebilecek hakka sahip olacak ki?
İnsan hakları, müttefik güçleri korumak v,s. bahaneleri ancak ölümleri delil göstererek “müdahale hakkı olduğunu iddia edecektir.
Bu kadarcık bir tiyatro sahnesine bile dayanamayan Kürtçü işbirlikçi terör örgütleri, bölgede 30 yıllık tecrübelerine rağmen, 30 yıldır DÜŞMAN" ilan ettikleri Türk ordusundan yardım istemeleri gülünçtür.

IŞİD İmamı Ebubekir El Bağdadi ve
ABD senatörü John Mc Cain

"Biz düşersek, siz de düşersiniz" tehdidi de çok yakışıklıdır(!).
AKP hükümetinin de amacı zaten budur.  Böylece haçlı orduları,“IŞİD terör örgütünü desteklemekle suçlayıp bizi de işgal edebileceklerdir.

Tayyip Erdoğan ve AKP’sini görevi ülkemizde dahil bölge devletlerini tasfiye etmektir. Tasfiye de ülkemizde iç karışıklık çıkartamadıkları için “yabancı işgali” ile olacaktır. İşgal gerekçesi de IŞİD’i desteklemek olacaktır.

Bu gerekçeyi yaratmak için AKP hükümeti size yardım etmez, edemez.
Çünkü emir öyle.
Şimdi siz çökeceksiniz, işiniz bitti.
IŞİD gelişecek, işgal büyüyecektir.

Biz Türklerin kaçıp kaçmayacağı tarihte bellidir. Başımızdaki, ne devlet ne de ordu bizden değil sizdendir, efendilerinizden yanadır.
Başımızdaki devlet hain de olsa toparlanmasını biliriz.

Tekrar ediyorum;
Bizlere 800 yıldır gizli açık düşmanlık eden Yezidi Kürtleri, Süryaniler, Ermeniler bu gün Müslüman görünümünde devleti batılı sömürgecilerin destekleriyle işgal etmişlerdir.

11 Kasım 1938'den beri işgal altında olan cumhuriyette devletin bütün kadroları azınlıklarca işgal edilmiş olmasına rağmen Kürtler hala Türk adını ağızlarından düşüremiyorsa onların yıllardır verilen her türlü desteğe, eğitime, korumaya rağmen bir şey beceremeyeceklerini gösterir.
Dediğim gibi Kürtler bitmiştir. IŞİD karşısında toz duman olmaları, onların “emperyalizme hizmet edecek askeri güç” olamayacaklarını göstermiştir.
Türkiye'de iktidarı ele geçirip, Türk ve Müslüman dünyasına yaklaşık 80 yıldır kazık atan, emeğini sömüren, evlatlarını alan, malını, devletini yağmalayan Kürt-Ermeni-Süryani ihanet çetesi deşifre olmuştur.

IŞİD ile puan toplama derdine düşmüşlerdir. Deşifre oldukları için batılı güçler de onlardan kurulmak istemektedirler.
Olay bitmiştir.
Avrupa Amerika ile arasına mesafe koymaktadır. İkinci üçüncü bloglar çıkmak üzeredir.

Küresel zafer kazanan galipler, zaferlerini aşağılık işbirlikçilerle paylaşmazlar. Eğer yenilirlerse işbirlikçilerini kendileri temizlerler, ki tazminatları düşsün.

Şimdi hangisi oluyorsa o olacak ve işbirlikçiler, işi biten köleler gibi satılacaktır veya bitirilecektir ki ileride başına dert olmasın.


Buna AKP ve ona destek olan sermaye de dahildir.

Kürtlere Türklerin yardım edecek halleri de yoktur, çünkü, devlet kendilerinin elindedir.

Bizi ince işlerinize bulaştırmayınız.
Bizi IŞİD'le Mışid'le korkutamazsınız, Bizim devletimiz de ordumuz da yok.

AKP hükumeti ile muhatap olurken lütfen TÜRK adını ağzınıza almayın.
Çünkü onlar sizin yaratıcı tanrılarınızdır, sizin gibi aldıkları talimatları uygulamaktadırlar.

Sonuç olarak, I.Dünya Savaşında olduğu gibi, sömürgeci devletler size gene bir Kürdistan ve Ermenistan hayali sattı, hayali bir devlet haritası çizdi, sizi umdurdular, heyecanlandınız, coştunuz, Avrupalara işçi diye aldılar, eğittiler, devletin bütün bürokrasisine sizi koruyacak adamlar tayin ettiler, paralar, silahlar verdiler, eylemlere geçtiniz, karakola düşen eşkıyalarınız için bile büyükelçiler düzeyinde size destek olup, A.B parlamento üyeleri Claudia Ryth'lara TBMM kapılarını tekmelettiler, yasalar çıkarttırıp, sizleri azad ettirdiler.

Yollara döşediğiniz mayınlarla, sizden habersiz, şehir içinde devriye gezen asker ve polislerimizi kalleşçe sniper* atışlarıyla uzaktan vurmanızı zevkle seyrettiler.*(gizli yerden dürbünlü tüfekle yapılan atış)
Sizi karpuz büyütür gibi büyüttüler, çocuk gibi kolladılar.Boynu bastırılmış güvenlik güçlerine karşı savaşmak kolaydı, 30 yıldır, askeri eğitim verdiler,siz de kahraman olduğunuzu sandınız, ama ilk defa ciddi olarak, haçla lejyoner askerlerden oluşan IŞİD ile sınava tuttular. Onların boyunları serbessti, sınır tanımadan size saldırdılar, eh haliyle silahları da sizden iyiydi.
Böyle bir saldırı görmediğiniz için şoka girdiniz, uğraştınız ama siz daha fazla etmiyordunuz.

Kuşi kavim olduğunuz için, ilk tehlikede kuşlar gibi dağıldınız, rezil oldunuz, 30 yıldır yok yere düşman ettiğiniz halktan yardım dilenir, hatta yardım için tehdit de eder oldunuz.

Şehirleri, toplu taşım araçlarını, işyerlerini yaktınız, talan ettiniz.
Ama IŞİD önünde resmen sıçtınız.

Artık emperyalizmin sizi tercih edecek bir özelliğiniz olmadığı da ortaya çıkmıştır.

Yarattığınız nefret, en AKP ve IŞİD karşıtı gençleri bile onlara hayran etmiş, IŞİD’e gönüllü katılımları patlatmıştır.Yıllardır, batının ve  hükümetlerin bastırdığı güvenlik güçlerimizin aciz bırakılmasının getirdiği baskılar bu gün IŞİD'e katılım olarak ortaya çıkmıştır.

Boynu bastırılmış asker, polis güvenlik güçlerimizin, siyasi iktidarca bastırılmalarını, "korkaklık" olarak algıladınız, kendinizi suni bir "kahraman havasına" soktunuz.

“Vur gerilla vur Kürdistanı kur” sloganlarını bu milletin TBMM’sinde bile attınız.


Hükümet, sermaye, ordu komutanları, basın, bürokrasi, Avrupa, Amerika, Rusya bile sizden yana.
Eeee hadi kursanıza!
Arkanıza bakın! IŞİD geliyoooo!
Saygılar.


Alaeddin Yavuz
keykubat /
adilyargic/
adilyargicc